oluşmaktadır. İster fiil ister isim cümlesi olsun, bunları oluşturan unsurlar fiil,
isim ya da harf türlerinden birine girer. Yine, kullandığımız isim türündeki
sözcükler, cümlelerde, değişik terkipler şeklinde karşımıza çıkabilir. Bu
terkiplerden yaygın olarak kullanılan ikisi “Sıfat” ve “İzâfet” terkipleridir.
Bunlardan “Sıfat Terkibi” konusu, Onuncu Ünite’de ele alınacaktır.
Konumuz olan İzâfet terkibine gelince, dilimizde bunu karşılayan uygun
terim “İsim Tamlaması”dır. Türkçemiz’deki “Tamlanan” sözcüğü ile
Arapça’daki “Muzâf” kavramı; “Tamlayan” sözcüğü ile de “Muzâfun ileyh”
kavramı anlaşılır.
Terkipteki öğe dizilimi açısından Arapça ile Türkçe arasındaki farklılık –
sıfat tamlamasında olduğu gibi- isim tamlamasında da kendisini gösterir. Bir Arapça izafet terkibini oluşturan ögelerin sıralaması ile Türkçe’deki isim
tamlamasını oluşturan ögelerin sıralaması birbirinin tam tersidir. Sözgelimi,
Türkçemizde, “Okulun müdürü” dediğimizde asıl vurgulanan öğeyi
(tamlananı) ikinci sırada zikretmiş oluyoruz. Halbuki Arapça’da asıl
vurgulanan öğe yani muzâf, terkibin daima ilk öğesini oluşturmaktadır:
مُدِيرُ الْمَدْرَسَةِ
Konuya ilişkin dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta da şudur:
İsim tamlamasında, irap bakımından, öğelerden biri (muzâfun ileyh) daima
sabit kalırken, diğerinin (muzâfın) irabı cümle içindeki yerine göre
değişkenlik arz eder.
İsim Tamlaması
İSİM TAMLAMASI
Tanım: Biri ‘Tamlanan’ (muzâf) diğeri ‘Tamlayan’ (muzâfun ileyh) adındaki
iki sözcükten oluşan tamlamadır. Bir isim tamlaması; “tamlanan” kelimenin
a. kime ve neye ait olduğunu هَذِهِ سَيَّارَةُ عَلِيٍّ (Bu Ali’nin arabasıdır)
b. hangi şeyden yapıldığını هَذَا قَمِيصُ حَرِيرٍ (Bu bir ipek gömlektir)
c. neye benzediğini امَلْتُهُ مُعَامَلَةَ الصَّدِيقِ (Ona arkadaş gibi davrandım)
belirtmek suretiyle “tamlanan kelimenin anlamındaki bir kapalılığı”
giderme amacı taşır. Bir isim tamlamasını oluşturan muzâf ve muzâfun ileyh
ile ilgili olarak şunlar söylenebilir:
1. Bir isim tamlaması yapılırken, muzâfın başındaki harf-i tarif ( ال ) veya
sonundaki tenvin kaldırılır.
2. İsim tamlamasının bir parçası durumundaki muzâf, içinde yer aldığı
cümlede fâil, mefûl, mübteda, haber gibi çok önemli dilbilgisel roller üstlenir.
Dolayısıyla muzâf olan bir sözcük, daima, yukarıda sıraladığımız bu rollerin
gerektirdiği harf veya hareke değişikliklerine maruz kalır.
3. Muzâfun ileyh daima mecrûrdur. Dolayısıyla; -muzâfun ileyh olmaları
durumunda- tekil, cem-i teksir ve cem-i müennes sâlim sözcüklerin sonları
meksurdur (esrelidir).
4. Muzâf’ın aksine, muzâfun ileyh, bir cümlenin temel öğelerinden kabul
edilen mübteda, haber, fâil, mefûl gibi müstakil bir öğe görevi üstlenemez.
Muzâfun ileyhin cümlede oynadığı tek rol, kendisinden önceki sözcüğü
(muzâfı) bir biçimde tamlayarak ondaki anlamsal kapalılığı gidermeye
çalışmaktan ibarettir. Bu nedenle bir Arapça cümleyi analiz ederken muzâfun
ileyh olan bir sözcüğe ‘muzâfun ileyh olmak’ dışında bir görev
yüklenmemelidir.
5. Muzâfun ileyh marife bir kelime ise muzâf da ondan marifelik kazanarak
marife bir kelime haline gelir. Şayet muzâfun ileyh nekre ise muzâf
ondan dolayı marifelik değil tahsis kazanmış (bir miktar daha belirgin hale
gelmiş) olur.
Muzâf (tamlanan) cümlede şu unsurlardan biri olarak yer alır:
1. Muzâf Öğesinin Cümlede Mübteda Oluşu
Altıncı Ünitede izah edildiği gibi bir isim cümlesi mübteda ve haberden
oluşur. Mübteda, cümleye kendisiyle başlanan isim, haber de, mübteda ili
ilgili olarak hüküm ifade eden kısımdır. Mübteda ve haber daima merfû‘dur
(yani mübteda; müfred, cem-i teksir ve cem-i müennes sâlim sınıfına giren
isimlerden biri ise irabı zamme (ötre) ile; tesniye ise irabı elif harfiyle; cem-i
müzekker sâlim ise irabı vav harfiyle yapılır). Muzâf, isim cümlesinde
mübteda öğesi olduğunda, hem başındaki harfi tarif ( ال ) hem de varsa
sonundaki tenvin ( ) kaldırılır.
Örnek: رَئِيسُ الْعَائِلَةِ مُهَنْدِسٌ فِي الْمَصْنَعِ (Ailenin reisi fabrikada mühendis(tir)).
Bu cümle, isimle başladığı için isim cümlesidir. Mübteda olan isim رَئِيسُ
kelimesidir. Bu kelime muzâf olduğu için başında harfi tarif, sonunda da
tenvin yoktur. Harekesinin merfû‘ (ötreli) oluşu mübteda olmasındandır. الْعَائِلَةِ
kelimesi de muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur (esreli). عَامِلٌ cümlenin
haberi olduğu için merfû‘dur.
Aşağıdaki cümlelerde mübteda öğesini, muzâf olacak biçimde düzenleyiniz.
اَلْبَابُ الْبَيْتُ جَدِيدٌ جِدًّا
اَلْبَابُ الْكُلِّيَّةُ مُغْلَقٌ يَوْمَ اْلأَحَدِ.
2. Muzâfın Cümlede Haber Oluşu
Muzâf, bir isim cümlesinde haber öğesi olarak görev yapabilir.
Örnek: هُنَا مَدْخَلُ الْكُلِّيَّةِ (Burası fakültenin girişidir). Bu cümle isimle
başladığı için isim cümlesidir. هُنَا kelimesi cümlenin mübtedasıdır. Haber ise
مَدْخَلُ lafzıdır, muzâf olduğu için başında harfi tarif, sonunda da tenvin
yoktur. Harekesinin merfû‘ (ötreli) oluşu haber olmasındandır. الْكُلِّيَّةِ lafzı da
muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur (esreli).
Aşağıdaki cümlelerde haberi muzâf olacak şekilde düzenleyerek yeniden
yazınız.
هَذِهِ القَوَاعِدُ الصَّرْفُ
مُحَمَّدٌ الرَّسُولُ اللهُ
3. Muzâfın Cümlede Fâil Oluşu
Yedinci Ünitede izah edildiği gibi bir fiil cümlesi, asgari bir fiil ve bir fâilden
oluşur. Fiil cümlesinde fiil daima başta bulunur. Bu cümlede eylemi
gerçekleştirene de fâil ismi verilir. Mübteda ve haberde olduğu gibi fâil de
daima merfû‘dur. Fâil muzâf olarak geldiğinde başında bulunan harfi tarif
ال) ) ve varsa sonundaki tenvin ( ) kaldırılır.
Örnek: خَرَّجَتْ كُلِّيَّةُ اْلاِقْتِصَادِ مِائَةَ طَالِبٍ هَذَا الْعَامَ (İktisat Fakültesi bu yıl yüz öğrenci
mezun etti). Bu cümle fiil ile başladığı için fiil cümlesi adını alır. رَّجَتْ ◌َ fiil
olup onu takip eden كُلِّيَّةُ kelimesi de fâildir. Bu lafız muzâf olduğu için
başında harfi tarif, sonunda da tenvin yoktur. Merfû‘ oluşu fâil
olmasındandır. اْلاِقْتِصَادِ kelimesi de muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur.
Aşağıdaki fiil cümlelerini fâilin muzâf olabilmesi için yeniden şekillendirip
yazınız.
يَزْدَادُ الْعَدَدُ الطُّلاَّبُ يَوْمًا بَعْدَ يَوْمٍ
يَمُرُّ الْقِطَارُ الصَّبَاحُ بِدُونِ تَوَقُّفٍ
4. Muzâfın Cümlede Mef’ûlün Bih Oluşu
Yedinci Ünitede izah edildiği gibi bir fiil cümlesi fiil, fâil ve -icap ettiğindefâilin
doğrudan tesir ettiği bir mef’ûlün bih öğesinden oluşur. Mef’ûlün bih
daima mansûbtur. Mef’ûlün bih muzâf olarak geldiğinde başında bulunan
harfi tarif ( ال ) ve varsa sonundaki tenvin ( ) kaldırılır.
Örnek: اِشْتَرَيْتُ سَاعَةَ الْيَدِ مِنَ الْيَابَانِ (Kol saatini Japonya’dan aldım). Bu cümle fiil
ile başladığı için fiil cümlesi adını alır. اِشْتَرَيْتُ fiil olup onu takip eden تُ
zamiri fâildir. سَاعَةَ kelimesi fâilin yaptığı işten doğrudan etkilendiği için
mef’ûlün bihtir. Muzâf olduğu için de başında harf-i tarif, sonunda da tenvin
yoktur. Mansûb oluşu mef’ûlün bih olmasındandır. الْيَدِ kelimesi de muzâfun
ileyh olduğu için mecrûrdur.
Aşağıdaki fiil cümlelerinde mef’ûlün bihi, isim tamlaması kurallarını dikkate
alarak muzâf olarak getiriniz.
قَابَلَ النَّزِيلُ المدُِيرُ الْفُنْدُقُ
سَأَلْتُ الموَُظَّفُ اْلاِسْتِعْلاَمَاتُ مَكَانَ الْمُتْحَفِ
5. Muzâfın Başında Harf-i cer Bulunması
Sekizinci Ünitede izah edildiği gibi harf-i cer adı verilen harflerden sonra
gelen isimler daima mecrûr olur. Bu harfler muzâf olan bir ismin başına
gelecek olursa bu ismi mecrûr yaparlar.
Örnek: سَلَّمْتُ جَوَازَ سَفَرِي لِمُوَظَّفِ اْلاِسْتِقْبَالِ (Pasaportumu resepsiyon
görevlisine teslim ettim). Bu fiil cümlesinde bulunan سَلَّمْتُ fiil olup onu takip
eden تُ zamiri fâildir. جَوَازَ kelimesi fâilin yaptığı işten doğrudan etkilendiği
için mef’ûlün bih olup ayrıca muzâf, سَفَرِي kelimesi de muzâfun ileyhtir.
Harf-i cer ise ل dır. مُوَظَّف kelimesi muzâf, اْلاِسْتِقْبَالِ de muzâfun ileyhdir.
Aşağıdaki cümlelerde harf-i cerle mecrûr olan isimleri izafet kurallarını dikkate
alarak muzâf yapın.
أُعْجِبْتُ بِاللَّوْنُ السَّيَّارَةُ
لاَ أَخَافُ مِنْ الظَّلاَمُ اللَّيْلُ
6. Muzâf’ın Cümlede Tesniye (Müsennâ= İkil) İsim Oluşu
Üçüncü Ünitede isimlerin ikil yapılma kuralları ayrıntılı bir şekilde izah
edilmişti. Kurala göre bir isim ikil yapılmak istendiğinde merfû‘ durumda
ismin sonuna انِ eki, mansûb ve mecrûr durumda da يْنِ eki getirilir. İşte bu
ikil isimler başka bir isme muzâf yapılacak olursa sonlarındaki نِ harfi
mutlaka düşürülerek yazılır.
Örnek: اِشْتَرَيْتُ كِتَابَيِ التَّارِيخِ مِنْ تِلْكَ الْمَكْتَبَةِ (İki tarih kitabını şu kitapçıdan
aldım). Bu fiil cümlesinde bulunan اِشْتَرَيْتُ fiil olup onu takip eden تُ zamiri
fâildir. كِتَابَيْ kelimesi fâilin yaptığı işten doğrudan etkilendiği için mef’ûlün
bih olup mansûbtur, nasb alameti de ikil olması sebebi ile ي dir. Muzâf olan
isim tesniye olduğu için de kural gereği sonundaki نِ harfi düşmüştür, التَّارِيخِ
kelimesi ise muzâfun ileyhtir ve mecrûrluk alameti de sonundaki kesra
harekesidir.
İzah edildiği gibi tesniyeler muzâf olduğunda sonlarındaki nun harfleri düşer.
Ancak mansûb veya mecrûr durumda olan tesniyeden nun harfi düştükten
sonraki يْ harfi sakin olmasına rağmen kendisinden sonraki isme
birleşebilmesi için bu harf يِ kesre ile harekelenir, o şekilde okunur ve
yazılır. Örnek: أَخَذْتُ قَلَمَيِ الطَّالِبِ (Öğrencinin iki kalemini aldım)
Aşağıdaki cümlelerde tesniye (ikil) isimleri gerekli değişikliği yaparak, isim
tamlamasının muzâf öğesine dönüştürün.
يَدَانِ الطِّفْلُ نَظِيفَتَانِ دَائِمًا
تَلْمَعُ عَيْنَانِ الْقِطُّ فِي اللَّيْلِ
7. Muzâfın Cümlede Cem-i Müzekker Sâlim (Kurallı Eril
Çoğul) Oluşu
Üçüncü Ünitede isimlerin çoğul yapılma konusunda ayrıntılı bir şekilde
anlatıldığı üzere cem-i müzekker sâlim yapılacak ismin sonuna merfû‘
durumda ونَ eki, mansûb ve mecrûr durumda da ينَ eki getirilir. İşte bu çoğul
isimler başka bir isme muzâf yapılacak olursa bunların sonlarındaki نَ harfi
mutlaka düşürülerek yazılır ve geriye hangi harfler kalıyorsa onlar olduğu
gibi bırakılır.
Örnek: يَجْلِسُ مُعَلِّمُو الْمَدْرَسَةِ فِي قَاعَةِ اْلاِجْتِمَاعِ (Okulun öğretmenleri toplantı
salonunda oturuyorlar). Bu fiil cümlesinde bulunan يَجْلِسُ fiil olup onu takip
eden مُعَلِّمُو kelimesi de fâildir. Bu arada muzâf olduğu için de sonundaki نَ
harfi düşmüştür. الْمَدْرَسَةِ kelimesi ise muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur ve
mecrûrluk alameti de kesradır.
Aşağıdaki cümlelerde cem-i müzekker sâlim isimleri kurallara uygun bir
şekilde muzâf öğesine dönüştürün.
قَطَعَ الْفَلاَّحُونَ الْقَرْيَةُ أَشْجَارَ الْغَابَةِ
سَلَّمْتُ عَلَى الْمُهَنْدِسُونَ الْمَصْنَعُ
Bir ismin sonuna zamir birleşmiş ise bu isim muzâf ve zamir de muzâfun ileyh
olur. Bu konu ileride zamirler bahsinde ele alınacaktır. Muzâfun ileyh mecrûr
olmasına rağmen bu zamirlerin harekesinin hiç değişmediği (mebnî)
unutulmamalıdır. Fakat zamire bitişen isim muzâf olduğu için başında harfi
tarif ve sonunda tenvin asla bulunmaz.
Örnek: كِتَابُهُ ، قَلَمُكَ ، سَيَّارَتُهَا bu tamlamalarda bulunan ilk kelimeler muzâf,
zamirler ise muzâfun ileyhtir. Sözgelimi birinci örnekte, كِتَابُ muzâf ve onu
takibeden هُ zamiri de muzâfun ileyhtir.
Bazı isimler ve zarflar da genellikle isim tamlaması şeklinde kullanıldığı için
bunlardan sonra gelen isimler de muzâfun ileyh olur. Şimdi bunlardan
bazılarına değinelim.
Örnekler:
(İnsanların çoğu) مُعْظَمُ النَّاسِ
(Öğrencilerin hepsi) كُلُّ الطُّلاَّبِ
(Öğrencilerin bir kısmı) بَعْضُ الطُّلاَّبِ
(Dersten sonra) بَعْدَ الدَّرْسِ
(Dersten önce) قَبْلَ الدَّرْسِ
(Evin önünde) أَمَامَ الْبَيْتِ
(Okulun arkasında) خَلْفَ الْمَدْرَسَةِ
İsim tamlaması bazen ikiden fazla isimle de yapılır. Bu tür tamlamalara
zincirleme isim tamlaması adı verilir. Bu şekilde yapılan isim tamlamalarında
harf-i tarif veya tenvin en sondaki isimde bulunur. Bu tamlamalarda baştaki
isim muzâf, sondaki isim de muzâfun ileyhtir. Arada kalan isim veya isimler ise
hem muzâf hem de muzâfun ileyh olur.
Örnekler:
(İlim talebesinin kitabı) كِتَابُ طَالِبِ الْعِلْمِ
Bu tamlamada كِتَابُ lafzı muzâf, طَالِبِ kelimesi hem muzâfun ileyh hem de
muzâf, الْعِلْمِ sözcüğü de sadece muzâfun ileyhtir.
(Bir ticari taksinin tekerleği) عَجَلَةُ سَيَّارَةِ أُجْرَةٍ
Kelimeler ve Deyimler
gitmek :( ذَهَبَ – يَذْهَبُ – ذَهَابًا (إلَى
ders, konferans vermek :( أَلْقَى – يُلْقِي – إِلْقَاءًا (مُحَاضَرَةً
başlamak : بَدَأَ – يَبْدَأُ – بَدْءًا
ulaşmak :( وَصَلَ – يَصِلُ – وُصُولاً (إلَى
etrafına bakmak :( نَظَرَ – يَنْظُرُ – نَظَرًا (حَوْلَهُ
…..a bakmak :( نَظَرَ – يَنْظُرُ – نَظَرًا (إِلَى
çıkarmak : أَخْرَجَ – يُخْرِجُ – إِخْرَاجًا
kaldırmak, yükseltmek : رَفَعَ – يَرْفَعُ – رَفْعًا
bulmak : وَجَدَ – يَجِدُ – وُجُودًا
duymak, dinlemek : سَمِعَ – يَسْمَعُ – سمَْعًا
görmek : رَأَى – يَرَى – رُؤْيَةً
şaşırmak : تَعَجَّبَ – يَتَعَجَّبُ – تَعَجُّبًا
kalmak : بَقِيَ – يَبْقَى – بَقَاءًا
…e devam etmek :( اِسْتَمَرَّ – يَسْتَمِرُّ – اِسْتِمْرَارًا (فِي
konuşmak : تَكَلَّمَ – يَتَكَلَّمُ – تَكَلُّمًا
geçmek : مَرَّ – يَمُرُّ – مُرُورًا
bitirmek :( اِنْتَهَى – يَنْتَهِي – اِنْتِهَاءًا (مِنْ
yönelmek :( أَقْبَلَ – يُقْبِلُ – إِقْبَالاً (عَلى
selam vermek :( سَلَّمَ – يُسَلِّمُ – تَسْلِيمًا (عَلى
……e söylemek :( قَالَ – يَقُولُ – قَوْلاً (ل
teşekkür etmek :( شَكَرَ – يَشْكُرُ – شُكْرًا (عَلَى
zannetmek : ظَنَّ – يَظُنُّ – ظَنًّا
anlamak : فَهِمَ – يَفْهَمُ – فَهْمًا
ummak : رَجَا – يَرْجُو – رَجَاءًا
susmak : سَكَتَ – يَسْكُتُ – سُكُوتًا
konuşmak : نَطَقَ – يَنْطِقُ – نُطْقًا
bilmek, tanımak : عَرَفَ – يَعْرِفُ – عِرْفَانًا
belirmek, ortaya çıkmak : ظَهَرَ – يَظْهَرُ – ظُهُورًا
cevap vermek : أَجَابَ – يُجِيبُ – إِجَابَةً
istemek : طَلَبَ – يَطْلُبُ – طَلَبًا
taşımak : نَقَلَ – يَنْقُلُ – نَقْلاً
temizlemek : نَظَّفَ – يُنَظِّفُ – تَنْظِيفًا
ses : صَوْتٌ (ج) أَصْوَاتٌ
öğretim yılı : اَلْعَامُ الدِّرَاسِيُّ
genç : شَابٌّ (ج) شُبَّانٌ
öğrenci : طَالِبٌ (ج) طُلاَّبٌ
sıkılarak, çekinerek : فِي اضْطِرَابٍ
sandalye, sıra : مَقْعَدٌ (ج) مَقَاعِدُ
oda : غُرْفَةٌ (ج) غُرَفٌ
otelde konaklayan müşteri : نَزِيلٌ (ج) نُزَلاَءُ
eczacılık fakültesi : كُلِّيَّةُ الصَّيْدَلَةِ
ekili : مَزْرُوعٌ
elma suyu : عَصِيرُ التُّفَّاحِ
radyo programları : بَرَامِجُ الإِذَاعَةِ
son derece, oldukça : لِلْغَايَةِ
sınav : اِخْتِبَارٌ (ج) اِخْتِبَارَاتٌ
maaş : رَاتِبٌ (ج) رَوَاتِبُ
dekan : عَمِيدٌ (ج) عُمَدَاءُ
kayıp, yitik : ضَالَّةٌ
yaşlılık : هَرَمٌ
öz kız kardeş : شَقِيقَةٌ (ج) شَقِيقَاتٌ
çocuk bakımı : رِعَايَةُ الأَطْفَالِ
müdür yardımcısı : وَكِيلُ الْمُدِيرِ
açılışını yapmak : اِفْتَتَحَ – يَفْتَتِحُ – اِفْتِتَاحًا
rektör : رَئِيسُ الجَْامِعَةِ
akmak : جَرَى – يَجْرِي – جَرَيَانًا
eğitim bakanı : وَزِيرُ التَّرْبِيَةِ
içişleri bakanı : وَزِيرُ الدَّاخِلِيَّةِ
çöktü : ِيَارًا