Taaccüp Üslûbu Arapça – Açıköğretim İlahiyat Arapça Dersleri
Her dilde ses ve anlam arasında bir ilişkiden söz edilebileceği gibi, sesin bir uzantısı hükmünde olan ve ona eşlik eden beden dili ile anlam arasında da önemli bir ilişkiden bahsedilebilir. Zira insan aktarmak istediği anlamı hem ses hem de beden dili ile desteklemeye çalışır. Mutlu ve sevinçli bir insanın dışarıya yansıyan ses ve beden dilinde gözlemlediğimiz durum bunun açık kanıtlarından biridir. Sözlü anlatımı yazılı anlatımdan etkili kılan şey de budur zaten.
İnsanoğlu, herhangi bir şeye karşı beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık gibi durumları ortaya koyarken de ses tonu ve yüz ifadeleri çok belirgin bir şekilde içinde bulunduğu hali yansıtır. Beklenmedik bir durum karşısında ortaya koyulan bir tepki sadedinde gerçekleşen beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık ifadeleri, genellikle kısa kalıplar halinde dile
getirilir. Türkçede “Aman Allahım! Bu ne! Ne kadar güzel! Ne harika! Ne de hoş! İşte bee! Ne çirkin! Ne rezalet!” gibi kısa ve daha çok beden diline dayanan vurgulu cümlelerle aktarılan bu tür ifadelerin Arapçada da benzer şekilde ortaya konduğu görülür.
Dil öğretiminde bu tür kalıpsal ifadelerin tanınması, gramatik hükümlerinin bilinip doğru bir şekilde okunması ve pratiğe aktarılması önemli bir husustur. İşte bu ünitede Arapçada önemli kalıp ifadelerini bünyesinde barındıran taaccüp (beğeni, takdir, hayret, şaşkınlık… ifadeleri) konusu işlenecektir.
Konu temelde, iki kalıp çerçevesinde ele alınacaktır: ما أَفْعَلَه ve أَفْعِل بِهِ . Bu iki kalıp, Arapçada kurallı/kıyâsi yolla elde edilir. Bunların yanında hayret ve şaşkınlığı ifade etmek üzere Arapçada yaygın kullanılan daha başka kalıplar da vardır. Konuya ilişkin ayrıntılı uygulamalar öncelikle okuma parçasında, daha sonra onu takip eden alıştırmalarla dilbilgisine yönelik anlatımda verilecektir.
Taaccüp Üslubu Dil Bilgisi
Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır. Mesela, ! ما أجمَْلَ السَّماَء /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ما أقْبَحَ الكَذِبَ ! /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere
Arapçada çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur.
Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri Taaccüp Fiilleri, bunun dışında kalanları ise Taaccüp Kalıpları başlıkları altında ele alacağız. 1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve biri: ما أَفْعَلَه diğeri de أَفْعِلْ بِهِ şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara doğrudan taaccüp kalıpları diyebiliriz. Zira Arapçada beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir.
Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ! ما أجمَْلَ الأ دَبَ /edep ne kadar da güzel! cümlesi ile; ! أجمِْ لْ بِالأَدَبِ /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında anlamca hiçbir fark yoktur.
Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; taaccüp ما sı, أَفْعَلَ vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır.
İkinci kalıp ise; أَفْعِلْ vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün minh denilen ve başına ب ِ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklindegörülmektedir.
Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilikkötülük, güzellik çirkinlik, küçüklükbüyüklük, azlıkçokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine aktarma imkanımız var mı?
Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:
Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;
a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,
b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,
c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,
d. Malûm fiil olması (meçhûl olmaması),
e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir
olması. Dolayısıyla لَيْسَ، عَسَى، نِعْمَ، بِئْسَ gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına başvurulamaz), f. Sıfatı müşebbehe halinin أَعْوَرعَوْرَاء، أَخْضَر– خَضْرَاء örneklerinde olduğu gibi أَفْعَلَ فَعْلاء ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi gerekir.
Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:
Öncelikle taaccübe konu olan fiil; birinci kalıp için: ما أَشَدَّ ، ما أَكْثَرَ، ما أَقَلّ، ما
أقوى، ما أضعف، ما أحسن، ما أقبح، ما أكبر، ما أصغر، ما أَنْفَعَ، ما أَضَرَّ،… türünden; ikinci kalıp için de: … أَشْدِدْ ب، أَكْثِرْ بِ، أَقْلِلْ بِ gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey, yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya başında أنْ bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını) getirmektir.
Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil değildir, aksine hümâsi/beşli bir fiildir. O zaman formülümüzü şu şekilde
uyguluyoruz:
a. Önce ما أَشَدَّ yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından
b. Taaccüp fiilinin mastarını ازْدَحَمَ – يَ زْدَحِمُ ← اِزْدِحَا م elde ediyoruz.
Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: …… ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ /… ne kadar da kalabalık!
c. Son olarak taaccübe konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini ekleyerek: ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde etmiş oluyoruz.
Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız mümkündür:
أَشْ دِدْ بِازْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! ya da:
أَشْدِدْ بِأنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık!
Beşli/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu değil menfî/olumsuz ise, malûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil câmid/çekimsiz ise ve sıfatı müşebbehe hali أَفْعَلُ فَعْلاء ölçüsünde ise,
taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.
2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve anlamları şöyledir:
a. ( ياَ لَ + (ضمير) مِن (اسم /ne muazzam/ne rezil …! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin müzekkerlik müennesilik, müfret tesniyecemi oluşuna bağlı olarak müzekker ya da müennes, müfrettesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir
bağlamında bir öğrenciden bahsederken ياَ لَهُ مِن طالِبٍ /ne harika öğrenci! cümlesi kurulabilir.
Bu cümlede مِن ’den sonra gelen isim müfret ve müzekker olduğu ve gâib biri kastedildiği için لَ ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve gâib formda ( لَه ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: ياَ لَكَ مِن طالِبٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci hakkında kullanmamız durumunda cümle: ياَ لَكِ مِن طالِ بَةٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.
b. ( ياَ لَ + (اسم /ne …! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm ( لَ )’dan sonra geldiği için hep mecrûrdur. Genel anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu kalıba örnek olarak: ! يا لَلْخَجَلِ /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi
verilebilir.
c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da + لِلَّهِ دَرُّ ضَمير/اسم) ) /ne … ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. دَرُّ kelimesine izâfe edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لِلَّهِ دَرُّهُ في ساحة السِّباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir.
Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: للهِ دَرُّ الشاعر /şâir ne güzel söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır. d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da
beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu:! سبحانَ الله /sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür.
TAACCÜP ÜSLÛBU
Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi
şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır.
Mesela, ! ما أجمَْلَ السَّماَء /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ما
أقْبَحَ الكَذِبَ ! /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk
durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere
Arapça’da çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur.
Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri ‘Taaccüp Fiilleri’, bunun dışında
kalanları ise ‘Taaccüp Kalıpları’ başlıkları altında ele alacağız.
1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve
biri: ما أَفْعَلَه diğeri de أَفْعِلْ بِهِ şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller
doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara
‘doğrudan taaccüp kalıpları’ diyebiliriz. Zira Arapça’da beğeni ve
hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir.
Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı
ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ! ما أجمَْلَ الأ دَبَ /edep ne kadar
da güzel! cümlesi ile; ! أجمِْ لْ بِالأَدَبِ /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında
anlamca hiçbir fark yoktur.
Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp;
taaccüp ما ‘sı, أَفْعَلَ vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen
ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır.
İkinci kalıp ise; أَفْعِلْ vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün
minh denilen ve başına ب ِ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer
önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklinde
görülmektedir.
Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik,
küçüklük-büyüklük, azlık-çokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada
kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde
kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine
aktarma imkanımız var mı?
Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı
şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:
Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;
a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,
b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,
c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,
d. Ma‘lûm fiil olması (meçhûl olmaması),
e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir
olması. Dolayısıyla لَيْسَ، عَسَى، نِعْمَ، بِئْسَ gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına
başvurulamaz),
f. Sıfat-ı müşebbehe halinin أَعْوَر–عَوْرَاء، أَخْضَر– خَضْرَاء örneklerinde olduğu
gibi أَفْعَلَ –فَعْلاء ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi
gerekir.
Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp
kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için
dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da
şöyle elde edilir:
Öncelikle taaccüb’e konu olan fiil; birinci kalıp için: ما أَشَدَّ ، ما أَكْثَرَ، ما أَقَلّ، ما
أقوى، ما أضعف، ما أحسن، ما أقبح، ما أكبر، ما أصغر، ما أَنْفَعَ، ما أَضَرَّ،… türünden; ikinci
kalıp için de: … أَشْدِدْ ب، أَكْثِرْ بِ، أَقْلِلْ بِ gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil
sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey,
yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya
başında أنْ bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını)
getirmektir.
Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık
olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için
kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp
kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil
değildir, aksine hümâsi/beş’li bir fiildir.
O zaman formülümüzü şu şekilde uyguluyoruz:
a. Önce ما أَشَدَّ yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından
b. Taaccüp fiilinin mastarını ازْدَحَمَ – يَ زْدَحِمُ ← اِزْدِحَا م elde ediyoruz.
Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: …… ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ /… ne
kadar da kalabalık!
c. Son olarak taaccüb’e konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini
ekleyerek: ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde
etmiş oluruz.
Görüldüğü üzere yerleştirdiğimiz mastarı fetha harekeledik, yani ( (اِزْدِحَامَ
şeklinde seslendirdik. Çünkü söz konusu mastar taacüp kalıbında
müteaccebün minh konumunda cümledeki yerini aldı. Bu kalıptaki
müteaccebün minh de devamlı mansûb olduğundan onu fetha harekeledik.
Hemen sonrasında yer alan الطريقِ ismini ise kesre harekeleyip mecrûr yaptık.
Çünkü kelimemiz bir mastardan sonra gelmiş oldu. Arapça’da mastarlar her
zaman muzâf olduğu için الطريقِ kelimesi muzâfun ileyh konumunda mecrûr
hükmünü aldı ve kesre ile harekelendi.
Bunun yanında sarîh mastar ( اِزْدِحَامَ ) yerine, fiilin أنْ ve müzâri ( يَزْدَحِمُ ) halini
tercih edip cümleyi: ما أَشَدَّ أنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık! şeklinde
kurmak da mümkündür.
Bu cümlede ise الطريقُ kelimesi bir fiilden sonra geldiği için cümledeki yeri
itibariyle fâil oldu, bundan dolayı da merfû oldu.
Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp
cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız
mümkündür:
أَشْ دِدْ بِازْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! ya da:
أَشْدِدْ بِأنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık!
Beş’li/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade
ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için
geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu
değil menfî/olumsuz ise, ma‘lûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil
câmid/çekimsiz ise ve sıfat-ı müşebbehe hali أَفْعَلُ –فَعْلاء ölçüsünde ise,
taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.
Taaccüp fiilimiz eğer ma‘lûm değil meçhûl ve olumlu değil olumsuz ise, bu
durumda yardımcı taaccüp sîgasından sonra sadece müevvel masdar + (أنْ
مضارِع) formunu kullanabiliriz. ما أجمَْلَ أنْ يُقالَ الحقُّ /doğrunun söylenmesi ne kadar
güzel! cemlesini meçhûl; ما أَضَرَّ ألاَّ (أ ن+لا) يَصْدُقَ المسُلِمُ /Müslümanın doğru
söylememesi ne kadar zararlı! cümlesini de olumsuz cümleye örnek
verebiliriz.
2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin
yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka
kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup
doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve
anlamları şöyledir:
a. ( ياَ لَ + (ضمير) مِن (اسم /ne muazzam/ne rezil …! şeklinde karşımıza gelen
bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib
ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin
müzekkerlik-müennesilik, müfret-tesniye-cemi oluşuna bağlı olarak müzekker
ya da müennes, müfret-tesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir
bağlamında bir öğrenciden bahsederken ياَ لَهُ مِن طالِبٍ /ne harika öğrenci!
cümlesi kurulabilir. Bu cümlede مِن ’den sonra gelen isim müfret ve müzekker
olduğu ve gâib biri kastedildiği için لَ ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve
gâib formda ( لَه ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine
söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: ياَ لَكَ مِن طالِبٍ /ne harika
öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci
hakkında kullanmamız durumunda cümle: ياَ لَكِ مِن طالِ بَةٍ /ne harika
öğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.
b. ( ياَ لَ + (اسم /ne …! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece
parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır
ve cer harfi olan lâm ( لَ )’dan sonra geldiği için hep mecrûr’dur. Genel
anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu
kalıba örnek olarak: ! يا لَلْخَجَلِ /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi
verilebilir.
c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da + لِلَّهِ دَرُّ
ضَمير/اسم) ) /ne … ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. دَرُّ kelimesine izâfe
edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لِلَّهِ دَرُّهُ في
ساحة السِّباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir.
Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: للهِ دَرُّ الشاعر /şâir ne güzel
söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır.
d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da
beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu:! سبحانَ الله
/sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar
çerçevesinde değerlendirmek mümkündür.
Özet
Taaccüp üslûbunun mahiyetini tanımlayabilmek.
Taaccüp üslûbu aşırı beğeni, hayranlık, takdir durumlarla; şaşırma, tiksinti ve
hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için kullanılan kalıplardır.
Doğrudan taaccüp kalıplarını tanımak ve unsurlarını tespit edebilmek.
Taaccüp fiilleri dediğimiz doğrudan taaccüp kalıpları ما أَفْعَلَه ve أَفْعِلْ بِهِ
şeklinde gelen kalıplardır. Arapça’da beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının
doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpta gerçekleşir ve her ikisi de aynı anlamı
ifade eder. Bu kitap ne kadar da faydalı! cümlesini hem: ! ما أجمَْلَ هذا الكِتابَ
şeklinde, hem de: ! ذا الكِتابَ
Ma Ensara hü Fiili teaccüp evvel Çekimi ve Manası
مَا اَنْصَرَهُ fiili teaccüp evvel müfret müzekker gaib manası, acep yardım etti bir erkek
مَا اَنْصَرَهُما fiili teaccüp evvel tesniye müzekker gaib manası, acep yardım etti iki erkek
مَا اَنْصَرَهُمْ fiili teaccüp evvel cemi müzekker gaib manası, acep yardım ettiler cemi erkekler
مَا اَنْصَرَهَا fiili teaccüp evvel müfret müennes gaibe manası, acep yardım etti bir bayan
مَا اَنْصَرَهُما fiili teaccüp evvel tesniye müennes gaibe manası, acep yardım etti iki bayan
مَا اَنْصَرَهُنَّ fiili teaccüp evvel cemi müennes gaibe manası, acep yardım ettiler cemi bayanlar
مَا اَنْصَرَكَ fiili teaccüp evvel müfret müzekker muhatap manası, acep yardım ettin sen bir hazır erkek
مَا اَنْصَرَكُما fiili teaccüp evvel tesniye müzekker muhatap manası, acep yardım ettiniz sizler iki hazır erkekler
مَا اَنْصَرَكُمْ fiili teaccüp evvel cemi müzekker muhatap manası, acep yardım ettiniz sizler cemi hazır erkekler
مَا اَنْصَرَكِ fiili teaccüp evvel müfret müennes muhataba manası, acep yardım ettin sen bir bayan
مَا اَنْصَرَكُما fiili teaccüp evvel tesniye müennes muhataba manası, acep yardım ettiniz sizler iki bayanlar
مَا اَنْصَرَكُنَّ fiili teaccüp evvel cemi müennes muhataba manası, acep yardım ettiniz sizler cemi bayanlar
مَا اَنْصَرَنِى fiili teaccüp evvel nefsi mütekellim vahde manası, acep yardım ettim ben
مَا اَنْصَرَنا fiili teaccüp evvel nefsi mütekellim meal gayır manası, acep yardım ettik biz