İsm-i Fail ve İsm-i Meful Hakkında

287

شَرْطُ عَمَلِهِمَا فِي الْفَاعِلِ الْمُنْفَصِلِ، وَ الْمَفْعُولِ بِهِ أَنْ لاَ يَكُونَا مُصَغَّرَيْنِ، نَحْوُ؛ ضُوَيْرِبْ وَ مُضَيْرِبْ وَ لاَ مَوْصُوفَيْنِ، نَحْوُ؛ جَاءَنِى ضَارِبٌ شَدِيدٌ وَ إِنْ وُصِفَا بَعْدَ الْعَمَلِ لَمْ يَضُرُّ عَمَلَهُمَا السَّابِقَ، نَحْوُ؛ جَاءَنِى رَجُلٌ ضَارِبٌ غُلاَمُهُ شَدِيدٌ ثُمَّ إِنْ كَانَا بِاللاَّمِ لاَ يُشْتَرَطُ لِعَمَلِهِمَا غَيْرُ مَا ذُكِرَ، نَحْوُ؛ اَلضَّارِبُ غُلاَمُهُ عَمْرًا اَمْسِ عِنْدَنَا وَ إِنْ كَانَا مُجَرَّدَيْنِ مِنْهَا يُشْتَرَطُ الْاِعْتِمَادُ عَلَى الْمُبْتَدَإِ أَوِ الْمَوْصُوفِ أَوْ ذِي الْحَالِ، نَحْوُ؛ جَاءَنِى زَيْدٌ رَاكِبًا غُلاَمُهُ. أَوِ الْاِسْتِفْهَامِ، نَحْوُ؛ اَقَائِمُ الزَّيْدَانِ أَوِ النَّفْىِ، نَحْوُ؛ مَا قَائِمٌ الزَّيْدَانِ وَ يُشْتَرَطُ فِي نَصْبِهِمَا الْمَفْعُولَ بِهِ الدَّلاَلَةُ عَلَى الْحَالِ أَوِ الْاِسْتِقْبَالِ وَ تَثْنِيَتُهُمَا وَ جَمْعُهُمَا كَـمُفْرَدِهِمَا وَ كَذَا ثَلاَثَةُ اَوْزَانٍ مِنْ مُبَالَغَةِ الْفَاعِلِ؛ فَعَّالٌ وَ فَعُولٌ وَ مِفْعَالٌ وَ لاَ يُشْتَرَطُ فِي عَمَلِ هَذِهِ الثَّلاَثَةِ مَعْنَى الْحَالِ وَ الْاِسْتِقْبَالِ.

وَ شَرْطُ عَمَلِهِمَا o ikisinin (ismi fail ve ismi mefulün) amel etme şartı; فِي الْفَاعِلِ failde yani ismi fail failde, ismi meful naib-i failde, الْمُنْفَصِلِ munfasıl olan failde amel etmelerinin şartı, وَ الْمَفْعُولِ بِهِ ve mefulün bih sarihte, أَنْ لاَ يَكُونَا o ikisinin (ismi fail ve ismi mefulün) olmamasıdır; مُصَغَّرَيْنِ musaggar yani ismi tasgir olmamaları gerekir. نَحْوُ misali şöyledir; ضُوَيْرِبْ az dövücü, وَ مُضَيْرِبْ az dövülmüş, وَ لاَ مَوْصُوفَيْن o ikisinin (ismi fail ve ismi mefulün) sıfatlanmış olmamaları gerekir. نَحْوُ misali şöyledir; جَاءَنِى ضَارِبٌ شَدِيدٌ “Bana şiddetli vuran geldi” gibidir. Cümledeki شَدِيدٌ lafzı ضَارِبٌ ismi failinin sıfatı olduğu için ضَارِبٌ ismi faili munfasıl failde ve mefulün bih sarihte amel edemez. وَ إِنْ وُصِفَا eğer o ismi fail ve ismi meful vasıflanırsa, بَعْدَ الْعَمَلِ amel ettikten sonra, لَمْ يَضُرُّ ismi fail ve ismi mefulün amel ettikten sonra sıfatlanması zarar vermez; عَمَلَهُمَا السَّابِقَ o ikisinin önceden amel etmiş olmalarına zarar vermez. نَحْوُ؛ misali şöyledir; جَاءَنِى رَجُلٌ ضَارِبٌ غُلاَمُهُ شَدِيدٌ “Oğlu dövücü olan adam bana geldi” terkibinde ضَارِبٌ ismi faili غُلاَمُ kelimesini faili olarak ref ettikten sonra شَدِيدٌ kelimesi ile sıfatlanmıştır. ثُمَّ sonra, إِنْ كَانَا eğer ikisi (ismi fail ve ismi mefulün) olur ise, بِاللاَّمِ lam ile, لاَ يُشْتَرَطُ şart kılınmaz, لِعَمَلِهِمَا o ikisinin (ismi fail ve ismi mefulün) amel etmeleri için, غَيْرُ مَا ذُكِرَ zikredilen musaggar olmamak ve sıfatlanmamak şartlarından gayrısı. نَحْوُ؛ misali şöyledir;  اَلضَّارِبُ غُلاَمُهُ عَمْرًا اَمْسِ عِنْدَنَا “Dün çocuğu Amr’a vuran yanımızdadır” gibi. وَ إِنْ كَانَا مُجَرَّدَيْنِ eğer o ikisi (ismi fail ve ismi meful) mücerred olurlarsa مِنْهَا ondan yani elif-lam harfinden, يُشْتَرَطُ الْاِعْتِمَادُ dayanmaları şarttır, عَلَى الْمُبْتَدَإِ mübteda üzerine, أَوِ الْاِسْتِفْهَامِ veya istifham üzerine, نَحْوُ misali şöyledir; اَقَائِمُ الزَّيْدَانِ “İki Zeyd ayakta mıdır” terkibindeki قَائِمٌ ismi faili gibidir. أَوِ النَّفْىِ veya nehy kelimesi üzerine. Misali نَحْوُ؛ şu şekildedir; مَا قَائِمٌ الزَّيْدَانِ “İki Zeyd kalkıcı değildir” terkibindeki قَائِمٌ ismi faili gibidir. وَ يُشْتَرَطُ ve şart kılınır, فِي نَصْبِهِمَا o ikisinin (ismi fail ve ismi meful) nasb etmeleri konusunda, الْمَفْعُولَ بِهِ mefulün bih sarihi, الدَّلاَلَةُ delalet etmeleri, عَلَى الْحَالِ أَوِ الْاِسْتِقْبَالِ hal ve istikbal üzerine, تَثْنِيَتُهُمَا o ikisinin (ismi fail ve ismi meful) tesniyeleri, وَ جَمْعُهُمَا ve çoğulları, كَـمُفْرَدِهِمَا müfredleri gibidir. وَ كَذَا ve bunun gibidir, ثَلاَثَةُ اَوْزَانٍ üç vezin üzere gelen, مِنْ مُبَالَغَةِ الْفَاعِلِ mübalağalı ismi failden. فَعَّالٌ babı, وَ فَعُولٌ babı, وَ مِفْعَالٌ babı. وَ لاَ يُشْتَرَطُ şart kılınmaz, فِي عَمَلِ هَذِهِ الثَّلاَثَةِ bu üç babın amel etmeleri, مَعْنَى الْحَالِ وَ الْاِسْتِقْبَالِ hal ve istikbal manası.

Metnin Toplu Manası; İsmi fail ve ismi mefulün, munfasıl failde ve mefulün bihte amel etmelerinin şartı; İsmi tasgir olmamalarıdır. Misal; ضُوَيْرِبْ وَ مُضَيْرِبْ gibi. Diğer şartı; Sıfatlanmış olmamalarıdır, misal; جَاءَنِى ضَارِبٌ شَدِيدٌ gibi. Eğer bunlar amel ettikten sonra sıfatlanmış olursa önceki amellerine zarar vermez, misal; جَاءَنِى رَجُلٌ ضَارِبٌ غُلاَمُهُ شَدِيدٌ gibidir.

Eğer ismi fail ve ismi meful elif-lamlı olurlarsa amel etmeleri için bundan başka şart gerekmez, misal; اَلضَّارِبُ غُلاَمُهُ عَمْرًا اَمْسِ عِنْدَنَا gibi. Eğer bunlar elif-lamsız olursa mübtedaya yaslanmaları veya bir mevsufa veya hal sahibine yaslanmaları şartı kılınır, misal; جَاءَنِى زَيْدٌ رَاكِبًا غُلاَمُهُ gibidir. Veya istifhama yaslanmaları şartı kılınır, misal; اَقَائِمُ الزَّيْدَانِ gibidir. Ya da bir nefy kelimesine yaslanması şartı kılınır, misal; مَا قَائِمٌ الزَّيْدَانِ gibidir.

İsmi fail ve ismi mefullerin tesniye ve cemileri de amel hususunda müfredleri gibidir. Mübalağalı ismi failin de şu üç vezni فَعُولٌ ve فَعَّالٌ ve مِفْعَالٌ tıpkı amelce ismi fail ve meful gibidir. Ama bu üç babın amelinde hal ve istikbal manası şart kılınmaz.