İsim cümlelerin başına gelirler (Enne ve lakinne hariç).
İnne’nin ismi ‘mensub‘, haberi ‘merfu‘ dur. (Müptedanın harekesi “Ötre”yi “Üstün”e çevirirler.)
إنَّ (İnne) Muhakkak, şüphesiz (Genellikle cümle başında kullanılır.)
المُؤْمِنُ مُجَاھِدٌ : Mümin mücahittir.
إنَّ المُؤْمِنَ مُجَاھِدٌ : Muhakkak ki mümin mücahittir.
Eğer müptedanın sıfatı varsa o da mensup olur;
إِنَّ اللُغَةَ العَرَبِيَّةَ سَھْلَةٌ : Muhakkak Arapça Dili kolaydır.
Normalde fiilden sonra ‘Enne’ kullanılırken, ‘Qale’ fiilinden sonra ‘İnne’ kullanılır;
سَمِعْتُ أَنَّھا أَحْسَنُ طَبِيبٍ في المُسْتَشْفى : İşittim ki muhakkak o hastanedeki en iyi doktordur.
يَقُولُونَ إِنَّھا أَحْسَنُ طَبِيبٍ في المُسْتَشْفى : Diyorlar ki muhakkak o hastanedeki en iyi doktordur.
Bitişik Zamirler ile Kullanımı;
إنَّ + ھُو = إنَّهُ
إنَّ + ھِيَ = إنَّھا
…
إنَّ + أنا = إنَّني / إنِّي
إنَّ + نَحْنُ = إنَّنا / إنَّا
إِنَّهُ تَاجِرٌ : O muhakkak tüccardır.
إِنَّكَ طَالِبٌ زَكِيٌّ : Sen şüphesiz zeki bir talebesin.
(إنَّني / إنِّي deki ن kullanımı لَيتَ için zorunludur, لَعَلَّ de kullanılmaz, diğerlerinde isteğe bağlıdır.)
أنَّ (Enne) Muhakkak, şüphesiz (Genellikle cümle ortasında kullanılır, kendisinden önce bir fiil olması gerekir.)
تَعْلَمُ أنَّ المُعَلِّمَ عالِمٌ : Öğretmenin alim olduğunu şüphesiz(muhakkak) bilirsin.
لِ + أَنَّ = لِأَنَّ (Lienne) Çünkü (Çünkü muhakkak) anlamındadır. Zamirler ile ‘İnne’ gibi bitişir.
لِأَنَّ + ھو = لِأَنَّهٌ
لِأَنَّ + أَنْتَ = لِأَنَّكَ
رَجَعَ حامدٌ من المدرسةِ لِأَنَّهُ مَرِيضٌ : Hamit okuldan döndü. Çünkü o hastadır.
كَأنَّ (Keenne) Sanki
مَنْ ھذا الفَتًى؟ -كَأَنَّهُ أَخُوكَ : Bu genç kim? -Sanki o senin kardeşin.
لَكِنَّ (Lakinne) Lakin, ancak, fakat
الطُلَابُ كَثِيرٌ لَكِنَّ الفَصْلَ صَغِيرٌ : Öğrenciler çoktur lakin sınıf küçüktür.
ھذا الدَرْسُ طَوِيلٌ لَكِنَّهُ سَھْلٌ : Bu ders uzundur ancak kolaydır.
جَاءَ بِلَالٌ، لَكِنَّ حَامِداً لَمْ يَجِىْٔ: Bilal geldi lakin Hamit gelmedi.
لَكِنْ (Lakin) Lakinne ile aynı anlama gelir ancak daha hafif ifadelerde kullanılır. Müpteda’yı nasb etmez, fiil cümlelerinde de kullanılabilir.
جَاءَ المُدَرِّسُ، لَكِنْ الطُلَابُ ما جَاءُوا : Öğretmen geldi fakat öğrenciler gelmedi.
غَابَ علِيٌّ، ولَكِنْ حَضَرَ أحمَدُ : Ali gelmedi, lakin Ahmet geldi.
لَيْتَ (Leyte) Keşke. İmkansız yada uzak ihtimal dilekleri ifade eder.
لَيتَ النُجُومَ قَرِيبَةٌ : Keşke yıldızlar yakın olsaydı. (İmkansız istek)
لَيْتَنِي غَنِيٌّ : Keşke zengin olsaydım. (Uzak bir ihtimal)
لَعَلَّ (Lealle) Umulur ki, korkarım ki
لَعَلَّ الإِمْتِحَانَ سَهْلٌ : Umarım imtihan kolaydır.
لَعَلَّ الإِمْتِحَانَ صَعَبٌ : Korkarım imtihan zor olacak.
لا (Lâ) Hiç şüphesiz.
Lâm-ı İbtida
‘ل’ harfi mubtedanın başına gelerek cümleye vurgu katar. Buna lâm-ı ibtida denir. Eğer cümlede inne de varsa inne den uzaklaştırılarak inne’nin haberinin başına yazılır ve habere vurgu katar. Bundan dolayı da bu lam-a, lam-ı muzahlaka denilir. Çünkü inne’nin başa gelmesiyle iki tekidin peşpeşe gelmesindense aralıklı gelmesi evladır.
رَبُّكَ عَفُورٌ رَخِيمٌ : Rabbin bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.
لَرَبُّكَ عَفُورٌ رَخِيمٌ : Elbette Rabbin bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.
إنَّ رَبَّكَ لَعَفُورٌ رَخِيمٌ : Muhakkak ki Rabbin çok bağışlayan ve merhamet sahibidir.