Hz. ZÜLKİFAL
(A.S)
“(Ey Muhammedi )
İsmail’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de an. Hepsi de iyilerdendir.” (Sâd:
38/48)
Hz. Zülkifl (a.s)’m Soyu:
Tarihçilerin kaydettiğine
göre: Zülkifl (a.s),[1] Hz.
Eyyûb (a.s)’ in oğludur. Soyu ise Hz. Eyyûb (a.s)’m soyu ile aynıdır.
Zülkif (a.s)’ın asıl
ismi, Bişr’dir. Yüce Allah, onu, Hz. Eyyûb (a.s)’dan sonra Peygamber olarak
göndermiş ve ona, (bazı görevleri üstlenmiş kişi anlamında) “Zülkifl”
adını vermiştir. Çünkü o, bazı taat ve ibadet görevini yüklenmiş ve bunları
yerine getirmeyi üstlenmiştir.[2]
Türbesi, Şam’dadır.
Şam halkı, onun mezarının, Kasyun dağı denilen Şam’ın yakınında yükselen bir
dağda olduğunu naklederler.
Bazı alimlere göre;
Zülkifl (a.s), Peygamber olmayıp İsrail oğulları içerisindeki Salih kimselerden
biridir.
İbn Kesîr, Zülkifl’in,
Peygamber olduğu görüşünü tercih etmiştir. Çünkü Yüce Allah, onun ismini,
peygamberlerle birlikte anmıştır… Yüce Allah, Enbiyâ Sûresinde şöyle buyurmaktadır:
– “(Ey Muhammedi) İsmâîl’i, İdrîs’i ve
Zülkifl’i de (an). Hepsi de sabreden kimselerdendi.[3]
Yine Yüce Allah, Sâd
Sûresinde ise Hz. Eyyûb’un kıssasını anlattıktan sonra şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Muhammedi)
ismâîl’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de an. Hepsi de iyilerdendir.[4]
İbn Kesîr devamla
derki: “Zülkifl’in, Kur’an-ı Kerim’de bu büyük peygamberlerle birlikte
anılması, onun, ‘Peygamber’ olduğunu göstermektedir. Rabbinden onun üzerine
salat ve selam olsun. Meşhur olan görüş budur.[5]
Kur’ân-ı Kerîm,
Zülkifl’in ismini, peygamberlerle birlikte zikretmekten başka (onun hakkında
hiçbir) şey anlatmamıştır. Yine onun daveti, peygamberliği ve kendilerine
Peygamber olarak gönderildiği kavim ile ilgili de hiçbir kısa ve geniş bilgi
vermemiştir.
İşte bundan dolayı da,
Tarihçilerin çoğunun, onun daveti hakkında verdiği bilgilere itibar etmedik.
Yalnız bir noktaya
dikkat çekmek gerekir: Kur’ân-ı Ke-rîm’de ismi geçen Zülkifl ile hadisi şerifte
ismi geçen Kifl, aynı kişi değillerdir. İmam Ahmed ile Tirmizî, Kifl ile ilgili
hadisi şöyle rivayet etmiştir:
“Kifl, İsrail
oğullarmdandı. İşlediği hiçbir günahtan korkmaz ve çekinmezdi. Yanma bir kadın
geldi. Kifl, kendisiyle yatması için kadına altmış dinar verdi. Erkeğin kendi
karısıyla yaptığı şekilde o kadının önüne oturunca, kadın titreyip ağlamaya
başladı. Kifl, kadına:
– ‘Seni ağlatan nedir? Seni zorladım mı?’ diye
sordu. Kadın, ona:
– ‘Hayır. Ama bu (zina), daha önce hiç
yapmadığım bir iştir. Muhtaçlık beni bu işe sürükledi’ diye cevap verdi. Kifl:
– ‘Şimdi bu yaptığını daha önce hiç yapmamış
mısın?’ deyip akabinde kadının üstünden indi. Daha sonra da:
– ‘Dinarları alıp git’ dedi. Daha sonra Kifl,
Allah’a hiç isyan etmedi. Zaten o gece de öldü. Sabah olduğunda, kapısının
üzerine:
– ‘Allah, Kifl’i bağışlamıştır’ ifadesi
yazılmıştı.[6]
İbn Kesîr derki:
“Tirmizî dedi ki: Bu, hasen bir hadistir. Abdullah ibn Ömer’den mevkuf
olarak rivayet edilmiştir. Senedi üzerinde tartışılabilir. Sahîh olsa bile adı
geçen kişi, (Kur’an’da adı geçen) Zülkifl değildir. Hadiste ismi geçen kişi,
Sadece Kifl’dir. Bu da, Kur’an’da adı geçen Zülkifl’den başka bir adamdır.[7]
Bazı tarihçilerin
kaydettiğine göre; Zülkifl (a.s); kavmi a-dina işlerini görmeyi, idarelerini
yürütmeyi, aralarında adaletle hükmetmeyi tekeffül etti. Ve tekeffül ettiği
(üstlendiği) şeyleri de yaptı da. Bu nedenle de, (bazı işleri üstlenmiş kişi
anlamında) “Zülkifl” adım aldı.
Yine tarihçiler,
Zülkifl (a.s)’ın, bazı işleri üstlenmesi ile ilgili olarak bir takım rivayetler
aktarmışlardır. Fakat bu rivayetler, soruşturulması, incelenmesi ve
araştırılması gereken rivayetlerdir. İşte bunlardan dolayıdır ki, bu
rivayetlerden bir bölüm anlattık. Çünkü sahîh rivayetler varken, bunlardan hiç
birine ihtiyaç yoktur. Doğrusu Allah, doğru yola iletendir. [8]
[1] Hz. Zülkifl (a.s)’m İsmi, Kur’ârH Kerîm’in 2 yerinde
geçmektedir. İsminin g^” tisi sureler şunlardır: Enbiyâ: 21/85; Sâd:
38/48(ç)
[2] Rivayetlere göre; Hz. Zülkifl (a.s) günde 100 defa
namaz kılarmış, gündüzleri oruç tutup geceleri ise ibadetle geçirirmiş.
[3] Enbiyâ: 21/85-86
[4] Sâd: 38/48
[5] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/211; Taberî, Tarîhu’r-Rüsûl vel-Müiûk,
1/464
[6] Tirmizî, Kiyame 48 (2496). Tirmizî, bu hadisin, hasen
olduğunu söylemiştir.
[7] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/211
[8] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 614-616.