FİİLİ MUZARİ MECZUM الفِعْلُ المُضارِعُ المجزوم
Bir Tek Fiili Muzariyi Cezmeden Edatlar:
لا ( لا الناهِية ) لَمْ لَمّا ل( لام الأ مر)
لَمْ) ( 1 ) : Fiili muzariyi cezm eder, manasını maziye çevirir.
لَم يَقْرأ عَلِيٌّ الصحيفَةَ :Ali gazeteyi okumadı.
لَم يذهَبْ الطالِبُ إلى المَدرسةِْ : Öğrenci okula gitmedi.
لَمّا) ( 2 ) : Muzariyi cezm edip, manasını maziye çevirir, işin henüz
olmadığını bildirir.
ذهبَ أبي إلى العمل و لَمّا يرْجِعْ : Babam işe gitti, henüz dönmedi.
فتحَ الأستاذُ الكتابَ و لَماّ يَقْرأْ : Öğretmen kitabı açtı, henüz okumadı.
ل( لام الأمر)( 3 : Muzariyi cezm eder, anlamını emre çevirir.
لِيُتْقِنْ آُلُّ طالبٍ دَرْسَهُ : Her öğrenci dersini iyice yapsın.
لِيُوَقِّرْ صَغيرَآُمْ آَبِرَآُمْ : Küçüğünüz büyüğünüze saygı göstersin.
لا ( لا الناهِية ) :( 4 : Muzariyi cezm eder, işin yapılmamasını istemek için
kullanılır.
لا تَكْذِبْ أبَداً :Asla yalan söyleme.
لا تَأخُذْ ما ليْسَ لَكَ :Sana ait olmayan şeyi alma.
İki Muzariyi Cezmeden Edatlar:
إنْ إذْما مَنْ مَهْما أيُّ مَتَى أيْنَما أيّانَ حَيْثُما أنّى آَيْفَما
Bunlara şart edatları da denir. Örnek cümleler:
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ : ‘ Dilerse sizi yok eder…’ ( Enam, 33)
إنْ تَعْجَلْ تَنْدَمْ : Acele edersen pişman olursun.
إذْما تتعلّمْ تتقَدّمْ : Öğrenirsen ilerlersin!
إذْما تَتُبْ تُقْبَلْ تَوْبَتُكَ : Tevbe edersen tevben kabul edilir!
من تكرمْ يحببْك : Kime ikram edersen seni sever.
مَنْ يجْتهِدْ يَنْجَحْ : Çalışan başarır.
ما تَزْرَعْ تَحصُدْ : Ne ekersen onu biçersin.
ما تقرأْ تستفدْ : Ne kadar okursan o kadar istifade edersin.
مهْنا تفْعلْ أفْعلْ : Ne yaparsan ben de onu yaparım.
مهما تفعلْ تُسْئلْ منهُ : Ne yaparsan ondan sorulacaksın!
أيّا تُكْرِمْ أآْرِمْ : Kime ikram edersen ben de ona ikram ederim!
أيّا تَكْتُبْ أآْتُبْ : Kime yazarsan ben de ona yazarım!
متى تقُمْ نَذهَبْ : Ne zaman kalkarsan gideriz.
متى تَحْسُدْ تَهْلُكْ : Ne zaman hased edersen helak olursun!
أيّانَ تُطِعْ أللهَ تَنَلْ رِضاءهُ : Allah’a ne zaman itaat edersen rızasını
kazanırsın!
أيّانَ تستنجدْ بهِ ينجدْك : Ondan ne zaman yardım istersen sana yardım
eder!
حَيْثُما تكُنْ يَجِدْكَ الرزْقُ : Nerede olursan ol, rızık seni bulur.
حيثما ينزلْ الثلجُ يبردْ الجوُ : Nereye kar yağarsa (orada) hava soğuk olur.
أيْنَما تكُنْ يُدْرِآْكَ المَوْتُ :Nerde olursan ol, ölüm sana ulaşır.
أيْنَماتَجلسْ أجلسْ : Sen nereye oturursan ben de oraya oturururm!
أنّى يَجْلسْ العالمُ يُحتُرَمْ : Âlim nerede oturursa otursun, hürmet görür.
أنّى تذهبْ أذهبْ : Nereye gidersen, ben de oraya giderim.
آَيْفَما تَقْرأْ أقْرَأْ : Sen nasıl okursan ben de öyle okurum!
آيفما تضْرِبْ يَضْرِبْ : Nasıl vurursan öyle vurur.
إنْ يطْلُبْ يَجِدْ : Talep ederse, bulur.
Cavab- şart- ş. Edatı
Birinci muzari fiile şart, ikinci fiile cevap veya ceza denilir.
– Şartın cevabı, isim cümlesi veya camid fiil cümlesi ise ( فَ ) fa ile beraber
gelir. Bu durumda cevabın şartı olarak gelen muzari fiili başında fa olması
nedeniyle meczum olmaz.
مَنْ يهدِ اللهُ فهُوَ المُهْتُدِ : “Allah kime hidayet etmişse, o duğruyu
bulmuştur.”
لَوْ ( eğer), لَولا ( eğer olmasaydı) ve إذا (…diği zaman ) ise, şart edatı
oldukları halde cezm etmezler.
لَوْ نَجْتَهدُ ما ننْدَنُ : Çalışırsak pişman olmayız.
لَوْ تَقْرأ دَرْسَكَ تَنْجحُ : Dersini okursan başarılı olursun.
لوْلا الهواءُ ما عاشَ إنْسانٌ : Hava olmasaydı insan yaşayamazdı.
لوْلا الطّبيبُ لَساءتْ حالُ المريضِ : Doktor olmasaydı hastanın durumu
kötüleşirdi.
إذا ساد التعاونُ بينُ الشعوب قَلّتْ أسبابُ الخِلافِ : Halklar arasında
yardımlaşma hakim olduğu zaman ihtilaf nedenleri azalır.