C) Örnek Oluşu.
Peygamberlerin gönderilişinin başlıca amacı, gönderildikleri toplumları veya bütün insanları Allah’ın iradesi doğrultusunda zihnî ve amelî planda değiştirme ve dönüştürmedir. Peygamberleri eğitimci, düşünür vb. Kişilerden ayıran en önemli özelliklerinden biri onların vahiy yoluyla kendilerine bildirilen inanç, ibadet, ahlâk ilkelerini tebliğ etme yanında bunların anlaşılması ve uygulanması hususunda insanlara model olma sorumluluğu taşımalarıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de bütün peygamberlerin kendilerine uyulması, dolayısıyla model alınmaları için gönderildiği belirtilir.[545] Yeni bir kitap getirmemiş, sadece Allah’tan aldığı emirle dönemindeki veya kendisinden önceki bir kitabın hükmünü yaşatmakla sorumlu kılınmış peygamberin bulunmasına karşılık bir peygamberin aracılığı olmaksızın insanlara doğrudan indirilmiş hiçbir ilâhî kitabın olmaması, dinlerde kutsal kitaplar kadar bu kitapların hayata geçirilmesinde rehberlik ve örneklik edecek peygamberlerin büyük önem taşıdığını göstermektedir. Nitekim Kur’an’da belirtildiğine göre Mekke putperestlerinin arada peygamber olmadan vahyin bir melek vasıtasıyla indirilmesi yolundaki istekleri reddedilmiştir.[546] İnsanlara belli inanç ve değerlerin benimsetilmesinde soyut anlatımdan çok somut örneklerin etkili olduğu bilinmektedir. Bu sebeple ilâhı kitaplardaki emir ve yasakların hayata nasıl geçirileceğini göstermek için mutlaka bir uygulayıcıya ihtiyaç vardır. Bu uygulayıcı peygamberdir; diğer uygulamaların İlâhî kitaplardaki hükümlere uygunluğunun ölçüsü de peygamber tatbikatıdır. Zira Allah peygamberleri doğru yolun rehberleri kılmış, onları örnek alıp izlemeyi emretmiştir.[547] Esasen önceki peygamberler de sonrakiler için birer örnektir; nitekim Hz. İbrahim ve onun yolundan gidenler Hz. Muhammed’e model olarak gösterilmiştir [548] Geçmiş peygamberlerin tebliğ mücadelelerine dair Kur’an’da verilen bilgilerin asıl amacı da bunların Resûl-i Ekrem için örnek oluşturmasıdır.
Pek çok âyet ve hadiste Resûlullah’ın bildirdiği ve hayatında uyguladığı hükümlere uyulması ve onun izinden gidilmesi emredilmiştir. Çünkü Hz. Peygamber din konusunda kendiliğinden bir şey ortaya koymamış, yalnız kendisine vahyedilenleri bildirmiş [549] yaşayışında da sadece kendisine vahyedilenlere uymuştur.[550] Birçok âyette emir ve yasakların doğrudan Resûl-i Ekrem’e yöneltilmesi de onun davranışlarında ümmetine örnek olmakla yükümlü kılındığına ve muhataplarına model olarak gösterildiğine delâlet etmektedir. Bu sebeple ona itaat etmek Allah’a itaat etmek demektir.[551]
Öte yandan çok sayıda âyette Hz. Peygamber inancındaki sebatı, Allah’a bağlılığı, ibadete düşkünlüğü, tövbe ve istiğfar konusundaki titizliği. Allah yolunda kararlı davranışları ve fedakârlıkları, düşmanları karşısındaki sabır ve sebatı, sa-vaşlardaki kahramanlığı; insanlara, diğer canlılara ve özellikle müminlere karşı duyduğu sevgi ve şefkati, affediciliği, tevazuu, dürüstlük ve adaleti, nihayet üstün ahlâkını ve kişiliğini oluşturan pek çok meziyet ve erdemiyle anılmakta ve insanlara bir örnek olarak gösterilmektedir. “Beni rabbim terbiye etti ve en güzel şekilde terbiye etti [552] “Ben ahlâk güzelliklerini tamamlamak için gönderildim” mealindeki hadislerde [553] bunun gerekçesi ve amacı ortaya konmuştur. Bu husus, “Hiç şüphe yok ki sizin için, aranızdan Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe inananlar ve Allah’ı çokça ananlar için Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır” mealindeki âyette özlü bir ifadeyle dile getirilmiştir. Bu âyet, müminlerin Hendek Savaşi’nda yaşadıkları güçlükler karşısında Hz. Peygamber’İn kararlılığını örnek almaları gerektiğini bildirmek üzere inmiş olmakla beraber İslâm âlimleri, âyetin müslümanlara dini İlgilendiren her konuda Resûl-i Ekrem’i model almaları hususunda mutlak bir emir olduğunu söyler.[554]
Bu âyet ve hadisler yanında, Resûlullah’ı tanıyanlar da onun hayatı boyunca davranışlarıyla örnek alınmaya değer olduğunu görmüşler, inkarcılar bile zaman zaman bunu ifade etmek zorunda kalmışlardır. Müslümanlar ise onun gibi olmayı, onun gibi yaşamayı bir ilke edinmişlerdir. Müşriklerin baskıları yüzünden Habeşistan’a hicret etmek zorunda kalan müslümanlann sözcüsü Ca’fer b. Ebû Tâlib’in. Ashame en-Necâşî’nİn huzurunda müslüman olmalarının sebeplerini açıklarken Hz. Peygamberin ortaya koyduğu ilkeler hakkında söyledikleri [555] yine Ebû Süfyân’m henüz müslüman oimadan Bizans İmparatoru Herakleios’un yanında Resûlullah’ın kişiliği hakkındaki itirafları [556] onun örnek bir kişiliğe sahip bulunduğunu göstermektedir. Pek çok hadiste ashabın kendi tutum ve davranışlarının gerekçesini, “Resûlullah’tan böyle gördük, böyle duyduk, Resûlullah şöyle şöyle yapardı…” şeklinde ifade etmeleri de bunu teyit etmektedir.[557]
Ashap döneminden başlamak üzere müslümanlar, bir davranışın veya uygulamanın doğruluğunun ya da yanlışlığının gerekçesini Hz. Peygamberin uygulamasından göstermeye büyük önem vermişlerdir [558] Kaynaklarda Resûlullah’ın izinden gitmenin hükmü hakkında başlıca üç görüş ileri sürülmüştür.
1. Müstehap oluşuna dair delil bulunmadıkça onu örnek almak vaciptir.
2. Vacip oluşuna dair delil bulunmadıkça örnek alınması müstehaptır.
3. Dinî konularda örnekliği vacip, dünya işlerinde müstehaptır.[559] Hâkim görüşe göre Resûl-i Ekrem’in bütün yaptıkları ve söyledikleri tek bir hüküm çerçevesine sokulamaz; başta Kur’an olmak üzere diğer deliller ve karineler de göz önüne alınarak onun her fiili ve sözü ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle bağlayıcı olup olmadığı belirlenir [560] Tartışmalar konuya teorik bir çerçeve çizme amacına yönelik olup Resûlullah’ın hayatının örnek alınması müslümanlar tarafından dünya huzuru ve âhiret kurtuluşu için kutsal bir görev kabul edilmiştir. İbn Hazm âhiret iyiliğini, dünya bilgeliğini, düzgün yaşayışı, ahlâk güzelliklerini kazanmak ve erdemlerle donanmak isteyenlerin Hz. Muhammed’i örnek almaları gerektiğini belirtmekte ve bunun gerekçesini şöyle açıklamaktadır: “Resû-îullah her türlü iyilikte örnek ve önderdir. Allah onun ahlâkını övmüş [561] çeşitli faziletleri kâmii şekliyle onda toplamış ve onu bütün kusurlardan uzak tutmuştur” [562] Gazzâlî/hyâ’ü ‘ulûmi’d-dinde Peygamber’in ahlâkının Kur’an ahlâkı olduğunu belirten hadisi [563] ve bu ahlâkın özelliklerine dair bazı âyetleri zikrettikten sonra, “Resûlullah Kur’an ile terbiye edilmiş, insanlar da Resûlullah ile terbiye edilmiştir” demektedir.
Müslümanlar, Asr-ı saâdeften itibaren Resûl-i Ekrem’in örnek teşkil edecek tutum ve davranışları hakkında bilgi eksikliklerini gidermeye çalışmışlardır. Emevî Halifesi Muâviye’nin bu yöndeki talebine Mugire b. Şu’be’nin verdiği yazılı cevap bunun güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Mektupta Mugire, Hz. Peygamber’in her namazın sonunda okuduğu duayı kaydetmiş ve onun bazı ahlâk ilkeleri hakkında bilgi aktarmıştır [564] Ayrıca hadis ve siyer literatürü yanında Ebû îsâ et-Tirmizî’nin Şemâ’ilü’n-nebî, Nesâî’nin Amelü’l-yevm ve’1-leyle, Ah-med b. Hüseyin el-Beyhaki’nin ed-Daca-vâtü’l-kebîre, Nevevî’nin el-Ezkâr adlı eserlerinin yazılışındaki başlıca amaç da Hz. Peygamberin kişiliğini ortaya koyup ümmetin onu örnek almasını sağlamaktır.
Resûl-i Ekrem’in davranışlarının örnek alınması sadece dinî etkenlere bağlı olmayıp bunun önemli bir sebebi de Peygamber hâtırasına duyulan derin saygı ve ona karşı beslenen vefa duygusudur. Sünnetin canlılığını korumasında bu saygı ve vefanın önemli bir payı vardır. Bununla ilgili olarak Medine’ye hayli geç bir tarihte hicret eden Ebû Bürde şunu anlatmaktadır: “Medine’ye girdiğimde beni Abdullah b. Selâm karşıladı ve, ‘Gel seni evime götüreyim, Hz. Peygamber’in içtiği kâse ile sana su ikram edeyim, ardından Resûlullah’ın namaz kıldığı mescid-de sen de kılarsın’ dedi. Bana sevik içirdi, hurma ikram etti, daha sonra Peygamber’in mescidinde namaz kıldım [565] Ashaptan Ebû Berze’-nin. müslümanların ulaştığı manevî zenginlik ve yükselişin İslâm ve Hz. Muham-med sayesinde gerçekleştiğini belirten sözü de [566] bu vefanın güzel ifadelerinden biridir.
Hz. Peygamber’in şahsiyeti, bilim ve düşünce adamlarının çeşitli konulardaki görüşleri için de örnek teşkil etmiştir. İslâm âlimleri arasında daha çok hadisçi ve fıkıhçıların ahlâk anlayışı ve dünya görüşleri üzerinde Resûl-i Ekrem’in ahlâk ve yaşayışının formel yanı etkili olmuştur. Nitekim bunların yazdığı ahlâk kitapları çoğunlukla “âdâb” tarzında eserlerdir. Bunlarda hayatın çeşitli alanlarıyla ilgili davranışların âdâb ve erkânı Peygamber’in davranış tarzı örnek alınarak işlenir. Hadis mecmualarının “edeb”, “birr”, “rtişâm” gibi başlıklar taşıyan bölümleriyle Buhârî’nin el-Edehü’l-müîred\ Ebü’ş-Şeyh el-İsfahânî’nin Ahlaku ‘n-ne-bîve âdâbüh adlı eseri, Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki’nin el-Âdâüı sayısı yüzlere varan bu tür eserlerden bazılarıdır.
Bibliyografya :
Wensinck, el-Muccem, “rey, “sm’a” md.le-ri; el-Muuatta’, “Hüsnül-ljuluk”, 8; Müsned, 11, 93; Buhârî. “Bed=ü’l-vahy’\ 6, “Cihâd”, 109, “Ahkâm”, 1, “rtişâm”, giriş, 1, 2, 16; Müslim. “Müsâfirîn”, 139, “îmâre”, 32; İbn Hişâm, es-Sîre, i, 336; Fârâbî, Kitâbü’l-MÜle (nşr. Muhsin Mehdî), Beyrut 1986, s. 64-65; İbn Sînâ, eş-Şi-fâ’ et-!lâhiyyât(2), s. 451-455; a.mlf., en-Ne-cât(nşr. M. Takı Dânişpejûh). Tahran 1364 hş./ 1985, s. 710, 712; İbn Hazm, el-Ahlâk ue’s-si-yer, Beyrut 1405/1985, s. 24, 56-57; Gazzâlî. İhyâ\ II, 358-387; Kurtubî. el-Câmi’, XIV, 154-156; M. Abdürraûf el-Münâvî, Feyzü’i-kadîr (nşr. Hamdîed-Demürtâş Muhammed), Mekke -Riyad 1418/1998, I, 429; Şevkânî. Fethu’l-kadır, Beyrut 1412/1991, IV, 311; W. Montgo-mery Watt, Hz. Muhammed (trc. Hayrullah Örs), İstanbul 1963, s. 246; a.mif., islâm /Yedir (trc. Elif Rıza), İstanbul 1993, s. 292-294; De Boer, Târlhu’l-feisefe fi’l-İslâm (trc. M. Abdül-hâdî Ebû Rîde], Beyrut 1981, s. 222; A. Neher, l’Essence du propheüsme, Paris 1983, s. 10-12; Mehmed Hayrı Kırbaşoğlu. İslam Düşüncesinde Sünnet, Ankara 1993, s. 209-214; Raşit Küçük. “Hz. Peygamber ve Örnekliğinin Mahiyeti”, İslâm’ın Anlaşılmasında Sünnet’in Yeri ue Değeri, Ankara 2003, s. 281-301.