Yüce Allah buyuruyor: “Ve en leyse li’l-insâni illâ mâ se’â ve enne sa’yehû sevfe yurâ”
“İnsan için ancak çalıştığı vardır ve onun çabası elbette görülecektir!” diyor.
Bu buyruk insanın çalışmasının, emek ortaya koymasının gerekliliğine vurgulu bir üslupla dikkat çekiyor. İnsan her ne emek ortaya koyarsa mutlaka karşılığını görecektir diyor.
Ne kadar zahmet o kadar rahmet demiş oluyor.
Ama gel gör ki bizim insanlarımız aslî unsuru hiç mi hiç dikkate almıyor. Söz gelimi Feys’de paylaşılan şu yazıya bir bakalım:
Rızkının artmasını isteyen buyursun okusun.
1-Çokça istiğfar et. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ey kavmim! Rabbinizden bağış dileyin. Sonra da ona tövbe edin ki üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın.” (Hud 11/52)
2- Takva sahibi ol: Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir.”
3-Allah’a tevekkül et: Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Siz Allah’a gerçekten tevekkül etseydiniz sizleri kuşlar gibi rızıklandırırdı. Onlar sabah aç karnına çıkarlar, tok karnına yuvalarına dönerler.”
4- Hac ile umreyi peş peşe yap: Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Hac ile umreyi peş peşe yapın. Çünkü bu ikisi fakirliği ve günahları siler.
5- Sıla-i rahimde bulun: “Kimi rızkının genişlemesi ve ömrünün uzaması sevindirirse akrabalarıyla ilişkisini kesmesin.”
6-Allah yolunda harcamada bulun: Yüce Allah şöyle buyurur: “Siz hayra ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir.” (Sebe 34/39).
Bunların hepsi doğru ve yerinde. Ama hepsi sırlı şeyler. Sayılanlar arasında rızkın kazanılması ve bollaştırılması için insana düşen aslî unsur nedense bir türlü yok.
“Çalışmalısın, çok çalışmalısın, çok çok çalışmalısın, yaptıklarının en iyisini (ihsan= kalite) yapmalısın ki Allah da rızkını bol bol versin!” şeklinde en başta yapılması gereken tavsiye nedense yok.
Nimet külfet, zahmet rahmet dengesinin kurulması insanın elinde olan bir şey. Biz evvelemirde elimizde olan şeylere karşı uyarılmak ve üzerimize düşen vazifeleri bi hakkın yapmak durumundayız.
Bu asli görev vurgulandıktan sonra yukarıdaki hususlar sıralanırsa işte o zaman uyarı hakkıyla yapılmış olur.
Bu kudretullahı sınırlandırmak değildir. Sadece sünnetullaha sarılmaktır.
Allah dilerse neler olmaz ki.
Ama ben O’nun neyi dileyip dilemeyeceğini bilemem ki. Öyle ise ben bilemeyeceğim bir şeyi elimden gelecek şeylere nasıl engel yaparım!
Ben çalışırım ve bu benim elimden gelir.
Allah da çalışmamın karşılığını elbet verir.
Tedbirim inancımı zayıflatmaz. Aksine sünnetullahı olan Hakîm bir Allah’a tevekkülümü artırır.
Garibce