Yıl: 2012

  • Mehmet Görmezin Üç Aylar ve Regaip Kandili Mesajı

    Üç aylar, içinde Sevgili Peygamberimizin (sas) İsra ve Miraç mucizesini yaşadığı Miraç, Şaban ayının ortasına denk gelen Berat ve Ramazan ayının son on günü içerisinde yer alan ve Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı gece olan Kadir gecesinin bulunduğu değerli zaman dilimleridir. 

    Üç aylardan Recep ve Şaban, bizleri ruhen ve bedenen Ramazan’a hazırlar. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (sas), Recep ayı girdiğinde, “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır!” diye dua etmiş ve üç ayları sevinçle karşılamıştır. 

    İdrak edeceğimiz Regaib, arzu, istek, emel ve tutku anlamlarına gelmektedir. Regaib, diğer bazı kandillerimiz gibi tarihte yaşanmış bir gecenin sene-i devriyesi değildir. Regaib, geleceğe yönelik arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı gözden geçirme imkânı veren mübarek bir gecedir.

    Modern zamanlarda insanoğlunun en büyük sorunlarından birisi hiçbir arzusuna gem vuramaması, isteklerini dizginleyememesi, tutkularını terbiye edememesi, özellikle güç, servet ve şehvet tutkusunu frenleyememesidir. 

    İşte Regaib Kandili, bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve isteklerimizin, bizi esir alan aşırı tutkularımızın ve bütün bu arzular doğrultusunda ortaya koyduğumuz çaba ve gayretlerimizin muhasebesini yapmamız için Rabbimizin her yıl bize lütfettiği mübarek bir gecedir. 

    Regâib gecesi için referans olarak verilen İnşirah suresinde, insanın gönül ferahlığını yakalaması ve zorlukları yenmesi ve üzerindeki boyundurukları atması için, “Rağbetiniz sadece Rabbinize olsun” (İnşirah 7) buyrulmuştur. Dolayısıyla Regaib, arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı, rağbetlerimizi iyiye, doğruya, güzele, faydalı olana, regaibimizi Rabbimize yöneltmek, bütün işlerimizi Cenab-ı Hakk’ın rızasına uygun hâle getirme çabasıdır. Zira kalplerimizin inşirahı, yüreklerimizin huzuru, gönüllerimizin neş’e ve sevinci ancak bu sayede mümkündür. Aynı şekilde bellerimizi büken günahlarımızdan, hata ve kusurlarımızdan, sinelerimizin ağır yüklerinden kurtulmak, şanımızı yüceltmek, güçlükleri yenmek ve işlerimizi kolay kılmak için de rağbetimizin daima Rabbimize yönelik olması gerekir. 

    Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetine, ilahî lütuf, inayet, ihsan ve ikramlarına mazhar olan bu mübarek gün ve gecelerde kendimizi yeniden gözden geçirelim. Günah ve hatalarımızla yüzleşelim. Nefis muhasebesi yapalım. Din-i mübin-i İslâm’ın manevî ikliminde gönül huzuru, istikamet ve öz güven kazanmaya çalışalım. İhtiraslarımızı dizginleyip menfaat ve çekişmelerden uzak duralım. Kendimizden ve aile fertlerimizden başlayarak bütün akraba ve komşularımıza varıncaya kadar toplumun tüm kesimleri arasında sevgi, saygı ve hoşgörü ortamının kurulması, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin güçlenmesi, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yaygınlaşması için azami gayret gösterelim. Bu kandil vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı, eğitim-öğretimin sona ermesinin ardından Başkanlığımızca düzenlenen yaz kurslarında güzel dinimizi, Kur’an-ı Kerim’i ve Sevgili Peygamberimizi (sas) öğrenmeleri için sunulan imkânlardan istifade ettirelim.

    Bu duygu ve düşüncelerle başta ülkemiz olmak üzere gönül coğrafyamızda yaşayan soydaş, vatandaş ve kardeşlerimizle birlikte bütün İslâm âleminin mübarek üç aylarını ve Regaib Kandili’ni tebrik ediyor; bu vesileyle bilhassa İslâm dünyasında akmaya devam eden kanın bir an önce durması; insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör, şiddet, savaş ve düşmanlığın yerini barış ve huzura bırakması; rağbetlerimizin iyiye, güzele ve doğruya yönelik olması ve bu aylarda yapacağımız ibadet, dua ve yakarışların kabul olması için Cenâb-ı Mevlâ’ya niyaz ediyorum

     

    Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ 
    Diyanet İşleri Başkanı
  • Üniversiteye Giriş Sınavı Yine Değişiyor

    ÖSYM Adana Sınav Merkezi’ndeki devir-teslim törenine katılmak üzere Adana’ya gelen Demir, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Senatosu Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ankara, İstanbul ve İzmir’den sonra en fazla adayın üniversite sınavına girdiği kentlerin başında Adana’nın geldiğini vurgulayan Ali Demir, 27 yıldan bu yana ÖSYM Adana Sınav Merkezi Temsilciliği görevini üstlenen Prof. Dr. Halis Arıoğlu ile kentte bugüne kadar herhangi bir sorun ya da sıkıntıyla karşılaşmadıkları gibi Arıoğlu’nun deneyim ve tecrübelerinden de her zaman faydalandıklarını anlattı. Demir,
    “Bir görev değişimi ile birlikte hizmet bayrağını ÇÜ Ziraat Fakültesi Zeotekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu’ya devrediyoruz. Hasan Hocamız, bu görevi Sayın Arıoğlu’nun da desteğiyle en iyi şekilde yürütecektir. Buna yürekten inanıyoruz” dedi.

    “SINAVLARIN GÜVENLİĞİ İÇİN YENİ BİNALAR OLUŞTURACAĞIZ”

    Yapılan yasal düzenlemelerin ardından ÖSYM’nin ‘özerk’ bir yapıya kavuşturulduğunu hatırlatan Demir, yasa kapsamında kurum olarak yönetmelikler hazırladıklarını, buna bağlı olarak ÖSYM Sınav Merkezi yöneticiliği yerine ‘sınav koordinatörlükleri’ oluşturulacağını açıkladı. Demir, “Bu kapsamda üniversite rektörlükleri ile işbirliği yapacağız. Üniversite sınavını daha güvenli yapabilme adına hem binalarımız, hem başvuru merkezlerimiz hem de sınavların yapılacağı binalarımızı oluşturmayı planlıyoruz. Bunu da bir başlangıç olarak kabul ediyoruz. Böylesi bir işbirliğine ilk olarak ÇÜ ile başlayıp, diğer üniversitelerimizle bunu sürdürebiliriz. Üniversitelerimiz ile yapacağımız işbirliği ile Türkiye’nin sınavlarını yapmak durumundayız” ifadesini kullandı.

    “MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI İLE ORTAK BİR ÇALIŞMA İÇİNDEYİZ”

    ÖSYM’nin merkezi sınavları yapan bir kuruluş olduğunu hatırlatan Demir, söz konusu sınavları Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) talimatları doğrultusunda gerçekleştirdiklerini, bunu yaparken de üniversitelerle koordineli çalıştıklarını dile getirdi. “Biz sınavları sadece uygulayıcı olarak gerçekleştiriyoruz” diyen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Sınav sistemi konusunda bunun tek aşamalı mı, yoksa iki aşamayı veya üç aşamalı olup olmayacağını tamamen YÖK belirliyor. Bize verdikleri kılavuzlarla da sınavın nasıl yapılması gerektiğini tanımlıyor. 

     

    Biz, sınavları istenilen bilgi düzeyini ölçecek ve istenilen niteliklerdeki adayların seçilmesini sağlayacak soruları hazırlayıp, bunun fiili olarak uygulanmasını sağlıyoruz. 

     

    Geçtiğimiz günlerde Sayın Milli Eğitim Bakanımızın sınavın uygulanış şekli ile ilgili olarak bir yorumu oldu. Bu, birlikte tasarladığımız bir çalışmaydı.”

    “YENİ BİR SINAV SİSTEMİ ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ”

    Her yıl yaklaşık bir milyon 800 bin adayın katılımıyla gerçekleştirilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın (YGS) adayların tüm bilgilerini sadece 160 dakikada ölçen bir sınav olarak öne çıktığını kaydeden Demir, bunun da ciddi bir sorun ve sıkıntıya neden olduğu yorumunda bulundu. Demir, “Bunu zamana yayıp, adayları birden daha fazla sınava dahil edecek bir sistem üzerinde duruyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız sürüyor. Önümüzdeki günlerde bunun detaylarını kamuoyu ile paylaşacağız. Ama bu kısa sürede gerçekleşecek bir olay değil, bunun için altyapı gerekiyor. Sistemi tamamen tasarlayıp, pilot çalışmalarını yaptıktan sonra bunu hayata geçirmemiz şart. Özellikle sınavın stresini azaltıp, daha rahat bir ortamda gerçekleşmesini sağlayacak bir çalışma içindeyiz” diye konuştu.

    “ORTADA BİR İHTİYAÇ VARSA BUNU KARŞILAYACAK KURUM DA OLUR”

    Dershanelerin kapatılıp, üniversiteye giriş sınavının kapatılacağı yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Demir, “Dershaneler, tamamen sınavın işleyişi ile ilgili bir konu. Eğer ortada bir ihtiyaç varsa bunu karşılayacak kurumlar da mutlaka olacaktır. Bildiğiniz gibi dershaneler de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir eğitim kurumu. Sınav uygulamaları içinde onların da ne söyleyeceğini hep birlikte göreceğiz” yorumunda bulundu.

    Konuşmaların ardından ÇÜ Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, ilk defa Yaşar Kemal’in fahri doktora unvanı almasının ardından kendisine sunulan ve sadece özel kişilere takdim edilen, üzerinde Adana’nın tarihi simgelerinin bulunduğu çiniyi Ali Demir’e takdim etti.

  • Flaş Haber: Dikablar İlahiyatlara İade Edildi

     

    Daha önce ilahiyat fakülteleri bünyesinde eğitim veren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümleri 1998 yılından sonraki süreçte İlahiyat Fakültelerinden alınarak Eğitim Fakültelerine kaydırılmıştı. Peyder pey içerik olarak da ilahiyat alanındaki ders sayısı azaltılmıştı. Ancak yeni bir düzenleme yapıldı.

    Dikablar Artık İlahiyatta

    Şu anda kurulu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümleri ilahiyat fakültesi bünyesine alındı. Bu uygulamaya göre eğer üniversite bünyesinde İlahiyat Fakültesi bulunuyorsa Dikab’lar ilahiyat fakültesi bünyesine geçecek eğer üniversitede ilahiyat fakültesi bulunmuyorsa Eğitim Fakültesi içerisinde devam edecek. Böylece Dinkültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümü tamamen ilahiyat bünyesine alındı. 

     

     

    Mehmet Görmez İlk Sinyalleri Vermişti

    Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde 06-07 NİSAN 2012  tarihlerinde düzenlenen İlahiyat Fakülteleri Dekanları Toplantısında konuşan DİB Mehmet Görmez bu uygulamanın ilk sinyallerini vermişti. 

    “Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümünün yeniden ilahiyat fakültelerine bağlanması gerektiğini vurgulayan Başkan Görmez, “O dönemde, yani öğretmenliğin ilahiyattan alındığı zaman, bunu yapan yetkilinin ‘Öğretmenlerin ancak çağdaş eğitim kurumlarında yetiştirecekleri’ yönündeki açıklaması hala kulaklarımda. Şu an 53 tane olan ilahiyat fakültesine bu bölümün de verilmesi gerekiyor. İki haftaya kadar bu kadar ilahiyat fakülteleri ne olacak diye düşünüyordum ve öyle hızlı bir gelişme oldu. Hepimizin üzerinde yoğunlaşmamız gereken nitelik kaldı sadece. Bu bilgiye nitelikle birlikte ahlaka dönüştürmemiz gerekiyor. Bilgiyi yaşanabilir bir ahlaka nasıl dönüştürebiliriz, onun üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Mutlaka programların da çeşitlenmesi gerekir. Buna ihtiyaç olduğunu düşüyorum. Eğer istihdama yönelik adam yetiştiriyorsak bunun bütün yönleriyle ortaya konulması gerekiyor.” şeklinde konuştu. “

    Uygulamanın Detayları Zamanla Netleşecek…

     

    İhsan Cabir


    Facebookta Bizi Takip Edin

     

  • Kararan Ufkumuzu Aydınlatacak Olan Üç Aylar : Hoşgeldiniz


    KARARAN UFKUMUZU AYDINLATACAK OLAN ÜÇ AYLAR: HOŞ GELDİNİZ


    Gözleri Cennet ufkunda saadet arayışı içerisinde olan Müslüman Kardeşim!

    On bir ayın Sultanı’ın habercisi, feyiz ve bereket dolu mübarek kandil gecelerinin resmi geçit yaptığı ÜÇ AYLAR’a erişmiş bulunuyoruz ve hatta lütuf ve ihsana, af ve mağfirete istek ve rağbetin zirveye tırmandığı mübarek REGAİB KANDİLİ’ni idrak etmek üzereyiz.

     

    Recep, Şa’ban ve Ramazan denilen nurlu bir devre, hayr u bereketin, feyiz ve faziletin sergilendiği doyumsuz bu mevsimi değerlendirme zamanına erişmiş bulunmaktayız.

     

    ‘Recep tevbe, Şa’ban muhabbet, Ramazan da Hakk’a kurbiyyet ve vuslat ayıdır.’

     

    ‘Recep günahı, zulmü, cevri terk etme; Şa’ban ise salih amel işleyip vefâ gösterme; Ramazan ise sıdk u sefaya erme ayıdır.”
     
    ‘Recep’te şevkle girişilen tövbe ve hasenat kabule mazhar olur; Şa’ban’da ise işlenmiş eski seyyiat/günahlar avf u mağfiret kılınır; Ramazan’da ise kula ilâhî ihsan ve ikram sunulur.’
     
    Bu sebepten dolayı baş tacımız, göz nurumuz ve gönül sürurumuz sevgili Peygamberimiz a.s. bu üç aylar hakkında: “ Recep Allah’ın, Şa’ban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır..” buyururlar.
     
    ‘Recep ekme, Şa’ban sulama ve tımar, Ramazan ise hasat ve biçim ayıdır.’ Değerli kardeşlerim! Rahmeti sınırsız, mağfireti hesapsız Rabbimizin, bizler için çıkış yolu ve sığınak olacak buyruklarına bir bakar mısınız?:
     
    “Ey Mü’minler! Hep birden günahları terk ederek Allah’a yönelin/tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.”(Nur 24/31)

     

    “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah (af dileyip tevbe eden herkesin) bütün günahlarını bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer 39/53)

     

    Allah’ın rahmetinden ümut kesmek, rahmete sırt dönmektir. Zira umut kalbin duasıdır. “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez.; siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce. Rabbinizden size indirilenin en güzeline/Kur’an’a uyun..; Kişinin: ‘Allah’a yakınlık konusunda kusurlu davrandığım için bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!.’(Zümer  39/54-56).

     

    Kur’an’ımızın bu buyruklarından sonra, Sevgili Peygamberimizin duaların kabulü noktasında şu müjdesi de kayda değer bir husustur:

     

    “Duaların reddedilmeyip kabul edildiği beş gece vardır: Bunlardan biri Recep Ayı’nın ilk Cüma gecesi olan Ragaip Kandili’dir…”

     

    Kur’anî ve Nebevî buyruk ve müjdelerden sonra: Günahı, isyanı, cürmü, gafleti, eğriyi bırakıp doğruya, batılı bırakıp Hakk’a, kötüyü bırakıp iyiye yönelme zamanı gelmiş olmalı değil mi?

     

    Yaratılış gayesini sezip, görevini idrake başlamak, sorumluluğunu hissedip Azîz ve Celîl olan Rabbe mahbûp ve makbûl kul olmaya yönelmek azmi ve kararında olmak ne güzel bir hedeftir değil mi? Rahmet ve Şefkat Peygamberi olan Efendimize halis ve sevimli bir ümmet olmaya çaba göstermek için bu kandillerin resmî geçit yaptığı ÜÇ AYLAR’ı en uygun fırsat olarak görmek ve gereğini yapmak ne saadettir.! Gurbettekiler de dahil olmak üzere tüm kardeşlerimizin REGAİP kandillerini tebrik ediyor, dünya-ahiret saadeti diliyor ve bu konuda son sözü, söz ustası, Gaye İnsan-Ufuk Peygamber a.s,’a bırakıyorum:

     

    “Allah’ım! Recep ve Şa’ban’ı bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan’e eriştir.”

     

    Hüseyin ERDOĞAN
  • Diyanet Merkezi Ezan Genelgesi Yayınladı

    Ezan, namaz vakitlerini ilan eden evrensel bir ilahi mesajdır. Şüphesiz güzel bir ses ile usulüne uygun okunan ezanın insanlar üzerinde olumlu bir etkisi olduğu gibi bu şekilde okunmayan ezanında olumsuz etkisi gözlenmektedir.

    Diyanet İşleri Başkanlığı, Cami görevlilerini ezanı güzel okuma yeterliliği kazandırmaya, yeterliliği haiz görevlilerin ise camilerinde ezan okumalarına önem vermektedir. Ayrıca 2012-2016 Stratejik Eylem Plan’ında ezan okunan cami sayısının kedemeli olarak arttırılmasının hedeflenmesi de konunun ehemmiyetini ortaya koymaktadır. 

     

    Bu hedef çerçevesinde bundan böyle merkezi ezan aracılığıyla sadece bir camide okunması yerine daha fazla camide ezan okunması çalışmalarına geçilmesi uygun görülmektedir.

    Bu itibarla;

    1: Ezanı güzel okuma yeterliliğini haiz bütün görevliler kendi camilerinde ezan okuyacaklardır.

    2: Görevlileri bahsedilen yeterliliğe sahip olmayan camilerde ise yeterlilikleri sağlanıncaya kadar merkezie zan sistemine devam edilecektir.

    3: Köy, belde ve mezra camilerinde ezan, görevlileri tarafından okunacak; görevlisi bulunmayan camilerde merkezie ezan uygulamasına devam edilecektir.

    4: Ezanı güzel okuma yeterliliğine sahip olmayan görevlilere yönelik olarak mahalinde ezanı güzel okuma kursları düzenlenecektir.

    5: Merkezi ezan sistemi uygulamasına devam eden camilerde hoparlörlerin ses ayarları itina ile yapılaca, şikayetlerin önlenmesi açısından gereken her türlü tedbirler alınacaktır.

     

    Dinihaberler


  • Bakan Dinçerden öğretmen ataması açıklaması

     


    Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, toplumda Haziran ayında öğretmen ataması yapılmasına ilişkin bir beklentinin oluştuğunu belirterek, ”Bu teknik olarak mümkün değil. Ağustos ayından önce teknik olarak öğretmen alma imkanımız bulunmuyor” dedi.

    Dinçer, TBMM Genel Kurulu’nda, Hükümet adına söz alarak, atama bekleyen öğretmenlerin ülkenin önemli sorunların biri olduğunu söyledi.

    Atama bekleyen öğretmenler üzerinden siyaset yapmayı doğru bulmadıklarını belirten Dinçer, Maliye Bakanlığı’nın yeni kadro oluşturulması üzerinde hazırlık yaptığını bildirdi.

    ”Şu anda daha çok Haziran ayıyla ilgili atama beklentisi de söz konusu oldu toplumda” diyen Dinçer, şöyle devam etti: ”Pek çok adayımız Haziran ayında atama bekliyor. Bunun da teknik olarak mümkün olmadığını, henüz bu yıl verilen tüm kadroların Şubat ayında kullandığını, onun yerine ek bir kadro verilecekse, yeni bir kanun çıkarılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Yeni kanun çıkacak sonra biz kılavuzlarımızı yayınlayacağız. Ağustos ayından önce teknik olarak öğretmen alma imkanımız bulunmuyor. Onun için Maliye Bakanlığı’nın yaptığı hazırlığı beklemekte yarar görüyorum.”

  • Türk Edebiyatından 64 Eserin Arapçası Yayımlandı

     

    Beyrut’ta açılan Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nde kursiyerlere ve yayıncılara bilgi veren Suçin, görüşmelerini AA muhabiri için değerlendirdi.

    Suçin, TEDA’nın amacının Türk kültür, sanat ve edebiyatının dışa açılmasını, yurt dışındaki saygın ve tanınmış yayıncılar eliyle gerçekleştirmek olduğunu belirtti. 2005 yılında uygulamaya geçen TEDA kapsamında toplumun her kesiminden yazarı kapsayacak şekilde, 50 ülkede ve 42 farklı dilde toplam 985 Türk edebiyatı eserinin tercümesi için destek verildiğini anlatan Suçin, 11 Mayıs 2012 tarihi itibariyle bu eserlerden 765’inin okurlarla buluştuğunu bildirdi. Suçin, aynı kapsamda Arapça’ya tercüme edilmesi için destek verilen Türkçe eser sayısının 83 olduğunu ve bunlardan 64’ünün yayımlandığını kaydetti.

    Suçin, kendisini Lübnan’a davet eden Arap Çeviri Örgütü’yle işbirliği protokolü imzaladıklarını belirterek, bugüne kadar romanlar başta olmak üzere birçok eserin tercüme edildiğini ancak “Türkçe’nin asıl düşünsel birikiminin tercüme edilmediğini” vurguladı. “Cemil Meriç ve Nurettin Topçu gibi bazı yazarların eserlerinin de Arapça’ya tercüme edilmesi gerekiyor” diyen Suçin, bu konuda Lübnan’da bir yayınevi ile anlaşmaya vardıklarını açıkladı.

    Haberciniz

  • Konyaya Uluslararası İmam Hatip Lisesi Açılıyor

    Türkiye genelinde 600 imam hatipli öğrencinin katıldığı yarışmada 5 bin liralık birincilik ödülünü İzmir Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden ‘Berrak Bir Nehrin Kolları’ hikayesiyle Nuray Perihan Boz kazandı. Ödül töreni öncesinde konuşan Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Türkiye’de imam hatiplerin birinci meclisten bu yana hep sıkıntılı süreçler geçirdiğini söyledi.

    Türkiye’nin imam hatipler adına karanlık bir dönem yaşadığını aktaran Erdem, “Türkiye artık normalleşiyor. Bundan sonra artık imam hatipliler diğer liseliler gibi istedikleri gibi eğitimimi sürdürebilecekler.” dedi.

    Konya’ya yapılacak Uluslararası Mevlana İmam Hatip Lisesi projesinin müjdesini vermek istediğini söyleyen Orhan Erdem, “Bosna Hersek Mahallesi’nde üniversiteye yakın olan ve boş halde bulunan okulun önümüzdeki günlerde Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak açılacak. Dünyanın 71 ülkesinden gelen öğrenciler burada imam hatip eğitimlerini alacak.” diye konuştu.

    Türkiye’nin normalleşmeye devam ettiğinin altını çizen Erdem, 19 Mayıs bayramının da sivilleşerek kutlandığını vurgulayarak, ”Hala bunu bile hazmedemeyen insanlar var. Asker, top, tüfek görmek isteyenler var. Artık eski Türkiye yok, Türkiye normalleşiyor.” diye konuştu.

    “CUMHURİYET TARİHİNİN EN ÖNEMLİ HİZMETİ”TİMAV 
    Genel Başkanı Ecevit Öksüz, ‘İmam Hatipli Olmak’ hikaye yarışmasını imam hatiplinin ruhunu anlamak, şuurunu canlandırmak ve genç yetenekleri keşfetmek amacıyla düzenlediklerine değindi. Önümüzdeki yıldan itibaren imam hatip liselerinin ortaokul ve liselerine yoğun bir talebin olacağını belirten Öksüz, katsayı engeli çözülen imam hatip liselerinin eğitim ortamının kalitesinin artırılması gerektiğine dikkat çekti. TİMAV Başkanı Öksüz, imam hatip liseleri dışındaki tüm okullarda Kur’an ve siyer derslerinin isteğe bağlı olarak okulabilir hale gelmesinin Cumhuriyet tarihinin en önemli hizmeti olduğunu söyledi.

    Protokol konuşmalarının ardından Konya ve ilçelerinde okul birincisi olarak mezun olacak öğrencilere yarım altın hediye edildi. Ardından Türkiye genelinde ilk 3’e girenlere ve mansiyon kazananlara ödülleri takdim edildi. Kayseri Uluslararası İmam Hatip Lisesi’nde okuyan ve yarışmaya katılan 3 yabancı öğrenciye mansiyonlar verildi.

    Ödül töreninin ardından sanatçı Eşref Ziya Terzi’nin verdiği konser ilgiyle dinlendi .

     

     

    Beyazgazete

  • 2012 Bahar Final Açıköğretim Sınav Giriş yerleri

     

    2012 bahar dönemi finali  açıköğretim sınav giriş yerlerine yukarıdaki adresten ulaşıp yazdırabilirsiniz.Herkese başarılar.

  • Ezherli Diye İki Defa Askerlik Yaptırdılar

    Her şey Yıldız’ın 6 Aralık 1995’te YÖK’ten denklik belgesi almasıyla başladı. Ancak Yıldız’ın denkliği geçici mezuniyet belgesi ile verilmiş, onay yazısına da diplomadan sonra tekrar müracaat etmesi için not düşülmüştü. Diplomayla birlikte YÖK’e gittiğinde ise sürprizle karşılaştı. YÖK Başkanı Mehmet Sağlam’ın yerine Kemal Gürüz atanmıştı.

    Doğan Yıldız ‘ın dramatik hikâyesi 1995 yılında Ezher’den mezun olduktan sonra başladı. O dönem mezun olan Ezherliler gibi Yıldız da YÖK’ten 6 Aralık 1995’te 4 yıllık denklik belgesi aldı. Ancak Yıldız, denkliğini geçici mezuniyet belgesi ile aldığı için aldığı denklik yazısına diplomayı aldıktan sonra tekrar müracaat etmesi için not düşülür. Diplomasını alıp YÖK’e gittiğinde ise büyük bir sürpriz ile karşılaştı. O sırada YÖK Başkanı Mehmet Sağlam gitmiş yerine halen Ergenekon davasında tutuksuz yargılanan Kemal Gürüz gelmişti. Denklik belgelerini yeniden değerlendiren Gürüz, dünyaca ünlü Ezher Üniversitesi’nde 4 yıllık fakülte okuyanları 3 yıl eğitim görmüş gibi muameleye tabi tuttu. Ezher mezunlarından eğitimleri eksik olduğu gerekçesiyle Ankara ve Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat fakültelerinde bir yıl daha ders almaları şartı getirildi.

    Yıldız, bu karar üzerine Ankara Üni-versitesi’ne kayıt yaptırdı. Tam bu sırada eski kararını düzelten YÖK, 10 Ocak 1996 tarihinden önce geçici denklik belgesi alanların 1 yıl daha okumalarına gerek olmadığını duyurdu. Ankara Üniversitesi’ndeki kaydını geri alan Yıldız, tekrar YÖK’e denklik belgesi için başvurdu. Böylece 4 yıllık üniversite mezunu olan Yıldız, Milli Eğitim Bakanlığı’na öğretmen olmak için başvurdu. Aynı yıl Kars Arpaçay ilçesinin Tomarlı İlköğretim Okulu’na atandı. Ancak öğretmenlik günleri kısa sürdü. YÖK, Yıldız’ın yine denkliğini iptal etti. Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 1 Eylül 1997 tarihli yazısı ile görevinden alınan Doğan Yıldız, İdare Mahkemesi’ne dava açarak konuyu yargıya taşıdı. Ancak mahkeme, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevden alırken gösterdiği gerekçelerin dışındaki “GİZLİ” belgelere dayanarak aleyhinde karar verdi.

    Temyiz için Danıştay’a başvuran Yıldız, Temmuz 1998’de kısa dönem olarak askere gitti. Askerliğinin 4. ayında YÖK’ün istemiyle askerliği “kısa dönem”den “uzun döneme çevrildi. Bu karar Yıldız için ilk ciddi şok oldu: “Haberi ilk duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Çok üzüldüm. Ancak Danıştay’daki dava hâlâ devam ediyordu. Hemen Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) dava açtım. AYİM denkliğimin iptalinin kesinleşmediği için yürütmeyi durdurdu. Böylelikle 8 aylık ekserlik yaptıktan sonra 15 Mart 1999’da terhis edildim.”

    28 Şubat kâbusu, askerden sonra ailesi ve çoluk çoğu ile hayatını düzene sokan Yıldız’ın peşini bırakmaz. Danıştay, Yıldız’ın denkliğini iptal ederken AYİM, 2 yıl sonra Danıştay’ın verdiği kararı dayanak göstererek Yıldız’ın askerliğini uzun dönem olarak yapmasını ister.

    Hakkında çıkarılan arama kararından habersiz 3 çocuğuyla hayatını sürdürmeye çalışan Yıldız, gelişmelerden 2006’da Erzurum’da kaldığı otelde “noksan askerlik hizmeti” gerekçesiyle gözaltına alınıp jandarmaya teslim edildiğinde haberdar oldu. Jandarma tarafından elleri kelepçelenen Yıldız, 72 saat gözaltında tutuldu. 3 günlük nezaret sonrası halk otobüsü tarzında bir araçla Erzurum’dan İstanbul’a elleri kelepçeli yola çıkarıldı. 22 saatlik yolculuk boyunca Yıldız’ın elleri mola yerlerinde dahi açılmadı. Tuvalete bile elleri kelepçeli gitti. İşlemleri tamamlanan Yıldız 8 yıl önce 8 ay yaptığı askerliğinin yanı sıra 6 ay 26 gün daha askerlik yapması için İstanbul 23. Motorlu Piyade Alayı’na teslim edildi.

    YÖK, 28 Şubat’ın izlerini ortadan kaldıran Yusuf Ziya Özcan döneminin son yılı 2011’de Yıldız durumunda bulunan kişilere lisans tamamlama fırsatı verdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne giren Yıldız, 3. kez denkliğini aldı. Ancak yaş sınırını aştığı için öğretmenliğe başvuramadı.

    Yıldız, başlayan soruşturmayı değerlendirirken kendisine bunları yaşatanların yargılanmasının acısını bir nebze olsun dindirdiğini söylüyor: “Ben 28 Şubat yüzünden anlamsız zorluklarla karşılaştım. Keyfî uygulamalar yüzünden hayatım alt üst oldu. Bu postmodern darbeyi insanlara layık görenlerin mahkemeler önünde hesap vermesini istiyorum.”

    ZAMAN