Yıl: 2012

  • İstanbulun İmkanlarında Boğulmayın

     
    Aralık’ta müftü iken bir imamım vardı, Halit isminde. Kulağına kar suyu kaçmış balıkların sersemliği gibi bir halet vardı üzerinde. İstanbul’a gideceğim ve şöyle okuyacağım böyle okuyacağım diye konuşur dururdu.  Halbuki orada okusa kendisini -ben dahil- okutabilecek bir çok kimse vardı. İçinde bulunduğu imkânların farkında değildi.

    Yıllardır İstanbul’dayız. Artık İstanbul vatan-ı aslîmiz oldu. Kendi özyurdumuza gittiğimizde –gitmek fiilini kullanışımıza dikkat edilmeli- yolcu gibi hareket ediyoruz, namazlarımızı kısaltarak kılıyoruz. İstanbul, dışarıda olanlar için her türlü imkânın bulunduğu yer. Taşı toprağı da altın. O yüzden gelen geliyor ve bu göç bütün hızıyla devam edeceğe de benziyor.

    Bizim İlahiyat talebeleri açısından da baktığımız zaman İstanbul gerçekten bir imkânlar yumağı. Hangi uçtan yakalasan saracak çok şey var. Ama bir o kadar da dolaşık. Dışarıda olanlar bir İstanbul’a varsalar istedikleri şeyin hemen oluvereceğini sanıyorlar. Fakat İstanbul’da olanlar her nedense bir türlü istediklerini elde edemiyorlar. Elde edenler de yok değil hani. Fakat onlar İstanbul’u, bir afsun değil bir imkân olarak görenler.

    İmkânlar hiçbir zaman kendiliklerinden bizi amaçlarımıza ulaştırmazlar. Aynen akıp giden su ve zaman gibi kullanırsan kullanmış olursun, kullanmazsan kaybetmiş. Hiçbir zaman dilimini dondurup da hıyn-i hacette kullanmak üzere yedekte tutmak mümkün değildir. Bütün imkânlar böyledir.

    Vaktinde ve yerinde kullanmadıysan geçip gitmiştir. Sana da geriye nedamet kalmıştır.

    İmkânlar bizi yetiştirmiyor, sadece bizim yetişmemizi mümkün kılıyor.

    Ah şunu bir anlayabilme imkânımız olsaydı!

    İmkânları kullanabilme yolunda azmi cezmi kasd ile!

     

    Garibce
  • Regaip Kandilinde Camiler Dolup Taşacak!

     

     

     

     

    Miraç, Berat ve Kadir gecesinin müjdesi Regaip Kandili Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece ihya edilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm Türkiye genelindeki camilerde kandil programları düzenleyecek. Bu arada Diyanet, TRT’den yayınlanacak kandil programı için bu yıl Diyarbakır’ı seçti. Diyarbakır Cebel-i Nur Camisi’nde gerçekleştirilecek kandil programında, Kocatepe Camii İmam-Hatibi İsmail Coşar ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Fatih Koca yönetimindeki Diyanet İşleri Başkanlığı İlahi Korosu yer alacak.

     

    Bu geceyi nasıl karşılamak, nasıl ihya etmek gerekir?

     

    Regaip gecesi, oruçlu olarak karşılanmalıdır.
    Regaip gecesinde, kazâsı olanın hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılması, çok iyi olur.
    Kur’an-ı Kerim okunmalıdır.
    Regaip’in ihyâsı, yatsı namazıyla sabah namazını camide cemaatle kılmakla olur. Bu, gecenin ihyâsıdır. Bütün günün ihyâsı bu… Yatsı namazı ile sabah namazını camide kılmak, o günün, o gecenin ihyâsı demektir. İnsan sabahlara kadar, akşamlara kadar ibadet etmiş gibi sevab kazanır.
    Bir başka ihyâ şekli zikir ….. “Lâ ilâe illallah”, “Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed”, “Estağfirullah”, “Sübhànallah”, “Elhamdülillâh”, “Allahu ekber”, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm”, “Allah” gibi sözler mübarek kelimelerdir, cümleciklerdir. Bunları zikretmek çok sevabdır..

     

    Bazı namazlar vardır,

     

    – Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kılmıştır. Bunlardan birisi de Tesbih Namazı’dır.
    – Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında: 12 rek’at “Hacet Namazı” kılınır.

     

     

     

    Regaip Kandili’nde kılınacak Hacet Namazı

     

    – 2 rek’atte bir selâm verilerek kılınır.
    – Fâtiha-i şerîfe’den sonra her rek’atte 3 Kadir Süresi 12 İhlâs-ı şerîf okunur.
    – Namazdan sonra 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır.
    – Salât-ı Ümmiye:

     

    “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedinin-nebiyyil-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim”
    Secdede 70 defa: “Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh” okunur.
    Secdeden kalkıp 1 defa: “Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem. İnneke entel-eazzül-ekrem”
    okunur.

     

    Tekrar secdeye varılıp yine 70 defa “Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh” okunur.

     

    Secdeden kalkıp duâ yapılır.

     

    Duâda Hz. Allâh’a c.c şu şekilde de ilticâ etmelidir: “Allâhümme bârik lenâ recebe ve şa’bân. Ve bellığnâ ramazân”

     

    Unutmayalım!

     

    Regaib Gecesi, üç aylar içinde kendisinden sonra gelecek olan Miraç, Berat ve Kadir Gecesininde bir müjdecisidir. Onun için bu müjdeciye kulak verip bu geceyi ve üç ayları iyi değerlendirilmelidir.
    Resulullah (sav) buyuruydular ki: “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri dönmez, kabul olunur: Receb’in ilk gecesi, Şâban yarısı gecesi, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Kurban Bayramı gecesi.”



  • Manisa Celal Bayar Üniversitesinde İlahiyat Açılıyor

     

    Arınç, açılışta, yeni açılacak ilahiyat ve işletme fakültelerinin müjdesini verdi. 

    Celal Bayar Üniversitesi giderek büyüyor…

    Üniversiteye bağlı Hafsa Sultan Hastanesi, yeni dahili bilimler bölümüne kavuştu.

    Başbakan Yardımcısı Arınç, “20 senede 5 fakülteden bir yukarıya çıkmamış bir Celal Bayar bugün sayın rektörümüzün sayesinde 1 buçuk yılda 4 fakülte kazandı. Bunlardan 2 tanesi Bakanlar Kurulu kararı olarak yayınlandı. 2 tanesi de ilahiyat ve işletme fakültesi olarak bugünlerde kararnamesini hayırlısı ile imzalayacağız.” dedi.

    Arınç, açılış sırasında yaşanan protesto gösterisinin ardından toplumsal eylemlerdeki bir tehlikeye dikkat çekti.

    Bülent Arınç, “Kadıköy’de bunları görüyoruz, Taksim’de bunları görüyoruz. Sokaklarda polise karşı silah kullanan veyahutta polise karşı biz anarşistiz herşeyi yakar yıkarız, bankada neyin nesi, hastanede neyin nesi, vergi dairesi de neyin nesi camlarını indiririz diyen hasta ruhlu insanlar da var. Tehlike onlardadır. Onlara karşı da kahraman polisimiz görevini yapıyor. En masumu budur, birisi bağırıyor, bırakın bağırsın, ağzı olan konuşur, kalemi olan yazar.” dedi.

  • Harran İlahiyat Talebelerinden Kalıcı Eser Projesi

     

    Kalıcı Eser Projesi Nedir?

    İlahiyat Gençlik Kulübünün Harran üniversitesi İlahiyat fakültesinde hayata geçirdiği bir projedir. Türk İslam sanatları ile ilahiyat talebelerini yeniden buluşturmayı    ve öğrencilerimizin motivasyonunu artırmayı hedeflemekteyiz. Ebru Ömer Sabuncu ve Hattat İbrahim Umuç hocalarımızın rehberliğinde Türkiye’nin dört bir yanındaki sanatçılarla irtibata geçerek yıl boyunca gönüllü bağışlanacak eserler arayıp, bağışlanan eserleri fakültemizin duvarlarında kalıcı olarak sergileyeceğiz.

    İlk etabı ise bağışlanan 11 eser ile 16 mayıs 2012 tarihinde başlatmış bulunmaktayız..

    Yardımcı olabilecek tüm sanatkarlarımızın desteklerinide bekliyoruz.

     

    İlahiyat Gençlik Kulübü

     

    Kalıcı Eser Sergisinden Görüntüler

     

     

     

    Sergilenen Eserlerin Tamamını Görmek İçin Tıklayınız

  • Ali Bulaça Göre Sosyal İslam

     

    Gerek toplumsal gerekse tarihsel kimlikleri ve özellikleri dolayısıyla “tarikatlar”la “cemaatler”i birbirinden ayırt etmek icap eder. Her ikisi de belli bir gruplaşma ve ortak mahiyet iradesine dayanıyor olsa bile tarikatlar tarihsel bir temele dayanıp tasavvufla ilintilidirler, cemaatler ise modern kentin ürünüdürler.

    Tasavvufun tarih içinde geçirdiğiüç aşamanın dikkatlice takip edilmesi bugünkü yapısına nasıl kavuştuğu hakkında bize bir fikir verebilir. İlk aşaması Efendimiz (sas) zamanında ‘fiilî sünnet’ halinde yaşanıp ismi konulmamış “zühd ve takva” hayatı. Bu özelliğiyle sünnetin bir parçası olarak Efendimiz’in ve sahabelerin hayatında devam ediyordu. Ancak Emevi iktidarlarının baskısı sonucunda bazı Müslümanlar gündelik hayattan elini eteğini çekme yolunu seçince, hem siyasî hayattan hem ekonomik faaliyetlerden, kısaca dünya meşgalesinden çekilip daha sistematik bir zühd ve takva hayatı yaşamaya başladılar. Bunu zaman içinde yabancı mistik ve gnostik disiplinlerle temasın da sonucunda “tasavvufun felsefileşmesi” aşaması takip etti. Bu süreçte diğer irfan ve hikmet ehli sufilerin yanında Muhyiddin İbn Arabi’nin önemli payı söz konusudur. Üçüncü önemli aşaması ise Selçuklu ve Osmanlılar döneminde tasavvufun “tarikatlar” şeklinde kurumsallaşmasıdır. Nitekim sosyal Müslümanlığın tarikat versiyonuna en önemli etkiyi yapan da muhakkak ki Osmanlı dönemindeki pratik uygulama, yani tarikatlardır.

    1950’lerden sonra ortaya çıkan “cemaatler”in sözünü ettiğimiz tasavvuf tarikatları ile ilgisi ya yoktur veya zayıf karakterdedir. Bunlar büyük ölçüde göç sonucunda ortaya teşekkül etmişler, kente ait ve kent ürünü “yeni dinî cemaatler”dir. Cemaatler içinde Nur cemaatlerinin beslenme kaynağı Bediüzzaman Said Nursi olduğunu göz önüne alacak olursak, Said Nursi paradigmatik olarak tasavvufa veya tarikatlara karşı değildi, ancak “zamanımızın tarikat zamanı olmadığı” kanaatindeydi. Bu yönüyle bir parça Ahmet İbn Hanbel ve takipçisi İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye’nin yaklaşımını benimsiyordu: Ruhi/enfüsi hayata ve derinliğe evet, “takva ve deruni zevkin felsefileşmesine” ve buna bağlı kurumsallaşmaya ve tarikata hayır!

    Nur cemaatleri bu özellikleri dolayısıyla eşzamanlı olarak Mısır’da ortaya çıkıp (1928) zaman içinde bütün İslam dünyasına yayılan Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketiyle benzerlik göstermektedirler. Her ikisinde de, ister sömürgeci politikalar ister kendi kendini sömürgeleştirme olan modernizasyonla ağır baskılar altına alınan Müslüman toplumu fikrî, ahlakî ve sosyal bakımdan güçlendirmeyi amaçlamışlardır. Her ikisinde de “iman” dönüştürücü bir güç olarak tanımlanmıştır. Her ikisi de tarikatlardan farklı olarak göçün ve modern kentin ürünüdürler.

    Türkiye özelinde Anadolu’nun her tarafından sanayi, ticaret, üniversiteler ve bürokrasinin toplandığı merkezlere doğru göç eden insanlar burada bir toplumsallaşma modeli olarak cemaatlerin ve tarikatların etrafında toplanmışlardır. Bu iki sosyal fenomen, gelen göçmenleri devletin emredici ve taşıyıcı modern araçları dışında yol ve yöntemlerle toplumsallaştırmışlardır. Bunların faaliyet alanları daha çok manevî ve ahlakî hizmetler olup kimisi Kur’an kurslarını eksen alıp (Süleyman Tunahan hazretlerinin hareketi gibi) faaliyetlerine devam etmiş, kimisi “de-modernist” bir yaklaşımla modern kentin kalbinde “geleneksel hayat biçimi”ni devam ettirmiş (Mahmut Ustaoğlu Hocaefendi), kimisi Bediüzzaman’ın kaleme aldığı risaleleri temel alıp hizmet yolunu seçmiştir.

    Artıları ve eksileriyle bugünkü modern toplumsallaşma biçimini büyük ölçüde tarikat ve cemaatlere borçluyuz; siyasî İslam gibi sosyal İslam da kentin azami ölçüde şiddetten arındırılmış olarak yeni bir toplumsallaşmaya sahne olmasını sağlamışlardır. Devlete veya laik sol, sağ ve milliyetçi ideolojilere kalsaydı, Türkiye’nin Suriye, Mısır, Cezayir veya başka yerlerde yaşanan şiddet ve teröre kitlelerin bulaşması işten değildi.


    Ali Bulaç 

    Zaman

  • Bu Üniversitede İlahiyat Okumak Tamamen Ücretsiz

     

      

    Kutsal alanlar olarak gördükleri hemşirelik ve ilahiyat bölümlerinin Yakın Doğu Üniversitesi’nde hiçbir zaman ücretli olmadığını bildiren Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. İrfan Günsel, “Biz burs rekortmeni bir üniversiteyiz. Bu özelliğimiz ile dikkat çekiyoruz. Öğrencilerimizin yarısı burslu eğitim görüyor. Mevcudunun % 50’sinin burslu olarak okuduğu bir üniversite daha bulamazsınız” dedi.

     

    Yıllık öğrenim harcı 2 bin 800 Euro olan ve öğrencilerin hiçbir koşulda bursunu kaybetmeden mezun olana kadar her yıl aynı ücretle “yarı burslu” okudukları bölümlerde, alternatif olarak yurt, yemek ve öğrenim masraflarını birleştirerek “ekonomik paket” sunduklarını söyleyen Dr. İrfan Günsel  “Ekonomik paket programımız özellikle aileler tarafından ilgiyle karşılanıyor. Onlar için bir anlamda eğitimde fırsat eşitliğini sağlamış oluyoruz” diyor. Söz konusu “ekonomik pakette ise ‘her şey dahil’ sistemle yurt + yemek+ öğrenim ücreti 4bin 400 Euro oluyor.Denizcilik, mühendislik, iktisadi ve idari bilimler, iletişim, güzel sanatlar ve sahne sanatları fakülteleri ile beden eğitimi ve spor meslek yüksekokulu, denizcilik meslek yüksek okulu ve meslek yüksekokulunda toplam  46 bölüm de “yarı burs” ve  “ekonomik paket” seçenekleri birlikte sunuluyor” diye konuştu.

     

    Türkiye’den KKTC’ye gelen gençlerin üniversiteye gösterdiği ilginin gurur verici olduğunu anlatan Dr. Gürsel,  “Her zaman için en büyük sermayeniz kişisel networkünüzdür; yani iş ve sosyal ilişki ağınızdır. Böyle bakınca; 63 ülkeden gelen ve onlarca farklı meslekte eğitim alan öğrencilerle aynı kampüste okumak büyük bir şanstır. Diğer mezunlarımız gibi iş ve sosyal ağlarını daha üniversite yıllarında kuruyor, zengin bir sermaye ile mezun oluyorlar” şeklkinde konuştu.

     

    YGS puanı ile doğrudan kayıt

     

    YGS’de herhangi bir puan türünde barajı geçen öğrenciler için Yakın Doğu Üniversitesi’nin 5 fakültesine bağlı 9 bölümüne doğrudan kayıt yaptırabilmek mümkün. Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor meslek Yüksekokulu ile Görsel İletişim Tasarımı ve İç mimarlık bölümlerine YGS puanı ile başvurup kayıt yaptıran öğrenciler yarı burs veya ekonomik paket seçeneğinden yararlanabiliyor. Buna göre öğrenciler yıllık 2 bin 800 Euro karşılığında yarı burslu okuyabiliyor ve hiçbir koşulda bursunu kaybetmeden mezun oluncaya kadar her yıl aynı ücretle okuyabiliyor. Ayrıca “eknomik paket”i seçip yurt, yemek ve öğrenim ücreti için yıllık toplam 4.400 Euro ödeyebiliyor. Bu bölümlere kayıt yaptırabilmek için YGS’den herhangi bir puan türünde 140 puan almak yeterli; sadece Beden Eğitimi ve Spor meslek Yüksekokulu için 180 puan, spor lisesi çıkışlı öğrenciler için 160 puan yeterli oluyor.

  • Mübarek Üç Aylar Yarın Başlıyor

    Regaib Kandili münasebetiyle yurt genelindeki tüm camilerde kandil programları düzenlenecek. Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu mübarek geceyi düzenleyeceği çeşitli programlarla idrak edecek. 

    Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Diyarbakır Cebel-i Nur Camii’nde gerçekleştirilecek olan Kur’an-ı Kerim ve Mevlit Programı Perşembe akşamı saat 20.00’den itibaren TRT 1’den canlı olarak yayınlanacak. 

    Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz’ın konuşmacı olarak katılacağı programda birçok ünlü hafız ve mevlithanın yanı sıra Kocatepe Camii İmam-Hatibi İsmail Coşar ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Fatih Koca’nın yönetimindeki Diyanet İşleri Başkanlığı İlahi Korosu da yer alacak.

  • Ağrıda İmama Hain Pusu

    Mehmet Uzun’un, bölücü hain teröristler tarafından dün yatsı namazından sonra pusuda şehit edildiği öğrenildi.

    Edindilen bilgilere göre, İmam Mehmet Uzun, görev yaptığı camide dün yatsı namazını kıldırmış, camiden ayrılırken, bir grup terörist tarafından “Bir bakar mısın” denilerek, kuytu bir köşeye çekildi ve burada hunharca katledildi. 

    Uzun’un cenazesi Ağrı’dan Trabzon’a, oradan da memleketi Konya’ya götürülecek. 

    Acı haberi alan Uzun ailesi yıkıldı.

    Aile olay hakkında bilgi almaya çalışıyor… 

    Ayrıntılar gelecek… 

  • Kelam Akademisyenleri Malatyada Buluşuyor

     

    “17. Kelam Anabilim Dalları Koordinasyon Toplantısı”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ev sahipliğindeMalatya’da gerçekleştirilecek.

    Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Konferans Salonu’nda 25 Mayıs’ta başlayacak toplantıya, çeşitli üniversitelerin İlahiyat Fakülteleri’nden Kelam Anabilim Dalı akademisyenleri katılacak.

    İslam kültürü ile farklı din ve felsefelerde çeşitli akımların etkilerinin ele alınacağı toplantıda, ayrıca bilgi ve kurtuluş öğretisi ile batıl inançların etkilerinin ele alınacağı “Gnostik Akımlar ve Okültizm” sempozyumu da yapılacak.

    Ankara, Dokuz Eylül, Selçuk, Uludağ ve Hitit üniversitelerinden akademisyenlerin katılacağı toplantı, 2 gün sürecek. Toplantıya, eski Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem de katılacak.

     

     


  • Meb İlahiyat Dekanlarını İzmire Çağırıyor

    Yeni eğitim ve öğretim yılından itibaren okullarda okutulmaya başlanacak iki ders için beyin fırtınası yapılıyor. Bu çerçevede, önümüzdeki hafta, Türkiye’nin dört bir yanından İlahiyat Fakültesi dekanlarıyla bir zirve gerçekleştirilecek. İzmir’de yapılması öngörülen toplantıya davet edilen isimlerden bazıları şöyle: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ali Köse, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Şinasi Gündüz, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. İsmail Hakkı Ünal, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ahmet Saim Arıtan. 
    ABDEST ALINACAK MI?
    Toplantıda, Kur’an-ı Kerim derslerinin en doğru ve anlaşılır şekilde nasıl verileceği, derslerin işleniş biçimi gibi konularda görüş alışverişinde bulunulacak. Kız öğrencilerin başlarını örtüp örtmemesi, öğrencilerin Kur’an dersi işlenirken abdest alıp almaması, derslere ‘Kuran-ı Kerim’ getirilip getirilmeyeceği gibi kamuoyunda tartışılan başlıkların da ele alınması bekleniyor. Bir diğer gündem maddesi de Kur’an-ı Kerim derslerini kimlerin vereceği olacak. Sınıf öğretmenlerinin bu konuda uzmanlığı olmadığı için öğretmen açığının oluşabileceği belirtiliyor. Yapılacak değerlendirmelerin ardından Milli Eğitim Bakanlığı, müfredatı netleştirmiş olacak. Yetkililer, derslere Kur’an-ı Kerim getirmek yerine, buradaki belli konuların kitaplara taşınmasının planlandığını, okuma yapılması ve meal eğitiminin verilmesi görüşlerinin ön planda olduğunu belirtiyor. Derslerde cami eğitimi benzeri bir üslup olmayacağı vurgulanıyor. “Peygamberimizin Hayatı’ dersinde de, Hz. Muhammed’in davranışları ve yaşam şekliyle ilgili bilgilerin öne çıkması planlanıyor.

     

    Hakkı KURBAN 

    Akşam