Yıl: 2012

  • Mazi Fiil Çekim Tablosu Örnekleri

    MAZİ FİİL FİİLİ MAZİ MAZİ FİİL ÇEKİMİ TABLOLARI

    Mazi Fiil Çekimi Okunur Mazi Fiil Cümle Örnekleri

    FİİL

    Zamana bağlı olarak bir işin, bir halin veya bir hareketin oluşunu belirten kelimelere fiil denir. Arapça’da iki temel fiil çekimi vardır. Diğer kalıplar bu ikisinden türetilir. Bunlar fiil-i mâzî (geçmiş zaman) ve fiil-i muzâri (geniş zaman, şimdiki zamanın karşılığı)dır.

    FİİL-İ MÂZİ

    Türkçe’mizdeki –di’li geçmiş zamana denir. Geçmişte daha önce yapılmış bir işi bildirir. (Türkçe’deki …di-dı, dü-du, ti-tı, tü-tu eklerini sağlar).

    كَتَبَ

    yazdı

    عَلِمَ

    bildi

    نَصَرَ

    yardım etti

    أَكَلَ

    yedi

    شَرِبَ

    içti

    فَتَحَ

    açtı

    حَضَرَ

    geldi

    وَجَدَ

    buldu

    ضَرَبَ

    vurdu

    كَسَرَ

    kırdı

    رَكِبَ

    bindi

    شَكَرَ

    teşekkür etti, şükretti

    سَمِعَ

    duydu, işitti

    دَخَلَ

    girdi

    دَرَسَ

    ders yaptı, eğitim gördü

    ذَهَبَ

    gitti

    نَشَرَ

    yaydı

    قَطَعَ

    kesti

    Yukarıda fiile örnek olarak gösterilen kelimeler geçmişte yapılmış bir işi bildirmekte ve erkek için kullanılmaktadır. Kadın için kullanıldıklarında yukarıdaki fiillerin sonuna cezimli تْ harfi eklenir. Erkekte kullanılanlara Arapça’da müzekker (eril), kadında kullanılanlara müennes (dişi) denir. Örnekler:

    كَتَبَ

    den →

    كَتَبَتْ

    (o kadın) yazdı

    أَكَلَ

    den →

    أَكَلَتْ

    (o kadın) yedi

    وَجَدَ

    den →

    وَجَدَتْ

    (o kadın) buldu
             

    Arapça’da kendinden bahsedilene yani üçüncü şahsa; erkek için gâib, kadın için gâibe denir.

    Cemi Müsennâ (İkil)Tesniye Müfred (Tekil)
    (Çoğul)
    Müzekker كَتَبوُا كَتَباَ كَتَبَ
    Müennes كَتَبْنَ كَتَبَتاَ كَتَبَتْ
    Müzekker كَتَبْتُمْ كَتَبْتُماَ كَتَبْتَ
    Müennes كَتَبْتُنَّ كَتَبْتُماَ كَتَبْتِ
    Müzek.+Müe. كَتَبْناَ كَتَبْناَ كَتَبْتُ

    FİİL-İ MAZİ ÇEKİM TABLOSU

     

    Cemi

    (Çoğul)

    Müsennâ (İkil)Tesniye

    Müfred (Tekil)

     

    Müzekker

    كَتَبوُا

    كَتَباَ

    كَتَبَ

    Gâib (3. şahıs)
     

    (Onlar) yazdılar

    (O ikisi) yazdı

    (O) yazdı

     
    Müennes

    كَتَبْنَ

    كَتَبَتاَ

    كَتَبَتْ

    Gâibe
    Müzekker

    كَتَبْتُمْ

    كَتَبْتُماَ

    كَتَبْتَ

    Muhâtab (2. şahıs)
     

    (Sizler) yazdınız

    (Siz ikiniz) yazdınız

    (Sen) yazdın

       
    Müennes

    كَتَبْتُنَّ

    كَتَبْتُماَ

    كَتَبْتِ

    Muhâtaba  
                       
    Müzek.+Müe.

    كَتَبْناَ

    كَتَبْناَ

    كَتَبْتُ

    Mütekellim (1.şahıs)

     

    (Bizler) yazdık

    (İkimiz) yazdık

    (Ben) yazdım

     

    Fiili Mazi iki kısımdır:

    a)      Mazi Malum

    b)      Mazi Meçhul

    MAZİ MALUM:

    Mazi malum üç şekil üzere bulunur:

    1)      فَعَلَ kalıbında gelir. كَتَبَ gibi.

    2)    فَعِلَ kalıbında gelir. عَلِمَ gibi.

    3)    فَعُلَ kalıbında gelir. كَبُرَ gibi.

    Üç şekli birbirinden ayıran ikinci harfin harekesidir. Birinci ve üçüncü harf üç şekilde de üstündür.

    Dikkat:

    Bir fiili mazi harekeli ise harekesine bakarak hangi kalıptan geldiğini anlarız. Eğer harekesi yoksa nasıl okunacağını sözlükten öğreniriz.

    فَعَلَ kalıbında bulunan كَتَبَ mazifiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كَتَبُوا كَتَبَا كَتَبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كَتَبْنَ كَتَبَتَا كَتَبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَتَبْتُمْ كَتَبْتُمَا كَتَبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كَتَبْتُنَّ كَتَبْتُمَا كَتَبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَتَبْنَا   كَتَبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعَلَ kalıbında bulunan ضَرَبَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ضَرَبُوا ضَرَبَا ضَرَبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ضَرَبْنَ ضَرَبَتَا ضَرَبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضَرَبْتُمْ ضَرَبْتُمَا ضَرَبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ضَرَبْتُنَّ ضَرَبْتُمَا ضَرَبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضَرَبْنَا   ضَرَبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعَلَ kalıbında bulunan فَتَحَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    فَتَحُوا فَتَحَا فَتَحَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    فَتَحْنَ فَتَحَتَا فَتَحَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فَتَحْتُمْ فَتَحْتُمَا فَتَحْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    فَتَحْتُنَّ فَتَحْتُمَا فَتَحْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فَتَحْنَا   فَتَحْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعِلَ kalıbında bulunan عَلِمَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    عَلِمُوا عَلِمَا عَلِمَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    عَلِمْنَ عَلِمَتَا عَلِمَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عَلِمْتُمْ عَلِمْتُمَا عَلِمْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    عَلِمْتُنَّ عَلِمْتُمَا عَلِمْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عَلِمْنَا   عَلِمْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعُلَkalıbında bulunan كَبُرَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كَبُرُوا كَبُرَا كَبُرَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كَبُرْنَ كَبُرَتَا كَبُرَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَبُرْتُمْ كَبُرْتُمَا كَبُرْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كَبُرْتُنَّ كَبُرْتُمَا كَبُرْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَبُرْنَا   كَبُرْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعِلَ kalıbında bulunan حَسِبَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    حَسِبُوا حَسِبََا حَسِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    حَسِبْنَ حَسِبَتَا حَسِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْتُمْ حَسِبْتُمَا حَسِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    حَسِبْتُنَّ حَسِبْتُمَا حَسِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْنَا   حَسِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    MAZİ MEÇHUL:

    –          Mazi meçhul fiili sadece فُعِلَ kalıbında bulunur.

    –          فَعُلَ kalıbında (5. bab) bulunan mazi malumların meçhulü yoktur.Bu kalıp üzerinde bulunan tüm fiillerin hepsi lazımdır. Lazım fiilin meçhulü olmaz.

    –         Fakatفَعَلَ yahut فَعِلَ kalıbında bulunup ta müteaddi olan mazi malumların meçhulünü elde etmek için o mazi malumları فُعِلَ şeklinde okumalıyız.

    Örnek: كَتَبَ mazi fiilin meçhulü كُتِبَ dir. عَلِمَ mazi fiilin meçhulü عُلِمَ dir.

    فَعَلَ kalıbında bulunan كُتِبَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كُتِبُوا كُتِبَا كُتِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كُتِبْنَ كُتِبَتَا كُتِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كُتِبْتُمْ كُتِبْتُمَا كُتِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كُتِبْتُنَّ كُتِبْتُمَا كُتِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كُتِبْنَا   كُتِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعَلَ kalıbında bulunan ضُرِبَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ضُرِبُوا ضُرِبَا ضُرِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ضُرِبْنَ ضُرِبَتَا ضُرِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضُرِبْتُمْ ضُرِبْتُمَا ضُرِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ضُرِبْتُنَّ ضُرِبْتُمَا ضُرِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضُرِبْنَا   ضُرِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعَلَ kalıbında bulunan فُتِحَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    فُتِحُوا فُتِحَا فُتِحَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    فُتِحْنَ فُتِحَتَا فُتِحَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فُتِحْتُمْ فُتِحْتُمَا فُتِحْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    فُتِحْتُنَّ فُتِحْتُمَا فُتِحْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فُتِحْنَا   فُتِحْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعِلَ kalıbında bulunan عُلِمَ mazi meçhulün çekimi şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    عُلِمُوا عُلِمَا عُلِمَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    عُلِمْنَ عُلِمَتَا عُلِمَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عُلِمْتُنَّ عُلِمْتُمَا عُلِمْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    عُلِمْتُنَّ عُلِمْتُمَا عُلِمْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عُلِمْنَا   عُلِمْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    فَعُلَ kalıbında bulunan كَبُرَ mazi meçhul fiilin çekimi olmaz!… Çünkü lazım fiillerdir.

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    yok yok yok مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    yok yok yok مُؤَنَّثٌ Dişil
    yok yok yok مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    yok yok yok مُؤَنَّثٌ Dişil
    yok yok yok   مُتَكَلِّمٌ

    فَعِلَkalıbında bulunan حَسِبَ mazi meçhul fiilin çekimi olmaz!…

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    حَسُِوا حَسِبَا حَسِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    حَسِبْنَ حَسِبَتَا حَسِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْتُمْ حَسِبْتُمَا حَسِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    حَسِبْتُنَّ حَسِبْتُمَا حَسِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْنَا   حَسِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

    Dikkat:

    A-      Fiili maziler –gerek malum ve gerekse meçhul olsunlar- Türkçeye en çok “diligeçmiş zaman” ile bazen de “mişligeçmiş zaman” ile tercüme edilir. Demek oluyor ki, hangisi daha uygun düşerse öyle tercüme edilir. Mesela كَتَبَ : yazdı yahut yazmış, كُتِبَ:yazıldı yahutyazılmış. Fiili maziler bazen de “dua kipi” anlamında gelir. Mesela رَحِمَ اللهُ : Allah rahmet etsin, قَتَلَ اللهُ : Allah öldürsün.

    كَتَبَ : yazdı yahut yazmış

    كُتِبَ : yazıldı yahut yazılmış

    رَحِمَ اللهُ : Allah rahmet etsin

    قَتَلَ اللهُ : Allah öldürsün

    B-      Fiili mazinin başına olumsuzluk edatı denilen مَا yahut لاَ gelirse, Türkçeye “diligeçmiş” veya “mişligeçmiş” zamanın olumsuzu ile tercüme edilir. Mesela: مَا كَتَبَ: yazmadı yahut yazmamış, مَا كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış, لاَ كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış, لاَ كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış.

    مَا كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış

    مَا كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış

    لاَ كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış

    لاَ كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış

    Not: مَا ile لاَharflerinin çekimde hiçbir değişiklik yapmadan fiili mazinin her çekiminin başına geçebilir. Ancak mazi menfinin مَا ile kullanılması daha çoktur.

    Dikkat:

    Ancak harfi cer veya zarf vasıtasıyla lazım fiillerden de meçhul yapılabilir. Örnek: غُشِىَ عَلَيْهِ (bayıldı),ذُهِبَ مَعَهُ (onunla gidildi) gibi.

    a)     Harfi cer vasıtasıyla lazım fiilin çekimi:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    غُشِىَ عَلَيْهِمْ غُشِىَ عَلَيْهِمَا غُشِىَ عَلَيْهِ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    غُشِىَ عَلَيْهِنَّ غُشِىَ عَلَيْهِمَا غُشِىَ عَلَيْهَا مُؤَنَّثٌ Dişil
    غُشِىَ عَلَيْكُمْ غُشِىَ عَلَيْكُمَا غُشِىَ عَلَيْكَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    غُشِىَ عَلَيْكُنَّ غُشِىَ عَلَيْكُمَا غُشِىَ عَلَيْكِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    غُشِىَ عَلَيْنَا   غُشِىَ عَلَىَّ   مُتَكَلِّمٌ

    b)     Zarf vasıtasıyla lazım fiilin çekimi de şöyledir:

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ذُهِبَ مَعَهُمْ ذُهِبَ مَعَهُمَا ذُهِبَ مَعَهُ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ذُهِبَ مَعَهُنَّ ذُهِبَ مَعَهُمَا ذُهِبَ مَعَهَا مُؤَنَّثٌ Dişil
    ذُهِبَ مَعَكُمْ ذُهِبَ مَعَكُمَا ذُهِبَ مَعَكَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ذُهِبَ مَعَكُنَّ ذُهِبَ مَعَكُمَا ذُهِبَ مَعَكِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ذُهِبَ مَعَنَا   ذُهِبَ مَعِى   مُتَكَلِّمٌ

     

  • Şemsi ve Kameri Harfler

    Şemsi ve Kameri Harfler

    KAMERİ HARFLER

    Bir kelimenin başında aşağıdaki cümlenin bütününde yer alan 14 harften biri bulunursa kendisiyle birleşen اَلْ  takısının lâmı cezimli (لْ) okunur.

    أَبْغِ حَجَّكَ وَ خَفْ عَقِيمَهُ

    Örnekleri:                                                  

     

    Nekre

    Ma’rife

     

     

    Nekre

    Ma’rife

     

    أَ

    أَذاَنٌ

    اَلْأَذاَنُ

    ezan

    خ

    خُبْزٌ

    اَلْخُبْزُ

    ekmek

    ب

    َبيْتٌ

    اَلْبَيْتُ

    ev

    ف

    فَرَسٌ

    اَلْفَرَسُ

    kısrak

    غ

    غَنِيٌّ

    اَلْغَنِيُّ

    zengin

    ع

    عَرَبِيَّةٌ

    اَلْعَرَبِيَّةُ

    Arapça

    ح

    حَجٌّ

    اَلْحَجُّ

    hac

    ق

    قَمَرٌ

    اَلْقَمَرُ

    ay

    ج

    جَارٌ

    اَلْجَارُ

    komşu

    ي

    يَوْمٌ

    اَلْيَوْمُ

    gün

    ك

    كَاتِبٌ

    اَلْكَاتِبُ

    katip

    م

    مَوْتٌ

    اَلْمَوْتُ

    ölüm

    و

    وَطَنٌ

    اَلْوَطَنُ

    vatan

    ه

    هِجْرَةٌ

    اَلْهِجْرَةُ

    hicret

     

    ŞEMSİ HARFLER 

    Arapça’nın geriye kalan diğer harfleri de şemsî harflerdir. اَلْ  takısından sonra gelen kelime bu harflerden biriyle başlarsa اَلْ  takısının lâmı  (ل) okunmaz, yanındaki harf şeddelenir. Fakat okunmasa bile اَل takısı gene de yazılır. Örnekleri:

     

    Nekre

    Ma’rife

     

     

    Nekre

    Ma’rife

     

    ت

    تِلْميِذٌ اَلتِّلْميِذُ öğrenci

    ث

    ثَوْبٌ

    اَلثَّوْبُ

    elbise

    د

    دِينٌ

    اَلدِّينُ

    din

    ذ

    ذِئْبٌ

    اَلذِّئْبُ

    kurt

    ز

    زَمَانٌ

    اَلزَّمَانُ

    zaman

    ر

    رَجُلٌ

    اَلرَّجُلُ

    adam

    س

    سُورَةٌ

    اَلسُّورَةُ

    sûre

    ش

    شَجَرَةٌ

    اَلشَّجَرَةُ

    ağaç

    ص

    صَديِقَةٌ

    اَلصَّديِقَةُ

    kız arkadaş

    ط

    طَائِرَةٌ

    اَلطَّائِرَةُ

    uçak

    ض

    ضَلاَلَةٌ

    اَلضَّلاَلَةُ

    dalâlet, sapıklık

    ظ

    ظَاهِرٌ

    اَلظَّاهِرُ

    zahir, açık

    ن

    نَارٌ

    اَلنَّارُ

    ateş

    ل

    لَيْلٌ

    اَللَّيْلُ

    gece

    ش

    شَمْسٌ

    اَلشَّمْسُ

    güneş

     

     

     

     

           

     

     

    Kamerî ve Şemsî harfler

    Arap alfabesinde harfler iki çeşittir: 1- Kamerî harfler 2- Şemsî harfler.

    28 harfin 14 tanesi Kamerî, 14 tanesi de Şemsî harflerdir. Harflerin bu şekilde adlarının bilinmesi, isim cinsi kelimelerde kelimenin başına harf-i tarif denen “el” ( ال ) takısı geldiğinde, “lam”ın ( ل ) okunup okunmayacağını belirler. Kameri harfler ile başlayan bir ismin başına “el” ( ال ) takısı geldiğinde, “lam” ( ل ) cezimlenmek suretiyle açığa çıkarılır. Yani “lam” okunur.

    اَلْحَمْدُ ، اَلْكَافِرُونَ ، اَلْوَسْوَاسُ ، اَلْعَصْرُ  kelimelerinde olduğu gibi, “lam” harfi cezimlenerek okunur.

    Kameri harfler şunlardır:

    ا ، ب ، ج ، ح ، خ ، ع ، غ ، فَ ، قَ ، كَ ، م ، وَ ، ه ، ى

    Bu harfleri kolay ezberlemek için, bu harflerden şu iki cümle oluşturulmuştur:

    اَبْغِ حَجَّكَ وَ خَفْ عَقِيمَهُ

    Şemsi harfler şu harflerdir:

    تَ ، ث ، د ، ذ ، ر ، ز ، س ، ش ، ص ، ض ، ط ، ظ ، ل ، ن

    Şemsî harfler ile başlayan bir ismin başına “el” ( ال )  takısı geldiğinde, “lam” ( ل )  okunmadan direk kelimenin ilk harfi olan Şemsî harfe geçilir. Şemsî harfin üzerine şedde konur.

    اَلشَّمْسُ ، اَلنَّاسُ ، اَلرَّحِيمُ ، اَلتَّوَّابُ ، اَلرِّزْقُ  kelimelerinde olduğu gibi, “lam” harfi okunmayarak, kendinden sonra gelen harf şeddeli şekilde okunur.

    Ayrıca başında elif-lam takısı bulunan isimlerin sonundaki tenvin kalkar.

     

     

    Kameri harfler اَلْحُـرُوْفُ الْقَمَـرِيَّةُ : el-hurûfu’l-Qameriyye  (ب ج ح خ ع غ ف ق ك م و هـ ىا) ile Şemsi harfler اَلْحُـرُوْفُ الشَّمْسِـيَّةُ : el-hurûfu’ş-Şemsiyye (ت ث د ذ ر ز س ش ص ض ط ظ ل ن) arasında fark okunuştaki ufak ayrıntıdır. 

     
     
     

    –  الْقَمَـرِيَّةُ kelimesindeki الْ takısı okunurken telaffuz ediliyor.

     
     
    – الشَّمْسِـيَّةُ kelimesindeki ال takısı okunurken telaffuz edilmiyor.
     
     
     Arapça alfabesinin yarısı (14 tane) kameri harftir, diğer yarısı (14 tanesi) şemsi harftir.
     
     
    – 14 tane kameri harfin başına الْ elif-lam takısı geldiğinde bu elif-lam telaffuz edilir.
    Örnek: الْقَمَـرِيَّةُ al-kameriyye
     
     
    – 14 tane şemsi harfin başına ال elif-lam takısı geldiğinde bu elif-lam telaffuz edilmez.
    Örnek: الشَّمْسِـيَّةُ  aş-şemsiyye
     
     
    – اَلْحُـرُوْفُ الْقَمَـرِيَّةُ : el-hurûfu’l-Qameriyye
     
    (1) أ : اَلْاَبُ = el-ebu = baba 
    (2) ب : اَلْبَابُ = el-bâbu = kapı 
    (3) ج : اَلْجَنَّـةُ = el-cennetu = cennet 
    (4) ح : اَلْحِمَـارُ = el-himaru = eşek 
    (5) خ : اَلْخُـبْزُ = el-khubszu = ekmek 
    (6) ع : اَلْعَين = el-aynu = göz 
    (7) غ : اَلْغَـدَاءُ = el-ğidau 
    (8 ) ف : اَلْفَـمُ = el-femu = ağız 
    (9) ق : اَلْقَمَـرُ = el-qameru = ay 
    (10) ك : اَلْكَلْـبُ = el-kelbu = köpek 
    (11) م : اَلْمَـاءُ = el-mâu = su 
    (12) و : اَلْوَلَـد = el-veledu = çocuk 
    (13) هـ: اَلْهَـوَاءُ = el-hevâu = hava 
    (14) ى : اَلْيَـدُ = el-yedu = el
     
     
    – اَلْحُـرُوْفُ الشَّمْسِـيَّةُ : el-hurûfu’ş-Şemsiyye
     
    (1) ت : اَلتَّاجِـر = et-tâciru = tüccar
    (2) ث : اَلثَّـوبُ = es-sevbu = elbise 
    (3) د : اَلـدِّيْكُ = ed-dîku = horoz 
    (4) ذ : اَلـذَّهَبُ = ez-zehebu = altın 
    (5) ر : اَلرَّجُـلُ = er-raculu = adam,kişi 
    (6) ز : اَلزَّهْـرَةُ = ez-zehratu = çiçek 
    (7) س : اَلسَّـمَكُ = es-semeku = balık 
    (8 ) ش : اَلشَّـمْسُ = eş-şemsu = güneş 
    (9) ص : اَلصَّـدْرُ = es-sadru = göğüs 
    (10) ض : اَلضَّـيْفُ = ed-dayfu = misafir 
    (11) ط : اَلطَّـالِبُ = et-tâlibu = talebe 
    (12) ظ : اَلظَّهْـرُ = ez-zahru = sırt 
    (13) ل : اَللَّحْـمُ = el-lahmu = et 
    (14) ن : اَلنَّجْـمُ = en-necmu = yıldız

     

  • Harfler Başta Ortada ve Sonda Yazılışları

     Harfler kelime içinde birbirine bitiştirilerek yazıldıkları için başta, ortada ve sonda yazılış şekillerinde kısmen değişiklikler olur. Arapça yazılış kaidelerine göre altı harf kendinden önce gelen harflere bitişirler. Fakat kendinden sonraki harfle birleşmeyip ayrı yazılırlar.  Bunlar ا و د ذ ر ز  harfleridir. Kelime içindeki örnekleri şöyledir:

     

     

    Başta

    Ortada

                        Sonda

    Elif 

    ا أ ء

    اَلْ

    أَكَلَ

    سَأَلَ

    سُئِلَ

    بَدَأَ

    قَرَأَ

     

     

    قاَلَ

    جاَءَ

    كاَنَتاَ

    فَواَكِهَ

    سَمِعْناَ

    وَجَدْناَ

    Vâv

    و

    وَجَبَ

    وُهِبَ

    سَوَدَ

    رُوِيَ

    غَزَوَ

    وَهُوَ

    Dal

    د

    دَخَلَ

    دُفِعَ

    عَدَمَ

    عُدِلَ

    يَجِدُ

    وُلِدَ

    Zel

    ذ

    ذَهَبَ

    ذُكِرَ

    كَذَبَ

    نَذَرَ

    لَوَذَ

    أُخِذَ

    ر

    رُمِزَ

    رَكِبَ

    عُرِضَ

    بَرَدَ

    ذَكَرَ

    بَصَرَ

    Ze

    ز

    زَرَعَ

    زُلِقَ

    وَزَنَ

    رُزِقَ

    رَمَزَ

    كَنَزَ

     Bu altı harfin geriye kalanı kendinden sonraki harfe birleştirilerek yazılır. Toplu halde yazılış örnekleri şöyledir:

     

    Sonda

    Ortada

    Başta

     

     

     

    كَتَبَ

    شَرِبَ

    سَبَقَ

    كَبُرَ

    بَدَأَ

    بَطَلَ

    ببب

    ب

    Be

    نَبَتَ

    سَكَتَ

    كُتِبَ

    هَتَفَ

    تَلِيَ

    تَرَكَ

    تتت

    ت

    Te

    بَعَثَ

    حَدَثَ

    مُثِلَ

    وَثَبَ

    ثَوَبَ

    ثَقُلَ

    ثثث

    ث

    Se

    خَرَجَ

    فَلِجَ

    رَجَعَ

    خَجِلَ

    جَعَلَ

    جَنَحَ

    ججج

    ج

    Cim

    فَلَحَ

    ذُبِحَ

    جَحَدَ

    لَحِمَ

    حَفِظَ

    حَسِبَ

    ححح

    ح

    Ha

    وَبَخَ

    طَبَخَ

    أُخِذَ

    بَخِلَ

    خَرَجَ

    خَلَقَ

    خخخ

    خ

    عَبَسَ

    بَئِسَ

    خُسِرَ

    حَسِبَ

    سَجَدَ

    سَمِعَ

    سسس

    س

    Sin

    غَشَّ

    فَرَشَ

    خَشِيَ

    نَشَطَ

    شَهِدَ

    شَتَمَ

    ششش

    ش

    Şın

    يَقُصُّ

    نَقَصَ

    وَصَلَ

    نُصِرَ

    صَمَدَ

    صَبَحَ

    صصص

    ص

    Sad

    مَرِضَ

    بَغُضَ

    فُضِلَ

    حَضَرَ

    ضَرَبَ

    ضَحِكَ

    ضضض

    ض

    Dat

    نُشِطَ

    بَسَطَ

    قُطِعَ

    لَطَمَ

    طُمِسَ

    طَلَعَ

    ططط

    ط

    حُفِظَ

    غَلِظَ

    عَظُمَ

    نَظَرَ

    ظُفِرَ

    ظَلَمَ

    ظظظ

    ظ

    رُفِعَ

    وَقَعَ

    بَعُدَ

    طَعِمَ

    عَرَفَ

    عَلِمَ

    ععع

    ع

    Ayn

    دُمِغَ

    بَلَغَ

    رَغَدَ

    بَغَرَ

    غَرَقَ

    غُلِبَ

    غغغ

    غ

    Gayn

    خُتِفَ

    عَرَفَ

    قُفِلَ

    شَفِقَ

    فَهِمَ

    فَتَحَ

    ففف

    ف

    Fe

    خُلِقَ

    رُزِقَ

    بَقِيَ

    وَقَبَ

    قَدَرَ

    قَسَمَ

    ققق

    ق

    Kaf

    مَلَكَ

    عَدَكَ

    عَكَسَ

    رَكِبَ

    كُذِبَ

    كَتَبَ

    ككك

    ك

    Kef

    نَزَلَ

    أَمَلَ

    طَلَعَ

    وُلِدَ

    لَمَعَ

    لَعِبَ

    للل

    ل

    Lâm

    لَأَمَ

    دَهِمَ

    أَسْمَرُ

    جَمَعَ

    مَرَجَ

    مَزَحَ

    ممم

    م

    Mim

    أَمِنَ

    وَزَنَ

    كَنَسَ

    مَنَغَ

    نُزِعَ

    نَدِمَ

    ننن

    ن

    Nun

    يَدَهُ

    تَلِهَ

    جَهَدَ

    ظَهَرَ

    هَدَى

    هَجَأَ

    ههه

    ه

    He

    اَيُّ

    دَعِيَ

    بَيَعَ

    كَيَدَ

    يَجِدُ

    يَكاَدُ

    ييي

    ي

    Ye

     

  • Görmez: Mimarlık-Mühendislik Fakülteleri 80 Yıl Camiyi Görmediler

    Cami açılışında konuşma yapan Görmez, cami mimarisi üzerine yapılan tartışmalardan memnun olduğunu belirtti. Görmez, Son zamanlarda çok cami tartışmasına şahit oluyoruz. Ben de mutlu oluyorum. Hamd ediyorum Allah’a, ‘ne güzel’ diyorum. Türkiyemizin bütün yazar çizerleri, düşünürleri, gazetecileri oturmuşlar caminin ruhaniyeti üzerinde kalemlerini oynatıyorlar. Caminin daha güzel olması için eleştiriler yöneltiyorlar. Ne güzel, elhamdülillah. Cami mimarisi üzerinde tartışmalar yapılıyor son zamanlarda dedi.

    Türkiye’de cumhuriyet dönemine özgü bir tane caminin bile yapılmadığını ifade eden Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:”Üniversitelerimiz, üniversitelerimizin mimarlık fakülteleri, mimarlarımız 80 sene camiye küstü. Cumhuriyet dönemine özgü bir tane cami mimarisi ihdas edemediler. Neden ihdas edememişlerdi? Çünkü küsmüşlerdi. Bu konuya küskünler. Ben şimdilerde barışmış kabul ediyorum. Bu inşallah bizi daha güzele daha doğruya yöneltir. Daha güzel camilerin, daha güzel mabetlerin ortaya çıkmasını sağlar”

    Camilere gençlerin çekilmesi gerektiğine de vurgu yapan Görmez,”Asıl olan camiyi imar etmek. İmarı için gençlerimizin camiye kazandırılması gerekiyor. Benim gibi aksakallarını bırakanlar, kusuruma bakmasınlar onlar da genç ama daha da gençleri de camiye bekliyoruz diye konuştu.

    Konuşmaların ardından caminin yapımına katkı sağlayan hayırseverlere plaket verildi.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, ardından Yalova Valisi Esengül Civelek ve diğer protokol üyeleri ile birlikte açılışı yapılan camiyi gezdi.

  • İLAHİYATÇI DEDİĞİN BÖYLE OLUR !

    Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü’nü okumadan evvel kıymet verdiği muhterem bir hocası  “ Oğlum tıp fakültesini kazanan her yüz öğrenciden 90’ı başarılı olur ama ilahiyat fakültesini kazanan her yüz öğrenciden ancak biri gerçek manada ilahiyatçı olur “ dediği yönünde  bir cümle kurdu. Ne kadar güzel bir o kadar da tesirli bir cümleydi bu. Sonra kendimi tarttım bu kefede ve hiç de umulan bir insan olmadığım yönünde kanaat oluştu kendimce. Evet  ilahiyat fakültelerine kayıt yaptıran yada bu fakülteleri kazanan veya mezun olan her insan ilahiyatçı kimliğini kazanamıyordu. Sekülerleşen dünyadan sağ çıkma yarışında bazen başarısız bazen lider çıksa da her birimize lazım olan donanımlar giderek azaldı azaldığı kadar da  önem arzetmeye başladı. Temsil tebliğden evla ise o zaman temsili en üst noktada yaşaması gereken kişiler de ilahiyatçılar ve din görevlileri değil midir?  Aslında ulaşılamayacak  meziyetler değil asgari düzeyde her müslümanın vasıfları olması gereken  şeylerdi hayatıma uygulamam gerektiğini düşündüklerim.  Ama biz ibnu’z-zaman olarak en azından ilahiyatçılarda gördüğümüzde  mutlu olacağımız “işte şimdi tam manasıyla ilahiyatçı oldum”  diyeceğimiz hasletlerdi  bunlar. O zaman ey kardeşim nefsimle beraber dinle , dinle bakalım ki ne zaman hakiki manada bir ilahiyatçı ve mütedeyyin,  ahlaklı bireyler  oluruz ;

     

    -Her şeyden önce enaniyeti bir kenara bırakıp insanlardan bir insan olmayı kabul ettiğimiz zaman

     

    -Bilmediğimiz konuda benim  bu konuda bilgim yok “ bilmiyorum” diyebildiğimiz zaman

     

    -Kur’an ile hemhâl olup her meseleye Kur’an’dan çözümler getirebildiğimiz zaman

     

    -Kur’an-ı Kerimi ramazandan ramazana hatmetmediğimiz,  işimiz düşünce bir ayeti araştırmadığımız zaman

     

    -Kur’anı, Hadisleri  ve dini haşa bir kadavraymış gibi araştırma malzemesi değil  de bir yaşam kaynağı olarak gördüğümüz zaman

     

    -Ömürlerimizi gece ibadetiyle nurlandırdığımız zaman

     

    -Hayatımıza sünneti seniyyeyi rehber aldığımız zaman

     

    -Tefsir ve Hadis külliyatlarını baştan sona tetkik edip bilgiyi amele döktüğümüz  zaman

     

    -Özümüz-sözümüz  , söylemimiz – eylemi miz, hâlimiz  -kâlimiz bir olduğu zaman

     

    -Üzerimize  aldığımız Peygamber vazifesini ne pahasına olursa olsun tam manasıyla ifa ettiğimiz zaman

     

    -Sanaldan cihad etmeyi bırakıp irşad ve tebliğ vazifesini gerçek hayata taşıdığımız zaman

     

    -Nabza göre fetva üretmediğimiz  zaman

     

    -Prof., Doç. , Dr. Müftü vs.  etiketlerini aldıktan sonra “iş bitmiştir” nazarıyla bakıp  makam odamızdaki koltuğa   yapışmadığımız, halkla iç içe olduğumuz zaman

     

    -Seneden seneye Ramazan ayında bilgimizi  dökmediğimiz  zaman

     

    -Gevezeliği bırakıp iş yaptığımız  zaman

     

    -Sabah namazında bir kez bile uykuya yenik düşmediğimiz  zaman

     

    -İslam klasiklerini duyduğumuzda   “o da ne olaki” diye kalakalmadığımız zaman

     

    -Tvlerde yarıçıplak sunucunun dini anlamak için (!) sorduğu sorularına  kalbi kırılmasın diye yamuk yumuk cevap vermediğimiz  zaman

     

    -İlimden önce edeple ,ahlaki erdemlerle bezendiğimiz  zaman

     

    -Sadece kitap okumanın ilim için yeterli olmayacağını iyi insanlardan,  kâmil mürşidlerden de feyiz alınması gerektiğini idrak ettiğimiz  zaman

     

    -Bilginin yanında aksiyonu yani iman ve salih amel kardeşliğini hayatlarımıza uygulamayı  başardığımız zaman

     

    -Hocasının ve büyüklerinin karşısında bacak bacak üstüne atıp ders dinlemediğimiz , sigaramızın dumanını hocamıza üflemediğimiz  zaman

     

    -Karşı cinsle münasebette  ölçüyü koruyabildiğimiz  zaman ,

     

    -Mezhep ayrımı yapmadan dini herkese olduğu gibi aktardığımız zaman

     

    – Irkları , milletleri kabul ettikten sonra ırkçılık ve milliyetçilik hastalığına bulaşmadığımız zaman

     

    -Tesettürümüzü  zamana göre değil Kur’an’a göre tanzim ettiğimiz zaman

     

    -Desinler diye iş yapmadığımız zaman

     

    -“Bence , bana göre” demeyi bıraktığımız zaman

     

    -En basit ilmihal sorularında bile afallamadığımız zaman

     

    -Din sömürgeni ve kemirgeni olmadığımız zaman

     

    -Dini kendi çıkarlarımıza alet edip popüler olmak için kullanmadığımız zaman

     

    -Her güne tebliğ   yapma ve irşad etme heyecanıyla uyandığımız zaman

     

    -Gece başımızı yastığa  koyduğumuzda “Bugün ALLAH için ne yaptım” diye nefisimizi  muahasebeye bihakkın çektiğimiz  zaman

     

    -Hayırda öncü olmak için yarıştığımız  zaman

     

    – “Hocanın dediğini yap yaptığını yapma” safsatasını yıktığımız zaman

     

    -Karşılıksız iyilik yaptığımız  zaman

     

    – Sorulan her soruya cevap vermek için ağzımıza  kira istermiş gibi eveleyip gevelemediğimiz  zaman

     

    -Bin bilsek de bir bilene danışmayı kendimize düstur ettiğimiz  zaman

     

    -Riya ve gösterişten sıyrılıp ALLAH rızası için iş yaptığımız zaman

     

    -Tarihimize , ecdadımıza  ve  kültürümüze  yabancılaşmadığımız  zaman

     

    -Lüksten , israftan , safahatten nefret ettiğimiz  zaman

     

    -Ukbayı  ,dünyaya tercih ettiğimiz  zaman

     

    -Ne dünyamıza  ne de ahretimize  faydası olmayan şeylerden –malayaniyattan- yüz çevirdiğimiz  zaman

     

    – Muhlis, mûti, muttaki, münib, muhsin, mütevekkil, mustağfir, munfik, taib , abid, şakir ,zakir, hafız mücahid , muksit, raşid, kâri ,  zahid , mütevekkil olduğumuz zaman kısacası etiketten çıkıp tam manasıyla İslam ahlakıyla ahlaklandığımız zaman  işte o zaman hakiki manada ilahiyatçı vasfını ondan da öte mü’min vasfını alacağız.

      İlahiyatçılar bir lokomotiftir  onlar nereye giderse mütedeyyin olsun olmasın  toplum da oraya gidecektir. Beyin ve kalp nereyi işaret ederse bedenin diğer azaları oraya yönelir. Bayezid-i Bistâmî ‘nin hayatından hayatımıza uyarlayacağımız güzel bir kıssa bize ders verir niteliktedir.  “Bayezid-i Bistâmî Hazretleri zamanında, ateşe tapan biri vardı. Birgün îmânlı bir kişi, ona dedi ki:

    «– Ne olur, müslüman olsan da selâmete ersen; şeref ve ulu­luk elde etsen…»

    Ateşe tapan kişi de şu cevabı verdi:

    «– Ey benim kurtuluşa ermemi murâd eden kişi! Her ne kadar ağzımda sağlam bir mühür varsa da, yani îmânımı açıkça söyleyemiyorsam da, gizliden gizliye ben Bâyezîd’in îmânına inanıyorum. Çünkü onda bambaşka bir güzellik ve derinlik var. Ben henüz dine, îmâna tam gönül vermiş değilim, ama onun îmânındaki yüceliğe hayrânım. O; herkesten farklı, zarîf, ince ruhlu, latîf, nûrlu, çok yüce bir numûne insan.
    Yok eğer beni dâvet ettiğin îmân, sizin îmânınız ise, ben o îmânda yokum… Zîrâ benim sizdeki îmâna ne meylim var, ne de isteğim var. Çünkü bir kimsenin gönlünde îmân etmeye yüzlerce meyil olsa da îmâna gelmek is­tese, sizin sertlik ve katılığınızdan dolayı kaskatı kesilir; soğur. Artık onda îmân etme istek ve meyli de zaafa uğrar. Zîrâ o, sizde İslâm nâmına mânâsı olmayan bir isim ve âdeta kuru bir marka görmüş olur. Bu hâl; susuz çöllere, gül, meyve-sebze yetiştirecek münbit bir arazî gözüyle bakmak kadar acaip ve mânâsızdır…

    Benim görebildiğim kadarıyla îmânın bütün câzibe ve nûrâniyeti Bayezid’in îmânında var. Onun îmânının bir zerresi, bir katreye damlasa, o, bir ummân hâline döner.

    Sizin îmânınız ise, kabukta kaldığı için riyâ ve gösterişin esaretine girmiş. Gelip geçici bir inanç, çirkin sesli ve ruhsuz bir müezzin gibidir ki, sevdireceği yerde uzaklaştırır. Yâni sizin îmânınız, gül bahçesine girse, güllere diken olup onları kurutur.

    Fakat Bayezid hazretlerinin îmân güneşi, o mübarek rûhunun feyiz semâsından doğar da bu âlemde parlarsa, bu değersiz dünya, ta yerin dibine kadar zümrüt kesilir, cennete döner; müminlerin gönül dünyaları da feyz menbaı olur. Onun için Bayezid’in îmânı ve sıdkı, benim gönlümde ve canımda îmâna karşı tarifsiz bir derinlik, iştiyak ve hasret­ler uyandırdı…»”

    Dini, İslamı , ahlakı telkin edecek kişinin taşıdığı misyonun önemine vurgu yapan  ve bir ateşgedânın ağzından ne muhteşem cümleler. ALLAH cc İsra suresinin 84. Ayet-i kerimesinde ;   Kul kullun ya’melu alâ şâkiletih…”De ki  Herkes kendi mizaç meşreb ve yaratılışına , benimsediği hayat tarzına göre , bilinçli , amaçla örtüşen niyete dayalı ameller işleyerek bir ömür geçirir..” buyurur. Bizim de mü’min olarak en büyük gayemiz Rasulullah (sav )’e uygun bir hayat tarzı yaşamak Kur’an ahlâkıyla ahlâklanmak iman ihlas ve takvâ yolunda ümmet-i Muhammed’e rehber olmalıdır. Rabbimiz cümlemizi kalıbımızın adamı yapsın.

     
  • Diyanet Cezaevi ve Hastanelerde Din Hizmetine Hazırlanıyor

     

     

    Diyanet İşleri Başkanlığı, etkin hizmet vermek için 2012’nin ikinci dönemine ilişkin planlama hazırladı. Bunden böyle Diyanet, hastanelerde ve cezaevlerinde din hizmeti verebilecek.

    Bu kapsamda etkin hizmet sunabilmek amacıyla Sağlık Bakanlığı ile bir protokol imzalayacak. İbadet için camilere gidemeyecek kesimlere, din görevlileri ulaşacak.

    Cezaevilerinde Kur’an Eğitimi

    Diyanet, cezaevleri için de özel çalışmalar gerçekleştirecek. Bu çerçevede başta cezaevleri olmak üzere vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik Kur’an öğretim programları hazırlanacak. Ayrıca cezaevlerinde din hizmeti veren cezaevi vaizleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı personeline Adalet Bakanlığı ile işbirliği yapılarak hizmet içi eğitim kursu da verilecek.

    Hizmetlerini çeşitlendirme kararı alan Diyanet, şehirlerin uygun yerlerindeki camilerde ve diyanet’in hizmet binalarında okuma salonları da açacak. 2013 yılına yönelik Diyanet takvimi ve süreli yayınların (Diyanet dergisi gibi) tirajının artırılması amacıyla reklam ve tanıtım çalışmaları yapılacak.

    Medyada yer alan dini programlarda Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcilerinin sık sık yer alması ve Başkanlık görüşlerinin yansıması sağlanacak. Hizmet ve faaliyetlerin daha geniş toplum kesimlerine ulaştırılması amacıyla sosyal medyayı etkin kullanma kararı alan Diyanet, Facebook ve Twitter’dan da yararlanacak.

  • 2013 yılında da yeterlilik sınavı yapılacak

     2013 yılında da yeterlilik sınavı yapılacak

    Dinihaberler sitesinin haberine göre 2013 yılında da yeterlilik sınavı yapılacak

    Haber merkezinin edindiği bilgiye göre 2013 yılında da yeterlik sınavlarının yapılacağı öğrenildi. Diyanet’in 2013 yılı sınav takvimi doğrultusunda Şubat-Mart ayı içerisinde yapılması beklenilen sınav başvuruları için Diyanet İşleri Başkanlığı ve EĞİTEK arasında protokol yapılacağı edinilen bilgiler arasında bulunmaktadır. 

    Yeterlilik sınavı girmek isteyenler için, yeterlilik başvuru tarihi EĞİTEK ile yapılacak görüşmelerden sonra olacağı öğrenilirken Sınava girmek isteyenler şimdiden çalışmalara başlarsa, önümüzdeki yılın şubat ayına güçlü bilgilerle girmiş olacaktır. Yeterlik sınavına girmek isteyenlerin bu konudaki haber ve duyuruları taklip etmeleri gerekir.

  • Hatipoğlu:Teröre karşı inadına İslam kardeşliği

    Bu binanın kurulmasındaki en güçlü unsur hiç şüphe yok ki inen Kur’an ayetleriydi. Toplumu vahiy düzeltti, Hz. Peygamber (sav) idare etti. 
    İlk iki halifeden sonra birlik zedelendi. Çünkü yabancı unsurlar – yeni müslümanlar – Medine’de ve diğer şehirlerde temiz yapıyı bulandırdılar. Safiyeti bozdular. Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra da bir türlü esenlik gelmedi. İç çatışmalar, kaos ve fitne vahyin kurduğu birliği bozdu. 
    Peki Hz. Peygamber (sav) bu yapıyı nasıl sağladı? Daha doğrusu bir ülkenin halkının İslam beldesinin iyi olması yetiyor mu? Dışardan fitne gelmiyorsa, kirli eller fitneyi tetiklemiyorsa evet. Ama orada başka şerler varsa o zaman tedbir de farklılaşır. 

    Ensar – Muhacir birlikteliği 
    Mekkeliler ve Medineliler farklı iki halktı. Adetleri, gelenekleri, yapıları hayli farklıydı. Hz. Peygamber bu iki kavmin farklılığını arada ‘ailesel bağlar’ kurarark aştı. Kardeş aileler oluşturdu. Her Medineli’ye bir Mekke’li arkadaş, Mekke’li aile götürdü. 

    Mekkeliler bu ‘kardeş aile’ yapısına ihanet etmediler. Medineliler de kardeşlerinden bir şey esirgemediler. Hayatlarının sonuna kadar kardeş aile sistemi devam etti. 

    EVS – Hazrec barışı 
    Medine’li iki kabile arasında tarihsel bir kavga vardı. Evs ve Hazrec iki düşman aşiret havasındalardı. Medine’nin ilerki yıllarında bile bu zor aşıldı. Hz. Peygamber bu asırlık kavgayı da bitirdi. Birebir görüşerek. Aradaki evlilik bağlarını güçlendirerek. 

    Dini bilinç yükselirse 
    Yakın coğrafyamızdaki savaşlar, katliamlar gösteriyor ki artık mezhepsel hassasiyetler, din hassasiyetinin üzerinde seyrediyor. Mezhebi için kendi dinine! Mensup rakibini öldürüyor. Veya sırf kendi mezhebinden değil diye mazluma yapılan zulme göz yumuyor. Manzara bu. 

    Bilinç yüzdesinin yükseltilmesi gerekiyor. Bu sadece bizim değil, bütün islam aleminin ihtiyacıdır. 
    Bizim yeniden oturup bu en yüce ortak paydayı gözden geçirmemiz lazım. Bunun ırklardan, mezheplerden, meşreplerden, aşiretlerden, siyasi tercihlerden, politik manevralardan daha hayati ve lazım olduğunu anlatmamız lazım. 
    Bu lazım olan şey; diyanetin de, başka kurumların da boyutunu aşar. Burada herkes olmalı. Her cemaat, her inanan, her vicdanlı, her insan olan, her merhameti olan, her anne olan, her evşladını düşünen, velhasıl halkın tümü olmalı. Halk olmalı, çünkü bu terörü halk oluşturmadı ama bu terörü halk bitirir. 
    Bunu unutmamak lazım. Düne kadar aşiretini, ırkını inancının altında sayan insanlar vardı. Ama bugün ise bazı insanlar vardır ki bunlar ciddi bir yekun oluşturuyor ve büyük bir kalabalığa ulaşmış durumdalar. Bu insanlar ırkını, dilini, aşiretini mezhebinini ,meşrebini dininin önünde sayıyor. Din kardeşliğine değil, ırk, aşiret, kavmiyet, vs hassasiyetini inancının önüne koymuş durumda. Elbet halkın ekserisi böyle değil. Ama bunu temsil eden bir kalabalık var ve bu kalabalık dine karşı kendince argümanlar oluşturmuş ve gardını almıştır. Bunu görmek lazım. 

    Kalp ıslah olmadan beden düzelmez 
    Bu kalabalığın nerede olduğu, adının ne olduğu önemli değil. Peki bu kalabalık kaybedilmiş bir kalabalık mı? Elbette ki hayır. Üstü küllenmiş. Samimiyet gördüğünde geri döner. Sevgi gördüğünde, şapkasını önüne alır düşünür. Çünkü o da tedirgin, o da tereddütlü. Çünkü onun da canı yanıyor. Bizim problemi çözerken, Hz. Ömer’in de dediği gibi ‘içimizi ıslah etmemiz’ lazım. O düzelmedikçe bir şey düzeltemeyiz. Düşmüşe, yanlış düşünene, yanlışa sapmışa el atılmalı. 

    Padişah ve genç çocuk örneği 
    Tasavvufun büyüklerinden Abdullah Dehlevi hazretleri garip ve manidar bir hikaye anlatır; 

    Padişahın biri hastalanır. Doktorlar çare bulamazlar. Derler ki, şu özellikte bir genç çocuk bulunup katledilecek. Onun kanıyla tedavi olacaksınız. Padişah şeyhülislamdan fetva ister. O da umumun – genelin – menfaati için çocuğun katline fetva verir. Sonunda bu özellikte bir çocuk bulurlar. Baba ve annesini de büyük paralarla razı ederler. Çocuk getirilir. Öldürülecek. Divana gelen çocuk gülmeye başlar. 
    Padişah garipser. Der ki çocuğa; birazdan öleceksin. Neden gülüyorsun? Çocuk kendisinden beklenmeyecek olgunlukta şöyle cevap verir; ben neden gülmeyeyim ki? Halimi görüyorsun. Bir çocuk bir tecavüze uğrarsa anne ve babasına kaçar. Görüyorum ki benim annem ve babam beni satmışlar. 
    Sonra şeyhülislama – ulemaya – koşar. Görüyorum ki ulema da benim katlime fetva vermiş. En son da padişaha koşar. Başka çaresi kalmamıştır. Ama bakıyorum ki padişah da kendi hayatı için benim kanımı heder etmeye hazır. Yapacak birşeyim kalmadı. Sizin bu halinize gülüyorum. 
    Padişah bu sözlerden etkilenir. Ben ölsem de bu çocuğun kanı akmayacak der. Çocuğa para ödeyerek gönderir. Kendisi de Allah’ın lütfuyla şifa bulur. 
    Şah Abdullah Dehlevi bu olaydaki çocuğu İslam olarak tanımlar ve yorumlar. Çağına göre yorumlar. Bugün, çocukla temsil edilen dindir, islam kardeşliğidir. Çocuğun kanına ihtiyaç duyanlar ise emperyalist güçlerdir. Silah tüccarlarıdır. Müslüman kanından nemalananlardır. Padişah işte bu şer güçlerdir. 
    Çocuğun baba ve annesi kendi ülkelerini kana bulayan, insanlarını öldüren, insan hayatını hiçe sayan ve ülkelerini geri bırakan çağdaş ve sözde islam liderleridir. 
    Ulema da bütün bunlara sessiz kalan insanlardır. Menfaatini dini haline getiren sahte davetçilerdir. Şuna inanmamız ve inandırmamız lazım ki; bize en şiddetli düşmanlığı yapanı dahi sahile çıkaracak olan biziz. İnsanımızı kazanarak yanlışlık ve şer içinde olanları mağlup edebiliriz. 
    Not: Bu vesile ile hem Gaziantep’te ve hem de Uludere’de kazada hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyorum.

    ***
    Sorular
     1- Şehitler nerdeler, nasıllar o âlemde?
    Şehitler nerede, nasıldır cümlesiyle ifade ettiğiniz sorunuzu Bakara suresinin 154. ayetiyle Ali İmran suresinin 169-170. ayetleri açıklamakta, onların gerçekte ölmedikleri vurgulanmaktadır. Zira ölüm denilen hakikatin ruha değil bedene geldiği, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra ölmeyeceği Allah’a imanı olanlar için bilinen bir gerçektir. Şehitlerin Allah rızası için canını feda etmeleri ve Allah indinde büyük nimetler görmekte olmaları, ilahi bir takdir ve lütuftur. Dünyamızda yaşayan yığın yığın insanlar ne şekilde olursa olsun bu dünyada yaşamayı gaye edinip onu elden çıkarmamak için çoğu zaman insanlıkla bağdaşmayacak düşük yaşantılara ve zillete katlanmayı kabullenirken, yüce bir gaye uğruna en değerli varlıkları olan hayatlarını feda eden yüksek ruhlu şehitlerimiz, Allah nezdindeki ulvi yaşantıya öncelikle layıktırlar.
     2- Zina yapan kişi ne yapmalıdır?
    İslam dininde kesin olarak yasaklanmış büyük günahlardan birisi de zinadır. Zina fiili öteden beri ahlak ve hukuk düzenlerinin ve aile yuvalarının yıkılmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (İsra 32) buyurulmaktadır. Zina eden kimse derhal tövbe etmeli, Yüce Allah’tan af dileyip günahının bağışlanmasını istemelidir. Dinimiz, kişilerin cinsel ihtiyaçlarının meşru bir şekilde giderilmesini öngörmektedir. Cinsi ihtiyacın giderilmesinin meşru yolu evlenmektir.

     3- Ötanazi dinen yasak mı
    İslam dinine göre kişinin kendi canına kıyması (intihar) yasak olduğu gibi, tıbbi verilere göre yaşama ümidi kalmamış veya şiddetli acılar hisseden bir insanın yaşamına bir başkasının eliyle son verilmesi talebi olan ötanazi de yasaktır. Zira son saniyede bile herhangi bir tedavi gelişebilir. Hayattan ümit kesmek doğru değildir. 

     4- Kadınların özel hallerinde (âdet ve loğusalık) yapamayacakları şeyler nelerdir? Kadınlar regl (hayız) ve loğusalık hallerinde, cinsel ilişkide bulunamaz (Bakara 2/222), namaz kılmaz, oruç tutmazlar (Buhari, hayz 1; Müslim, hayz 14-15). Bu konuda müçtehitler görüş birliği içindedirler. Kadınlar regl (hayız) ve loğusalık hallerinde kılmadıkları namazları daha sonra kaza etmez, ancak oruçları kaza ederler. Kadınların bu hallerinde, namaz ve oruçtan muaf tutulmaları, onların pis olmalarından değil, psikolojik ve fizyolojik yüklerini hafifletme amacına yöneliktir. Diğer taraftan kadınlar, bu hallerinde müçtehitlerin büyük çoğunluğuna göre Kâbe’yi tavaf edemezler. İslam, kadını bu durumda manen ve maddeten temiz ve duru kabul eder. Ancak ibadet konusunda yükümlü kılmak istemez, rahatlatmak ister.
    ***
    Bir dua 
    Ey Rabbim! Ey daima diri olan ve kainatı ayakta tutan! Ey semaları ve arzı bütün güzellikleriyle yaratan! Ey celal ve ikram sahibi Allah! Bizi, sana layık bir ibadete muvaffak eyle! Bizi istikametten ayırma! Sahabenin batıni ve zahıri amelleriyle bizi faydalandır. Dünya ve ahirette onların şefaatlerinden bizi mahrum eyleme. Bizi onlarla haşreyle. Onların yol ve muhabbetinde bizi sabit kıl. Onların ahlakından bizi ayırma. Amin. 

    ***
    Bir hadis
    Resulullah (sav) şöyle buyurdu; “Bizden başkasına benzeyen, bizden değildir. Yahudiler’e ve Hristiyanlar’a benzemeyin!” (Albani Sahihu’l-Cami 5434) 
     
    Nihat Hatipoğlu
    Sabah
  • 2012-2013 İlahiyat Fakültesi Taban Puanları

    Taban puanlar göz önüne alındığında özel üniversitelerinde ilk sıralarda yer almaya başladığını görüyoruz. Özellikle de burslu kontejanları öne çıkıyor ancak bu tercih döneminde de özel üniversitelerin sınırlı burslu kontenjanlarından sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin (ingilizce ve normal bölümleriyle) en önde olduğunu görüyoruz. Marmara İlahiyat’ın ardından ise yine İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesini görüyoruz. 

    Özel üniversitelerde de ilahiyat fakültelerinin açılmaya başlaması taban puan sıralamasında farklı durumlar ortaya çıkarmış gözüküyor. Fatih üniversitesinin Tam Burslu tercih seçeneği en üst sırada yer alıyor. Bu tercihin kontenjanı ise  “6” kişilik bir kontenjan. % 50 burslu tercihine ise “5” kontenjan ayrılmış. Bu tercih seçenekleri sıralamada sapma gibi gözükse de önceki senelerden de bildiğimiz Marmara , İstanbul, Ankara, Konya, Uludağ  sıralaması gözüküyor.

    Bunlara ek olarak bu sıralamadan sonra Yalova İlahiyatı görüyoruz. Yeni kurulmuş bir fakülte olmasına rağmen Yalova İlahiyat Vakfı’nın da desteğiyle fakülteyi tercih eden öğrencilere göz ardı edilemeyecek burs imkanları sağladığını duyurmuştu. Bu burs imkanlarının fakülteyi tercih sırasında bu sıraya taşıdığını söylemek güç olmaz.

    Bu sene en yüksek puanla yerleşilen fakülte ise 526,59485 puanla Marmara İlahiyat Fakültesi oldu.  

    Taban puanı düşük olan fakültelerin ise doğu illerimizde yer alan ilahiyat fakülteleri yer alıyorlar.

     

    2012-2013 yerleştirme sonuçlarına göre İlahiyat Bölümü olan üniversitelerin taban ve tavan puanları, kontenjanları

     

    Üniversite Adı Programın Adı Puan Türü Kont. En Küçük Puanı En Büyük Puanı
    Fatih Üni. İlahiyat Fakültesi (Tam Burslu) YGS-4 6 467,36515 477,53812
    Marmara Üni. İlahiyat (İngilizce) YGS-4 31 448,23325 491,10177
    Fatih Üni. İlahiyat Fakültesi (%50 Burslu) YGS-4 5 447,73666 463,23920
    Marmara Üni. İlahiyat YGS-4 205 428,79376 526,59485
    İstanbul Üni. İlahiyat (İngilizce) YGS-4 52 420,15423 460,80347
    Ankara Üni. İlahiyat (İngilizce) YGS-4 31 415,66995 481,05208
    İstanbul Üni. İlahiyat YGS-4 185 411,09644 472,67097
    Nec. Erbakan Üni. İlahiyat YGS-4 154 406,55702 478,96430
    Marmara Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 205 400,17826 431,56598
    Uludağ Üni. İlahiyat YGS-4 205 398,24203 462,38748
    Yalova Üni. İlahiyat (Arapça) YGS-4 62 395,73032 470,00960
    Ankara Üni. İlahiyat YGS-4 205 393,89190 498,04733
    İstanbul Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 185 391,42416 426,76443
    Sakarya Üni. İlahiyat YGS-4 123 388,93831 497,31240
    Erciyes Üni. İlahiyat YGS-4 205 383,09246 510,17957
    Osmangazi Üni. İlahiyat YGS-4 67 381,34610 430,22399
    Nec. Erbakan Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 154 380,87716 437,30367
    19 Mayıs Üni. İlahiyat YGS-4 154 378,08332 494,09517
    Uludağ Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 205 377,79420 449,45415
    Dokuz Eylül Üni. İlahiyat YGS-4 205 376,55398 463,77444
    Karadeniz Tek. Ü. İlahiyat Fakültesi YGS-4 72 375,09446 441,12605
    Çukurova Üni. İlahiyat YGS-4 103 374,95338 452,45588
    Sakarya Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 123 374,33431 426,26418
    Gaziantep Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 72 373,12109 445,57950
    Akdeniz Üni. İlahiyat YGS-4 62 373,04156 435,12778
    Süleyman Demirel İlahiyat Fakültesi YGS-4 154 370,40543 425,71228
    18 Mart Üni. İlahiyat YGS-4 154 369,81646 409,02156
    Karabük Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 72 369,43604 454,56108
    Osmangazi Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 67 368,29763 382,50999
    Hitit Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 129 367,11889 414,33160
    İnönü Üni. İlahiyat YGS-4 154 366,44599 418,59016
    RTE Üniversitesi İlahiyat YGS-4 103 366,09734 481,01662
    Fatih Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 49 364,57857 430,83057
    Erciyes Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 205 364,05880 417,96105
    Atatürk Üni. İlahiyat YGS-4 257 363,60510 438,88218
    Harran Üni. İlahiyat YGS-4 123 363,49293 446,84684
    Bozok Üni. İlahiyat YGS-4 62 362,81398 382,86898
    Fırat Üni. İlahiyat YGS-4 103 362,72329 405,71827
    Dokuz Eylül Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 205 362,69564 439,09874
    19 Mayıs Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 154 361,61289 389,27917
    Erzincan Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 77 360,95988 428,96943
    Dicle Üni. İlahiyat YGS-4 216 360,94907 477,71438
    Karadeniz Tek. Ü. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 72 360,69790 429,01857
    Süleyman Demirel İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 154 359,85899 425,55579
    Gümüşhane Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 82 359,82752 388,99581
    18 Mart Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 154 359,65736 393,86188
    Karabük Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 72 358,83542 386,92096
    Çukurova Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 103 357,91641 396,30320
    Hitit Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 129 357,13011 373,55379
    Gaziantep Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 72 356,77657 397,22704
    RTE Üniversitesi İlahiyat (İÖ) YGS-4 103 356,59102 421,94020
    Yüzüncü Yıl Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 154 356,43005 441,81572
    Bingöl Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 82 355,22817 429,00592
    Muş Alparslan Üni. İlahiyat YGS-4 62 354,80212 398,19574
    Atatürk Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 257 354,26426 400,10129
    İnönü Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 154 354,14395 383,40987
    Gümüşhane Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 82 352,61678 376,50845
    Harran Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 123 352,56578 389,88737
    Erzincan Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 77 352,23281 402,61274
    Fırat Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 103 352,12285 374,45592
    Iğdır Üni. İlahiyat YGS-4 103 352,07177 397,25061
    Dicle Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 216 349,99389 437,41526
    Muş Alparslan Üni. İlahiyat YGS-4 62 349,43753 370,43187
    Yüzüncü Yıl Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 154 348,33504 412,11472
    Muş Alparslan Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 62 348,08642 406,00728
    Bingöl Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 82 347,96783 402,22041
    Iğdır Üni. İlahiyat (İÖ) YGS-4 103 347,45965 431,27109
    Şırnak Üni. İlahiyat Fakültesi YGS-4 103 346,43793 380,51235
    Şırnak Üni. İlahiyat Fakültesi (İÖ) YGS-4 103 343,37061 347,59681
    Yakındoğu Üni. İlahiyat Fakültesi (Tam Burslu) YGS-4 60 335,39403 361,61449
  • İstanbuldaki otellere 17 bin Kuran-ı Kerim istediler

     

    İstanbul’daki otellere 17 bin Kuran-ı Kerim

    İstanbul’da faaliyet gösteren turistik oteller, Türkiye Otelciler Birliği’ne (TUROB) başvurarak, İslam ülkeleri ve diğer ülkelerden gelen turistlerin İngilizce tercüme edilmiş Kuranı Kerim talep ettiğini ancak tedarik konusunda sıkıntı yaşadıklarını belirtti. TUROB da otellere yazdığı yazıyla otellerden talep edilen meal sayısını bildirmelerini istedi. 5 yıldızlı otellerin de aralarında yer aldığı çok sayıda otelden 17 bin Kuran-ı Kerim talebi geldi. Turizm müdürlüğüne iletilen konuyla ilgili gerekli hazırlıklar başlatıldı. İstanbul Müftülüğü’nün onayıyla İngilizce tercüme edilmiş 20 bin adet Kuran-ı Kerim basıldı. Arapça ve İngilizce metnin yer aldığı Kuran-ı Kerim çevirileri, talep eden otellere oda sayısı kadar verilecek. Kapaklarına da otelin ismi yazılacak. İstanbul’a son yıllarda gelen turist profilinin değişmesiyle birlikte oteller de altyapılarını yenilemeye başladı. Arap ülkelerinden gelen turistlerin yanı sıra, uzak bölgelerden de gezmeye gelen turistlere göre yeni uygulamalar konuluyor. Yeme, içme konusunda yaşanan değişimlerin ardından yeni bir düzenleme daha yapılacak. Buna göre otellerde çekmece veya dolap içerisinde talep edenin okuyabilmesi için İngilizce tercüme edilmiş Kuran-ı Kerim konulacak.

    MÜŞTERİLER İSTEDİ

    Otel müşterilerinden gelen talepler doğrultusunda TUROB’a sunulan istek İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne iletildi. TUROB otellere mektup yazarak ne kadar Kuran-ı Kerim talep edildiğini sordu. Otellerden gelen taleplere göre 17 bin adet oda için Kuran-ı Kerim istenildi. İstanbul’daki tanınmış otellerin de yer aldığı uzun bir liste ile hangi otelin kaç oda için talepte bulunduğu belirlendi. Sponsor desteğiyle yapılan çalışma doğrultusunda İngilizce çeviri metni ile Arapça metnin bir arada olduğu Kuran-ı Kerim hazırlandı. İstanbul İl Müftülüğü’nden alınan görüş doğrultusunda hazırlanan Kuran mushafları için özel kapak tasarlandı. Buna göre hangi otelden kaç adet talep geldiyse o kadar sayıda mushafa, o otelin ismi yazıldı. 20 bin adet basılacak kitap ücretsiz olarak otellere gönderilecek. Konuyla ilgili Avrupa’da otellerde İncil konulması örneği gözönüne alındı. Otel içerisinde Müslüman müşteri profiline göre yeni düzenlemeler de yapılabilecek. İl Turizm Müdürlüğü’nün ve Otelciler Birliği’nin denetimiyle yürütülecek çalışma kapsamında talep eden otellere yeni Kuranı Kerim gönderilebilecek.

    Sabah