Yıl: 2012

  • Mübteda Haber – İsim Cümlesi

     

    MÜBTEDÂ – HABER

    İsim cümlesinin, isimle başlayan ve isimden sonra bazen fiille devam eden cümlelere dendiğini daha önce görmüştük. İsim cümlesinin içinde bazen fiil yer almayabilir. Yani bu cümle sadece iki veya daha fazla isimden de oluşabilir.

    Nasıl fiil cümlesinin öğelerine fiil + fâil + mef’ûl deniyorsa isim cümlesinin öğelerine de mübtedâ + haber denir.

    Mübtedâ genellikle cümlenin başında bulunur. Özel isim ya da zamir, işaret sıfatı v.b. gibi mebnî (harekesi değişmeyen) kelime değilse başına اَلْ  takısı alır. Son harfinin harekesi de elif ve yâ (ا ى) gibi illetli harf değilse ötre olur.

    جَيِّدٌ.

    اَلْقَلَمُ

    Kalem iyidir.

    جَمِيلٌ.

    اَلْوَلَدُ

    Çocuk güzeldir.

    Haber

    Mübtedâ

     

    Haber

    Mübtedâ

     
                 

    Haber kendisiyle hüküm verilen cümle parçasıdır. Tercüme olarak “..dir, ..dır, ..tür, ..tur” takısı verilir. “..güzeldir, küçüktür” gibi. Bundan dolayı “Küllü dırdırın; haber” tabiri; cümlede her …dir veya …dırla biten kelimenin haber olduğuna işaret eder.

    Örnek cümlede görüldüğü gibi mübtedâ marife, haber nekre olur. Mübtedâ ile haber arasında müzekkerlik-müenneslik, teklik-ikilik-çokluk bakımından uyum vardır. Yani mübtedâ müzekkerse haber de müzekker olur. Mübtedâ müennes ise haber de son harfin harekesini üstün yapıp yanına kapalı tâ (tâ-i merbuta ة) getirilmek suretiyle müennes yapılır. Mübtedâ tesniye ya da cemi ise haber de kaide gereği tesniye veya cemi yapılır. Örnekler:

    اَلْقَلَمُ طَويِلٌ.

    Kalem uzundur.

    اَلصُّورَةُ قَبيِحَةٌ.

    Resim çirkindir.

    اَلْبَيْتُ كَبيِرٌ.

    Ev büyüktür.

    اَلْبَيْتاَنِ كَبيِراَنِ.

    İki ev büyüktür[1].

    اَلْمُدَرِّسُ غاَئِبٌ.

    Öğretmen gâibtir (yoktur).

    اَلْمُدَرِّسُونَ غاَئِبُونَ.

    Öğretmenler yoktur[2].

    اَلصَّفُّ واَسِعٌ.

    Sınıf geniştir.

    اَلسَّياَّرَةُ جَديِدَةٌ.

    Araba yenidir.

           Özel isimler, zaten belirli oldukları için başlarına harf-i tarif almazlar. Allah kelimesi de özel isim olduğu için başına  ayrıca ( اَلْ)     takısı almaz.

    اَللَّهُ واَحِدٌ.

    Allah birdir.

    أَحْمَدُ مُدَرِّسٌ.

    Ahmet öğretmendir.

    فاَطِمَةُ مُدَرِّسَةٌ.

    Fatıma öğretmendir.

    زَيْنَبُ جَمِيلَةٌ.

    Zeynep güzeldir.

    خاَلِدٌ نَشِيطٌ.

    Halit çalışkandır.

    Zamirler ismin yerini tutan kelimelerdir. Mübtedâ oldukları takdirde özel isme işaret ettikleri için başlarına اَلْ takısı  almazlar. Mebnî olmaları dolayısıyla da son harflerinin harekesi değişmez. Mahallen merfû (ötre) olur.

    شَاعِرٌ.

    أَنَا

    Ben şairim.

    Haber

    Mübtedâ

     

    هِيَ عاَئِلَةٌ.

    O bir ailedir.

    هُوَ صاَدِقٌ وَ أَميِنٌ.

    O doğru ve emindir.

    أَنْتِ  مُمَرِّضَةٌ.

    Sen hemşiresin.

    هُوَ مُحَمَّدٌ.

    O Muhammed’dir.

    Aynı şekilde sonuna tenvin almayan (gayr-i munsarif) özel isimler, haber diye sonu ötre tenvin yapılmaz.

    هِيَ فاَطِمَةُ.

    O Fâtıma’dır.

    *Mübtedâ bu cümlelerde görüldüğü üzere munfasıl (ayrı) zamir halinde geldiği gibi, isimle birleşmiş muttasıl zamirli bir kelimeyle de gelebilir. Görüldüğü gibi mübtedâ marife olarak gelmektedir. Başında harf-i tarif olmadığı halde zamirler ve işaret isimleri belli bir varlığa delalet ettikleri için marifedirler. Sonuna zamir birleşmiş isimler de zaten marife olduklarından başlarına harf-i tarif (اََل) almazlar:

    قَلَمُهاَ صَغِيرٌ.

    (Onun) kalemi küçüktür.

    بَيْتُناَ جَمِيلٌ.

    Evimiz güzeldir.

    واَلِدُهُ كَرِيمٌ.

    (Onun) babası cömerttir.

    أُمُّكِ جَمِيلَةٌ.

    Annen güzeldir.

    حَدِيقَتُهُمْ واَسِعَةٌ

    Bahçeleri geniştir.

    Sonuna muttasıl zamir alan isimler aynı şekilde haber diye ötre tenvin değil, sadece ötre hareke alırlar:

    هَذِهِ صَديِقَتُكِ.

    Bu senin arkadaşındır.

    هَذِهِ صَديِقَتُهاَ.

    Bu onun arkadaşıdır.

    صَدِيقَتُكَ جَمِيلَةٌ.

    Arkadaşın güzeldir.

    Not:

    اَلْوَلَدُ رَكِبَ الْحِصاَنَ.    Çocuk ata bindi.

                                                Haber       Mübtedâ

    Bu cümlede de görüldüğü gibi; fâil isim olarak başa geldiğinden cümle; isim cümlesidir. İsim cümlesi olduğu için artık öğelerini fâil-fiil-mef’ûl şeklinde değil, mübtedâ-haber şeklinde söyleriz. Cümlenin öznesi mübtedâdır ve haberi de bir fiil cümlesidir.

    FAkıldan çıkarılmaması gereken husus; isim cümlesinin öğeleriyle fiil cümlesinin öğelerini birbirine karıştırmamaktır. Meseleyi özetleyecek olursak cümleler şu kelime parçalarından oluşur:

    İsim Cümlesi:

    Mübtedâ+ Haber       اَلْوَلَدُ رَكِبَ الْحِصاَنَ.          →  Çocuk ata bindi.

                                           Haber         Mübtedâ

    Fiil Cümlesi:

    Fiil+ Fâil+ Mef’ûl         الْوَلَدُ  الْحِصاَنَ. رَكِبَ        →  Çocuk ata bindi.

                                         Meful      Fâil    Fiil

    Gramerde her cansız çoğul tek bir müennes hükmündedir.  Yani cansız varlıklar ya da hayvanlarda, kelimenin müfredi müzekker olsa bile çoğul yapıldığında tek bir müennese uygulanan kaide uygulanır. Örnekler:

    كِتاَبٌ    kitap (müfredi müzekker) كُتُبٌ           kitaplar
    زَهْرَةٌ     çiçek  (müfredi müennes) زُهُورٌ           çiçekler
     

    اَلْكُتُبُ كَثِيرَةٌ.

    Kitaplar çoktur.  
     

    اَلزُّهُورُ جَمِيلَةٌ.

    Çiçekler güzeldir.  
     

    اَلْأَقْلاَمُ طَوِيلَةٌ.

    Kalemler uzundur.  
     

    اَلسَّياَّراَتُ سَرِيعَةٌ.

    Arabalar hızlıdır.  
             

     

    Haberin Cümle Oluşu

    Haber bazen tek bir kelimeden (müfred  isim) oluştuğu gibi, bazen cümleden, bazen de harf-i cerli ya da zarflı cümle parçasından (şibh-i cümle) oluşabilir.

    a) Müfred Haber: Şimdiye kadar gördüğümüz cümlelerde olduğu gibi haber; sonu illetli olmayan müfred (tekil) bir isimden oluştuğu takdirde son harfi ötre tenvinlidir:

    خاَلِدٌ طاَلِبٌ.
    Halit öğrencidir.
    خَديِجَةُ مُجْتَهِدَةٌ.
    Hatice çalışkandır.

    b) Cümle olan Haber: Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi mübtedâdan sonra gelen kısım başlı başına bir cümledir[3].

    اَلْوَلَدُ رَكِبَ الْحِصاَنَ.

    Çocuk ata bindi.

    اَلْاَوْلاَدُ ذَهَبُوا.

    Çocuklar gittiler.

    اَلنِّساَءُ ذَهَبْنَ.

    Kadınlar gittiler.

    c) Şibh-i Cümle olan Haber: Şibh-i cümle; cümle benzeri demektir. Harf-i cerle (yanındaki kelime olan) mecrûrundan, zarfla yanındaki kelimeden oluşan cümle parçasına tam bir cümle olmadıkları için şibh-i cümle (cümle benzeri) denir.

    1) (Şibh-i cümle) Zarf olan haber:

    اَلْغَيْبُ عِنْدَ اللَّهِ.

    Gayb Allah’ın yanındadır.

    حَقيِبَتُهُ تَحْتَ السَّياَّرَةِ.

    Çantası arabanın altındadır.

    حَقيِبَتُهُ عِنْدَ السَّياَّرَةِ.

    Çantası arabanın yanındadır.

    2) (Şibh-i cümle) Câr-mecrûr olan haber:

    هَذِهِ النَّظاَّرَةُ لِواَلِدَتِكِ.

    Bu gözlük annenindir.

    هَذاَ الْقَلَمُ لِواَلِدِهاَ.

    Bu kalem onun (müe) babasınındır.
    خَديِجَةُ فيِ الْحَديِقَةِ.
    Hatice bahçededir.

    اَلْمُؤْمِنُ فِي الْجَنَّةِ.

    Mü’min cennettedir.

    Örneklerde görüldüğü gibi haberi şibh-i cümle olan cümlelerde mübtedâ ile haber arasında müzekkerlik müenneslik vs. uyum aranmaz.

     * (هَذاَ –  هَذِهِ) işaret isimleri marife kelimenin yanında mübtedâyı işaret etmektedir ve cümleye herhangi bir etkisi yoktur. Ancak nekre kelimenin önünde gelirse tıpkı zamirde olduğu gibi kendileri mübtedâ, nekre isim ise haber olur:

    هَذاَ         تِلْمِيذٌ.

    Bu öğrencidir.
                                       Haber     Mübtedâ

    هَذاَ التِّلْمِيذُ     نَشِيطٌ.

    Bu öğrenci çalışkandır.
                                  Haber         Mübtedâ

    هَذِهِ الساَّعَةُ    لِواَلِدِي.

    Bu saat babamındır.
                                Haber          Mübtedâ

    هَذِهِ الساَّعَةُ    لَهُ.

    Bu saat onundur.
                                     Haber     Mübtedâ

    هَذِهِ لَهُ.

    Bu onundur.
                                                         Haber Mübtedâ (mahallen merfû)

    *Arapça’da haber edatı yoktur. Tercümede biz onu gerektiği şekilde ilave ederiz.

    أَناَ أَناَ.

    Ben benim.

    أَنْتَ أَنْتَ.

    Sen sensin.

    هُوَ هُوَ.

    O odur.

     

     

    Not: Başta gelen soru edatları genellikle haberdir:

    كَيْفَ أَنْتَ ؟

    Nasılsın ?

    مَنْ أَنْتَ ؟

    Sen kimsin?

    مَتَى الْإِمْتِحاَنُ ؟

    İmtihan ne zaman?  

    Bu cümlelerde (كَيْفَ)( مَنْ) ve (مَتَى) haber olup soru edatı olduğundan başa geçmesi zorunludur[4]. Sonra gelen kelimeler de mübtedâdır.

    Genel Cümle Örnekleri:

     

    هَذِهِ تِلْمِيذَةٌ.

    Bu öğrencidir (müe).
     

    هَذِهِ التِّلْمِيذَةُ نَشِيطَةٌ.

    Bu öğrenci çalışkandır (müe).
     

    هَذاَ الْمَكاَنُ هاَدِئٌ.

    Bu mekan sakindir.
     

    هَذِهِ مُنَظَّمَةٌ.

    Bu düzenlidir.
     

    هَذِهِ الْمَدْرَسَةُ مُنَظَّمَةٌ.

    Bu okul düzenlidir.
     

    هَذِهِ الصَّدِيقَةُ مُخْلِصَةٌ.

    Bu arkadaş ihlaslıdır.

    صَدِيقَتُكَ مُخْلِصَةٌ.

    Arkadaşın ihlaslıdır (müe).

    صَدِيقُكَ مُخْلِصٌ.

    Arkadaşın ihlaslıdır (müz).

    اَلْبِنْتُ دَخَلَتِ الْحَديِقَةَ.

    Kız bahçeye girdi.

    اَلْمُدَرِّسُ دَخَلَ الْفَصْلَ.

    Öğretmen sınıfa girdi.

    اَلْمُدَرِّسَةُ ماَ قَرَأَتِ الْقِصَّةَ.

    Öğretmen hikayeyi okumadı.

    هَذِهِ الساَّعَةُ لِواَلِدَتيِ.

    Bu saat annemindir.

    هَذِهِ الساَّعَةُ لَهاَ.

    Bu saat onundur.

    هَذِهِ  لَهاَ.

    Bu onundur.
     

    أَحْمَدُ فَقِيرٌ.

    Ahmet fakirdir.

    سَياَّرَتُكَ جَديِدَةٌ.

    Araban yenidir.
     

    مَلْعَبُناَ واَسِعٌ.

    Oyun sahamız geniştir.

    اَلشَّرِكَةُ مَشْهوُرَةٌ.

    Şirket meşhurdur.
     

    اَلزِّحاَمُ شَدِيدٌ.

    Kalabalık şiddetlidir.

    اَلْحَياَةُ سَعِيدَةٌ.

    Hayat mutludur.
     

    اَلْمَعْرِضُ مُسْتَمِرٌّ.

    Sergi devamlıdır.

    اَلسَّياَّرَةُ سَرِيعَةٌ.

    Araba hızlıdır.
     

    اَلْجَوُّ حاَرٌّ.

    Hava sıcaktır.

    اَلْحَدِيقَةُ جَمِيلَةٌ.

    Bahçe güzeldir.
     

    اَلْواَجِبُ ضَرُورِيٌّ.

    Ödev zaruridir.

    اَلْأُمُّ كَالْمَدْرَسَةِ.

    Anne okul gibidir.
     

    اَلْأُسْتاَذُ غاَئِبٌ.

    Hoca gâibtir (yoktur).

    اَلطاَّئِرَةُ سَرِيعَةٌ.

    Uçak hızlıdır.
     

    سَعيِدٌ فَقيِرٌ.

    Said fakirdir.

    أُخْتيِ نَشِيطَةٌ.

    Kızkardeşim çalışkandır.
     
    اَلْمُدَرِّسُ جَديِدٌ.

    Öğretmen yenidir.

    اَلْمُدَرِّسَةُ جَديِدَةٌ.
    (Bayan) Öğretmen yenidir.
     

    اَلْإِسْلاَمُ دِينِي.

    İslâm dinimdir.

    مَدْرَسَتُناَ قَريِبَةٌ.

    Okulumuz yakındır.
     

    اَلْكِتاَبُ مُفيِدٌ.

    Kitap faydalıdır.

    حَدِيقَتُكُمْ جَمِيلَةٌ.

    Bahçeniz güzeldir.
     
    اَلطاَّلِبُ مُجْتَهِدٌ.

    Öğrenci çalışkandır.

    اَلْبِنْتُ صَغيِرَةٌ.
    Kız küçüktür.
     

    اَلْجَوُّ لَطِيفٌ.

    Hava hoştur, güzeldir.

    سَياَّرَتُهاَ جَديِدَةٌ.

    Arabası yenidir.
     

    اَلْمَوْزُ لَذيِذٌ.

    Muz lezzetlidir.

    حَدِيقَتُهُنَّ جَمِيلَةٌ.

    Bahçeleri güzeldir.
     
    اَلْوَلَدُ صاَدِقٌ.

    Çocuk doğrudur.

    اَلطاَّئِرَةُ مُتَأَخِّرَةٌ.

    Uçak gecikmiştir.
     

    هَذاَ هُوَ.

    Bu, odur.

    هَذِهِ هِيَ.

    Bu, odur.
     
    صَديِقيِ مُخْلِصٌ.
    Arkadaşım ihlaslıdır.
    صَديِقَتِي مُخْلِصَةٌ.
    Arkadaşım ihlaslıdır.
     

    مُحَمَّدٌ نَشِيطٌ.

    Muhammed çalışkandır.

    زَيْنَبُ نَشِيطَةٌ.

    Zeyneb çalışkandır.
     
    ألتاَّجِرُ كَرِيمٌ.

    Tacir cömerttir.

     

     
                       

     

    KONULARLA İLGİLİ AYETLER

    الْأُولَى.

    مِنَ

    لَكَ

    خَيْرٌ

    لَلْآخِرَةُ

    1- وَ

     

    Mecrûr (isim)

    Harfu cer

    Câr- mecrûr

    Haber

    Mübtedâ

    Harfu Atıf

     

     

     

     

    (لَ) Lâmü’l-ibtidâ[5]

     
                       

    (93/DUHÂ, 4) Gerçekten ahiret senin için birinciden (dünyadan) hayırlıdır.

     

    اَلْآخِرَةُ

    ahiret

    خَيْرٌ

    hayırlı, iyi, daha iyi

    لَ..

    gerçekten (Te’kîd lâmı)  

    الْأُولَى

    ilk, birinci[6].  

    2- فَأُمُّهُ هاَوِيَةٌ.

     
    (101/KARİA, 9) Onun anası (barınağı, sığınağı) hâviyedir (içi ateşle dolu uçurumdur).  

    اَلْهاَوِيَةُ

    içi ateşle dolu uçurum, çok derin çukur

    اَلْأُمُّ

    anne

     

    3- اَلشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ بِحُسْباَنٍ.

     
    (55/RAHMÂN, 5) Güneş ve ay bir hesabladır (hesaba göredir).  

    اَلشَّمْسُ

    güneş

    الْقَمَرُ

    ay  

    حُسْباَنٌ

    saymak /azab, bela /hesap, güneş ve ayın belli bir hesaba göre hareket etmesi  

    4-… واللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ.

     
    (9/TEVBE, 27) Allah gafûrdur (bağışlayandır),  rahimdir (merhametli ve esirgeyendir).  

    غَفُورٌ

    çok bağışlayan (1. Haber)

    رَحِيمٌ

    çok merhametli, çok esirgeyen (2. Haber)  

     

     

     

       
    النَّهاَرِ[7]. وَ بِاللَّيْلِ مَناَمُكُمْ آياتِهِ مِنْ

    5- وَ

     

    Ma’tûf

    Harfu Atıf

    câr-mecrûr

    Mübtedâ muahhar

    mecrûr

    câr

    Harfu Atıf

     

     

     

    Ma’tûfun aleyh

     

    Haber mukaddem

                               

    (30/RUM, 23) Gecede ve gündüzde uyumanız  O’nun (varlığının) delillerindendir (ayetlerindendir)[8]. 

     

    مَناَمٌ

    uyku, uyumak [burada; (وَمِنْ آياتِهِ) manayı vurgulamak için öne geçmiş haber (haber mukaddem),  (مَناَمُكُمْ) de sonraya kalan mübtedâdır (mübtedâ muahhar)].

    Ayrıca atıf harfi olan (وَ) dan sonra gelen isim ma’tûftur. Kendinden önceki  harf-i cerin hükmü atıf vâvıyla (النَّهاَرِ) kelimesini de esre yapmıştır.

     

    6- وَالْعَصْرِ .  إِنَّ الْإِنْساَنَ لَفِي خُسْرٍ.

     
    (103/ASR, 1-2) Zamana (ya da ikindi vaktine) yemin olsun ki, hakikaten insan ziyandadır .  

    وَ

    …a yemin olsun ki, (وَ Kelimenin sonunu esre yaptığı takdirde yemin ifade eder. Yapmadığı takdirde “ve” anlamındadır. Yani yemin vavını diğerlerinden ayıran son harfini esre yapmasıdır. Kasem (yemin) harfi olan vavdan sonra gelen isim daima mecrûrdur.)  

    إِنَّ

    gerçekten, hakikaten.

    İsmin önüne gelir ve sonunu üstün yapar. Sonuna mebni muttasıl zamirler birleşebilir: إِنَّهُ (gerçekten o),   إِنَّهُماَ (gerçekten o ikisi), إِنَّهُمْ (gerçekten onlar)…

     

    لَ

    te’kîd lâmı, manayı pekiştirmeye yarar, harekeye tesiri yoktur  

    اَلْخُسْرُ

    zarar, ziyan  

    7- قاَلُوا طاَئِرُكُمْ مَعَكُمْ …

     
    (36/YÂSÎN, 19) (Elçiler şöyle) dediler: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir.  

    طاَئِرٌ

    uğursuzluk

    قاَلَ (قاَلَ – قاَلاَ – قاَلُوا \ قاَلَتْ – قاَلَتاَ ..)

    dedi, söyledi  
    (قاَلَ) den sonra iki nokta üst üste (:) varmış gibi kabul edilir ve ondan sonra gelen ibareye ma’kûlü’l-kavl denip yeni bir cümle olarak işlem görür. Örneğin burada (طاَئِرُكُمْ) mef’ûl ya da fâil değil mübtedâdır, (مَعَكُمْ) de haberdir.  

    8- وَماَ أَنْزَلْناَ عَلَى قَوْمِهِ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ جُنْدٍ مِنَ السَّماَءِ …

     
    (36/YÂSÎN, 28) Biz ondan sonra onun kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik.  

    أَنْزَلَ

    indirdi

    مِنْ بَعْدِهِ

    ondan sonra  

    جُنْدٌ

    ordu

    قَوْمٌ

    kavim, topluluk, millet  

    9- إِناَّ جَعَلْناَ فِي أَعْناَقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الْأَذْقاَنِ.

     
    (36/YÂSÎN, 8) Biz onların boyunlarında bağlar yaptık ve o (halka)lar çeneleri(n)e (kadar dayanmaktadır).  

    إِناَّ

    gerçekten biz

    جَعَلَ

    kıldı, yaptı, yarattı  

    اَلْأَعْناَقُ

    boyunlar

    اَلْأَذْقاَنُ

    çeneler  

    اَلْأَغْلاَلُ

    halkalar, bağlar

     

     

     

    10- خَلَقَ الْإِنْساَنَ مِنْ صَلْصاَلٍ كَالْفَخاَّرِ وَ خَلَقَ الْجاَنَّ مِنْ ماَرِجٍ مِنْ ناَرٍ.

     
    (55/RAHMÂN, 14, 15) İnsanı (başlangıçta) pişmiş çamur gibi bir kuru çamurdan yarattı ve cinleri ateşten dumansız bir alevden yarattı.  

    صَلْصاَلٌ

    (kuruluğundan dolayı kendisine vurulduğunda ses çıkaran) kuru çamur  

    كَ

    gibi (harf-i cer)

    الْماَرِجُ

    parlak alev, dumansız alev  

    اَلْفَخاَّرُ

    pişmiş çamur; tuğla ve kiremit cinsinden bir madde

    اَلْجاَنُّ

    cinler  

    11- خَلَقْتَنِي مِنْ ناَرٍ وَ خَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ.

     
    (7/A’RÂF, 12) (Şeytan Allah’a şöyle dedi:) Beni ateşten yarattın onu çamurdan yarattın…  
     

    اَلطِّينُ

    çamur

    خَلَقَ

    yarattı
     

    12- … عَلَّمَ آدَمَ الْأَسْماَءَ كُلَّهاَ ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْملاَئِكَةِ …

      (2/BAKARA, 31) (Allah) Adem’e bütün isimleri öğretti sonra onları meleklere gösterdi..
     

    عَلَّمَ

    öğretti

    الْأَسْماَءُ

    isimler
     

    كُلَّهاَ

    bütün, her (mübteda vs. olmayıp burada olduğu gibi te’kit yani pekiştirme görevi yaptığı zaman kendinden önceki ismin harekesine tâbi olur. Sonundaki zamir kendinden önceki isme aittir.)
     

    ثُمَّ

    sonra

    الْملاَئِكَةُ

    melekler

    عَرَضَ

    gösterdi, arzetti
     

    13-… ياَ آدَمُ إِنَّ هَذاَ عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ …

      (20/TÂHÂ, 117) (Allah Adem’e şöyle dedi:) Ey Adem! Muhakkak ki bu (şeytan) senin ve eşinin düşmanıdır.
     

    عَدُوٌّ

    düşman

    هَذاَ

    bu

    اَلزَّوْجُ

    eş, zevc
     

    14- وَ قاَسَمَهُماَ إِنِّي لَكُماَ لَمِنَ الناَّصِحِينَ.

      (7/A’RÂF, 21) Ve (şeytan) o ikisine “Gerçekten ben ikiniz için nasihat edenlerdenim” diye yemin etti.
     

    قاَسَمَ

    (Mâzî fiil) yemin etti

    اَلناَّصِحُ

    nasihat eden, öğüt veren
     

    اَلناَّصِحِينَ

    nasihat edenler, öğüt verenler
     

    إِنِّي

     gerçekten ben (إِنَّ) ye mütekellim yâ’sı birleşince (إِنِّي) olur.
     

    15- قاَلاَ رَبَّناَ ظَلَمْناَ أَنْفُسَناَ.

       (7/A’RÂF, 23) (Adem ile eşi) dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik”.
     

    ظَلَمَ

    zulmetti, haksızlık etti

     

     

     

    اَلنَّفْسُ ج اَلْأَنْفُسُ

    zat, şahıs, kendi. (ج) işareti  kelimenin cemisine (çoğuluna) işaret eder.
     

    16- قاَلَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَ غَضَبٌ.

      (7/A’RÂF, 71) (Hûd) dedi ki: “Üzerinize Rabbinizden bir azab ve öfke vaki oldu”.
     

    وَقَعَ

    vâki oldu, ortaya çıktı, ait oldu /düştü
     

    رِجْسٌ

    azab, ceza, (hissi olsun , manevi olsun, umûmî manada) pislik
     

    غَضَبٌ

    kızmak, hiddet göstermek, öfkelenmek (Allah hakkında: rıza göstermemek, cezalandırmak istemek)
     

    17- قَدْ جاَءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ…

      (7/A’RÂF, 73) Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir.
     

    بَيِّنَةٌ

    açık, apaçık delil

    جاَءَ

    geldi
     

    18- وَماَ وَجَدْناَ لِأَكْثَرِهِمْ مِنْ عَهْدٍ…

      (7/A’RÂF, 102) Onların çoğunda sözünde durmadan (birşey) bulmadık.
     

    وَجَدَ

    buldu, rastladı, karşılaştı

     

     

     

    أَكْثَرُ

    ekseriyet, çoğunluk

    عَهْدٌ

    ahd, anlaşma, sözünde durmak  
     

    19- وَ لَقَدْ ذَرَأْناَ لِجَهَنَّمَ كَثِيراً مِنَ الْجِنِّ وَ الْاِنْسِ.

      (7/A’RÂF, 179) And olsun ki, cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık.
     

    ذَرَأَ

    yarattı, yoktan var edip etrafa dağıtarak çoğalttı.
     

    لِجَهَنَّمَ

    Cehennem için. (جَهَنَّمَ) kelimesi gayr-i munsariftir (yani esre ve tenvin almayan, sonuna esre yerine fetha alan kelimelerden biridir).

     

  • Arapça Gün Ay Ve Mevsim Adları

     

    Gün Ay ve Mevsim adları:

    1-Gün Adları:

    يَوْمُ الْاِثْنَيْنِ

    Pazartesi

    يَوْمُ الْجُمْعَةِ

    Cuma

    يَوْمُ الثُّلاَثاَءِ

    Salı

    يَوْمُ السَّبْتِ

    Cumartesi

    يَوْمُ الْأَرْبِعاَءِ

    Çarşamba

    يَوْمُ الْأَحَدِ

    Pazar

    يَوْمُ الْخَمِيسِ

    Perşembe

     

     

                (يَوْم) kelimesi genelde kullanılmaz:

    اَلْاِثْنَيْنِ

    Pazartesi

    اَلثُّلاَثاَءُ

    Salı

    اَلْجُمُعَةُ

    Cuma

    2-Ay Adları:

    a-Milâdî yılın aylarının adları: İki türlü ifade edilebilir:

    يَناَيِر

    Ocak

    كاَنُونُ الثاَّنِي

    1. ay

    فَبْراَيِر

    Şubat

    شُباَط

    2. ay

    ماَرْس

    Mart

    آذاَر

    3. ay

    أَبْرِيل

    Nisan

    نِيساَن

    4. ay

    ماَيُو (ماَيِس)

    Mayıs

    أَياَّر

    5. ay

    يُونْيُو ( يُونِيَه)

    Haziran

    خَزِيراَن

    6. ay

    يُولْيُو (يُولِيَه)

    Temmuz

    تَمُّوز

    7. ay

    أَغُسْطُس

    Ağustos

    آب

    8. ay

    سَبْتَمْبِر

    Eylül

    أَيْلُول

    9. ay

    أُكْتُوبِر

    Ekim

    تَشْرِينِ الْأَوَّلُ

    10. ay

    نُوفِمْبِر

    Kasım

    تَشْرِينِ الثاَّنِي

    11. ay

    دِيسِمْبِر

    Aralık

    كاَنُونُ الْأَوَّلُ

    12. ay

    b- Hicrî Yılın Aylarının Adları:

     (اَلْمُحَرَّمُ الْحَراَم)

    اَلْمُحَرَّمُ

    1. ay

    (صَفَرُ الْخَيْرِ)

    صَفَرٌ

    2. ay

    (رَبِيعٌ الْأَوَّلُ)

    رَبِيعُ الْأَوَّلِ

    3. ay

    (رَبِيعٌ الْآخِرُ)

    رَبِيعُ الْآخِرِ

    4. ay

     

    جُماَدَى الْأُولَى

    5. ay

     

    جُماَدَى الْآخِرَةِ

    6. ay

    (رَجَبٌ أَوْ رَجَبٌ الْفَرْدُ)

    رَجَبُ

    7. ay

    (شَعْباَنُ الْمُعَظَّمُ)

    شَعْباَنُ

    8. ay

    (رَمَضاَنُ الْمُكَرَّمُ)

    رَمَضاَنُ

    9. ay

     

    شَواَّلُ

    10. ay

     

    ذُو الْقَعْدَةِ

    11. ay

     

    ذُو الْحِجَّةِ

    12. ay

    Not: Ay adları genellikle شَهْر (ay) kelimesiyle tamlama halinde kullanılır:

    شَهْرُ ذِي الْقَعْدَةِ

    Zü’l-Ka’de ayı

    شَهْرُ رَمَضاَنَ

    Ramazan ayı

    Mevsimlerin Adları:

    فَصْلُ الرَّبِيعِ

    اَلرَّبِيعُ

    İlkbahar (mevsimi)

    فَصْلُ الصَّيْفِ

    اَلصَّيْفُ

    Yaz (mevsimi)

    فَصْلُ الْخَرِيفِ

    اَلْخَرِيفُ

    Sonbahar (mevsimi)

    فَصْلُ الشِّتاَءِ

    اَلشِّتاَءُ

    Kış (mevsimi)

     

     

     

     

  • Zarflar Arapça Dersleri

     ZARFLAR

    Zarflar; fiilin meydana geldiği zamanı ve mekanı belirten, “Ne zaman” ve “nerede” sorularının cevabı olan kelimelerdir. Kendinden sonra gelen ismi, cer harfleri gibi mecrûr (esreli) yapar.

    Zarflar; zaman zarfı ve mekan zarfı olmak üzere iki kısımdır:

    a) Bazı Önemli Mekan Zarfları:

    أمَامَ

    önünde

    أمَامَ الْبَابِ

    kapının önünde

    خَلْفَ

    arkasında

    خَلْفَ الْبَابِ

    kapının arkasında

    تَحْتَ

    altında

    تَحْتَ الْبَابِ

    kapının altında

    بَيْنَ

    arasında

    بَيْنَ الْبَابِ وَالنَّافِذَةِ

    kapı ve pencerenin arasında

    عِنْدَ

    yanında

    عِنْدَ الْبَابِ

    kapının yanında

    فَوْقَ

    üstünde, üzerinde

    فَوْقَ الرَّفِّ

    rafın üzerinde

    وَسَطَ

    ortasına, ortasında

    وَسَطَ الشاَّرِعِ

    caddenin ortasına

    حَوْلَ

    etrafında, çevresinde

    حَوْلَ الْكَعْبَةِ

    Kabe’nin etrafında

    مَعَ

    birlikte, beraber

    مَعَ الناَّسِ

    insanlarla beraber

    داَخِلَ

    içinde

    داَخِلَ الْمَديِنَةِ

    şehrin içinde

    خاَرِجَ

    dışında

    خاَرِجَ الْمَديِنَةِ

    şehrin dışında
                   

    *Harf-i cerden sonra gelmedikleri takdirde yukarıda verilen bu zarfların son harflerinin harekesi [merfû (ötre) durumda da olsa] daima üstün olur.

    ARAPÇA ZAAMAN ZARFLARI

    Cümle Örnekleri:

    أَيْنَ حَقيِبَتُهُ ؟

    Onun çantası nerede?

    حَقيِبَتُهُ تَحْتَ السَّياَّرَةِ.

    Çantası arabanın altındadır.

    حَقيِبَتُهُ عِنْدَ السَّياَّرَةِ.

    Çantası arabanın yanındadır.

    أَيْنَ حَقيِبَتُهاَ ؟

    Onun çantası nerede?

    حَقيِبَتُهاَ تَحْتَ السَّياَّرَةِ.

    Onun çantası arabanın altındadır.

    مَنْزِلُناَ وَسَطَ الْقَرْيَةِ.

    Evimiz kasabanın ortasındadır.

    جَلَسَ الْأَوْلاَدُ أَماَمَ الْماَئِدَةِ.

    Çocuklar sofranın önüne oturdu.

    جَلَسَ الْأَوْلاَدُ تَحْتَ الشَّمْسِ.

    Çocuklar güneşin altında oturdu.

    تَرَكَ أَحْمَدُ دَراَّجَتَهُ أَماَمَ الْمَدْرَسَةِ.

    Ahmet bisikletini okulun önünde bıraktı.

    اَلسَّياَّرَةُ خَلْفَ الْمَنْزِلِ.

    Araba evin arkasındadır.

    اَلطَّعاَمُ فَوْقَ الْماَئِدَةِ.

    Yemek sofranın üzerindedir.

    اَلْكِتاَبُ فَوْقَ الرَّفِّ.

    Kitap rafın üzerindedir.

    جَلَسَ الْأَوْلاَدُ تَحْتَ الشَّجَرَةِ.

    Çocuklar ağacın altında oturdu.

    اَلْعاَئِلَةُ أَماَمَ الْمَنْزِلِ.

    Aile evin önündedir.

    وَقَفَتِ الْحاَفِلَةُ أَماَمَ الْفُنْدُقِ.

    Otobüs otelin önünde durdu.

    ساَرَ الْقاَئِدُ حَوْلَ الْمُعَسْكَرِ.

    Komutan kampın çevresinde yürüdü.

    طاَفَ الْحُجاَّجُ حَوْلَ الْكَعْبَةِ.

    Hacılar Kabe’nin çevresinde tavaf etti.

    إِنْتَظَرَ الْعُماَّلُ أَماَمَ الشَّرِكَةِ.

    İşçiler şirketin önünde bekledi.

    نَزَلَ خاَلِدٌ مِنَ الْحاَفِلَةِ أَماَمَ الْمَدْرَسَةِ.

    Halit okulun önünde otobüsten indi.

    هَلِ الْمَطاَرُ داَخِلَ الْمَديِنَةِ ؟

    Havaalanı şehrin içinde midir?

    لاَ ، الْمَطاَرُ خاَرِجَ الْمَديِنَةِ.

    Hayır, hava alanı şehrin dışındadır.

    اَلْمَلْعَبُ وَسَطَ الْمَديِنَةِ.

    Oyun sahası şehrin ortasındadır.

    اَلْحَديِقَةُ أَماَمَ الْمَديِنَةِ.

    Bahçe şehrin önündedir.

    اَلْمَسْبَحُ خَلْفَ الْمَديِنَةِ.

    Havuz şehrin arkasındadır.

    هَلِ التِّلْميِذُ داَخِلَ الصَّفِّ ؟

    Öğrenci sınıfın içinde midir?

    اَلْكِتاَبُ داَخِلَ الْحَقيِبَةِ.

    Kitap çantanın içindedir.

    اَلْقَلَمُ خاَرِجَ الْحَقيِبَةِ.

    Kalem çantanın dışındadır.

    نَزَلَتْ زَيْنَبُ مَعَ واَلِدَتِهاَ مِنَ السَّياَّرَةِ فيِ وَسَطِ السُّوقِ.

    Zeynep annesiyle beraber çarşının ortasında arabadan indi[1]


     

    b) Bazı Önemli Zaman Zarfları:

    قَبْلَ

    önce

    فَجْرٌ

    fecr

    اَلْآنَ

    şimdi

    بَعْدَ

    sonra

    يَوْمٌ

    gün

    لَيْلَةٌ

    bir gece

    لَيْلٌ

    gece

    صَباَحٌ

    sabah

    أَمْسِ

    dün

    ساَعَةٌ

    saat

    طَواَلَ

    boyunca

    ظُهْرٌ

    öğle

    أُسْبُوعٌ

    hafta

    أَثْناَءَ

    esnasında

    عَصْرٌ

    ikindi

    شَهْرٌ

    ay

    نَهاَرٌ

    gündüz

    مَساَءٌ

    akşam

    عاَمٌ – سَنَةٌ

    yıl

    دَقِيقَةٌ

    dakika

     

     

    Cümle Örnekleri:

    مَتَى حَضَرْتَ مِنَ السوُّقِ؟

    Çarşıdan ne zaman geldin?

    حَضَرْتُ قَبْلَ  دَقِيقَةٍ.

    Bir dakika önce geldim.

    حَضَرْتُ قَبْلَ ساَعَةٍ.

    Bir saat önce geldim.

    حَضَرْتُ قَبْلَ يَوْمٍ.

    Bir gün önce geldim.

    حَضَرْتُ قَبْلَ لَيْلَةٍ.

    Bir gece önce geldim.

    حَضَرْتُ ظُهْراً.

    Öğlenleyin geldim.

    حَضَرْتُ لَيْلاً.

    Geceleyin geldim.

    حَضَرْتُ صَباَحاً.

    Sabahleyin geldim.

    حَضَرْتُ قَبْلَ أُسْبوُعٍ.

    Bir hafta önce geldim.

    حَضَرْتُ بَعْدَ سَنَةٍ.

    Bir sene sonra geldim.

    حَضَرْتُ بَعْدَ شَهْرٍ.

    Bir ay sonra geldim.

    حَضَرَ خاَلِدٌ إِلَى الْبَيْتِ بَعْدَ ساَعَةٍ.

    Halit bir saat sonra eve geldi.

    حَضَرْتُ مِنْ بَلَديِ قَبْلَ ساَعَةٍ.

    Bir saat önce memleketimden geldim.

    مَتَى وَصَلَ الْأَوْلاَدُ مِنَ الْمَدْرَسَةِ  ؟

    Çocuklar okuldan ne zaman geldi?

    وَصَلَ الْأَوْلاَدُ قَبْلَ قَليِلٍ.

    Çocuklar okuldan az önce geldi.

    أَيْنَ هُمُ الْآنَ ؟

    Onlar şimdi nerede?

    هُمُ الْآنَ فيِ الْمَنْزِلِ.

    Onlar şimdi evde.

    شاَهَدْناَ التِّلِفِزْيُونَ أَثْناَءَ الطَّعاَمِ.

    Yemek esnasında televizyon seyrettik.

    قَرَأْتُ الْكِتاَبَ أَثْناَءَ سَفَرِي.

    Yolculuğum esnasında kitap okudum.

    شاَهَدْناَ التِّلِفِزْيُونَ  طَواَلَ النَّهاَرِ.

    Gün(düz) boyunca televizyon seyrettik.

    قَرَأْتُ الْكِتاَبَ طَواَلَ اليَوْمِ.

    Gün boyunca kitap okudum.

    دَرَسْتُ الْعَرَبِيَّةَ عاَماً.

    Bir sene Arapça tahsil ettim.

    فيِ الظُّهْرِ جَلَسَتِ الْعاَئِلَةُ حَوْلَ الْماَئِدَةِ وَ أَكَلَتِ الْغَداَءَ.

    Öğlenleyin aile sofranın etrafında oturdu ve öğle yemeği yedi.

  • Munfasıl Zamirler

     MUNFASIL (AYRI) ZAMİRLER

    munfasıl zamirler 1  MUNFASIL (AYRI) ZAMİRLER

    Herhangi bir kelimeye bitişmeksizin ayrı yazılan zamirlerdir. İki ayrı munfasıl zamir türü vardır. Birisi fâil olarak diğeri de meful olarak kullanılır:

    a) Fâil yerine geçen munfasıl zamirler:

    Aşağıdaki munfasıl zamirler cümlede ismin yerini tutup fâil yerine geçerler:

     

                  Çekim Tablosu

     

     
     

    Cemi

    Müsennâ

    Müfred

     
    Müzekker

    هُمْ

    هُمَا

    هُوَ

    Gâib
     

    Onlar

    O ikisi

    O

     
    Müennes

    هُنَّ

    هُمَا

    هِيَ

    Gâibe
               

     

    Müzekker

    أَنْتُمْ

    أَنْتُمَا

    أَنْتَ

    Muhâtab
     

    Siz(ler)

    İkiniz

    Sen

     
    Müennes

    أَنْتُنَّ

    أَنْتُمَا

    أَنْتِ

    Muhâtaba

     

    Müz + Müe

    نَحْنُ

    نَحْنُ

    أَنَا

    Mütekellim

     

    Biz

    İkimiz

    Ben

     

    munfasıl zamirler

     Cümle Örnekleri:

    هَلْ أَنْتَ مُدَرِّسٌ ؟

    Sen öğretmen misin?

    لاَ ، أَناَ طاَلِبٌ.

    Hayır, ben öğrenciyim.

    مَنْ ذَهَبَ إلَى الْمَدْرَسَةِ ؟

    Okula kim gitti?

    هُوَ ذَهَبَ.

    O gitti.

    أَنْتُمَا ذَهَبْتُمَا.

    Siz ikiniz gittiniz.

    هُوَ مَريِضٌ فيِ الْمَنْزِلِ.

    O evde hastadır.

    ماَذاَ فَعَلَتْ فاَطِمَةُ ؟

    Fatıma ne yaptı?

    هِيَ كَتَبَتْ رِساَلَةً إِلَى خاَلَتِهاَ.

    O, teyzesine bir mektup yazdı.

    أَناَ كَتَبْتُ رِساَلَةً إِلَى جَديِّ.

    Ben dedeme bir mektup yazdım.

    هُنَّ حَفِظْنَ الْقُرْآنَ.

    Onlar Kur’ân’ı ezberlediler.

    هُمْ دَرَسُوا الْعَرَبِيَّةَ.

    Onlar Arapça okudular (tahsil ettiler).

    هُوَ رَكِبَ الْحاَفِلَةَ.

    O otobüse bindi.

    هُنَّ شَرِبْنَ الْعَصيِرَ.

    Onlar meyve suyu içtiler.

    * Görüldüğü gibi bu fâil zamirler fiille birlikte kullanıldıklarında fiilin önüne geçerler. Normal kullanımın dışında fiilden sonra geldikleri takdirde fâiline vurgu kazandırırlar:

    كَتَبْتَ أَنْتَ لِواَلِدِكَ.

    Babana (baban için) sen yazdın.

    غَسَلْتِ أَنْتِ الْمَلاَبِسَ.

    Sen elbiseleri yıkadın (sen).

    شَرِبْتِ أَنْتِ الشاَّيَ.

    Sen çay içtin (sen) ya da “Çayı sen içtin sen”.

    * Zamirlerin pekiştirilmesi tekrar edilmek suretiyle olur.

    هُوَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ.

    O, O gafurdur, rahimdir.

    Aynı şekilde muttasıl zamir birleşmiş bir isimden sonra o muttasıl zamirin mukabili olan munfasıl zamir getirilirse manayı pekiştirmiş olur:

    هَذِهِ حَقيِبَتِي أَناَ.

    Bu benim çamtamdır benim.

    هَذاَ كِتاَبُكَ أَنْتَ.

    Bu senin kitabındır senin.

    Görüldüğü gibi, (حَقيِبَتِي) kelimesindeki mütekellim ya’sına uygun munfasıl zamir (أَناَ), (كِتاَبُكَ) kelimesinin sonundaki muttasıl zamirin mukabil munfasıl zamiri de (أَنْتَ) dir.

    Not:  هُمْ  ve أَنْتُمْ  munfasıl zamirlerinden sonra hemze-i vasıl (elif-lâmlı kelime) gelirse sonlarındaki cezimli mimler zamme ile harekelenir:

    هُمُ الْفُقَراَءُ.

    Onlar fakirdir.

    أَنْتُمُ الْأَغْنِياَءَُ.

    Sizler zenginsiniz.

    b) Mef’ûl yerine geçen munfasıl zamirler:

    Aşağıdaki munfasıl (ayrı) zamirler cümlede mef’ûl yerine geçerler.

     

    Cemi

    Tesniye

    Müfred

     

    Müzekker

    إيَّاهُمْ

    إيَّاهُمَا

    إِياَّهُ

    Gâib
     

    onları, onlara

    o ikisini, o ikisine

    onu, ona

     
    Müennes

    إيَّاهُنَّ

    إيَّاهُمَا

    إيَّاهَا

    Gâibe
                   

     

    Müzekker

    إيَّاكُمْ

    إيَّاكُمَا

    إيَّاكَ

    Muhâtab
     

    sizi, size

    siz ikinizi, ikinize

    seni, sana

     
    Müennes

    ِإيَّاكُنَّ

    إيَّاكُمَا

    إيَّاكِ

    Muhâtaba
               

     

    Müz-Müe

    إيَّانَا

    إيَّانَا

    إيَّايَ

    Mütekellim
     

    bizi, bize

    ikimizi, ikimize

    beni, bana

     
               

    Cümle Örnekleri:

    أنَا رَأَيْتُكَ وَ إيَّاهُ فِي السُّوقِ.

    Ben seni ve onu çarşıda gördüm.

    ظَنَّ الرَّجُلُ خاَلِداً إِياَّكَ.

    Adam Halit’i sen zannetti.

    ظَنَّتِ الْمَرْأَةُ عاَئِشَةَ إِياَّهاَ.

    Kadın Aişe’yi o sandı.

    عَلَّمَهُ الْمُعَلِّمُ إِياَّهُ.

    Öğretmen onu ona öğretti.

    هَلْ عَلَّمَكَ الْمُعَلِّمُ إياَّهُ ؟

    Öğretmen onu sana öğretti mi?

    رَأَيْتُ خاَلِداً وَ إِياَّكُنَّ فِي السُوقِ.

    Halit’i ve sizi çarşıda gördüm.

    زاَرَناَ وَ إِياَّهُمْ.

    (O) bizi ve onları ziyaret etti.

    وَجَدْنَا اِخْواَنَكُمْ وَإيَّاكُمْ أَغْنِيَاءَ.

    Kardeşlerinizi ve sizi zengin bulduk.

    *Mef’ûl munfasıl zamirler başa geldikleri takdirde vurguyu kuvvetlendirmek amacıyla “yalnız, ancak  sana, ancak ona..” manası verirler:

    إِياَّكَ  عَبَدْتُ ياَ رَبِّي!

    Yalnızca sana ibadet ettim ey Rabbim!

    إِياَّهُ قَصَدْتُ.

    Ben ancak onu kastettim.

    إِياَّكِ مَدَحَ الْمُدِيرُ وَ الْمُعَلِّمُ.

    Müdür ve öğretmen yalnız seni methetti.

    إِياَّىَ مَدَحَ الْأُسْتاَذُ.

    Hoca yalnız beni methetti.

    إِياَّهُمْ مَدَحَ الْمُدَرِّسُ.

    Öğretmen yalnız onları methetti.
  • Muttasıl Zamirler

    Muttasıl Zamirler

    muttasıl zamirler

    muttasıl zamirler

     

     

    MUTTASIL (BİRLEŞİK) ZAMİRLER

    Kelimeye bitişik zamire muttasıl zamir denir. Muttasıl zamir fiile birleştiği gibi isimlerin ve (harf-i cer gibi) harflerin de sonuna birleşir.

    Fiillerin sonuna birleşen şahıs zamirleri o cümlenin fâili olur. Şimdiye kadar gördüğümüz mâzî fiillere birleşen zamirler hep fâil muttasıl şahıs zamirleridir. Örneğin;

    كَتَبْناَ (Biz yazdık) ve كَتَبْتُ (Ben yazdım) fiilindeki تُ  ve ناَ zamirleri fâildir. Halbuki fâilin harekesi merfû (zamme) hükmündedir. Ancak zamirler mebnî olduklarından mahallen merfûdurlar (son harflerinin harekesi mahalleri itibariyle ötre konumundadır).

    كَتَبْناَ   الدَّرْسَ

    Dersi yazdık.

    Mef’ûl  Fiil+Fâil

     

    Fiillere birleşen fâil muttasıl zamirler hatırlanacağı gibi toplu olarak şöyledir:

     

    Cem

    Tesniye

    Müfred

     

    Müzekker

    وُا

    اَ

     

    Gâib

     

    (Onlar)

    (O ikisi)

    (O)

     

    Müennes

    ْنَ

    تاَ

     

    Gâibe

               

     

    Müzekker

    تُمْ

    تُماَ

    تَ

    Muhâtab

     

    (Sizler)

    (Siz ikiniz)

    (Sen)

     

    Müennes

    تُنَّ

    تُماَ

    تِ

    Muhâtaba

     

    Müz + Müe

    ناَ

    ناَ

    تُ

    Mütekellim

     

    (Bizler)

    (İkimiz)

    (Ben)

     

    Fiillere birleşen bu fâil zamirler isimlere birleşmez. Aşağıda söz konusu edeceğimiz zamirler ise hem isimlerin sonuna hem de mef’ûl zamirler olarak fiillerin sonuna birleşirler:

     

    a) İsimlerin sonuna birleşen muttasıl zamirler:

    İsimlerin sonuna birleşen zamirler, isim tamlaması [muzâf (tamlanan)-muzâfun ileyh (tamlayan)] şeklinde o ismin kime ait olduğunu bildirir. Sonuna zamir alan kelime ise artık harf-i tarif almaz. Çünkü zaten belirli hale gelmiştir. Örnek:

    (Senin kalemin)             قَلَمُكَ

                                                 M. ileyh  Muzâf

    İsimlerin sonuna eklenen birleşik zamirlerin tablo halinde gösterimi şu şekildedir:

     

    Çekim Tablosu

     

     

    Cem

    Tesniye

    Müfred

     

     
    Müzekker

    قَلَمُهُمْ

    قَلَمُهُماَ

    قَلَمُهُ

    Gâib
     

    Onların kalemi

    O ikisinin kalemi

    Onun kalemi

     
    Müennes

    قَلَمُهُنَّ

    قَلَمُهُمَا

    قَلَمُهَا

    Gâibe
                           

     

    Müzekker

    قَلَمُكُمْ

    قَلَمُكُمَا

    قَلَمُكَ

    Muhâtab  
     

    Sizin kaleminiz

    İkinizin kalemi

    Seninkalemin

       
    Müennes

    قَلَمُكُنَّ

    قَلَمُكُمَا

    قَلَمُكِ

    Muhâtaba
                           

     

    Müz+ Müe

    قَلَمُناَ

    قَلَمُناَ

    قَلَمِي

    Mütekellim
     

    Bizim kalemimiz

    İkimizin kalemi

    Benim kalemim

     
                     

     

    Not: Zamirlerin harekesi değişmez fakat zamirden önceki ismin harekesi fâil mef’ûl vs. oluşuna yani cümledeki yerine göre hareke alır. Ancak mütekellim yâ’sı (ي) birleşen ismin son harfinin harekesi her durumda esre olarak harekelenir. (مَدْرَسَتِي) okulum, (صَدِيقِي) arkadaşım gibi.

    muttasıl zamirler 1

    Cümle Örnekleri

    حَضَرَ وَلَدُكَ مِنَ الْمَدْرَسَةِ.

    Çocuğun okuldan geldi (fâil).

    وَجَدَ أحْمَدُ قَلَمَهُ.

    Ahmed kalemini buldu (meful).

    كَتَبَ أَحْمَدُ دَرْسَهُ بِقَلَمِكَ.

    Ahmed dersini senin kaleminle yazdı (mefulün bih gayr-i sarih).
     

    وَضَعَ كِتاَبَهُ عَلَى الطاَّوِلَةِ.

    (O) kitabını masaya koydu.  
     

    فَتَحْناَ باَبَهُ.

    (Onun) kapısını açtık.  
     

    وَهَبَ خاَلِدٌ حَياَتَهُ لِلدِّينِ.

    Halit hayatını din için bağışladı.  
     

    أَخَذْنَ  كُتُبَهُنَّ.

    Kitaplarını aldılar.  
     

    شَرِبْتُ الشاَّىَ مَعَ صَديِقيِ.

    Arkadaşımla çay içtim.  
     

    فَتَحْناَ أَبْواَبَهُمْ.

    Kapılarını açtık.  
     

    قَرَأْتُ كُتُبِي فِي الْبَيْتِ.

    Evde kitaplarımı okudum.  
     

    رَكِبْتُ سَياَّرَتِي.

    Arabama bindim.  
             

     Zamirle birleşen isimlerin harf-i cerden sonra geldikleri takdirde, isimler esre olsa da zamirlerin harekesinin değişmeyeceği unutulmamalıdır. Sadece gâiblerdeki (he ه ) li zamirlerin (ه) harflerinin harekesi ses uyumundan dolayı esre olur. Diğeriyle karıştırılmaması için gâibe müennes olduğu gibi kalır:

     

    Çekim Tablosu

     

     
     

    Cem

    Tesniye

    Müfred

     
    Müzekker

    إِلَى بَيْتِهِمْ

    إِلَى بَيْتِهِماَ

    إِلَى بَيْتِهِ

    Gâib
     

    Onların evine

    İkisinin evine

    Onun evine

     
    Müennes

    إِلَى بَيْتِهِنَّ

    إِلَى بَيْتِهِماَ

    إِلَى بَيْتِهاَ

    Gâibe

     

    Müzekker

    إِلَى بَيْتِكُمْ

    إِلَى بَيْتِكُماَ

    إِلَى بَيْتِكَ

    Muhâtab
     

    Sizin evinize

    İkinizin evine

    Senin evine

     
    Müennes

    إِلَىبَيْتِكُنَّ

    إِلَى بَيْتِكُمَا

    إِلَى بَيْتِكِ

    Muhâtaba
               

     

    Müz + Müe

    إِلَى بَيْتِنَا

    إِلَى بَيْتِنَا

    إِلَى بَيْتىِ

    Mütekellim

     

    Bizim evimize

    İkimizin evine

    Benim evime

     
                   

    muttasil-zamirler

    Karşılaştırmalı Cümle Örnekleri:

     

    ذَهَبَ الْجاَرُ إِلَى بَيْتِكَ.

    Komşu senin evine gitti.
     

    ذَهَبَ الْجاَرُ إِلَى بَيْتِهِ.

    Komşu (kendi) evine gitti.
     

    مَتَى ذَهَبَ عَمُّكَ إِلَى بَيْتِهِ؟

    Amcan ne zaman evine gitti?
     

    ذَهَبَ عَمِّي إِلَى بَيْتِهِ صَبَاحاً.

    Amcam evine sabahleyin gitti.
     

    مِنْ أَيْنَ حَضَرْتَ إِلَى أَيْنَ ذَهَبْتَ ؟

    Nereden geldin nereye gittin?
     

    حَضَرْتُ مِنَ الْمَدْرَسَةِ وَذَهَبْتُ  إِلَى خَالَتِي.

    Okuldan geldim ve teyzeme gittim.
     

    طَلَبَ أَحْمَدُ مِنْ واَلِدِهِ الدَّراَّجَةَ.

    Ahmet babasından bisiklet istedi.
     

    طَلَبَ الْأَوْلاَدُ مِنْ واَلِدِهِمُ الْفُلُوسَ.

    Çocuklar babalarından para istediler.
     

    كَتَبوُا دُرُوسَهُمْ فِي صَفِّهِمْ.

    (Onlar) derslerini sınıflarında yazdılar.
     

    جَلَساَ فِي سَياَّرَتِهِماَ.

    (O ikisi) arabalarında oturdular.
     

    وَضَعَ كُتُبَهُ عَلَى الطاَّوِلَةِ.

    Kitaplarını masanın üzerine koydu.
     

    وَضَعَ كُتُبَهُ فِي حَقِيبَتِهِ.

    Kitaplarını çantasına koydu.

    نَزَلْنَ مِنْ سَياَّرَتِهاَ.

    (O bayanlar) o (bayan)ın arabasından indiler.  

    فَكَّرْناَ فِي حاَلِكُمْ.

    Haliniz hakkında düşündük[3].  

    ماَ هِواَيَتُكَ ؟ هِواَيَتيِ الرَّسْمُ وَ الصِّحاَفَةُ.

    Hobin nedir? Hobim resim ve gazeteciliktir.

     

    اَلتَّلاَمِيذُ ذَهَبُوا إِلَى مَداَرِسِهِمْ فِي سَعاَدَةٍ.

    Öğrenciler okullarına saadet (mutluluk) içinde gittiler.

     

    طَلَبَ أَحْمَدُ وَ عاَدِلٌ مِنْ واَلِدِهِماَ الدَّراَّجَةَ.

    Ahmet ve Adil babalarından bisiklet istediler.

     
           

    b) Fiillerin sonuna birleşen muttasıl zamirler:

    Söz konusu bu birleşik zamirler fiillerin sonuna birleştiği takdirde o cümlenin mef’ûlü olurlar. Mâzî fiilin her sigasının sonuna gelebilecek mef’ûl zamirlerin çekim tablosunu كَتَبَ  fiilinde şöyle gösterebiliriz:

     

    Cemi

    Tesniye

    Müfred

     
    Müzekker

    كَتَبَهُمْ

    كَتَبَهُمَا

    كَتَبَهُ

    Gâib
     

    Onları/onlara yazdı

    O ikisini/o ikisine yazdı

    Onu/ona yazdı

     
    Müennes

    كَتَبَهُنَّ

    كَتَبَهُماَ

    كَتَبَهاَ

    Gâibe
                     

     

     

    Müzekker

    كَتَبَكُمْ

    كَتَبَكُماَ

    كَتَبَكَ

    Muhâtab
     

    Sizi/size yazdı

    İkinizi/ikinize yazdı

    Seni/sana yazdı

     
    Müennes

    كَتَبَكُنَّ

    كَتَبَكُماَ

    كَتَبَكِ

    Muhâtaba
                   

     

    Müz + Müe

    كَتَبَنَا

    كَتَبَنَا

    كَتَبَنِى

    Mütekellim
     

    Bizi/bize yazdı

    İkimizi/ikimize yazdı

    Beni/bana yazdı

     
                     

    Burada çekilen tablo كَتَبَ fiiline aittir. Fiilin diğer tüm siygalarına bu zamirler eklenebilir. Ancak fiillerin sonuna birleşen şahıs zamirleri (fâil zamirler) ile mef’ûl zamirler karıştırılmamalıdır. Örneğin;  كَتَبْناَ (Biz yazdık) ve كَتَبْتُ (Ben yazdım) fiilindeki تُ  ve ناَ zamirleri fâildir.

    كَتَبْناَ      الدَّرْسَ.

    Dersi yazdık.

                     Mef’ûl  Fiil+Fâil

     

    كَتَبْناَهُ.

    Onu (dersi) yazdık.
                             Fiil+Fâil+Mef’ûl

     (كَتَبْناَهُ) kelimesindeki (هُ) zamiri ise mef’ûldür. Diğer örnekler:

    كَتَبْتُكَ Seni yazdım. كَتَبْتَهُ Onu yazdın.

    شَرِبْتَهُ

    Onu  içtin.

    وَجَدْتُنَّهُمْ

    Onları buldunuz.
               

    ise muttasıl meful zamirdir.  هُمْ muttasıl fâil zamir, تُنَّ ibaresinde وَجَدْتُنَّهُمْMesela;  

    Kâide: a) Fâil durumunda olan gâib cemi müzekker zamirini (وا), mef’ûl zamire bağlarken cemi alâmeti olan vav ve elifin elifi düşer:

    وَجَدوُهُ

    Onu buldular.

    وَجَدوُهُمْ

    Onları buldular.

    شَرِبوُهُ

    Onu içtiler.

    كَتَبوُكُمْ

    Sizi yazdılar.

    b) Muhâtab cemi müzekkerin son harfi olan cezimli mimin (تُمْ  ) cezmini kaldırıp ötre ve vav koymak suretiyle meful zamire bağlarız. Yani تُمْ fâil zamirine bir başka mef’ûl zamirin bitişmesi halinde geçiş, mime eklenen bir vâv ile yapılır:

    وَجَدْتُمُوهُ Onu buldunuz. وَجَدْتُمُوهُمْ Onları buldunuz.
    شَرِبْتُمُوهُ Onu içtiniz.

    سَمِعْتُمُوهُ

    Onu duydunuz.

     

    c) كَتَبَنِِى (beni yazdı) de yeralan ن harfine Arapça’da nûn-u vikâye (koruyucu nun) denir. Fiil, muttasıl mütekellim zamiri olan ي ile birleştiğinde araya bir ن gelir. كَتَبَنِي örneğindeki ن  harfi üstünle biten fiilin sonunu esreden korumuştur:

    وَجَدْتَنيِ Beni buldun. كَتَبْتُنَّنيِ Beni yazdınız.
    وَجَدوُنيِ Beni buldular.

    سَمِعْتُمُونيِ

    Beni duydunuz.
             

    d) Muttasıl…هُمْ  ve…كُمْ   zamirlerinden sonra hemze-i vasıl’dan olan harfi tarif gelirse geçiş, sonlarındaki sakin mimlerin ötre ile harekelenmesi ile olur.

    شَكَرَكُمُ الرَّجُلُ.

    Adam size teşekkür etti.

    شَكَرَهُمُ الرَّجُلُ.

    Adam onlara teşekkür etti.

    مَنَحَكُمُ اللَّهُ هَذِهِ السَّعاَدَةَ.

    Allah size bu saadeti bağışladı.

    مَنَحَهُمُ اللَّهُ هَذِهِ النِّعْمَةَ.

    Allah onlara bu nimeti bağışladı.

    Karşılaştırmalı Cümle Örnekleri:

     

    مَنَحَناَ اللَّهُ هَذِهِ الْفُرْصَةَ.

    Allah bize bu fırsatı bağışladı.
     

    شَكَرَناَ الرَّجُلُ فِي سَعاَدَةٍ.

    Adam bize saadet içinde teşekkür etti.
     

    شَكَرْتُمُوناَ فِي سَعاَدَةٍ.

    Bize saadet içinde teşekkür ettiniz.
     

    شَكَرْتُمُونِي فِي سَعاَدَةٍ.

    Bana saadet içinde teşekkür ettiniz.
     

    شَكَرْتُمُوهُ فِي سَعاَدَةٍ.

    Ona saadet içinde teşekkür ettiniz.
     

    شَكَرْتُمُوهاَ فِي سَعاَدَةٍ.

    Ona saadet içinde teşekkür ettiniz.
     

    شَكَرْتُمُوهُنَّ فِي سَعاَدَةٍ.

    O (baya)nlara saadet içinde teşekkür ettiniz.
     

    هَلْ رَكِبَ التِّلْمِيذُ الدَّراَّجَةَ ؟

    Öğrenci bisiklete bindi mi?
     

    نَعَمْ ، رَكِبَهاَ.

    Evet, ona bindi.
     

    كَيْفَ رَكِبَ التِّلْمِيذُ الدَّراَّجَةَ ؟

    Öğrenci bisiklete nasıl bindi?
     

    رَكِبَهاَ التِّلْمِيذُ كَثِيراً.

    Öğrenci ona çok bindi.
     

    ماَذاَ لَعِبَ الْفَرِيقُ ؟

    Takım ne oynadı?
     

    لَعِبَ الْفَرِيقُ الْمُباَراَةَ.

    Takım maç oynadı.
     

    هَلْ قَرَأُوا الْقِصَّةَ ؟

    Hikayeyi okudular mı?
     

    نَعَمْ ، قَرَأُوهاَ.

    Evet onu okudular.
     

    هَلْ فَتَحُوا الْكُتُبَ ؟

    Kitapları açtılar mı?
     

    نَعَمْ ، فَتَحُوهاَ.

    Evet onları açtılar
     

    سَأَلْناَهُ عَنْ حاَلِهِ.

    Ona durumu (hali) hakkında sorduk.
     

    نَصَرَكَ صَدِيقُكَ.

    Arkadaşın sana yardım etti.
     

    نَفَعَنِي الدَّواَءُ.

    İlaç bana fayda verdi.
     

    نَفَعَنِي إِجْتَهاَدِي.

    Çalışmam bana fayda verdi.
     

    شاَهَدْتُهُ[5] وَ أَصْدِقاَءَهُ فِي السُّوقِ.

    Onu ve arkadaşlarını çarşıda gördüm.
     

    ماَذاَ شاَهَدْتَ فِي الْحَدِيقَةِ ؟

    Bahçede ne gördün?
     

    شاَهَدْتُكَ فِي الْحَدِيقَةِ.

    Bahçede seni gördüm.
     

    شاَهَدْتَنِي فِي الْحَدِيقَةِ.

    Bahçede beni gördün.
     

    مَتَى زاَرَ واَلِدُكَ الطَّبِيبَ ؟

    Baban doktoru ne zaman ziyaret etti? 
     

    مَتَى زاَرَتْ واَلِدَتُكَ الطَّبِيبَ ؟

    Annen doktoru ne zaman ziyaret etti?
     

    زاَرَتْ واَلِدَتِي الطَّبِيبَ أَمْسِ.

    Annem doktoru dün ziyaret etti.

    زاَرَتْ واَلِدَتُهُ الطَّبِيبَ أَمْسِ ياَ أُسْتاَذِي!

    Annesi doktoru dün ziyaret etti  ey hocam!
     

    هَلِ الْأَوْلاَدُ زاَروُا  الْمَرِيضَ ؟

    Çocuklar hastayı ziyaret ettiler mi?
     

    نَعَمْ ،  اَلْأَوْلاَدُ زاَرُوهُ.

    Evet, çocuklar onu ziyaret ettiler.
         

     

    c) Harflerin  (örneğin harf-i cerlerin) sonuna birleşen zamirler:

                Harf-i cerler ismin önüne geldikleri gibi ismin yerini tutan zamirle de birleşir.

                Harf-i cerle birleşen zamirlerin çekimi şöyledir:

    إلَيْهِمْ

    إلَيْهِماَ

    إلَيْهِ

     

    مِنْهُمْ

    مِنْهُمَا

    مِنْهُ

    onlara

    o ikisine

    ona

    *

    onlardan

    o ikisinden

    ondan

    إلَيْهِنَّ

    إلَيْهِمَا

    إلَيْهَا

     

    مِنْهُنَّ

    مِنْهُمَا

    مِنْهَا

     

    إلَيْكُمْ

    إلَيْكُمَا

    إلَيْكَ

     

    مِنْكُمْ

    مِنْكُمَا

    مِنْكَ

    size

    ikinize

    sana

    *

    sizden

    ikinizden

    senden

    إلَيْكُنَّ

    إلَيْكُمَا

    إلَيْكِ

     

    مِنْكُنَّ

    مِنْكُمَا

    مِنْكِ

     

    إلَيْنَا

    إلَيْنَا

    إِلَيَّ

     

    مِنَّا

    مِنَّا

    مِنِّي

    bize

    ikimize

    bana

    *

    bizden

    ikimizden

    benden

     

    Kaide: لـِ harf-i ceri isme birleşirse لـِ   olarak esre ile, mütekellim ya’sı hariç zamire birleşirse لَـ   olarak üstün hareke ile bağlanır. Cümlenin başında gelirse mülkiyet (var manası) ifade eder.

    لِخَالِدٍ      Halid için, Halid’in veya Halid’in var (Halid’e ait) (isme birleşmiş),

    لَهُ        Onun için,  onun, onun var (zamire birleşmiş),

    لِي        Benim için,  benim, benim var (mütekellim ya’sına birleşmiş).

    Bu harf-i cer’in burada verilen üç manası da cümledeki yerine göre geçerli olur:

    اَلْكِتاَبُ لِخاَلِدٍ وَالْحَقِيبَةُ ليِ.

    Kitap Halit’in çanta benimdir.

    اَلْكِتاَبُ لِي وَالْحَقِيبَةُ لَهُ.

    Kitap benim çanta onundur.

    لىِ كِتاَبٌ.

    Benim bir kitabım var.

    لِ   harf-i cerinin zamirle birleşen çekim tablosu şöyledir:

    لَهُمْ

    لَهُمَا

    لَهُ

    onların

    o ikisinin

    onun

    لَهُنَّ

    لَهُمَا

    لَهَا

     

    لَكُمْ

    لَكُمَا

    لَكَ

    sizin

    ikinizin

    senin

    لَكُنَّ

    لَكُمَا

    لَكِ

     

    لَنَا

    لَنَا

    ليِ

    Bizim

    ikimizin

    benim

    ¯¯¯

       مَعَهُمْ

    مَعَهُمَا

    مَعَهُ[8]

     

    بِهِمْ

    بِهِمَا

    بِهِ

    onlarla

    o ikisiyle

    onunla

    *

    onlarla

    o ikisiyle

    onunla

       مَعَهُنَّ

    مَعَهُمَا

    مَعَهاَ

     

    بِهِنَّ

    بِهِمَا

    بِهاَ

     

      مَعَكُمْ

    مَعَكُمَا

    مَعَكَ

     

    بِكُمْ

    بِكُمَا

    بِكَ

    sizlerle

    ikinizle

    seninle

    *

    sizlerle

    ikinizle

    seninle

    مَعَكُنَّ

    مَعَكُمَا

    مَعَكِ

     

    بِكُنَّ

    بِكُمَا

    بِكِ

     

    مَعَنَا

    مَعَنَا

    مَعِي

     

    بِنَا

    بِنَا

    بِي

    bizimle

    ikimizle

    benimle

    *

    bizimle

    ikimizle

    benimle

    ¯¯¯

    فِيهِمْ

    فِيهِمَا

    فِيهِ

     

    عَلَيْهِمْ

    عَلَيْهِمَا

    عَلَيْهِ

    onlarda

    o ikisinde

    onda

    *

    onlara

    ikisine

    ona

    فِيهِنَّ

    فِيهِمَا

    فِيهاَ

     

    عَلَيْهِنَّ

    عَلَيْهِمَا

    عَلَيْهاَ

     

    فِيكُمْ

    فِيكُمَا

    فِيكَ

     

    عَلَيْكُمْ

    عَلَيْكُماَ

    عَلَيْكَ

    sizde

    ikinizde

    sende

    *

    size

    ikinize

    sana

    فِيكُنَّ

    فِيكُمَا

    فِيكِ

     

    عَلَيْكُنَّ

    عَلَيْكُماَ

    عَلَيْكِ

     

    فِيناَ

    فِيناَ

    فِيَّ

     

    عَلَيْنَا

    عَلَيْنَا

    عَلَىَّ

    bizde

    ikimizde

    bende

    *

    bize

    ikimize

    bana

    Kâide: كُمْ ve هُمْ zamirleri gibi kendinden önceki harfi ötreli olup cezimle biten kelimelerden sonra harf-i tarife geçiş ötre ile olur:

    عَلَيْكُمُ السَّلاَمُ.   Sizin üzerinize selâm olsun.

    هُمُ الْفُقَراَءُ.      Onlar fakirdirler.

     

    Cümle Örnekleri

    طَلَبَ الْمُدَرِّسُ الْواَجِبَ مِنْكُمْ.

    Öğretmen sizden ödevi istedi.

    ذَهَبوُا إِلَيْهِمْ.

    Onlara gittiler.

    كَتَبَ اسْمَكَ عَلَيْهاَ

    (Senin) ismini onun üzerine yazdı.

    أَخَذَ أَحْمَدُ مَعَهُ حَقيِبَةً.

    Ahmet beraberine bir çanta aldı.

    حَضَرْتُ لَكُنَّ إِلَى الْبَيْتِ.

    Sizin için eve geldim.

    وَجَدوُا الْقَلَمَ فيِهِ.

    Kalemi orda buldular.

    قَلَمُكَ صَغِيرٌ.

    Senin kalemin küçüktür.

    شَعْرُهُ طَوِيلٌ.

    Onun saçı uzundur.

    ضَرَبَتْنَا أُخْتُهُمْ.

    Kızkardeşleri bizi dövdü.

    قَتَلَهُمَا أَحْمَدُ.

    O ikisini Ahmet öldürdü.

    كَتَبَكُمْ أَحْمَدُ فِي الْمَدْرَسَةِ.

    Ahmet sizi okulda yazdı.
  • Müzekker ve Müennes

     

    MÜZEKKER – MÜENNES

    Müzekker; canlı ya da cansız varlıkların erkek olanını gösteren isimdir. Türkçe’dekinin aksine Arapça’da cansız varlıklar da müzekker ya da müennes kabul edilmektedir. Müzekker ismin herhangi ayırıcı bir harfi yoktur:

    أَبٌ

    baba

    اَلتِّلْميِذُ

    öğrenci

    رَجُلٌ

    adam

    اَلْحِصاَنُ

    at

    اَلْكِتاَبُ

    kitap

    باَبٌ

    kapı

    خاَلِدٌ

    Halit

    قِطٌّ

    kedi

    اَلْمُؤْمِنُ

    mü’min (erkek)

                 

    Müennes; canlı ya da cansız varlıkların dişi olanını gösterir.

    İsimlerde müenneslik alâmetleri üçtür:

    a) Tâ-i te’nis ya da tâ-i merbûta  (Bitişik, yuvarlak tâ) ة: En çok kullanılan müenneslik alâmetidir.

    اَلصُّورَةُ

    resim

    اَلتِّلْميِذَةُ

    kız öğrenci

    اَلْمَرْأَةُ

    kadın

    فاَطِمَةُ

    Fâtıma

    فاَئِدَةٌ

    fayda

    ناَفِذَةٌ

    pencere

    عاَئِشَةُ

    Ayşe

    قِطَّةٌ

    kedi (dişi)

    اَلْمُؤْمِنَةُ

    mü’min (kadın)

     

                   

    Cümlede fiil ile fâil arasındaki uygunluk gibi müzekker müennes uygunluğu istenilen durumlarda sıfatlar müzekker halden aşağıdaki örneklerde  görüldüğü gibi müennese çevrilir[3]:

    نَظيِفٌ  ث نَظيِفَةٌ

    temiz

    جَميِلٌ ث جَميِلَةٌ

    güzel

    كَبيِرٌ ث كَبيِرَةٌ

    büyük

    مُسْلِمٌ ث مُسْلِمَةٌ

    müslüman

    مُجْتَهِدٌ ث مُجْتَهِدَةٌ

    çalışkan

    نَشيِطٌ ث نَشيِطَةٌ

    neşeli, dinç

    b) Elif-i Memdûde (Uzun elif): (اء) Bu elifle biten isimlerin müennes olması için eliften sonra gelen hemzenin kelimenin kök harflerinden olmaması gerekir. Bu tür müennes isimler genelde sıfat anlamı taşıyan isimlerdir, elif ve hemze de ekleme harflerdir. 

    أَحْمَرُ ث حَمْراَءُ

    kırmızı

    أَسْمَرُ ث سَمْراَءُ

    esmer

     

    أَخْضَرُ ث خَضْراَءُ

    yeşil

    أَبْيَضُ ث بَيْضاَءُ

    beyaz

     

    أَسْوَدُ ث سَوْداَءُ

    siyah

    أَصْفَرُ ث صَفْراَءُ

    sarı

     

    أَعْرَجُ ث عَرْجاَءُ

    topal

    شَقْراَءُ

    sarışın

    اَلصَّحْراَءُ

    çöl

                       

    c) Elif-i Maksûre (Kısa elif): (ى) İsimlerin sonunda noktasız ى şeklinde yazılan ve kendisinden önceki harf fethalı olduğu için elif olarak okunan bu harf o ismin müennes olduğunu gösterir.

    سَلْمىَ

    Selma

    أَكْبَرُ ث كُبْرَى

    daha büyük

    لَيْلىَ

    Leyla

    أَصْغَرُ ث صُغْرَى

    daha küçük

    حُبْلىَ

    hamile

    عَطْشاَنُ ث عَطْشَى

    Susuz

    * Bu üç te’nis (müennes) alâmeti olmadan da müennes olan isimler vardır. Bunlar:

    1-Kadınlara ait özel isimler:

    سُعاَدُ

    Suad

    هِنْدُ

    Hint

    زَيْنَبُ

    Zeynep

    مَرْيَمُ

    Meryem

    2-Dişi varlıklara delâlet eden isimler:

    أُخْتٌ

    kızkardeş

    أُمٌّ

    anne

    3-Vücudun çift organlarının isimleri:

    أُذُنٌ

    kulak

    عَيْنٌ

    göz

    رِجْلٌ

    ayak

    4-Ülke, şehir ve kabile isimleri:

    مِصْرُ

    Mısır

    اَلشاَّمُ

    Şam

    غَطَفاَنُ

    Gatafan kabilesi

    5-Rüzgar ve çeşitli ateş isimleri:

    سَعيِرٌ

    kuvvetli ateş

    ناَرٌ

    ateş

    دَبوُرٌ

    batı rüzgarı

    6-Canlı fakat akıl sahibi olmayan topluluk isimleri:

    إِبِلٌ

    develer

    غَنَمٌ

    koyun, keçiler

    حَماَمٌ

    güvercinler

    * Bunların dışında müennes olduklarını duyarak veya sözlüklere bakmak suretiyle öğrendiğimiz bazı kelimeler vardır ki bunlara semâî müennes (işitmek suretiyle müennes olduğu bilinen) denir. Örnek:

    رُوحٌ

    ruh

    اَلْأَرْضُ

    yer

    نَفْسٌ

    can

    داَرٌ

    ev, yurt

    اَلشَّمْسُ

    güneş

     

     

    Konuyla İlgili Cümle Örnekleri

    طَلَعَتِ الشَّمْسُ.

    Güneş doğdu.

    قَرَأَتِ الْمُؤْمِنَةُ الْقُرْآنَ.

    Mü’min (kadın) Kur’ân okudu.

    عَمِلَتِ الْمُجْتَهِدَةُ الْواَجِبَ.

    Çalışkan (kadın) ödevi yaptı.

    عَمِلَ الْمُجْتَهِدُ الْواَجِبَ.

    Çalışkan (erkek) ödevi yaptı.

    سَمِعَ التِّلْميِذُ الْجَرَسَ وَ دَخَلَ الْمَدْرَسَةَ.

    Öğrenci zili duydu ve sınıfa girdi.

    سَمِعَتِ التِّلْميِذَةُ الْجَرَسَ وَ دَخَلَتِ الْمَدْرَسَةَ.

    (Kız) öğrenci zili duydu ve sınıfa girdi.

  • Müteaddi ve Lazım Fiiller

     

    MÜTEADDΠ VE LÂZIM FİİLLER

    (Geçişli ve geçişsiz fiiller)

    Yukarıda gördüğümüz cümlelerde bazen fiilin üstün harekeyle harekelenen açık bir meful aldığını, bazen de açık mef’ûl almayıp harf-i cerle devam ettiğini görürüz. İşte açıkça mef’ûl alan fiillere müteaddî fiil, fâiliyle yetinip mef’ûl almayan ya da mef’ûlünü harf-i cerle alan fiillere de lâzım fiiller denir.

    Müteaddi yani mef’ûl alan fiilde fâilin yaptığı iş başkasına geçer veya herhangi bir şeyle alakası bulunur. Türkçe karşılığı geçişli fiildir.

    أَكَلَ فَرِيدٌ الْخُبْزَ.         Ferit ekmeği yedi.

    Bu cümlede “Ferit neyi yedi?” sorusunu mutlaka sorarız, yani fiil mef’ûl istemektedir.

    ضَرَبَ خَالِدٌ الْوَلَدَ.         Halit çocuğu dövdü.

    Bu cümlede de “Halit kimi dövdü?” sorusunu sorarız. Halid’in yaptığı iş başkasıyla alakalı olup onlara geçmektedir.

    Lâzım fiil ise; fâiliyle yetinip mef’ûl almayan fiildir. Fiilin yaptığı iş kendisinde kalıp başkasını etkilemez. Türkçe karşılığı geçişsiz fiildir.

    جَلَسَ خَالِدٌ.  Halit oturdu.           دَخَلَ خَالِدٌ.   Halit girdi.

    Bu cümlelerde mefulü gerektiren neyi, neye ve kimi, kime gibi soru akla gelmemektedir. Yani mef’ûle gerek yoktur. Bu konuyu şu şekilde de ifade edebiliriz:

     

    KAİDE: Arapça’da fiiller mef’ûllerine göre çeşitli kısımlara ayrılırlar:

    a) Hiç mef’ûl almayan fiiller: Yukarıda işlediğimiz gibi fâiliyle yetinip mef’ûl almayan “Lâzım fiiller” bu grubtandır.

    b) Mef’ûlünü harf-i cerle alan fiiler: Bazı fiiller beraberlerindeki (kendine ait) harf-i cerle birlikte tek bir mana ifade ederler. Artık yanındaki harf-i cer aslî manasında tercüme edilmez. Dikkat edilmesi gereken nokta; bu harf-i cerlerin fâilin başında değil, mef’ûlün başında geldiğini unutmamaktır. Söz konusu bu fiiller mef’ûllerini aşağıdaki harf-i cerlerden biri ile alabilirler:

     

    بِ

    لِ

    عَلَى

    عَنْ

    فِي

    إِلَى

    مِنْ

     

     

    Örnek:

    بَحَثَ عَنْ

    aradı, araştırdı

     

     

    بَحَثَ عَلِيٌّ عَنِ الْحَقِيبَةِ فِي الصَّفِّ.

    Ali çantayı sınıfta araştırdı.

     

     

    قاَلَ لِ

    (Birine) dedi, söyledi

     

     

    قاَلَ اللَّهُ لِلرَّسُولِ:

    Allah peygamber’e dedi:

     

    قاَلَ اللَّهُ فِي الْقُرْآنِ:

    Allah Kur’ân’da (şöyle) dedi (buyurdu)[2]:

     

                             

    c) Mef’ûlünü harf-i cersiz alan fiiller: Yukarıda örneklerini gördüğümüz müteaddî fiiller bu grubtandır. Harf-i cere ihtiyaç olmaksızın direk mefullerine bağlanırlar. İlerdeki konularda göreceğimiz gibi bazı fiiller yine harf-i cere ihtiyaç olmaksızın iki ya da üç mef’ûl alarak da tam bir cümle oluştururlar:

    وَجَدَ الْإِنْساَنُ الْعِلْمَ ناَفِعاً.

    İnsan ilmi faydalı buldu.

          Şu bilgiyi akılda tutmamız bundan sonraki konular için zorunludur:

    Üstün harekeye fetha, böyle harekelenmiş kelimeye mansûb, bu duruma da nasb hali deriz. Ötre harekeye zamme, böyle harekeli kelimeye merfû veya mazmûm, bu duruma da ref hali deriz. Esre harekeye kesre, böyle harekeli kelimeye mecrûr veya meksur, bu duruma da cer hali deriz.  Aynı şekilde tutarlı işarete de cezm, böyle harekeli kelimeye de meczûm deriz.

  • Harfi Cerler Arapça Dersleri

    HARF-İ CERLER

    harfi-cerler

    Yanlız başına anlam ifade etmeyen, ancak isme dahil olduklarında manaya katkıda bulununan bazı kelimeler vardır.

    harfi-cerler-ve-anlamlari

    Harfi Cerler Pdf Olarak İndir

    Semai Amiller arapça

    عِنْدَ

    فِي

    إِلَىٰ

    مَعَ

    عَلَىٰ

    بِ

    مِنْ

    عَنْ

    لَ

    yanında – de, da -e, -a ile üstünde, üzerinde ile,-e,-a -den, -da hakkında -için, -e, -a

    ب = bi = ile
    من = min = ..den ..dan
    إلى = ilâ = ..e ..a
    عن = *an = ..den ..dan
    على = *alâ = üzerinde, üstünde, üzerine
    ل = li = için
    فى = fî = içinde, ..de ..da
    ك = ke = gibi
    حتـَّى = hatta = ..ıncaya kadar
    رُبَّ = rubbe = nice
    واو القسم – تاء القسم = tâü’l-kasem – vâü’l-kasem = her ikisi de yemin içindir. Vallahi, tallahi gibi…
    خاشا – خلا – عدا = *adâ – khalâ – khâşâ = bu üçü ayrıdır ama hepsi de istisna içindir
    مُذ = müsz = ..den beri
    مُنذ = münszü = ..den beri
    لولا = lev lâ = ..masaydı ..meseydi
    كَيم = keyme = niçin
    لعَلَّ = lealle = umulur ki

    Harfi Cerler:

    Âmili lafzî semâînin birinci çeşidi harfi cerlerdir. Harfi cer: “Dâhil olduğu kelimin sonunu cer yapan harftir.” Harfi cerler toplamda yirmi tane olup, bir ismin önüne gelerek sonunu kesra yaparlar. Harfi cerre kısaca “car”, sonu kesra olan isme de “mecrur” denir. Bu harfler ve misâlleri şöyledir:

    Semai Amiller arapça

    Harfi Cerler:

    Âmili lafzî semâînin birinci çeşidi harfi cerlerdir. Harfi cer: “Dâhil olduğu kelimin sonunu cer yapan harftir.” Harfi cerler toplamda yirmi tane olup, bir ismin önüne gelerek sonunu kesra yaparlar. Harfi cerre kısaca “car”, sonu kesra olan isme de “mecrur” denir. Bu harfler ve misâlleri şöyledir:

    1. Bâ (اَلْبَاءُ): Allâh’a inandım. / آمَنْتُ بِااللَّهِ

    2. Min (مِنْ): Bütün günâhlardan tövbe ettim. / تُبْتُ مِنْ كُلِّ ذّنْبٍ

    3. İlâ (إِلَى): Allâh Teâlâ’ya tövbe ettim. / تُبْتُ إلَى اللَّهِ تَعَالَى

    4. An (عَنْ): Haramdan men edildim. / كُفِفْتُ عَنِ اْلحَرَامِ

    5. Alâ (عَلَى): Her günahkâr üzerine tövbe etmek vâcibtir. /  تَجِبُ التَّوْبَةُ عَلَى كُلِّ مُذْنِبٍ

    6. Lâm (لِ): Ben Allâh Teâlâ’nın kulcağızıyım. / اَنَا عُبَيْدٌ لِلَّهِ تَعَالَى

    7. Fî (فِي): İtaat eden cennettedir. اَلْمُطِيعُ فِي اْلجَنَّةِ

    8. Kâf (اَلْكَافُ): O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur. / لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ

    9. Hattâ (حَتَّى): Ölünceye kadar Allâh’u Teâlâ’ya ibâdet ederim. /  اَعْبُدُ اللَّهَ تَعَالَى حَتَّى اْلمَوْتِ

    10. Rubbe (رُبَّ): Nice okuyucular vardır ki Kur’ân onlara lanet eder. /  رُبَّ تَالٍ يَلْعَنُهُ الْقُرْآنُ

    11. Vâvul-kasem (وَاوُ الْقَسَمِ): Allâh’a yemin ederim ki asla büyük günâhları yapmayacağım.  / وَاللَّهِ لَا اَفْعَلَنَّ اْلكَبائِرَ

    12. Tâul-kasem (تَاءُ الْقَسَمِ): Allâh’a yemin ederim ki elbette farzları yapacağım. / تَاللَّهِ لَأَفْعَلَنَّ اْلفَرَائِضَ

    13. Hâşâ (حاَشاَ): Âlim hariç, insânlar helak oldu. / هَلَكَ النَّاسُ حَاشَا اْلعَالِمِ

    14. Muz (مُذْ): Buluğ günden beri yaptığım tüm günâhlara tövbe ettim. /  تُبْتُ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ فَعَلْتُهُ مُذْ يَوْمِ اْلبُلُوغِ

    15. Munzu (مُنْذُ): Buluğ gününden itibaren namaz farz olur. /  تَجِبُ الصَّلَاةُ مُنْذُ يَوْمِ اْلبُلُوغِ

    16. Halâ (خَلاَ): İlmiyle amel edenler hariç, âlimler helak oldu. /  هَلَكَ اْلعَالِمُونَ خَلَا اْلعَامِلِ بِعِلْمِهِ

    17. Adâ (عَدَا): İhlâslılar hariç, amel edenler helâk oldu. / هَلَكَ اْلعَامِلُونَ عَدَا اْلمُخْلِصِ

    18. Levlâ (لَوْلاَ): Ey Allâh’ın rahmeti, sen olmasaydın elbette insânlar helak olurdu. / لَوْلَاكَ يَا رَحْمَةَ اللَّهِ لَهَلَكَ النَّاسُ

    19. Key (كَيْ): Niçin/neden isyân ettin? (Keymihe = keymâ, eliften bedel he gelmiş) /  كَيْمَه عَصَيْتَ

    20. Lealle (لَعَلَّ): Umulur ki Allâh Teâlâ günâhımı bağışlar. /  لَعَلَّ اللَّهِ تَعَالَى يَغْفِرُ ذَنْبِي

    Bu harfler, bağlı oldukları fiil ya da fiil mânâsında olan kelimelerin mânâlarını, mecrura taşıdıklarından dolayı “izâfet harfleri” olarak da isimlendirilirler. Harfi cerlerde genel olarak izâfet bulunur. Cer etmek ise mutlaktır.

    Harfi Cerlerin Mânâları:

    1. Bâ (اَلْبَاءُ) “ile” mânâsındadır. İlsâk (bağlamak, bitiştirmek) içindir.

    2. Min (مِنْ) “den-dan” mânâsındadır.  İbtida (başlangıç) içindir.

    3. İlâ (إِلَى) “e-a” mânâsındadır. İntiha (bitiş) içindir.

    4. An (عَنْ) “den-dan” mânâsındadır. Mücaveze (uzaklaşma) içindir.

    5. Alâ (عَلَى) “üzerinde-üzerine” mânâsındadır. İstila içindir.

    6. Lâm (لِ) “için” mânâsındadır. İstikak (hak etme) ve mülkiyet (sâhib olma) içindir.

    7. Fî (فِي) içinde, de-da mânâsındadır. Zarfiyet içindir.

    8. Kâf (اَلْكَافُ) “gibi” mânâsındadır. Teşbih (benzetme) içindir.

    9. Hattâ (حَتَّى“…e kadar” mânâsındadır. Gaye (sona eriş, bitiş) içindir.

    10. Rubbe (رُبَّ)  “nice, bazı” mânâsındadır. Taklîl ve teksîr (azlık ve çokluk) içindir.

    11. Vâvul-kasem (وَاوُ الْقَسَمِ) “yemin” mânâsındadır. Yemin içindir.

    12. Tâul-kasem (تَاءُ الْقَسَمِ) “yemin” mânâsındadır. Yemin içindir.

    13. Hâşâ (حاَشاَ) istisna mânâsındadır. İstisna içindir.

    14. Muz (مُذْ“… den beri” mânâsındadır. Mazi zamanda başlamak içindir.

    15. Munzu (مُنْذُ) “… den beri” mânâsındadır. Mazi zamanda başlamak içindir.

    16. Halâ (خَلاَ) “istisna” mânâsındadır. İstisna içindir. Çoğunlukla fiil olarak gelir.

    17. Adâ (عَدَا) “istisna” mânâsındadır. İstisna içindir. Çoğunlukla fiil olarak gelir.

    18. Levlâ (لَوْلاَ) “olmasaydı” mânâsındadır. Kendine zamir bitiştiğinde, başka bir şeyin mevcudiyetiyle, bir şeyin mümkün olmayacağını ifâde etmek içindir.

    19. Key (كَيْ) “için, niçin, neden” mânâsındadır. İstifham ما sı dâhil olunca illet içindir.

    20. Lealle (لَعَلَّ) “umulur ki, belki” mânâsındadır. Ukayl kabilesinin lügatinde ümit içindir.

    Harfi cerlerin mânâları bunlardan ibâret değildir. Bunların açıklanması bundan daha geniş bilgiler içeren nahiv kitâblarında bulunmaktadır.

    Harfi Cerlerin Ameli: 

    Harf-i cerlerin ameli üç türlüdür. Bunlar:

    1. Harf-i cerler, mu‘râb yani i‘râb kabul eden bir ismin başına gelip sonunu cer yaparlar. Buna “lafzî i‘râb” denir. Misâlen:  “ Ben Zeyd’e uğradım.” Cümlesinde ب harfi ceri, بِزَيْد kelimesinin evveline gelerek sonunu cer etmiştir.

    2. Harf-i cerler, murab bir kelimenin sonunda illet harfi varsa takdiren cer yaparlar. Buna “takdiri irâb” denir. Misâlen: “رَضِيْنَا عَنْ الْقَضِى Biz kadâdan râzı olduk.” Cümlesinde عَنْ harf-i ceri, الْقَضِى kelimesinin evveline gelerek sonunu cer etmiştir.

    3. Harf-i cerler, kelimenin aslında bir illet varsa mahallen cer yaparlar. Buna “mahallî irâb” denir. Misâlen: مَنْ kelimesi, mebni (irâb kabul etmeyen) bir kelimedir. Bu sebeble evveline عَلَى gibi bir harfi cerin gelmesi sonuna tesir etmez.

    Tek başına bir anlam ifade etmemekle birlikte başlarına geldikleri kelimeleri mecrur (son harekelerini kesra) yaparlar.

    فِي (Fi) De, Da

    فِي البَيْتِ : Evde-Evin içinde.

    عَلَى (Alâ) Üstünde

    عَلَى المَكْتَبِ : Masanın üzerinde.

    دَخَلْتُ عَلَى المُدِيرِ : Müdürün odasına gittim.

    لِ (Li) İçin, aitlik

    لِلهِ : Allah için.

    مِنْ (Min) İki farklı kullanımı vardır. 1- den, dan, 2- Vurgu yapmak için.

    خَرَجْتُ مِنَ البَيْتِ : Evden çıktım.(1)

    مِنْ أَيْنَ أَنْتَ؟ : Sen nerelisin? (Sen neredensin?)(1)

    أَنَا مِنْ اليَابَانِ : Japonyadanım.(1)

    مَا غَابَ مِنْ أَحَدٍ : Kimse gelmemezlik yapmadı.(2)

    لَا يَخْرُجْ مِنْ أَحَدٍ : Kimse dışarı çıkmasın.(2)

    لَا تَكْتُبْ مِنْ شَيْءٍ : Hiçbir şey yazmayın.(2)

    ھَلْ مِنْ سُؤَالٍ؟ : Sorusu olan var mı?(2)

    ھَلْ مِنْ سُؤَالٍ عِنْدَكَ؟ : Sorusu olan var mı?(2)

    إِلَى (İlâ) İki farklı kullanımı vardır. 1- e,a doğru, 2- Bitişik zamirler ile birlikte kullanılırsa ‘Al’ fiili olur.

    ذَھَبْتُ إِلَى البَيْتِ : Eve gittim.(1)

    أَيْنَ ذَھَبَ؟ : Nereye gitti?(1)

    ذَھَبَ إِلَى المُدِيْرِ : Müdüre gitti.(1)

    خَرَجَ المُدَرِّسُ مِنْ الفَصْلِ وَ ذَھَبَ إِلَى المُدِيرِ : Öğretmen sınıftan çıktı ve müdüre gitti.(1)

    إِلَيْكَ ھذا الكِتابَ : Bu kitabı al.(2)

    إِلَيْكُنَّ ھذه الدَّفَاتِرَ يا أَخَوَاتُ : Kızkardeşler, bu defterleri alın.(2)

    عَنْ (An) e, a, den, dan, hakkında

    ھو بَعِيدٌ عَنْ المَدْرَسَةِ جِدّاً : O gerçekten okula uzaktır.

    بِ (Bi) İle.

    قَتَلَ الرَجُلُ الحَيَّةَ بِالحَجَرِ : Adam yılanı taş ile öldürdü.

    أَبِاللُغَةِ العَرَبِيَّةِ ھذه المَجَلَّةُ؟ : O dergi Arapça (Arap dili ile) mi?

    لا، ھي بِاللُغَةِ الاِنْكِلِيزِيَّةِ : Hayır, o İngilizce (İngiliz dili ile).

    أَنَا مَسْرُورٌ بِلِقَاىِٔكَ : Seninle karşılaştığımdan dolayı sevinçliyim.

    أَنَا مَسْرُورَةٌ بِكَ : Ben seninle (senden dolayı) memnunum.

    فَرِحَ بِيَ المُدَرِّسُ كَثِيراً : Öğretmen benimle (bana) çok sevindi.

    * Genelde cansız eşya yada insan dışındaki varlıklar için بِ kullanılır. İnsan söz konusu olunca da مَعَ (ile, beraber) zarfı tercih edilir.

    و (Ve) Üç farklı şekilde kullanılabilir. 1- Ve bağlacı, 2- Ant, yemin (Harf-i Cer), 3- Hal, durum (iken) (İsim cümlesi olarak kullanılır. Cümle içinde fiil kullanılmışsa muzari olur. Fiil cümlesinde kullanılacaksa قد ile birlikte kullanılır, bkz. Mazi Fiiller.)

    أُرِيدُ كِتَابًا وقَلَماً : Kitap ve kalem istiyorum.(1)

    واللهِ مَا رَأَيْتُهُ : Valla onu görmedim.(2)

    دَخَلْتُ المَسْجِدَ والإِمامُ يَرْكَعُ : İmam rukudayken camiye girdim.(3)

    مَاتَ أَبِي وأَنَا صَغِيرٌ : Babam ben çocukken öldü.(3)

    دَخَلَ المُدَرِّسُ الفَصْلَ وھو يَحْمِلُ كُتُباً كَثِيرَةً : Öğretmen birçok kitap taşıyorken sınıfa girdi.(3)

     

    İsimlerin başında “harf-i cer” denen harfler olursa o ismin sonunu esre yaparlar. Bu harf-i cerler en çok kullanılış sırasına göre örnekleri ile  beraber şöyledir:

     

       

    مِنْ

    ..den, ..dan(Başlamak, kısmiyet ve açıklama için kullanılır)  

    مِنَ الْبَيْتِ

    evden →

    خَرَجْتُ مِنَ الْبَيْتِ.

    Evden çıktım.

    مِنْ ناَفِذَةٍ

    bir pencereden →

    نَظَرَ الْوَلَدُ مِنْ ناَفِذَةٍ.

    Çocuk bir pencereden baktı.

    مِنَ الْبَابِ

    kapıdan →

    مَنْ دَخَلَ مِنَ الْبَابِ ؟

    Kapıdan kim girdi?
                     

    Kâide: (مِنْ) harf-i cerinden sonra gelen isim harf-i tarif  (الْ)ile başlıyorsa nun’a cezim yerine fetha verilerek öbür kelimeye geçiş yapılır: مِنَ الْبَيْتِ (minel beyti),  مِنَ الْبَابِ(minel bâbi) gibi.

    فيِ

    ..de, ..da, içinde, hakkında(Mekan ya da zaman gibi zarfiyet bildirir)

    فِي الْبَيْتِ

    evde, evin içinde →

    جَلَسْتُ فِي الْبَيْتِ الْيَوْمَ.

    Bugün evde oturdum.

    فيِ السَّياَّرَةِ

    arabada →

    اَلْوَلَدُ لَعِبَ فيِ السَّياَّرَةِ.

    Çocuk arabanın içinde oynadı.

    فيِ الْمَدْرَسَةِ

    okulda →

    كَتَبْتُ الدَّرْسَ فيِ الْمَدْرَسَةِ.

    Dersi okulda yazdım.

    فيِ الصَّباَحِ

    sabahleyin →

    كَتَبْتُ الدَّرْسَ فيِ الصَّباَحِ.

    Dersi sabah yazdım.

    إِلَى

    ..e, ..a, ..ye, ..ya

    (Sonun bitişi için kullanılır)

    إِلَى الْمَدْرَسَةِ

    okula →

    حَضَرَ التِّلْميِذُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Öğrenci okula geldi.
    إِلَى الْبَيْتِ eve →

    ذَهَبْتُ إِلَى الْبَيْتِ مُبَكِّراً.

    Eve erken gittim.

    إِلَى السُّوقِ

    çarşıya →

    ذَهَبَتْ زَيْنَبُ إِلَى السُّوقِ.

    Zeynep çarşıya gitti.

    عَلَى

    ..e, ..a, ..ye, ..ya, üzerine, üstünde

    عَلَى الْماَءِ

    suyun üzerinde →

    سَبَحَ الْقَلَمُ عَلَى الْماَءِ.

    Kalem suyun üzerinde yüzdü.

    عَلَى الْأَرْضِ

    yerin üzerine, yere →

    سَقَطَ الْوَلَدُ عَلَى الْأَرْضِ.

    Çocuk yere düştü.

    عَلَى الْكُرْسِيِّ

    sandalye üzerine →

    جَلَسْتُ عَلَى الْكُرْسِيِّ.

    Sandalyeye oturdum.

     

     

     

    بِ

    ile, ..le

    بِالْقَلَمِ kalem ile, kalemle → كَتَبْتُ الدَّرْسَ بِالْقَلَمِ. Dersi kalemle yazdım.  
    بِالسِّكِّينِ bıçakla →

    قَشَرْتُ الْفاَكِهَةَ بِالسِّكِّينِ.

    Meyveyi bıçakla soydum.  

    بِالْحاَفِلَةِ

    otobüsle →

    ذَهَبْتُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ بِالْحاَفِلَةِ.

    Okula otobüsle gittim.  

    Genelde cansız eşya ya da insan dışındaki varlıklar için بِ  kullanılır.  İnsan söz konusu olunca da  مَعَ (ile, beraber)  zarfı tercih edilir:

     

    ذَهَبْتُ مَعَ خاَلِدٍ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Halit’le okula gittim.
     

    شَرِبْتَ الشاَّيَ مَعَ صَديِقٍ.

    Bir arkadaşla çay içtin.
     

    عَنْ

    den, dan, hakkında

     

    مُعَلِّمٍ عَنْ

    öğretmenden →

    سَمِعْتُ الْخَبَرَ عَنْ مُعَلِّمٍ.

    Haberi bir öğretmenden işittim.

    عَنِ الطِّفْلِ

    çocuktan →

    ذَهَبَ الْخَوْفُ عَنِ الطِّفْلِ.

    Çocuktan korku gitti.

    عَنِ التَّلاَميِذِ

    öğrencilerden, öğrenciler hakkında

    سَأَلَ الْمُديِرُ عَنِ التَّلاَميِذِ

    Müdür öğrencileri (öğrenciler hakkında) sordu.
       

    لِ

    için    
     

    لِلَّهِ

    Allah için →

    صَلَّيْتُ لِلَّهِ تَعَالَى.

    Allâhu Teala için namaz kıldım.  
      لِخَالِدٍ Halit için →

    ذَهَبْتُ إِلَى السوُّقِ لِخَالِدٍ.

    Çarşıya Halit için gittim.  
      لِلدِّراَسَةِ eğitim için →

    ذَهَبْتُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ لِلدِّراَسَةِ.

    Okula eğitim için gittim.  
                                 

    Not: Bu harf-i cer ألْ ile ma’rife olan bir ismin başına geldiğinde harf-i tarifin elifi hazfedilir (kaldırılır, atılır): اَلْبَيْتُ  – \  لِلْبَيْتِ  اَلطاَّلِبُ  –لِلطاَّلِبِ    gibi.

    كَ

    gibi

    اَلْأَرْضُ كَالْكُرَةِ.

    Dünya top gibidir.

    أَحْمَدُ كَالْأَسَدِ.

    Ahmet arslan gibidir.

    حَتَّي

    …ceye kadar, ta ki

     

    حَتَّي الْمَوْتِ

    Ölüme kadar (ölünceye kadar)

     

    عَبَدْتُ اللهَ حَتَّي الْمَوْتِ.

    Ölüme kadar (ölünceye kadar) Allah’a ibadet ettim.

    رُبَّ

    olur ki, belki, bazı, nice vardır

     

    رُبَّ طاَلِبٍ ماَ كَتَبَ الدَّرْسَ.

    Ders yazmayan nice öğrenci vardır.

    مُذْ – مُنْذُ

    ..den beri, ..dan beri, ..den itibaren

    وَجَبَتِ الصَّلاَةُ مُنْذُ الْبُلوُغِ.

    Buluğdan itibaren namaz vacip oldu.

               

    F Mef’ûlu bihin harekesi mansûbtur (üstündür). Aslında fiil ve fâilden sonra geriye kalan kelimeler ve harf-i cerler mef’ûldür. Fakat harf-i cer alan mef’ûlü bihin son harfinin harekesi esre olur ve o kelimeye mefulun bih gayr-i sarih denir.  Harf-i cer almayan mef’ûle mef’ûlun bih sarih denir. Genellikle cümlede önce mef’ûlün bih sarih (üstün harekesini açık olarak alan mef’ûl), sonra da mef’ûlün bih gayr-i sarih (üstün harekesini açık olarak alamayan mef’ûl) yazılır.

    كَتَبَ الْوَلَدُ  الدَّرْسَ  بِالْقَلَمِ.

                 M.B.Gayr-i Sarih. M.B.Sarih

    Çocuk dersi kalemle yazdı.

     

    Sorular: 

    1. Semâî âmil ne demektir, kaç tane ve kaç çeşittirler?

    2.  Harfi cer ne demektir?

    3. Harfi cerler kaç ismi cer ederler?

    4. Harfi cerlere niçin izâfet harfi de denir? 

    5. Harfi cerler kaç tanedir?

    6. Harfi cerlerin mânâları nelerdir?

    7. Harfi cerler nasıl amel ederler?

     

     

    Harf-i Cerle İlgili Genel Cümle Örnekleri

     

    هَلْ ذَهَبْتِ إِلَى الْمَدْرَسَةِ ؟

    Okula gittin mi?
     

    نَعَمْ ، ذَهَبْتُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Evet, okula gittim.
     

    هَلْ ذَهَبْتُمْ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Okula gittiniz mi?
     

    نَعَمْ ، ذَهَبْناَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Evet, okula gittik.
     

    ذَهَبْتُماَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    İkiniz okula gittiniz.
     

    هَلْ ذَهَبْتُنَّ إِلَى الْمَدْرَسَةِ ؟

    Okula gittiniz mi?
     

    نَعَمْ ، ذَهَبْناَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

    Evet, okula gittik.
     

    ذَهَبْتُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ  لِلْإِمْتِحاَنِ.

    Okula imtihan için gittim.
     

    ذَهَبْتُ إِلَى الْبَيْتِ لِلْإِسْتِراَحَةِ.

    Eve dinlenmek için gittim.
     

    ذَهَبْتُ إِلَى الْمَسْجِدِ لِلصَّلاَةِ.

    Mescide namaz için gittim.
     

    نَظَرَ التِّلْميِذُ إِلَى الصُّورَةِ.

    (Erkek) Öğrenci resme baktı.
     

    نَظَرَتِ التِّلْميِذَةُ إِلَى الصُّورَةِ.

    (Kız) Öğrenci resme baktı.
     

    نَظَرْتُ  إِلَى الصُّورَةِ.

    Resme baktım.
     

    سَبَحَ الْوَلَدُ فِي هَذاَ الشاَّطِئِ.

    Çocuk bu kıyıda yüzdü.
     

    عَمِلَ خاَلِدٌ الشاَّىَ فِي الْمَطْبَخِ.

    Halit mutfakta çay yaptı.
     

    قَرَأْتُ الدَّرْسَ فِي الْحَدِيقَةِ.

    Dersi bahçede okudum.
     

    قَرأْناَ الْكِتاَبَ فِي الْمَكْتَبَةِ.

    Kitabı kütüphanede okuduk.
     

    ذَهَبْناَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ بِالْحاَفِلَةِ.

    Okula otobüsle gittik.
     

    وَصَلَ أَحْمَدُ إِلَى الْمَطاَرِ بِالسَّياَّرَةِ.

    Ahmet hava alanına arabayla gitti (ulaştı, vardı).
     

    نَزَلَ أَحْمَدُ عَنِ الْحِصَانِ.

    Ahmet attan indi.
     

    رَفَعَ الْإِسلاَمُ الظُّلْمَ عَنِ الْمَرْأَةِ.

    İslam kadından zulmü kaldırdı.
     

    سَأَلْتُ عَنِ الْماَلِ.

    Mal hakkında sordum.
     

    سَأَلَ الطَّبِيبُ عَنِ الْمَرِيضِ.

    Doktor hastadan (hasta hakkında) sordu.
     

    اَلْأُمُّ عَمِلَتِ الطَّعاَمَ فِي الْمَطْبَخِ.

    Anne yemeği mutfakta yaptı.
     

    جَلَسَ مُحَمَّدٌ فِي الْبَيْتِ.

    Muhammed evde oturdu.
     

    جَلَسَتْ عاَئِشَةُ فِي الْغُرْفَةِ.

    Aişe odada oturdu.
     

    خَرَجَ التَّلاَمِيذُ مِنَ الصَّفِّ.

    Öğrenciler sınıftan çıktı.
     

    اَلتَّلاَمِيذُ خَرَجُوا  مِنَ الصَّفِّ.

    (aynı manada isim cümlesi)
     

    رَفَعَ الْوَلَدُ الْحَقِيبَةَ مِنَ الْأَرْضِ.

    Çocuk çantayı yerden kaldırdı.
     

    نَزَلَ الْمَطَرُ مِنَ السَّماَءِ.

    Gökten yağmur indi (Yağmur yağdı).
     

    اَلْأَوْلاَدُ سَبَحُوا فِي الْمَسْبَحِ.

    Çocuklar havuzda yüzdü.
     

    سَبَحَ الْخَشَبُ عَلَى الْماَءِ.

    Tahta suyun üzerinde yüzdü.
     

    سَقَطَ الثَّمَرُ عَلَى الْأَرْضِ.

    Meyve yere (yerin üzerine) düştü.
     

    غَضِبَ السَّيِّدُ عَلَى الْخاَدِمِ.

    Efendi (bey) hizmetçiye kızdı.
     

    اَلْوَقْتُ كاَلسَّيْفِ.

    Vakit kılıç gibidir.
     

    اَلْعِلْمُ كَالْبَحْرِ.

    İlim deniz gibidir.
     

    قَرَأْتُ كِتاَباً حَتَّى اللَّيْلِ.

    Geceye kadar kitap okudum.
     

    ماَ شَرِبْتُ الشاَّىَ مُنْذُ أَمْسِ.

    Dünden beri çay içmedim.

    كَتَبْتُ الدَّرْسَ مِنَ الصَّباَحِ حَتَّى الْمَساَءِ.

    Sabahtan akşama kadar ders yazdım.

    ذَهَبَ عُمَرُ إِلَى الْمَلْعَبِ وَ لَعِبَ الْكُرَةَ.

    Ömer oyun sahasına gitti ve top oynadı.

    أَكَلْتُ فيِ الْفَطوُرِ الْبَيْضَ وَشَرِبْتُ الشاَّيَ.

    Kahvaltıda yumurta yedim ve çay içtim.

     

  • Mazi Fiil Çekim Tablosu Arapça Dersleri


    MÂZÎ FİİL ÇEKİM TABLOSU

     

    Sona eklenen    zamir

    Fiil-i Mâzî

    Manası

    Gramer kaidesine göre deyimi

     

     

    نَصَرَ

    Yardım etti

    Müfred müzekker gâib

     

    ا

    نَصَراَ

    İkisi yardım etti

    Tesniye müzekker gâib

     

    وُا

    نَصَرُوا

    Yardım ettiler

    Cemi müzekker gâib

     

    تْ

    نَصَرَتْ

    Yardım etti

    Müfred müennes gâibe

     

    تَا

    نَصَرَتَا

    İkisi yardım etti

    Tesniye müennes gâibe

     

    نَ

    نَصَرْنَ

    Yardım ettiler

    Cemi müennes gâibe

     

    تَ

    نَصَرْتَ

    Yardım ettin

    Müfred müzekker muhatap

     

    تُمَا

    نَصَرْتُمَا

    İkiniz yardım ettiniz

    Tesniye müzekker muhatap

     

    تُمْ

    نَصَرْتُمْ

    Yardım ettiniz

    Cemi müzekker muhatap

     

    تِ

    نَصَرْتِ

    Yardım ettin

    Müfred müennes muhâtaba

     

    تُمَا

    نَصَرْتُمَا

    İkiniz yardım ettiniz

    Tesniye müennes muhâtaba

     

    تُنَّ

    نَصَرْتُنَّ

    Yardım ettiniz

    Cemi müennes muhâtaba

     

    تُ

    نَصَرْتُ

    Yardım ettim

    Müfred mütekellim vahde

     

    نَا

    نَصَرْنَا

    İkimiz yardım ettik

    Tesniye mütekellim

     

    نَا

    نَصَرْنَا

    Yardım ettik

    Cemi mütekellim

               

    Tablo hali:

    نَصَرُوا

    نَصَراَ

    نَصَرَ

    نَصَرْنَ

    نَصَرَتَا

    نَصَرَتْ

    نَصَرْتُمْ

    نَصَرْتُمَا

    نَصَرْتَ

    نَصَرْتُنَّ

    نَصَرْتُمَا

    نَصَرْتِ

     

    نَصَرْنَا

    نَصَرْتُ

     

    Fiili Mazi iki kısımdır:

     

    a)      Mazi Malum

     

    b)      Mazi Meçhul

     

    MAZİ MALUM:

     

    Mazi malum üç şekil üzere bulunur:

     

    1)      فَعَلَ kalıbında gelir. كَتَبَ gibi.

     

    2)    فَعِلَ kalıbında gelir. عَلِمَ gibi.

     

    3)    فَعُلَ kalıbında gelir. كَبُرَ gibi.

     

    Üç şekli birbirinden ayıran ikinci harfin harekesidir. Birinci ve üçüncü harf üç şekilde de üstündür.

     

    Dikkat:

     

    Bir fiili mazi harekeli ise harekesine bakarak hangi kalıptan geldiğini anlarız. Eğer harekesi yoksa nasıl okunacağını sözlükten öğreniriz.

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan كَتَبَ mazifiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كَتَبُوا كَتَبَا كَتَبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كَتَبْنَ كَتَبَتَا كَتَبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَتَبْتُمْ كَتَبْتُمَا كَتَبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كَتَبْتُنَّ كَتَبْتُمَا كَتَبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَتَبْنَا   كَتَبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan ضَرَبَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ضَرَبُوا ضَرَبَا ضَرَبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ضَرَبْنَ ضَرَبَتَا ضَرَبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضَرَبْتُمْ ضَرَبْتُمَا ضَرَبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ضَرَبْتُنَّ ضَرَبْتُمَا ضَرَبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضَرَبْنَا   ضَرَبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan فَتَحَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    فَتَحُوا فَتَحَا فَتَحَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    فَتَحْنَ فَتَحَتَا فَتَحَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فَتَحْتُمْ فَتَحْتُمَا فَتَحْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    فَتَحْتُنَّ فَتَحْتُمَا فَتَحْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فَتَحْنَا   فَتَحْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعِلَ kalıbında bulunan عَلِمَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    عَلِمُوا عَلِمَا عَلِمَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    عَلِمْنَ عَلِمَتَا عَلِمَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عَلِمْتُمْ عَلِمْتُمَا عَلِمْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    عَلِمْتُنَّ عَلِمْتُمَا عَلِمْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عَلِمْنَا   عَلِمْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعُلَkalıbında bulunan كَبُرَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كَبُرُوا كَبُرَا كَبُرَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كَبُرْنَ كَبُرَتَا كَبُرَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَبُرْتُمْ كَبُرْتُمَا كَبُرْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كَبُرْتُنَّ كَبُرْتُمَا كَبُرْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كَبُرْنَا   كَبُرْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعِلَ kalıbında bulunan حَسِبَ mazi fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    حَسِبُوا حَسِبََا حَسِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    حَسِبْنَ حَسِبَتَا حَسِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْتُمْ حَسِبْتُمَا حَسِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    حَسِبْتُنَّ حَسِبْتُمَا حَسِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْنَا   حَسِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    MAZİ MEÇHUL:

     

    –          Mazi meçhul fiili sadece فُعِلَ kalıbında bulunur.

     

    –          فَعُلَ kalıbında (5. bab) bulunan mazi malumların meçhulü yoktur.Bu kalıp üzerinde bulunan tüm fiillerin hepsi lazımdır. Lazım fiilin meçhulü olmaz.

     

    –         Fakatفَعَلَ yahut فَعِلَ kalıbında bulunup ta müteaddi olan mazi malumların meçhulünü elde etmek için o mazi malumları فُعِلَ şeklinde okumalıyız.

     

    Örnek: كَتَبَ mazi fiilin meçhulü كُتِبَ dir. عَلِمَ mazi fiilin meçhulü عُلِمَ dir.

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan كُتِبَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    كُتِبُوا كُتِبَا كُتِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    كُتِبْنَ كُتِبَتَا كُتِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كُتِبْتُمْ كُتِبْتُمَا كُتِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    كُتِبْتُنَّ كُتِبْتُمَا كُتِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    كُتِبْنَا   كُتِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan ضُرِبَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ضُرِبُوا ضُرِبَا ضُرِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ضُرِبْنَ ضُرِبَتَا ضُرِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضُرِبْتُمْ ضُرِبْتُمَا ضُرِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ضُرِبْتُنَّ ضُرِبْتُمَا ضُرِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ضُرِبْنَا   ضُرِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعَلَ kalıbında bulunan فُتِحَ mazi meçhul fiilin çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    فُتِحُوا فُتِحَا فُتِحَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    فُتِحْنَ فُتِحَتَا فُتِحَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فُتِحْتُمْ فُتِحْتُمَا فُتِحْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    فُتِحْتُنَّ فُتِحْتُمَا فُتِحْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    فُتِحْنَا   فُتِحْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعِلَ kalıbında bulunan عُلِمَ mazi meçhulün çekimi şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    عُلِمُوا عُلِمَا عُلِمَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    عُلِمْنَ عُلِمَتَا عُلِمَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عُلِمْتُنَّ عُلِمْتُمَا عُلِمْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    عُلِمْتُنَّ عُلِمْتُمَا عُلِمْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    عُلِمْنَا   عُلِمْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعُلَ kalıbında bulunan كَبُرَ mazi meçhul fiilin çekimi olmaz!… Çünkü lazım fiillerdir.

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    yok yok yok مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    yok yok yok مُؤَنَّثٌ Dişil
    yok yok yok مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    yok yok yok مُؤَنَّثٌ Dişil
    yok yok yok   مُتَكَلِّمٌ

     

    فَعِلَkalıbında bulunan حَسِبَ mazi meçhul fiilin çekimi olmaz!…

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    حَسُِوا حَسِبَا حَسِبَ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    حَسِبْنَ حَسِبَتَا حَسِبَتْ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْتُمْ حَسِبْتُمَا حَسِبْتَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    حَسِبْتُنَّ حَسِبْتُمَا حَسِبْتِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    حَسِبْنَا   حَسِبْتُ   مُتَكَلِّمٌ

     

    Dikkat:

     

    A-      Fiili maziler –gerek malum ve gerekse meçhul olsunlar- Türkçeye en çok “diligeçmiş zaman” ile bazen de “mişligeçmiş zaman” ile tercüme edilir. Demek oluyor ki, hangisi daha uygun düşerse öyle tercüme edilir. Mesela كَتَبَ : yazdı yahut yazmış, كُتِبَ:yazıldı yahutyazılmış. Fiili maziler bazen de “dua kipi” anlamında gelir. Mesela رَحِمَ اللهُ : Allah rahmet etsin, قَتَلَ اللهُ : Allah öldürsün.

     

    كَتَبَ : yazdı yahut yazmış

    كُتِبَ : yazıldı yahut yazılmış

    رَحِمَ اللهُ : Allah rahmet etsin

    قَتَلَ اللهُ : Allah öldürsün

     

    B-      Fiili mazinin başına olumsuzluk edatı denilen مَا yahut لاَ gelirse, Türkçeye “diligeçmiş” veya “mişligeçmiş” zamanın olumsuzu ile tercüme edilir. Mesela: مَا كَتَبَ: yazmadı yahut yazmamış, مَا كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış, لاَ كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış, لاَ كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış.

     

    مَا كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış

    مَا كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış

    لاَ كَتَبَ : yazmadı yahut yazmamış

    لاَ كُتِبَ : yazılmadı yahut yazılmamış

     

    Not: مَا ile لاَharflerinin çekimde hiçbir değişiklik yapmadan fiili mazinin her çekiminin başına geçebilir. Ancak mazi menfinin مَا ile kullanılması daha çoktur.

     

    Dikkat:

     

    Ancak harfi cer veya zarf vasıtasıyla lazım fiillerden de meçhul yapılabilir. Örnek: غُشِىَ عَلَيْهِ (bayıldı),ذُهِبَ مَعَهُ (onunla gidildi) gibi.

     

    a)     Harfi cer vasıtasıyla lazım fiilin çekimi:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    غُشِىَ عَلَيْهِمْ غُشِىَ عَلَيْهِمَا غُشِىَ عَلَيْهِ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    غُشِىَ عَلَيْهِنَّ غُشِىَ عَلَيْهِمَا غُشِىَ عَلَيْهَا مُؤَنَّثٌ Dişil
    غُشِىَ عَلَيْكُمْ غُشِىَ عَلَيْكُمَا غُشِىَ عَلَيْكَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    غُشِىَ عَلَيْكُنَّ غُشِىَ عَلَيْكُمَا غُشِىَ عَلَيْكِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    غُشِىَ عَلَيْنَا   غُشِىَ عَلَىَّ   مُتَكَلِّمٌ

     

    b)     Zarf vasıtasıyla lazım fiilin çekimi de şöyledir:

     

    جَمْعٌ Çoğul تَثْنِيَةٌ İkil مُفْرَدٌ Tekil    
    ذُهِبَ مَعَهُمْ ذُهِبَ مَعَهُمَا ذُهِبَ مَعَهُ مُذَكَّرٌ Eril غَائِبٌ
    ذُهِبَ مَعَهُنَّ ذُهِبَ مَعَهُمَا ذُهِبَ مَعَهَا مُؤَنَّثٌ Dişil
    ذُهِبَ مَعَكُمْ ذُهِبَ مَعَكُمَا ذُهِبَ مَعَكَ مُذَكَّرٌ Eril مُخَاطَبٌ
    ذُهِبَ مَعَكُنَّ ذُهِبَ مَعَكُمَا ذُهِبَ مَعَكِ مُؤَنَّثٌ Dişil
    ذُهِبَ مَعَنَا   ذُهِبَ مَعِى   مُتَكَلِّمٌ

     

  • Fail ve Mefulun Bih

    FÂİL (Özne)

    Fâil (özne), bir işi yapana denir. Harekesi ötre ya da ötre tenvin olur. Fiile kim ya da ne sorusunu sorduğumuzda aldığımız cevap fâildir. Fiil ile fâil arasında müzekkerlik (erkeklik), müenneslik (dişilik), tekillik çoğulluk bakımından uyum olması şarttır.

     

    Fâil

    Fiil

    Çocuk gitti (Kim gitti?)

    الْوَلَدُ.

    ذَهَبَ

    Kız okudu (Kim okudu?)

    الْبِنْتُ.

    قَرَأَتِ

    Öğrenci oturdu (Kim oturdu?)

    التِّلْمِيذُ.

    جَلَسَ

    Bir adam çıktı (Kim çıktı ?)

    رَجُلٌ.

    خَرَجَ

           

    Not: Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi harf-i tarifli kelime cümle ortasında geldiği takdirde geçiş önceki kelimenin harekesiyle olur.

    MEF’ÛLUN BİH (Tümleç)

    Mef’ûlun bih; kendisine iş yapılanı bildiren isimdir. Harekesi üstün (َ-) ya da üstün tenvin olur ( اً). Fiile ne, kimi, neyi, neye sorusunu sorduğumuzda aldığımız cevap mef’ûldür. Fiil ile fâil arasında olması gereken müzekker-müennes uyumu şartı mef’ûlün bihle diğerleri arasında yoktur. Yâni mef’ûlün bih’in fiil ya da fâil ile müzekkerlik müenneslik, tekillik çoğulluk vs. açısından uyumlu olma şartı aranmaz.

     

    Meful

    Fâil

    Fiil

    Öğrenci dersi yazdı  (Neyi yazdı?)

    الدَّرْسَ.

    التِّلْميِذُ

    كَتَبَ

    Baba suyu içti (Neyi içti?)

    الْماَءَ.

    الْاَبُ

    شَرِبَ

    Öğrenci bir kitap okudu (Ne okudu?)

    كِتاَباً.

    التِّلْمِيذُ

    قَرَأَ

    Halit öğrenciye vurdu (Kime vurdu?)

    التِّلْمِيذَ.

    خاَلِدٌ

    ضَرَبَ

    Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi fâilin açıkça yazılışı (öğrenci, baba, Halit gibi) gâib fiil kullanıldığında gerçekleşir. Muhâtab ve mütekellim fiillerde fiil ve fâil birarada olur. Yine de fiile aynı sorular (ne, neyi, kimi kime) sorulduğunda alınan cevap mef’ûldür ve harekesi üstündür:

    Dersi yazdım (Neyi yazdım?) الدَّرْسَ. كَتَبْتُ
    Suyu içtiniz (Neyi içtiniz?) الْماَءَ. شَرِبْتُنَّ
    Halid’e sordun (Kime sordun?) خاَلِداً. سَأَلْتَ
    Bir kitap okudunuz (Ne okudunuz)(belirtisiz nesne) كِتاَباً. قَرَأْتُمْ
    Öğrenciye vurdun (Kime vurdun?) التِّلْمِيذَ. ضَرَبْتَ