Yıl: 2012

  • Cesur Yürek Vatansever Arapca Film

     

    M.S 1280 yılında, “Uzunbacaklı” Edward İskoçya’nın büyük bir bölümünü işgal eder ve işgal sırasında William Wallace’ın babasıyla ağabeyini öldürür. Amcası tarafından yurtdışında büyütülen Wallace, yıllar sonra Uzunbacaklı’nın zalim yönetiminin sürdüğü İskoçya’ya döner. Çiftçilik yaparak sakin bir yaşam kurmak isteyen Wallace beladan uzak durmaya çalışır. Çocukluk aşkı Murron’a tekrar aşık olan Wallaca ona Murron’ın çocukken verdiği ve yıllarca sakladığı “gül”ni gösterir. Daha sonra kralın koyduğu primae noctis emri yüzünden gizlice evlenirler. Fakat bir gün, kasabadaki İngiliz askerleri Murron’a tecavüz etmeye çalışır. Askerlere saldıran Wallace, Murron’ı kurtarır ve bir ata bindirerek kaçmasını sağlar. Ancak Murron yolda yakalanır. Kasabanın şerifi, bütün kasaba halkının önünde Murron’ın boğazını keser. Gözü dönen Wallace, kasabadaki diğer İskoçların da yardımıyla İngiliz garnizonunu yener ve o da şerifin boğazını keser.
    Bölgedeki İngiliz lordunun karşılık vereceğini bilen Wallace ve adamları, İngiliz askerlerinin üniformalarını giyerek bir İngiliz kalesine girer ve kaleyi tamamen yakarlar. Wallace’ın kahramanlıklarından cesaret alan İskoç halkı da İngilizlere karşı ayaklanır.
    Wallace’ın efsanesi dilden dile yayılır ve dağılmış olan İskoç klanları gönüllü olarak ona katılmak isterler. Wallace ordusunun başına geçer ve Stirling’te İngiliz ordusunu yener. Bu büyük başarısı için, İskoç soyluları onu İskoçya’nın koruyucusu ilan ederler. Daha sonra York’u işgal eden Wallace burada Uzunbacaklı’yı bekler. Sıradaki büyük savaş için soylulardan yardım ister ve İskoç tahtının varisi Bruce’dan yardım için söz alır. Ancak Falkirk Savaşı’nda İskoç soyluları ona ihanet eder. Uzunbacaklı’ya yenilen Wallace saklanmak zorunda kalır.
    İngilizlerle gerilla taktiğiyle savaşmaya devam eden Wallace, Falkirk’te ona ihanet eden iki İskoç soylusunu öldürür. Bu arada, daha önce İngiliz elçisi olarak Wallace’la görüşen ve ona aşık olan Prens Edward’ın (Uzunbacaklı’nın oğlu ve vârisi) eşi Prenses Isabelle, ona yardım eder. Sonra bir geceyi birlikte geçirirler ve Wallace’tan hamile kalır.
    Wallace’a ihanet ettiği için vicdan azabı duyan Bruce, onu Edinburg’a çağırtır. Bu şekilde İngilizlere karşı başarılı olamayacağını düşünen Wallace, soyluların yardımını alabileceği umuduyla bu daveti kabul eder. Ancak Edinburg’a geldiğinde, Bruce’un babası ve diğer soylular tarafından kurulan tuzağa düşerek yakalanır. Babasına karşı büyük bir öfke duyan Bruce, onun babalığını reddeder.
    Wallace Londra’da krala ihanet etmek suçundan mahkemeye çıkar. Bunu reddeden Wallace, Uzunbacaklı’ya hiçbir zaman bağlılık yemini etmediğini söyler. Bunun üzerine mahkeme, onun “acıyla arındırılmasına” karar verir. Londra meydanında halkın önünde işkenceye maruz kalan Wallace, son gücüyle “Özgürlük!” diye haykırır. Kafası kesilmeden önce, kalabalığa döner ve Murron’ı ona gülümserken görür.

     

     

  • Arapca Haberler 17 01 2012

     

  • Medrese Arapcasi Klasik Arapça Nedir ?

     

     İkincisi; ulûm-i ‘âliye denilen yüksek ilimlerdir ki, bunlar âlet ilimlerinin öğrenilmesine yardımcı olan Kur’ân, Hadis ve Fıkıh ilimleridir[21]. 

    Dolayısıyla Arap grameri de, öğrencileri ulûm-i ‘âliye denilen yüksek ilimlere hazırlayan âlet ilimleri arasında sayılmaktadır. Medreselerde Arapça derslerine önce Sarf denilen morfoloji ilmiyle başlanıyordu. Sarf ilminden şu kitaplar okutulmaktaydı:

    Hangi Derslerden Oluşur?

    Sarf

    1. el-Emsile: Yazarı bilinmeyen bu kitapta, Arapça sülasî mücerred fiil örneği üzerinde durulur ve onun yirmi dört sîga çekimi yapılır.

    2. Binâu’l-Ef‘âl: Yine yazarı bilinmeyen bu kitapta da, Arapça fiillerin bütün şekilleri ele alınır. Sarfın babları otuz beş olarak gösterilir. Kitabın sonunda; sahîh, ecvef, mudâaf, misâl, mehmûz, nâkıs ve lefîf kavramları birer misalle îzâh edilir.

    3. el-Maksûd: Müellifinin kim olduğu ihtilaflıdır. İmam Birgivî Maksûd’u İmam-ı Azam (ö.150/767)’a izafe eder[22]. Binâ’daki gibi önce sahih fiiller tekrarlanır. Sonra sahih olmayan fiillerden bahsedilir ve burada i‘lâl kâideleri ile illetli harfler izah edilir. Ardından ism-i fâil, ism-i mefûl, mimli masdar vb. açıklanır.

    4. el-‘İzzî: İzzeddîn ez-Zencânî (ö.655/1257)’nin yazdığı bir sarf kitabıdır ve müellifin isminden dolayı ‘İzzî diye tanınır. Tasrîfu Zencânî, Tasrîfu ‘İzzî veya el-Muhtasar adlarıyla da anılır.‘İzzî’de, fiillerin harf sayılarına ve türlerine göre tasnifi yapılır. Emsile-i muhtelife sırası takip edilerek, fiiller tasnife tabi tutulup, bir veya birkaç örnek verilir. İ‘lâl kâidelerinin açıklaması yapılarak, illetli fiillerin istisnaî hâlleri zikredilir. Kitabın sonlarında ise, ism-i zaman ve ism-i mekân konu edilir.

    5. Merâhu’l-Ervâh: Hayatı hakkında bilgi bulunmayan Ahmed b. Alî b. Mes‘ûd’undur. Müellif bu eserinde fiillerin yapısını tahlil eder ve fiilleri yedi kısma ayırır. İ‘lâl kâideleri üzerinde ısrarla durur.

    Nahiv ilminde okutulan kitaplar şunlardı:

    Nahiv

    1. Avâmil: İmam Birgivî’in eseridir. Âmil, Arapça gramerde kelimelerin sonuna tesir eden edat gibi kelimeler, ismin hâlleri denen “cerr” harfleri; “için”, “gibi”, “-den beri”, “eğer”, “niçin” gibi kelimelerin kullanışları, temenni, ümit, mutlaklık, istisna, nedensellik vb. gibi durumları bildiren harflerin kullanışları üzerinde durur. 25 sayfalık bu küçük eser, genelde Arapça cümlelerde çok önemli olan kelime sonlarındaki değişmeler (i‘râb) üzerinde durur.

    2. İzhâr: Çalışma konumuz olan İshâk Nûrî Efendi’nin de şerh yazdığı bu kitap, Nahiv ilminde ikinci kitap olarak medreselerde okutulmaktaydı.

    3. Kâfiye: Sarf ve nahiv ilimlerinde üstat olan İbn Hâcib’in nahiv alanında ileri düzeyde okutulan eseridir. Sadece örneklerle öğretmeyi amaçlamayıp, konuların felsefesine de giren bir kitap idi.

    4. Molla Câmi: Kâfiye şerhidir. Asıl adı el-Fevâidü’z-Ziyâiyye fî Şerhi’l-Kâfiye olduğu hâlde, Molla Câmî (1414-1492) tarafından hazırlandığı için Molla Câmî adıyla bilinmektedir.

     Prof. Dr. Musa  Yıldız

     İSHÂK NÛRÎ RİZEVÎ VE ZÜBDETÜ’L-İZHÂR ADLI ESERİ

  • Arapca, Ingilizce Kadar Gerekli

     

    Musa Yıldız, son dönemde tartışılan Arapça eğitimiyle ilgili şunları söyledi:

     

    “Son zamanlarda ülkemizde Arapça öğretimiyle ilgili tartışmalara, alanın bir uzmanı olarak katkı sağlamaktır. Başta şunu da ifade etmek gerekir ki, bu yazımız bir savunma ya da eleştiri amacı gütmekten çok, materyallerin ortaya konulmasıyla gerçeğin tespit edilmesi ve objektif bir bakış açısının ortaya konulmasını hedeflemektedir.

     

    Yapılan bilimsel çalışmalarla günümüzde yeryüzünde konuşulan2796 dil olduğu tespit edilmiştir. Çeşitli lehçeler de eklendiğinde bu rakam beş bine ulaşmaktadır. Bu diller dil ailesi bakımından Ural-Altay, Hamî-Samî ve Hint-Avrupa dilleri olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Arapça bu dil ailelerinden Hamî-Samî dil ailesine mensup dillerden birisidir. Bu ailede Arapçanın yanı sıra Fenikece, Asurca, Aramca ve İbranice dilleri de bulunmaktadır.

     

    VAHYİN DİLİ

     

    Arapça, Samî dillerinden olan Nabatçanın devamı ve gelişmiş şeklidir. Nabatlılar, milâttan önce, Arap Yarımadasının ortalarından Suriye’nin güneyine kadar yayılarak bu geniş topraklara egemen olmuşlardı. Sebe, Suleym, Himyer, Teyma, Semûd, Âd ve Lihyânîlerle ırk olarak akrabadırlar. Bütün bu topluluklar, bugünkü Arapların atalarıdır. Bunların, Aramcaya benzeyen ve farklı lehçeleri olan ortak bir dil konuştukları sanılmaktadır. İşte Arapça, zaman içinde bu lehçelerden, özellikle Kureyş dili olarak biçimlenmiş ve ilâhî irade ile vahyin dili olarak seçilmiştir.

     

    Yedinci yüzyıla kadar Arap Yarımadasında sınırlı kalmış olan Arapça, bu dönemde İslam dininin gelişi ve sonrasında gerçekleşen fetihlerle kuzeyde Irak, Suriye, batıda Mısır ve Kuzey Afrika ve İspanya’ya doğuda ise Afganistan ve Türkistan’a kadar yayılarak bir kültür ve medeniyet dili haline gelmiştir. Bu coğrafyada Müslüman kavimlerin dillerinde çok büyük izler bırakmıştır. Sekizinci yüzyıldan on altıncı yüzyılın sonlarına kadar dünyada bugünkü İngilizce gibi hâkim dil olmuştur. Batılı ilim adamları kendilerini yetiştirmek amacıyla o dönemde ilmî eserlerin dili olan Arapçayı öğrenmişler ve yoğun bir şekilde kendi dillerine bu eserleri çevirme gayreti içinde olmuşlardır.

     

    BİR ÇOK DİLİ ETKİLEDİ

     

    Arapça, Yunancadan İngilizceye, İspanyolcadan Farsçaya pek çok dünya dilini etkilediği gibi, anadilimiz olan Türkçe üzerindeki etkisi de çok büyük olmuştur. Rönesans’ın ünlü düşünürü Francis Bacon (1561-1626) Arapça öğrenmeyle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Yunan medeniyetini öğrenmek istiyorsak İslâm medeniyetini tanımak, Aristo’yu anlayabilmek için de İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ü tetkik etmek ve binaenaleyh Arapçayı öğrenmek mecburiyetindeyiz.”

     

    Şeyhülislam Musa Kazım Efendi (1858-1919), “Medeniyet Vasıtası ve Arap Dili” başlıklı makalesinde, “Arap dili tahsil etmek bizlere birkaç açıdan gereklidir.” diyerek şu dört maddeyi sıralamıştır:

    “Birincisi: Bir kavmin maddî ve manevî açıdan hayatının ve kurtuluşunun sebebi din ve ahlak olup, bizim din ve ahlak lisanımız ise Arap dilidir.

    İkincisi: Lisanımıza tercüme edilmiş olan bugünkü ilimlerin pek çok kavramları Arapça lafızlardan meydana gelmektedir.

     

    Üçüncüsü: Lisanımız Türk, Arap, Acem dillerinden meydana gelmiş tatlı bir beyan olup, bu zarafet lisanı unvanının en büyük unsurunu teşkil eden şey ise, Arapça kelimelerdir. Bunun içindir ki isimlerini tam bir hürmetle yad ettiğimiz alimlerimiz ve edebiyatçılarımız büyüklük adını he o Arap diline vâkıf olmaları sayesinde almışlardır.

     

    Dördüncüsü: Müslüman halklar çeşitli kavimlerden meydana gelmekte olup, bunların birbirlerine tam bir sadakat ve bağımlılıkları ise ancak din noktasından olduğundan, şüphe yoktur ki, mümkün mertebe o din lisanının eğitimi ve geliştirilmesi, Müslümanların birbirlerine olan sevgi ve kardeşliklerini takviye edecektir.”

     

    Türkçede Arapça kökenli çok sayıda kelime yer almaktadır Ancak iki dilin gramer yapılarındaki büyük farklılıklar dolayısıyla, pek çok Arapça kökenli kelime Türkçede anlam kaymasına ve değişimine uğramıştır. Arapçada yardım etmek anlamına gelen müsaadenin Türkçede izin anlamına gelmesi vb. gibi.

     

    KADİM BİR DİL

     

    Arapların çok eskiden beri, devlet ve millet olarak tarih sahnesinde varlık gösterdiklerini haber veren Tevrat gibi dört bin yıllık geçmişi olan bir belgeden yola çıkılacak olursa, Arapçanın ne kadar eski bir dil olduğunu tahmin etmek mümkündür. Yine özellikle günümüzde Arapça konuşanların, Tevrat’ın dili olan İbraniceyi konuşanlardan, neredeyse yüz elli kat daha fazla olduklarına bakıldığında, bu dilin ne kadar yaygınlaştığı ve ne kadar canlı kaldığı da rahatça anlaşılacaktır.

     

    Arapça, yaygın şekilde kullanılması bakımından Çince, İngilizce, Hintçe ve İspanyolcadan sonra 5. dünya dilidir. Öte yandan 1974 yılında, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusya ve Çinceden sonra 6. resmî dil olarak kabul edilmiştir. Hâlen Arapça, Türkiye’nin de gözlemci sıfatıyla yer aldığı Arap Birliği Teşkilatına üye 22 ülkede 350 milyona yakın bir nüfus tarafından konuşulan bir dildir. Ayrıca 24 Arap olmayan Müslüman ülkede 1 milyara yakın bir nüfus tarafından da kullanılmaktadır. Ülkemizde Adana, Antakya, Mardin, Siirt ve Urfa gibi şehirlerde de değişik lehçeleriyle konuşulmaktadır.

     

    ARAPÇA ÖĞRENİLMELİ

     

    Ülkemizle en uzun sınırlara sahip olan komşuları Irak ve Suriye’nin resmî dili Arapçadır. Sadece bu ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek açısından bakılsa, Arapça ülkemizde önem verilmesi gereken dillerin ilk sıralarında gelmelidir. Ama bu önem çeşitli sebeplerle maalesef uzun yıllar verilmemiştir. Arapça yalnızca İmam-Hatip Liselerinde ve İlahiyat Fakültelerinde meslek dersi olarak okutulan bir dil olmuştur. Ayrıca üniversitelerin Arapça bölümlerinde araştırmacı ve öğretmen yetiştirmek amacıyla öğretilmiştir. Bunun yanında tarihî bağlarımızın güçlü olduğu Arap ülkeleriyle son zamanlardaki ticarî ilişkilerin gelişmesi bu alanda yetişmiş insan sıkıntısını açıkça ortaya koymuştur. Gelişen bu ilişkiler ülkemizde Arapçaya olan ilgiyi de artırmıştır. Arapça öğrenmenin bir yararı da; Arap dünyasını takip edebilmek, dünyanın en sıcak bölgesini kendi medyasından okumak ve dinlemektir. Bu da ülkemizde bilgiyi, başkaları tarafından yorumlanmış bir şekilde İngilizceye çevrilmiş olarak değil de, doğrudan kaynağından elde etme imkânı sağlamaktadır.

     

    Sonuç olarak, ülkemizde yabancı dil olarak günümüz dünya dili olan İngilizcenin öğretilmesine ne kadar önem vermek gerekliyse, içinde bulunduğumuz coğrafya ve konjonktür gereği Arapçaya da o kadar önem vermek gereklidir. Bu bakımdan okullarda İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Çince dillerine Arapçanın eklenmesi önemli bir gelişmedir.”

  • 30 Arapca Restoranda 2

     

    30 [otuz] 

    30 [ثلاثون] 
    Restoranda 2  فى المطعم 2 
     
       
    Bir elma suyu, lütfen. من فضلك واحد عصير تفاح.
    mn fd’lk uaxhd ys’ir tfaxh 
    Bir limonata, lütfen. من فضلك واحد عصير ليمون.
    mn fd’lk uaxhd ys’ir limun 
    Bir domates suyu, lütfen. من فضلك واحد عصير طماطم.
    mn fd’lk uaxhd ys’ir t’mat’m 
       
       
       
       
     
      م
       
       
       
    Balık sever misin? هل تحب السمك؟
    x’l txhb alsmk 
    Sığır eti sever misin? هل تحب لحم البقر؟
    x’l txhb lxhm albqr 
       
       
       
       
    Etsiz bir şey istiyorum. من فضلك شيئ بدون لحم.
    mn fd’lk shij’ bdun lxhm 
    Bir sebze tabağı istiyorum. من فضلك طبق خضروات مشكلة.
    mn fd’lk t’bq xd’ruat mshklah 
    Uzun sürmeyecek bir şeyler istiyorum. من فضلك شيء لا يحتاج لوقت طويل.
    mn fd’lk shiy’ la ixhtag luqt t’uil 
       
       
       
    Bunu pilavlı mı istersiniz? هل تحبه مع الأرز؟
    x’l txhbx’ my ala’rz 
    Bunu makarnalı mı istersiniz? هل تحبه مع المكرونة؟
    x’l txhbx’ my almkrunah 
    Bunu patatesli mi istersiniz? هل تحبه مع البطاطس؟
    x’l txhbx’ my albt’at’s 
       
       
       
    Bunun lezzetini beğenmedim. لا يعجبني طعمه.
    la iygbni t’ymx’ 
    Yemek soğuk. الطعام بارد.
    alt’yam bard 
    Bunu sipariş etmedim. ما طلبت هذا.
    ma t’lbt x’dha 
  • 29 Arapca Restoranda 1

     

    29 [yirmi dokuz] 

    29 [تسعة وعشرون] 
    Restoranda 1  فى المطعم 1 
     
       
    Masa boş mu? هل هذه الطاولة غير محجوزة؟
    x’l x’dhx’ alt’aulah ghir mxhguzah 
    Menüyü rica ediyorum. من فضلك قائمة الطعام.
    mn fd’lk qaj’mah alt’yam 
    Ne tavsiye edebilirsiniz? بماذا تنصح؟
    bmadha tns’xh 
       
       
       
       
     
    Bir maden suyu isterim. من فضلك واحد ميّه معدنية.
    mn fd’lk uaxhd mi2’x’ mydniah 
    Bir portakal suyu isterim. من فضلك واحد عصير برتقال.
    mn fd’lk uaxhd ys’ir brtqal 
       
       
       
    Bir kahve isterim. من فضلك واحد قهوة.
    mn fd’lk uaxhd qx’uah 
    Sütlü bir kahve isterim. من فضلك واحد قهوة مع حليب.
    mn fd’lk uaxhd qx’uah my xhlib 
    Şekerli olsun lütfen. مع سكر من فضلك.
    my skr mn fd’lk 
       
       
       
    Bir çay istiyorum. من فضلك واحد شاي.
    mn fd’lk uaxhd shai 
    Limonlu çay istiyorum. من فضلك واحد شاي مع ليمون.
    mn fd’lk uaxhd shai my limun 
    Sütlü çay istiyorum. من فضلك واحد شاي مع حليب.
    mn fd’lk uaxhd shai my xhlib 
       
       
       
    Sigaranız var mı? هل عندكم سجائر؟
    x’l yndkm sgaj’r 
    Kül tablanız var mı? هل عندكم منفضة سجائر؟
    x’l yndkm mnfd’ah sgaj’r 
    Ateşiniz var mı? هل عندكم شعلة نار [ولاعة]؟
    x’l yndkm shylah nar [ulayah] 
       
       
       
    Çatalım eksik. ينقصني شوكة.
    inqs’ni shukah 
    Bıçağım eksik. ينقصنى سكين.
    inqs’njh skin 
    Kaşığım eksik. ينقصني ملعقة.
    inqs’ni mlyqah 
  • 27 Arapca Otelde -Varis Diyalogu

     

    27 [yirmi yedi] 

    27 [سبعة وعشرون] 
    Otelde – varış  فى الفندق – الوصول 
     
       
    Boş bir odanız var mı? أعندكم غرفة خالية؟
    a’yndkm ghrfah xaliah 
    Ben bir oda rezerve ettim. لقد حجزت عندكم غرفة.
    lqd xhgzt yndkm ghrfah 
    Benim adım Müller. اسمى مولر.
    asmjh mulr 
       
       
       
    Tek kişilik odaya ihtiyacım var. أحتاج لغرفة سرير واحد.
    a’xhtag lghrfah srir uaxhd 
    Çift kişilik odaya ihtiyacım var. أحتاج لغرفة سريرين.
    a’xhtag lghrfah sririn 
    Odanın gecelik ücreti nedir? كم سعر الغرفة لليلة؟
    km syr alghrfah llilah 
       
       
       
    Banyolu bir oda istiyorum. أريد غرفة مع حمام بانيو.
    a’rid ghrfah my xhmam baniu 
    Duşlu bir oda istiyorum. أريد غرفة مع حمام دش.
    a’rid ghrfah my xhmam dsh 
    Odayı görebilir miyim? أيمكن أن أرى الغرفة؟
    a’imkn a’n a’rjh alghrfah 
       
       
       
    Burada bir garaj var mı? أيوجد هنا موقف سيارات؟
    a’iugd x’na muqf siarat 
    Burada bir kasa var mı? أتوجد هنا خزينة أمانات؟
    a’tugd x’na xzinah a’manat 
    Burada bir faks var mı? أيوجد هنا جهاز فاكس؟
    a’iugd x’na gx’az faks 
       
       
       
    İyi, odayı tutuyorum. جيد، أنا آخذ الغرفة.
    gid, a’na ehxdh alghrfah 
    Anahtarlar burada. هنا المفاتيح.
    x’na almfatixh 
    Eşyalarım burada. هنا أمتعتي.
    x’na a’mtyti 
       
       
       
    Kahvaltı saat kaçta? متى يكون الإفطار؟
    mtjh ikun ali’ft’ar 
    Öğle yemeği saat kaçta? متى يكون الغداء؟
    mtjh ikun alghday’ 
    Akşam yemeği saat kaçta? متى يكون العشاء؟
    mtjh ikun alyshay’ 
       
       

     
       
    Duş arızalı. الدُش لا يعمل.
    aldosh la iyml 
    Sıcak su gelmiyor. لا يوجد ماء ساخن.
    la iugd may’ saxn 
    Bunu tamir ettirebilir misiniz? أيمكنكم أن تكلفوا أحداً يصلحه؟
    a’imknkm a’n tklfua a’xhdaan’ is’lxhx’ 
       
       
       
    Odada telefon yok. لا يوجد تلفون في الغرفة.
    la iugd tlfun fi alghrfah 
    Odada televizyon yok. لا يوجد تلفزيون في الغرفة.
    la iugd tlfziun fi alghrfah 
    Odanın balkonu yok. لا يوجد بلكون [ شرفة] للغرفة.
    la iugd blkun [ shrfah] llghrfah 
       
       
       
    Oda fazla gürültülü. الغرفة صاخبة.
    alghrfah s’axbah 
    Oda fazla küçük. الغرفة صغيرة جداً.
    alghrfah s’ghirah gdaan’ 
    Oda fazla karanlık. الغرفة معتمة جداً.
    alghrfah mytmah gdaan’ 
       
       
       
    Kalorifer çalışmıyor. التدفئة لا تعمل.
    altdfj’ah la tyml 
    Klima çalışmıyor. المكيف لا يعمل.
    almkif la iyml 
    Televizyon bozuk. التلفزيون متعطل.
    altlfziun mtyt’l 
       
       
       
    Bu hoşuma gitmiyor. هذا لا يعجبني.
    x’dha la iygbni 
    Bu benim için fazla pahalı. السعر عالي جداً عليّ.
    alsyr yali gdaan’ yli2′ 
    Daha ucuz bir şeyiniz var mı? أعندكم ما هو أرخص؟
    a’yndkm ma x’u a’rxs’ 
       
       
       
    Buralarda yakında gençler için bir misafirhane var mı? هل يوجد بيت شباب بالقرب من هنا؟
    x’l iugd bit shbab balqrb mn x’na 
    Burada yakında bir pansiyon var mı? هل يوجد بنسيون بالقرب من هنا؟
    x’l iugd bnsiun balqrb mn x’na 
    Burada yakında bir restoran var mı? هل يوجد مطعم بالقرب من هنا؟
    x’l iugd mt’ym balqrb mn x’na 
  • 26 Arapca Dogada

     

    26 [yirmi altı] 

    26 [ستة وعشرون] 
    Doğada  في الطبيعة 
     
       
    Oradaki kuleyi görüyor musun? أترى ذلك البرج؟
    a’trjh dhlk albrg 
    Oradaki dağı görüyor musun? أترى ذلك الجبل؟
    a’trjh dhlk algbl 
    Oradaki köyü görüyor musun? أترى تلك القرية؟
    a’trjh tlk alqriah 
       
       
       
    Oradaki nehri görüyor musun? أترى ذلك النهر؟
    a’trjh dhlk alnx’r 
    Oradaki köprüyü görüyor musun? أترى ذلك الجسر؟
    a’trjh dhlk algsr 
    Oradaki gölü görüyor musun? أترى تلك البحيرة؟
    a’trjh tlk albxhirah 
       
       
       
    Şuradaki (oradaki) kuş hoşuma gitti. يعجبني ذلك العصفور.
    iygbni dhlk alys’fur 
    Şuradaki (oradaki) ağaç hoşuma gitti. تعجبني تلك الشجرة.
    tygbni tlk alshgrah 
    Buradaki taş hoşuma gitti. تعجبني هذه الصخرة.
    tygbni x’dhx’ als’xrah 
       
       
       
    Oradaki (şuradaki) park hoşuma gitti. يعجبني ذلك المنتزه.
    iygbni dhlk almntzx’ 
    Oradaki (şuradaki) bahçe hoşuma gitti. تعجبني تلك الحديقة.
    tygbni tlk alxhdiqah 
    Buradaki çiçek hoşuma gitti. تعجبني هذه الزهرة.
    tygbni x’dhx’ alzx’rah 
       
       
       
    Bunu hoş buluyorum. أنا أرى أنّ هذا جميلاً.
    a’na a’rjh a’n2′ x’dha gmilaan’ 
    Bunu ilginç buluyorum. أنا أرى أنّ هذا ممتعاً.
    a’na a’rjh a’n2′ x’dha mmtyaan’ 
    Bunu harika buluyorum. أنا أرى أنّ هذا رائعاً.
    a’na a’rjh a’n2′ x’dha raj’yaan’ 
       
       
       
    Bunu çirkin buluyorum. أنا أرى أنّ هذا قبيحًا.
    a’na a’rjh a’n2′ x’dha qbixhan’a 
    Bunu sıkıcı buluyorum. أنا أجد أنّ هذا مُملاً.
    a’na a’gd a’n2′ x’dha momlaan’ 
    Bunu korkunç buluyorum. أنا أرى أنّ هذا فظيعًا.
    a’na a’rjh a’n2′ x’dha fz’iyan’a 
  • 25 Arapca Sehirde

     

    25 [yirmi beş] 

    25 [خمسة وعشرون] 
    Şehirde  في المدينة 
     
       
    Tren istasyonuna gitmek istiyorum. أريد أن أذهب إلى محطة القطار.
    a’rid a’n a’dhx’b i’ljh mxht’ah alqt’ar 
    Havalimanına gitmek istiyorum. أريد أن أذهب إلى المطار.
    a’rid a’n a’dhx’b i’ljh almt’ar 
    Şehir merkezine gitmek istiyorum. أريد أن أذهب إلى وسط المدينة.
    a’rid a’n a’dhx’b i’ljh ust’ almdinah 
       
       
       
    Tren istasyonuna nasıl giderim? كيف أصل إلى محطة القطار؟
    kif a’s’l i’ljh mxht’ah alqt’ar 
    Havalimanına nasıl giderim? كيف أصل إلى المطار؟
    kif a’s’l i’ljh almt’ar 
    Şehir merkezine nasıl giderim? كيف أصل إلى وسط المدينة؟
    kif a’s’l i’ljh ust’ almdinah 
       
       
       
    Bir taksiye ihtiyacım var. أحتاج لسيارة أجرة.
    a’xhtag lsiarah a’grah 
    Bir şehir haritasına ihtiyacım var. أحتاج لخريطة المدينة.
    a’xhtag lxrit’ah almdinah 
    Bir otele ihtiyacım var. أحتاج لفندق.
    a’xhtag lfndq 
       
       
       
    Bir araba kiralamak istiyorum. أريد أن أستأجر سيارة.
    a’rid a’n a’sta’gr siarah 
    İşte kredi kartım. هنا بطاقتي الائتمانية.
    x’na bt’aqti alaj’tmaniah 
    İşte sürücü belgem. هنا رخصة قيادتي.
    x’na rxs’ah qiadti 
       
       
       
    Şehirde görülecek ne var? ماذا يوجد في المدينة ليرى؟
    madha iugd fi almdinah lirjh 
    Şehrin eski kısmına gidiniz. اذهب إلى المدينة القديمة.
    adhx’b i’ljh almdinah alqdimah 
    Şehir turu atınız. قم بجولة في المدينة.
    qm bgulah fi almdinah 
       
       
       
    Limana gidiniz. اذهب إلى الميناء.
    adhx’b i’ljh alminay’ 
    Liman turu yapınız. قم بجولة في الميناء.
    qm bgulah fi alminay’ 
    Görülmeye değer başka neler var? ماذا بقي من معالم جديرة بالمشاهدة غير ذلك؟
    madha bqi mn myalm gdirah balmshax’dah ghir dhlk 
  • 24 Arapca Randevulasmak

     

    24 [yirmi dört] 

    24 [أربع وعشرون] 
    Randevulaşmak  المواعيد 
     
       
    Otobüsü mü kaçırdın? هل قد فاتك الباص للتو [ الحافلة]؟
    x’l qd fatk albas’ lltu [ alxhaflah] 
    Yarım saat seni bekledim. لقد انتظرتك للتو نصف ساعة.
    lqd antz’rtk lltu ns’f sayah 
    Yanında cep telefonu yok mu? الا يوجد معك هاتف جوال؟
    ala iugd myk x’atf gual 
       
       
       
    Bir dahaki sefere dakik ol! كن دقيقاً في المرة القادمة!
    kn dqiqaan’ fi almrah alqadmah 
    Bir dahaki sefere bir taksiye bin! خذ سيارة أجرة في المرة القادمة!
    xdh siarah a’grah fi almrah alqadmah 
    Bir dahaki sefere yanına bir şemsiye al! خذ معك مظلة مطر في المرة القادمة!
    xdh myk mz’lah mt’r fi almrah alqadmah 
       
       
       
    Yarın boşum. غداً عندي عطلة.
    ghdaan’ yndi yt’lah 
    Yarın buluşalım mı? هل سنلتقي غدًا؟
    x’l snltqi ghdan’a 
    Üzgünüm, yarın müsait değilim. يؤسفني، غدًا لا يناسبني.
    iu’sfni, ghdan’a la inasbni 
       
       
       
    Bu hafta sonu şimdiden herhangi bir planın var mı? هل قد خططت لشيء في عطلة نهاية هذا الأسبوع؟
    x’l qd xt’t’t lshiy’ fi yt’lah nx’aiah x’dha ala’sbuy 
    Yoksa randevun mu var? أو قد صرت متواعداً؟
    a’u qd s’rt mtuaydaan’ 
    Hafta sonu buluşmayı teklif ediyorum. أقترح أن نلتقي في عطلة نهاية الأسبوع.
    a’qtrxh a’n nltqi fi yt’lah nx’aiah ala’sbuy 
       
       
       
    Piknik yapalım mı? هل نقوم بنزهة؟
    x’l nqum bnzx’ah 
    Plaja gidelim mi? هل نسافر إلى الشاطئ؟
    x’l nsafr i’ljh alshat’j’ 
    Dağlara gidelim mi? هل نسافر إلى الجبال؟
    x’l nsafr i’ljh algbal 
       
       
       
    Seni bürodan alırım. سآخذك من المكتب.
    sehxdhk mn almktb 
    Seni evden alırım. سآخذك من المنزل.
    sehxdhk mn almnzl 
    Seni otobüs durağından alacağım. سآخذك من محطة الباصات [الحافلات].
    sehxdhk mn mxht’ah albas’at [alxhaflat]