Musa Yıldız, son dönemde tartışılan Arapça eğitimiyle ilgili şunları söyledi:
“Son zamanlarda ülkemizde Arapça öğretimiyle ilgili tartışmalara, alanın bir uzmanı olarak katkı sağlamaktır. Başta şunu da ifade etmek gerekir ki, bu yazımız bir savunma ya da eleştiri amacı gütmekten çok, materyallerin ortaya konulmasıyla gerçeğin tespit edilmesi ve objektif bir bakış açısının ortaya konulmasını hedeflemektedir.
Yapılan bilimsel çalışmalarla günümüzde yeryüzünde konuşulan2796 dil olduğu tespit edilmiştir. Çeşitli lehçeler de eklendiğinde bu rakam beş bine ulaşmaktadır. Bu diller dil ailesi bakımından Ural-Altay, Hamî-Samî ve Hint-Avrupa dilleri olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Arapça bu dil ailelerinden Hamî-Samî dil ailesine mensup dillerden birisidir. Bu ailede Arapçanın yanı sıra Fenikece, Asurca, Aramca ve İbranice dilleri de bulunmaktadır.
VAHYİN DİLİ
Arapça, Samî dillerinden olan Nabatçanın devamı ve gelişmiş şeklidir. Nabatlılar, milâttan önce, Arap Yarımadasının ortalarından Suriye’nin güneyine kadar yayılarak bu geniş topraklara egemen olmuşlardı. Sebe, Suleym, Himyer, Teyma, Semûd, Âd ve Lihyânîlerle ırk olarak akrabadırlar. Bütün bu topluluklar, bugünkü Arapların atalarıdır. Bunların, Aramcaya benzeyen ve farklı lehçeleri olan ortak bir dil konuştukları sanılmaktadır. İşte Arapça, zaman içinde bu lehçelerden, özellikle Kureyş dili olarak biçimlenmiş ve ilâhî irade ile vahyin dili olarak seçilmiştir.
Yedinci yüzyıla kadar Arap Yarımadasında sınırlı kalmış olan Arapça, bu dönemde İslam dininin gelişi ve sonrasında gerçekleşen fetihlerle kuzeyde Irak, Suriye, batıda Mısır ve Kuzey Afrika ve İspanya’ya doğuda ise Afganistan ve Türkistan’a kadar yayılarak bir kültür ve medeniyet dili haline gelmiştir. Bu coğrafyada Müslüman kavimlerin dillerinde çok büyük izler bırakmıştır. Sekizinci yüzyıldan on altıncı yüzyılın sonlarına kadar dünyada bugünkü İngilizce gibi hâkim dil olmuştur. Batılı ilim adamları kendilerini yetiştirmek amacıyla o dönemde ilmî eserlerin dili olan Arapçayı öğrenmişler ve yoğun bir şekilde kendi dillerine bu eserleri çevirme gayreti içinde olmuşlardır.
BİR ÇOK DİLİ ETKİLEDİ
Arapça, Yunancadan İngilizceye, İspanyolcadan Farsçaya pek çok dünya dilini etkilediği gibi, anadilimiz olan Türkçe üzerindeki etkisi de çok büyük olmuştur. Rönesans’ın ünlü düşünürü Francis Bacon (1561-1626) Arapça öğrenmeyle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Yunan medeniyetini öğrenmek istiyorsak İslâm medeniyetini tanımak, Aristo’yu anlayabilmek için de İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ü tetkik etmek ve binaenaleyh Arapçayı öğrenmek mecburiyetindeyiz.”
Şeyhülislam Musa Kazım Efendi (1858-1919), “Medeniyet Vasıtası ve Arap Dili” başlıklı makalesinde, “Arap dili tahsil etmek bizlere birkaç açıdan gereklidir.” diyerek şu dört maddeyi sıralamıştır:
“Birincisi: Bir kavmin maddî ve manevî açıdan hayatının ve kurtuluşunun sebebi din ve ahlak olup, bizim din ve ahlak lisanımız ise Arap dilidir.
İkincisi: Lisanımıza tercüme edilmiş olan bugünkü ilimlerin pek çok kavramları Arapça lafızlardan meydana gelmektedir.
Üçüncüsü: Lisanımız Türk, Arap, Acem dillerinden meydana gelmiş tatlı bir beyan olup, bu zarafet lisanı unvanının en büyük unsurunu teşkil eden şey ise, Arapça kelimelerdir. Bunun içindir ki isimlerini tam bir hürmetle yad ettiğimiz alimlerimiz ve edebiyatçılarımız büyüklük adını he o Arap diline vâkıf olmaları sayesinde almışlardır.
Dördüncüsü: Müslüman halklar çeşitli kavimlerden meydana gelmekte olup, bunların birbirlerine tam bir sadakat ve bağımlılıkları ise ancak din noktasından olduğundan, şüphe yoktur ki, mümkün mertebe o din lisanının eğitimi ve geliştirilmesi, Müslümanların birbirlerine olan sevgi ve kardeşliklerini takviye edecektir.”
Türkçede Arapça kökenli çok sayıda kelime yer almaktadır Ancak iki dilin gramer yapılarındaki büyük farklılıklar dolayısıyla, pek çok Arapça kökenli kelime Türkçede anlam kaymasına ve değişimine uğramıştır. Arapçada yardım etmek anlamına gelen müsaadenin Türkçede izin anlamına gelmesi vb. gibi.
KADİM BİR DİL
Arapların çok eskiden beri, devlet ve millet olarak tarih sahnesinde varlık gösterdiklerini haber veren Tevrat gibi dört bin yıllık geçmişi olan bir belgeden yola çıkılacak olursa, Arapçanın ne kadar eski bir dil olduğunu tahmin etmek mümkündür. Yine özellikle günümüzde Arapça konuşanların, Tevrat’ın dili olan İbraniceyi konuşanlardan, neredeyse yüz elli kat daha fazla olduklarına bakıldığında, bu dilin ne kadar yaygınlaştığı ve ne kadar canlı kaldığı da rahatça anlaşılacaktır.
Arapça, yaygın şekilde kullanılması bakımından Çince, İngilizce, Hintçe ve İspanyolcadan sonra 5. dünya dilidir. Öte yandan 1974 yılında, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusya ve Çinceden sonra 6. resmî dil olarak kabul edilmiştir. Hâlen Arapça, Türkiye’nin de gözlemci sıfatıyla yer aldığı Arap Birliği Teşkilatına üye 22 ülkede 350 milyona yakın bir nüfus tarafından konuşulan bir dildir. Ayrıca 24 Arap olmayan Müslüman ülkede 1 milyara yakın bir nüfus tarafından da kullanılmaktadır. Ülkemizde Adana, Antakya, Mardin, Siirt ve Urfa gibi şehirlerde de değişik lehçeleriyle konuşulmaktadır.
ARAPÇA ÖĞRENİLMELİ
Ülkemizle en uzun sınırlara sahip olan komşuları Irak ve Suriye’nin resmî dili Arapçadır. Sadece bu ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek açısından bakılsa, Arapça ülkemizde önem verilmesi gereken dillerin ilk sıralarında gelmelidir. Ama bu önem çeşitli sebeplerle maalesef uzun yıllar verilmemiştir. Arapça yalnızca İmam-Hatip Liselerinde ve İlahiyat Fakültelerinde meslek dersi olarak okutulan bir dil olmuştur. Ayrıca üniversitelerin Arapça bölümlerinde araştırmacı ve öğretmen yetiştirmek amacıyla öğretilmiştir. Bunun yanında tarihî bağlarımızın güçlü olduğu Arap ülkeleriyle son zamanlardaki ticarî ilişkilerin gelişmesi bu alanda yetişmiş insan sıkıntısını açıkça ortaya koymuştur. Gelişen bu ilişkiler ülkemizde Arapçaya olan ilgiyi de artırmıştır. Arapça öğrenmenin bir yararı da; Arap dünyasını takip edebilmek, dünyanın en sıcak bölgesini kendi medyasından okumak ve dinlemektir. Bu da ülkemizde bilgiyi, başkaları tarafından yorumlanmış bir şekilde İngilizceye çevrilmiş olarak değil de, doğrudan kaynağından elde etme imkânı sağlamaktadır.
Sonuç olarak, ülkemizde yabancı dil olarak günümüz dünya dili olan İngilizcenin öğretilmesine ne kadar önem vermek gerekliyse, içinde bulunduğumuz coğrafya ve konjonktür gereği Arapçaya da o kadar önem vermek gereklidir. Bu bakımdan okullarda İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Çince dillerine Arapçanın eklenmesi önemli bir gelişmedir.”