Cibril Hadisi ve Şecere-i Tayyibe
Sorular ve cevapları İslâm’ın aslında üç boyutunun resmidir: İmân nedir? sorusu ve cevabı inanç konularını anlatır ve İslâm binasının esaslarını/ temellerini oluşturur.
İslâm nedir? soru ve cevabı ise, bu esaslar üzerine inşa edilen Müslümanlık binasını anlatır. Bu binanın en vazgeçilmez unsurları olan ibadetler başta olmak üzere bir müslümanın yapmış olduğu fiiller bu kısımda ele alınır.
İhsan nedir? sorusu ve cevabı ise, insanın ahlakîliğini işler; Allah’ı görüyormuş gibi davranmanın davranışlarımızın karakteristik özelliği olması gereği anlatılır. Çünkü biz O’nu göremiyorsak bile O bizi görüyordur.
İbrahim 14/24-27 ayetlerinde[2] ise Kelime-i Tayyibe, Şecere-i Tayyibe meseli (metafor) üzerinden anlatılır: Buna göre kelime-i tayyibe ve onun remiz etmiş olduğu İslâm aynen şecere-i tayyibe yani görkemli, güzel, hoş bir ağaç gibidir: Sabit, sapasağlam kökleri ve göğe ağmış bir gövdesi vardır ve her an yemiş verir.
Kökler inançlara tekabül eder. Ağaç nasıl kökleri ile toprağa tutunur ve oradan beslenirse, Müslüman da inançlarıyla Allah’a bağlanır; güç ve kudretini O’ndan alır. Kökler gibi inançlar da derunumuzdadır ve görünmezler.
Ağacın gövde kısmına müslümanın bütün yapıp ettikleri yani eylemleri tekabül eder. Gövde nasıl köklere bağlı ise, eylemler de aynı şekilde inançlara bağlıdır. Eylemler inançlardan doğar ve neşvünema bulur.
Ağacın semeresi ise insanın erdemlerine tekabül eder. Semere ağacın hem amacıdır hem de bir sonucudur. Eğer bir tohum toprağa düşmüşse, mutlaka çimlenir ve oradan dışarı çıkar ve sonunda da meyveye durur. İnsanın fiilleri de inançtan kaynaklanır ve nihaî olarak erdemi amaçlar. Erdem, dinin nihâî amacıdır. Hz. Peygamber kendi risaletinin amacını “ahlâkî güzellikleri tamamlamak” olarak açıklamıştır.
Şimdi Cibrîl hadisi ile bu âyetleri birlikte ele aldığımız zaman arlarında tam bir ayniyet olduğu ve bunların tam anlamıyla örtüştükleri görülür.
Ağacın meyve verebilmesi her an canlılığını sürdürmesine bağlıdır. Canlılık ise ağacın her zerresinde söz konusudur. Tuttuğunuz en ücra bir dalda veya yaprakta dahi bu hayatiyet vardır. Köklerden ta yapraklara kadar intikal eden özsuyu, ona bu hayatiyeti verir. Hayatiyeti yitirdiği andan itibaren ağaç ağaç olmaktan çıkar ve odun olur. Odun ise yanmak içindir.
İnsanın eylemlerinin Allah nazarında hayatiyeti, onların imandan kaynaklanıyor ve besleniyor olmasıyla olur. İman düzlemine oturmayan ve oradan doğup neşvünema bulmayan hiçbir fiil hayatiyet taşımaz. Öyle olunca da bir değeri olmaz. O eylemlerin sahibi de değerli olmaz. Odunun yeri ateştir.
İmanımız hep olsun, eylem olsun dışa vursun, ahlâkî semerelere dursun. Amin!
GARİBCE
[1] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري – (6 / 144)
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّه صلى الله عليه وسلم كَانَ يَوْمًا بَارِزًا لِلنَّاسِ إِذْ أَتَاهُ رَجُلٌ يَمْشِي فَقَالَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا الإِيمَانُ قَالَ الإِيمَانُ أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَلِقَائِهِ وَتُؤْمِنَ بِالْبَعْثِ الآخِرِ قَالَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ الإِسْلاَمُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ ، وَلاَ تُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ قَالَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا الإِحْسَانُ قَالَ الإِحْسَانُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ
[2] أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ (24) تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ (25) وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ (26) يُثَبِّتُ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللَّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ [إبراهيم : 25 – 27]