Cemi Müennes Salim Arapça Dersleri
CEMİ MÜENNES SÂLİM
a) Müennes bir ismin çoğul ve merfû olması gereken durumda müfred ismin sonuna آتُ getirilerek çoğul yapılır. Eğer ismin sonunda tâ-i te’nis (müennes tâ’sı) varsa kalkar.
اَلْخَالَةُ |
teyze |
اَلْخاَلاَتُ |
teyzeler (marife) | |
اَلْمُعَلِّمَةُ |
bayan öğretmen |
اَلْمُعَلِّمَاتُ |
öğretmenler | |
اَلْمُسلِمَةُ |
müslüman |
اَلْمُسْلِماَتُ |
müslüman (bayanlar) | |
اَلْمُؤْمِنَةُ |
mümin (bayan) |
ألْمُؤْمِناَتُ |
mümin (bayanlar) | |
مَجَلَّةٌ |
dergi |
مَجَلاَّتٌ |
dergiler (nekre) | |
Cümle Örnekleri:
جَاءَتِ الْمُعَلِّمَاتُ اِلىَ الْمَدْرَسَةِ. |
Bayan öğretmenler okula geldi. |
أَناَ مُؤْمِنَةٌ. |
Ben mü’minim.
|
هُنَّ مُؤْمِناَتٌ. |
Onlar mü’minlerdir. |
أَنْتُنَّ مُؤْمِناَتٌ. |
Sizler mü’minlersiniz. |
أَنْتُنَّ طاَلِباَتٌ. |
Sizler öğrencilersiniz. |
حَضَرَتِ الطاَّلِباَتُ. |
Öğrenciler geldi (müe). |
اَلْبَناَتُ مُساَفِراَتٌ. |
Kızlar yolcudur. |
ذَهَبَتِ التِّلْمِيذاَتُ. |
Öğrenciler gitti. |
جَلَسَتِ الطِّفْلاَتُ. |
Kız çocuklar oturdu. |
اَلْبَناَتُ أَكَلْنَ السَّمَكَ. |
Kızlar balığı yedi. |
b) Müennes bir ismin çoğulunun mansûb (üstünlü) ya da mecrûr (esreli) olması gereken durumda müfred ismin sonuna آتِ getirilerek çoğul yapılır. Yani mansûb ve mecrûr halleri aynıdır. Yanılarak mansûb durumunda üstün hareke konmamalıdır:
خَالَةٌ den |
خَالاَتٍ |
|
اَلْمُسْلِمَةُ den |
اَلْمُسْلِمَاتِ |
اَلْمُعَلِّمَةُ den |
اَلْمُعَلِّمَاتِ |
|
المُؤْمِنَةُ den |
الْمُؤْمِنَاتِ |
ذَهَبْنَا إلىَ الْمَدْرَسَةِ مَعَ الْمُعَلِّمَاتِ. |
Okula bayan öğretmenlerle gittik. |
شاَهَدْتُ الْمُعَلِّمَاتِ في الْمَدْرَسَةِ. |
Öğretmenleri okulda gördüm. |
مَتَى قَرَأَ عاَدِلٌ الْكُتُبَ والْمَجَلاَّتِ. |
Adil kitap ve dergileri ne zaman okudu? |
قَرَأَ عاَدِلٌ الْكُتُبَ والْمَجَلاَّتِ لَيْلاً. |
Adil kitap ve dergileri geceleyin okudu. |
F Bu şekildeki cemilerde cemi ismin şekli düzenli olduğu ve değişmediği için sâlim denmiştir.
فَحَصَ الطَّبِيبُ الْمَرِيضاَتِ. |
Doktor, bayan hastaları muayene etti. |
فَحَصَ الطَّبيِبُ التِّلْميِذاَتِ. |
Doktor, kız öğrencileri muayene etti. |
فَحَصَتِ الطَّبيِبَةُ التِّلْميِذاَتِ. |
(Bayan) doktor, kız öğrencileri muayene etti. |
نَصَحَتِ الْمُعَلِّمَةُ التِّلْمِيذاَتِ. |
(Bayan) öğretmen kız öğrencilere nasihat etti. |
اَلْمُمَرِّضَةُ بَدَأَتْ عَمَلَهاَ فِي نَشاَطٍ. |
Hemşire işine neşe içinde başladı. |
اَلْمُمَرِّضاَتُ بَدَأْنَ عَمَلَهُنَّ فِي نَشاَطٍ. |
Hemşireler işlerine neşe içinde başladılar. |
اَلرَّجُلُ وَ ابْنُهُ حَمَلاَ الْخَضْرَواَتِ. |
Adam ve oğlu yeşillikleri (sebzeleri) taşıdılar. |
اَلْمُدَرِّسَةُ شَكَرَتِ الطاَّلِباَتِ. |
Öğretmen öğrencilere teşekkür etti. |
مَنْ أَرْسَلَ الْحَقاَئِبَ إِلَى الْمَطاَرِ ؟ |
Çantaları hava alanına kim gönderdi? |
اَلْمُساَفِراَتُ. |
(Bayan)Yolcular. |
ماَذاَ أَرْسَلْنَ ؟ أَرْسَلْنَ الْحَقاَئِبَ. |
Ne gönderdiler? Çantaları gönderdiler. |
مَتَى أَرْسَلْنَ الْحَقاَئِبَ ؟ |
Çantaları ne zaman gönderdiler? |
أَرْسَلْنَهاَ بَعْدَ ساَعَتَيْنِ. |
Onları iki saat sonra gönderdiler. |
إِلَى أَيْنَ أَرْسَلْنَ الْحَقاَئِبَ ؟ |
Çantaları nereye gönderdiler? |
أَرْسَلْنَهاَ إِلَى الْمَطاَرِ. |
Onları hava alanına gönderdiler. |
هُنَّ مُمَرِّضاَتٌ. |
Onlar hemşiredirler. |
ساَفَرَتِ الْمُدَرِّساَتُ فِي الْعُطْلَةِ. |
(Bayan) öğretmenler tatilde yolculuk yaptı. |
نَحْنُ مَشْهُوراَتٌ. |
Bizler meşhuruz. |
هُنَّ مُدَرِّساَتٌ. |
Onlar öğretmendirler. |
أَنْتُنَّ مَرِيضاَتٌ. |
Sizler hastasınız. |
جَلَسَ الْمُهَنْدِسُونَ أَماَمَ الْعِماَراَتِ. |
Mühendisler apartmanların önünde oturdular. |
وَقَفَتِ الْمُعَلِّمَةُ بَيْنَ التِّلْمِيذاَتِ. |
Öğretmen öğrencilerin arasında durdu. |
وَصَلَ الْعُماَّلُ بِالدَّراَّجاَتِ. |
İşçiler bisikletlerle geldiler. |
قاَلَ الْمُديِرُ : اَلْمُدَرِّساَتُ وَالتِّلْميِذاَتُ ذَهَبْنَ إِلَى الْحَديِقَةِ بالسَّياَّراَتِ. |
|
Müdür (şöyle) dedi: Öğretmenler ve öğrenciler bahçeye arabalarla gittiler. |