ARAPÇADA Merfu Mansub Mecrur İrab Yönünden İsimler – Açıköğretim İlahiyat Arapça Dersleri
Arapçada kelimeleri isim, fiil ve harf olmak üzere üç kategoriye ayırmıştık. Bunlardan ilk ikisi içerisinde, cümledeki yeri veya başındaki herhangi bir edat dolayısıyla sonu değişebilir nitelikte olanlar vardır. İşte anılan iki nedenle sonu değişebilen kelimelere “i‘râba elverişli” anlamında “mu‘rab”, son hareke veya sabit son harf bağlamındaki bu değişebilirlik özelliğine ise “i‘râb” adı verilir.
Konumuz durumundaki isimlerde i‘râb, üç terim çerçevesinde işlenir:
Merfû‘, mansûb, mecrûr. Bir ismin i‘râb açısından bu üçünden hangisine ait olduğu, sonundaki hareke veya sabit harften anlaşılır. İ‘râb alâmetleri adı da verilen bu hareke veya harflerden merfû‘luk belirtisi olanlara ref‘, mansûbluk belirtisi olanlara nasb, mecrûrluk belirtisi olanlara ise cer alâmeti denir. Söz gelimi, çoğunluk itibariyle bir ismin sonundaki zamme onun ref‘ alâmeti (merfû‘luk kanıtı), aynı durumdaki fetha onun nasb alâmeti (mansûbluk belirtisi)‘, benzer özellikteki kesra ise onun cer alâmeti (mecrûrluk delili) olarak değerlendirilir. Dil öğretiminde dilin bizzat kendisi amaçtır. Dilbilgisi ise dili öğrenmenin ve dört temel dil becerisi bağlamında kullanmanın araçlarından biridir. Dilbilgisi konusunda nitelikli öğrenim, ancak yeterli kelime dağarcığı ve dil kullanım becerisi ile mümkündür.
Bu esas doğrultusunda ünite konumuza ilişkin ayrıntılı bilgi ve örnekler okuma parçamız ve metin çözümlemesinin ardı sıra verilecektir.
DİLBİLGİSİ İ‘RÂB YÖNÜNDEN İSİMLER
İki, üç ve dördüncü ünitelerde isimler cinsiyet, sayı ve belirlilik yönlerinden ele alınmıştı. Bu ünite kapsamındaysa onlar, cümledeki yerlerine göre sonlarında meydana gelen değişikler bağlamında mercek altına alınacaklar.
Bilindiği üzere insanlar kavramlar aracılığıyla düşünürler. Bir konunun en ince ayrıntısına kadar anlaşılması onun kavramsal çerçevesinin kusursuz çizilmesine bağlıdır. Söz konusu amaç doğrultusunda konuya ilişkin kavramların inceden inceye sınırlarının çizilmesini yararlı görüyoruz.
Kavramlar ve Tanımları
1. İ‘râb: Kelime sonlarında meydana gelen hareke veya harf değişimleridir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere i‘râbın gerçekleşmesi iki değişkenliğin varlığına bağlıdır.
a. Hareke değişkenliği: Kelimenin son harfi üzerindeki harekenin cümledeki yeri veya başındaki etkin öge (amil) dolayısıyla değişebilir olmasıdır. Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin son harfi, cümlede fâil (özne) görevindeyken المسُْلِمُ biçiminde zamme, mef’ûl (nesne) görevindeyken المسُْلِمَ biçiminde fetha, cer harfinden sonra geldiğinde ise المسُْلِمِ biçiminde kesra ile okunur.
b. Harf değişkenliği: Kelimenin sabit son harfinin cümledeki yeri veya başındaki amil (etkin öge) dolayısıyla değişebilir olmasıdır. Sözgelimi المسُْلِمُ kelimesinin müsennâ (ikil) formu olan المسُْلِمَانِ sözcüğünün son harfi “nûn” kimi durumlarda düşebildiği için değerlendirmeye alınmaz. Onun yerine sabit son harfi “elif”te değişkenlik olup olmadığına bakılır. Görülür ki anılan kelime cümlede örneğin özne görevindeyken المسُْلِمَانِ biçiminde elif, mef‘ûl (nesne) gibi görevlerdeyken de المسُْلِمَيْنِ biçiminde yâ ile gelmektedir.
Özne görevinde المسُْلِمُونَ biçiminde vâv, mef‘ûl (nesne) gibi görevlerdeyken المسُْلِمِينَ biçiminde yâ ile yazılan cem-i müzekker sâlim isimlerde de değişim aynı şekilde sabit son harf üzerinde gerçekleşmektedir.
2. Mu‘rab: İ‘râb özelliğine sahip, yani duruma göre sonu değişebilir olan kelimelerin ortak adıdır. المسُْلِمُ، المسُْلِمَ، الْمُسْلِمِ örneklerinde olduğu gibi.
3. Mebnî: İ‘râb özelliğine sahip olmayan, yani durum ne olursa olsun sonu asla değişmeyen kelimelerin ortak adıdır. هَذِهِ، هِيَ، هُوَ örneklerinde olduğu gibi.
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerden hangisinin mu‘rab, hangisinin mebnî olduğunu belirtiniz.
سَاجِدٌ إِمَامٌ فِي مَسْجِدِ الحَْيِّ، وَهُوَ يُؤَدِّي هَذِهِ الْمِهْنَةَ مُنْذُ سَنَوَاتٍ. وَلَهُ أُسْرَةٌ تَتَكَوَّنُ مِنْ زَوْجَةٍ وَابْنَيْنِ
وَبِنْتٍ. يَوْمَ بَدَأَ اْلإِمَامَةَ، وَعَدَ نَفْسَهُ بالصِّدْقِ، وَاْلإِخْلاَصَ، وَرِعَايَةَ حُقُوقِ النَّاسِ أَكْثَرَ مِنْ مَوَاقِفِهِ الْقَدِيمَةِ.
لأَنَّه تَعَلَّمَ مِنْ مُدَرِّسِيهِ أَنَّهَا مِهْنَةٌ مِنْ مِهَنِ الْمُرْسَلِينَ. وَحَقًّا صَدَقَ وَعْدَهُ هَذَا، حَيْثُ لَمْ يَبْتَعِدْ عَنِ الصِّدْقِ
وَاْلإِخْلاَصِ، وَلَمْ يَضَعْ لُقْمَةً حَرَامًا لاَ فِي فَمِهِ ولاَ فِي أَفْوَاهِ أُسْرَتِهِ.
4. İ‘râb alâmetleri: Kelimelerin cümlede hangi konumda olduklarını ya da hangi amilin peşi sıra gelip ondan etkilendiklerini kendisiyle gösterdikleri hareke, harf veya haziflere i‘râb alâmeti denir. İsimlerde i‘rab alametleri şunlardır:
Harekeler:
a. Zamme: Harflerin üstüne konan ( ُ) işareti olup, Türkçe kısa “u” sesine karşılık gelir. Kültürümüzde “Ötre” adıyla bilinir.
b. Fetha: Harflerin üstüne konan (َ ) işareti olup, Türkçe kısa “e” veya “a” sesine karşılık gelir. Kültürümüzde “Üstün” adıyla bilinir.
c. Kesra: Harflerin üstüne konan (ِ ) işareti olup, Türkçe kısa “i” sesine karşılık gelir. Kültürümüzde “Esre” adıyla bilinir.
Harfler:
a. Elif: Tesniye isimlerin sondan bir önceki harfidir. Harekelerden zammeye eşdeğerdir.
b. Vâv: Cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki harfidir. Harekelerden zammeye eşdeğerdir.
c. Yâ: Tesniye ve cem-i müzekker sâlim isimlerin sondan bir önceki harfidir. Harekelerden fijetha ve/veya kesraya eşdeğerdir.
d. Nûn: Fiillere özgü bir i‘râb alâmetidir. Fiillerin i‘râbı sonraki ünitelerde ele alınacaktır
İ‘râb Yönünden İsimler
Arapçada isimler, i‘râb bakımından üçe ayrılır: Merfû‘, Mansûb, Mecrûr.
A. Genel Hükümler
Arapçada merfû‘, mansûb ve mecrûr denilince ilk akla gelen i‘râb alâmetlerini taşıyan isimler bu başlık altında ele alınacaktır.
1. Merfû‘ İsimler: Son harekesi zamme olan isimlerdir. Genellikle cümlede özne (fâil veya mübteda) veya yüklem (haber) konumunda bulunurlar.
Örnek 1:
هَذَا كِتَابٌ (Bu bir kitaptır) cümlesindeki كِتَابٌ ismi, haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.
Örnek 2:
يَشْتَغِلُ الرَّجُلُ بِالتِّجَارَةِ (Adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرجلُ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.
Örnek 3:
العُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ (İşçiler fabrikada) cümlesindeki العُمَّالُ ismi, mübteda yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir.
2. Mansûb İsimler: Son harekesi fetha olan isimlerdir. Genellikle cümlede nesne (mef‘ûlün bih) konumunda bulunurlar.
Örnek 1
:قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابًا عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali, Hz. Peygamberin (s.a.) hayatı hakkında bir kitap okudu) cümlesindeki كِتَابًا ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.
Örnek 2:
أَغْضَبَ الْوَلَدُ الرَّجُلَ (Çocuk adamı kızdırdı) cümlesindeki الرَّجُلَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.
Örnek 3:
تَنْقُلُ الحَْافِلاَتُ الْعُمَّالَ إِلَى الْمَصْنَعِ (Otobüsler işçileri fabrikaya taşıyor) cümlesindeki الْعُمَّالَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fethadır.
3. Mecrûr İsimler: Son harekesi kesra olan isimlerdir. Genellikle cümlede dolaylı tümleç (mef‘ûlün bih gayru sarih) veya isim tamlamasında muzâfun ileyh (tamlayan) konumunda bulunurlar.
Örnek 1:
اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابٍ قَدِيمٍ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken eski bir kitaptan yararlandım) cümlesindeki كِتَابٍ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( مِنْ ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır.
Örnek 2:
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلِ (Görevli koliyi adama teslim etti) cümlesinde son öge konumundaki الرَّجُلِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. إِلَى) ) harfi ceri dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır.
Örnek 3:
زَادَتِ الحُْكُومَةُ رَوَاتِبَ الْعُمَّالِ (Hükümet işçilerin ücretlerini artırdı) cümlesindeki الْعُمَّالِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirtereki‘râblarını yapınız.
1. يَجْرِي نَهْرٌ بَيْنَ الحُْقُولِ.
2. هَذِهِ طَالِبَةٌ فِي كُلِّيَّةِ الإِلهَِيَّاتِ.
3. اَلخُْبْزُ غِذَاءٌ أَسَاسِيٌّ لِلْأَتْرَاكِ.
4. صَفَّت الْمَاكِينَاتُ نَهْرًا حَتَّى آخِرِ النَّهَارِ.
5. رَأَيْنَا طَالِبَةً أَمَامَ الْمُخْتَبَرِ.
6. تَنَاوَلَ الطُّلاَّبُ الخُْبْزَ وَالجُْبْنَ وَالزَّيْتُونَ فِي الْفَطُورِ.
7. سَبَحَ الشَّبَابُ فِي نَهْرٍ قَرِيبٍ مِنَ الْقَرْيَةِ.
َا.
8. عَلِمَتْ عَائِشَةُ مِنْ طَالِبَةٍ نَتِيجَةَ امْتِحَاِ
9. قَاسمََنِي أَحمَْدُ نِصْفَ الخُْبْزِ عِنْدَهُ.
B. Özel Hükümler
Yukarıdaki genel nitelik taşıyanlarından ayrı olarak bir takım özel hükümlere tabi isimlere ilişkin i‘râbı konu alır.
1. Tesniye (Müsennâ) İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen ikil isimlerin sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda düşebilir. O nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf;
– Ya öncesi fethalı elif ( (َا
Örnek: كِتَابَانِ، الرَّجُلاَنِ، الْوَلَدَانِ، غُرْفَتَانِ
– Ya da öncesi fethalı cezimli yâ ( يْ )’dır.
Örnek: كِتَابَيْنِ، الرَّجُلَيْنِ، الْوَلَدَيْنِ، غُرْفَتَيْنِ
Bunlardan elif zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum kısaca şu şekilde formüle edilebilir:
a. elif = zamme
رَجُلٌ – رَجُلاَنِ gibi.
Örnek 1
هَذَانِ كِتَابَانِ (Bunlar iki kitaptır) cümlesindeki كِتَابَانِ ismi, haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine eliftir. Çünkü müsennâdır.
Örnek 2:
يَشْتَغِلُ الرَّجُلاَنِ بِالتِّجَارَةِ (İki adam ticaretle uğraşıyor) cümlesindeki الرَّجُلاَنِ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine eliftir. Çünkü müsennâdır.
b. yâ= fetha
رجلاً – رجلَيْنِ gibi.
Örnek 1:
قَرَأَ عَلِيٌّ كِتَابَيْنِ عَنْ سِيرَةِ النَّبِيِّ (Ali Peygamberin hayatı hakkında iki kitap okudu) cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
Örnek 2:
اِخْتَارَ الرَّئِيسُ الرَّجُلَيْنِ مِنَ الجُْمْهُورِ (Başkan topluluk içerisinden iki adam seçti) cümlesindeki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
Örnek 3:
مَلأَ الْعُمَّالُ الحَْافِلَتَيْنِ (İşçiler iki otobüsü doldurdu) cümlesindeki الحَْافِلَتَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
c. yâ = kesra
رَجُلٍ – رَجُلَيْنِ gibi.
Örnek 1:
اِسْتَفَدْتُ مِنْ كِتَابَيْنِ قَدِيمَيْنِ عِنْدَ إِعْدَادِ أُطْرُوحَتِي (Tezimi hazırlarken iki eski kitaptan yararlandım) cümlesindeki كِتَابَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( مِنْ ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
Örnek 2:
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى الرَّجُلَيْنِ (Görevli koliyi iki adama teslim etti) cümlesinde son öge konumundaki الرَّجُلَيْنِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
Örnek 3:
زَادَ رَبُّ العَمَلِ رَاتِبَ الْعَامِلَيْنِ (Patron iki işçinin ücretini artırdı) cümlesindeki الْعَامِلَيْنِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü müsennâdır.
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirterek i‘râbını yapınız.
1. يَنْصَبُّ نَهْرَانِ فِي الْبَحْرِ الأَسْوَدِ.
2. الطَّالبَتَانِ فَشِلَتَا فِي الاِمْتِحَانِ.
3. اَلخُْبْزُ وَالزَّيْتُونُ غِذَاءَانِ أَسَاسِيَّانِ لِلْأَتْرَاكِ.
4. صَفَّتْ الْمَاكِينَاتُ نَهْرَيْنِ حَتَّى آخِرِ النَّهَارِ.
5. رَأَيْنَا طَالِبَتَيْنِ أَمَامَ الْمُخْتَبَرِ.
6. اِسْتَهْلَكَ الأَكُولُ الخُْبْزَيْنِ فِي الْفَطُورِ.
7. يَسْبَحُ الشَّبَابُ فِي نَهْرَيْنِ قَرِيبَيْنِ مِنَ الْقَرْيَةِ.
8. عَلِمَتْ عَائِشَةُ مِنْ طَالِبَتَيْنِ نَتِيجَةَ امْتِحَاِ
9. قَاسمََنِي أَحمَْدُ أَحَدَ الخُْبْزَيْنِ عِنْدَهُ.
Özetle;
Müsennâ (tesniye/ikil) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile mansûb, yâ ile mecrûrolurlar.
2. Cem-i Müzekker Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu adla bilinen kurallı eril çoğul isimlerin sonundaki nûn ( نِ) sabit bir harf değildir. Kimi durumlarda düşebilir. O nedenle kendisinden önceki harfe bakılır. Söz konusu harf;
– Ya öncesi zammeli vâv ( (وُ
Örnek: مُسْلِمُونَ، مُشْرِكُونَ، الصَّابِرُونَ، الْمُخْلِصُونَ
– Ya da öncesi kesralı harekesiz yâ ( ِي )’dır.
Örnek: مُسْلِمِينَ، مُشْرِكِينَ، الصَّابِرِينَ، الْمُخْلِصِينَ
Bunlardan vâv zamme; yâ ise, fetha veya kesra karşılığıdır. İlgili durum kısaca şu şekilde formüle edilebilir:
a. vâv = zamme:
مُسْلِمٌ – مُسْلِمُونَ gibi.
Örnek 1:
هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسُونَ (Bunlar mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسُونَ ismi, haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 2:
يَصَفِّقُ الْمُشَاهِدُونَ اللاَّعِبِينَ (Seyirciler oyuncuları alkışlıyor) cümlesindeki الْمُشَاهِدُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 3:
يَشْكُو الْمُشْتَرِكُونَ مِنْ زِيَادَةِ أُجْرَةِ الاِشْتِرَاكِ (Aboneler abonelik ücretinin artmasındanyakınıyor) cümlesindeki الْمُشْتَرِكُونَ ismi, fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zamme yerine vâvdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
b. yâ = fetha:
مُسْلِمًا – مُسْلِمِينَ gibi.
Örnek 1:
كَافَأَ الْمُدِيرُ الْمُدَرِّسِينَ الْمُتَقَاعِدِينَ (Müdür emekli hocaları ödüllendirdi)cümlesindeki الْمُدَرِّسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 2:
وَظَّفَ الرَّئِيسُ مُهَنْدِسِينَ لِلْمَشْرُوعِ الجَْدِيدِ (Başkan yeni proje için mühendisler görevlendirdi) cümlesindeki مُهَنْدِسِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 3:
يُحَاوِلُ الْمَلِكُ الجَْائِرُ أَنْ يُسْكِتَ الْمُخَالِفِينَ (Zorba kral muhalifleri susturmaya çalışıyor) cümlesindeki الْمُخَالِفِينَ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
c. yâ = kesra:
مُسْلِمٍ – مُسْلِمِينَ gibi.
Örnek 1:
كُونُوا مِنَ الشَّاكِرِينَ (Şükredenlerden olun) cümlesindeki الشَّاكِرِينَ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( من ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 2:
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى مُنْدُوبِي الشَّرِكَةِ (Görevli koliyi şirket temsilcilerine teslim etti) cümlesinde son öge konumundaki مُنْدُوبِي ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Örnek 3:
الحَْمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (Hamd alemlerin rabbi Allah’a özgüdür) cümlesindekiالْعَالَمِينَ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesra yerine yâdır. Çünkü cem-i müzekker sâlimdir.
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirterek i‘râbını yapınız.
1. يَطُوفُ الْمُسْلِمُونَ حَوْلَ الْكَعْبَةِ سَبْعَةَ أَشْوَاطٍ.
2. الْمُسَافِرُونَ اِجْتَمَعُوا فِي صَالَةِ الْمَطَارِ.
3. الطُّلاَّبُ نَاجِحُونَ فِي الاِمْتِحَانِ.
4. اِبْتَلَعَ الْبَحْرُ السَّابِحِينَ عِنْدَ الْعَاصِفَةِ الأَخِيرَةِ.
5. جمََعَتْ هَذِهِ النَّدْوَةُ الْمُرَاسِلِينَ فِي الشَّرْقِ الأَوْسَطِ.
6. يُدْخِلُ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ جَنَاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأنْهَارُ.
7. أعَدَّ اللهُ للكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا.
8. إنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالهَمُْ بِأَنَّ لهَمُُ الجَْنَّةَ.
9. وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللهُ واللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ.
Özetle;
Cem-i müzekker sâlim (kurallı eril çoğul) isimler; elif ile merfû‘, yâ ile mansûb, yâ ile mecrûr olurlar.
3. Cem-i Müennes Sâlim İsimlerde İ‘râb: Bu künyeyle anılan ‘kurallı dişil çoğul’ isimler fetha almazlar. O nedenle i‘râbları iki hareke ile sınırlıdır:
Zamme ve kesra.
Bunlardan zamme, zammenin; kesra ise, fetha veya kesranın karşılığıdır. İlgili durum kısaca şu şekilde formüle edilebilir:
a. zamme = zamme:
مُسْلِمَةٌ – مُسْلِمَاتٌ gibi.
Örnek 1:
هَؤُلاَءِ مُهَنْدِسَاتٌ (Bunlar bayan mühendislerdir) cümlesindeki مُهَنْدِسَاتٌ ismi, haber yani yüklemdir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 2:
ِنَّ فِي الْمَنْزِلِ تُسَاعِدُ الْبَنَاتُ أُمَّهَاِ (Kızlar evde annelerine yardım ederler) cümlesindeki الْبَنَاتُ ism-i fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 3:
تَشْكُو الْمُشْتَرِكَاتُ مِنْ زِيَادَةِ أُجْرَةِ الاِشْتِرَاكِ (Hanım aboneler abonelik ücretinin artmasından yakınıyor) cümlesindeki الْمُشْتَرِكُونَ ism-i fâil yani öznedir. Merfû‘dur, ref‘ alâmeti (merfû‘luk göstergesi) zammedir. Çünkü cem-i
müennes sâlimdir.
b. kesra = fetha:
مُسْلِمَةً – مُسْلِمَاتٍ gibi.
Örnek 1:
كَافَأَ الْمُدِيرُ الْمُدَرِّسَاتِ الْمُتَقَاعِدَاتِ (Müdür emekli hanım hocaları ödüllendirdi) cümlesindeki الْمُدَرِّسَاتِ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 2:
وَظَّفَ الرَّئِيسُ مُهَنْدِسَاتٍ لِلْمَشْرُوعِ الجَْدِيدِ (Başkan yeni proje için bayan mühendisler görevlendirdi) cümlesindeki مُهَنْدِسَاتٍ ismi, mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 3:
يُحَاوِلُ الْمَلِكُ الجَْائِرُ أَنْ يُسْكِتَ الْمُخَالِفَاتِ (Zorba kral muhalifleri susturmaya çalışıyor) cümlesindeki الْمُخَالِفَاتِ ism-i mef‘ûlün bih yani nesnedir. Mansûbdur, nasb alâmeti (mansûbluk göstergesi) fetha yerine kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
c. kesra = kesra:
مُسْلِمَةٍ – مُسْلِمَاتٍ gibi.
Örnek 1:
يَرْضَى اللهُ عَنِ الْمُؤْمِنَاتِ (Allah mümin hanımlardan razı olur) cümlesindeki الشَّاكِرِينَ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( عَنِ ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 2:
سَلَّمَ الْمُوَظَّفُ الطَّرْدَ إِلَى مَنْدُوبَاتِ الشَّرِكَةِ (Görevli koliyi şirketin bayan temsilcilerine teslim etti) cümlesinde son öge konumundaki مَنْدُوبَاتِ ismi, mef‘ûlün bih gayru sarih yani dolaylı tümleçtir. ( إِلَى ) cer harfi dolayısıyla mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Örnek 3:
يَعُودُ الحُْجَّاجُ بِوَاسِطَةِ الطَّائِرَاتِ (Hacılar uçaklar aracılığıyla geri dönüyor) ümlesindeki الطَّائِرَاتِ ismi, isim tamlamasında tamlayan yani muzafun ileyh konumundadır. Mecrûrdur, cer alâmeti (mecrûrluk göstergesi) kesradır. Çünkü cem-i müennes sâlimdir.
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili isimlerin cümledeki yerlerini belirterek i‘râbını yapınız.
1. تَطُوفُ الْمُسْلِمَاتُ حَوْلَ الْكَعْبَةِ سَبْعَةَ أَشْوَاطٍ.
2. الْمُسَافِرَاتُ اِجْتَمَعْنَ فِي صَالَةِ الْمَطَارِ.
3. الطَّالِبَاتُ نَاجِحَاتٌ فِي الاِمْتِحَانِ.
4. اِبْتَلَعَ الْبَحْرُ السّابِحَاتِ عِنْدَ الْعَاصِفَةِ الأَخِيرَةِ.
5. جمََعَتْ هَذِهِ النَّدْوَةُ الْمُرَاسِلاَتِ فِي الشَّرْقِ الأَوْسَطِ.
6. يُدْخِلُ اللهُ الْمُؤْمِنَاتِ جَنَاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأنْهَارُ.
7. أعَدَّ اللهُ للكَافِرَاتِ عَذَابًا أَلِيمًا.
8. إنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ أَنْفُسَهُنَّ وَأَمْوَالهَنَُّ بِأَنَّ لهَنَُّ الجَْنَّةَ.
9. الجَْنَّةُ تَحْتَ أَقْدَامِ الأُمَّهَاتِ.
Özetle;
Cem-i müennes sâlim (kurallı dişil çoğul) isimler; zamme ile merfû‘, kesra ile mansûb, kesra ile mecrûr olurlar.
1. İsimlerin hangi durumlarda merfû‘, mansûb veya mecrûr oldukları konusu sonraki ünitelerin konusudur. O nedenle vereceğimiz bilgileri yukarıdakilerle sınırlı tutuyoruz.
2. Beş isim ve gayr-i munsariflerin i‘râbına ilişkin bilgiler de aynı şekilde sonraki kitaplara ertelenmiştir.
3. Önbilgi olarak ancak şu kadarını söyleyebiliriz:
a. İsim cümlesinin özne ve yüklemi konumundaki mübteda haber ile fiil cümlesinin öznesi konumundaki fâil, örneklerde görüldüğü gibi daima merfû‘;
الْبَيْتُ قَرِيبٌ مِنَ السُّوقِ.
تعَجّبَ الْمَلِكُ من فِطْنَةِ الْغُلاَمِ.
b. Türkçedeki tümlece karşılık gelen mef‘ûller örnekte görüldüğü gibi daima mansûb;
فَتَحَ الحَْارِسُ الأبْوَابَ لِدُخُولِ الضُّيُوفِ.
وَاللهُ لاَ يُحِبُّ الظَّالِمِينَ.
c. Başına cer harfi gelen isimlerle isim tamlamasının tamlayan kısmı, örneklerde görüldüğü gibi daima mecrûrdur.
خَرَجَ الطُّلاَّبُ مِنَ الْمُخْتَبَرِ.
اِحْتَجَّ الْعُمَّالُ عَلَى الاِنْخِفَاضِ فِي رَوَاتِبِهِمْ.
تَدُورُ الأَرْضُ حَوْلَ الشَّمْسِ