Bir cümlede, fiilin işlendiği yeri ve zamanı bildiren isim, zarf veya zarf
öbeklerine mef‘ûlün fîh adı verilir. Bunun Türkçedeki karşılığı yer, yön ve
zaman zarflarıdır. Bir cümlede mef‘ûlün fîhleri bulmak da kolaydır.
Okuduğumuz cümle tamamlandıktan sonra “nerede, nereye, ne tarafa” veya
“ne zaman” sorularından cümlenin anlamına uygun olanı sorulur; alınan
cevap o cümlenin mef‘ûl fihidir. Şu misalleri bilgilerimizin ışığında
inceleyelim:
Arkadaşım Perşembe günü geldi: جَاءَ صَدِيقِي يَوْمَ الخَْمِيسِ
Ne zaman geldi? ؟ مَتَى جَاءَ
Perşembe günü: يَوْمَ الخَمِيس
Bu durumda cümlemizdeki mef‘ûlün fîh يَوْمَ الخَمِيس ’dir.
Bir gün önce gitti: ذَهَبَ قَبْلَ يَوْمٍ
Ne zaman gitti? ؟ مَتَى ذَهَبَ
Bir gün önce: .قَبْلَ يَوْمٍ
Yolcu köyde bir gün kaldı. مَكَثَ الْمُسَافِرُ فِي القَرْيَةِ يَوْمًا
Zaman zarfı Yer zarfı
Kervan şehre sabahleyin girdi. دَخَلَتِ القَافِلَةُ المَدِينَةَ صَبَاحًا
Zaman zarfı Yer zarfı
Cümlede mef‘ûlün fîh olan öge eylemin yapıldığı zamanı gösteriyorsa
buna zaman zarfı ( ظرف الزمان ) eylemin gerçekleştiği yeri/mekânı gösteriyorsa
buna da mekân zarfı ( ظرف المكان ) denir.
Başında cer harfi bulunmayan mef‘ûlün fîhler i‘râb bakımından
mansûbtur. Harf-i cerlerden (-de, -da) في harfi, zarf oluşu ifadede birinci
derecede olduğundan bu mef‘ûle mef‘ûlün fîh denmiştir. Bu yüzden mef‘ûlün
fîhlerin başında zarfiyet anlamında olmak üzere, en çok ب , في ve ل harf-i
cerleri bulunur. Başında harf-i cer bulunan mef‘ûlün fîhler ise mahallen
mansûbturlar:
Genç denizde yüzüyor. يَعُومُ الشَّابُّ فِي البَحْرِ
“Babalarına akşamleyin geldiler”. ﴾ ﴿وَجَاؤُو اأبَاهُمْ عِشَاءً
Sana kitabı yarın vereceğim. سَأُعْطِيكَ الكِتَابَ غَدًا
Gece gündüz ondan Allah’a sığın. . اِسْتَعِذْ بِاللهِ مِنْهُ لَيْلاً وَنَهَارًا
المدَرِّسُ فِي خِلاَلِ الدَّرْسِ أَحْيَانًا قَامَ
Öğretmen, dersi anlatırken bazen ayağı kalktı.
Şehirde yeni bir okul yapıldı. أُنْشِئَتْ مَدْرَسةٌ جَدِيدَةٌ فِي الْمَدِينَةِ
el-Mef‘ûl fîh edatı olarak, بِ ve لِ cer harflerinin kullanılmasına örnekler:
O kitap Kâhire’de basıldı. طُبِعَ هَذَا الكِتَابُ بِالقَاهِرَةِ
Şam’da doğdu. وُلِدَ بِدِمَشْقَ
﴿أقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشِّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ﴾
“Güneş battığı zaman, gece karanlığına kadar namaz kıl”.
Zi’l-ka‘de’nin üçünde. لِثَلاَثِ لَيَالٍ مِنْ ذِي القَعْدَةِ
Görüldüğü gibi el-mef‘ûl fîh, cer harfi ile kullanılırsa, mecrûr olur.
Bazı kelimelerin, el-mef‘ûl fîh olarak kullanılması ve bunların mansûb oluşu:
1. Yer ve zaman zarfına muzâf olan كُلَّ ve بَعْضَ
Sporcu mesâfenin hepsini koştu. جَرَى الرِّيَاضِيُّ كُلَّ المسََافَةِ
Gecenin bir kısmında kar yağdı. نَزَل الثَّلْجُ بَعْضَ اللَّيْلِ
2. Zarf manâsı taşıyan masdar.
Gemi güneş doğarken yola çıktı. سَافَرْتِ السَّفِينَةُ طُلُوعَ الشَّمْسِ
İkindi namazı vaktinde öldü. مَاتَ صَلاَةَ العَصْرِ
3. Sayı:
Onları beş gün bekledik. اِنْتِظَرْنَاهُمْ خمَْسَةَ أَيَّامٍ
Tren 90 km. yol aldı. قَطَعَ القِطَارُ تِسْعِينَ كِيلُومِتْرًا
Aşağıda Arapça cümlelerde yaygın olarak kullanılan mef‘ûlün fîhlerden
zaman ve mekân zarfları haftanın günleri, yılın mevsim ve ayları tablolar
halinde kaydedilmiştir. Arapçayı öğrenme azminde olanların bunları iyi
öğrenip kendi kuracakları cümlelerde kullanmaları gerekmektedir. Zira
herhangi bir dilin kurallarını öğrenirken en önemlisi onları cümleler içinde
öğrenci tarafından kullanılabilmesidir. Çünkü bir öğrencinin öğrendiklerini
kendisinin uyguladığını görmesi kadar öğrendiği dile istek ve ilgisini
artıracak bir şey yoktur.
Yaygın Olarak Kullanılan Zaman Zarfları
Anlamları ve Örnek Cümleler Zaman Zarfları
Akşamleyin, akşam, akşam vakti(nde)
Akşamleyin yağmur yağdı : نَزَلَ المطََرُ مَسَاءً
مَسَاءً
Bir an, bir an için
Adam bir an duraksadı : تَوَقَّفَ الرَّجُلُ لحَْظَةً
لحْظَةً
Bir ay
Kardeşimi tam bir ay bekledim : اِنْتَظَرْتُ أَخِي شَهْرًا كَامِلاً
شَهْرًا
Bir sene
Amman’da bir sene kaldı : أَقَامَ فِي عَمَّانَ سَنَةً
سَنَةً ، عَامًا
Bir süre, bir müddet, … boyunca
Uzun süre arkadaşıyla konuşmadı : لَمْ يَتَكَلَّمْ مَعَ صَدِيقِهِ مُدَّةً طَوِيلَةً
مُدَّةً …
Bir zaman, bir zamanlar
Bir süre o yazarın romanlarını okudum:
قَرَأْتُ رِوَايَاتِ هَذَا الكَاتِبِ زَمَنًا
زَمَنًا، زَمَانًا
Bir zaman, bir zamanlar
Bir süre sustular sonra konuştular : صَمَتُوا دَهْرًا ثمَُّ نَطَقُوا
دَهْرًا
Birgün, günün birinde, günlerden bir gün
Günün birinde döneceğiz : سَنَرْجِعُ يَوْمًا
يَوْمًا
Bugün, günümüzde
Bugün çarşıda amcamı gördüm : رَأَيْتُ عَمِّي فِي السُّوقِ اليَوْم
اليَوْمَ
-den önce, bir müddet, … boyunca
Yemekten önce ellerimi yıkarım : .أَغْسِلُ يَدَيَّ قَبْلَ الأكْلِ
قَبْلَ …
-den sonra, -in sonrasında
Yemekten sonra ellerimi yıkarım : .أَغْسِلُ يَدَيَّ بَعْدَ الأَكْلِ
بَعْدَ …
Dün
Dün deniz kenarında dolaştım : .تَجَوَّلْتُ أَمْسِ فِي شَاطِئِ البَحْرِ
أمْسِ
Dün gece
Dün gece çok az uyudum : .نِمْتُ البَارِحَةَ قَلِيلاً
البَارِحَةَ
Geceleyin, gece, gece vakti(nde)
Küçük çocuklar geceleyin evden dışarı çıkmazlar
الأَوْلاَدُ الصِّغَارُ لاَ يَخْرُجُونَ مِنَ البَيْتِ لَيْلاً
لَيْلاً
Gün doğmadan, şafak vakti, tan vakti
Çiftçi tarlasına gün doğmadan gider : يَذْهَبُ الفَلاَّحُ إلَى حَقْلِهِ فَجْرًا
فَجْرًا
İkindileyin, ikindi vakti(nde)
Çocuklar ikindileyin eve dönüyorlar: يَرْجِعُ الأَوْلاَدُ إِلَى المنَْزِلِ عَصْرًا
عَصْرًا
Öğlenleyin, öğlen, öğle vaktinde
Öğleden sonra nereye gideceksiniz: ؟ إلَى أَيْنَ سَتَذْهَبُونَ ظُهْرًا
ظُهْرًا
Sabahleyin, sabah, sabah vaktinde
Fakültede dersler sabah başlar. تَبْدَأُ الْمُحَاضَرَاتُ فِي الكُلِّيَّةِ صَبَاحًا
صَبَاحًا
Şimdi, şu anda
Şu an kiminle konuşuyorsun? ؟ مَعَ مَنْ تَتَكَلَّمُ حَالِيًا
حَالاً ، حَالِيًا
Şimdi, şu anda, şu sıralarda
Şimdi çok meşgulüm. الآنَ أنَا مَشْغُولٌ جِدًّا
الآنَ
Yarın
Yarın arkadaşımı ziyaret edeceğim : سَأَزُورُ صَدِيقِي غَدًا
غَدًا
Yatsıda, yatsı vakti(nde)
Yatsı vaktinde hastaneden döndük. . رَجَعْنَا مِنَ المسُْتَشْفَى عِشَاءً
عِشَاءً
Yaygın Olarak Kullanılan Mekan Zarfları Anlamları Mekan Zarfları
-in önüne, -in önünde
Arabasını okulun önünde durdurdu: وَقَّفَ سَيَّارَتَهُ أَمَامَ الْمَدْرَسَةِ
أمَامَ
-in önüne, -in önünde
Hastane okulun önünde. الْمُسْتَشْفَى يُوجَدُ قُدَّامَ الْمَدْرَسَةِ
قُدَّامَ
-in arkasına, -in arkasında
Adam duvarın arkasına saklandı: اِخْتَبَأَ الرَّجُلُ خَلْفَ الجِدَارِ
خَلْفَ
-in arkasına, -in arkasında
[﴿كَانَ وَرَاءَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصْبًا﴾ [سورة الكهف: 79
“(Çünkü) varacakları yerde her gemiyi zorla almakta olan
bir kral vardı”.
وَرَاءَ
-in sağına, -in sağında
Bina, okulun sağındadır. .العِمَارَةُ يَمِينَ المدَْرَسَةِ
يَمِينَ
-in soluna, -in solunda
Okul binanın solundadır. .المدَْرَسَةُ يَسَارَ الْعِمَارَةِ
يَسَارَ
-in soluna, -in solunda
﴿وَمَا أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ﴾
[ [الحاقَّة: 25
“Kitabı sol eline verilen ise ‘keşke kitabım
verilmeseydi”…”
شِمَالَ
-in karşısına/hizasına, -in hizasına
Evim onun evinin karşısındadır. بَيْتِي حِذَاءَ دَارِهِ
حِذَاءَ
-in karşısına, -in karşınıda, -ile yüzyüze.
Emîrin karşısında oturdum. .جَلَسْتُ أمَامَ الأَمِيرِ
تِجَاهَ
-e doğru, -…yönünde
Bebek annesine doğru koştu. جَرَتِ الطِّفْلَةُ نَحْوَ أُمِّهَا
نَحْوَ
-in ortasında/ortasına, -in merkezinde
Araba yolun ortasında durdu: وَقَفَتِ السَّيَّارَةُ وَسْطَ الطَّرِيقِ
وَسْطَ
-in arasında, -in ortasında
Kalemi iki kitabın arasına koydum. وَضَعْتُ القَلَمَ بَيْنَ الكِتَابَيْنِ
بَيْنَ
-in yanında, -in katında, -in nezdinde, -in huzurunda
Benim yanımda kıymetli kitaplarım var. لَدَيَّ كُتُبٌ قَمِيَّةُ أي عِنْدِي
لَدَى
-in yanında, -in katında, -in nezdinde, -in huzurunda
Onun yanından geldim. جِئْتُ مِنْ لَدُنْهُ
لَدُنْ
-in yanında, -in katında, -in nezdinde, -in huzurunda
.وَقَفَتِ السَّيَّارَةُ عِنْدَ إِشَارَةِ الْمُرُورِ
Araba trafik işaretlerinin yanında durdu:
عِنْدَ
-in altına, -in altında
Kedi masanın altındadır. القِطَّةُ تَحْتَ الْمَائِدَةِ
تَحْتَ
-in üstüne, -in üstünde
[ ﴿وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عَلْمٍ عَلِيمٌ﴾ [سورة يوسف: 76
“…her bilenin üstünde daha iyi bilen vardır”.
فَوْقَ
-in altında.
دُونَ السَّرِيرِ هِرَّةٌ Döşeğin altında bir kedi var.
دُونَ
-in karşısına, -in karşısında
Emirin karşısında oturduk. . جَلَسْنَا تِلْقَاءَ الأَمِيرِ
تِلْقَاءَ
-in doğusuna, -in doğusunda
تَقَعُ مَدِينَةُ آغْرِي شَرقَ تُرْكِيَا
Ağrı, Türkiye’nin doğusunda bulunur.
شَرْقَ …
-in batısına, -in batısında
تَقَعُ مَدِينَةُ إزْمِيرَ غَرْبَ تُرْكِيَا
İzmir, Türkiye’nin batısında bulunur .
غَرْبَ …
-in güneyine, -in güneyinde … جَنُوبَ
تَقَعُ مَدِينَةُ آنطاليَا جَنُوبَ تُرْكِيَا
Antalya, Türkiye’nin güneyinde bulunur.
-in kuzeyine, -in kuzeyinde
تَقَعُ مَدِينَةُ قَسْطَمُونِي شمََالَ تُرْكِيَا
Kastamonu, Türkiye’nin kuzeyinde bulunur.
شمََالَ …
-in çevresinde, -in etrafında
تَجَمَّعَ الأَوْلاَدُ حَوْلَ آبَائِهِمْ
Çocuklar babalarının etrafında toplandılar.
حَوْلَ…
-…boyunca, …süresince
Yol boyunca yürü. اِمْشِ طَوَالَ الطَّرِيقِ
طُولَ، طَوَالَ
…
-in başında, -in evvelinde
Gençliğinin başındaydı. .هُوَ كَان إبَّانَ شَبَابِهِ
إبَّانَ …
-…boyunca, -…süresince
العَالمُ يشتغِلُ مَدَى حَيَاتِهِ بِالْعِلْمِ
Âlim hayatı boyunca ilimle meşgul olur:
مَدَى ….
-in esnasında, -in sırasında.
Konuşma sırasında geldiler. جَاؤُوا أثْنَاءَ الكَلاَمِ
أثْنَاءَ ..
-in karşısına, -in hizasında
Öğrenci, hocanın karşısına oturdu. .جَلَسَ الطَّالبُ إزَاءَ الأسْتَاذِ
إزَاءَ …
-in içinde, -in içine, -in dahilinde
Evin içinde yemek yiyoruz. .نأْكُلُ الطَّعَامَ دَاخِلَ الدَّارِ
دَاخِلَ ..
-in dışında, -in dışına
.تُصْدَرُ بَعْضُ المنُْتَجَاتِ إلَى خَارِجِ الْبِلاَدِ
Bazı ürünler yurt dışına ihraç ediliyor:
خارِجَ…
-in içinden, -in arasından, -… zarfında
Sultan yönetimi süresince âdildi. كَان السُّلْطَانُ عَادِلاً خِلاَلَ حُكْمِهِ
خِلاَلَ…
-den önce … قَبْلَ
Yemekten önce ilaç alıyorum. .أَتَنَاوَلُ الدَّوَاءَ قَبْلَ الأَكْلِ
-den sonra, -in sonrasında
.سَأَذْهَبُ إِلَى البَيْتِ بَعْدَ أَنْ أَسْتَرِيحَ قَلِيلاً
Biraz dinlendikten sonra eve gideceğim:
بَعْدَ …
Haftanın günleri
Anlamı Kısaltılmış Form Günler
Pazar يَوْمَ الأَحَدِ الأحَدَ
Pazartesi يَوْمَ الاِثْنَيْنِ الاِثْنَينِ
Salı يَوْمَ الثُّلاَثَاءِ الثُّلاَثَاء
Çarşamba يَوْمَ الأَرْبِعَاءِ الأرْبِعَاءَ
Perşembe يَوْمَ الخَْمِيسِ الخَمِيسَ
Cuma يَوْمَ الجُمُعَةِ الجُمُعَةَ
Cumartesi يَوْمَ السَّبْتِ السَّبْتَ
Milâdî Aylar
Anlamı Doğu Akdeniz Ülkeleri
ve Irak
Mısır ve Kuzey
Afrika Ülkeleri
Ocak يَنَايِرُ /يَنَائِرُ كَانُونُ الثَّانِي
Şubat فَبْرَايِر/فَبْرَائِر شُبَاطُ
Mart مَارِسُ آذَارُ
Nisan أَبْرِيل نِيسَانُ
Mayıs مَايُو أيَّار
Haziran يُونِيُو حَزِيرانُ
Temmuz يُولِيُو تَمُّوز
Ağustos أغُسْطُس آب
Eylül سِبْتَمْبِرُ أيْلُولُ
Ekim أُكْتُوبِر تِشْرِينُ الأوَّلُ
Kasım نُوفَمْبِر تِشْرِينُ الثَّانِي
Aralık دِسَمْبِر كَانُونُ الأوَّلُ
Şu zaman zarfı manâlı isimler, belirli bir günün sabahını ifade etmek için
kullanılıyorlarsa tenvîn almazlar:
بُكْرَةَ سَحَرَ سُحْرَةَ ضَحْوَةَ غُدْوَةَ
Onunla bu seher vakti karşılaştım. لَقِيتُهُ سَحَرَ
Onunla bir seher vakti karşılaştım. لَقِيتُهُ سَحَرًا
Cuma günü sabahleyin geldi. جَاءَ يَوْمَ الجُمُعَةِ سَحَرَ
Perşembe günü sabahleyin geldi. جَاء يومَ الخميسِ بُكْرَةَ
2. Şu kelime ve tabirler de el-mef‘ûlü fîh olarak kullanılır:
bir gece ذاتَ لَيْلَةٍ bir defasında ذَاتَ مَرَّةٍ
sağda : ذاتَ اليَمِينَ bir gün : ذَاتَ يَوْمٍ
solda ذَاتَ الشِّمَالِ
Zaman ve Mekân Zarflarının Mef‘ûlün fîhin Dışında Bir Öge Olarak
Kullanılması
Burada zaman ve mekân zarflarının bir özelliğine temas edilmelidir. Cümlede
geçen zaman ve mekân zarflarının hangilerinin el-mef‘ûlü fîh olabileceklerine
yukarıda işaret etmiştik. Ancak her zaman ve mekân zarfı, sürekli el-mef‘ûlü
fîh olmaz, buna dikkat edilmeli ve farkına varılmalıdır. Burada söz konusu
kelimenin bir zarf mı yoksa cümlede yer alan bir başka öge mi olduğu
birbirinden ayrılmalıdır. Söz konusu kelime, cümledeki eylemin gerçekleşme
zaman veya mekânını bildiriyorsa bir zarf olarak “el-mef‘ûlü fîh”, böyle bir
anlama gelmiyorsa diğer her hangi bir isim gibi, cümlede mübtedâ, haber, fâil
vb. bir öge olabilir. Aşağıdaki cümleleri bu açıdan inceleyelim:
يَوْمُ الأَحَدِ أَوَّلُ يَوْمٍ فِي الأُسْبُوعِ
Pazar günü haftanın ilk günüdür (İsim/mübtedâ)
يَوْمَ الأحَدِ سَنُسَافِرُ إلَى القاَهِرَةِ.
Kahire’ye Pazar günü gideceğiz (Zarf/Mef‘ûlün fîh)
طُولُ البُرْجِ سَبْعُونَ مِتْرًا بِالضَّبْطِ.
Kulenin boyu tam olarak yetmiş metredir (İsim/Mübtedâ)
حَرَثَ الفَلاَّحُ الحَْقْلَ طُولَ اليَوْمِ.
Çiftçi, tarlayı gün boyu sürdü (Zarf/Mef‘ûlün fîh)
الصَّيْفُ أَشَدُّ حَرَارَةً مِنَ الشِّتَاءِ.
Yaz mevsimi kış mevsimi daha sıcaktır (İsim/Mübtedâ)
نَذْهَبُ إِلَى شَوَاطِئِ الْبَحْرِ صَيْفًا.
Yazın deniz sahillerine gideriz (Zarf/Mef‘ûlün fîh)
اليَوْمُ يَوْمُ الاِثْنَيْنِ.
Bu gün Pazartesi günüdür.
Aşağıdaki cümlelerde mefûlün fîh olan zarfları bulunuz.
1. أبْحَرَتِ السَّفِينَةُ غَرْبَ النِّيلِ.
2. نُؤْمِنُ بِيَوْمِ القِيَامَةِ.
3. يَوْمَ القِيَامَةِ سَتُبْعَثُ كُلُّ نَفْسٍ.
4. اليَوْمُ يَوْمُ الأَحَدِ.
5. الدَّوَائِرُ الرَّسمِْيَّةُ مُغْلَقَةٌ اليَوْمَ.
6. هذَا الْيَوْمُ يَوْمُ الخَْمِيسِ.
7. سَيُقَامُ الامْتِحَانُ النِّهَائِيُّ يَوْمَ الخَْمِيسِ.
Aşağıdaki cümlelerde bulunan mef‘ûlün fîhlerin zaman zarfı mı yoksa mekân
zarfı mı olduklarını söyleyiniz.
1. دَارَتِ الْمَرْكَبَةُ الفَضَائِيَّةُ حَوْلَ الأَرْضِ.
2. اتَّجَهَتِ السَّفِينَةُ نَحْوَ الْبَحْرِ الأَسْوَدِ.
3. ﴿وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عَلْمٍ عَلِيمٍ﴾
4. ﴿كَانَ وَرَاءَهُمْ مَلِكٌ﴾.
5. ﴿سِيرُوا فِيهَا لِيَالِيَ وَأَنْهَارًا﴾.
Aşağıdaki cümleleri harekeleyiniz ve Türkçe çevirilerini yazınız.
1. تعطَّلت السيَّارة في مركز المدينة .
2. تقع كلية الإلهيات بجامعة مرمرة في الضفَّة الآسيويَّة من مضيق بسفور.
3. يبدأ المؤتمر بعد ثلاثة أسابيع .
4. زارنا أصدقاءنا أمس في الفندق.
5. سنقضي هذه العطلة في أولوداغ.
6. بعض الناس يحبون أن يقضوا عطلهم في شاطئ البحر.
7. تحركت الحافلة فجراً (في الفجر) من المحطة.
8. جرى الكلبُ خلف الثعلب فأمسك به.
9. أمام كليتنا سيارة الإسعاف.
10 . وضع الأستاذ حقيبته فوق الطاولة أثناء الدرس
Arapça cümlelerde mef‘ûlün fîhi tanıyabilmek
Mef‘ûlün fîh, bir fiilin kendisinde gerçekleştiği zaman veya mekânı (yeri)
gösteren zarf veya zarf öbeklerine denir.
Arap dilini okulda öğrendik. تَعَلَّمْنَا اللُّغَةَ الْعَرَبِيَّةَ فِي الْمَدْرَسَةِ
Öğrenciler fakültenin önünde duruyorlar. يَقِفُ الطُّلاَّبُ أَمَامَ الْكُلِّيَّةِ
İşçiler evlerine akşamleyin dönerler. ِمْ مَسَاءً