وَ الرَّابِعُ؛ الصِّفَةُ الْمُشَبَّةُ، فَهِيَ تَعْمَلُ عَمَلَ فِعْلِهَا بِالشُّرُوطِ الْمُعْتَبَرَةِ فِي اسْمِ الْفَاعِلِ غَيْرَ مَعْنَى الْحَالِ وَ الْاِسْتِقْبَالِ، فَإِنَّهُ لاَ يُشْتَرَطُ فِي عَمَلِهَا، نَحْوُ؛ زَيْدٌ حَسَنٌ وَجْهُهُ.
وَ الرَّابِعُ؛ kıyasi amillerin dördüncüsü; الصِّفَةُ الْمُشَبَّةُ، sıfat-ı müşebbehe’dir. فَهِيَ o sıfat-ı müşebbehe ki; تَعْمَلُ عَمَلَ فِعْلِهَا fiilinin ameli gibi amel eder. Yani sıfat-ı müşebbehe kendisinden türetildiği lazım fiil gibi, faili ref eder ama mefulün bih sarihi nasb edemez. بِالشُّرُوطِ bu sıfatı müşebbehenin fiili gibi amel etmesinin şartları vardır, الْمُعْتَبَرَةِ itibar edilen, فِي اسْمِ الْفَاعِلِ ismi failde, غَيْرَ o şartlardan hariçtir, مَعْنَى الْحَالِ hal manası, وَ الْاِسْتِقْبَالِ istikbal manası. فَإِنَّهُ muhakkak ki hal ve istikbal manası; لاَ يُشْتَرَطُ şart kılınmaz, فِي عَمَلِهَا sıfat-ı müşebbehenin amel etmesi konusunda. نَحْوُ؛ misali şöyledir; زَيْدٌ حَسَنٌ وَجْهُهُ “Zeyd, yüzü güzel olandır” gibidir.
Metnin Toplu Manası; Kıyasi amillerin dördüncüsü “sıfat-ı müşebbehe”dir. Bu da ismi failde muteber olan şartlarla fiilin ameli gibi amel eder. Yalnız hal ve istikbal manaları müstesnadır. Hal ve istikbal manaları sıfat-ı müşebbehenin amelinde şart kılınmamıştır. Misal; زَيْدٌ حَسَنٌ وَ وَجْهُهُ gibi.
زَيْدٌ mübtedadır, حَسَنٌ lafzı زَيْدٌ lafzının haberidir ve sıfat-ı müşebbehedir ve وَجْهُهُ ise حَسَنٌ lafzının failidir. حَسَنٌ gibi mübtedaya haber olan ve lazım (beşinci bab) olan fiillerden olan ve “sıfat-ı müşebbehe” diye tesmiye edilen bu kelimeler lafzen ve manen ism-i faile benzer. Lafzen benzerliği; ismi fail gibi tesniye, cemi, mükesser ve müennes geldiği içindir. Manen benzerliği; ismi fail gibi fiil kendisi ile kaim zata delalet ettiği için. Sıfat-ı müşebbehe kendinden müştak olduğu lazım fiilin ameli gibi amel eder. Amel yönünden fiil üzerine zaiddir. Bazen sıfat-ı müşebbehe faili zahirini mefule teşbihen nasb eder, ama fiili nasb edemez.
Sıfat-ı müşebbehenin amel etme şartı 3 tanedir; Musaggar olmamalı, Mevsuf olmamalı, Şu beş şeyin birisine itimad etmelidir: mübteda, mevsuf, zilhal, nefy harfi ve istifham. Hal ve istikbal manaları sıfat-ı müşebbehenin amelinde şart kılınmamıştır. Bunun nedeni sıfatı müşebbehenin sübut ve istimrar (o anda süregelmek) manasında olup zaman gerektiren hades manasında olmamasındandır.
Bir Faide; Sıfat-ı Müşebbehenin mamulünde birçok vecih tasavvur olunur. زَيْدٌ حَسَنٌ وَجْهُهُ terkibine binaen; Sıfat-ı müşebbehe ya elif-lam ile muarref olur اَلْحَسَنُ gibi, ya elif-lamdan tecrid edilir حَسَنٌ gibi. Bu ikisinin her birinde mamulü ya muzaf olur وَجْهُهُ gibi, ya elif-lam ile muarref olur اَلْوَجْهُ gibi, ya izafet ve elif-lamdan mücerred olur وَجْهٌ gibi. Sıfat-ı müşebbehenin mamulü وَجْهُهُ iken bu vecihler olabilir, وَجْهَهُ ve وَجْهِهِ şeklinde de olabilir.