İlahiyat Haber

Karaman: Okullar ahlak ve ayrımcılık

‘İmam Hatip Okulları ahlaklı, diğer okullar ahlaksız adam yetiştirir’ derseniz hem gerçek hem de insaf dışı bir laf söylemiş olursunuz, çocuklarını diğer okullara gönderen milyonların gönlünü kırmış, onları dışlamış, hatta nefretlerini kazanmış olursunuz. Bizim (İmam Hatipliler ve sahiplenenler) camiasından böyle bir sözün sadır olacağını sanmıyorum. Esasen tartışmada mutlaka haklı çıkmak ve İmam Hatipleri gözden düşürmek isteyenler soruyu yanlış vazediyorlar; halbuki yanlış sorunun doğru cevabı olmaz.

Doğru soru ve cevabı şu olmalıdır:

Eğitim ve öğretim öğrenciye toplum değerlerini de kazandırır ve kazandırmalıdır. Bizim toplumumuzun önemli sayıdaki bir kısmı resmi ve ismi bakımdan Müslüman olmakla beraber islami şuur, bilgi, ahlak ve hedefler bakımından eksik kalmış, kozmopolit, karışık, biraz Doğu’dan biraz da Batı’dan etkilenmiş bir kişilik yapısı arzediyor. Yalnızca teorik değil, aynı zamanda hayatında görülen ‘aslına uygun İslam toplumu değerleri’ni çocuklarının kişiliğine aşılamak isteyenler bu amaca uygun okulları seçmek durumundadırlar. Yani biri ahlaklı, diğeri ahlaksız değil; biri İslam ahlaklı, diğeri ayrım göstermeden, ayıklamadan toplum değerleri ile bütünleşmiş ahlaklı. Bu ikinciler içinden çıkanların bir kısmı şöyle diyebiliyor: ‘Hem viskimi içerim hem de haccıma giderim.’ Şüphesiz bu da bir ahlak, bir dünya görüşü, bir kişilik yansıması; ama İslam ahlakı ile bütünleşmiş biri ‘Viski içmem çünkü haramdır, hacca giderim çünkü farzdır’ demek ve bunu da yapmak durumundadır.

Ayrımcılık meselesine gelelim:

Çoğulcu bir toplumun demokrasi bakımından zorunlu olduğu söyleniyor. Eğer farklılara toplum içinde, hayat hakkı başta olmak üzere temel insan hak ve hürriyetlerinin tanınması kastediliyorsa bu hak, baştan beri İslam’da vardır. Ama İslam’ın bazı çekinceleri de mevcuttur: 1.Farklı ve öteki olanlar, insan olmaya değil de -bazı makamlar ve kamu görevleri gibi- liyakat ve ehliyete bağlı olan (daha doğrusu Müslüman olma şartına bağlı bulunan) haklar bakımından bir ölçüde kısıtlı olurlar. 2. Kamu düzeni ve umumi ahlak bakımından sakıncalı olan davranışların aleni (herkesin gözü önünde) yapılmasına izin verilmez.

Demokratik çoğulculukta ise hakim bir farklı grup olmaz; inanç, dünya görüşü, hayat tarzı bakımından bütün gruplar eşittir. Bu durumda grupların eşit olması aradan farkı kaldırmaz; yani farklı oluş devam eder, hatta mensuplarınca devam etsin diye tedbirler alınır. Eğer buna ayrımcılık deniyorsa bu hem gerekli, hem kaçınılmazdır. İşte çocuklarını İmam Hatip Okullarına gönderenler veya diğer okullarda Kur’an, din, Peygamberimiz’in hayatı derslerini seçtirenler ayrımcılar değil, değerlerini korumak için tedbir alan vatandaşlarımızdır. Ve diğer gruplar da kendilerine göre tedbir almaktadırlar.

Ayrımcılık, farklı olana yönelik davranışlar ve ilişkilerde oluşabilir. Müslümanlar, farklı olanları, kendileri gibi olsunlar diye zorlamazlar, baskı altında tutmazlar; ama bunu gönülden isterler, bunun için dua ederler. Farklı oldukları sürece de onlara Müslümana yakışan ahlak ile davranırlar.

Görülen ve gerçekleşen şudur: Laik-demokratik düzen içinde yaşamak durumunda olan Müslümanlar farklı olanlara tahammül ediyorlar, ama farklı olanların onlara tahammülü daha az, daha zor oluyor.

 Hayrettin Karaman

Yenişafak

İlgili Makaleler