1) İsnadda Kalb:
Kalb, senette vukûa geldiği gibi metinde de
vukûa gelir. Kalb, bazan kasden bazan da sehven ârız olur. Senette Ka’b İbnu
Mürre diyecek yerde Mürre İbnu Ka’b denmesi sehven vukûa gelen bir kalbtir.
Ancak, halkın rağbetini artırmak için, Sâlim’den meşhur olan hadîsi Nâfi’den
rivâyet etmek, kasde mebni bir kalbtir. Âlimler, böyle garabet maksadıyla,
senetten birinin atılarak, yerine aynı tabakadan birinin konması işine sarakat
(hırsızlık) demişlerdir. Bunu yapana da sârik (cemi: sürrâk) denir.
Bunun örneği Amr İbnu Hâlid el-Harrânî’nin,
Hammâd en-Nasîbî ani’l-A’meş an Ebî Sâlih an Ebî Hüreyre tarîkinden merfû olarak
rivâyet ettiği şu hadîstir: “Yolda müşrîklerle karşılaştınız mı, onlara önce
siz selam vermeyin…”.
Bu hadîs maklûbdur ve bunu Hammâd kalbederek
A’meş’e mal etmiştir. Halbuki rivâyet Süheyl İbnu Ebî Sâlih an Ebîhi şeklinde
meşhurdur ve Müslim’de böyle gelmiştir. Müslim bu şekilde Şu’be, Sevrî, Cerîr
İbnu Abdilhamîd, Abdü’l-Aziz ed-Derâverdi’nin rivâyetleri olarak kaydeder, hepsi
de hadîsi Süheyl’den rivâyet ederler.
Muhaddisler, garib rivâyetlerin peşine düşmeyi
bu yüzden tavsiye etmezler. Çünkü, nâdiren sahîhine rastlanır.
[1]
Bir ravinin rivayeti olarak meşhur olan hadisi,
hem ğarib hem de mağrub göstermek için o ravi yerine yine aynı tabakadan bir
başka raviyi ikame ederek yapılan rivayete de mesruk denir.
Ayrıca iki metnin senedlerini değiştirme
şeklindeki kalb’e de Cezeri, kalb-i mürekkeb adını vermektedir. Bu, bir çeşit
sened uydurma demektir. Bu, Buhari, Hasan b. Süfyan’a yapıldığı gibi imtihan
maksadıyla yapılırsa uydurma sayılmaz. İbn Hacer bu tür senedi muztarib hadis
olarak değerlendirir.
Sikat’ın zikretmediği bir ravinin sened arasında
yanlışlıkla sikredilmesine de Mezid fi Muttasılı’l-Esanid denir.[2]