Gerçekleşme durumlarına göre FİİLLER ikiye ayrılır.
(a) İhbâri fiiller: Mânası gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi mümkün olan fiillerdir ve 7 sıgası vardır : 1. Mazi, 2. Muzari, 3. Cahd-ı mutlak, 4. Cahd-ı müstağrak, 5. Nefyi hâl, 6. Nefyi istikbal ve 7. Te’kidi nefyi istikbal.
(b) İnşâi fiiller: Mânası gerçekleşmemiş veya gerçekleşmesi şüpheli olan fiillerdir ve 6 sıgası vardır : 1. Emri gâib, 2. Nehyi Gâib, 3. Emri hazır, 4. Nehyi hazır, 5. Teaccübü evvel ve 6. Teaccübü sâni. Şayet bir emiri, Ellah Teala’ya karşı söylüyorsak acziyetimizi, çaresizliğimizi, muhtaçlığımızı … bilerek yapılan bir duâ, bir yalvarış ve dilek anlamı saklıdır. Örnek, Fatiha suresindeki (… إِهْدِنَا) nın anlamında “Yâ Rabbi, sıratı müstakim REHBERİMİZ OL” anlamı saklıdır.
Fâili ilân etmesi veya gizlemesine göre FİİLLER ikiye ayrılır.
(a) Malûm fiiller: Fâili ilân edilen / Şüphe götürmeyecek derecede bilinen / Fâilin yaptığına şâhitlik edilendir.
(b) Meçhul fiiller: Fâili şeriat ehlinden gizlenen / Fâili tarikat ehlince bilinen / Fâili olduğuna hakikat ehlince şâhitlik edilendir.
Fiili kabul eden mahalle göre FİİLLER ikiye ayrılır. (a) Lâzım fiillerde : Fiili kabul eden mahal, fâil’dir. (b) Müteaddi fiillerde : Fiili kabul eden mahal, meful’dür.
Örnek : 21/87 (وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا ……. إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ) “Zunnûn’u da hatırla – gazablanarak gitmişti de – kendisinin asla sıkıştırılmayacağını sanmıştı – zulumatın içinden nidâ etti – Senden başka hiç bir ilâh yok – Sübhân’sın – şüphesiz zâlimlerden oldum.” Ayet-i Kerimesindeki (… ذَهَبَ مُغَاضِبًا …) “Gazablanarak gitti” lâzım fiilini kabul eden mahal, Hz. Yunus a.s’ın kendisidir. Kendisine zülm ettiği için de ( إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ …) “şüphesiz zâlimlerden oldum.” diye nidâ etmiştir.
4/110’da (وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا) Ayet-i Kerimede; kişi kendine (nefsine) hem zulüm ederek zâlim olur, hem de kötülük eder bilgisi verilmektedir. Hangi fiillerin zulüm (…يَظْلِمْ …) kapsamına ve hangilerinin kötülük (…سُوءًا …) kapsamına girdiği araştırılmalıdır.
……………………………………………………………………………………………..
Lâzım (geçişsiz) fiil Hakkında Derlenenler:
1) Lâzım fiilin masdarından gelen mânasının fâiline etkilerini, ilgili Ayet-i Kerimeleri ve yaşadığımız olayları (anıları) birlikte tefekkür ederer anlayabiliriz.
Örnek : ( قوم ) kökünden gelen ( قَامَ يَقُومُ قَوْماً قِيَاماً Kalktı) fiilinde iki masdar vardır. Bu nedenle fiil’de iki farklı bilgi saklıdır. Şayet Fiil ( قَوْماً ) masdarın türemiş ise, fiilin mânasını sadece fâil bilir ama hades (iş) ile, başkasına göstermez bilgisi saklıdır. Fiil ( قِيَاماً ) masdarından türemiş ise, fiilin mânasını yine sadece fâil bilir ama hades (iş) ile de başkalarına gösterir, bilgisi saklıdır. Bu durumun anlamı “Ey kulum! Tercihin senin bir imtihanındır ve muradıma uygun olanı bul ve uygula” ikazıdır denilebilir.
( قوم ) kökünden türeyen Lâzım fiil ; 2/20’de “ibadete karar vermek” anlamındadır. 4/142’de “kalkıp, başlamak” anlamındadır. 18/14’de “huzurda durmak” anlamındadır. ve 72/19’da “kalkıp, ibadet etmek” anlamındadır. Hadis-i Şerifde ise, Ellah Teala’nın emirlerini yaşamak ve yaşatmak için çaba harcamak anlamıdadır.
Şayet bir kişi mazi ve cemî müzekker olan ( قَامُوا kalktılar) hitabını duyarsa, beş anlamı da kapsayan şu bilgiler kendisine iletilmiş denilebilir : “Ey muhatab! İnsanların dinî ve dünyevî işlerini tanzim edip düzeltmeye, âsâyişin ve emniyetin tesisine görevli olanlar kalktılar. Sen de onlara destek olmak için kalk ve gücün yettiğince bu dört Ayet-i Kerimedeki saklı hükümleri hem yaşa ve hem de yaymaya çabala.”
Yoksa, ( قَامُوا kalktılar) cümlesine, sarf kâidelerine göre sadece fiilin bittiğini bildiren bir cümle olarak anlam vermek, o hitabın niçin geldiğini anlamamak demektir.
2) Lâzım fiilin mânası, hades’in (iş’in) fâili gerçek ise bilinir. Bize fâili tanıtır / Bana beni tanıtır. Şayet fâil ; roman, tiyatro veya dizi kahramanları gibi hayâli bir fâil ise, Lâzım fiilin mânası (neden’i / niçin’i) doğru olarak anlaşılamaz. Ayrıca mazi, muzari ve masdar’ın konuşma ve yazmalardaki anlamları ile Kelâm’daki anlamları çok farklıdır. Bu nedenle sadece Kelâm’lar tefekkür edilmelidir. Şöyle ki :
Mazi fiil cümlesindeki fiillerden, fâilin ismini tanırız (Mü’min, müttakî, … gibi). Ayrıca, Ellah Teala’nın iradesini bildiren ve niçin sorusunun cevabı olan hüküm, mazi fiilde saklı emir olan hadesdir. Mazi cümledeki fâil, kendimiz de olabilir veya görüp tanıdığımız bir başkası da olabilir. (NOT : İsm-i meful, mazi-meçhul gibi kullanılabilir.)
Muzari fiil cümlesindeki fiillerden, fâilin munfasıl zamirini tanırız (Zahiri beş duyu organının yükümlülüklerini). Ayrıca, Ellah Teala’nın muradını bildiren ve nasıl sorusunun cevabı olan hüküm, muzari fiilde saklı edep olan hadesdir. Bu edebin nasıl yapılacağını ise, önce ilgili Hadis-i Şerifden veya REHBER’den görerek öğren (örnek al) ve aynen yapmaya çabala. Yoksa, kendince doğru zannettiğin bir uygulamayı başlatma ikazı da saklıdır. Muzari fiil cümleleri “Allâhümme! beni de bu fiilleri işleyenlerden eyle. veya Allâhümme! şu fiilleri işlemekten sana sığınırım.” gibi, birer gizli duâdır. (NOT : İsm-i fâil, muzari-malum gibi kullanılabilir.)
Masdardan, fâilin muttasıl zamirini tanırız (Batınî beş duyu organının yükümlülüklerini). Ayrıca, Ellah Teala’nın muhabbetini bildiren ve hem niçin, hem de nasıl sorularının cevabı olan hüküm, masdarda saklı muhabbet olan hadesdir. Örnek:
7/56 ( إِنَّ رَحْمَةَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ … ) “… şüphesiz Ellah’ın rahmeti iyilik edenlere yakındır.” Ayet-i Kerimesindeki ( قَرِيبٌ ) masdarının mânası hakkında, Azîz Mahmud Hudâî (k.s.a) : “Tahkik”, şöyle ki, bu üslûb üzere kul efendisine ikbâl ede. “Hakk’ın rahmeti ehl-i ihsan olanlara ‘garîb‘ dir” der. “Karîbetun” denmez. Muktezâyı kurbiyyet böyle iken, ulemâ-ı zâhir birkaç vecihle cevap vermişlerdir. Bu emr-i mukadder, gözetile.” Emr-i kurbiyyet takdîr olunca yerleşir ve yakınlık sıfat-ı müşebbehe vezni üzere olur. açıklamasını yapmıştır.
Bu açıklamayı “Lafzatullâha muzaf olan garîb’dir. Sen de garîb’lerden olmaya çabala ki “Ehl-i ihsan” listesine giresin ikazı saklıdır” diye de özetleyebiliriz.
Lâzım fiiller, üç grubta toplanabilir :
(A) Bedenin tümüyle yapılan fiillerdir ve 1.ci ve 2.ci ve 3.cü BAB’dan gelirler. Örnekler : ( خَرَجَ Çıktı) ve ( جَلَسَ Oturdu) ve ( ذَهَبَ Gitti) ve ( قَامَ Kalktı) ve ( نَامَ Uyudu) gibi.
(B) Devamlı olmayan bir hâle delâlet eden fiillerdir ve 4.cü BAB’dan gelirler. Örnekler : ( وَجِلَ Korktu) ve ( فَرِحَ Sevindi) ve ( شَبِعَ Doydu) ve ( مَرِضَ Hastalandı) ve ( ظَمِئَ Susadı) gibi. Ayrıca, renk ve kusura delâlet eden fiiller de umumiyetle, 4.cü BAB’dan gelen lâzım fiillerdir.
(C) Devamlı olan bir hâle delâlet eden (seciye, karakter, huy, tabiat gibi) fiillerdir ve 5.ci BAB’dan gelirler. Örnekler : ( كَرُمَ Cömert oldu) ve ( شَرُفَ Mertebesi güzel oldu) ve ( جَمُلَ ahlâkı ve yaradılışı güzel oldu) ve ( حَسُنَ güzel oldu) ve ( قَبُحَ Çirkin oldu) gibi.
Lâzım fiiller, hakkındaki bir nahiv kâidesine örnek : “Zeyd kalktı” ( قَامَ زَيْدٌ ) cümlesinde ; kalkmak fiilini işleyen fâil ( زَيْدٌ )’de fiilin sonuçları, yani ( قَامَ )’nin etkileri kendisinde gizli kalır, görülmez ve bilinmez. Bu nedenle de harekesi merfû (ötre) dir.
Şöyle de söylenebilir : Fiilin, fâilde kalan ve görülemeyen ve bilinemeyen etkilerine, fâilin REF hâli denir. “Zeyd kalktı” diyen kişi, sadece fâili ve fiilin bittiğini bildirir. Nasıl ve niçin sorularının cevaplarını cümle bildirmez. Bu durum Kelâm için geçerli değildir.
Lâzım fiiller, şu üç yöntemin biriyle müteadi fiil hâline çevrilir.
A) Evveline ( أ ) ilave edilerek. (Sülâsi Mücerred Lâzım fiil, İF’ÂL BAB’ına sokularak) Örnek : 36/15 ( وَمَا أَنْزَلَ الرَّحْمَنُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا تَكْذِبُونَ … ) “… Rahmân da hiçbir şey indirmemiştir – Siz ancak yalan söylüyorsunuz”. Burada ( نَزَلَ indi) Lâzım fiilinin evveline ( أ ) ilave edilerek müteaddi (indirdi) yapılmıştır.
B) Sonuna harficer ( بِهِ gibi) eklenerek. Örnek : 26/193 ( نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ ) “Onu Ruh-ul Emin vasıtasıyla indirdi”. Burada ( نَزَلَ indi) Lâzım fiilinin sonuna ( بِهِ ) eklenerek, müteaddi (indirdi) yapılmıştır.
C) Aynel fiili şeddelenerek. (Sülâsi Mücerred Lâzım fiil, TEF’ÎL BAB’ına sokularak) Örnek : 17/106 ( وَقُرْءَانًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا ) “Biz onu ayet ayet ayırdık – NÂS’a belli aralıklarla onu okuyasın diye – ve onu yavaş yavaş indirdik.” Burada ( نَزَلَ indi) Lâzım fiili şeddelenerek ( نَزَّلْنَاهُ onu indirdik) diyerek, müteaddi fiil yapılmış.
(Uyarı : Bir Nahiv kitabında Lâzım fiil ile ilgili şu örnek cümle terkibi ( نَزَلَ الْقُرْأَنُ نُزُولاً Kur’an-ı Kerim, inmekle indi.) verilmiş. Nahiv kâidesine göre doğru olan bu cümle, itikâden yanlıştır. Doğrusu: 17/106 ( وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا … ve onu (hiçbir yaratılmışın yapamayacağı, engel olamayacağı ve hattâ hayal bile edemiyeceği) bir indirişle indirdik) Ayet-i Kerimesinde ise; lâzım fiil, müteaddi fiile çevrildikten sonra meful-u mutlak almıştır.
…………………………………………………………………………………….
Müteaddi (geçişli) fiil Hakkında Derlenenler :
Müteaddi fiilin eseri (etkileri), fâilden mefule geçer. Bu nedenle, Kur’an-ı Kerim’deki müteaddi fiilin eseri (etkileri), dinleyende mutlaka görülür, duyulur, bilinir, idrâk edilir ve şâhid olunur. Kur’an-ı Kerim’i dinlemeyen de ise, asla görülmez.
Müteaddi fiil lafzında saklı olan bu bilgi; eserin (etkilerin) ikinci ve üçüncü mefule geçişi için de geçerlidir. Bakmak, söylemek gibi fiiller müteaddidir.)
A) Bir mefule geçişli olanlardır. Bir mefule geçişli olanlarda, fiildeki Hükümden fâil sorumludur. Örnek-1 : 2/9 (… اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى …) “Delâleti hidayet karşılığında satın aldılar” Fiildeki hükümden (satınalma işinden) sorumlu olan Fâildir.
Örnek -2: Bir nahiv kitabında geçen, “TAM FİİL : Meful’e ihtiyaç duymayandır.” ifâdesinden sonra ( عَلِمَ اللهُ تَعَالَى ) “Ellah’ü Teala bildi.” Terkibi örnek olarak verilmiş. Bir müteaddi fiil cümlesidir ve mefulü mevcuttur. Çünkü ( تَعَالَى ), fiil ve fâil’den oluşan bir cümledir. ( تَعَالَى ) cümlesi ;
(1) Lafz-ı Celâl’den devamlı hâl olmak üzere mahallen mansub’tur.
(2) Merfu olan ( اللهُ ) Lafz-ı Celâl’nin sıfatı olmak üzere mahallen merfudur.
(3) Mecrur olan ( لِلهِ ) Lafz-ı Celâl’nin sıfatı olmak üzere de mahallen mecrurdur.
Bu durum, Lafz-ı Celâl’in özelliklerindedir. Zira cümle, ancak nekirenin sıfatı olarak vâki olabilir ve marifenin sıfatı olamaz. (NOT : ( عَلِمَ اللهُ تَعَالَى ) bir terkibin söylenmesi edeben yanlıştır ve Kur’an-ı Kerim’den bir ayet değildir.)
B) İki mefule geçişli olanlardır. İki mefule geçişli olanlarda, fiildeki Hükümden birinci meful sorumludur. Örnek : 2/10 (… فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا …) “Ellah da hastalıklarını artırmıştır.” Fiildeki hükümden (kalbî / zihinsel hastalığın artmasından) sorumlu olan ( هُمْ ) zamiridir ve mahallen mansubtur.
Buradaki ( فَ ), bu kalb hastalığının bir oluşum olduğunu bildirir. Bu nedenle de, hastalık nasıl oluşuyor ? ve kaç unsurdan meydana geliyor ? sorularının cevabını tezekkür ve tefekkürle ile tesbit edin ikazı saklıdır.
Buradaki ( زَادَ ) Fiil-i mazidir ve mazi fiillerdeki saklı bilgileri hatırlayın ikazı vardır. ( هُمُ ) Birinci mefulün bihdir ve mazi fiildeki saklı bilgiler ; kendilerinde görülür, duyulur, bilinir, idrâk edilir ve şâhid olunur. “Geçmiş yaşantımdaki hangi davranışlarımı anlatıyor ve bunları şimdi terk ettim mi?” diyerek tezekkür etmeliyim. ( اللَّهُ ) Fâil, merfu olduğu için hastalığımı bilen, bana bildiren ve başkasına örtendir anlamı saklıdır. ( مَرَضًا ), İkinci mefulün bihdir ve mansub olduğu için, başkasına örtülü olan bu kalb hastalığının söylenmemesini (kendini şikâyet veya reklam ederek, başkalarının şahid tutulmamasını) ikaz ediyor.