اَلْكَلَامُ؛ مَا تَضَمَّنَ كَلِمَتَيْنِ بِالْإِسْنَادِ. وَ لاَ يَتَأَتَّى ذَلِكَ إِلاَّ فِي اِسْمَيْنِ، أَوْ فِي اِسْمٍ وَ فِعْلٍ. اَلْاِسْمُ؛ مَا دَلَّ عَلَى مَعْنًى فِي نَفْسِهِ غَيْرِ مُقْتَرِنٍ بِأَحَدِ الْأَزْمِنَةِ الثَّلاَثَةِ. وَ مِنْ خَوَّاصِهِ دُخُولُ اللاَّمِ، وَ الْجَرِّ، وَ التَّنْوِينِ، وَ إِسْنَادُ إِلَيْهِ، وَ الْإِضَافَةُ. وَ هُوَ مُغْرَبٌ وَ مَبْنِيٌّ. فَالْمُعْرَبُ؛ الْمُرَكَّبُ ألَّذِى لَمْ يُشْبِهْ مَبْنِيَّ الْأَصْلِ وَ حُكْمُهُ أَنْ يَخْتَلِفَ آخِرُهُ بِاخْتِلاَفِ الْعَوَامِلِ لَفْظًا أَوْ تَقْدِيرًا. الْاِعْرَابُ؛ مَا اخْتَلَفَ آخِرُهُ بِهِ لِيَدُلَّ عَلَى الْمَعَانِى الْمُعْتَوِرَةِ عَلَيْهِ.
اَلْكَلَامُ Kelam; مَا kelam öyle bir şeydir ki; تَضَمَّنَ tazammun eder (içine alır), kapsar; كَلِمَتَيْنِ iki kelimeyi. بِالْإِسْنَادِ isnad ile. وَ لاَ يَتَأَتَّى gelmez, kelamın oluşması mümkün olmaz; ذَلِكَ bu kelamın, إِلاَّ ancak kelamın oluşması, gelmesi mümkündür; فِي اِسْمَيْنِ iki isimde. Yani iki isim var ise kelam olur. Mübteda (isim) müsnedün ileyh, haber (isim) ise müsned olarak gelince iki isim olur ve kelam olur. أَوْ veya kelam şu şekilde de gelebilir; فِي اِسْمٍ وَ فِعْلٍ bir isim ve bir fiil olarak. Yani mübteda (isim) müsnedün ileyh, haber (fiil) ise müsned olarak gelince bir isim ve bir fiil olarak kelam meydana gelir. اَلْاِسْمُ İsim: مَا isim öyle bir şeydir ki; دَلَّ delalet eder, عَلَى مَعْنًى bir manaya, فِي نَفْسِهِ kendi nefsinde, kendi kendine; غَيْرِ مُقْتَرِنٍ yakın (mukterin) değildir,بِأَحَدِ الْأَزْمِنَةِ الثَّلاَثَةِ üç zamandan (mazi, hal ve istikbâl) birine. وَ مِنْ خَوَّاصِهِ ve onun (ismin) hususiyetlerindendir; دُخُولُ اللاَّمِ، başına lâm harfinin (harf ut-tarif) dahil olması, وَ الْجَرِّ ve cerr alması (başına harfi cerrin gelmesi) yani mecrur olması, وَ التَّنْوِين ve sonuna tenvin alması, وَ إِسْنَادُ إِلَيْهِ ve kendisine birşeyin isnad ediliyor olabilmesi yani müsnedün ileyh olması. Mesela زَيْدٌ قَائِمٌ “Zeyd ayaktadır” dediğimizde ayakta olma işini Zeyd’e isnad ederiz ve Zeyd lafzı müsnedün ileyh (kendisine bir şey isnad edilen) olur. وَ الْإِضَافَةُ ve ismin harfi cerr ile muzaf olması gerekir. Misal بَابُ السَّيَّارَةِ “Arabanın kapısı” dediğimizde السَّيَّارَةِ muzafun ileyh ve بَابُ muzaftır. İbarenin aslı بَابٌ لِلسَّيَّارَةِ şeklindedir. بَابٌ lafzı لِ harfi cerri ile السَّيَّارَةِ lafzına çekilmiş, izafe edilmiştir. Bu izafet ismin hususiyetlerindendir. وَ هُوَ ve o, yani isim: مُغْرَبٌ murebtir. Yani isim olan kelimenin son harfinin harekesinde bir takım değişiklikler meydana gelebilir. Merfu, mansub, mecrur ve meczum olabilir. وَ مَبْنِيٌّ ve aynı zamanda isim mebni de olabilir. Mebni: İsim olan kelimenin son harfinin harekesinde bir takım değişiklikler meydana gelmez, o isim bina edilmiş olup sadece mahallen bir iraba tabi olur, yani o mahal bir takım iraba mensuptur ama lafzen kelimenin sonunda asla bir değişiklik olmaz. Misal; cemi müennesi nunu. فَالْمُعْرَبُ Murebin tarifine gelince: الْمُرَكَّبُ mürekkeb, yani terkib edilmiş olandır. Yani mureb isimle beraber amili de zikredilir. ألَّذِى o terkib olan mureb isim ki; لَمْ يُشْبِهْ benzemedi, uymadı, münasip olmadı; مَبْنِيَّ الْأَصْلِ mebni’i asıllara, yani mebnilikte asıl olan kelimelere. Mebni asıl kelimeye misal دُنْيَا “dünya” gibidir. وَ حُكْمُهُ ve onun (mureb ismin) hükmü; أَنْ يَخْتَلِفَ değişmesidir, آخِرُهُ onun (mureb ismin) sonunun, yani sonundaki harekenin, yada hazif olması. (Avamil derslerinden irab tablosuna bakınız). بِاخْتِلاَفِ değişmesiyle, الْعَوَامِلِ amillerin, لَفْظًا mureb kelimenin sonunun lafzen değişmesi, أَوْ veya, تَقْدِيرًا takdiren değişmesi. الْعِرَابُ İrab: مَا irab öyle bir şeydir ki; اخْتَلَفَ değişir, آخِرُهُ onun (mureb ismin) sonu, بِهِ onun (irab) ile. Yani farklı amiller devreye girip bir takım manaları açığa çıkarırlar. Fail merfu olur, meful mansub olur, muzafun ileyh mecrur olur. İşte bu değişimlerin adı irablamadır. Bu irablama ile mureb ismin sonu değişir. لِيَدُلَّ delalet etsin diye değişir, neye delalet etsin diye? عَلَى الْمَعَانِى bir takım manalar üzerine delalet etsin diye. Öyle manalar ki الْمُعْتَوِرَةِ عَلَيْهِ onun, yani mureb isimlerin üzerinde dönen manalar. Sürekli amile göre değişen durumlar. İşte bu gibi (fail merfu, meful mansub, muzafun ileyh mecrur) manalar sürekli mureb isimlerin üzerinde dönerler.
Kelam; İsnad ile beraber iki kelimeyi tazammun eden (kapsayan, içine alan) bir lafızdır. Kelam, yalnızca iki isim veya bir isim, bir fiil olmaksızın oluşamaz. Kelam iki isimden müteşekkil iken isimlerden biri müsned diğeri müsnedün ileyhtir. Kelam bir isim ve bir fiilden müteşekkil ise isim olana müsnedün ileyh, fiil olana müsned denilir.
İsim; Kendi nefsinde bir manaya delalet eden ve üç zamandan (mazi, hal ve istikbâl) birine yakınlığı olmayan kelimedir. İsimlere lâm harfinin (Harf ut-Tarif) dahil olması, isimlerin mecrur (Harf-i Cerrler ile) olması, İsimlerin tenvin alması, İsimlere bir şeyin isnad edimesi yani müsnedün ileyh olması, İsimlerin harf-i cerr takdiriyle muzaf olması isimlerin kendi hususiyetlerindendir. İsimler mebni (bina edilmiş) ve mureb (İrab alan) olmak üzere 2 kısıma ayrılırlar.
Mureb (İrab alan) İsimler; Mürekkeb (terkib edilmiş) olup mebnilikte asıl olan kelimelere benzemeyen isimlerdir. Mureb isimlerin hükmü; O mureb olan ismin sonunun bir takım amillerin ihtilafı sebebiyle takdiren ve lafzen değişmesidir.
İrab; Mureb isimlerin sonunun bir takım manalar üzerine (fail, meful, muzafun ileyh) delalet etsin diye kendisi ile değiştiği hareke veya harftir.