İlahiyat Dekanları Bingölde
Bingöl Üniversitesi konferans salonunda yapılan toplantıya Yüksek Öğretim Kurulu (Yök) Başkan Vekili Prof. Dr. Yekta Saraç, Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş, üniversite rektörleri, rektör yardımcıları, ilahiyat fakülteleri dekanları, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Programın açılışı Hafız Mehmet Emin Selami’nin okuduğu Kur’an-ı Kerim tilavetiyle yapıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Halil Çiçek, lisansüstü eğitimlerde istisnalar dışında hedeflerin tutturulması konusunda çok iyi bir yerde olmadıklarını vurguladı. Dekan Çiçek, “Bilgi patlamasının yaşandığı günümüzde İslami ilimlerdeki öğrencilerimizin bilgi seviyesi, 1960’lı yıllardaki Yüksek İslam Enstitüleri’nde verilen bilgi seviyesinin çok altında olduğunu unutmamak gerekir. İlk insanın yaratılışıyla eş zamanlı olarak varlığın merkezine oturan ilmin ne kadar büyük bir hakikat olduğu böylece anlaşılmış olmaktadır. Bundan ötürü olacak ki, eski çağ filozoflarından modern dünyanın bilim felsefecilerine kadar, kelamcılardan usulü fıkıhçılara ve mantıkçılara kadar gelip geçen yüzlerce ilim ve fikir adamı ilmin mahiyetinin ne olduğu konusunda kafa yormuşlar. Keza peygamberlerden ehl-i hikmet olan insanlara kadar gelen giden insanlık âleminin rehber ve mürşitleri, büyük zatlar da ilmin üstün faziletine vurgu yapmışlar. Medeniyet ve uygarlıkların da tarihine baktığımızda ilme ve âlime verdikleri önem ve değer ölçüsünde tarihin sahnesine iddialı bir şekilde çıkabilmiş. Gelişmiş, tarihin öznesi olmuş ve yayılmışlardır. Müslümanlar olarak kendi açımızdan baktığımızda ilim, hem İslam’ı hayat için hem maddi hayat için hem dünya için hem ahiret için zaruri olan gerçeklerin başında gelir. Çağımızın fen ilimleri alanında, sosyal ve beşeri ilimler alanında kaydettiği büyük mesafeler, elde ettiği büyük başarılar ve imza attığı baş döndürücü gelişmeler izahtan varestedir. Ancak ne hazindir ki, bir zamanlar tarihin mecrasını değiştiren ve İslam medeniyeti gibi büyük bir medeniyetin kurucu üyesi olan İslam’ı ilimler için bugün aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Başta fıkıh olmak üzere tefsir, kelam, hadis, Arabi ilimler ve diğer İslami ilimlerin bugün derin bir kriz yaşadığını, çağa hikmet ve ferasetleriyle tanıklık eden Musa Carullah Bigiyef ve lbn Aşur gibi zatların açıkça dile getirdikleri bilinmelidir” dedi.
“OLMASI GEREKEN HEDEFTEN ÇOK UZAKTAYIZ”
İlahiyat fakülteleri dekanlarının bu tür toplantılarının büyük bir önem arz ettiğini vurgulayan Dekan Çiçek, “Zira daha evvel düzenlenen bu toplantılarda alınan kararların fazla bir bağlayıcılığı ve etkinliği yoktu. Ama bugün bu kararları gören gözler, duyan kulaklar, düşünen kafalar vardır. Bugün hamdolsun bu kararlara değer veren ve değerlendiren idarecilerimiz vardır. O halde bu dönemin ülkemizdeki İslami ilim mensupları için büyük tarihi bir fırsat olduğunun farkında olmak ve bu Altın fırsatı iyi değerlendirmek gerekir. Ülkemizdeki İslami ilimlerin eğitim ve öğretimi için yeni bir milat hükmünde olan bu dönemde tüm sorunlarımızı, problemlerimizi, stratejilerimizi, hedef ve beklentilerimizi samimi ve halisane masaya yatırmamız gerekir. Bugün ülkemizde İslami ilimlerin bazı alanları çok ciddi sıkıntı yaşamaktadır: Bunların başında fıkıh gelir. Orta ağırlıktaki muamelata dair fıkhi bir problemi sahih bir şekilde çözebilecek kaç fakihimiz var? Organ naklinden, sigortacılıktan, finans kurumlarının durumundan tutun internet üzerinden alışverişe kadar yeni gelişen yüzlerce acil fıkhi çözüm bekleyen sorun var. Sadra şifa cevap verecek kaç fıkıh âlimimiz var? Keza İslam’ı ilimlerin olmazsa olmazı olan Arapça konusunda da durumumuz iç açıcı değildir. Hazırlık sınıfları büyük bir umutla konuldu; ama istenen randımanın alındığı söylenemez. Hala olması gereken hedef açısından çok uzaktayız. Öte taraftan öğrencilerimizde İslam’ı yaşama sorunu ve bu manadaki sorumsuzlukları da had safhadadır. İlahiyatın herhangi bir sınıfında okuyan öğrencilerden birkaç tanesi günlük namazları bile eda etmiyorsa durumun vahametini takdirlerinize bırakıyorum. İlahiyat lisansüstü eğitiminde de bazı istisnaların dışında hedeflerimizi tutturma noktasında iyi yerde olduğumuz söylenemez. Bilgi patlamasının yaşandığı günümüzde İslam’ı ilimlerdeki öğrencilerimizin bilgi seviyesi, 1960’lı yıllardaki Yüksek İslam Enstitüleri’nde verilen bilgi seviyesinin çok altında olduğunu unutmamak gerekir. Bütün bunlar, acilen ilahiyat müfredat programlarını yeniden gözden geçirmemizin gerektiğini ifade etmektedir. Bu çerçevede 2. sınıftan itibaren bölümleme yönüne gitmeyi akla getirmiyor mu? Gözardı edilmemesi gereken önemli bir sorun da İslami ilimlerdeki zekâ sorunudur. Vasatın çok üstünde bir zekâ seviyesi gerektiren İslami ilimleri okuyan öğrencilerin zekâ profili, geleceğe yönelik bize fazla bir umut vermiyor. Başka bir sorun da ilahiyat öğrencilerinin pedagojik formasyonu alamamalarıdır. Zira bu, öğrencilerin motivasyonunu olumsuz anlamda çok etkilemektedir. Ayrıca İdikap’ın yetersizliği ve İlitam programları hakkındaki şikâyetler de henüz dinmiş değildir” şeklinde konuştu.
Program, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez’in ‘Türkiye’de İlahiyat Eğitimi’ üzerine yaptığı konuşma ile devam etti.
İHA