Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, takvim birliğinin olmamasının Müslüman halkların algısında ilmî ve içtihadî bir mesele olmaktan çok politik bir mesele olduğunu söyledi.
Akit’ten yener Dönmez’e konuaşn Görmez’in sözleri şöyle:
Muhterem Hocam, İslâm ülkeleri arasında Ramazan’ın başlangıcı, oruç, kurban, hac ibadeti ve bayram tarihlerini de etkileyen ihtilafın sebepleri nelerdir?
Bilindiği üzere bizim ibadetlerimiz kameri aylara göre edâ edilmektedir. Sözünü ettiğiniz ihtilaf, kameri ay başlarının hesaplanmasındaki yöntem farklılığından kaynaklanmaktadır. Bu hesaplama işleminde astronomik hesaplara mı itibar edeceğiz, yoksa çıplak gözle hilali görmeye mi itibar edeceğiz? İhtilaf buradan kaynaklanmaktadır. Kameri aybaşlarının hesapla belirlenmesi, en sağlıklı ve hatadan en uzak yöntemdir. Dinen buna herhangi bir engel yoktur. Kameri aybaşlarının hesapla belirlenmesine dinen bir engel varmış gibi göstermek, İslâm’ın ilme verdiği önemi gözardı etmektir. Uzay çağında hesapla amel etmeye karşı çıkmak, yeryüzünde ilk rasathaneyi kuran Müslüman âlimlerin nesillerine yakışmamaktadır.
Artık günümüzde hesaplar hiç tereddüde mahal bırakmayacak derecede kesin sonuçlar ortaya koyabilmektedir. Hilalin nerede, ne zaman, hangi saatte ve hangi dakikada görülmeye başlanacağı, yıllarca önceden bile tespit edilebilmektedir. Güneş, ay ve diğer gök cisimlerinin hareketleri son derece dakiktir. Cenab-ı Hakk’ın kâinata koyduğu kevni kanunlar sayesinde muntazam bir şekilde işlemektedir. Yüce Allah Rahman Sûresi’nde “Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir” buyurmaktadır. Ayette geçen “husbân” kelimesinin mübalağa sırasında gelmesi güneş ve ayın ne kadar dakik bir şekilde hareket ettiğine dikkat çekmek içindir.
‘TAKVİM BİRLİĞİ OLMAMASI ÜZÜCÜ’
Aslında bu mesele Müslüman halkların algısında ilmî ve içtihadî bir mesele olmaktan çok politik bir meselesidir. İslâm ülkeleri arasında takvim birliğinin olmaması gerçekten üzüntü vericidir. Bu, İslâm’ın vahdet anlayışına da uymamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak İslâm ümmetinin sevinçte, tasada ve kıvançta birlikteliğini arzu etmekteyiz. Mü’minlerin birlikte oruca başlamasının, birlikte bayram yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu hususta Müslümanlar arasında mümkün olan en geniş birliğin sağlanması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Başkanlık olarak 1970’lerden itibaren bu konuda çalışmalara başlamışız. 1978’de İstanbul’da Ruyet-i Hilal toplantısını gerçekleştirmişiz. Burada alınan kararlara bütün katılımcı ülkeler imza atmışlardır. Ancak bugün bu toplantıda imzası bulunan bazı ülkeler, alınan kararlara ne yazık ki uymamaktadır. Ayrıca bugüne kadar pek çok İslâm ülkesinde rüyet-i hilal konusunda ilmi toplantılar düzenlenmiştir. Birçok ilim adamı bu toplantılarda tebliğler sunmuştur. Bu toplantılarda önemli kararlar alınmıştır. Hatta rüyet konusunda bazı ilim adamları müstakil kitap ve makaleler yazmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen sorun nihai bir çözüme kavuşturulamamıştır. Bu sebeplerle başkanlık olarak uzun bir aradan sonra yeniden rüyet konusunda bir toplantıya ihtiyaç olduğunu gördük. Bu sebeple geçen sene İstanbul’da Ruyet-i Hilal Konferansı’na hazırlık mahiyetinde ilmi bir toplantı gerçekleştirdik. İnşallah bu senenin sonuna doğru bu sorunun çözümü mahiyetinde bütün İslâm ülkelerinin katılımıyla Ruyet-i Hilal Konferansı’nı gerçekleştireceğiz.