و حيث جاز التقديران، جاز الأمران، كـألتي وقعت بعد فاء الجزاء، نحو: من يُكْرِمْنِى فَأَنِّى أُكْرِمُهُ. فإن كسرت فالمعنى، فأنا أُكْرِمُهُ. و إنْ فتحتَ فالمعنى فإكْرَامِى إياه ثابتٌ.
Elif-Nun Maddesinin Kesre ve Fethalandığı Yerler
و حيث hangi terkibde, جاز caiz olursa, التقديران o iki takdir (yani elif nun maddesinin mamulleri ile birlikte, cümle ve müfred olarak takdir edilmesinin caiz olduğu terkibte جاز caiz olur; الأمران o iki şey, yani kesreli veya fethalı olması. كـألتي onun gibi ki; وقعت vaki oldu, بعد فاء الجزاء fa-i cezaiyyenin sonrasında. Yani fa-i cezaiyyeden sonra gelen elif nun maddesi fethalı da olur kesralı da. Buna misal; من يُكْرِمْنِى فَأَنِّى أُكْرِمُهُ “Kim bana ikram ederse, muhakkak ki ben de ona ikram ederim” İzaha gelince: فإِنَّ eğer ki, fa-i cezaiyyeden sonraki elif nun maddesi كُسِرَتْ kesrelenirse; فالمعنى öylece mana (yani elif nun maddesinden sonraki mana), فأنا أُكْرِمُهُ “Öyleyse ben ona ikram ederim” olur. و إنْEğer, فُتِحَتْ fa-i cezaiyyeden sonraki elif nun fethalanırsa, فالمعنى elif nun maddesinden sonraki mana, فإكْرَامِى إياه ثابتٌ “Benim ona ikram etmem sabittir” şeklinde olur. Fa-i cezaiyye gibi, إِذْ ‘i fücaiyyeden sonra vaki olan elif nun maddesinin kesrelenmesi de fethalanması da vaciptir. Misal; خَرَجْتُ فَإِذَا أَنَّ زَيْدًا بِالبَابِ “(evden) çıktım, ansızın (gördüm ki) Zeyd kapıdadır” gibi.