Ay: Aralık 2013

  • SÜT EMME (RADA) El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    SÜT EMME (RADA)

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Aişe’nin yanında bulunduğu bir sırada. Aişe, Hafsa’nın odası önünde izin isteyen bir erkek sesi işitir. Bunun üzerine Aişe “Ey Allah’ın Resulü, şu adam evinize girmek için izin istiyor” dedim. Bunun üzerine Resulüllah: “Sanıyorum ki, o Hafsa’nın süt amcası filan kimsedir” buyurdu. Aişe “Ey Allah’ın Resulü! Süt amcam filan yaşasaydı benim yanıma girebilecek miydi?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.): “Evet. girebilirdi. Zira süt, doğumun (neseb) haram kıldığı her şeyi haram kılar” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2615

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Örtünme emri geldikten sonra Ebu Kuays’ın erkek kardeşi Eflah gelip, Aişe’nin yanına girmeğe izin istemişti. Eflah, Aişe’nin süt amcası idi. Aişe devamla: Ben de ona izin vermekten kaçınmıştım. Resulüllah (a.s.) gelince durumu ona anlattığımda, hemen bana, Eflah’ın yanıma girmesine izin vermemi emir buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2617

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Hz. Peygamber’in (a.s.) Hamza’nın kızı ile evlenmesi istenildiğinde Allah Resulü (a.s.): “O bana helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Doğumdan dolayı haram olan, sütten dolayıda haram olur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2624

    Ümmü Habibe bt. Ebu Süfyan (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Resulüllah (a.s.) bir gün yanıma geldiğinde ona: “Kız kardeşim, Ebu Süfyan’ın kızını ister misin?” diye sordum. Resulüllah: “Ne yapacağım” dedi. Ben de: “Onu nikâh edersiniz” dedim. Resulüllah (a.s.): “Hayret! Sen bunu arzu eder misin?” buyurdu. Ben: “Zaten senin bir tek eşin değilim. Kız kardeşiminde hayırda bana ortak olmasını arzu ediyorum” dedim. Hz. Peygamber (a.s.): “O bana helal olmaz” buyurdu. Ben yine: “İşittiğime göre Ebu Seleme’nin yetim kızı Dürre ile evlenmek istiyormuşsunuz” dedim. Resulüllah (a.s.): “Eşim Ümmü Seleme’nin kızını mı?” diye sordu. Ben de: “Evet” dedim. Resulüllah: “Ümmü Seleme’nin kızı, benim terbiyem altında üvey kızım olmasa bile, o bana helal değildir. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Beni ve onun babası Ebu Seleme’yi Süveybe emzirmiştir. Bir daha sakın kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi bana teklif etmeyiniz” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2626

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
    Sehle bt. Süheyl Peygamber’e (a.s.) gelip: “Ey Allah’ın Resulü! Kocam Ebu Huzeyfe’nin, azatlısı Salim’in benim yanıma girmesinden dolayı yüzünde bir hoşnutsuzluk hissediyorum” dedi. Peygamber (a.s.): “Onu emzir” buyurdu. Kadın: “Koskocaman adam olduğu halde onu nasıl emziririm?” dedi. Bunun üzerine Resulüllah tebessüm ederek: “Ben, onun büyük bir delikanlı olduğunu biliyorum” dedi. Ravi Amr kendi hadisinde: “Salim Bedir gazvesinde bulunmuştu” cümlesini ilâve etti. İbn Ebu Ömer’in rivayetinde ise: “Bunun üzerine Resulüllah güldü” ibaresi vardır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2636

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Yanımda bir adam otururken Resulüllah (a.s.) benim yanıma gelmişti. Bu durum ise onun hoşuna gitmemişti. Yüzündeki öfkeyi gördüm ve: “Ey Allah’ın Resulü! Bu benim süt kardeşimdir” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Süt kardeşlerinizi iyi düşününüz! Çünkü süt hükmü ancak açlıktan dolayı sabit olur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2642

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Sa’d b. Ebu Vakkas ve Abd b. Zemaa bir çocuğun nesebini tartıştılar: Sa’d, “Ey Allah’ın Resulü! Bu çocuk, benim erkek kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas’ın oğludur. Nesebinin kendisine ilhak edilmesi için bana vasiyet etti. Ona nasılda benzediğine bir bakın!” dedi. Abd b. Zemaa ise: “Ey Allah’ın Resulü! Bu çocuk, babamın yatağında, cariyesinden doğma benim erkek kardeşimdir” dedi. Resulüllah (a.s.) çocuğa baktı ve Utbe’ye açıkça benzediğini gördü. Buna rağmen, “Ey Abd! O çocuk senindir. Çocuk yatak sahibinindir. Zina eden taşlanır. Zemaa’nın kızı ey Sevde! sen o çocuğa görünme” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2645

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Çocuk, yatak sahibine aittir, zina edene de taş vardır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2646

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) sevinçle ve yüz çizgileri parlak bir halde yanıma gelerek şöyle buyurdu: “Gördün mü! Az önce iz sürücü Mücezziz, Zeyd b. Harise ile Üsame’ye bakarak; şüphesiz bu ayaklar birbirindendir, dedi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2647

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
    “Bir adam bakire kızı, dul kadının üzerine alırsa onun yanında yedi gece kalır. Dul kadınla evlendiğinde ise onun yanında üç gece kalır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2654

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
    Sevde bt. Zemaa (r.ah.) kadar kendi huyunda olmayı arzu ettiğim bir başka kadın yoktur. O, zeki ve salâbet sahibi bir hanımdı. Sevde yaşlandığı zaman Resulüllah (a.s.) ile hakkı olan nöbet gününü Aişe’ye hibe etmiştir. Bizzat kendisi: “Ey Allah’ın Resulü! Ben senden hakkım olan nöbet günümü Aişe’ye hibe ettim” demiştir. Bundan sonra Resulüllah, Aişe’ye biri kendi günü, diğeride Sevde’nin günü olmak üzere iki gün ayırmaya başlamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2657

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Ben, kendilerini Resulüllah’a (a.s.) bağışlayan kadınları ayıplar da; hiç kadın kendini hibe eder mi! derdim. Yüce Allah: O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur…ayetini indirince, ben Hz. Peygamber’e (a.s.): “Yemin olsun ki, Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum” dedim.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2658

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayetinde Atâ şöyle haber vermiştir:
    İbn Abbas ile birlikte Serif mevkiinde Peygamber’in zevcesi Meymune’nin cenazesinde hazır bulunduk. İbn Abbas “Bu kadın, Peygamber’in eşidir. Onun tabutunu omuzlarınıza kaldırdığınızda onu sarsmayın, acele hareket etmeyin, yavaş yavaş rıfk ile yürüyüp götürün. Şurası muhakkak ki, Resulüllah’ın (a.s.) beraberinde dokuz kadın vardı. Resulüllah bunlardan, sekiz kadın için nöbet tayini yapar, sadece bir kadın için yapmazdı” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2660

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Kadın dört şey için nikâh edilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen bunlardan dindar olanı elde etmeye bak ki, mutluluğa eresin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2661

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Şüphesiz kadın kaburga kemiği gibidir, doğrultmaya kalkarsan kırarsın, olduğu gibi bırakırsan istifade etmek mümkündür” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2669

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Eğer Havva annemiz olmasaydı, hiç bir kadın ebediyen kocasına hiyanet edip aldatmazdı” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2673

  • HAC El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    HAC

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Bir kimse Resulüllah’a, (a.s.) ihrama giren kişi ne gibi elbise giyebilir? diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) “Gömlek, sarık, kilot, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kessin. Zağferan yahut vers (alaçehri) ile boyanmış olan bir şey giymeyiniz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2012

    İbn Abbas (r.a.)
    Resulüllah’tan (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: Allah Resulü hutbe irat ederken ihrama gireni kastederek: “Şalvarlar (donlar), izar bulamayanlar için, mestler de ayakkabı bulamayanlar içindir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2015

    Yaala b. Umeyye (r.a.) şöyle anlatır:
    Hz. Peygamber (a.s.) Ciranede iken huzuruna bir kimse çıkageldi. Üstünde bir cübbe vardı. Cübbenin üzerinde de zağferanlı güzel bir koku mevcuttu Peygamber’e hitaben: “Bana umremde ne şekilde hareket etmemi emredersin?” diye sordu. Bu sırada Peygamber’e vahiy indirilmişti. Hemen üzeri bir örtü ile örtüldü. Ebu Yaala devamla: Ben Peygamber’i kendisine vahiy geldiği sırada görmeyi çok arzu ederdim. Bu sırada Ömer b. Hattab (r.a.) “Peygamber’i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?” diyerek elbisenin kenarını kaldırdı. Ben de Resulüllah’a baktım. Peygamber’de, uyuyan kimsenin horultusu gibi bir horultu vardı (ravi, deve yavrusu iniltisi gibidir demiştir). Kendisinden vahiy hâli kalkınca Resulüllah (a.s.): “Hani! umre hakkında soru soran kişi nerede?” diye sordu. Ve o adama hitaben: “Elbisenden bu koku eserini gider. Üzerindeki cübbeyi çıkar.(Bu ihramı giy) ve haccında ne yaptınsa umrende de onu yap” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2017

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Medine halkı için Zul Huleyfe’yi, Şamlılar (Mısır, Mağrib) için Cuhfeyi, Necd halkı için Karnu’l-Menazil mevkiini, Yemenli’ler için Yelemlem’i (ihrama girmek için) mîkat yerleri olarak belirledi. Bunlar, hac ve umre yapmak isteyen bu memleketler halkı ile diğer memleketlerden yolları bu mevkilere uğrayan kimselerin mîkatlarıdır. Bunlardan başka, bu mîkatlarla, Mekke arasındaki yerlerde yaşayanlar da bulundukları yerden ihrama girerler. Hatta Mekke halkı, Mekke’den ihrama girerler.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2022

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Medine halkı Zu’l-Huleyfe, Şam’dan gelenler Cuhfe, Necd’den gelenler Karn’dan (itibaren) ihrama girer ve telbiye ederler” buyurmuştur. Abdullah Resulüllah’ın: “Ve Yemen ahalisi de, Yelemlem’de ihrama girsinler” buyurduğu bana ulaştı, demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2024

    Abdullah b. Ömer (r.a.) Resulüllah’ın (a.s.) telbiyesinin şöyle olduğunu haber vermiştir:
    “Lebbeyk Allahümme! Lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! İnnel-hamde ven-nımete leke, vel-mulke la şerike leke.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2029

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    “Allah Resulü’nün (a.s.) telbiyeye nereden başladığı tartışmasının cevabı işte bu (Zu’l-Huleyfe’nin yakınındaki) Beyda tepesidir: Allah Resulü telbiyeye sadece Mescidin (Zu’l-Huleyfe’nin) bulunduğu yerden başlamıştır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2033

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    “Ben Resulüllah’ı (a.s.) ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramı çıkarıp Kâbe’yi tavaf etmesinden önce, güzel koku ile kokulandırırdım.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2040

    Saab b. Cessame Leysî (r.a.)
    Ebva’da veya Veddan’da bulunan Resulüllah’a (a.s.) bir yaban eşeği hediye ettiğini, Resulüllah’ın ise bunu kabul etmediğini anlatır. Saab sözlerine devamla; Resulüllah yüzümdeki üzüntü alâmetini görünce, gönlümü hoşnut etmek için: “Biz ihramlı olmasaydık hediyeni geri çevirmezdik” buyurmuştur demektedir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2059

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Saab b. Cessame (r.a.), Peygamber’e (a.s.) ihramlı iken bir yaban eşeği hediye etti. Fakat Allah Resulü (a.s.) bunu kabul etmeyip geri çevirerek: “İhramlı olmasaydık, mutlaka bu hediyeni kabul ederdik” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2060

    Ebu Katâde (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) ile beraber yola çıktık. Nihayet Kâha denilen yere vardığımızda bizden bir kısmı ihramlı, bir kısmı ihramsızdı. Bu arada arkadaşlarımın birbirlerine bir şey göstermeye çalıştıklarını gördüm ve hemen ben de o tarafa baktım. Birde ne göreyim bir yaban eşeği! Süratle atımı eğerleyip mızrağımla birlikte atıma bindim. Tam bu sırada kamçım yere düştü. İhramlı olan arkadaşlarıma: “Kırbacımı bana uzatıverin” dedim. Onlar cevaben: “Yemin olsun ki, bu av hususunda sana hiçbir şekilde yardımcı olamayız” dediler. Bunun üzerine kendim hayvandan inip kamçımı aldım ve tekrar bindim. Nihayet arkasından koşturarak yaban eşeğine bir tepe ardında yetiştim ve mızrağımı saplayıp onu öldürdüm. Daha sonra onu, arkadaşlarımın yanına getirdim. Bir kısmı onu yiyiniz, bir kısmı da onu yemeyiniz dediler. Peygamber (a.s.) ise önümüzde idi. Hemen atımı harekete geçirerek Peygamber’e yetiştim “O helaldır, onu yeyiniz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2062

    Hz. Aişe (r.ah.) Hz. Peygamber’den (a.s.)
    şöyle işittiğini haber vermiştir: “Dört çeşit hayvan vardır ki, bunların her biri fasıktır. Bunlar hem mîkat dışında (hıll) ve hem de, harem bölgesinde öldürülürler: Karga, çaylak, fare, saldırıp yaralayan köpek.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2068

    Abdullah b. Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber: “Beş çeşit hayvan vardır ki, ihramda olanın Harem’de iken onları öldürmesinde günah yoktur: (Bunlar) fare, akrep, karga, çaylak ve kuduz köpektir buyurmaktadır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2073

    Kaab b. Ucre (r.a.) şöyle anlatır:
    Hudeybiye gününde (Ravi Kavariri’ye göre) tenceremin (Ravi Abu Rabi’ye göre) taş kabın altına ateş yakarken Resulüllah (a.s.) yanıma geldi. Yüzümden bitler saçılıyordu.(Bunu görünce) Resulüllah (a.s.) bana: “Başındaki haşereler sana eziyet veriyor mu?” diye sordu. Ben: “Evet” cevabını verince, Allah Resulü (a.s.): “Öyle ise tıraş ol. Buna karşılık, üç gün oruç tut. Veya altı fakiri doyur. Yahutta bir kurban kes” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2080

    İbn Abbas (r.a.)
    “Hz. Peygamber (a.s.) ihramlı iken kan aldırdı” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2087

    İbn Buhayne (r.a.)
    “Peygamber (a.s.) Mekke yolunda, ihramlı iken başının ortasından kan aldırdı” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2088

    Ebu Eyyûb Ensari’nin (r.a.) şöyle dediğini
    Abdullah b. Huneyn nakletmiştir: İbn Abbas beni bir mesele sormam için Ebu Eyyûb Ensari’ye gönderdi. Kendisini kuyunun iki direği arasında yıkanırken buldum. Ebu Eyyûb bir elbise ile vücüdunu perdeliyordu. Ona selam verdim. Sen kimsin? diye sordu. Ben, Abdullah b. Huneyn’im beni Abdullah b. Abbas gönderdi. Senden, Resulüllah (a.s.) ihramlı iken başını nasıl yıkardı? diye soruyor dedim. Ebu Eyyûb elini kendisini perdeleyen bez üzerine koydu ve bezi (başından göğsüne kadar) indirdi. Başı tamamıyla görünüyordu Sonra kendisine su döken kimseye: Dök! dedi. O, da başına su döktü. Ebu Eyyûb başını elleriyle ovarak, ellerini öne ve arkaya götürdü. Sonra da Resulüllah’ı (a.s.) işte böyle yıkarken gördüm, dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2091

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Bir adam devesinden düşerek boynu kırılmış ve ölmüştü. Bunun üzerine Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: “Onu su ve sidr ile yıkayın da, iki ihramı içinde kefenleyiniz. Fakat başını örtmeyin. Çünkü Allah onu, Kıyamet gününde “Lebbeyk Allahümme lebbeyk…” diye telbiye eder halde diriltecektir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2092

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Resulüllah (a.s.) Dubaa bt. Zübeyr’in yanına vardı ve ona: “Hacca gitmek mi istedin?” diye sordu. Dubaa: ” (Evet öyle) ama kendimi kesinlikle hasta hissediyorum” dedi. Resulüllah ona: “Sen haccet ve (ihrama girerken) Ey Allahım! İhramdan çıkacağım yer, beni haccetmekten aciz kılacağın yer olsun diye şart koş” buyurdu. Dubaa (o sırada) Mikdad b. Esved’in zevcesiydi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2101

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Biz Veda Haccı senesi Resulüllah (a.s.) ile beraber (hac için) yola çıktık; ve umre niyetiyle ihrama girdik. Sonra Resulüllah (a.s.): “Kimin yanında hedy kurbanı varsa umre ile hacca (Kıran haccına) niyet etsin; sonra ihramda devam ederek neticede her ikisinin ihramından beraber çıksın” buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ben, Mekke’ye hayızlı olarak vardım. Bu yüzden ne Kâbe’yi tavaf ettim, ne de Safa ile Merve arasında sa’y yaptım. Bu hâlimi Resulüllah’a arzettim de, bana: “Saçlarını çöz, taran ve hacca niyet et! Umreyi bırak” buyurdu. Ben de öyle yaptım. Hac görevlerini yerine getirdiğimiz zaman Resulüllah (a.s.) beni öz erkek kardeşim Abdurrahman ile birlikte Tenim’e gönderdi de ben oradan niyetlenip umre yaptım. Resulüllah: “Bu, (hayzından dolayı terk ettiğin) umrenin yerinedir” buyurdu. Artık umre niyetiyle ihrama girenler Beyt’i tavaf edip Safa ile Merve arasında sa’y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Mina’dan döndükten sonra hacları için son bir tavaf daha yaptılar. Hac ile umreyi beraber yapanlar ise, bir tek tavaf yaptılar.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2108

    Abdurrahman b. Ebu Bekr’in (r.a.) haber verdiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) ona (kız kardeşi) Aişe’yi devesinin arkasına bindirip Tenim’den umre yaptırmasını emir buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2126

    Cabir (r.a.) şöyle anlatır:
    Resulüllah (a.s.) ile beraber biz, ifrad haccına; Aişe (r.ah.) ise umreye niyet ederek (Mekke’ye) yöneldik. Serif mevkiine geldiğimizde Aişe hayız gördü. Nihayet Mekke’ye gelince Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve arasında da sa’y ettik. Resulüllah (a.s.) beraberinde kurbanlık hayvanı bulunmayanların ihramdan çıkmalarını emretti. Bize hangi şeyler helal olacak? diye sorduk. Resulüllah (a.s.): “İhramlıyken size haram olan her şey” buyurdu. Bunun üzerine biz, hanımlarımızla beraber olduk, güzel kokular süründük ve elbisemizi giydik. Halbuki Arefe gününe dört gece kalmıştı. Sonra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. Bundan sonra Resulüllah Aişe’nin yanına girdiğinde o ağlıyordu: “Niçin ağlıyorsun” diye sordu. Aişe: “Şu anda hayız görmem beni üzmektedir. İnsanlar ihramdan çıktıkları halde, ben çıkamadım; üstelik Kâbe’yi de tavaf edemedim. Şimdi ise insanlar hacca gidiyorlar” dedi. Bunun üzerine Resulüllah: “Şüphesiz ki bu, Allah’ın Adem (a.s.) Kızları için takdir etmiş olduğu bir husustur. Binaenaleyh yıkan ve sonra hacca niyet et!” buyurdu. Aişe de böyle yaptı ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Nihayet temizlenince Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve’yi de sa’y etti. Sonra Resulüllah: “Sen hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun” buyurdu. Aişe (r.ah.): Ey Allah’ın Resulü! Ben, içimden hacca gidip Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş olurum? dedi. Resulüllah: “Öyle ise Ey Abdurrahman! Bunu götür de Tenim’den umre yaptır” buyurdu. Bu hadise, Mina’dan Muhassab mevkiine indikleri gece olmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2127

    Cabir b. Abdullah (r.a.) Atâ’nın (r.a.) şöyle dediğini haber vermiştir:
    Cabir b. Abdullah’ın (r.a.), yanımda bazı insanlar bulunduğu bir sırada şöyle dediğini işittim: Biz, Hz. Muhammed’in (a.s.) ashabı, sadece hac niyetiyle ihrama girdik. Atâ, Cabir’in sözlerine şöyle devam ettiğini belirterek: Peygamber (a.s.) Zil-hicce’nin dördüncü sabahı gelerek, bize ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. Atâ, Hz. Peygamber’in: “İhramdan çıkınız ve kadınlarla bir araya geliniz” buyurduğunu nakletmiştir. Devamla Atâ “Peygamber ashabına, kadınlarla cima etmeyi kesin olarak emretmedi. Fakat kadınları, onlara helal kıldı” demiştir. Cabir (r.a.) sözlerine devamla: “Biz Arefe gününe sadece beş gece kala Resulüllah (a.s.), kadınlarımızla cima etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat’a çıkmamızı emrediyor” diye söylendik. Cabir, eliyle işaret ederek, (Peygamber’in elini hareket ettirerek işaret edişi hâlâ gözümün önündedir). Peygamber ayağa kalkıp şöyle buyurmuştur: “Kesinlikle biliyorsunuz ki; ben sizin Allah’tan en çok korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizim. Eğer yanımda kurbanım olmasaydı sizin gibi ben de ihramdan çıkardım. Şu durum benim için bir daha gerçekleşseydi, yanıma (hedy) kurban almazdım. Artık ihramdan çıkınız.” Bunun üzerine bizler ihramdan çıkıp Peygamber’i dinledik ve itaat ettik. Daha sonra, Atâ’nın belirttiğine göre Cabir şöyle demiştir: Birazdan Ali, vergi toplamaktan geldi. Resulüllah ona: “Neye niyet ettin?” diye sordu. Ali: “Peygamber neye niyetlendiyse ben de ona niyet ettim” diye cevap verdi. Resulüllah ona: “Öyleyse hedy gönder ve ihramlı olarak bekle” buyurmuştur. Ali de, ona bir hedy kurbanı verdi. Suraka b. Malik b. Cuşum Ey Allah’ın Resulü! (Hac aylarında umrenin cevazı) bu yılımıza mı mahsustur, yoksa devamlı mıdır? diye sordu. Resulüllah da: “Ebediyen devam edecek!” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2131

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Kureyş ile onların dinine mensup olanlar, Müzdelife’de vakfe yaparlar ve bunlar Hums diye anılırlardı. Diğer, Arap kabileleri ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Yüce Allah Hz. Peygamber’e (a.s.) Arafat’a gitmesini ve orada vakfe yapıp sonra oradan dönmesini emir buyurdu. Bu da Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: Sonra insanların aktığı yerden sizde akın…
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2140

    Cübeyr b. Mut’im (r.a.) şöyle anlatır:
    Bir devemi kaybetmiştim de, Arefe günü onu aramaya gittim. Bu sırada Resulüllah’ı (a.s.) Arafat’ta insanlarla vakfe yaparken gördüm ve (kendi kendime): “Yemin olsun bu Peygamber, Hums’tandır; onun burada ne işi var?” dedim. Zira Kureyş Hums’tan sayılırdı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2142

    Ebu Musa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Batha mevkiinde mola vermiş olduğu bir sırada, onun yanına vardım. Hz. Peygamber (a.s.), bana: “Hacca niyet ettin mi?” diye sordu. Ben de: “Evet” dedim. Bu sefer de: “Hangi çeşit hacca niyet edip ihrama girdin?” dedi. Ben: “Peygamber’in ihrama girişi gibi ihrama girip Lebbeyk dedim.” diye cevap verdim. Resulüllah (a.s.): “Güzel yaptın. Şimdi git Beyt’i tavaf et, Safa ile Merve arasında sa’y yap, ardından da ihramdan çık” buyurdu. Bunun üzerine ben, Beyt’i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa’y ettim. Sonra Kays oğullarından (mahremlerimden) bir kadının yanına geldim. O kadın saçlarımı tarayıp ayıkladı. Sonra ben hacca niyet edip ihrama girdim. Ravi sözlerine devamla: Ben Ömer’in hilafetine kadar bu şekilde fetva verirdim. Bir hac mevsiminde birisi Ebu Musa’ya “Ey Ebu Musa! veya: Ey Abdullah b. Kays! Bazı fetvaların konusunda yavaş ol! Kendini tut. Çünkü sen, Emîru’l-Müminin’in hac fiilleri hususunda senden sonra nasıl bir uygulama ortaya koyduğunu bilmiyorsun” dedi. Bunun üzerine ben, umuma hitaben: “Ey insanlar! Kime hac hakkında fetva verdiysek, o acele etmesin teenni ile hareket etsin. Çünkü Müminlerin Emîri yanınıza gelmektedir. Siz ancak ona uyun!” dedim. Yine Ebu Musa: “Müteâkiben Ömer (r.a.) geldi ve bu durumu kendisine arzettim.” Bunun üzerine Ömer: “Eğer Allah’ın kitabı ile amel edecek olursak, o bize (başlanmış olan umre ile haccı) tamamlamayı emrediyor. Resulüllah’ın sünnetini göz önünde bulundurursak, Hz. Peygamber, kurban kesileceği yere ulaşıp kesilinceye kadar, ihramdan çıkmamıştır” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2143

    Hz. Ömer’den (r.a.)
    Ebu Musa’nın naklettiğine göre: O (Ebu Musa) temettu haccına fetva verirdi. Bir kimse ona: “Bir kısım fetvalarında yavaş ol! Zira Emîru’l-Mümin’in hac fiilleri hususunda ne gibi bir uygulama yapacağını bilmiyorsun” dedi. Daha sonra Ebu Musa, Ömer’le bir araya geldiğinde, bu meseleyi ona sormuştur. Bunun üzerine Ömer (r.a.): “Kesin olarak biliyorum ki, Peygamber (a.s.) ve arkadaşları temettu haccı yapmışlardır. Fakat, ben hacıların Erak mevkiine geldiklerinde kadınları ile bir araya gelip, sonra başları su damlar bir halde hacca devam etmelerini uygun görmedim” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2145

    Hz. Ali’nin (r.a.) hadisinde
    Abdullah b. Şakik şöyle dedi: Osman (r.a.) temettu haccı yapılmasını yasaklardı. Ali (r.a.) ise temettu haccı yapılmasını emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali ile konuştu. Sonra Hz. Ali, Hz. Osman’a: “Bizim Resulüllah ile temettu haccı eda ettiğimizi iyi bilirsin” dedi. Hz. Osman: “Evet ama, biz o zaman korkuyorduk” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2146

    İmran b. Huseyn’ın (r.a.) şöyle söylediğini
    Mutarrıf b. Abdullah anlatıyor: İmran b. Huseyn ona şunları söylemiştir: Bugün sana öyle bir hadis rivayet edeceğim ki, Allah, seni bu günden sonra onunla faydalandıracaktır. Şunu iyi bil ki; Resulüllah yakınlarından bir guruba Zilhicce’nin son on günü içinde umre yapmayı mubah kılmış ve bunuda nesh eden bir ayet inmemiştir. Ayrıca kendiside Ahirete irtihal edinceye kadar bundan nehyetmemiştir. Bundan sonra herkes istediği kadar kendi reyi ile söz söyledi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2153

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Veda haccını, umreyi eda edip ihramdan çıktıktan sonra tekrar hac için ihrama girmek suretiyle temettu haccı olarak eda etmiştir. Resulüllah (a.s.) Zu’l-Huleyfe’den itibaren beraberinde getirdiği kurbanlıkları (Kâbe’ye hediye etti) kesti. Nitekim, Resulüllah umre niyetiyle ihrama girerken telbiye getirmeye başladı. Umre bittikten sonra hac niyetiyle telbiye getirmeye başladı. Sahabeler de, Resulüllah ile birlikte temettu haccı yaptılar. Ashaptan bazıları kurban getirmiş, bazıları getirmemişti. Resulüllah Mekke’ye gelince, hacılara hitaben: “İçinizden kurban getirenler için ihramlıya haram olan herşey, haclarını eda edinceye kadar haramdır. Kurban getirmeyenler ise Beyt’i tavaf ve Safa ile Merve arasında sa’y etsin, saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Sonra (Arafat’a çıkılacağı sırada) hac için ihrama girip telbiye etsin. Nihayet Mina’da kesecek kurbanı bulunmayan, üçü hac esnasında, yedisi de memleketine döndükten sonra olmak üzere, tam on gün oruç tutsun” buyurmuştur. Resulüllah Mekke’ye geldiğinde ilk önce Hacer-i Esved rüknünü selamlayıp tavafa başladı. Yedi dolanım olan tavafın ilk üçünde remel yaparak, kalan dördünde ise normal yürüdü. Beyt’i tavaf etmeyi bitirince Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı. Sonra selam verip namazdan çıktı. Bunun ardından Safa’ya geldi. Safa ile Merve arasında yedi defa sa’y yaptı. Bütün hac menasikini bitirip, Kurban kesme günü kurbanını kesinceye kadar ihramlıya haram olan hiç bir şey yapmadı. Nihayet Bayram günü kurbanını kesti ve Kâbe’yi tavaf etti. Sonra ihramdan çıkmasıyla ihramlı iken haram olan şeyler helal oldu. Sahabelerden kurban getirip kesenler de, Resulüllah gibi yaptılar.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2159

    Peygamberin zevcesi Aişe (r.ah.)
    Resulüllah’ın (a.s.) haccı umreye katmak suretiyle temettu ve yanında bulunan diğer insanlarında temettu yaptıklarını haber vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2160

    Hz. Hafsa (r.ah.) şöyle anlatır:
    “Ey Allah’ın Resulü! sen umrede olduğun için ihramdan çıkmadığın halde ihramlarından çıkan insanların durumu ne olacaktır,” diye sordum. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): “Ben, saçımı kestirmek için yumuşattığımdan, kurbanıma nişan taktığımdan kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2161

    Abdullah b. Ömer’in (r.a.) rivayetinde Nafi şöyle haber vermiştir:
    Abdullah b. Ömer (r.a.) fitne senesinde umre niyetiyle yola çıkarak: “Eğer Kâbe’yi ziyaretten menedilirsem, Resulüllah (a.s.) ile beraber olduğumuzda yaptığımız gibi yaparım” dedi. Sonra hareket etti ve (Zu’l-Huleyfe’de) telbiye ederek umre niyetiyle ihrama girdi ve yoluna devam etti. Nihayet (İbn Ömer) Beyda düzüne çıktığı vakit yol arkadaşlarına dönüp: “Hac ile umre’nin (mani olunduğunda ihramdan çıkma hususunda) hükmü birdir, aralarında fark yoktur. Sizleri şahit kılıyorum ki, ben hacca, umre ile birlikte niyet ettim” demiştir. Yoluna devam eden (İbn Ömer) Kâbe’ye ulaştığında, onu yedi defa tavaf ve Safa ile Merve’yi de yedi kere sa’y etti. Buna başka bir şey ilâve etmeyen İbn Ömer, bu birer tavaf ve sayin kendine yeterli olduğunu düşünerek kurban sevk etmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2164

    Enes b. Malik (r.a.)
    “Peygamber’i (a.s.) hac ile umre için her ikisine birden telbiye getirirken işittim” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2168

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) (umre için) Mekke’ye geldiğinde, Beyt’i yedi kere tavaf etti, Makam-ı İbrahim’in arkasında iki rekât namaz kıldı ve Safa ile Merve arasında sa’y etti. Muhakkak ki, Allah Resulü’nde sizin için pek iyi bir örnek vardır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2172

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    “Hz. Peygamber Mekke’ye geldiğinde yaptığı ilk iş, abdest alarak Kâbe’yi tavaf etmek olmuştur.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2173

    Esma bt. Ebu Bekr’in (r.ah.) azatlısı Abdullah b. Keysan’ın haber verdiğine göre:
    Esma (r.ah.) Hacun mevkiinden her geçtiğinde şöyle dermiş: “Allah, Resulüne salat ve selam buyursun! Biz, onunla beraber (hac esnasında) buraya inmiştik. O günlerde heybelerimiz hafif, binek hayvanlarımız ve yiyeceklerimiz azdı. Ben, kız kardeşim Aişe, Zübeyr, filan ve filan umre yapmıştık. Biz Beyt’i tavaf edince (sa’y ve saç kısaltmasından sonra) ihramdan çıktık. Sonra akşamleyin, hac niyetiyle yeniden ihrama girdik.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2175

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.), umre niyetiyle telbiye yaptı, sahabeleri ise hac niyetiyle telbiye ettiler. (Mekke’de tavaf ve sa’ydan sonra) Peygamber ve yanlarında kurbanı bulunan sahabeler ihramdan çıkmadılar. Diğer sahabeler ise ihramdan çıktılar. Talha b. Ubeydullah da kurbanı bulunanlar arasında olduğundan ihramdan çıkmamıştı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2177

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Cahiliye devrinde Araplar, hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde en büyük günahlardan sayarlardı. Bunlar, Muharrem ayındaki hürmeti de Safer ayına nakleder ve; devenin arkasındaki yara iyi olur, hacıların ayak izleri silinir, Safer ayı da çıkarsa artık umre yapmak işte o zaman helal olur, derlerdi. Peygamber (a.s.), sahabelerle beraber (Zil-hicce’nin) dördüncü gecesi sabahında hac niyetiyle telbiye ederek (Mekke’ye) gelmişlerdi. Resulüllah, sahabelere haclarını umreye çevirmelerini ve (tavaf, say, tıraşla) ihramdan çıkmalarını emretti. Hac aylarında umre ile emredilmeleri (bu aylarda umre yapmayı büyük günah zannettikleri için) sahabelere ağır geldi. Bunun üzerine: Ey Allah’ın Resulü! Bununla ihramın bütün yasaklarından kurtulduk mu? diye sordular. Hz. Peygamber cevaben: “Evet, ihramın bütün yasaklarından” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2178

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) öğle namazını Zu’l-Huleyfe’de kıldırdı. Sonra kurbanlık dişi devesini istedi ve onu hörgücünün sağ tarafından nişanladı da kan aktı. Ayrıca boynuna iki nalın taktı. Sonra binek devesine bindi. Deve, kendisini Beyda düzüne çıkarınca hac niyetiyle telbiye getirdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2184

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Muaviye bana, Merve’de Resulüllah’ın (a.s.) saçını makasla kısalttığımı biliyor musun? diye sordu. Ben de ona: “Ben bunu, ancak senin aleyhinde bir huccet olarak biliyorum” diye cevap verdim.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2188

    Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ali (r.a.) Yemen’den (Mekke’ye) geldiğinde, Peygamber (a.s.) ona: “Hangi niyetle ihrama girdin?” diye sordu. Ali (r.a.) cevaben: “Peygamber’in ihramlandığı niyetle ihrama girdim” dedi. Resulüllah (a.s.): “Beraberimde hedy kurbanı olmasaydı, hiç şüphesiz ben de ihramdan çıkardım” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2193

    Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    “Ben, Resulüllah’ın (a.s.) umre ile hacca birlikte niyetle; Lebbeyke umreten ve haccen, Lebbeyke umreten ve haccen diyerek yüksek sesle telbiye okuduğunu işittim.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2194

    Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) dört defa umre yapmıştır. Veda haccı ile birlikte yaptığı umre hariç, bunların hepsini de Zu’l-Kade ayında yerine getirmiştir. Bunlardan birisi; Zu’l-Kade ayında Hudeybiye’de veya Hudeybiye zamanında yaptığı umre, diğeri ertesi yıl Zül-Kade ayında yaptığı (kaza) umresi, bir diğeri de (Sekizinci hicret yılında) Zu’l-Kade ayında Huneyn ganimetlerini taksim ettiği sırada Cirane’den, yaptığı umredir. Sonuncusu ise, Veda haccı ile olanıdır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2197

    Ebu İshak, Zeyd b. Erkam’a (r.a.)
    “Resulüllah (a.s.) ile beraber kaç gazvede bulundun?” diye sordu Zeyd b. Erkam “On yedi gazve” cevabını verdi. Yine Ebu İshak sözlerine devamla; Zeyd b. Erkam bana: “Resulüllah on dokuz defa gazve yapmıştır. Medine’ye hicret ettikten sonra da, bir defa haccetmiştir. O da Veda haccıdır” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2198

    Hz. Aişe’den (r.ah.) Urve b. Zübeyr (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ben ve İbn Ömer, Aişe’nin (r.ah.) hücresine dayanmış oturuyorduk. Biz, bu sırada, Aişe’nin içerde dişlerini misvaklarken, misvağın dişler üzerinde çıkardığı sesi işitiyorduk. Ben, İbn Ömer’e: “Ey Ebu Abdurrahman! Peygamber (a.s.) Recep ayında umre yaptı mı?” dedim. O: “Evet” cevabını verdi. Bunun üzerine ben Aişe’ye: Ey anneciğim! Ebu Abdurrahman’ın ne söylediğini işitmiyor musun? dedim. Hz. Aişe: “Ne söylüyor?” dedi. O, Peygamber’in Recep ayında umre yaptığından söz ediyor, dedim. Bunun üzerine Aişe: “Allah, Ebu Abdurrahman’a mağfiret buyursun! Hayatıma yemin ederim ki, Resulüllah, (a.s.) Recep ayında umre yapmadığı gibi, Peygamber’in ifa ettiği bütün umrelerde, İbn Ömer de hazır bulunmuştur” dedi. Urve b. Zübeyr (r.a.):” İbn Ömer, Aişe’nin bu sözlerini duyduğu halde olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermeyip sükut etti” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2199

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Ensar’dan bir kadına (İbn Abbas bu kadının ismini söylemişti fakat ben onun ismini unuttum): “Bizimle beraber hac etmekten seni alıkoyan nedir?” diye sordu. Kadın: “Bizim su taşıyan iki devemizden başka devemiz yoktur. Kocam ile oğlum bu develerden birisine binip hacca gittiler. Birisini de bahçe sulamamız için bize bıraktılar” dedi. Resulüllah (a.s.): “Öyleyse Ramazan geldiği zaman bir umre yap. Çünkü Ramazan ayında yapılan umre, bir hacca denk sayılır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2201

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Medine’den çıkarken (Zu’l-Huleyfe Mescidi yanındaki) Şecere yolunu takip ederek çıkar; Medine’ye girerken de Muarres yolunu takip ederdi. Resulüllah (a.s.) Mekke’ye gireceği zaman ise “Seniyye-i Ulya’dan girer, Seniyye-i Süfla’dan” çıkardı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2203

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’ye geldiği zaman şehre üst tarafından girer, aşağı tarafından çıkardı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2204

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Zu Tava mevkiinde geceleyip, sabah olunca Mekke’ye girmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2206

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) namaz kılarken kendisi ile Kâbe cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karşısına aldı. (O iki tepeyi karşısına almakla) o yerde bina olunan Mescidi, taş tepenin kenarındaki Mescidin sol tarafına almış olurdu. Resulüllah’ın namazgâhı (taş tepe kenarındaki) bu Mescidin alt başında kara taş üstündedir. (Taş) tepe kenarındaki Mescitten on arşın yahut ona yakın ayrılır, sonra seninle Kâbe arasına düşen uzun dağın o iki tepesini karşısına alarak namaz kılardı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2209

    İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Beyte gelip ilk tavafı (Kudüm tavafını) eda ederken üç defa remel ile, dört defa da mutad yürüyüşü ile yürürdü. Safa ile Merve arasında tavaf ederken de Batnu’l-Mesil’de (remelden de süratli) sa’y ederdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2210

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
    İbn Tufeyl İbn Abbas’a şöyle dedi: Beyt’i üç tavaf da remel yapmak ve dört tavafta da yürümek sünnet midir? Zira insanlar, bunun sünnet olduğunu söylüyorlar. Bu husustakidaki görüşün nedir? dedi. İbn Abbas (r.a.): “Hem doğru söylemişler, hem de yanlış” dedi. Ben: “Bu, hem doğru söylemişler ve hem de yanlış, sözünle ne demek istiyorsun?” dedim. İbn Abbas: “Resulüllah (a.s.) Mekke’ye (kaza umresi için) gelince, müşrikler; Muhammed ve arkadaşları zayıflıktan dolayı Beyti tavaf etmeye güçleri yetmiyor dediler. Böylece Peygamber’e haset ediyorlardı. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.), sahabelerine tavafın üç şavtında koşmalarını, dördünde de yürümelerini emretti” dedi. Ebu Tufeyl sözlerine devamla: “Ben, İbn Abbas’a Safa ile Merve arasında vasıtaya binerek tavaf etmenin mahiyetinden haber verir misin? Bu da sünnet midir? Zira kavmin bunun sünnet olduğunu söylüyor” dedim. İbn Abbas yine: “Hem doğru söylediler ve hemde yanlış” dedi. Ben de: “Hem doğru söylediler ve hem de yanlış” sözünün manası nedir? dedim. İbn Abbas: “Resulüllah, tavaf yaparken insanlar etrafına yığıldılar. İşte Muhammed! İşte Muhammed! diyorlardı. Hatta evlerden genç kızlar bile dışarı çıkmışlardı. Resulüllah’ın huzurunda insanlar dövülemezdi. Başına bir çok kimse toplanınca, Hz. Peygamber devesine bindi. Ancak yürüyerek sa’y yapmak daha faziletlidir” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2217

    Abdullah b. Ömer (r.a.)
    Resulüllah’ı (a.s.) Yemen tarafındaki iki rükünden başka Beyt’ten hiçbir rükne el sürerken görmedim demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2222

    Ömer İbn Hattab (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ömer İbn Hattab (r.a.) Hacer-i Esved’i öptü ve sonra şöyle dedi: “Yemin olsun ki, çok iyi biliyorum sen ancak bir taşsın. Eğer Resulüllah’ı (a.s.) seni öperken görmüş olmasaydım seni asla öpmezdim.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2228

    İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Veda haccında mihcen (ucu eğri bir değnek) ile Hacer-i Esved rüknünü istilâm ederek bir deve üzerinde tavaf etmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2233

    Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Hac esnasında hasta olduğumu Resulüllah’a (a.s.) arzettim. Bana “Halkın arkasından (deveye) binerek tavaf et” buyurdu. Ben de böylece tavaf ettim. Resulüllah ise bu esnada Beyt’in yanı başında namaza durmuş ve “Tur” suresini okuyordu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2238

    Hz. Aişe’den (r.ah.) rivayetle Urve şöyle haber vermiştir:
    Ben, Aişe’ye (r.ah.); öyle zannediyorum ki, bir kimse Safa ile Merve arasında tavaf etmese ona zarar vermez dedim. Aişe: “Niçin?” diye sordu. Ben de: Yüce Allah: Şüphesiz” Safa “ile” Merve “Allah’ın nişanelerindendir.buyuruyor dedim. Bunun üzerine Aişe (r.ah.): Allah Safa ile Merve arasında tavaf etmeyen kimsenin haccını ve umresini tamam kılmamıştır. Eğer bu ayetin hükmü senin dediğin gibi (yani sa’y mubah) olsaydı ayet” Safa ile Merve arasında sa’y etmemekte günah yoktur” şeklinde olurdu. Bu ayetin hangi mesele üzerine nazil olduğunu biliyor musun? Bunun iniş sebebi şudur: “Ensar cahiliye devrinde deniz tarafında bulunan İsaf ve Naile diye anılan iki put için telbiye getirirler. Sonra da gelip Safa ile Merve arasında sa’y eder, daha sonra da tıraş olurlardı. İslâmiyet gelince Ensar, cahiliye devrinde yaptıklarına bakarak Safa ile Merve arasında sa’y etmekten çekindiler. İşte bu sebeple Yüce Allah, söz konusu Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın nişanelerindendir.(Bakara, 158) ayetini indirdi ve böylece onlar da (tavaf ve) sa’ylarını yaptılar” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2239

    Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Ensar, Safa ile Merve arasında sa’y etmeyi Şüphesiz” Safa “ile” Merve “Allah’ın nişanelerindendir. Kim Kâbe ‘yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yokturayet-i kerimesi indirilene kadar hoş karşılamazlardı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2243

    Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ben Arafat’tan itibaren Resulüllah’ın (a.s.) terkisine bindim. Resulüllah Müzdelife’nin yakınındaki sola giden dağ yoluna varınca devesini çöktürdü. Sonra inip küçük abdest bozdu. Sonra geldi. Ben kendisine abdest suyu döktüm. Resulüllah hafif bir surette abdest aldı. Sonra ben: Ey Allah’ın Resulü! Namaz mı kılacaksınız? dedim. Resulüllah: “Namaz, ileride (Müzdelife) kılınacaktır” buyurdu. Akabinde devesine binip Müzdelife’ye geldi ve namazı orada kıldı. Sonra Bayram sabahı, Resulüllah’ın terkisine “Fadl” bindi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2245

    Abdullah İbn Abbas’ın (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) Akabe cemresine taş atıncaya kadar telbiye okumaya devam etmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2246

    Muhammed b. Ebu Bekr Sakafi’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
    kendisi Enes b. Malik ile birlikte Mina’dan Arafat’a çıkarlarken Enes b. Malik’e “Sizler Resulüllah (a.s.) ile beraber bulunduğunuz sırada, bu günde ne yapardınız?” diye sormuş. Bunun üzerine Enes b. Malik (r.a.): “Telbiye getirenlerimiz telbiye getirir, kendisine bir şey denilmez; tekbir alanlarımız da tekbir getirir, ona da bir şey denilmezdi” diye cevap vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2254

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Arafat’tan, beraberinde Üsame olduğu halde hareket etmiştir. Bu hususta Üsame “Resulüllah (a.s.) Müzdelife’ye gelinceye kadar âdeti olduğu üzere sükunet ve rıfk ile yoluna devam etti” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2262

    Usame b. Zeyd (r.a.) Urve b. Züber’den şöyle haber vermiştir:
    Ben, yanında bulunduğum bir sırada Üsame’ye soruldu veya Urve: Ben Üsame b. Zeyd’den sordum. Zira Resulüllah (a.s.) Arafat dönüşünde onu devesinin arkasına bindirmiş ve böyle yola çıkmıştı. Ben, Üsame’ye: “Resulüllah Arafat’tan döndüğü vakit nasıl yürüyordu?” dedim. Üsame: “Resulüllah orta bir yürüyüşle yoluna devam ederdi. Fakat bir genişlik bulduğunda süratlice hareket ederdi” diye cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2263

    Ebu Eyyûb (r.a.)
    Veda haccında, Resulüllah (a.s.) ile birlikte akşam ve yatsı namazlarını Müzdelife’de kıldığını haber vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2264

    Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Ben, Resulüllah’ı (a.s.) iki namaz müstesna, vaktinin dışında namaz kıldığını görmedim. Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarını cem etmiş; bir de o gün (Müzdelife’de) sabah namazını (mutad) vaktinden daha erken kıldırmıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2270

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
    Sevde (bt. Zemaa), Müzdelife gecesi Peygamber’den (a.s.) halk iyice kalabalık oluşturmadan önce kendisinin Mina’ya gönderilmesi hususunda izin istedi. Sevde ağır hareketli (Kasım’ın rivayetinde; iri yapılı) bir kadındı. Resulüllah, Sevde’ye izin verdi. O, Peygamber’den önce yola çıktı. Fakat, Resulüllah bizleri yanında alıkoydu. Nihayet sabah olunca, onunla beraber Mina’ya hareket ettik. Sevde’nin Resulüllah’tan izin istediği gibi, izin isteyip önden hareket etseydim, hiç şüphesiz benim için her şeyden daha sevimli olacaktı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2271

    Esma (r.ah.) kölesi Abdullah’tan naklettiğine göre, Abdullah şöyle anlatır:
    Esma “Müzdelife yurdunda gecelerken ay battı mı diye sordu. Ben hayır batmadı dedim. Kendisi bir saat daha namaz kıldıktan sonra tekrar: “Ey yavrucuğum! Ay battı mı” dedi. Ben de: Evet dedim. Beni yola çıkar dedi. Bunun üzerine hareket ettik. Nihayet cemreyi attıktan sora Mina’da konakladığı yerde namazını kıldı. Ben ona: Ey muhterem hanım biz gecenin sonundaki karanlık içinde geldik dedim. Bana: “Hayır öyle değil” ey oğlum! Peygamber (a.s.) kadınlar için (erken cemre etmelerine) izin vermiştir” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2274

    İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    (a.s.) beni Müzdelife’den geceleyin ağırlıkları ile beraber (veya kadın ve çocuklarla birlikte) gönderdi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2277

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
    b. Ömer kendi aile fertlerinden zayıf olanları (ailesinin kadın ve çocuklarını) önden gönderirdi. Onlar da geceleyin Müzdelife’de “Meşari’l-Haram” yanında vakfe yaparlar, istedikleri şekilde Allah’ı zikr ederlerdi. Sonra imam vakfe yapmadan ve kendisinden önce (Mina’ya) dönerlerdi. Bu suretle onlardan kimi Mina’ya sabah namazı vaktinde gelir, kimi de namazdan sonra gelirdi. Mina’ya geldikleri zaman Cemrelere taş atarlardı” dedi. İbn Ömer (r.a.) “Resulüllah böyleleri hakkında erken gelip cemreleri taşlamak hususunda ruhsat vermiştir” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2281

    Abdullah b. Mesûd’un (r.a.) naklettiğine göre Abdurrahman b. Yezid şöyle haber vermiştir:
    Abdullah b. Mesûd Akabe cemresini vadinin ortasından (yukarıya doğru) yedi çakıl ile ve her bir atışta Allah’ü ekber diyerek taşladı. Kendisine: “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler cemreyi vadinin üstünden aşağıya doğru taşlıyorlar” denildi. Abdullah b. Mesûd cevaben: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, benim bulunduğum şu mevkii, kendisine Bakara suresi indirilmiş bulunan zatın durduğu makamdır” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2282

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) ve sahabelerinden bir grup tıraş oldular. Ashaptan bazılarıda saçlarını kısalttılar. Abdullah sözlerine devamla, Resulüllah bir veya iki defa: “Allah saçlarını kestirenlere rahmet eylesin” dedikten sonra “saçlarını kısaltanlara da” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2292

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) kendisnden naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah yine: “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler tekrar: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah yine: “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah en sonunda: “Saçlarını kısaltanlara da mağfiret eylesin!” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2295

    İbn Ömer (r.a.)
    “Resulüllah (a.s.) Veda haccında başını tıraş etti” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2297

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Mina’ya geldi. Sonra Akabe cemresine gelip onu taşladı. Sonra Mina’daki menziline geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere başının sağ tarafına işaret ederek “burayı al” buyurdu. Daha sonra da, sol tarafından tıraş edilmesini istedi. Arkasından bu saçları insanlara vermeye başladı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2298

    Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Veda haccında insanlar bilmediklerini sorsunlar diye Mina’da durdu. Yanına birisi gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Kurban kesmeden önce bilmeyerek tıraş oldum” dedi. Resulüllah (a.s.): “Kurbanını kes, günahı yok” buyurdu. Sonra diğer bir kimse gelip: “Ey Allah’ın Resulü! Bilmeden taş atmadan önce kurban kestim” dedi. Hz. Peygamber ona da: “Taşları at, zararı yok” buyurdu. Resulüllah’a (o gün taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hususlarda) önce yapılmış veya sonraya bırakılmış meselelerde her ne sorulmuş ise, cevaben: “yap, günah yok!” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2301

    İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Hz. Peygamber’e (a.s.) kurban kesme, tıraş olma ve taş atmadan herhangi birinin öne geçirilmesi veya geriye bırakılması sorulduğunda “zorluk yoktur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2306

    Enes b. Malik’in (r.a.) Abdulaziz b. Rufeya’dan rivayetinde, Abdulaziz:
    Enes b. Malik’e, Resulüllah’tan (a.s.) hatırladığın bir şeyi (yani) terviye günü öğlen namazını nerede kıldığını bana haber ver dedi. Enes: Mina’da kıldı dedi. Ben tekrar: Nefr günü (Mina’dan dönüş günü) ikindi namazını nerede kıldı? diye sordum. Enes: Ebtah (yani Muhassab) da kıldı diye cevap verdi. Sonra Enes: “Amirlerin ne yapıyorsa sen de onu yap” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2308

    İbn Ömer (r.a.)
    “Hz. Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) Ebtah mevkiine iniyorlardı” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2309

    Hz. Aişe (r.ah.)
    “Ebtah’a inip orada konaklamak bir sünnet değildir. Zira Resulüllah (a.s.) oraya ancak Medine’ye dönüşte çıkışı kolay olduğu için inmiştir” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2311

    İbn Abbas (r.a.)
    “Muhassab’da kalmak bir şey değildir. Orası sadece Resulüllah’ın (a.s.) (zevalden sonra istirahat için) inip konaklamış olduğu bir yerdir” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2313

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Yarın inşaallah Kinane oğulları yurduna ineceğiz. Burası Kureyş ile Kinane oğullarının, küfür üzerine ahitleştikleri yerdir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2315

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Abbas b. Abdu’l-Muttalip (r.a.), hacılara su dağıtmakla görevli olduğundan Mina gecelerinde Mekke’de ikamet etmek üzere Resulüllah’tan (a.s.) izin istedi. O’da kendisine izin vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2318

    Hz. Ali (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    “Resulüllah (a.s.) bana kurban develerine nezaret etmemi, etleriyle, derilerini ve çullarını tasadduk etmemi, ayrıca kasaba kurbanlardan (ücret adıyle) hiçbir şey vermememi emretti” ve: “Biz ona yanımızdan (bir şeyler) veririz” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2320

    Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    “Biz Hudeybiye senesinde Resulüllah (a.s.) ile beraber deve ve sığırı yedi kişi adına kurban edip boğazladık.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2322

    İbn Ömer’in (r.a.) rivayetinde Ziyad b. Cübeyr şöyle anlatır:
    İbn Ömer kurbanlık devesini yatırarak boğazlayan bir kimsenin yanına geldiğinde ona: “Deveyi kaldır, onu ayağı bağlı ve ayakta olarak kes. Devenin bu şekilde boğazlanması Peygamber’in (a.s.) sünnetidir” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2330

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Medine’den (Mekke’ye) kurbanlık gönderirdi. Ben de kurbanın nişan iplerini örerdim. Kurbanlıkları gönderdikten sonra Resulüllah, ihramlının sakınacağı şeylerin hiç birisinden sakınmazdı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2331

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk etmekte olan bir kimse gördü ve ona: “Deveye bin” buyurdu O kimse: “Ey Allah’ın Resulü! Bu deve kurbanlıktır” dedi. Bunun üzerine Resulüllah ikinci veya üçüncü defasında da: “Yazıklar olsun sana! Bin şu deveye” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2342

    Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk eden bir insanın yanından geçti ve ona: “Deveye bin” buyurdu. O kimse: “Bu deve kurbanlıktır” dedi. Resulüllah iki veya üç defa: “O deveye bin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2344

    İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    İnsanlar hac sonunda her bir tarafa dağılıyorlardı. Resulüllah (a.s.): “Sakın ha! Sizden hiç bir kimse Beyt’e olan son vazifesini (Veda tavafını) yapmadıkça dağılmasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2350

    Bilâl (r.a.) Abdullah İbn Ömer’den şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah, (a.s.) Mekke’nin fethi günü, beraberinde Üsame, Bilâl, Osman b. Talha Hacabi olduğu halde Kâbe’ye girerek kapısını kapatmıştı. Sonra bir müddet içerde kalmışlardı. Abdullah b. Ömer dışarı çıktığı zaman Bilâl’e: “Resulüllah içerde ne yaptı?” diye sordum. Bunun üzerine Bilâl “Allah Resulü iki direk soluna, bir direk sağına ve üç direği de arkasına aldı ve sonra namaz kıldı. O zaman Beyt altı direk üzerinde idi” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2358

    Üsame b. Zeyd’den (r.a.) İbn Cüreyc şöyle nakletmiştir:
    Ben Atâ’ya “İbn Abbas’ın sizler ancak tavaf etmekle emrolundunuz, Kâbe’nin içine girmekle emir olunmadınız dediğini işittin mi?” diye sordum. Atâ şöyle dedi: İbn Abbas Kâbe’ye girmekten nehy etmezdi. Ancak ben onun şöyle dediğini işittim: Bana Üsame b. Zeyd şöyle haber verdi: Peygamber (a.s.) Beyt’e girdiği zaman onun bütün bölümlerinde dua etmiştir. Ancak Kâbe’den çıkınca Beyt’in önünde iki rekât namaz kılmış ve “İşte kıble budur” demiştir. Atâ, İbn Abbas’a: “Kâbe’nin nahiyelerinden maksat nedir? Onun köşeleri mi?” diye sordum İbn Abbas: “Hayır, Beyt-i Şerif’in karşısına gelen her yerdir!” cevabını vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2364

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    “Peygamber (a.s.) Kâbe’ye girdi. Kâbe’nin içinde altı direk bulunmakta idi. Resulüllah bir direğin yanında durup dua etti, namaz kılmadı.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2365

    Abdullah b. Ebu Evfa’nın (r.a.) şöyle söylediğini İsmail b. Ebu Halid anlatıyor:
    Ben sahabeden Abdullah b. Ebu Evfa’ya (r.a.) “Peygamber (a.s.) umre yaptığı zaman Beyt’in içine girdi mi?” diye sordum. O: “Hayır girmedi” diye cevap vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2366

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir.
    Resulüllah (a.s.) bana: “Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı, ben Kâbe’yi yıkar da onu tekrar İbrahim’in (a.s.) kurduğu temel üzerine yeniden inşa ederdim. Çünkü Kureyş Kâbe’yi bina ederken işi kısadan tutmuştur. Ben, Kâbe’ye bir de arka kapı yapardım” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2367

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Fadl b. Abbas, Resulüllah (a.s.) ile aynı binekte yolculuk ediyorlardı. Bu sırada Hasam kabilesinden bir kadın fetva sormak için Resulüllah’a gelmişti. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl’a bakmağa başladı. Resulüllah hemen Fadl’ın yüzünü eliyle başka tarafa çevirmeğe başladı. Kadın: “Ey Allah’ın Resulü! Hac farizası babama oldukça ihtiyarladığı bir yaşta erişti. Deve üzerinde durmağa muktedir olamıyor. Ben kendisinden (vekaleten) hac edebilir miyim?” diye sordu. Resulüllah (a.s.): “Evet! Onun adına hac edebilirsin” diye cevap vermiştir. Bu hadise Veda haccı sırasında gerçekleşmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2375

    Fadl b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hasam kabilesinden bir kadın: “Ey Allah’ın Resulü! Babam çok yaşlı bir ihtiyardır. Üzerinede hac farzdır. Halbuki kendisinin deve üzerinde durması mümkün değildir.” Bunun üzerine Peygamber (a.s.): “Sen, onun adına haccet” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2376

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) bir gün bize hitap ederek: “Ey İnsanlar! Yüce Allah üzerinize haccı farz kılmıştır. Hac ediniz” buyurdu. Bir kimse: “Ey Allah’ın Resulü! Her sene mi?” diye sordu. Resulüllah cevap vermedi. O zat sorusunu üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resulüllah: “Eğer evet deseydim, her sene hac etmek muhakkak vacip olurdu ve siz hiç şüphesiz buna güç yetiremezdiniz. Ben sizi kendi hâlinize bıraktığım müddetçe sizde beni kendi hâlime bırakın. Hiç şüphesiz sizden evvelki milletler çok soru sormaları ve Peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Binaenaleyh ben size bir şey emrettiğimde, siz bunu gücünüz yettiği kadar yapınız. Bir şeyden de sizi nehyettiğimde, artık onu terkediniz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2380

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Kadın kendisi ile beraber bir mahremi bulunmadıkça, üç gecelik mesafeye sefer etmesin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2381

    Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Üç Mescidin dışında, başka mescitlere sefer etmeyiniz. Bunlar; benim şu Mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa “buyurmuştur. Ve yine Resulüllah: “Kadın, yanında mahreminden biri yahut kocası bulunmaksızın, iki günlük mesafeye yolculuk etmesin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2383

    Ebu Hureyre (r.a.)
    Resulüllah’ın (a.s.): “Müslüman bir kadına beraberinde mahreminden bir erkek bulunmaksızın bir gecelik mesafeye yolculuk etmesi helal olmaz” buyurduğunu haber vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2386

    Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına, beraberinde babası, oğlu, kocası, kardeşi, veya diğer bir mahremi bulunmaksızın üç gün ve daha fazla süren bir yolculuğa çıkması helal olmaz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2390

    İbn Abbas (r.a.)
    Hz. Peygamber’den (a.s.) bir hutbe esnasında şöyle işittiğini bildirmiştir. Allah Resulü: “Hiç bir erkek mahremi olmayan bir kadınla sakın yalnız kalmasın! Kadın da kendisi ile beraber bir mahremi bulunmaksızın sakın yola çıkmasın!” buyurdu. Resulüllah’ın (a.s.) bu nehyi üzerine (sahabelerden) bir kişi ayağa kalkarak: “Ey Allah’ın Resulü! Hanımım hac etmek üzere yola çıkmıştır. Ben ise filan gazveye gitmek üzere yazıldım?” dedi. Resulüllah: “Haydi git de zevcenle birlikte haccet” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2391

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) ordu veya seriyelerden veyahut hac ve umreden döndüğü sırada her bir tepeye ve her bir yokuşa çıktığında üç defa “Allah’ü ekber, Allah’ü ekber, Allah’ü ekber” diye tekbir getirir sonra şu duayı okurdu: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Mülk Onundur. Hamd de ancak Ona mahsustur. O, herşeye hakkıyla kadirdir. Artık bizler seferden selametle dönüyoruz, günahlarımızdan tevbe ediyoruz. Bizler ancak Rabbimize ibadet, Rabbimize secde, Rabbimize hamd edicileriz. Allah vaadinde sadıktır. Kuluna yardım etmiş ve ancak O tek başına orduları perişan etmiştir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2394

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ben ve Ebu Talha Peygamber (a.s.) ile bir seferden dönüyorduk. Safiye de Resulüllah ile beraberdi. Nihayet Medine’yi görebilecek yere gelince Resulüllah (a.s.): ” (Bizler seferden) dönüyoruz, (günahlardan) tevbe ediyoruz. Biz ancak Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz” duasını okudu ve Medine’ye gelinceye kadar bu sözleri tekrar etti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2395

    Abdullah b. Ömer (r.a.)
    “Resulüllah (a.s.) Zu’l-Huleyfe’de Betha denilen yerde devesini çökertti, sonra inip orada namaz kıldı.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2396

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Zü’l-Huleyfe’deki konaklama yerinde iken (Allah tarafından bir melek gönderildi) kendisine: “Sen mübarek Batha (vadisinde) dasın” denildi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2399

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Ebu Bekr Sıddık Resulüllah’ın kendisini hac emîri tayin ettiği, Veda haccından bir sene önceki haccda, kurban bayramın birinci gününde, insanlar arasında: ” (Artık) bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak da Beyt’i tavaf etmesin” diye ilan eden bir çok münadi ile birlikte beni de göndermişti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2401

    HAC
    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan (küçük) günahlar için kefarettir. Kabul olan bir hac ise, onun Cennetten başka bir karşılığı yoktur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2403

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Her kim şu Beyt’e gelip de (hac sırasında) kötü sözler söylemez ve günah işlemezse, o kimse annesinden doğduğu gün gibi tertemiz ve günahlardan arınmış olarak geri döner” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2404

    Üsame b. Zeyd b. Harise (r.a.)
    “Ey Allah’ın Resulü! Yarın Mekke’de kendi evinde mi konaklayacaksın?” diye sormuş; Resulüllah da (a.s.): “Akîl bizim için ev, yer bıraktı mı ki?” cevabını vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2405

    Alâ b. Hadrami (r.a.)
    Hz. Peygamber’den şöyle işittiğini nakletmiştir:” Muhacir için dönüş tavafını yaptıktan sonra Mekke’de ancak üç gün ikamet hakkı vardır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2408

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’nin fethedildiği gün: “Bundan böyle artık hicret yoktur. Ancak cihat ve niyet vardır. Toptan savaşa çağrıldığınızda hemen gidin” buyurmuştur. Yine Allah Resulü Mekke’nin fetih günü sözlerine devamla: “Hiç şüphe yok ki, Allah gökleri ve yeri yarattığı vakit bu beldeyi haram kılmıştır. Yüce Allah’ın haram kılması sebebiyle burası Kıyamete kadar haramdır. Benden önce bu beldede hiç kimseye muharebe helal kılınmamıştır. Bana da sadece gündüzün bir vaktinde helal olmuştur. O, Allah’ın haram kılmasıyla Kıyamete kadar haramdır. Onun dikeni koparılmaz; avı ürkütülmez, ilan edenden başkası, onda bulduğu eşyayı alamaz; yaş otu da kesilemez.” buyurmuştur. Abbas “Ey Allah’ın R

  • EVLENME (NİKÂH) El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    EVLENME (NİKÂH)

    Abdullah b. Mesûd’un (r.a.) Alkame’den rivayet ettiğine göre, Alkame şöyle dedi:
    Ben Mina’da Abdullah b. Mesûd ile beraber yürüyordum. Derken, Osman b. Affan Abdullah’a rastladı ve onunla konuşmaya başladı. Osman, ona: “Ey Ebu Abdurrahman! Seni genç bir hanımla evlendirsek, olur ki sana geçen zamanından gençliğinin ve kuvvetinin bir kısmını hatırlatır” dedi. Abdullah cevaben: Sen böyle söylediysen Resulüllah’da (a.s.) bize şöyle buyurmuştur: “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) daha çok uzaklaştırıcı, iffeti de çok daha koruyucudur. Evlilik külfetine güç yetiremeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kıran bir şeydir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2485

    Enes’ten (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir:
    Hz. Peygamber’in ashabından bir gurup, onun özel olarak yaptığı iş ve ibadetlerini öğrenmek maksadıyla, zevcelerine müracaat etmişlerdi. Gerekli bilgileri aldıktan sonra, bunlardan birisi: Ben, kadınlarla evlenmeyeceğim; diğeri: Ben, et yemeyeceğim; ötekisi de: Ben döşekte uyumayacağım, diye söylendiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) Allah’a hamd ve sena ettikten sonra: “Bazı kimselere ne oluyor ki, şöyle şöyle demişler. Ama ben hem namaz kılar, hem uyurum. Bazen oruç tutar bazende tutmam. Kadınlarla da evlenirim. İşte her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2487

    Sa’d b. Ebu Vakkas (r.a.)
    “Resulüllah (a.s.) Osman b. Mazûn’un kadınlardan ve Dünya lezzetlerinden uzak durmasına izin vermedi. Eğer Hz. Peygamber onun uzletine izin verseydi, biz husyelerimizi çıkartıp hadımlaşırdık” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2488

    Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Yanımızda kadınlar bulunmadığı halde biz Resulüllah (a.s.) ile beraber gazveye giderdik. Bu sebeple; erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım mı olsak? dedik. Fakat Resulüllah bizi hadım olmaktan nehyetti. Sonra bize belli bir müddet içinde elbise mukabilinde bir kadınla nikâhlanmamıza ruhsat verdi. Bundan sonra Abdullah b. Mesûd Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez.ayetini okudu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2493

    Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah’ın (a.s.) habercisi yanımıza çıkıp gelerek: “Şüphesiz Hz. Peygamber istimta yani kadınlarla muta nikâhı yapıp bir araya gelmenize izin verdi” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2494

    Ali b. Ebu Talib’den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
    (a.s.) Hayber günü kadınların, muta suretiyle nikâh edilmesini ve evcil eşeklerin etlerinin yenmesini yasak etmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2510

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Kadın halasıyla veya teyzesiyle, bir nikâh altında tutulamaz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2514

    İbn Abbas’ın (r.a.) bildirdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) ihramlı olduğu halde Meymune ile evlenmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2527

    İbn Ömer’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) “Sizden biriniz diğerinin alış-verişi üzerine, alış-veriş işine kalkışmasın. Yine biriniz, diğer birinin evlenme teklifi bir sonuca varmadan aynı hanıma evlenme talebinde bulunmasın.” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2530

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) şehirliyi, köylünün malını rayiç fiyattan daha fazlaya satmak maksadıyla satın almaktan, satıcıların müşteriyi aldatmak için fiyat yükseltmelerinden, bir kimsenin dünürlüğü üzerine dünür göndermekten veya onun alış-verişi sonuçlanmadan alış-verişe kalkışmasından nehyetti ve: “Hiç bir kadın da başka bir kadının kabındaki veya tabağındakini boşaltmak için, onun boşanmasını istemesin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2532

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.), şiğar suretiyle nikâhtan nehyetmiştir. Şiğar nikâhı; aralarında mehir olmaksızın bir kimsenin kızını diğerine, o da kızını kendisine vermek şartıyla nikâh etmesidir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2537

    Ukbe b. Âmir’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Uyulması gereken en haklı şart, kadınları helalliğinize almanızı sağlayan şarttır.” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2542

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Dul kadın kendisiyle istişare edilmedikçe nikâh edilemez. Kız da kendisinden izin alınmadıkça nikâh olunamaz.” Orada bulunan sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Bakire bir kızın izni nasıl olur?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Onun izni susmasıdır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2543

    Hz. Aişe’den (r.ah.) rivayet edildiğine göre:
    O; Hz. Peygamber’e (a.s.) ailesinin evlendireceği genç kızın nikâhı hususunda görüşü sorulup rızasının alınıp alınmayacağını sormuştur. Resulüllah, Aişe’ye: “Evet kendisi ile istişare edilir” buyurmuştur. Aişe, Resulüllah’a: Genç kız utanır dediğinde Allah Resulü cevaben: “Genç kızın susması onun iznidir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2544

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Resulüllah (a.s.) beni altı yaşımda iken nikâh etti. Dokuz yaşına geldiğimde ise benimle zifafa girdi. Aişe (r.ah.) sözlerine devamla: Medine’ye geldik ve ben bir ay sıtmaya tutuldum. Bu sebeple saçlarım dökülmüştü. Sonra tekrar saçlarım büyüyerek omuzlarıma kadar indi. Bir defasında arkadaşlarımla birlikte tahtaravalli oynuyordum. Derken annem Ümmü Ruman bana doğru geldi ve beni çağırdı. Hemen yanına vardım. Beni ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimden tuttu ve beni evin kapısı önünde durdurdu. Bende yorgunluktan dolayı “heh, heh” diye soluyordum. Nihayet kendime gelmiş, rahat nefes almaya başlamıştım. Sonra Ümmü Ruman beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim Ensar’dan bir takım kadınların huzurundayım. Bu kadınlar: Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun dediler. Ümmü Ruman, beni onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkayıp bana çeki düzen verdiler. Kuşluk vakti Resulüllah ansızın çıka geldi. En sonunda kadınlar beni ona teslim ettiler.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2547

    Sehl b. Sa’d Saidî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Bir kadın Resulüllah’a (a.s.) gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Kendimi sana hibe etmeye geldim” dedi. Hz. Peygamber (a.s.), kadına bakarak onu tepeden tırnağa süzdü. Sonra başını eğdi. Kadın Peygamber’in kendisi hakkında bir hüküm vermediğini görünce bir yere oturdu. Bu arada ashaptan birisi ayağa kalkarak: “Ey Allah’ın Resulü! Eğer senin bu kadına bir ihtiyacın yoksa onu benimle evlendir” dedi. Resulüllah ona: “Yanında (mehir verecek) bir şey var mı?” diye sordu. O zat: “Yemin olsun hayır! Ey Allah’ın Resulü!” dedi. Resulüllah: “Evine gidipte bak, bir şey bulabilir misin?” buyurdu. O zat gitti, sonra dönüp geldi ve: “Hayır vallahi Ey Allah’ın Resulü! Hiçbir şey bulamadım” dedi. Resulüllah: “Demirden bir yüzük olsun bak” buyurdu. O zat yine gitti. Sonra dönüp gelince: Hayır Ey Allah’ın Resulü! Demirden bir yüzük dahi bulamadım. Ancak işte kaftanım (Ravi Sehl Bu şahsın bütün malı bundan ibaretti, demiştir.) Bunun yarısı kadının olsun, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: “Senin izarını ne yapsın? Onu sen giymiş olsan, kadının üzerinde bir şey kalmayacak; kadın giyse senin üzerinde ondan bir şey kalmayacak!” buyurdu. Adam bulunduğu yere oturdu. Bir hayli oturduktan sonra kalktı. Dönüp giderken Resulüllah onun çağrılmasını emir buyurdu. Adamı çağırdılar, gelince Peygamber ona hitaben: “Kur’an’dan ezberinde ne var?” diye sordu. O sahabe: “Filan ve filan sureler ezberimde,” diyerek bildiği sureleri saydı. Resulüllah (a.s.): “Bu sureleri ezberinden okuyabilir misin?” diye sordu. O zat: “Evet” cevabını verdi. Resulüllah: “Haydi git! Ezbere bildiğin surelerle o kadına malik kılındın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2554

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Abdurrahman b. Avf’ın üzerinde sarı renk eseri gördü de ona: “Bu nedir?” diye sordu. Abdurrahman: “Ey Allah’ın Resulü! Ben beş dirhem altın çekirdek miktarı mehir vererek bir kadınla evlendim “dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Allah sana mübarek eylesin! Bir koyunla da olsa düğün ziyafeti ver” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2556

    Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Ben Zeynep’in düğün yemeğinde hazır bulundum. Resulüllah (a.s.) halkı ekmek ve etle doyurmuştu. Beni insanları düğüne çağırmak için gönderiyordu. Düğün ziyafeti sona erince Resulüllah kalktı, ben de kendisini takip ettim. Davetlilerden iki kişi konuşmaya dalmış, dışarı çıkmamışlardı. Resulüllah diğer kadınlarının yanına gidip gelmeğe ve onlardan her birine ayrı ayrı: “Selam size! Nasılsınız ey ehl-i beyt? diyerek hâl ve hatırlarını sormaya başladı. Onlar da: “İyiyiz Ey Allah’ın Resulü! Aileni nasıl buldun? diye karşılık veriyorlardı. Hz. Peygamberde: “İyi buldum” diyordu. Bu işi bitirdikten sonra Resulüllah geri döndü ve bende onunla beraber döndüm. Kapıya varınca, o iki kişinin hâlâ konuşmayı sürdürdüklerini gördü. Onlar, Peygamber’in geri döndüğünü görünce kalkıp çıktılar. Bilmiyorum, bu adamların çıktığını ben mi haber verdim yoksa kendisine vahiy mi indirildi! Peygamber dönüp geldi, ben de onunla beraber döndüm. Ayağını kapının eşiğine koyunca benimle kendisi arasına perde çekti. Ve Yüce Allah şu ayeti indirdi: Peygamber’in evine girmeyiniz. Ancak davet edilirseniz giriniz”.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2565

    İbn Ömer’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Sizden biri yemeğe çağrıldığında gitsin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2574

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Zenginlerin davet edilip de fakirlerin çağrılmadığı düğün yemeği, ne kötü bir yemektir! Her kim (özürsüz olarak) davete gitmezse, muhakkak Allah’a ve Resulüne isyan etmiş olur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2585

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Rifaa’nın karısı Peygamber’e (a.s.) gelerek; ben Rifaa ile evli idim. Beni üç talâkla boşadı. Sonra ben de Abdurrahman b. Zebir ile evlendim. Fakat Abdurrahman’ın erkeklik aleti şu elbise saçağı gibi (gevşek) dir dedi. Resulüllah gülümseyerek: “Sen tekrar Rifaa’ya mı dönmek istiyorsun? Hayır, sen ikinci kocan Abdurrahman’ın balcığından o da senin balcığından tatmadıkça dönemezsin” buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ebu Bekr’de Peygamber’in yanında bulunuyordu. Halid b. Saîd b. As ise kapıda kendisine izin verilmesini bekliyordu. Halid: Ey Ebu Bekr! Bu kadının Resulüllah’ın huzurunda açık açık ne söylediğini işitmiyor musun? dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2587

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Sizden birisi cinsi münasebet için eşine yaklaştığında: Bismillah, Ey Allahım! Bizi şeytandan uzaklaştır! Şeytanı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl! der ve bu birleşmeden aralarında bir çocuk takdir olunursa, artık şeytan bu çocuğa hiç bir zaman zarar veremez” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2591

    Cabir (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Yahudiler; bir adam karısının fercine arkadan yaklaşırsa, doğacak çocuğun gözü şaşı olur, derlerdi. Bunun üzerine: Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın…ayeti nazil oldu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2592

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Kadın, kocasının yatağını (mazeretsiz) terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2594

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Biz Resulüllah ile beraber Mustalik oğulları gazvesinde bulunduk. Bu arada bir çok Arap güzelini esir aldık. Kadınlardan ayrı yaşamamız epey uzun sürmüş, kadınlara karşı arzumuz da artmıştı. Fakat bizler, kadınlar üzerinden fazla fidye almayı arzu ettiğimizden esir kadınlara yaklaşıp çocuk olmaması için azil yapmak istedik. Resulüllah aramızda iken hükmünü ona sormamız uygun olurdu. Resulüllah (a.s.) cevaben: “Böyle yapmanızda size bir zarar yoktur. Allah Kıyamet gününe kadar ne kadar can yaratmayı takdir etmişse, o mutlaka olacaktır” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2599

    Cabir (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Kur’an nazil olurken biz azil yapıp duruyorduk. Ravi İshak şunu da ilâve etmiştir. Süfyan: Eğer azil yasaklanmış bir şey olsaydı, muhakkak Kur’an bizleri bundan menederdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2608

  • ORUÇ El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    ORUÇ

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1793

    İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
    Hz. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: “Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1795

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1808

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.): “Bir veya iki gün öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1812

    Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) bazı aile fertleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanına girdi. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin” denildiğinde Hz. Peygamber: “Ay, yirmi dokuz gün olur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1816

    Ebu Bekre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Bayram ayları noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve Zil-hicce aylarıdır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1822

    Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    …Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için…ayeti nazil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber’e hitaben: “Ey Allah’ın Resulü! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum” dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): “Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kalın da bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibarettir,” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1824

    Sehl b. Sa’d (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    “…Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için…”(Bakara, 187) ayeti nazil olduğu zaman bazı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar yerlerdi. Nihayet Yüce Allah, mine’l-fecri (fecirden)beyanını indirip bunu tamamen açıkladı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1825

    Abdullah b. Ömer’in (r.a.) haber verdiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, İbn. Ümmü Mektum’un ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1827

    İbn Mesûd’un (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bilâl’in ezanı (veya Bilâl’in nidası) sizden hiç kimseyi sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur (veya nida eder). Öyle ki, (namazda) kaim olanınızı (sabah namazı yaklaşıyor diye) vazgeçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın.” Ve (Peygamber elini düzeltip yukarı kaldırarak): “Aklığın böyle böyle zahir olması fecir değildir.(İki parmağının arasını açarak) böyle oluncaya kadar (fecir doğmaz) ” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1830

    Enes’in (r.a.) haber verdiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1835

    Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
    “Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra (Sabah) namaza kalktık” dedi. Enes b. Malik: “Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman oldu?” diye sordu. O da: “Elli ayet (okunacak) kadar” diye cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1837

    Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) bildirdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “İnsanlar iftar yapmakta (sünnet vechile) acele davrandıkları müddetçe daima hayır üzeredirler” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1838

    Ömer’in (r.a.) haber verdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Gece şu taraftan (doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüzde şu taraftan (batıdan) arkasına dönüp gittiği, Güneş de battığı zaman oruçlu orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir) ” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1841

    Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber Ramazan ayında bir seferde bulunduk. Güneş battığı zaman Resulüllah birine: “Ey filan! Haydi (bineğinden) in de bize sevik karıştır” dedi. O zat: Ey Allah’ın Resulü! Henüz gündüzdür dedi. Resulüllah tekrar: Haydi in de bizim için sevik karıştır, buyurdu. O kimse (devesinden) indi ve sevik bulayıp Peygamber’e getirdi. Hz. Peygamber de (a.s.) ondan içti ve sonra eliyle işaret ederek: “Güneş şuradan (batı tarafından) battığı ve gece de şuradan (doğu cihetinden) geldiğinde oruçlunun iftar vakti girmiştir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1842

    İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) yiyip içmeksizin oruçları birbirine eklemekten nehiy buyurdu. Sahabeler: Ama siz peş peşe oruç tutuyorsunuz, dediklerinde. Resulüllah (a.s.): “Ben, sizin gibi değilim. Zira ben, (Rabbim tarafından) yedirilir ve içirilirim” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1844

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Allah Resulü (a.s.) orucu birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan birisi Resulüllah’a: Ey Allah’ın Resulü! Sen bir günün orucunu diğer güne ekliyorsun, dedi. Buna karşılık Resulüllah: “Sizin hanginiz bana benzer? Rabbim beni yedirip içirdiği halde gecelerim” buyurmuştur. Fakat sahabelerin ard arda oruç tutmakta ısrar etmeleri üzerine Resulüllah, oruçlarına bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilali gördüler. Bunun üzerine Resulüllah, arka arkaya oruç tutmaktan vaz geçmeyenleri ihtar eder mahiyette: “Eğer hilal (bir ay) gecikseydi, ard arda oruç tutmayı (savm-ı visal) sizin için (ibret dersi olsun diye) o kadar artırırdım” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1846

    Enes (r.a.) şöyle anlatır:
    Resulüllah (a.s.) Ramazan’da namaz kılıyordu. Ben de geldim ve yanıbaşına namaza durdum. Bir başkası daha gelip o da namaza durdu. Nihayet bir cemaat olduk. Resulüllah, benim arkasında olduğumu hissedince, namazda hafifletme ve kısaltmalar yapmaya başladı. Sonra evine girdi. Kendisi öyle bir namaz kıldı ki onu bizim yanımızda iken kılmazdı. Sabaha ulaştığımızda kendisine: Dün geceki namazda arkanda bizim bulunduğumuzu anladın mı? diye sorduk, Cevaben: “Evet. yaptığım hafifletme ve kısaltmaya beni sevkeden sizlerin varlığını anlamış olmamdır” buyurdu. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah Resulü (a.s.) bir günün orucunu diğerine eklemeğe başladı. Bu, ayın sonunda olmuştu. Sahabelerden bazı kimseler de oruçları birbirine eklemeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber: “Bu kimselere ne oluyor ki, oruçları birbirine ekleyip duruyorlar! Muhakkak ki, sizler, benim gibi değilsiniz. Allah’a yeminle söylüyorum: Eğer ay benim için uzasaydı, ben muhakkak amellerde şiddet gösteren bu (mufrit) kimselerin şiddet ve ifratlarını terk edecekleri bir oruç tutardım” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1848

    Hz. Aişe (r.ah.)
    Resulüllah (a.s.) oruçlu iken hanımlarından birisini öperdi deyip sonra da gülmüştür.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1851

    Ömer b. Ebu Seleme (r.a.)
    Resulüllah’a (a.s.) oruçlu olan öpebilir mi? diye sorduğunda, Resulüllah ona, Ümmü Seleme’yi işaret ederek: “Şundan sor” buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Seleme ona, Resulüllah’ın bu fiili yaptığını haber verdi. Bu defa Ömer b. Ebu Seleme: Ey Allah’ın Resulü! Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: “Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’a karşı, hepinizden daha saygılı ve ondan daha çok korkanınızımdır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1863

    Hz. Aişe (r.ah.) ve Ümmü Seleme (r.ah.)
    Hz. Peygamber (a.s.) ihtilam olmadan cünüp olarak sabahladığında oruca devam ederdi, demişlerdir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1864

    Ebu Hureyre (r.a.) şölye anlatmıştır:
    Hz. Peygamber’e (a.s.) birisi gelerek: “Helak oldum. Ey Allah’ın Resulü!” dedi. Resulüllah (a.s.): “Seni helak eden nedir?” diye sordu. O şahıs: “Ramazanda (oruçlu iken) hanımımla cinsi münasebette bulundum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Bir köleyi hürriyetine kavuşturabilir misin?” buyurdu. O zat: Hayır, kavuşturamam dedi. Resulüllah: “Öyle ise iki ay ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi?” Hayır, buna muktedir olamam dedi. Resulüllah: “Altmış yoksulu doyurabilir misin?” dedi. O kimse: “Hayır, doyuramam” dedi. Sonra o zat oturdu. Bu arada Peygamber’e içi hurma ile dolu (on beş Sa’ alabilen) bir zenbil getirildi. Peygamber o zata: “Bunu (al da) sadaka yap” buyurdu. O kimse: Benden fakir bir yoksula mı vereceğim? Medine’nin karataşlı iki tarafı arasında buna benim ailemden daha muhtaç bir ev halkı yoktur, dedi. Bunun üzerine Peygamber yan (azı) dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra o kimseye: “Öyleyse bunu kendi ailene yedir!” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1870

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah’a (a.s.) bir kimse gelerek: Yandım! dedi. Resulüllah: “Niçin (yandın)?”diye sordu. O zat: “Ramazanda gündüzleyin eşimle cinsi münasebette bulundum” dedi.Hz. Peygamber (a.s.): “Sadaka ver, sadaka ver” dedi. O zat: “Sadaka verecek bir şeyim yok” dedi. Peygamber ona oturmasını emretti. Derken Peygamber’e içlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi. Resulüllah o fakir kimseye; bunu alıp tasadduk etmesini emir buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1873

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Mekke’nin fetih yılında ramazanda yola çıktı. Kedid mevkiine varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra orucunu bozdu. Resulüllah’ın sahabeleri, Peygamber’in fiillerinden daima en yeni olanlara tabi olurlardı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1875

    Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) bir sefer esnasında, insanların başına toplandığı ve gölgelendirmekte oldukları birisini gördü. ve: “Bunun nesi var?” diye sordu. Sahabeler: “Oruç tutmaktadır” dediler. Bunun üzerine Resulüllah: “Seferde oruç tutmanız (her zaman) sırf bir iyilik sayılmaz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1879

    Enes b. Malik’in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
    Enes b. Malik’in kendisine, seferde Ramazan orucu sorulduğunda: “Biz Ramazanda Resulüllah (a.s.) ile yolculuk ettik. Bu yolculukta ne oruç tutan tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıpladı” diye cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1884

    Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bir seferde bulunmuştuk. Bizden kimi oruç tutmuş, kimi de yemişti. Sıcak bir günde konakladığımızda çoğumuz gölgelenmişti. Elbisesi olan elbisesiyle, kimimiz de eliyle güneşten korunuyordu. Oruç tutanlar hararetten kesilip düştüler. Buna karşılık oruç tutmayanlar, kalktılar, çadırları kurdular ve develeri suladılar. Bu faaliyetler üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Bu gün oruç tutmayanlar, tam sevap alıp gittiler” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1886

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
    Hamza b. Amr Eslemi, Resulüllah’a (a.s.) sefer hâlindeki oruçtan sordu. Resulüllah: “Dilersen oruç tut, dilersen oruç tutma” diye cevap vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1889

    Ebu Derda (r.a.) şöyle anlatır:
    Biz Ramazan ayında çok sıcak bir günde, Resulüllah (a.s.) ile beraber sefere çıktık. Her birimiz sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Aramızda ise Resulüllah (a.s.) ile Abdullah b. Ravaha’dan (r.a.) başka oruç tutan kimse yoktu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1892

    Ümmül-Fadl bt. Haris (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Bazı insanlar Arefe günü onun yanında Resulüllah’ın (a.s.) oruçlu olup olmadığı hususunda münakaşa ettiler. Bir kısmı, Resulüllah oruçludur, dedi. Diğer bir kısmıda Resulüllah oruçlu değildir, dedi. Bunun üzerine ben Resulüllah’a bir bardak süt gönderdim. Allah Resulü (a.s.), bu sırada Arafat’ta devesinin üzerinde vakfe yaparken, o sütü içti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1894

    Ümmü’l-Fadl (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Ashaptan bazı kimseler, Arefe günü oruç hususunda şüpheye düştüler. Biz de Arafat’ta Resulüllah ile beraber bulunuyorduk. Bunun üzerine ben, Peygamber Arafat’ta iken ağaçtan oyulmuş bir kap içinde kendisine süt gönderdim. Peygamber de (a.s.) bu sütü içti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1895

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Cahiliye devrinde Kureyş aşure günü oruç tutardı. (Hicretten evvel) Resulüllah (a.s.) da aşure orucunu tutmuştur. Medine’ye hicret ettiğinde yine aşure orucunu tuttuğu gibi, (sahabelere de) bu orucu tutmalarını emretti.(İkinci sene) ramazan ayında oruç farz kılınınca, Allah Resulü (a.s.): “İsteyen aşure orucunu tutar, isteyen de terk eder” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1897

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Cahiliye devri ahalisi aşure günü oruç tutarlardı. Resulüllah (a.s.) ve müslümanlar da ramazan orucu farz kılınmadan önce o gün oruç tutmuşlardır. Ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber: “Şüphesiz ki, aşure Allah’ın günlerinden bir gündür. Artık dileyen o gün oruç tutar, dileyen de o gün oruç tutmaz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1901

    Abdullah b. Mesûd’un anlatıyor:
    Abdurrahman b. Yezid şöyle dedi. Eşas b. Kays bir Aşure günü Abdullah’ın yanına gelerek, onun yemek yediğini gördü ve: Ey Ebu Muhammed! Aşure günü nedir bilir misin? O da “O nedir? diye sorduğunda “Şüphesiz bu gün aşure günüdür, dedi. İbn Mesûd (r.a.) ise: “Ramazan orucunun farz kılınmasından önce bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu emredilince bu terk olundu” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1905

    Humeyd b. Abdurrahman’nın Muaviye b. Ebu Sufyan’dan (r.a.) naklettiğine göre kendileri Muaviye b. Ebu Sufyan’ı Medine’deki hitabında, yani Muaviye bir aşure günü Medine’ye gelip halka hitabında şöyle derken işitmiştir:
    Ey Medineliler! Hani alimleriniz? (Biliniz ki) ben Resulüllahdan (a.s.) işittim, (bu gün için) şöyle buyuruyordu: “Bu gün aşure günüdür. Aşure günü oruç tutmayı Allah size farz kılmamıştır. Halbuki ben oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu tutmak isterse tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1909

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Medine’ye geldiğinde Yahudiler aşure günü oruç tutuyorlardı. Yahudilere bu orucun mahiyeti sorulduğunda, onlar: “Böyle bir günde Allah Musa’yı ve İsrail oğullarını Firavun’a karşı galip kılmıştır. Biz de o günü tazim maksadıyla oruç tutuyoruz” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve evlayız” buyurarak o gün de oruç tutulmasını emretti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1910

    Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
    Aşure günü Yahudilerin, tazim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü. Resulüllah (a.s.): “O gün sizler de oruç tutunuz,” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1912

    İbn Abbas şöyle anlatmaktadır:
    İbn Abbas (r.a.) kendisine aşure günü orucu sorulduğunda: “Resulüllah’ın (a.s.) bu günden başka, faziletinin bütün günleri içermesini talep ederek oruç tuttuğu bir gün ve bu aydan yani Ramazandan başka faziletinin bütün ayları içermesini talep ederek oruç tuttuğu başka bir ay bilmiyorum” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1914

    Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle bildirmiştir:
    Resulüllah (a.s.) aşure günü Eslem kabilesinden bir kimseyi gönderip insanlar arasında şunu ilan etmesini emretmiştir: “Birşey yememiş olan oruç tutsun. Yemiş olan ise artık orucunu geceye kadar devam ettirsin!”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1918

    Rubey bt. Muavviz b. Afrâ (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah (a.s.) Medine etrafındaki Ensar köylerine aşure günü kuşluk zamanı şu haberi gönderdi: “Her kim oruçlu olarak sabaha ulaştı ise artık orucunu tamamlasın. Kim de bir şey yiyerek sabahladı ise gününün geri kalan kısmını yemek yemeyerek tamamlasın!” Rubey sözlerine şöyle devam etmiştir: Biz bundan sonra aşure orucunu tutar, bütün çocuklarımıza da tutturur ve onlarla mescide giderdik. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de onlardan biri yemek diye ağlarsa iftar vakti erişinceye kadar ona bu oyuncağı verip eğlendirirdik.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1919

    Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) sizi şu iki günde oruç tutmaktan nehyetti: Birisi orucu tamamladığınız Ramazan Bayram’ı günüdür, diğeride kurbanınızın etinden yediğiniz Kurban Bayram’ı günüdür.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1920

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
    Hz. Peygamber’den (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: “İki günde oruç tutmak sahih olmaz: Kurban bayramı günü ile Ramazan Bayramı günü.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1922

    İbn Ömer’in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
    Bir kimse İbn Ömer’e gelip: Bir gün oruç tutmayı adadım. Ancak bu nezrettiğim gün de Kurban Bayramı yahut Ramazan Bayramı gününe isabet etti (nasıl yapayım?) diye sordu. İbn Ömer “Yüce Allah nezri yerine getirmeyi emir buyurdu. Resulüllah (a.s.) ise bu (bayram) gününün orucundan nehyetti” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1924

    Cabir b. Abdullah’ın (r.a.) şöyle söylediğini
    Muhammed b. Abbad haber vermiştir: Cabir b. Abdullah (r.a.), Kâbe’yi tavaf etmekte iken kendisine, Resulüllah (a.s.) Cuma günü oruç tutmaktan nehyetti mi? diye sordum. Cevaben: “Şu Beyt’in sahibine yemin olsun ki, evet nehyetti” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1928

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.): “Sizden biriniz Cuma’dan bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın yalnızca Cuma günü oruç tutmasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1929

    Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    …oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir…ayeti nazil olduğunda, oruç tutmayıp da fidye vermek isteyenler, oruç tutmayıp fidye verdiler. Bundan sonraki ayet nazil olunca o ayet fidye vermeyi, eda ve kazaya gücü yetmeyenlere tahsis etti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1931

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    ” (Bazen) üzerimde Ramazandan oruç borcu kalırdı da, Resulüllah (a.s.) ile meşgul olup ilgilenmekten dolayı bu orucu Şaban ayından başka bir ayda yerine getirmem mümkün olmazdı.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1933

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) haber verdiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Kimin üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, o ölünün velisi, ölen kimse yerine oruç tutabilir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1935

    İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Resulüllah’a (a.s.) bir kadın gelerek: “Annem, üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde öldü” dedi. Resulüllah (a.s.) ona: “Eğer annenin üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı sen o borcu öder miydin?” diye sordu. Kadın: “Evet” deyince Allah Resulü (a.s.): “Öyle ise Allah’a olan borç başka borçlardan daha ziyade ödenmeğe layıktır” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1936

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yahut söverse derhal; ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1941

    Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan Kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla beraber başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) oruçlular nerede? diye çağrılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık ondan içeriye hiç kimse giremez.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1947

    Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kul Allah rızası için bir gün oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz Allah o kulun yüzünü ateşten yetmiş sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1948

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1952

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) Ramazandan başka hiç bir ayda tam olarak oruç tutmamıştır. Allah Resulü diğer aylarda oruç tuttuğu zaman onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç iftar etmiyor diyecek kadar oruç tutardı. Oruç tutmadığı zamanda da onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç oruç tutmuyor diyecek derecede oruç tutmazdı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1959

    Enes (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) bazen, “O artık hep oruçludur, O hep oruçludur” denilinceye kadar oruç tutar, bazen de “O artık hiç oruç tutmamıştır, O hiç oruç tutmuyor” denilinceye kadar oruç tutmazdı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1961

    Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
    Abdullah’ın: “Ben hayatta bulunduğum müddetçe geceleyin namaz kılacağım, gündüzleyin de oruç tutacağım” diye yemin ettiği Resulüllah’a haber verildiğinde, Allah Resulü (a.s.): “Gerçekten sen böyle mi söylüyorsun?” dedi. Ben de kendisine: “Evet böyle söyledim Ey Allah’ın Resulü!” dedim. Resulüllah: “Sen bu ağır ibadeti yerine getiremezsin. Sen bazen oruç tut, bazen ye, bazen uyu, bazen namaz kıl. Her aydan üç gün oruç tut. Her iyiliğe onun on misli mükâfat vardır. Kim bir iyilikle gelirse işte ona bunun on katı vardır. Bu, her ayın üç gün orucu bütün sene oruç gibidir” buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Öyle ise bir gün oruç tut, iki gün ye, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum ya Resulüllah dedim. Öyle ise; bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu Davud’un (a.s.) orucudur. Bu, oruç tutmanın en âdil olanıdır, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Resulüllah (a.s.): “Bundan daha faziletli oruç yoktur” buyurdu. Abdullah b. Amr (ihtiyarlayıp da taahhüt ettiği ibadeti yerine getirmekten aciz kalınca): “Resulüllah’ın söylediği her ayda üç gün oruç tutmayı kabul etmiş olsaydım, bana hiç şüphesiz ehlim ve malımdan daha sevimli olacaktı,” diye hayıflanmıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1962

    İmran b. Huseyn (r.a.) şöyle haber vermiştir:
    Allah Resulü (a.s.), ona (veya bir başkasına): “Şaban ayının ortalarında oruç tuttun mu?” diye sormuştur. O, hayır tutmadım, deyince. Resulüllah: “Ramazandan sonra iki gün oruç tut” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1979

    İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan’ın) son yedi günü içinde olduğu gösterildi. Resulüllah (a.s.) onlara: “Görüyorum ki rüyalarınız Ramazanın son yedi günü hakkında biribirine uygun düşmüştür. Artık kim Kadir gecesini aramaya kalkışırsa, onu Ramazan’ın son yedisinde arasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1985

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
    Resulüllah (a.s.) Mescitte Ramazan ayının ortasındaki on günde itikâf ediyordu. Yirminci gece dolup Peygamber yirmi birinci geceyi karşılayacağı zaman eve dönerdi. Kendisi ile beraber itikâf edenler de dönerlerdi. Sonra kendisi bir ayda ikamet etti de, bu ayda iken, içinde evine dönmekte olduğu o gecede de itikâf etti. Muteakiben halka bir hutbe irat ederek Allah’ın dilediği bazı şeyleri onlara şöyle emretti: “Ben şu on günde itikâf ediyordum. Sonra bana şu son on günde itikâf etmem zahir oldu. Benimle beraber itikâf etmiş olan, kendi itikâf yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi muhakkak görmüştüm, fakat o bana unutturuldu. Siz onu (Kadir gecesi) son ondaki her tek gecede arayın. Ben kendimi bir su ve bir çamur içinde secde ederken gördüm.” Ebu Saîd Hudrî sözlerine devamla: Biz yirmi birinci gecede yağmura tutulduk. Hatta Mescidin çatısı Resulüllah’ın namaz kıldığı yere aktı. Ben, sabah namazından dönerken Resulüllah’a baktığımda, yüzü yağmur çamur içerisinde idi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1993

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.): “Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayınız” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1998

  • Abdest – Ibni Mace



    ABDEST ALMANIN ANCAK ABDESTSİZLİKTEN DOLAYI GEREKLİLİĞİ BABI
    PAGEREF _Toc145069411 \h 27



    ABDEST İSBAĞI (= TAM ALINMASI) HAKKINDAKİ HADÎSLERİN BEYÂNI BABI
    PAGEREF _Toc145069389 \h 9



    ABDEST ÜZERİNE ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069410 \h 26



    ABDEST UZUVLARI  ÜÇER DEFA (YIKAYARAK) ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069386 \h 5



    ABDEST VE GUSÜLDEN SONRA MENDİL (KULLANMAK) BABI
    PAGEREF _Toc145069399 \h 16



    ABDESTTE ÎKTİSAD VE BUNDA İSRAFIN KERAHETİ HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI
    PAGEREF _Toc145069388 \h 8



    ABDESTTE SAĞDAN BAŞLAMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069382 \h 3



    ABDESTTE TESMİYE (Allah’ı anmak) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI
    PAGEREF _Toc145069381 \h 2



    ABDESTTEN SONRA SU SERPMEK HAKKINDA GELEN (HADİSLERİ BABI
    PAGEREF _Toc145069398 \h 16



    ALLAH TEALÂ’NIN EMRİ ÜZERİNE ABDEST ALMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069397 \h 14



    ARÂKIYBI YIKAMA BABI
    PAGEREF _Toc145069395 \h 13



    ATEŞTE PİŞEN ŞEYLER (İ YEMEK) TEN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069404 \h 21



    ATEŞTE PİŞEN ŞEYLERİ YEMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAMA HAKKINDAKİ RUHSAT BABI
    PAGEREF _Toc145069405 \h 21



    AYAKLARI YIKAMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069396 \h 14



    BAŞA MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069391 \h 10



    BEVLİN İSABET ETTİĞİ YERİN NASIL YIKANACAĞI BABI
    PAGEREF _Toc145069415 \h 31



    BİR AVUÇTAN MAZMAZA VE İSTÎNŞAK BABI
    PAGEREF _Toc145069383 \h 3



    BİRER DEFA ABDEST (UZUVLARINI YIKAMAK) HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069385 \h 5



    BİRER, İKÎŞER VE ÜÇER DEFA (UZUVLARI YIKAYARAK) ABDEST ALMAK HAKKINDA..
    PAGEREF _Toc145069387 \h 6



    CİNSİ MÜNASEBET YAPILAN ELBİSEYLE NAMAZ KILMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069419 \h 34



    ÇORAPLAR VE PABUÇLAR ÜZERİNE MESHETMEK HAKKINDA GELEN  (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069424 \h 40



    CÜNÜB İLE TOKALAŞMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069416 \h 33



    DEVE ETLERİN (I YEMEK) DEN DOLAYI ABDEST ALMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069406 \h 23



    ELBİSEDEN MENİYİ OVALAMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069418 \h 34



    ELBİSEYE DOKUNAN MENİ BABI
    PAGEREF _Toc145069417 \h 33



    ERKEKLİK UZVUNA DOKUNMA HAKKINDAKİ RUHSAT BÂB1.
    PAGEREF _Toc145069403 \h 20



    ERKEKLİK UZVUNA ELİN DOKUNMASINDAN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069402 \h 19



    HAVUZLAR BABI
    PAGEREF _Toc145069413 \h 28



    HENÜZ YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞUN BEVLÎ HAKKINDA..
    PAGEREF _Toc145069414 \h 29



    HER NAMAZ İÇİN ABDEST ALMAK VE BÜTÜN NAMAZLARI BİR ABDESTLE KILMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069409 \h 26



    ÎSTİNŞAK VE İSTİNSABDA MÜBALAĞA ETMEK BABI
    PAGEREF _Toc145069384 \h 4



    KULAKLAR, BAŞTANDIR, BABI
    PAGEREF _Toc145069393 \h 12



    KULAKLARIN MESHİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069392 \h 11



    MESTİN ÜSTÜNE VE ALTINA MESHETMEYE ÂİT BÂB..
    PAGEREF _Toc145069421 \h 37



    MESTLEB ÜZERİNE MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069420 \h 35



    MUKÎM VE MİSAFİR İÇİN MESHEDEBİLME SÜRESİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER)  BABI
    PAGEREF _Toc145069422 \h 38



    NECASETİN GİRMESİYLE  NECİSLENMEYEN SU MİKTARINI BEYÂN BABI
    PAGEREF _Toc145069412 \h 28



    ÖPMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069407 \h 24



    PARMAKLARI HİLALLAMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069394 \h 12



    SAKAL TAHLİLİ HAKKINDAKİ HADİSLER BÂBI
    PAGEREF _Toc145069390 \h 9



    SARI BAKIR (KAB) İLE ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069400 \h 18



    SARIK ÜZERİNE MESH ETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI
    PAGEREF _Toc145069425 \h 41



    UYKUDAN UYANAN ADAM, ELİNİ YIKAMADAN ÖNCE KABA SOKABİLİR Mİ? BABI
    PAGEREF _Toc145069426 \h 41



    UYUMAK İÇİN ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069408 \h 26



    UYUMAKTAN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI
    PAGEREF _Toc145069401 \h 18



    ZAMANLA SINIRLANDIRMA OLMAKSIZIN MESHETME HAKKINDA GELEN  (HADÎSLER)  BABI
    PAGEREF _Toc145069423 \h 39


    ABDESTTE TESMİYE (Allah’ı anmak)
    HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI

    397)    “… Ebü  Saîd-i  Hudri   (Radtyallâhü ö«*J’den  rivayet edildiğine göre
    Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    «Abdest üzerinde Allah adını zikretmeyenin abdesti yoktur.»”

    598..âhü anh)’âen rivâyet edildiğine göre
    Resulullah (SaUallaku Aleyh* ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    nama» yoktur. Abdest üzerinde Allah adını zikretmeyenin abdesti yoktur.-”

    399)    “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden:
    Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Abdesti
    olmayanın namazı yoktur. Abdest üzerinde Allah adını zikretmeyenin abdesti
    yoktur.»”

    400) “… Sehl bin Sa’d eş-Sâidî (Radıyallâhü anh)’dtn, Resulullah (Sal-lallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir :
    «Abdesti olmayanın namazı yoktur. Abdest üzerinde Allah adını zikretmeyenin
    abdesti yoktur. Ve Peygamber üzerine salâvat getirmeyenin namazı yoktur. Ensar’ı
    sevmiyenin namazı da yoktur.»1*

     


    ABDESTTE SAĞDAN BAŞLAMAK BABI

    401)    “… Âişe (Radtyallâkü ankâyden:
    Şöyle söylemiştir: Resûlulİah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ab-dest aldığı
    zaman, saç ve sakalını taradığı zaman ve ayakkabı giydiği zaman sağdan başlamayı
    severdi.”

    402)    “… Ebû Hüreyre (Radıyallâhü an*)’den :
    Şöyle söylemiştir: (Resûlulİah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
    «Abdest aldığınız zaman sağ uzuvlarınızdan başlayınız.» Ebü’l-Hasan bin Seleme
    dedi ki: Bize Ebû Hatim tahdis etti. (O da dedi ki) bize Yahya bin Salih ile İbn-i
    Nüfeyl ve başkalan tahdis ettiler. Dediler ki: Bize Züheyr (bin Muâviye) tahdis
    etti. (Bir önceki senedde anılan El-A’meş ve Ebû Salih aracılığı ile) Ebû
    Hüreyre hadîsini zikretti.»

     


    BİR AVUÇTAN MAZMAZA VE İSTÎNŞAK BABI

    403)    “… İbn-i Abbas (Radtyallâhü anhyâtn şöyle söylediği rivayet edilmiştir
    :

    Şüphesiz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir avuctan mazmaza ve
    Istinşak etti.”

    404)    “… Ali (Radtyallâhü anhyden şöyle dediği rivayet edilmiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest aldığında bir avuçtan üç defa
    mazmaza ve üç defa istinşak etti/’

    405)    “… Abdullah bin Vezîd El-Ensârî (Radtyallâhü ankyden: Şöyle
    söylemiştir:  Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize gelmişti.   Bizden
    abdest için su İstedi. Ben O’na su getirdim.   Bir avuçtan mazmaza ve istinşak
    etti.”

     


    ÎSTİNŞAK VE İSTİNSABDA MÜBALAĞA ETMEK BABI

    406)    “… Seleme bin Kays (*)   (El-Eşcaî)   (Radtyallâhü <mh)’âen rivayet
    edildiğine göre şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana buyurdu ki Abdest aldığın zaman
    (burnuna su çektikten sonra) sümkür ve taşla istincâ ettiğin zaman taş sayısını
    tek yap.»”

    407)    “… Lakît bin Sabıra (43)   (Radtyallâhü ank)’den şöyle dediği rivayet-
    olunmuştur:
    Ben i Yâ Resûlallahl (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (şer’an övülen) abdestten
    bana haber buyurunuz, dedim. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki
    ı,
    «Abdesti İsbâğ et (= tam ve mükemmel al) ve oruçlu olmadığın zaman istinşâkta
    mübalâğa et.»”

    408)    “… (Abdullah)  İbn-i  Alibas   (Radtyaüâkü  mhümâydtn  rivayet
    edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
    :
    «İki defa tam ve mükemmel olarak veya üç defa sümkürünüz.»”

    409)    “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü arth)’âen:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
    «Abdest alan kimse burnunu iyice ayıklasın ve taş ile istinca eden kimse taş
    sayısını (çift değil, üç, beş gibi) tek yapsın.»”
    Hadis B u h â r i’ de de ayni metinle abdest bahsinde rivayet edilmiştir. Mânâ
    bakımından 406 nohı hadis’e benzer. İzahı için oraya müracaat edilebilir.

     


    BİRER DEFA ABDEST (UZUVLARINI YIKAMAK) HAKKINDA GELEN
    (HADÎSLER) BABI

    410)    “… Sabit bin Ebî Safiyye es-Sümâlî  (Radtyallâhü anh)’den:
    Şöyle söylemiştir: Ben Ebû Ca’fer (Muhammed El-Bakır) Radı-yallâhü anh) ‘a:
    Câbir bin Abdi İlah (Radıyallâhü anhümâ) tarafından sana:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (abdest uzuvlarını) birer defa
    (yıkayarak) abdest aldı, diye tahdis edildi (mi?) diye sordum. Ebû Ca’fer t
    Evet. dedi. Ben Ebû Ca’fer’e ■
    Ve Resûlullah’ın (başka bir zaman) ikişer kere (ve diğer bir defa) üçer kere
    (abdest uzuvlarını yıkayarak abdest aldığı da Câbir tarafından sana tahdis
    edildi mi?) dedim. Ebû Ca’fer i
    Evet, dedi.”

    411)    “… İbn-i Abbas (Radtyallâhü ö»A/den, şöyle dediği rivayet edilmiştir :
    (Bir defa)  Resûlullah  (Sal lal I ahu Aleyhi ve Sellem)’in (abdest uzuvlarını)
    birer avuç su ile (yıkayarak) abdest aldığını gördüm.”

    412)    “… Ömer (bin el-Hattâb)  (Radtyallâhü anh)’âen:
    Şöyle söylemiştir: Ben, ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) ‘in Tebuk
    savasında (abdest uzuvlarını) birer defa (yıkayarak) abdest aldığını gördüm.”

     


    ABDEST UZUVLARI  ÜÇER DEFA (YIKAYARAK) ABDEST ALMAK BABI

    413)    “… Şakîk bin Seleme (45) (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    söyle söylemiştir:
    Ben, Osman ve Ali (Radıyallâhü anhümâJ’nın (abdest uzuvlarını) üçer defa
    (yıkayarak) abdest aldıkların ve ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ’in
    abdestinin böyle olduğunu söylediklerini gördüm.”   :
    Ebü’l-Hasan bin Seleme dedi ki hadîsi bize Ebû Hatim tahdîs etti (O da dedi ki)
    Bize Ebû Naim tahdis etti. (O da dedi ki) Bize Abdurrahman bin Sabit bin Sevbân
    tahdis etti. Ve bunun mislini zikretti.

    414) “… El-Muttalib bin Abdillah bin Hantab (46) (Radtyallâhü an-kümâyden
    rivayet edildiğine göre:
    Kendisi (Abdullah) bin Ömer (Radıyallâhü anhümâ)’nın (abdest uzuvlarını) Üçer
    defa (yıkamak suretiyle) abdest aldığını ve ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve
    Seli em)’in böyle abdest aldığını rivayet ettiğini söylemiştir.”

    415)    “… Âişe ve Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankümâ)fden rivayet edildiğine
    göre:
    Kendileri, Nebi (Sallallahü Aleyhi ve SellemVin (abdest uzuvlarını) üçer defa
    (yıkayarak) abdest aldığını söylemişlerdir.’*

    416)    “… Abdullah bin Ebî Evfâ (Radıyallâhü anhümâ)’den rivayet edildiğine
    göre şöyle söylemiştir:
    Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ ‘in (abdest uzuvlarını) üçer defa
    (yıkayarak) abdest aldığını ve başını bir defa mes-hettiğini gördüm.”

    417)    “… Ebû Mâlik El-Eş’arî (RadtyaUâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    demiştir ki:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (abdest uzuvlarını) üçer defa
    (yıkayarak) abdest alırdı.’*

    418)    “… Er-Rubeyyİ Bint-i Muavviz bin Afra (RadtyaUâhü anhâ)’den:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (abdest uzuvlarını)
    üçer defa (yıkamak suretiyle) abdest alırdı.”

     


    BİRER, İKÎŞER VE ÜÇER DEFA (UZUVLARI YIKAYARAK) ABDEST
    ALMAK HAKKINDA

    419)    “…  (Abdullah) İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)’den :
    Şöyle söylemiştir: Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem (ab-dest uzuvlarını)
    birer defa (yıkayarak)  abdest aldı ve i
    -Bu, o kimsenin abdestidir ki Allah hiç bir namazını bunsuz kabul etmez.»
    buyurdu. Sonra (abdest uzuvlarım) ikişer defa (yıkamak suretiyle), abdest aldı
    ve :
    «Bu, değerli ve kıymetli abdesttir.» buyurdu ve (mübarek uzuvlarını) üçer defa
    da (yıkayarak)  abdest aldı ve:
    «Bu, abdestin en mükemmel olanıdır. Ve bu  (şekil), benim ve
    en son vefat eden zat îbn-i Ebî Evfâ’dır. Hulasa İSİ) Buhârî’nin sarihi Ayni’nin
    bildirdiğine göre Ebû Hanife’nin ulaştığı 7 Sahâbi’den birisi İbn-i Ebî Evfâ’dır.
    O, vefat ederken Ebû Hanîfe 7 yaşında idi. Ebû Hanîfe’nin 70 senesinde doğduğu
    rivayetine göre isa îbn-i Ebî Evfâ vefat ederken Ebü Hanife 16 yaşında idi.
    Ebû Mâlik El-Eş’arI’nin Hâl Tercemesİ 280 ve Er-Rubayyi’ninki de 390 nolu
    hadislerin açıklaması bahsinde geçti.
    Halilü’1-Lah İbrahim’in abdestidir. Kim böyle abdest alıp tamamladıktan sonra:
    — Ben, Allah’tan başka tapınmaya lâyık ilâh olmadığına, Mu-hammed’in Allah’ın
    kulu ve Resulü olduğuna şehâdet ederim,»
    Derse o kimse için Cennetin sekiz kapısı (beraber) açılır. Onlardan dilediğinden
    girer.» buyurdu.”

    420)    “… Ubeyy bin Kâ’b (Radtyallâhü anh)’den şöyle dediği rivayet
    olunmuştur :
    Resûlullah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), su istedi ve  (abdest uzuvlarını)
    birer defa (yıkayarak) abdest aldı. Sonra buyurdu ki t
    -Bu, abdest görevidir.» veyahut şöyle buyurdu: «Bu, kişinin öyle abdestidir ki,
    onu almazsa Allah, hiç bir namazını kabul etmez.»
    Bundan sonra O, (uzuvlarını) ikişer defa (yıkamakla) abdest aldı ve bundan sonra
    şöyle buyurdu ■.
    «Bu, kişinin öyle bir abdestidir ki, onu aldığı zaman Allah ona sevabdan iki pay
    verir.»
    Daha sonra O, üçer defa (yıkamak suretiyle) abdest aldı. Sonra buyurdu ki *
    «Bu, benim ve benden önceki Resullerin abdestidir.»’*

     


    ABDESTTE ÎKTİSAD VE BUNDA
    İSRAFIN KERAHETİ HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI

    421)    “… Übeyy bin Kâ’b (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu demiştir:
    «Şüphesiz abdest (vesvesesi) için Velehân denilen bir şeytân vardır. Bunun için
    su vesvesesinden sakının.»”

    422)    “… Amr bin Şuayb’ın dedesi (baba babası Abdullah bin Amr bin
    el-As) (Radtyallâhü anhüm)’den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir:
    Bir a’râbî Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in yanma gelerek abdestin nasıl
    alınacağını sordu. Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (abdest uzuvlarını) üçer
    defa (yıkayarak) ona abdest almayı gösterdi. Sonra buyurdu ki:
    «Abdest budur. Bundan fazla yapan kimse, isâe etmiş veya taad-dî etmiş veya
    zulüm etmiş olur.»”

    423)    “… İbn-İ Abbâs  (Radtyaüâhü  anhümâyden şöyle  dediği  rivayet
    olunmuştur :
    Ben (bir defa Peygamber’in hanımlarından olan) teyzem Mey-mûne  (Radıyallâhü
    anhâî’mn yanında geceledim. Nebi  (Sallallâhü Aleyhi ve Seli em)  (gece) kalkıp
    eski bir su kırbasından abdest aldı. Suyu azar azar kullanıyordu. Ben de
    kalktım. On un yaptığı gibi yap tun.”

    424)    “…  (Abdullah) îbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ)’den: Şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)  bir adamı abdest alırken gördü ve ona
    buyurdu ki: «İsraf etme. İsraf etme.»

    425)    “… Abdullah bin Amr (Radtyallâhü anhümâyden:
    Şöyle demiştir:   (Bir gün) Sa’d abdest alırken Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve
    Sellem), onun yanından geçti vei
    *Bu israf nedir?» buyurdu. Sa’d de i -Abdestte israf var mı? diye sorunca,
    Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) :
    «Akan bir nehir üzerinde bile olsan evet.» (abdestte israf vardır.) buyurdu.”

     


    ABDEST İSBAĞI (= TAM ALINMASI) HAKKINDAKİ HADÎSLERİN
    BEYÂNI BABI

    426)    “…   (Abdullah)   İbn-i Abbas  (RadtyaUâhü anhümâ)’den   : Şöyle
    söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize abdest isbağım
    emretti.”

    427) “… Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâkü ankyâen rivayet olunduğuna göre kendisi
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den şöyle buyurduğunu işitmiştir:
    —  «Allah’ın, günahlara keffâret ve hasanâtı artırmaya   vesile kıldığı şeyleri
    size göster m iyeyi m mi?» Sahabîler:
    —  Göster, yâ Resûlallah! dediler. Resûlullah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «Güçlüklere rağmen abdesti tam olarak almak, mescidlere doğru çok adım atmak ve
    bir namazdan sonra diğer bir namazı beklemektir.» buyurdu.”

    428) “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre, Peygamber (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu :
    Güçlüklere rağmen abdesti kemâl üzere almak ve mescitlere doğru çok adım atmak
    ve (bir) namazdan sonra da gelecek namazı gözetlemek (beklemek) günahların
    kefaretidir.”

     


    SAKAL TAHLİLİ HAKKINDAKİ HADİSLER BÂBI

    429)    “… Ammâr bin Yâsİr (Radtyallâhü anhümâ)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’!, (abdest aldığında mübarek)
    sakalını tahlil ederken gördüm.”
    Süneni tbn-i M&ce — C.: 2-P.: 4

    430)    “… Osman   (Radtyaltâhü  ank)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Resûlullah  (Sal lal la hu Aleyhi ve Sellem) abdest alırken,  (mübarek) sakalını
    tahlil etti/’

    431)    “… Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anhyden :
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest aldığı zaman
    (mübarek) parmaklarım (açıp) aralıyarak (mübarek) sakalını tahlil ederdi.”

    432)    “…  (Abdullah)  bin Ömer (Radtyallâhü artkümâ)’den :
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest aldığı zaman
    (mübarek) yüzünün her İki yanını biraz ovduktan sonra parmaklarını aşağıdan
    yukarıya doğru sakalının araşma sokup karıştırırdı/’

    433)    “… Ebû  Eyyûb El-Ensârî (Radtyallâhü a*k)’den rivâyel edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’! gördüm. Abdest aldı ve (abdest
    alırken) sakalını tahlil etti.”

     


    BAŞA MESHETMEK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI

    434) «… Amr bin Yahya’dan (O da) babası (Yahya el-Mâadnl (Radt-yattâhü
    ankümâyâen rivayet edildiğine göre, Yahya, Abdullah bin Zeyd (47)’e: — ki o da
    Amr bin Yahya’nın ceddidir.
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “n nasıl abdest aldığını bana
    gösterebilir misin? diye sordu. O da evet, dedi. Bunun üzerine (bir miktar)
    abdest suyunu istedi. Ellerine su döktükten sonra ellerini iki defa yıkadı.
    Sonra üç defa ağzını çalkalayıp burnuna su çekti. Bundan sonra yüzünü üç kere
    yıkadı. Daha sonra ellerini dirseklerle beraber ikişer defa yıkadı. Sonra iki
    eliyle (bütün) başını meshederek her iki elini ileri götürüp geri getirdi.
    Başının ön tarafından başhyarak ellerini ensesine kadar götürdü. Sonra ellerini
    geri getirerek başladığı yere vardı. Bundan sonra ayaklarını yıkadı.”

    435)    “… Osman bin Affân (Radtyallâhü anh)’den:
    Şöyle söylemiştir: Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’İ gördüm abdest
    aldı ve  (abdestte) başını bir defa mesnetti.”

    436)    “… Ali (Radtyallâhü anh)’âen:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (abdest alırken)
    başını bir defa meshetti.”

    437)    “… Seleme bin El-Ekra’ (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir:
    Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’1 gördüm abdest aldı da başını bir
    defa meshetti.”

    438)    “… Er-Rubeyyi’ bint-i Muavviz bin Afra’ (Radtyallâhü anhâyd&n: Şöyle
    söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem, abdest aidi ve (abdest alırken) başını
    iki defa meshetti.”

     


    KULAKLARIN MESHİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI

    439)    “.!. Abdullah) İbn-i Abbâs (Radtyattâhü û«A,)’den rivayet edildiğine
    göre şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (abdest alırken) kulaklarım mesnetti.
    Dahiline (=yüze bakan kısmına) şahadet parmaklarını ve zahirine (başa bakan
    kısmına) baş parmaklarını sürerek kulakların zahirini ve bâtınını mesnetti.*’

    440)    “… Er-Rubeyyi (Bint-i Muavviz) (Radtyallâhü anh)’den:
    Şöyle söylemiştir:    Nebi  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), abdest aldı ve
    (abdestte) kulaklarının zahirini ve bâtınını mesnetti.”

    441)    “… Er-Rubeyyi bint-i Muavviz bin Afra’ (Radtyallâhü anh)’dcn : Şöyle
    söylemiştir: Nebi (Sallalloıhü Aleyhi ve Sellem) abdest aldı ve (kulaklarını
    meshederken) iki (şahadet) parmak ucunu iki kulağının deliklerine soktu.”
    E b û   Dâvüd   ve   Beyhakl   de Hadîsi rivayet etmişlerdir.

    442)    “… El-Mıkdâm bin Madîkerib (RadıyaUâkü onh)’den :
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest aldı ve
    (abdest alırken) başını ve kulaklarının zahirini ve bâtınını mesnetti.”

     


    KULAKLAR, BAŞTANDIR, BABI

    443) “… Abdullah bin Zeyd (Radtyallâhü onA/den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
    «Kulaklar baştan (birer parça).dır.»”

    444)    “… Ebû Ümâme (Radtyallâhü anh)’den:
    Şöyle söylemiştir: Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Kulaklar
    baştandır.» buyurdu. Ve (abdest alırken) başını bir defa meshederdİ, gözün burun
    tarafındaki uçları da meshederdi.»”

    445)    “… Ebû Hüreyre (RadtyaUâhü anh)’Ğtn  rivayet edildiğine göre
    Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Kulaklar baştan (birer parça) dır.-”

     


    PARMAKLARI HİLALLAMAK BABI

    446)    “… El-Müstevrid  bin  Şeddâd (51)   (Radtyallâhü anhümâ)’âen :
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah CSallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘i gördüm: Abdest
    aldı ve Cabdest alırken sol elin) serçe parmağı ile her iki ayak parmaklarını
    hilalladı.”

    447)    “…  (Abdullah) bin Abbâs (RadıyaÜâhü anhümâyâm rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Saliallahü Aleyhi ve SeÜem) şöyle buyurdu, demiştir:
    -Namaza durmak istediğin zaman abdesti isbağ et (rükün, şart ve sünnetlerine
    riâyet ederek tastamam yap.) Ellerin ve ayakların parmaklarının arasını da  (hilallamak
    suretiyle) su ulaştır.»1’

    448)    “… Lakît bin Sabıra (Radıyallâhü atıhyâtn rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir.
    «Abdestini isbağ et ve parmakların arasını hilali a.-”

    449)    “… EbûRâfi'(53) (Radtyallâhü anh)>âen :
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Şellem) abdest aldığı zaman
    yüzüğünü (altı iyice ıslansın diye) oynatırdı.”

     


    ARÂKIYBI YIKAMA BABI

    450)    “… Abdullah bin Ömer (Radtyaîlâhü anhümâyden:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), abdest alıp
    ökçelerine su değmediği görülen bir cemâat gördü. Bunun üzerine t
    «Ateşten azab olsun (abdestte yıkanmayan) ökçelere. Abdesti tam alınız.»
    buyurdu.”

    451)    “… Âişe (Radtyallâhü anhâyden rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir;
    «Ateşten azab olsun (abdestte yıkanmayan) ökçelere.»

    452)    “… Ebû Seleme (Radtyallâhü ank)’âen rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Âişe  (Radıyallâhü anhâ), Abdurrahmân (bin Ebibekr-i Sıddık) . (Radıyallâhü
    anhümâ) yi abdest alırken gördü ve t
    — (Yâ Abdurrahmân!) Abdesti mükemmel al. Çünkü ben Resûlullah (Salallahü Aleyhi
    ve Sellem)’İ,
    «Ateşten azab olsun (abdestte yıkanmayan) arakıybe (= topuğun üstündeki kalın
    sinirlere)…» buyururken işittim, dedi.”

    453)    “… Ebû Hüreyre  (Radtyall&hü  anh)’âen  rivayet edildiğine göre
    Reşylullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : «Âteşten azab
    olsun (abdestte yıkanmayan) ökçelere…»”

    454)    “… Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâ)’den:
    Şöyle söylemiştir: Ben Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ’i, «Ateşten azab
    olsun  (abdestte yıkanmamış)  ökçeler Üzerindeki kalın sinirlere…» buyururken
    işittim, demiştir.1′

    455)    “… Hâlid bin El-Velîd, Yezîd bin Ebî Süfyan, Şürahbîl bin Ha-
    sana ve Amr bin El-Âs (Radtyallâhü ahum) ‘den ayrı ayrı rivayet eden Ebû
    Abdillah El-Eş’ârî (Radtyallâhü anh) şöyle söylemiştir:
    Bu zâtlardan hepsi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘den şunu
    buyurduğunu işittiler t
    •Ab d esti tam olarak alınız. Ateşten azab olsun (abdestte yıkan-. mayan)
    ökçelere…*”

     


    AYAKLARI YIKAMAK HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI

    456)    “… Ebû Hayye (56) (Radtyallâhü anh )’den rivayet edildiğine göre
    Şöyle söylemiştir:
    Ben, Ali (Radıyallâhü anh)’ı abdest alıp ayaklarını topukları (aşık kemikleri)
    ile beraber yıkarken ve (abdestini tamamladıktan) sonra:
    «Ben, Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in abdestini size göstermek
    istedim.» derken gördüm.”

    457)    “… El-Mikdâm bin Madîkerib (Radıyallâhü awA)’den : Şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SeUem) abdest aldı ve (abdest alırken)
    ayaklarını üçer defa yıkadı.”

    458)    “… Er-Rübeyyî   (Bint-i   Muavviz)   (Radtyallâkü
    Şöyle söylemiştir: İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ), bana gelerek şu hadîsi (mi)
    sordu: Er-Rubeyyî, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest alırken
    ayaklarını (üçer defa) yıkadığını anlatan (390 noluî hadîsini kasteder. (Hadis
    îbn-i Abbâs’a anlatıldıktan) sonra İbn-i Abbâs:
    Gerçekten herkes (ayaklan) yıkamaktan başka bir şeye 1 = mes hetmeye) rıza
    göstermez. HaJ böyle iken.    ben Ki ta bu İlahla yalnız (ayakları) meshetmeyi
    buluyorum, dedi.”

     


    ALLAH TEALÂ’NIN EMRİ ÜZERİNE ABDEST ALMAK HAKKINDA GELEN
    (HADÎSLER) BABI

    459)    “… Cami’ bin Şeddâd Ebû Sahra (Radtyallâku ank)’den rivayet edildiğine
    göre:
    Kendisi: «Ben, Humrâ’nın Ebû Bürde’ye mescidde hadîs naklederken: Osman bin
    Affan (Radıyallâhü anhümJ’den şöyle söylerken işittim, dediğini, duydum:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem: «Kim Allah’ın emrettiği gibi abdestini
    tam alırsa (böyle abdestlerle kıldığı) farz namazlar, aralarındaki (küçük)
    günahlara keffaret olur.» buyurmuştur.”(*)
    (*) 1. Cami’ bin Şeddâd Ebû Sahra El-KûH El-Muharibi üstün şahsiyetlerdendir.
    Târik bin Abdillah, Safvân bin Muhriz, Ebû JBürde bin Mûsâ, Abdurrah-man En-Nahâi
    ve başka zatlardan hadîs rivayet etmiştir. Râvileri İse El-A’msş, Es-Sevrl,
    ŞuTıe ve bir çok kimsedir. En-Nesâî, îbn-i Muîn, Ebû Hatim. El-İclî vs Yâkııb
    bin Sûfyan onun sıka olduğunu belirtmişlerdir. 127 ve 128’ncİ yılı vefat
    etmiştir. (El-Menhel Cüz 2, Sah. 214)
    2. Humrân bin Eban Hz. Osman’ın azadlısıdır. Ebû Bekr’in devrine yetişmiştir.
    Osman, Muâviye ve Abdullah bin Ömer (R.A.)’den rivayet etmiştir. Hâvileri ise.
    Urve bin Zübeyr, Hasan-ı Basrl, Atâ bin Yezid, Nâfi’ Mevlâ İbn-i Ömer, Zeyd bin
    Eşlem ve başkalarıdır. İbn-i Muin, onu Medine’nin hadlsçi tabiîleri arasında
    zikretmiştir. îbn-i Hibbân sikalardan saymıştır. îbn-i Abdi’I-Ber de onun büyük
    bir âlim olduğunu söylemiştir. Basra’da yerleşerek oralı halk ondan hadîs
    almıştır. (El-Menhel cüz 2, Sahife 2)
    3. Ebû Bürde bin Ebi Musa’nın adı El-Hâris veya Âmir bin Abdillah’tır. Küfe
    kadısı ve fıkıhçılarındandır. Ali. Abdullah bin Selâm, Urve bin Zübeyr ve Huzey-fe’den
    rivayet etmiş, râvileri de Şâ’bİ, Sabit El-Bennânî, Katâde ve Ebû Ishaktır. İbn-İ
    Sa’d, El-İclî ve İbn-İ Habbân onu sikalardan saymışlardır. 104 veya 103’üncü
    yılı vefat etmiştir.

    460) “… Rifâa bin Râfi (bin Mâlik) (Radtyallâhü onA/den rivayet edildiğine
    göre :
    Kendisi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in yanında oturuyor iken
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem:
    «Yüzünü ve dirseklerle beraber kollarını yıkayarak, başını mes-hederek ve
    topuklarla beraber ayaklarını yıkamak suretiyle Allah in emrettiği gibi
    abdestini isbağ etmedikçe (= tam almadıkça) hiç kimsenin namazı şüphesiz tam
    olamaz.» buyurdu.”

     


    ABDESTTEN SONRA SU SERPMEK HAKKINDA GELEN HADİSLERİ BABI

    461)    “… El-Hakem b. Siifyân Es-Sakafi  (Radtyallâhü anhyden rivayet
    edildiğine göre:
    Kendisi, Resûlullah (SaHallahü Aleyhi ve Sellem)’i abdest aldıktan sonra bir
    avuç^su alarak ön avretine serperken görmüştür.”

    462)    “… Zeyd bin Harise (Radıyaüâhü anh)’den rivayet edildiğine göre:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir!
    -Cebrail (Aleyhisselâm) bana abdest almayı öğretti ve abdestten sonra, dışarı
    çıkacak idrar (ı defetmek) için elbisemin altına su serpmemi emretti.”
    Ebü’l-Hasan bin Seleme dedi ki: Bize Ebû Hatim ve Abdullah
    bin Yûsuf Et-Tennisi hadisi naklettiler. (Onlar dediler ki) bize İbn-i Lahia
    hadîs nakletti ve bu hadisin mislini anlattı…-

    463)    “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)’den:
    •    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki :
    «Abdest aldığın (abdestini tamamladığın) zaman İntidah et (= ön avret mahalline
    su serp.)»”

    464)    “… Câbir (Radtyallâhü onhyden şöyle dediği rivayet olunmuştur;
    Resûlullah (Sallallahü Afeyht ve S e Hem), abdest aldı sonra ön avretine su
    serpti.”

     


    ABDEST VE GUSÜLDEN SONRA MENDİL (KULLANMAK) BABI

    465)    “… Ümmii  Hâni’  bint-i Ebî Tâlib (58)   (Radtyallâhü ankâ)’dan
    rivayet edildiğine göre :
    Mekke’nin fethedildiği yıl, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) yıkanmaya
    kalktı. Fâtime (Radıyallâhü anhâ) da Onun özerine perde tuttu. Gusülden sonra
    RcsûloUa& İSaJlflUahü Aleyhi ve Sel-lemi, öUrisesini alarak ona sarındı.”

    466)    “… Kays bin Sa’d (59) (Radıyallâkü anhiimâyden :
    Şöyle söylemiştir: Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize gelmişti. Biz O’nun
    (yıkanması) için su koyduk. Gusül ettikten sonra Ona versle boyalı bir örtü
    getirdik de ona büründü. Biraz sonra (m$-bârek) karnının kıvrımları üzerindeki
    boya izine bakar gibi oldum.”

    467) “… İbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhümâ)’den rivayet edildiğine gön
    (Peygamberimizin hanımlarından olan teyzesi Meymûhe (Radtyallâhü onkâ) şöyle
    söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), cünüblükten boy ab-desti aldığı zaman
    (kurulanması için) Ona bir elbise (peşkir) verdim, ftabul buyurmadı ve suyu
    silkelemeye başladı/’

    468)    “… Selmân-i Fârisî (Radtyaüâhü a»*)’den:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ab-dest aldıktan
    sonra üzerindeki yün cübbenin ters yüzü île (mübarek) yüzünü kuruladı.*’

    469) “… Enes bin Mâlik (Radtyallûhü a«A)’den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
    «Kim güzelce abdest alır ve abdestten sonra üç defa şunu söylerse ona cennetin 8
    kapısı açılır.  Onların hangisinden dilerse girer.»
    = «Dilimle söyler ve kalbimle tasdik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. O
    birdir, ortağı yoktur. Muhammed de O’nun kulu ve resulüdür.»
    Ebü’l-Hasan bin Seleme El-Kattan dedi ki: Bize İbrahim bin Nasr tahdis etti. (O
    da dedi ki) Bize Ebû Nâîm bu hadisin mislini tahdis
    etti.”

    470)    “… Ömer bin El-Hattâb (Radtyallâhü a»A>’den rivayet «dildiğine göre
    kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seİlem) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Her hangi bir mü si uman abdestini güzelce alır sonra = Allah’tan başka ilâh
    olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna şübhesiz şehâdet ederim,
    derse mutlaka onun için cennetin 8 kapısı açılır. Bunlardan dilediğinden
    (cennet’e) girer.»”

     


    SARI BAKIR (KAB) İLE ABDEST ALMAK BABI

    471)    “…Abdullah bin Zeyd (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Resulul]ah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bir defa) bize gelmiş idi. Biz sarı
    bakırdan (mamul) bir tevr’de Ona su çıkardık. Kendisi de onunla aMpot «Mı ••
    de onunla abdest aldı.”

    472) “… Zeyneb Bint-i Cahş (Radtyallâhü anhâ)’dan rivayet edildiğine göre:
    Kendisinin bakır bir teknesi var idi. Kendisi t    «Ben Resûlullah
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘in mübarek başını (çamaşır için bakırdan mamul) o
    teknede taradım, demiştir.»”
    Not: Hadisin isnadının sahih ve ricalinin sıka oldukları, Zevald’de bildirili
    iniştir.

    473   “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankydeaL:
    Şöyle söylemiştir: Şübhesiz Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), tevr’den (sarı
    bakır kabtan) abdest aldı.”

     


    UYUMAKTAN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI

    474)    “… Aige {Radtyallâhü anhâ)’den : Şöyle söylemiştir:   ‘Resülullah
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
    Zeyneb
    almakla taltif buyurmuştur. Zeyneb hayırseverliği ile herkesin saygısını
    kazanmıştır. Hele Hz. Ömer, Zeyneb’e çok hürmet ederdi. Hilâfetinin ilk yılı
    hazinaden külliyetli bir para hediye etmişti. Zeyneb bu hediyeyi ağlıyarak almış
    ve aynı gün hepsini fakirlere dağıtmıştır. Böyle bir para yardımına bir daha
    muhtaç etmemek için canının alınmasını Allah’tan o gece niyazda bulunduğu
    rivayet olunmuştur. Bu beddua üzerine uzun zaman geçmemiş, ertesi yıl vefat
    etmiştir. (Ayni)
    Zeyneb’in 11 hadisi vardır. Buhârî ile Müslim 2 hadisinds ittifak etmişlerdir.
    Râvîleri yeğeni Muhammed bin Abdillah ve Zeyneb BinM Ebı Seleme’dir. Hz. Âişe:
    Din, takva, doğru sözlülük ve yakınlarına şefkat bakımından Zeyneb’den daha
    hayırlı bir kadın görmedim, demiştir. Mü*minlerin analarından (Peygamber’in
    muhterem eşlerinden) İlk vefat eden hanun O’dur. Hicretin 20. yılı vefat
    etmiştir. (Hulasa -491)
    uyurdu. Hatta horlardı. Sonra kalkarak abdest almaksızın namaz kılardı.’
    Tanâfisî dedi ki Vekî’ şöyle söylemiştir:
    Âİşe, Resûl-i Ekrem’in secde halinde iken uyuduğunu… kasdet-mlşttr.”

    475)    “… Abdullah (İbn-i Mes’ûd) (60) (Radtyallâhü anh)’den: Şöyle
    söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şübhesiz uyudu.   Hatta
    horladı. Sonra kalkıp namaz kıldı.”

    476)    “… (Abdullah)   tbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)’âen: Şöyle
    söylemiştir:  Nebî (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in o uykusu, kendisi oturur
    iken olmuştur.”
    (îbn-i Abbâs (Radıyallâhü anh) şunu demek istemiştir:  Resûl-i Ekrem’in uyuyup
    horladıktan sonra kalktığında abdest   almaksızın
    namaz kıldığına dâir hadîste söz konusu edilen uykusu O, oturmuş halde iken vuku
    bulmuştur.) (61)

    477)    “… Ali bin Ebî Tâlib (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Uyanıklık mak’adın bağıdır.   Bu sebeble uyuyan kimse abdest alsın.»”

    478)    “… Safvân(62) bin Assâl (El-Müradî El-Cemelî)     (Radtyallâhü anh)
    ‘den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir:
    Resûlullah tSallallahü Aleyhi ve Sellem), mestlerimizi üç güne kadar büyük
    abdest bozmak, küçük abdest bozmak ve uyku uyumak nedenleri ile çıkarmamızı,
    fakat cünüblük halinden dolayı çıkarmamızı emretti.”


    ERKEKLİK UZVUNA ELİN
    DOKUNMASINDAN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI

    479) “… Büsre bİnt-i Safvân (Radtyallâhü anhâ)’dan rivayet edildiğine göre,
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Biriniz, el ile kendi erkeklik uzvuna dokunduğu zaman abdest alsın.-”

    480)    “… Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâyden rivayet edildiğine göre
    Resûlullah (Snllallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
    Büsre (R.A.)’nin Hal Tercemesi
    Büsre bint-i_Safvan bin Nevfel bin Abdi*l-Uzza bin Kusayy El-Kureşiye El-Ese-diyo
    Mervân” bin El-Hakem’in teyzesi ve Abdülmelik bin Mervân’m büyük dsde-sidir.
    Hâvileri Abdullah bin Amit, Urve bin Zübeyr, Mervan bin El-Hakem ve Sald bin El-Müseyyeb’dir.
    İbn-i Mâceh, Ebû Dâvûd, Tirmizi ve Nesâl Büsrs’nin hadîslerini rivayet
    etmişlerdir. Şafiî, Büsre muhacirlik şerefine kavuşmuştur, demiştir, îbn-i
    Mus’ab de Büsre’nin Resûl-i Ekrem’e bîat edenlerden olduğunu söylemiştir. (El-Menhel
    cüz 2, Sah. 192)
    «Sizden birisi eliyle kendi erkeklik uzvuna dokunduğu zaman ona abdest
    gerekir.»*’

    481)    “… Ümmü Habîbe (Radtyallâkü anhâyûen rivayet edildiğine göre; Kendisi:
    Ben Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ’den şöyle buyururken işittim:
    «Kendi tenasül uzvuna eliyle dokunan kişi abdest alsın.»”

    482)    “… Ebû Eyyûb (Radtyallâhü anh)’den:
    Ben Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den işittim, şöyle
    buyurdu:
    «Kendi tenasül uzvuna eliyle dokunan kişi abdest alsın.»”

     


    ERKEKLİK UZVUNA DOKUNMA
    HAKKINDAKİ RUHSAT BÂB1

    483) “… Talk (bin Ali) (Radtyallâkü onh)’âen rivayet edildiğine göre Şöyle
    söylemiştir :
    Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e erkeklik uzvuna el İle dokunmanın
    hükmü sorulurken şöyle buyurduğunu işittim.  (Bu
    olaya bizzat şâhıd oldum.)
    «Onda abdest almak yoktur. Çünkü o senden bir parçadır.»”

    484)    “… Ebû Ümâme (Radtyallâhü anh/den:
    Şöyle söylemiştir: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e erkeklik uzvuna el
    İle dokunmanın hükmü soruldu. Bunun üzerine kendisi:
    «Şüphesiz o senin vücûdundan, küçük bir et parçasından başka bir şey değildir.»
    buyurdu.”

     


    ATEŞTE PİŞEN ŞEYLER (İ YEMEK)
    TEN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI

    485)    “… Ebû   Hüreyre   (Radtyallâhü  anhyden  rivayet  edildiğine göre
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir : Ateşte pişen
    şeyden dolayı abdest alınız.»
    Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)’m bu hadîsi rivayet etmesi üzerine İbn-i Abbâs (Radıyallâhü
    anhümâ) :
    Ateşte kaynatılmış su (ile abdest aldığım) dan dolayı (yeniden) abdest mi
    alacağım? diyerek (Ebû Hüreyre’nin hadisini garibsedi). Bunun üzerine Ebû
    Hüreyre O’na:
    «Ey kardeşim oğlu! Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den bir hadîs
    işittiğin zaman sakın ona misaller getirme, dedi.”

    486)    “… Âişe (Radtyallâhü anhâ)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Ateşte pişen şeyi (yemek) ten dolayı abdest alınız.»’*

    487)    “… Yezîd bin Ebî Mâlik (Radtyallâhü o»A>’den rivayet edildiğine göre:
    Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh) ellerini kulaklarının üzerine koyarak,
    kulaklarım sağır olsun eğer ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘i
    şöyle buyururken işitmedim, dedi t
    «Ateşte pişen şeyi (yemek) ten dolayı abdest alınız.»”

     


    ATEŞTE PİŞEN ŞEYLERİ YEMEKTEN
    DOLAYI ABDEST ALMAMA HAKKINDAKİ RUHSAT BABI

    488) “… İbn-i Abbâs (Radtyallâkii anhümâ)’den rivayet edildiğine göte şöyle
    söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bir koyun küreği yedikten sonra
    ellerini yemek altındaki sofra beziyle sildi. Daha sonra namaza kalkarak namaz
    kıldı.”

    489)    “… Câbir bin Abdillah (Radtyattâhü ankümâ)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    Peygamber  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Ebû Bekir ve Ömer (Hadıyallâhü anhümâ)
    ekmek ve et yediler de abdest almadılar.”

    490)    “… Zührî (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir ;
    Ben El-Velîd veya Abdülmelik’in akşam yemeğinde hazır bulundum. Yemekten sonra
    namaz vakti olunca abdest almak İçin kalktım. Bunun üçerine Cafer bir Amr bin
    Ümeyye dedi ki:
    Ben babam üzerine şehâdet ederim ki kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
    Sellem) ‘in ateşte pişen yemek yedikten sonra abdest almadan namaza durduğuna
    şâhidlik etmiştir. (Zührî dedi ki) Ali bin Abdillah bin Abbas (Radıyallâhü
    anhümâ) da t Ben de bunun misliyle-babam üzerinde şehâdet ederim, dedi.’*

    491)    “… Ümmü Seleme (Radtyallâhü anhâ)’den: Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem)’e bir koyun küreği getirildi. O, bundan yedi ve suya el
    değdirmeden namaz kıldı.”

    492)    “… Süveyd bin Nûman El-Ensârî (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine
    göre :
    (İçlerinde kendisinin de bulunduğu) Ashâb’dan bir cemaat Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem)’in beraberinde Hayber’e doğru yola çıktılar. Sahbâ (65) ya
    vardıkları zaman Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ikindi namazını kıldı.
    Sonra azıkları İstedi, kavud’-dan başka bir şey getirilmedi, bunun üzerine (onu)
    yediler ve içtiler, daha sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) su
    istedi, ağzını çalkaladıktan sonra kalkıp bize akşam namazını kıldırdı.” Not :
    Zevâid’de : Bunun isnadındaki rical sikalardır, denmiştir.

    493)    “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)’âen: Şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir koyunun küreğini yedi, sonra ağzını
    çalkaladı, ellerini yıkadı ve namaz kıldı.”




    DEVE ETLERİN (I YEMEK) DEN DOLAYI ABDEST ALMAK HAKKINDA
    GELEN (HADÎSLER) BABI

    494)    “… Berâ bin Âzib (Radıyallâkü an
    Şöyle söylemiştir;   Resûlullah   (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’e deve
    etlerinden dolayı abdest alma hükmü soruldu ve bunun üzerine i
    -Deve etlerin (i yemek) den dolayı abdest alınız» buyurdu.”

    495)    “… Câbir bin Semûre (66) (Rüdtyallâhü anhümâ)’dan rivayet edildiğine
    göre şöyle söylemiştir :
    Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bize, deve etlerin (i yemek) ten dolayı
    abdest almamızı ve koyun etlerin (i yemek) ten dolayı abdest almamamızı
    emretti.”

    496)    “… Üseyd bin Hudayr (67)  (Radtyallâhü anh)’den:
    Şöyle söylemiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Koyun sütlerin (i
    içmek) ten dolayı abdest almayınız ve deve sütlerin (i içmek) ten dolayı abdest
    alınız.» buyurdu.”
    Not: Zev&id’de : Bu hadisin senedindeki r&vilerden Haccâc bin Er-Tat’ın
    zayıflığı ve tedllsçiliği dolayısı ile isnadı zayıftır. Mahfuz olan sencd
    Abdürrahman bin Ebl Leylâ’nın Berâ’dan olan (494 nolu hadîste geçen) rivayettir,
    denmiştir.

    497)    “… Abdullah  bin   Amr   (Radtyallâhü anhümâ)’den. şöyle söylemiştir :
    Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken İşittim:
    «Deve etinden dolayı abdest alınız, koyun etlerinden dolayı da abdest almayın.
    Deve sütlerinden dolayı abdest alınız, koyun sütlerinden dolayı da abdest
    almayınız. Koyun ağılında namaz kılınız ve deve yataklarında namaz
    kılmayınız.»*’

    498)    “… İbn-i Abbâs (Radtyattâhü anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre,
    Resûlullah (Sdlailahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Süt (içmek) ten dolayı ağzınızı (su) ile çalkalayınız. Çünkü bunun yağı
    vardır.-”

    499) “… Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem)’in zevcelerinden Üm-mü Seleme
    (Radtyallâhü anhâydan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallal-lahü Aleyhi ve
    Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
    «Süt içtiğiniz zaman ağzınızı (su) ile çalkalayınız. Çünkü yağlıdır.»”

    500)    “… Sehİ bin Sa’d Es-Sâidî (Radtyallâhü anhümâ)’dan:
    Şöyle söylemiştir : Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve.Selletn) buyurdular ki:
    «Süt (içmek) ten dolayı ağzınızı su ile çalkalayınız. Çünkü yağlıdır.-”

    501)    “… Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir Şat (koyun veya keçi) yi sağarak
    sütünden içti. Sonra su isteyip ağzını çalkaladı ve buyurdu ki: «Şüphesiz bu
    yağlıdır.»”




    ÖPMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAK BABI

    502)    “… Urve bin Zübeyr (Radtyallâkü anhümâ)’den rivayet edildiğine göre
    Âişe (Radtyaüâhü anhâ) şöyle dedi:
    •Rcsûluİlah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bazı hanımlarım öptü. Sonra abdest
    almadan çıkıp namaza gitti.» Ben Âişe’ye:
    O Öpülen hanım, senden başkası değildir, dedim. Bunun üzerine Âişe (Radıyallâhü
    anhâ) güldü.”

    503) “… Zeyneb es-Sehmiye (Radtyallâhü anhâ)’den rivayet edildiğine göre Aişe
    (Radtyaîlâhü ankc) şöyle demiştir :
    «Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest alırdı, sonra (bazı eşlerini)
    Öperdi ve abdest almadan namaza dururdu. (Bu durumda) bazen beni öperdi.-”

    504)    “… Ali [Radtyallâhü onAJ’den  rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e mezi’nin hükmü soruldu. Kendileri
    şöyle cevap buyurdular:
    «Mezide abdcst almak gerekir. Menide ise gusül gerekir.»”

    505)    «     Mikdâd bin El-^sved (Radtyallâhü ank’yâen rivayet edildiğine göre
    kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)^ şunu sormuştur:
    Adam, hanımına yaklaşır (yani, cinsi münasebet yapmadan oynaşır) ve bunun
    neticesinde meni çıkmaz (sadece mezî çıkarsa) kişinin ne yapması gerekir?
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap buyurdu:
    «Biriniz mezîyi bulduğu zaman tenasül uzvuna su serpsin. (Hâvi dedi ki, yani
    tenasül uzvunu yıkasın) ve abdest alsın.»”

    506) “… Sehl bin Hüneyf (Radtyallâhü ank)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Ben, mezîden dolayı meşakkat ve güçlüğe uğrayıp, çok boy ab-desti alırdım.
    Nihayet (durumu) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘e sordum. Buyurdular
    ki:
    «Meziden dolayı yalnız abdest almak sana kâfidir.*
    Ben: Yâ Rcsülallah! Elbiseme dokunan mezî nasıl olacak? diye sordum. Buyurdular
    ki •.
    «Senin elbisenden mezinin dokunduğunu gördüğün yere serpmen (yıkaman) için sana
    bir avuç su kâfidir.-”

    507) “… (Abdullah) bin Abbâs (Radtyallâkü ankümâydan rivayet edildiğine göre:
    Kendisi beraberinde Hz. Ömer (Radıyallâhü anh) olduğu halde Übey bin Ka*b (Radıyallâhü
    anh)’e varmıştır. Übey (Radıyallâhü anh), onlarla (görüşmeye) çıkınca:
    Ben mezi buldum. Bunun üzerine tenasül uzvumu yıkayıp, ab-dest aldım, dedi.
    O’nun bu konuşması üzerine Ömer (Radıyallâhü anh) O*na:
    Abdest almak kâfi midir? diye sordu. Übey« Evet  deyince Ömer (Radıyallâhü anh)
    O*na t Sen abdestin kâfi olduğunu ResûluUah    (Sallallahü   Aleyhi ve Sellem)’den
    işittin mi? diye sordu. Übey (Radıyallâhü anh) :
    Evet, dedi.»




    UYUMAK İÇİN ABDEST ALMAK BABI

    508) “… İbn-i Abbâs (Radtyallâhü ank)’den rivayet edildiğine göre §öy-le
    söylemiştir:
    Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gece uykudan kalkıp helaya girdi.
    Kaza-i hacet ettikten sonra çıkıp yüzünü ve bileklerine kadar ellerini yıkadı.
    Sonra uyudu.»




    HER NAMAZ İÇİN ABDEST ALMAK VE BÜTÜN NAMAZLARI BİR
    ABDESTLE KILMAK BABI

    509)    “… Enes bin Mâlik (Radtyallâhü ankj’dea rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), her (farz) namaz için abdest alırdı.
    Biz de bütün (farz) namazları bir abdestle kılardık.”

    510) “… Büreyde (bin El-Hüseyn (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), her (farz) namaz için abdest alırdı.
    Mekke’nin fethedildiği gün olunca farz namazların hepsini bir abdestle kıldı.»

    511) “… El Fadl bin Mübeşşir (RadtyallCkü anh)’âen rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    ‘Ben, Câbir bin Abdillah’ın bir abdestle bir kaç (farz) namazı kıldığım görünce
    O’na ı Bu nedir? diye sordum. Kendisi, şöyle cevap verdiı
    «Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘İ gördüm. Böyle yaptı. Ben de
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yaparım.-”




    ABDEST ÜZERİNE ABDEST ALMAK BABI

    512)    “… Ebû Gutayf El-Huzeli (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir:
    Abdullah bin Ömer bin El Hattâb (Radıyallâhü anhüm), Mescİd-de, yerinde
    oturuyordu. (Öğle) namazı vakti olunca kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Sonra
    yerine dönüp oturdu. Ta ikindi namazı zamanı gelince (abdesti olduğu halde)
    yeniden abdest alıp namaz kıldı. Sonra yerine geçip oturdu. Akşam namazı zamanı
    olunca kalkıp (tekrar) abdest tazeleyip namaz kıldıktan sonra yine yerine
    dönünce ben O’na t
    Allah, seni salihlerden kılsın, her farz namaz zamanı abdest tazelemek farz
    mıdır? Sünnet midir? diye sordum. Kendisi bana:
    Sen bana ve benim şu yaptığıma mı baktm? diye sordu. Ben de : Evet, deyince
    kendisi:
    Hayır. Ben, sabah namazı için abdest alsaydım, abdestim bozul-mad.kça onunla
    (günlük) bütün namazları kılabilirdim. Lâkin Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
    Sellem) ‘i şöyle buyururken işittim:
    Kim abdest üzerine abdest alırsa kendisi için on hasene vardır.» Gerçekten ben
    de bu hasenelere rağbet ettim, dedi.”

     


    ABDEST ALMANIN ANCAK ABDESTSİZLİKTEN DOLAYI GEREKLİLİĞİ
    BABI

    513) “… Abbâd bin Temîm’in amcası (Abdullah bin Zeyd bin Âsim) (68) (Radtyallâkü
    anhümâ)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    Namazda iken abdesti bozuldu diye şüphelenen kişinin durumu Nebi (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) ‘e arzedildi. (= Namazın bozulup bozulmadığı soruldu.) Bunun
    üzerine Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki t
    «Böyle bir kimse koku duymadıkça veya ses işitmedikçe namazdan çıkmasın.»”

    514) “… Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü anhyâen rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e, namaz esnasında abdestin bozulması
    şüphesinin hükmü soruldu. Resûlullah, şöyle buyurdu:
    «Namaz kılan kişi bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça namazdan
    çıkmasın.-”

    515)    “…. Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)yden rivayet edildiğine göre kendisi.
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Abdest, ancak
    ses veya kokudan Ötürü gerekir.»”

    516)    •’… Muhammed  bin Amr  bin  Atâ  (Radtyallâhü onk)’den rivayet
    edildiğine göre kendisi:
    . Ben, Saib bin Yezîd’i elbisesini koklarken gördüm ve O’na t Şu elbise koklaman
    neden icab etti? diye sordum, demiştir. Sâib: Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi
    ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim, dedi:
    «Abdest, ancak koku veya işitmekten ötürü gerekir.»”


    NECASETİN GİRMESİYLE
    NECİSLENMEYEN SU MİKTARINI BEYÂN BABI

    517) “… Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâyden rivayet edildiğine göre
    şöyle demiştir :
    Binek hayvanları ile yırtıcı hayvanların peşpeşe geldikleri göldeki suyun hükmü
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e sorulduğunda şöyle cevap buyurduğuna
    şahit oldum:
    «Su iki kulleye ulaştığı zaman hiç bir şey onu necis etmez.»”

    518)    “… Abdullah bin Ömer (Radtyallâkü anhümâ)’den rivayet edildiğîne göre
    kendisi; Resülullah {Sullollakü Aleyhi vt Sellem) şöyle buyurdu demiştir :
    -Su iki veya üç kulleye ulaştığı zaman hiç bir şey onu necis etmez.»”




    HAVUZLAR BABI

    519) il… Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre:
    Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘e Mekke ile Medine arasında bulunan ve
    yırtıcı hayvanların, köpeklerin ve eşeklerin geldiği havuzların durumu ve
    onlardan taharet (abdest, gusül. necasetin giderilmesi işini) yapmanın hükmü
    soruldu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap buyurdu i
    «O hayvanların karınlarında taşıdıktan su, onlaradır. Kalan su, bizim İçindir.
    Taharette kullanılabilir.»”

    520) “… Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümC)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    Biz, bir göle vardık. Ve gölde bir merkep İaşesine rastlayınca gölden su
    almaktan çekindik. Nihayet Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanımıza
    teşrif edince i
    «Şüphesiz hiç bir şey suyu pislemez.» buyurdu. Bunun üzerine biz su aldık,
    içirdik ve taşıdık.»
    Not: Râvüerden Tarif bin Şihâb’ın zayıf olduğuna alimlerin icma ettiklerini Îbn-İ
    Abdi’l-Berr’in söylediği ve bu nedenle Câbir’in bu hadisine ait isnadın aayıfhğı
    Zevâid’de bildirilmiştir.

    521)    “… Ebû Ümâme El-Bahili (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ buyurdular ki:
    «Şüphesiz hiç bir şey, suyu necis etmez. Ancak suyun kokusuna, tadına ve rengine
    galebe çalan şey, onu necis eder.»”

     


    HENÜZ YEMEK YEMEYEN ÇOCUĞUN BEVLÎ HAKKINDA

    522) “… Lübâbe (6g> binti’l-Hâris (Radtyallâhü ankâydan rivayet edildiğine
    göre şöyle demiştir :
    Lübâbe binti’l-Hâris bin Hazn Ümmü’I-Fadl EI-Hilâliye, Abdülmutta-lib’in oğlu
    Hz. Abbâs <R.A.)’ın hanımıydı. Hz. Hatice’den sonra, müslüman olan ilk hanım
    olduğu söylenmiştir. Peygamber (S.A.V.)’den 30 hadîs’i var. Buhâri ve Müslim
    birer hadisini ittifakla ve birer hadisini münferiden rivayet etmişlerdir.
    Kavileri : Oğullan Abdullah ve Tammam ile mevlası Numayr bin El-Hâris, Enes bin
    Mâlik ve başkalarıdır. Hz. Osman’ın hilâfeti zamanında vefat etmiştir. <R.A.>
    (Hz.) Ali’nin oğlu Hüseyin (Radıyallâhü anhümâ), Peygamber (Sallallahü Aleyhi
    ve Sellem) ‘in kucağında işedi. Ben: Ya Resûlal-lah! Elbiseni bana ver (ki
    yıkayayım) ve başka elbise giy, dedim. Be-lûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
    buyurdular ki t
    «Erkek çocuğun bevünden dolayı yalnız su serpilir. Kız çocuğun bevlinden de
    yıkamak gerekir.»”

    523) “… Âişe (RadtyallChü ankâyâen rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir :
    Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘e henüz yemek yemeyen küçük bir erkek
    çocuk getirildi. Çocuk, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in elbisesine
    işedi, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hemen işenen yere su döktü de
    yıkamadı.-

    524) iı… Ümmü Kays binti M ihsan (Radtyallâkü ankâ)’âan rivayet edildiğine
    göre şöyle söylemiştir :
    «Ben, henüz yemek yemeyen bir oğlumu Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in
    huzuruna çıkardım. Çocuk, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in elbisesine
    işedi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) su isteyerek işenen yere su
    serpti.»”

    525)    “…  (Hz.) Ali (Radtyallâhü an&yâen rivayet edildiğine flöre şöyle
    söylemiştir :
    Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) süt emen çocuğun bev-li hakkında
    buyurdular ki t
    «Erkek çocuğun bevline su serpilir. Kız çocuğun bevli yıkanır.»
    (Müellif diyor ki:) Ebü’l-Hasan bin Seleme dedi ki: Bize Ahmed bin Musa bin
    Ma’kil tahdis etti. (O dedi ki) : Bize, Ebü’l-Yaman El-Mısrî bize tahdis ederek
    dediler ki: Ben, Şafiî’ye Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in:
    «Erkek çocuğun Devlinden dolayı su serpilir, kız çocuğun bevlln-den dolayı
    yıkamak gerekir.» mealindeki hadisi sorarak; her iki sidik birdir. (Bu ayırımın
    hikmeti nedir?) Şafiî:
    —  Çünkü erkek çocuğun bevli su ve çamurdandır. Kız çocuğunun bevli et ve
    kandandır, diye cevap verdikten sonra Bana t Anladın mı? diye sordu. Ebül-Yeman
    dedi ki: Ben t
    —  Hayır anlamadım dedim. Şafiî ı
    —  Şüphesiz Allah Taâlâ Adem (Aleyhissclâm)’i yarattığı zaman Havva Onun kısa
    kaburga kemiğinden yaratıldı. Bu sebeple erkek çocuğun bevli su ve çammdan
    oluştu. Kız çocuâun bevli de et ve kandan oluştu, dedi. Ebü’l-Yemân dedi ki:
    Şâfİî bana t Anladın mı? diye sordu. Ben t
    —  Evet, (anladım) diye cevap verdim. ŞâfİÎ bana -.
    —  Allah, seni öğrendiğinden yararlandırsın.

    526) “… Ebü’s-Semh (70) (Radtyaliâhü anh)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir:
    Ben, Resul i Ekrem  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in hizmetçis idim. Hasan veya
    Hüseyin  (Radıyallâhü anhümâ)  getirildi. Getiri len çocuk, O’nun mübarek
    göğsüne bevletti. Orada bulunanlar, o ye ri yıkamak istediler. Rcsûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    -Oraya su serp. Çünkü, kız çocuğun bevli yıkanır. Erkek çocuğun bevlinden dolayı
    ise su serpilir.»”

    527)    “… Ümmü Kür/ (71) (Rıuhyullâlni unbâyden rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    «(Henüz yemek yemeyen) Erkek çocuğun bevline su serpilir. Ku çocuğun bevli
    yıkanır.»”

     


    BEVLİN İSABET ETTİĞİ YERİN NASIL
    YIKANACAĞI BABI

    528)    <;… Enes (bin Mâlik (Radıyallâhü a«A)’den rivayet edildiğine göre :
    Bir A’rabî mescid’de işedi. Cemâatin bir kısmı (O’na mâni olmak üzere) hızla ona
    doğru sıçradılar. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «Onu işemekten kestirmeyiniz (= bırakın işini bitirsin.)» buyurdu. Sonra bir
    kova su istedi. O yere döktü.”

    529) “… Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)’âen rivayet edildiğine «öre şöyle
    söylemiştir :
    Bir A’rabî mescide girdi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) oturuyordu.
    A’rabî: Allah’ım! Bana Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e mağfiret kıl ve
    ikimize mağfiret eylerken, hiç kimseye mağfiret etme, dedi. Bunun üzerine
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gülümseyerek:
    «Sen gerçekten pek geniş olan bir şeyi daralttın. (= İlâhi mağfireti daraltmak
    istedin)» buyurdu. Sonra adam geri dönüp, mescidin bir kenarına varınca
    ayaklarını açıp işedi. Daha sonra A’rabî, suçluluğunu anlayınca kalkıp: Babam,
    annem sana feda olsun. Bana (merhamet et) dedi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
    Sellem) onu azarlamadı ve sebetmedi. Sonra (A’rabiye hitaben) :
    «Şüphesiz bu mescidde İşenmez. Bu, ancak Allah’ı anmak ve namaz için
    yapılmıştır.» buyurdu. Daha sonra su dolu bir kova getirilmesini emretti.
    A’rabî’nin bevli üzerine döküldü.

    53O) “… Vasile bin el-Eska’ (RadtyaUâhii ank)'<\en rivayet edildiğine göre
    şöyle demiştir :
    Bir A’rabi, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e gelerek: Allah’ım! Bana ve
    Muhammed’e lahmet et ve bize olan rahmetinden hiç kimseyi ortak etme, dedi.
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
    «Sana yazıklar olsun. Veya veyl olsun. Şen, hakikaten çok geniş olan bir şeyi
    daralttın.» buyurdu. Râvi dedi ki, Arabi, ayaklarını açıp işemeye başladı.
    Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in ashabı (Arabi’ye) hey (=etme)
    dediler. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «Onu bırakınız.» buyurdu. Sonra, su dolu bir kova isteyip, o bev-lin üzerine
    döktü.”

    531) “… Abdurrahman bin Avf’m oğlu İbrahim’in Ümmü Veledi (72) (Radtyallâhü
    anküm)’den rivayet edildiğine göre :
    Kendisi, Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) ‘in hanımı Ümmü Seleme
    (Radıyallâhü anhâ) ‘ya şunu sormuştur: ‘Ben eteğini uzatan bir kadınım. Necis
    yerde yürürüm.* Ümmü Seleme (Radıyallâhü anhâ) şöyle cevap vermiştir: Resûlullah
    (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
    «Necis yerden sonra gelen temiz yer o eteği temizler.»”

    532)    “… Ebû   Hüreyre  (Radtyallâhü an&yâen  rivayet  edildiğine  göre
    şöyle söylemiştir:
    Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e Yâ Resûlallah! Biz mescide gitmek
    isteriz de (yürürken) pis yola basarız, diye (bunun hükmü) soruldu. Bunun
    üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
    •Yer yüzünün bir kısmı, diğer bir kısmı temizler.»”

    533) “… Benî Abdi’1-Eşhel (RadıyallChü anh)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Ben, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e: Hakikatan benim (evim) İle
    mescid arasında necis bir yol vardır, diyerek (bunun hükmünü) sordum. Resûlullah
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «O yoldan sonra temiz bir yol vardır (değil mi?)» diye sordu. Ben de * Evet
    (vardır) dedim. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «İşte bu temiz yol o pis yola tekabül eder.»*’

     


    CÜNÜB İLE TOKALAŞMAK BABI

    534)    “… Ebû Hüreyre  (Radtyallâkü anh)’den rivayet edildiğine göre: Kendisi
    cünüp iken Medine (-i Münevvere) yollarından birisinde Resûl-i Ekrem (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) ona iastlamış, Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) gizlice oradan
    sıvışıp gitmiş.    Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onu araştırmış. Ebû
    Hüreyre (guslünü yapıp) gelince Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona ı
    «Nerede idin ey Ebâ Hüreyre?» diye sormuş, kendisi de i Yâ Resûlallah! Ben cünüp
    iken bana rastladınız. Boy abdestimi almadıkça huzurunuzda oturmayı doğru
    görmedim, diye cevap vermiş. Bunun üzerine Resûlullah tSallallahü Aleyhi ve
    Sellem)  şöyle buyurmuştur:
    «Mümin necis olmaz.»”

    535)    “… Huzeyfe (bin Yeman) (Radıyallâhü anhydta rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir:
    Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (dışarı) çıktı. Ben cü-nüp iken bana
    rastladı. Bunun üzerine yolumu hemen değiştirerek guslümü yaptıktan sonra
    gelince O bana:
    «Sana ne oldu?» diye sordu. Ben ı Cünüp İdim, diye cevap verdim. Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) :
    «Şüphesiz müslüman necis olmaz.»”

     


    ELBİSEYE DOKUNAN MENİ BABI

    536) “… Amr bin Meymûn (Radtyallâhü anh)’âen rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Meninin isabet ettiği elbisenin hepsini mi, yoksa meninin dokunduğu yerleri mi
    yıkayacağımızı Süleyman bin Yesâr (73) (Radıyal-lâhü anh)’e sordum. Süleyman (Radıyallâhü
    anh) şöyle cevap verdi: Âişe (Radıyallâhü anhâ) şöyle söyledi:
    «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in elbisesine meni isabet ederdi.
    Elbisesinden meniyi yıkardı. Sonra o elbise ile namaza çıkardı. Ben de elbisede
    yıkama eserini o esnada gördüm.»”

     


    ELBİSEDEN MENİYİ OVALAMAK BABI

    537)    “… Âişe (Radtyallâhü anhâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    «Ben, çok defa kendi elimle Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)’in
    elbisesinden meniyi ovaladım.»

    538    “… Hemmâm bin El-Hâris (74) (Radtyallâhü anh)7Ğen rivayet edil-, diğine
    göre şöyle söylemiştir :
    Hz. Âişe (Radıyallâhü anhâ)’ye birisi misafir olmuş. Hz. Âişe. (Radıyallâhü
    anhâ) kendisine sarı renkli bir çarşafın misafire verilmesini emretmişti.
    Misafir, bu çarşaf içinde uyurken, ihtilâm olmuş ve ihtilâm eseri bulunduğu
    halde çarşafı göndermekten haya ederek çarşafın tamamını suya batırıp yıkadıktan
    sonra göndermiş, bunun üzerine Hz. Âişe ı
    «Çarşafımızı niye bozdu (soldurdu)? kendi parmağıyla onu ovalaması kâfi idi. Ben
    çok defa parmağımla Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVin elbisesinden
    meniyi ovaladım.» buyurmuştur.”

    539) “… Âişe (Radıyallâhü an/ıâ)’den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir
    :
    «Şüphesiz, Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemKİn elbisesinden meniyi
    bulup, onu elbiseden kazıdığımı bilirim.»”

     


    İÇİNDE CİNSİ MÜNASEBET YAPILAN
    ELBİSEYLE NAMAZ KILMAK BABI

    540) “… Muâviye bin Süfyan (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre :
    Kendisi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in hanımı olan kızkardeşi Ümmü
    Habîbe (Radıyallâhü anhâKya: ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) içinde
    cinsî münâsebet yaptığı elbiseyle namaz kılar mıydı? diye sordu. Ümmü Habîbe de:
    «Evet Elbisede necaset olmadığı zaman (o elbiseyle namaz kılardı.)-”

    541)”… Ebü’d-Derdâ’ (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), mübarek başından su damladığı halde
    çıkıp yanımıza geldi ve tek bir elbiseyle bize namaz kıldırdı. Sarılmış olduğu
    elbisenin bir kenarım sağ omuzuna atarak sol kolunun altından ve diğer kenarını
    sol omuzuna atarak, sağ kolunun altından geçirerek göğsü üzerine uçlarını
    bağlamıştı. (Namaz kıldıktan sonra) geri dönünce Ömer bin El-Hattâb: Yâ Re-sûlallah!
    Bir elbisede bize namaz kıldırıyorsun? diyerek (hükmünü öğrenmek istedi.)
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    «Evet. Tek elbisede namaz kılarım ve o elbisede.» Yâni cinsî münâsebette
    bulunmuştum.» buyurdu.”

    542) “… Câbir bin Semûre (RadtyaUCHü ank)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Hanımı ile, içinde cinsî temas yaptığı elbiseyle kişinin namaz kılmasının
    hükmünü bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’c sordu. Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) de:
    «Evet, her zaman (kılabilir.) Ancak elbisede bir şey gördüğü zaman onu
    yıkayıncaya kadar kılamaz.»’*   ‘

     


    MESTLEB ÜZERİNE MESHETMEK
    HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI

    543) “… Hemmâm bin el-Hâris (Radtyallâhü anhümâyden rivayet edildiğine göre
    şöyle demiştir :
    Cerir bin Abdillah (El-Becelî (Radıyallâhü anh), küçük abdesti-ni bozduktan
    sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesnetti. Bunun üzerine kendisine: Sen
    böyle mi yaparsın? diye soruldu. Kendisi: Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
    Sellem) in bunu yaptığını gördüğüm halde beni bunu yapmaktan alıkoyan nedir?
    dedi.
    Râvi ibrahim En-Nehâi (dedi ki) : Onlar (= Abdullah İbn-i Mes’-ud’un
    arkadaşları) Cerir’in hadîsinden çok hoşlanırlardı. Çünkü Ce-rir’in İslâm’a
    girişi Mâide sûresinin (abdeste âit 6. âyetinin) inişinden önce idi.”

    544) “… Huzeyfe (bin Ee-Yeman (Radtyaltâhü ank)>den rivayet edildiğine göre
    şöyle söylemiştir:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem). abdest aldı ve mesüe-rinin üzerine
    mesnetti.”

    545)    “… Muğtre bin Şu’be (Radtyallâkü anh)’âen rivayet edildiğine göre:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdestini bozmaya çıktı. Muğîre de
    içinde su bulunan bir matara ile Onu izledi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve
    Sellem) ihtiyacını giderdikten sonra (gelip) abdest aldı ve mestler üzerine
    mesnetti.”

    546)    “… îbni Örfıer (Radtyallâhü anh)’âen rivayet edildiğine göre:
    Kendisi Sa’d bin Mâlik (Radıyallâhü anh)’in mestleri üzerine meshettiğini görmüş
    ve: Hakikaten siz bunu (nasıl) yapıyorsunuz? (diyerek bu hareketi yadırgamış)
    sonra ikisi beraber Hz. Ömer (Ra-dıyallâhü anh)’in yanında toplanmışlar ve Sa’d
    (Radıyallâhü anh) Ömer (Radıyallâhü anh) “e mestler üzerine meshetme hakkında
    kardeşimin oğluna (İbn-i Ömer’e) fetva ver, demiş, bunun üzerine Ömer (Radıyallâhü
    anh) :
    «Biz Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber bulunurken mestlerimiz
    üzerine meshcderdik. Böyle yapmakta bir beis görmeyiz.» demiş ve bunun üzerine
    İbn-i Ömer (Radıyallâhü anh) : Kişi, büyük abdesti bozmaktan gelse bile (meshedebilir
    mi?) diye sormuş, Ömer (Radıyallâhü anh) de: Evet, diye cevap vermiştir.»”

    547)    “… Sehl es-Sâidî. (Radtyallâhü ank)’âen rivayet edildiğine göre
    demiştir ki:
    Resülullah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  mestler üzerine meshetti ve mestler
    üzerine meshetmeyi bize emretti.”

    548) “… Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre demiştir
    ki :
    Ben. bir yolculukta Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVin beraberinde idim.
    O: «Su varım?» diyerek (su istedi, bunun üzerine su hazırlanınca) abdest aldı ve
    mestleri üzerine mesh etti. Sonra orduya yetişerek onlara namaz kıldırdı.”

    549)    «… Büreyde (bin el-Husayb) (Radtyallâhü ank)’âen rivayet edildiğine
    göre şöyle demiştir:
    Necâşi, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SelIenD’e bir çift siyah ve sâde mesti
    hediye olarak gönderdi. O da bunları giydi. Sonra abdest aldı ve bunların
    üzerine mesnetti.”

     


    MESTİN ÜSTÜNE VE ALTINA
    MESHETMEYE ÂİT BÂB

    550)    “… Muğîre bin Şu’be (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre:
    geri çevirir ve göçmenlere iyilik ederim, dedi. Sonra Necâşî Sahâbtleri huzuruna
    çağırdı. Sahâbîler Necâşî’nin huzuruna girince selâm verdiler. Elçiler selâmı
    fırsat bilerek : ‘Sayın melik! İşte doğruluğumuz hemen belirdi. Çünkü bunlar
    zatınıza karsı, mutad olan saygı usulü ile girmediler* dediler. Melik bunun
    sebebini sorunca Sahâbiler : ‘Sayın Melik biz sana cennet ehlinin ve meleklerin
    ta’zim usulüyle saygı gSsterdik’ dediler. Sahâbİlerin sözcüsü Ca’fer bin Ebi
    Talib (R.A.) idi. Necâşl onlara : ‘Nedir sizin bu dininiz. Hem kavminizin dinini
    terkettiniz hem de benim dinimi ne de başka milletlerin dinlerinden birisini
    seçmediniz?» diye sordu. Sözcü Ca’fer şöyle cevap verdi:
    ‘Ey Melik! Biz cahiliyet ehli idik. Putlara tapar, murdar hayvan etini yiyer.
    fuhuş yapar, yakınlarımıza şefkat etmez, komşularımıza kötülük ederdik.
    Kuvvetlimiz zayıfımızı sömürüyordu. Nihayet Allah bize nesebini, doğruluğunu,
    güvenilir, iffetini yakinen bildiğimiz bizden bir Peygamber’! bize gönderdi.
    Gelen Peygamber bizi tevhid’e, Allah’a şerik koşmamağa, tapmakta olduğumuz
    putlardan sıyrılmağa davet etti. Doğru konuşmayı, emanetleri sahiplerine
    vermeyi, yakınlarına şefkat etmeyi, komşulara iyilik etmeyi, ırz, namus ve
    kanlara saygılı olmayı emretti. Fuhuşlardan, yalan söylemekten, yetimin malını
    yemekten men etti. Namaz kılmayı, oruç tutmayı emretti, (diyerek İslâm’ın
    emirlerini saydı.) Biz de O’na iman edip tasdik ettik.
    Haram kıldığını haram ve helâl kıldığını helâl saydık. Kavmimiz bize saldırdı,
    dinimizden döndürmek ve tekrar putlara taptırmak için eziyetler ve ta’zibler
    yaptılar. Bizi kahredip zulmedince ve dini görevlerimizi yerine getirmemize mâni
    ResûluÜah (Salla llahü Aleyhi ve Sellem) mestin üstüne ve altına meshetmiştir.”
    Not: Senedde râvilerden El-Velîd’in tedlisçi olduğu, Sevr’in Reca* bin Hey-vet’ten
    hadîs işitmediği ve El-Muğîre’nin kâtibinin (verrâd) meçhul olduğu halde hadîsi
    mürsel rivayet ettiği söylenmişse de, şöyle cevap verilmiştir :    El-Velid :
    »- = «Bize Sevr tahdis etti.» demiştir. Bunda tedlis yoktur. Sevr’in Reca’dan
    hadis işittiğini BeyhakI tesbit ederek; Sevr’in de :
    — «Bize Reca’ tahdis etti, dediğini belirtmiştir. El-Muğtre’nin kâtibi de,
    El-Muği-re’yi zikretmiştir. Bunun iğin hadiste mürsellik yoktur. İbn-i Mâceh’in
    açıkladığı gibi Muğîre’nİn kâtibinin adı Verrâd’dır. Künyesi ise Ebû Said’dir.
    Şa*bl vs başkası ondan rivayet etmişlerdir. (Artık kâtibin meçhul olmadığı
    anlaşılır.)

    551)    “… Câbir (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre: Resûlullah
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellenı), abdest alan ve bu arada (ayaklarındaki) mestleri
    yıkayan bir adamın yanmdan geç a. Re-sûl-i Ekrem (Salİallahü Aleyhi ve Sellem),
    mübarek eliyle sanki onu mestlerini yıkamaktan men. edercesine işaret ederek:
    «Sen, ancak meshetmckle emi olunmuşsun.» buyurdu ve Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) mübarek eliyle ayak parmakları uçlarından bacak mafsalına
    doğru çekerek ve parmaklarıyla çizgiler çizerek «Şöyle» buyurdu.”

     


    MUKÎM VE MİSAFİR İÇİN
    MESHEDEBİLME SÜRESİ HAKKINDA GELEN (HADÎSLER)  BABI

    552)    «… Şüreyh bin Hâni'(75)   (RadtyaUâhü anh)’den rivayet edildiğine göre
    şöyle demiştir:
    Ben mestler üzerine meshetmek durumunu Hz. Âişe’ye sordum. Bana: Ali’ye varıp
    onu sor. Çünkü O, bunu benden daha iyi bilir.
    (Çünkü O, Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile yolculuk ederdi.)
    dedi. Bunun üzerine ben, Ali (Radıyallâhü anh)’ye gelerek, meshetme durumunu
    sordum. Ali (Radıyallâhü anh) buyurdular ki s
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), mukim için bir gün bir gece, misafir
    için de üç gün üç gece olmak üzere meshetmeyi bize emretti.”

    553) “… Huzeyme bin Sabit (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    demiştir :
    -Rcsûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selfem), mestler üzerine mes-hetmek
    (hususunda) misafir için üç gündük bir süre) tayin etti. Eğer soru sahibi
    sorusuna devam etseydi (sürenin arttırılmasını isteseydi) Resulullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem), süreyi beş kılacaktı.»”

    554) “… Huzeyme bin Sabit (Radtyallâhü anhyâen rivayet edildiğine göre şöyle
    demiştir:
    «Mestler üzerine meshetmek hususunda misafir İçin süre üçgün-dür.» Sanımca:
    «…ve Üç gece…» buyurdu.”

    555)    “… Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre şöy le
    söylemiştir:
    Sahâbiler:
    Yâ Resûlallah! Mestler üzerine meshetme süresi nedir? diye sor dular. O da:
    •Misafir için geceleriyle beraber üçgündür. Mukim için de
    gün bir gecedir.»”

    556) “… Ebû Bekre (Radtyallâhü onh)’ten rivayet edildiğine göre §öyle
    söylemiştir:
    Misafir abdest alıp, mestlerini giydikten sonra abdest *»*”*» zaman geceleriyle
    beraber üç gün üç gece ve mukimin bir gün imgece meshetmesini Resûl-i Ekrem
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ruhsat olarak caiz kılmıştır.

     


    ZAMANLA SINIRLANDIRMA OLMAKSIZIN
    MESHETME HAKKINDA GELEN  (HADÎSLER)  BABI

    557) “… Evinde Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in her iki kıble (Ka’be
    ve Mescid-i Aksa’)ya doğru namaz kılmış olduğu Übeyy bin îmâre (Radtyallâhü anh)
    ‘den rivayet edildiğine göre :
    Kendisi, Resûlullah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e:
    Mestler üzerine meshedeyim (mi?)  diye sormuş. Resul i Ekrem
    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
    —  «Evet, buyurmuştur. Übeyy (Radıyallâhü anh) :
    —  Bir gün (mü?) diye sormuş, Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :*
    —  «Ve iki gün de (meshedebilirsin)» buyurmuştur. Übeyy  (Radıyallâhü anh) :
    —  Ve üç gün de (mi?) diye sormuş ve nihayet yedi güne kadar (olan hükmü
    sorarak)    ulaştırmış. Resûl-i Ekrem    (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de i
    —  «Ve sana zuhur eden sürece (meshedebilirsin) buyurmuştur.»

    558) “… Ukbe bin Âmir el-Cühenî (Radtyallâhü anh)’ûen rivayet edildiğine göre:
    Kendisi, Mısır’dan Ömer bin El-Hattab (Radıyallâhü anh)’in yanına gelmiştir. Hz.
    Ömer (Radıyallâhü anh) Ona: Kaç günden beri sen mestlerini çıkarmamışsın, diye
    sormuş? Kendisi: Cuma’d an cuma’-ya kadar, diye cevaplamış, Hz. Ömer de: Sünnete
    isabet etmişsin, demiştir.

     


    ÇORAPLAR VE PABUÇLAR ÜZERİNE
    MESHETMEK HAKKINDA GELEN  (HADÎSLER) BABI

    559) “… El-Muğîre bin Şu’be (Radıyallâhü anA>’den rivayet edildiğine göre :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdcst alırken çorapları ve pabuçları
    üzerine meshetmiştir.”
    Not: Ebû Dâvûd : Abdurrahman bin Mehdi, bu hadisi anlatmazdı. Çünkü El-Muğîre’den
    ma’ruf olan rivayet Peygamber (S.A.V.)in mestler üzerine meshet-mesidir,
    demiştir. El-Hâfız da: Abdurrahman bin Mehdi ve başka hadis imamları El-Muğîre”nm
    bu hadîsini zayıf saymışlardır, demiştir.

    560) “… Ebû Musa El-Eş’ârî (Radtyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre:
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdcst aldı da çoraplarına ve
    pabuçlarına meshetti. El Muallâ, kendi rivayetinde dedi ki t Ben Ebû Musa’nın
    «… ve pabuçlarına…» dediğini bilirim, başka türlü dediğini bilmem.”

     


    SARIK ÜZERİNE MESH ETMEK
    HAKKINDA GELEN (HADÎSLER) BABI

    561)    “… Bilâl (Radıyallâhü anhydçn rivayet edildiğine göre :
    Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mestleri ve sarığı üzerine meshetmiştir.”

    562) “… Amr (76) (bin Ümeyye ed-Damrî (Radıyallâhü a«A^’den rivayet edildiğine
    göre şöyle söylemiştir :
    Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in mestlerine ve sarığına
    meshettiğini gördüm.”

    563) “… Zeyd bin Suhân mevtası Ebû Müslim (Radıyallâhü ankümâyden rivayet
    edildiğine göre şöyle söylemiştir:
    Ben, Selman (Radıyallâhü anh) in beraberinde idim. Selman (Radıyallâhü anh)
    abdest için mestlerini çıkaran bir adamı gördü ve ona:
    Mestlerine, sarığına ve başının ön kısmına mesnet. Çünkü ben, Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem)’in mestlere ve sarığa meshettiğini gördüm, dedi.*’

    564) “… Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh)’den rivayet edildiğine göre şöyle
    söylemiştir :
    Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’İn abdest aldığım gördüm.
    (Mübarek) Başında Kitriyye (77) bir sarık vardı. (Mübarek) Elini sarığın altına
    sokarak başının ön kısmını mesnetti ve sarığı kaldırmadı.”


    UYKUDAN UYANAN ADAM,
    ELİNİ YIKAMADAN ÖNCE KABA SOKABİLİR Mİ? BABI



    393)    “… Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ûi»A/den; Şöyle derdi: Resülullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) buyurdu ■Sizden birisi gece uykusundan uyandığı zaman eline
    iki veya üç defa su dökmeden kaba sokmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini
    bilmez.»’*

    394) “… Sâlim’in babası (Abdullah bin Ömer) (Radtyallâhü anhümâ)*-den şöyle
    rivayet edilmiştir. Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Setletn) buyurdu ki:;
    «Sizden birisi uykusundan uyandığı zaman elini yıkayıncaya kadar kaba
    sokmasın.»”

    395) “… Câbir (Radtyallâhü anh)’âen rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü
    Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    «Biriniz uykudan kalktıktan sonra abdest almak istediği zaman elini yıkamadan
    abdest su kabına sokmasın. Çünkü şüphesiz, elinin nerede gecelediğini ve elini
    neyin üzerine koyduğunu bilmez.»”

    396) “… El-Hâris (Radtyallâhü anh)’âen şöyle dediği rivayet olunmuştur :
    Ali (Radıyallâhü anh) su istedi, (su getirilince) ellerini, kaba sokmadan önce
    yıkadı. Sonra dedi ki:
    «Ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İn böyle yaptığını gördüm.»”

  • Alış-Veriş – Mutevatir



    mutevatir
     

    ALIŞVERİŞLER[1]
    BÖLÜMÜ


    ﴿



    كِتَابُ الْبُيُوعِ ﴾


    169
    ﴿ مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا ﴾



    Kim bizi aldatırsa, bizden değildir”
    [2]


    Bir rivayette ise;

     ﴿
    مَنْ غَشَّ




    “Kim aldatırsa”
    [3]


    ifadesi vardır.


    Bu hadisin geliş yollarının çoğunda, bu, bir yiyecek ile ilgilidir.  Hz.
    Peygamber (s.a.v), çarşıda (bir çeşit yiyecek satan birisini) görüp (hile
    yaptığını fark edince,) elini kabın içine sok(up kontrol ettikten sonra bu sözü
    söyle)miştir.


    Suyûtî (ö.


    911
    /1505)


    “el-Ezhâr”

    adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Edeb’ (=Edeb Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan
    getirmiştir:


    1.     
    Ebu Hureyre                                     


    2.     
    Abdullah ibn Ömer                             


    3.     
    Ebu Burde b. Niyâr                            


    4.     
    Enes                                                 


    5.     
    Berâ’ b. Âzib                                    


    6.    
    Huzeyfe


    7.    
    Abdullah ibn Abbâs


    8.    
    Abdullah ibn Mes’ud


    9.    
    Kays ibn Ebi Garze   


    10.    
    Ebu Musa el-Eş’arî


    11.    
    Hz. Aişe


    12.    
    Hâris b. Süveyd


    Toplam,


    12

    kişi.


    (Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:


    13.    
    Abdullah ibn Ebi Rebîa el-Mahzûmî    


    14.    
    Büreyde                                           


    15.    
    Ebu’l-Hamrâ’


    16.    
    Ebu Saîd el-Hudrî


    17.    
    Hz. Ali


    İbn Hacer el-Mekkî (ö.


    973
    /1051)


    “Zevâcir”
    de
    konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu hadis,


    10

    küsur sahabiden gelmiştir.”


    * * *


    170
    ﴿ مَنْ بَاعَ عَقَارًا وَلَمْ يَجْعَلْ ثَمَنَهُ فِي مِثْلِهِ
    لَمْ يُبَارَكْ لَهُ فِيهِ ﴾



    Kim bir akarı satıp da elde ettiği parayı da aynı cins (bir mülk)e yatırmazsa,
    bu kimse, aldığı bedelin hakkında mübarek kılınmamasına müstehak olur”
    [4]


    Suyûtî (ö.


    911
    /1505)


    “el-Ezhâr”

    adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Edeb’ (=Edeb Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan
    getirmiştir:


    1.     
    Huzeyfe ibnü’l-Yemân[5]


    2.     
    Saîd b. Hureys[6]


    3.     
    Saîd b. Zeyd[7]


    4.     
    İmrân b. Husayn


    5.     
    Amr b. Hureys
    [8]


    6.     
    Ma’kil b. Yesâr
    [9]


    7.     
    Ebu Zerr
    [10]


    Toplam,


    7

    kişi.


    * * *


    171
    ﴿ تَحْرِيم رِبَوِ التَّفَاضُلِ فيِ الذَّهَبِ بِالذَّهَبِ
    الْفِضَّةِ بِالْفِضَّةِ ﴾



    “Altının altınla ve gümüşün gümüşle (değiştirlmesinde) fazlalık ribasının haram
    kılınması”
    [11]
    ile ilgili hadisler


    Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:


    1.    
    Ebu Saîd el-Hudrî[12]                           


    2.    
    Hz. Osman[13]                        
     


    3.    
    Abdullah ibn Ömer[14]  
     


    4.    
    Ubâde ibnu’s-Sâmit[15]                                    


    5.    
    Râfi’ b. Hadîc[16]


    6.    
    Hz. Ömer[17]


    7.    
    Fudâle b. Ubeyd[18]


    8.    
    Ebu Bekre[19]


    9.    
    Ebu Hureyre[20]


    10.    
     Ebu Useyd es-Sâadî[21]


    11.    
     Hz. Ali[22]
    ve daha bir çokları

    Ubâde ibnu’s-Sâmit,
    Ebu Hureyre, Ebu Saîd el-Hudrî, Bilâl[23]
    ve daha bir çoklarının hadisinde;


    ﴿ البُرّ بِالْبُرّ ﴾ِ

    “Buğday
    ile buğday”
    ,
    ﴿
    الشَّعِير بِالشَّعِيرِ ﴾

    “Arpa ile
    arpa”
    ,
    ﴿
    التَّمْر بِالتَّمْر ﴾ِ

    “Hurma ile
    hurma”
    ,
    ﴿
    المِلْح بِالْمِلْحِ ﴾

    “Tuz ile
    tuz”

    ifadeleri geçmektedir.


    Tahâvî (ö.


    321
    /933)


    “Şerhu Meâni’l-Âsâr”
    da
    bu konu ile ilgili Kur’an-da[24]
    belirtilen ribanın aslının,


    “Nesîe Ribası”


    hakkında olduğunu anlattıktan sonra aynen şöyle der:


    “Ayrıca Kur’an’dan sonra


    Sünnet

    de; ribanın ve altının altınla, gümüşün gümüşle ve diğer ölçülebilenler ile
    tartılabilenler hususundaki


    fazlalığın

    haram olduğunu belirtmiştir. Bu husus,  bu kitabımızın daha öncesinde geçen
    “Buğdayın arpayla satışı bâb”ında Ubâde ibnu’s-Sâmit’in[25]
    rivayetinde geçmektedir. Dolayısıyla da bu riba türü,


    sünnetle haram kılınan bir ribadır
    .
    Bununla ilgili Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler,


    tevatür
    dür.
    Bu rivayetler sayesinde


    hüccet

    ortaya çıkmaktadır.”[26]


    Daha sonra Tahâvî, bu konuda gelen bazı rivayetleri de nakletmiştir.

    Daha sonra da der
    ki: “Bu

    mütevatir

    rivayetlerle sabit olduğuna göre; Resulullah (s.a.v) gümüşün gümüşle ve altının
    altınla fazlalık olarak ve aynı şekilde naklettiğimiz bu rivayetlerde geçen
    diğer ölçülebilen şeylerde de fazlalık olarak yapılan satışı yasaklamıştır. Bu
    nedenle de bizce bu rivayetlerle amel etmek,


    ﴿ لاَ رِباً إلاَّ



    فِي النَّسِيئَةِ ﴾


     “Riba,
    (fazlalıkta değilde) ancak Nesîe (=veresiye)de geçerlidir”
    [27]
    şeklindeki Üsâme hadisiyle amel etmekten daha iyidir. Üsâme hadisini, bu konuda
    naklettiklerimiz doğrultusunda yorumlamak uygun olur.”[28]


    * * *


     


    172
    ﴿ النَّهْي عَنْ بَيْعِ الْغَرَرِ ﴾



    “Aldatma satışının yasak olması”
    [29]


    Suyûtî (ö.


    911
    /1505)


    “el-Ezhâr”

    adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Ahkâm’ (=Hükümler Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan
    getirmiştir:


    1.     
    Abdullah ibn Mes’ud                          


    2.     
    Sehl b. Sa’d                                       


    3.     
    Abdullah ibn Abbâs                            


    4.     
    Abdullah ibn Amr


    5.     
    Attâb b. Esîd


    6.     
    Abdullah ibn Ömer


    7.     
    Enes


    Toplam,


    7

    kişi.


    (Derim ki:) Tirmizî (ö.


    279
    /892),
    bu hadisi şu yoldan rivayet etmiştir:


    8.     
    Ebu Hureyre[30]



    ﴿ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ بَيْعِ الْغَرَرِ
    وَبَيْعِ الْحَصَاةِ ﴾



    “Resulullah (s.a.v), ‘aldatma satışını’ ve taş atımı satışını yasaklamıştır”


    Daha sonra da der ki: “Bu konuda Abdullah ibn Ömer ve Abdullah ibn Abbâs’tan da
    hadis rivayet edilmiştir.


    9

    Ebu Saîd el-Hudrî[31]
    ile Enes[32]


    Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahihtir.”[33]

    (Suyûtî)
    “Câmiu’s-Sağîr”
    de[34]


    ﴿ نَهَى عَنْ بَيْعِ الْحَصَاةِ وَبَيْعِ الْغَرَر ﴾ِ


    “Resu-lullah (s.a.v), taş atımı satışını

    ve
    ‘aldatma
    satışını


    yasaklamıştır”

    hadisini; İmam
    Ahmed, Müslim ve dört sünen sahibi yoluyla Ebu Hureyre’den getirmiştir.

    Yine (Suyûtî)

    “Câmiu’s-Sağîr”
    de[35]


    ﴿ نَهَى عَنْ بَيْعِ الْمُضْطَرِّ وَبَيْعِ الْغَرَرِ وَبَيْعِ الثَّمَرَةِ قَبْلَ
    أَنْ تُدْركَ ﴾


     “Resulullah
    (s.a.v) zorlama, ‘aldatma’ ve olgunlaşmamış meyve satışını yasaklamıştır”

    hadisini ise
    İmam Ahmed ve Ebu Dâvud yoluyla şu yoldan getirmiştir:


    10
    .
    Hz. Ali[36]


    * * *


    173
    ﴿ اَلنَّهْى عَنِ الْمُزَابَنَةِ. وَالْمُزَابَنَةُ: بَيْعُ
    الثَّمَرِ عَلَى رُؤُوسِ الشَّجَرِ, بِالتَّمْرِ كَيْلًا, وَالزَّرْع, كَذالِكَ
    باِلْحَنْطَةِ كَيْلاً ﴾



    “Müzâbene’nin yasak olması. Müzâbene; yaş hurmayı daha (hurma) ağacın
    başındayken ölçeğe vurarak kuru hurma  karşılığı ve ekini de aynı şekilde
    ölçekli olarak buğday karşılığında satmaktır”
    [37]


    Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:


    1.    
    Ebu Hureyre


    2.    
    Abdullah ibn Ömer


    3.    
    Abdullah ibn Abbâs


    4.    
    Câbir


    5.    
    Zeyd b. Sâbit


    6.    
    Saîd b. Zeyd


    7.    
    Râfi’ b. Hadîc


    8.    
    Sehl b. Hasme


    9.    
    Ebu Saîd el-Hudrî


    10.    
    Sa’d b. Ebi Vakkâs


    11.    
    Enes b. Mâlik ve daha bir çokları


    Tahâvî (ö.


    321
    /933)


    “Şerhu Meâni’l-Âsâr”
    da
    bu hadislerin


    mütevatir


    olduğunu belirtmiştir.[38]


    * * *


    174
    ﴿ اَلتَّرْخِيص فِي بَيْعِ الْعَرَايَا بِخَرْصِهَا ﴾



    “Tahmin yoluyla ariyelerin satılmasına izin verilmesi”
    [39]
    ile ilgili hadisler


    Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:


    1.     
    Zeyd b. Sâbit[40]


    2.     
    Abdullah ibn Ömer[41]


    3.     
    Câbir b. Abdullah[42]


    4.     
    Sehl b. Ebi Hasme[43]


    5.     
     Ebu Hureyre[44]
    ve daha bir çokları


    Tahâvî (ö.


    321
    /933)


    “Şerhu Meâni’l-Âsâr”
    da
    bu sahabilerden gelen hadisleri senedleriyle birlikte naklettikten sonra aynen
    şöyle der:


    “Bu rivayetler, Resulullah (s.a.v)’den gelmiştir. (Tahmin yoluyla) ariyelerin
    satılmasına izin verilmesi hususunda gelen rivayetler,


    tevatür
    dür.
    İlim adamları, bu rivayetleri tamamen kabul etmişler, bu rivayetlerin geliş
    (yolların)ın sıhhatli oluşu hususunda görüş ayrılığına düşmemişler ve bu
    rivayetleri tevil etme hususunda birbirleriyle çekişmemişlerdir.”[45]

    * * *


    175
    ﴿ قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ, إِنَّ اللّهَ لَمَّا حَرَّمَ
    عَلَيْهِمْ الشُّحُومَ جَمَلُوهاَ ثُمَّ بَاعُوهاَ فَأَكَلُوا إِثْماَنَهاَ ﴾



    “Allah, Yahudilere lanet etsin. Allah (ölmüş hayvanın) iç yağını onlara haram
    ettiğinde onlar bu yağı eritip sonra da sattılar, parasını da yediler”
    [46]


    Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:


    1.    
    Câbir


    2.    
    Hz. Ömer


    3.    
    Ebu Hureyre


    4.    
    Abdullah ibn Ömer


    5.    
    Abdullah ibn Amr


    6.    
    Üsâme b. Zeyd


    7.    
    Enes


    8.    
    Temîm ed-Dârî


    9.    
    Hâlid ibnü’l-Âs


    10.    
     Abdullah ibn Abbâs


    Doğruyu en iyi bilen Cenab-ı Allah’tır.



     




    [1]

         “Bey” kelimesi, sözlükte; mutlak surette değişmek
    anlamına gelir. Terim olarak ise; iki tarafın rızası ile malı malla
    değiştirmektir. Kitap, sünnet, icma-ı ümet ve kıyas yollarıyla meşru olmuş
    bir akiddir.



    [2]

        
    İnsan, toplum içerisinde yaşadığı için hem kendisini ve hem de ailesinin
    geçimini sürdürmek ve  yaşamını devam ettirmek zorundadır. Temel insan
    haklarının, adaletin ve huzurun olmadığı yerde kavga, huzursuzluk,
    hırsızlık, aldatma, dolandırma gibi kötü durumlar ortaya çıkar.

            İslam
    dini, bir toplum dini olduğu için insanlar arası ilişkinin devamı ve bekası
    için ticaret sahasında bir takım hukuki kurallar koymuştur. Bir malın,
    bilirkişilerin takdirleri dışında bir fiyatla satılması halinde aldanan kişi
    dilerse, alışverişi feshettirebilir. Aldanmadaki feshettirme hakkı, ticaret
    eşyasında yüzde

    5,
    hayvanlarda yüzde

    10,
    akarda yüzde

    20‘dir.

            Konu ile
    ilgili hadisler için b.k.z: İbn Mâce, Ticarât

    36;
    Dârimî, Büyu’

    10;
    Müsned:

    2/50,

    3/466,

    4/45;
    Taberânî, el-Kebir, el-Evsat, es-Sağir; Bezzâr; Hâkim, Müstedrek,

    2/9



    [3]

         Müslim, İman

    164;
    Ebu Dâvud, Büyu’

    50;
    Tirmizî, Büyu’

    72;
    İbn Mâce, Ticarât

    36;
    Müsned:

    2/242,

    411,

    466



    [4]
     
        “Akar” kelimesi, sözlükte; arazi, ağaç,
    ev eşyası, eşyanın en iyisi gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise; daha dar
    anlamda, yalnız gayri menkul (=taşınmaz) malları kapsar. Halk arasında,
    genel olarak,  kiraya verilmek suretiyle gelir sağlayan mülke akar denir.

            İslam
    hukukunda ise, taşınmaz mal ve arazi anlamında kullanlmaktadır.



    [5]

         İbn
    Mâce, Ahkam

    85



    [6]

         İbn
    Mâce, Ahkam

    85;
    Dârimî, Büyu’

    81;
    Müsned:

    3/467,

    4/307



    [7]

         Müsned:

    1/190



    [8]

         Dârimî, Büyu’

    81;
    Taberânî, el-Kebir (
    5526)



    [9]

         Taberânî, el-Evsat



    [10]

        Taberânî, el-Evsat



    [11]

        “Riba” kelimesi, sözlükte; artmak, çoğalmak,
    fazlalaşmak gibi anlamlara gelir. Terim olaak ise; akidlerde “şart koşulmuş”
    bulunan “karşılıksız fazlalık” veya ribevi malların aynı sınıfına dahil aynı
    yahut ayrı malların birbirleri mukabilinde “veresiye” olarak satılmasıdır.
    Sözlük anlamı itibariyle Riba ile Faiz kelimeleri arasında fark varsada,
    muamelelerde eş anlamlı iki kelimedir. Yapılan muamelenin tamamı ribayı,
    fazlalık ise faizi oluşturur. Dolayısıyla da faiz muamelesi ile riba
    muamelesi arasında bir fark yoktur. Türkçe’de daha çok “faiz” kelimesi
    kulanılır.

            Ribanın
    çeşitleri:


    1
    .
    Nesîe (=Veresiye) Ribası:

    Veresiye muamelelerden ve borçlardan doğan riba çeşididir. Ribanın iletinden
    en az birisini kendisinde ortakça bulunduran  iki malı “veresiye” olarak 
    değiştirmek yada borç verirken fazla almak suretiyle meydana gelen faizdir.

            Bu riba
    türü, Kur’an’la sabittir. Bakara:

    2/275,

    276,

    278,

    279,

    280,
    Âl-i İmrân:

    3/130‘da
    geçmektedir. Örnek,

    1
    gr. altını “veresiye” olarak

    1
    gr. altınla değiştiröek gibi. Nesî e ribası, aynı cins iki malın yada aynı
    sınıfa dahil ik ayrı cins malın birbilerriyle “veresiye” olarak
    değiştirilmesinde ortaya çıkar.


    2
    .
    Fazlalık Ribası:

    Peşin alışverişteki “fazlalıktan” ibaret olan riba çeşididir. Ribevi
    mallardan aynı cins iki malı peşin olarak biri diğerinden fazla olması
    şartıyla değiştimek, fazlalık ribasıdır.

            Örnek,

    1
    gr. altını “peşin” olarak

    1,5
    gr. yada

    2
    gr. altınla değiştirmek gibi. Fazlalık ribası, daima aynı cins malların
    birbirleriyle değiştirilmesinde olur.

           
    Ribanın
    İlleti
    :
    Hanefiler, hadislerdeki cinsin aynı cinsle değiştirilmesine ve tartı ile
    ölçeğe bakarak ribanın illetinin, “cins” ve “ölçü birliği”  olduğunu
    söylemişlerdir. Buna göre bütün tartılabilen ve ölçülebilen mallar, ribevi
    mallar içeisine girmektedir.

            Fazlalık
    Ribası için, cins ve ölçü birliği (=tartı ve ölçü) illetlerinin her iki
    madde de berabece bulunması gerekir. Ama Nesîe Ribasında ise, yalnız cins
    veya yalnız ölçü birliği yeterlidir. Aynı zamanda mezruat ve ma’dudat olan
    şeylerdede Nesîe ribası meydana gelir. Bu, ribanın, hadislerde geçen

    6
    maddeyle sınırlandırılamayacağını gösterir.



    [12]

        Buhârî, Büyu

    20;
    Müslim, Müsakat

    98
    (
    1594);
    Nesâî, Büyu

    41,

    50;
    Tirmizî, Büyu

    23;
    Tahâvî, a.g.e,

    4/66,

    67



    [13]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/66;
    Taberânî, el-Kebir



    [14]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/69,

    70;
    Taberânî, el-Kebir; Ebu Ya’lâ



    [15]

        Müslim, Müsakat

    81
    (
    1587);
    Ebu Dâvud, Büyu

    12
    (
    3349);
    Nesâî, Büyu

    43,

    44;
    Tirmizî, Büyu

    23



    [16]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/6667;
    Bezzâr; Ebu Ya’lâ



    [17]

        Buhârî, Büyu

    54,

    74;
    Müslim, Müsakat

    79
    (
    1586);
    Ebu Dâvud, Büyu

    12;
    Nesâî, Büyu

    41;
    Tirmizî, Büyu

    24;
    İbn Mâce,
    Ticarat

    50



    [18]

        Müslim, Müsakat

    89
    (
    1591);
    Ebu Dâvud, Büyu

    13
    (
    3351);
    Nesâî, Büyu

    48;
    Tahâvî, a.g.e,

    4/69,

    71



    [19]

        Müsned:

    5/38;
    Tahâvî, a.g.e,

    4/69



    [20]

        Müslim, Müsakat  

    82
    (
    1584);
    Tahâvî, a.g.e,

    4/67,

    69



    [21]

        Taberânî, el-Kebir



    [22]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/70;
    Taberânî, el-Kebir



    [23]

        Buhârî, Vekalet

    11;
    Müslim, Müsakat

    96;
    Nesâî, Büyu

    41;
    Tahâvî, a.g.e,

    4/6869



    [24]

        Bakara:

    2/275,

    276,

    278,

    279280



    [25]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/4,

    5



    [26]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/65



    [27]

        Buhârî, Büyu

    79;
    Müslim, Müsakat  (
    1596)
    ; Tirmizî, Büyu (
    1241);
    Nesâî, Büyu

    50;
    İbn Mâce, Ticarat

    49
    (
    2257)
    (Üsâme hadisinin sıhhati hususunda alimlerin ittifakı vardır. Yalnız Üsâme
    hadisi ile Ebu Saîd el-Hudrî hadisinin arasını birleştirme hususunda ihtilaf
    edilmiştir. Bu görüşler içerisinde en uygun olanı şu ikisidir:

            a. Üsâme
    hadisi, mensuhtur. Çünkü ribanın yasaklanmasındaki tarihi seye bakıldığında,
    ilkönce, veresiye (=Nesie) hususundaki riba yasaklanmış, sonra da fazlalık
    ribası yasaklanmıştır.

            b. “Riba
    anncakk veresiyede geçerlidir” sözüyle; altının altınla veya gümüşün gümüşle
    alışveriş sırasındaki değişimde fazlalığın caiz olduğu kastedilmemektedir.
    Aksine değişik cinsteki malların değişimindeki fazlalık, riba mahiyetinde
    değildir denilmiş olmaktadır. Gerçektende altın gümüşle veya gümüş altınla
    değiştirilirse, değiştirme ücreti olarak bir miktar fazlalık verilirse bu
    fazlalık riba değildir.)



    [28]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/69



    [29]

        Garar (=Aldatma): Satılacak
    malın cinsinde veya evsaf ve miktarında şüphe ve ihtimal bir durumun
    bulunmasıyla yapılan satıştır.

            Hanefi
    mezhebi,

    2
    yerde aldatma satışını sözkonusu etmiştir:

            a.
    Satılacak malın kendisinde aldatma: Bu tip aldatma, alışveriş akdini ifsad
    etmekle kalmaz, aksine iptal eder.

            Örnek:
    Ana karnındaki yavruyu, ağa takılacak balıkları satmak gibi. Yavrunun
    sağ-salim doğup doğmayacağı, ağa balığın takılıp takılmayacağı kesin
    değildir. Şüpheli ve ihtimallidir. Bu bakımdan adı geçen satışlar, batıldır.

            b. Evsaf
    ve miktarda aldatma: Satılacak malın evsaf ve miktarı ile ilgili şüphe ve
    ihtimaller, alışveriş akdini ifsad eder. Örnek: Bir ineğin günde

    20
    lt. süt vermesi şartıyla satılması veya sütlüdür diye satılan bi ineğin
    gerçekte sütlü çıkmaması gibi.

            Konu ile
    ilgili hadisler için b.k.z: Ebu Dâvud, Büyu

    25
    (
    3376);
    Tirmizî, Büyu

    17;
    Nesâî, Büyu

    27;
    İbn Mâce,
    Ticarat

    23
    (
    2194);

    5/266,

    303,

    338,

    342;
    Taberânî, el-Kebir, el- Evsat; Bezzâr; İbn Hacer,
    Telhis,

    3/6



    [30]

        Müslim, Büyu

    4
    (
    1513);
    Ebu Dâvud, Büyu

    25
    (
    3376);
    Nesâî, Büyu

    27;
    Tirmizî, Büyu

    17;
    Müsned:

    2/376,

    436,

    496



    [31]

        Buhârî, Büyu

    62,

    63;
    Müslim, Büyu

    3
    (
    1512);
    Ebu Dâvud, Büyu

    25
    (
    3377)



    [32]

        Ebu Ya’lâ; İbn Hacer,
    Telhis,

    3/6   



    [33]

        Tirmizî, Büyu

    17



    [34]

        Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr,
    H. No:

    9439



    [35]

        Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr,
    H. No:

    9443



    [36]

        Ebu Dâvud, Büyu

    26
    (
    3382);
    Müsned:

    1/116



    [37]

        Müzâbene: Olgunlaşmamış
    yada yeni meyvenin daha ağacında iken satın alınmasına denir.

            Bu
    konuda gelen hadisler; meyveyi, olgunlaşmadan satmanın yasak olduğunu
    göstermektedir. Olgunlaşmaktan kasıt;
    sarı
    renkli meyvelerin sararması, kırmızı olanların kızarması, hububat ve
    sebzelerin ise faydalanır hale gelmesidir.

            İmamı
    A’zam’a göre; ağaçta meyve göründükten sonra olgunlaşmaktan satmak caizdir.

            Ağaç
    üzerindeki meyveler, şu şartlara göre satılabilir:

            a.
    Meyvenin olgunlaşacağı ortaya çıkmalıdır. Soğuk vurması, dolu vurması gibi
    afetler atlatılmış, normal şartlarda ağaçtaki meyvelerin olgunlaşacağı
    kanaati hasıl olmuşsa artık meyve hasat edilmeden, miktarı tahmin yoluyla
    tespit edilerek satılabilir.

            b. Satış
    muamelesi, faize giren şartlarla olmamalıdır. Yani yaş hurma karşılığında
    kuru hurma değiştirmek gibi.

            Bu çeşit
    bir alım-satımmda aldatma ve aldanma durumları, açık ve nettir. Resulullah
    (s.a.v)’de, kişinin, alım-satımda aladatan yada aldanan kişi olmaması için
    bu türr bir alışverişi yasaklamıştır.

    Kişi de, alım
    gücünün oluşabilmesi, temel hakkı olan adaletin uygulanmasıyla daha rahat
    bir alışveriş yapabilme imkanına sahip olacaktır. Burada kişi, koruma altına
    alınmaktadır. Böylece aldatılmaktan kurtulmuş olacaktır.  

    Çünkü İslam dini,
    kişilerin; hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini ilgilendirmektedir.
    Müslüman bir kişi, bu tür bir halde insanı aldattığı takdirde, dünyada bunun
    hesabını vermediğinde ahirette mıutlaka bunun hesabının vereceğini
    bilmektedir.

    Bu şuur ve
    bilinçle hareket eden kişi, hem dünyasını ve hem de ahiretini koruyabilmek
    için iyi dürüst davranmak zorundadır.



    [38]

       
    Tahâvî,Şerhu Meâni’l-Âsâr,

    4/33



    [39]

        Ariye: Satışı
    haram kılınanların dışında kalan meyve demektir. Buna göre ariye; meyve
    ağacı veya parası olmayan ihtiyaç sahibi bir kimsenin, çoluk,çocuğuna taze
    meyve tattırmak kastıyla elindeki kuru meyveyi verip göz kararıyla ağaçtaki
    taze meyveden o miktarda meyve satın almasına denir.

            Ariye
    satışı, elinde kuru meyve olduğu halde, parasızlık yüzünden yeni çıkan yaş
    meyveyi yiyemeyenlerin başvurusu üzerine tanınan bir ruhsattır.

            Esas
    itibariyle, kuru meyve vererek yaş meyve satın almak şeklindeki müzabene
    satışı yasaklanmıştır. Bu durum, kuru meyvesi olanlara da turfanda meyve
    yetiştirenlere bazı zorluklar getirmekteydi. Resulullah (s.a.v) kayıtlı
    olarak bu değiş-tokuşa izin vermiştir. Yalnız ariye suretiyle yapılacak
    alım-satım,

    5
    vesk yani

    1
    deve yükü miktarını geçmemelidir.



    [40]

        Buhârî, Büyu

    84;
    Müslim, Büyu

    59
    (
    1539);
    Tahâvî, a.g.e,

    4/28,

    29



    [41]

        Buhârî, Büyu

    8287,
    Müsakat

    17,
    Selem

    4;
    Müslim, Büyu

    51,

    59,

    79
    (
    15311539);
    Ebu Dâvud, Büyu

    20
    (
    3361);
    Nesâî, Büyu

    28,
    Eyman

    45;
    İbn Mâce,
    Ticarat

    32
    (
    22142215);
    Muvatta, Büyu

    10



    [42]

        Tahâvî, a.g.e,

    4/29,

    30



    [43]

        Buhârî, Büyu

    83;
    Müslim, Büyu

    67
    (
    1540);
    Ebu Dâvud, Büyu

    20
    (
    3363);
    Tirmizî, Büyu

    64
    (
    1303);
    Nesâî, Büyu

    35
     



    [44]

        Buhârî, Büyu

    83;
    Müslim, Büyu

    71
    (
    1541);
    Ebu Dâvud, Büyu

    21
    (
    3364);
    Nesâî, Büyu

    35;
    Tirmizî, Büyu

    63
    (
    1301);
    Muvatta, Büyu

    14 



    [45]

       
    Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr,

    4/30



    [46]

        En’âm:

    6/146‘da
    geçtiğine
    göre, yüce Allah, Yahudilere; sığır ve koyunun sırtkarında, bağırsaklarında
    yada kemiklerindeki yağlar hariç bu tür hayvanların iç yağınıyemeyi haram
    etmişti. Onlar ise ölmüş hayvanın iç yağını yeme yerine o yağı eritip satmak
    suretiyle parasını yediler. Böylece iç yağını yeme yerine parasını yemeyi
    tercih etmişlerdi.

            İslam
    hukukuna göre; Müslümanlar, yenilmesi helal olan hayvanları kesmek suretiyle
    yemeleri helaldir. Yalnız yüksek yerden düşme, boğulma, başı koparılma,
    başka bir hayvanın boynuzu yada tekmesiyle, yırtıcı hayvan tarafından
    parçalanma şeklinde yada kendi kendine ölmüş herhangi bir hayvan v eya gayri
    meşru bir şekilde öldürülen bir hayvan “meyte” (=leş) hükmündedir. Böyle bir
    hayvan temiz değildir. Eti de yenilmez. Çünkü ölmüş hayvandan faydakanma
    yasağı, genel olduğu için, hiçbir şekilde bu tür hayvanalradan
    yararlanılamayacağına hükmedilmiştir. Sadece ölmüş hayvanın tabaklanmış
    derisi kullanılabilinir. Leşin haram olması ile ilgili olarak Bakara:

    2/173,
    Mâide:

    5/3,
    En’âm:

    6/145,
    Nahl:

    16/115
    ayetlerine bakılabilinir.

            Konu ile
    ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Büyu

    102,

    112,
    Meğazi

    50,
    Tefsiru sure-i En’âm

    6,
    Müsakat

    71,

    72,

    73;
    Müslim, Müsakat

    71
    (
    1581),

    72
    (
    1582),

    73
    (
    1583);
    Ebu Dâvud, Büyu

    64,

    66
    (
    3488);
    Nesâî, Füru

    8,

    9,
    Büyu

    93;
    Tirmizî, Büyu

    60,

    61
    (
    1297);
    İbn Mâce, Ticarat

    11;
    Dârimî, Eşribe

    9;
    Muvatta, Sıfatu’n-Nebi

    26;
    Müsned:

    1/25,

    247,

    293,

    322,

    3/117;
    Taberânî, el-Kebir     

  • Ahlak – Darimi

    darimi


    GÖRGÜ   KURALLARI   KİTABI

    l.BÂB—GİRİŞ İZNİ ÜÇ DEFA İSTENİR.. 230

    2.BÂB—GİRİŞ İZNİ NASIL İSTENİR?. 231

    3.BÂB—KİŞİNİN, AİLESİNE GECELEYİN GELMESİNİN YASAKLANMASI
    HAKKINDA
    .. 231

    4.BÂB—SELÂMI YAYMAK HAKKINDA.. 232

    5.BÂB—MÜSLÜMANIN, MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKKI HUSUSUNDA.. 232

    6.BÂB—BİNEK ÜZERİNDE OLANIN YAYA OLANA SELÂM VERMESİ
    HAKKINDA
    .. 233

    7.BÂB—EHL-İ KİTABIN SELAMINI ALMAK HAKKINDA.. 233

    8.BÂB—ÇOCUKLARA SELÂM VERMEK HAKKINDA.. 233

    9.BÂB—KADINLARA SELÂM VERME HAKKINDA.. 234

    10.BÂB—BİR KİŞİYE SELâM GÖNDERİLDİĞİNDE BUNU NASIL ALIR?. 234

    11.BÂB—SELÂMIN ALINMASI HAKKINDA.. 234

    12.BÂB—SELÂM VERMENİN VE SELÂM ALMANIN FAZİLETİ HAKKINDA.. 235

    13.BÂB—BÎR ADAMA, İŞİYORKEN SELÂM VERİLDİĞİNDE.. 235

    15.BÂB—ANSIZIN BAKIŞ HAKKINDA.. 236

    16.BAB—KADINLARIN ETEKLERİ HAKKINDA.. 236

    17.BÂB—(KADININ), SÜSÜNÜ GÖSTERMESİNİN MEKRUHLUĞU
    HAKKINDA
    .. 237

    18.BÂB—(KADININ), DIŞAKÎYA ÇIKACAĞI ZAMAN GÜZEL KOKU
    (SÜRÜNMESİNİN) YASAKLANMASI HAKKINDA
    .. 237

    19.BÂB—(SAÇA YABANCI SAÇ) EKLEYEN KADIN İLE (SAÇINA
    YABANCI SAÇ) EKLETEN KADIN HAKKINDA
    .. 238

    20. BAB—ERKEĞİN ERKEKLE, KADININ KADINLA BİR YORGAN
    ALTINDA YATMALARI YASAĞI HAKKINDA
    .. 238

    21.BAB—KADIN GİBİ DAVRANAN ERKEKLERLE ERKEK GİBİ DAVRANAN
    KADINLARA LANET EDİLMESİ
    . 239

    22.BÂB—UYLUĞUN.AVRET OLDUĞU HAKKINDA.. 240

    24.BÂB—BİRİNİZ, (DİN) KARDEŞİNİ OTURMAKTA OLDUĞU YERİNDEN
    ASLA KALDIRMASIN!
    240

    27.BAB—AYAK AYAK ÜSTÜNE ATMAK HAKKINDA.. 241

    28. BAB—İKİ KİŞİ ARKADAŞLARININ YANINDA FISILDAŞMAZ. 242

    29. BAB—OTURMA YERİNDE (MEYDANA GELEBİLECEK.. 242

    30.BAB—KİŞİ AKSIRDIĞI ZAMAN NE DER?. 242

    31.BÂB—(AKSIRAN KİMSE) ALLAH’A HAMDETMEDİĞİNDE,
    (YANINDAKİ) ONA HAYIR-DUA’DA BULUNMAZ
    . 243

    32.BÂB—AKSIRAN KİMSEYE KAÇ DEFA HAYIR-DUA EDİLİR?. 243

    33.BÂB—RESİMLERİN YASAKLANMASI HAKKINDA.. 244

    34.BAB—MELEKLER, İÇİNDE RESİM BULUNAN HİÇBİR EVE
    GİRMEZLER
    .. 244

    35.BAB—KİŞİNİN BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU KİMSELERE HARCAMA
    YAPMASI HAKKINDA
       244

    36. BAB—HAYVANA ÜÇ KİŞİNİN BİNMESİ HAKKINDA.. 245

    37. BAB—HAYVANIN SAHİBİNİN, HAYVANIN ÖN TARAFINA BİNMEYE
    DAHA LÂYIK OLDUĞU HAKKINDA
    .. 245

    38.BAB—HER DEVE HÖRGÜCÜNÜN ÜZERİNDE BİR ŞEYTAN OLDUĞU
    HAKKINDA GELEN HADİSLER
    .. 246

    39.BÂB—HAYVANLARIN SANDALYE GİBİ KULLANILMALARININ YASAK
    OLUŞU HAKKINDA
    .. 246

    40. BAB—YOLCULUK İŞKENCEDEN BİR PARÇADIR.. 247

    41.BÂB—(İNSAN) BÎR KİMSEYİ UĞURLADIĞINDA NE DER?. 247

    42.BÂB—(YOLCUNUN), YOLA ÇIKACAĞI ZAMAN DUA ETMESİ
    HAKKINDA
    .. 248

    43. BÂB—(YOLCU), YUKARI ÇIKARKEN VE AŞAĞI İNERKEN NE DER?. 248

    45.BAB—HAYVANLARA LANET ETME YASAĞI. 249

    46. BAB—KADIN, ANCAK BERABERİNDE BİR MEHREMÎ OLDUĞU HALDE
    YOLCULUĞA ÇIKSIN!
    250

    47.BAB—”ŞÜPHESİZ, YOLCULUKTA TEK BAŞINA OLAN
    ŞEYTANDIR!”
    . 250

    48.BAB—(İNSAN) BİR YERE İNDİĞİNDE NE DER?. 250

    49.BÂB—BİR YERE İNDİĞİNDE İKİ REKÂT (NAMAZ KILMAK)
    HAKKINDA
    .. 251

    50.BÂB—YOLCULUKTAN DÖNDÜĞÜNDE NE DENİR?. 251

    51.BAB—UYUYACAĞI ZAMAN DUA ETMEK.. 251

    52.BAB—UYUYACAĞI ZAMAN TESBİHAT YAPMA HAKKINDA.. 252

    53.BÂB—(İNSAN) UYKUSUNDAN UYANDIĞINDA NE DER?. 253

    54. BAB—(İNSAN) SABAHA ULAŞTIĞINDA NE DER?. 254

    55.BÂB—YENİ BÎR ELBİSE GİYDİĞİNDE NE DENİR?. 254

    56.BÂB—CAMİYE GİRİLDİĞİNDE VE ÇIKILDIĞINDA NE DENİR?. 255

    57.BÂB—ÇARŞI-PAZARA GİRİLDİĞİNDE NE DENİR?. 255

    58. BAB—”İSMİMİ KENDİNİZE İSİM TAKIN, KÜNYEMİ İSE
    KENDİNİZE KÜNYE EDİNMEYİN!”
    . 256

    59.BÂB—İSİMLERİN GÜZEL OLMASI HAKKINDA.. 256

    60.BÂB—GÜZEL GÖRÜLEN İSİMLER.. 256

    61.BÂB—ÇİRKİN GÖRÜLEN İSİMLER.. 257

    62.BÂB—İSİM DEĞİŞTİRME HAKKINDA.. 257

    64. BAB—ÜZÜME “KERM” DENİLEMEZ! 257

    65. BÂB—ŞAKALAŞMAK HAKKINDA.. 258

    66. BAB—İNSANLAEI GÜLDÜRMEK İÇİN YALAN SÖYLEYEN KİMSE
    HAKKINDA
    .. 258

    67.BÂB—ŞİİR HAKKINDA.. 258

    68. BAB—”ŞÜPHESİZ BAZI ŞİİRLER HİKMETLİDİR”
    HADİSİ
    . 259

     

     

     

     


    GÖRGÜ   KURALLARI   KİTABI

     


    l.BÂB—GİRİŞ İZNİ ÜÇ DEFA İSTENİR

     

    2632. Bize Ebu’n-Numan haber verip (dedi ki), bize Yezid
    b. Zurey1 rivayet edip (dedi ki), bize Davud, Ebu Nadra’dan, (O da) Ebu
    Saîd’den (naklen) rivayet etti ki; Ebu Musa el-Eş’ari, Hz. Ömer’in yanına
    girmek için üç defa izin istemiş de O, O’na izin vermemiş. Bunun üzerine O da
    geri dönmüş. Sonra (Hz. Ömer O’nu çağırtıp); “niye geri döndün?” diye
    sormuş. O da şöyle cevap vermiş: Ben Rasulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Seltem)
    şöyle buyururken işittim: “Giriş izni isteyen kimse üç defa izin
    istediğinde eğer ona izin verilirse ne âlâ, aksi halde geri dönün!” O
    zaman (Hz. Ömer); “ya (Hz. Pey-gamber’in böyle buyurduğuna) seninle
    beraber şahidlik edecek birini mutlaka getireceksin, yahut ben (sana) yapacağım
    da yapacağım!” demiş. Ebu Said sözüne şöyle devam etti: (Derken Ebu Musa),
    ben Rasulullah’m (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ashabından bir topluluk
    içindeyken bizim yanımıza, Hz. Ömer’in kendisini tehdidinden korkmuş bir halde
    geldi ve başımıza dikilip şöyle dedi: “Allah aşkına, sizden, bunu
    Rasulullah’tan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) işitmiş olan bir adamın bu konuda
    benim için mutlaka şahitlik etmesini istiyorum!” (Ebu Saîd sözünün
    devamında) şöyle dedi: Ö zaman ben; “O’na haber ver ki, ben bu hususta
    seninle baraberim!” dedim. Bunu başkaları da söyledi. Bunun üzerine Ebu
    Musa’nın keder ve üzüntüsü kayboldu.

     


    2.BÂB—GİRİŞ İZNİ NASIL İSTENİR?

     

    2633. Bize Saîd ibnu’r-Rebi’ haber verip (dedi ki), bize
    Şu’be, Muhammed ibnu’I-Munkedir’den, O’nun şöyle dediğini rivayet etti: Ben Cabir
    b. Abdillah’ı işitmiştim, şöyle   demişti: Ben  (bir defasında)
    Rasulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (evine) gelip kapısını çalmıştım. O
    da; “Kim o?” buyurmuştu. Ben; “benim” demiştim. Bunun
    üzerine O; “Benim! Benim!” buyurmuş ve bundan hoşlanmamıştı.

     


    3.BÂB—KİŞİNİN, AİLESİNE GECELEYİN
    GELMESİNİN YASAKLANMASI HAKKINDA

     

    2634. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize
    Süfyan rivayet edip dedi ki, ben Muharib b. Disar’ı, Cabir b. Ab dili ah’tan
    (naklen) anlatırken işittim ki, O şöyle demiş: Ra-sulullah (Sdllallahu Aleyhi
    ve Sellem) kişinin (yolculuk dönüşü) ailesine geceleyin gelmesini veya onlara
    hainlik suçlamasında bulunmasını, yahut onların kusurlarını araştırmasını
    yasakladı. Süfyan demiş ki: (Bu hadisteki), “…veya onlara hainlik suçlamasında
    bulunmasını, yahut onların kusurlarını araştırmasını” sözünün, Muharib’in
    söylediği birşey mi, yoksa hadisin aslında olan birşey mi olduğunu bilmiyorum!

     


    4.BÂB—SELÂMI YAYMAK HAKKINDA

     

    2635. Bize Saîd b. Âmir, Avf tan, (O) Zürâre b. Evfa’dan,
    (O da) Abdullah b. Selâm’dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Rasulullah
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye geldiğinde, halk O’nu gözlemeye çıkmış
    ve (gelişini uzaktan görünce); “Allah’ın elçisi geldi!” demişlerdi.
    (Abdullah) sözüne şöyle devam etti: Ben de, (karşılamaya) çıkanlarla beraber
    çıkmıştım. Derken yüzünü gördüğüm zaman anlamıştım ki, Onun yüzü, hiç yalancı
    yüzü değildir. Sonra O’ndan duyduğum ilk şey; şöyle buyurması oldu: “Ey
    insanlar! Selâmı yayın, yemek yedirin, yakınlarla alâkayı devam ettirin,
    insanlar uyurken namaz kılın ki, Cennet’e selâmetle giresiniz!”

     


    5.BÂB—MÜSLÜMANIN, MÜSLÜMAN
    ÜZERİNDEKİ HAKKI HUSUSUNDA

     

    2636. Bize Ubeydullah, İsrail’den, (O) Ebu İshak’tan, (O)
    el-Haris’ten, (O da) Hz. Ali’den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Müs-lümanın
    müslüman üzerinde altı (hakkı) vardır: Karşılaştığında ona selâm verir,
    aksırdığında ona; “Allah sana merhamet etsin” diyerek hayır dua eder,
    hastalandığında onu ziyaret eder, çağırdığında çağrısına karşılık verir,
    öldüğünde (cenaze namazında) hazır bulunur, kendisi için sevdiği şeyi onun için
    de sever ve gıyabında onun iyiliğini İster.”

     


    6.BÂB—BİNEK ÜZERİNDE OLANIN YAYA
    OLANA SELÂM VERMESİ HAKKINDA

     

    2637. Bize Abdullah b. Yezid haber verip (dedi ki), bize
    Hayve rivayet edip (dedi ki), bize Ebu Hani’ el-Havlani haber verdi ki, Ebu Ali
    el-Cenbi kendisine, Fedâle b. Ubeyd’den, (O da) Rasulullah’tan (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etmiş ki, O şöyle buyurmuş: “Binek
    üzerinde olan yaya olana, ayakta olan oturmakta olana, az olan çok olana selâm
    verir/”

     


    7.BÂB—EHL-İ KİTABIN SELAMINI
    ALMAK HAKKINDA

     

    2638. Bize Halid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize
    Malik, Abdullah b. Dinar’dan, (O da) İbn Ömer’den (naklen) rivayet etti ki, O
    şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Şu
    bir gerçek ki, yahudilerden biri (size) selâm verdiğinde ancak “es-sa’mu
    aleyk = ölüm üzerine olsun” der, bu sebeple sen de; “aleyke = senin
    üzerine olsun” karşılığını ver. “

     


    8.BÂB—ÇOCUKLARA SELÂM VERMEK
    HAKKINDA

     

    2639. Bize Sehl b. Hammâd rivayet edip (dedi ki), bize
    Şu’be, Seyyar’dan, O’nun şöyle dediğini rivayet etti: Ben Sabit el-Bunani ile
    yürüyordum. Derken O bazı çocukların yanından geçmişti de, onlara selâm
    vermişti. Sabit (sonra) anlatmıştı ki, kendisi Enes’le vuruyormuş. Derken O
    bazı çocukların yanından geçmişti de onlara selâm vermişti. Enes de (sonra)
    anlatmış ki; O, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile berabermiş.
    Derken o bazı çocukların yanından geçmişti de onlara selâm vermişti.

     


    9.BÂB—KADINLARA SELÂM VERME
    HAKKINDA

     

    2640. Bize el-Hakem b. Nâfi\ Şuayb b, ebi Hamza’dan, (C
    da) îbn Ebi Hüseyn’den (naklen) haber verdi (ki, O şöylt demiş): Bana Şehr,
    Eşheloğulları’nın kadınlarından biri olai Esma bint Yezid ibni’s-Seken’den
    (naklen) rivayet etti ki, O bir ara bazı kadınların içinde bulunuyormuş. Derken
    yanlarındaı Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) geçmiş de onlara selâm
    ver miş.

     


    10.BÂB—BİR KİŞİYE SELâM
    GÖNDERİLDİĞİNDE BUNU NASIL ALIR?

     

    2641. Bize el-Hakem b. Nafi1, Şuayb b. Ebi Hamza’dan, (O
    da) ez-Zühri’den (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Ebu Seleme b.
    Abdirahman rivayet etti ki, Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
    hanımı Hz. Aişe şöyle demiş: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (birgün)
    demiş ki: “Aişe! Bu (yanımdaki) Cibril’dir. Sana selâm veriyor!” (Hz.
    Aişe de); “ve aleyhi’s-selâm ve rah-metullahi ve berekatuhu = selâm,
    Allah’ın rahmeti ve bereketleri O’nun da üzerine olsun!” karşılığını
    vermiş. (Hz. Aişe sözünün devamında) şöyle demiş: “O (yani Hz. Peygamber),
    benim görmediğim şeyleri görür!”

     


    11.BÂB—SELÂMIN ALINMASI HAKKINDA

     

    2642. Bize Abdullah b. Mesleme rivayet edip (dedi ki),
    bize Süleyman -ki O, ibnul-Muğire’dir-, Humeyd b. Hilâl’den, (O) Abdullah
    ibnu’s-Samit’ten, (O da) Ebu Zerr’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz kıldı. Sonra namazını bitirince
    ben yanma gelip (selâm verdim). Böylece ben (O’na) İslam selâmı ile selâm veren
    ilk kimse oldum. O zaman O; “Aleyke’s-selâm ve rahmetullah!
    Kimlerdensin?” buyurdu. Ben; “Gıfar kabilesinden” dedim. (Ebu
    Zerr sözünün devamında) şöyle dedi: Bunun üzerine O, eliyle (hoşnutsuzluk)
    işareti yaptı da, ben içimden; “Ğıfar’a mensup olmamdan hoşlanmadı”
    dedim.

     

     


    12.BÂB—SELÂM VERMENİN VE SELÂM
    ALMANIN FAZİLETİ HAKKINDA

     

    2643. Bize Muhammed b. Kesir rivayet edip (dedi ki), bize
    Ca’fer b. Süleyman, Avf tan, (O) Ebu Reca’dan, (O da) İmran b. Husayn’dan
    (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Bir adam Hz. Peygamber’e (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem) gelip; “es-selâmu aleyküm!” dedi. O da selâmını
    aldı ve “On (sevap kazandı!)” buyurdu. Sonra başka bir adam gelip
    selâm verdi ve “es-selâmu aleyküm ve rah-nıetullah!” dedi. Onun da
    selâmını aldı ve ‘Yirmi (sevap kazandı!)” buyurdu. Ardından başka bir adam
    gelip selâm verdi ve “es-selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve
    berekâtüh!” dedi. O, bunun da selâmını aldı ve “Otuz (sevap
    kazandı!)” buyurdu.

     

     


    13.BÂB—BÎR ADAMA, İŞİYORKEN SELÂM
    VERİLDİĞİNDE

     

    2644. Bize İshak haber verip (dedi ki), bize Muaz b.
    Hişam rivayet edip (dedi ki), bana babam, Katâde’den, (O)
    el-Hasan’dan,   (O)   el-Husayn’dan,  
    (O   da)   el-Muhacir  b.  Kun-fuz’dan (naklen)
    rivayet etti ki; O Hz. Peygamber’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), işiyorken
    selâm vermiş de, (Hz. Peygamber) abdest alıncaya kadar selâmını almamış, abdest
    aldıktan sonra selâmını almış.

     

    2645. Bize Yahya b. Bîstam haber verip (dedi ki), bize
    Leys b. Sa’d, Yezid b. Ebi Habib’den, (O) Ebu’1-Hayr’dan, (O da) Ukbe b. Amir’den
    (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Ra-sulullah (Sallallahu Aleyhi ve
    Sellem) şöyle buyurdu: “(Tek başlarına iken nâmahrem) kadınların yanlarına
    girmeyin!” Denildi ki, “yâ Ra-sulullah, kocanın erkek yalanlan hariç
    olsun!” Bunun üzerine O; “Kocanın erkek yakınları ölüm (ve helak
    sebebinin) ta kendisidir!” buyurdu. Yahya dedi ki; (hadiste geçen)
    “el-hamu” kelimesi, “kocanın yakınları” demektir.

     


    15.BÂB—ANSIZIN BAKIŞ HAKKINDA

     

    2646. Bize Muhamed b. Yusuf ile Ebu Nuaym, Süfyan’dan,
    (O) Amr b. Saîd’den, (O) Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir’den, (O da) Cerir’den
    (naklen) rivayet ettiler ki, O şöyle demiş: Ben Hz. Pey-gamber’e (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem), (nâmahrem bir kadına) ansızın bakışın (hükmünü) sormuştum da
    O; “Gözünü başka tarafa çevir!” buyurmuştu.

     


    16.BAB—KADINLARIN ETEKLERİ
    HAKKINDA

     

    2647. Bize Alımed b. Halid haber verip (dedi ki), bize
    Mu-hammed -ki O, İbn İslı ak1 tır-, Nafi’den, (O) Safiyye bint Ebi Ubeyd’den,
    (O da) Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanımı Hz. Ummü
    Seleme’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Hz, Peygamber’e (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem) kadının eteğini (inciğin yarısından aşağıya ne kadar
    uzatacağı) soruldu da O; “Bir karış!” buyurdu. Ben; “yâ
    Rasulullah, o halde ayakları görünür!” dedim; “Öyleyse bir arşın
    (uzatsınlar). Bundan fazla yapmasınlar!” buyurdu. Abdullah (ed-Dârimî)
    dedi ki; bazı insanlar (bu hadisin senedinde); “..Nafi’den, (O) Süleyman
    b. Yesâr’dan, (O da Hz. Ümmü Seleme’den naklen…)” derler.

     


    17.BÂB—(KADININ), SÜSÜNÜ
    GÖSTERMESİNİN MEKRUHLUĞU HAKKINDA

     

    2648. Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize
    Süfyan, Mansur’dan rivayet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Rib’iyy b. Hıraş, bir
    kadından, (O da) Huzeyfe’nin bir kız-kardeşinden (naklen) rivayet etti ki, O
    şöye demiş: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize bir konuşma yaptı ve
    şöyle buyurdu: “Ey kadınlar topluluğu! Sizin, süs olarak takınacağınız
    gümüş şeyleriniz yok mu? Şunu iyi bilin, durum şu ki, sizden altın süs takınıp
    da onu (nâmahrem erkeklere) gösteren hiçbir kadın yoktur ki, bu (altın süs)
    sebebiyle azab edilecek olmasın!”

     


    18.BÂB—(KADININ), DIŞAKÎYA
    ÇIKACAĞI ZAMAN GÜZEL KOKU (SÜRÜNMESİNİN) YASAKLANMASI HAKKINDA

     

    2649. Bize Ebu Asım, Sabit b. Umar e “den, (O)
    Ğuneym b. Kay s’tan, (O da) Ebu Musa’dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    “Hangi kadın güzel koku sürünür, sonra dışarıya çıkar da kokusu
    hissedilirse, o zina etmiş olur. (Ona şehvetle bakan) her göz de zina etmiş
    olur.” Ebu Asım; “bazı arkadaşlarımız bu (hadisi) merfu (yani Hz.
    Pey-gamber’in sözü) olarak rivayet ediyor” da demiştir.

     


    19.BÂB—(SAÇA YABANCI SAÇ) EKLEYEN
    KADIN İLE (SAÇINA YABANCI SAÇ) EKLETEN KADIN HAKKINDA

     

    2650. Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan’dan, (O)
    Man-sur’dan, (O) İbrahim’den, (O) Alkâme’den, (O da) Abdullah’tan (naklen)
    haber verdi ki, O; “Allah, güzellik için döğme yapan, döğme yaptıran,
    yüzündeki kılları alan-aldıran, dişlerini seyrelten ve böylece Allah’ın
    yarattığını değiştiren kadınlara lanet etsin!” dedi ve bu,
    Esedoğulları’ndan Ümmü Ya’kub isimli bir kadına ulaştı. Bunun üzerine (bu kadın
    İbn Ömer’e) gelip; “bana senin şöyle şöyle lanet ettiğin ulaştı, (bu doğru
    mu?)” dedi. O da şöyle karşılık verdi: “Ra-sulullah’ın (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem) lanet etiği kimselere ben ne diye lanet etmeyeyim? Bu (lanet
    etme hükmü) Allah’ın Kitab’ında da vardır!” Bu sefer (kadın);
    “andolsun ki, ben iki levha arasındaki (tüm Kur’an’ı) okudum da onda senin
    dediğini bulamadım” dedi. (İbn Ömer) şöyle cevap verdi: “Sen onu
    gerçekten okusaydın bunu muhakkak bulurdun!  Sen; “Peygamber size ne
    verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun”615 mealindeki
    ayeti okumadın mı?” (Kadın); “evet, okudum” dedi. İbn Ömer de;
    “işte O, hakikaten bundan menetmişti” dedi. O zaman (kadın);
    “doğrusu ben ailenin (bunları) yaptığım görüyorum” dedi. (İbn Ömer); “öyleyse
    içeri gir bak” dedi. O da girip baktı ve aradıklarından hiçbir şey
    göremedi. Bunun üzerine (İbn Ömer); “böyle olsalardı, onlarla bir araya
    gelmezdim” dedi.

     


    20. BAB—ERKEĞİN ERKEKLE, KADININ
    KADINLA BİR YORGAN ALTINDA YATMALARI YASAĞI HAKKINDA

     

    2651. Bize Osman b. Muhammed haber verip (dedi ki), bize
    Zeyd b. Hubab rivayet edip (dedi ki), bana Yahya b. Eyyub el-Hadrami rivayet
    edip (dedi ki), bana Ayyaş b. Abbas el-Hımyeri, Ebu’l-Husayn el-Hacri’den, (O
    da) Ebu Amir’den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Ben Rasulullah’m
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sahabisi Ebu Reyhane’yi şöyle derken işittim:
    Ra-sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu on husustan menederdi: Erkeğin
    erkekle, aralarında hiçbir şey bulunmadığı halde tek örtü içinde yatmalan; kadının
    kadınla, aralarında hiçbir şey bulunmadığı halde tek bir örtü içinde yatmaları;
    (saç ve sakaldaki ak) kılları yolmak; vücuda döğme yapmak; yağma etmek;
    panterlerin (postlarını) kullanmak; iki omuzun üzerine ve elbisenin altına
    halis ipek koymak. Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki: Ebu Âmir, onların (yani
    Me-afıroğullannın) bir büyüğüdür, “mukameâ = bir yorgan altında
    yatma” ise, “muzâcaa = yan yana yatma” demektir.

     


    21.BAB—KADIN GİBİ DAVRANAN
    ERKEKLERLE ERKEK GİBİ DAVRANAN KADINLARA LANET EDİLMESİ

     

    2652. Bize Yezid b. Harun ile Vehb b. Cerir haber verip
    dediler ki, bize Hişam -ki, O, ed-Destüvâî’dir-, Yahya’dan, (O) Ik-r i m e’den,
    (O da) İbn Abbas’tan (naklen) rivayet etti ki, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi
    ve Sellem), erkeklerden kadın gibi davrananlarla, kadınlardan erkek gibi
    davrananlara lanet etmiş ve “Bunları evlerinizden çıkarın!”
    buyurmuştu. (İbn Abbas, sözünün devamında) dedi ki; “İşte Hz. Peygamber
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), falan erkeği (Medine’den) çıkarmıştı, Ömer de falan
    erkeği -veya “falan kadını” (Abdullah ed-Dârimî; “bundan ben
    şüphe ediyorum” demiştir)-, çıkarmıştı.”

     


    22.BÂB—UYLUĞUN.AVRET OLDUĞU
    HAKKINDA

     

    2653. Bize el-Hakem ibnu’l-Mübarek haber verip (dedi ki),
    bize Malik, Ebu’n-Nadr’dan, (O) Zur’a Abdirrahman’dan, (O da) babasından -ki O,
    Suffa Ashabmdandı-, (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş: (Birgün) Rasulullah
    (Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem), benim uyluğum açık iken yanımıza oturmuştu.
    Bana; “Üzerini ört! Uyluğun avret olduğunu bilmiyor musun?”
    buyurmuştu.

     

    2654. Bize Ya’lâ haber verip (dedi ki), bize el-A’meş,
    Amr b. Murre’den, (O da) Salim b. Ebi’l-Ca’d’dan (naklen) rivayet etti ki, O
    şöyle demiş: Hınıs ahalisinden bazı kadınlar, kendisinden fetva sormak üzere
    Hz. Aişe’nin huzuruna girmişler de O; “belki siz, hamamlara giren
    kadınlardansınız?” demiş. Onlar; “evet” demişler. O zaman Hz.
    Aişe (Radıyallahu Anka) şöyle demiş: Ben Rasulullah’ı (Sal-lallahu Aleyhi ve
    Sellem) şöyle buyururken işitmiştim: “Elbisesini kocasının evinden başka
    yerde çıkaran hiçbir kadın yoktur ki, kendisi ile Allah Azze ve Cehle
    arasındaki (haya perdesini) yırtmış olmasın!”

     

    2655. Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: Bize Ubey-dullah,
    İsrail’den, (O) Mansur’dan, (O) Salim’den, (O) Ebu’l-Melih’ten, (O da) Hz.
    Aişe’den (naklen) bunu, (yani bir önceki) hadisi haber verdi.

     


    24.BÂB—BİRİNİZ, (DİN) KARDEŞİNİ
    OTURMAKTA OLDUĞU YERİNDEN ASLA KALDIRMASIN!

     

    2656. Bize Müsedded haber verip (dedi ki), bize Bişr
    ibnu’l-Mufaddal rivayet edip (dedi ki), bize Ubeydullah, NafTden, (O da) İbn
    Ömer’den (naklen rivayet etti ki, O şöyle demiş: Ra-sulullah (Sallallahu Aleyhi
    ve Sellem) şöyle buyurdu: “-Kişi ayağa kaldırıp -yani (din) kardeşini
    oturmakta olduğu yerinden (ayağa kaldırıp)- yerine kendisi oturmaz! Fakat siz yer
    açın -veya “siz açılın”

     

    2657. Bize Ahmed b. Abdillah rivayet edip (dedi ki), bize
    Zü-heyr rivayet edip (dedi ki), bize Süheyl, babasından, (O da) Ebu Hüreyre’den
    (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Ra-sulullah (Sallallahu Aleyhi ve
    Sellem) şöyle buyurdu: “-Biriniz -veya “bir adam”-, oturmakta
    olduğu yerinden kalkıp da sonra oraya geri döndüğünde, o oraya (oturmaya
    başkalarından) daha fazla hak sahibidir. “

     

    2658. Bize Ebu’l-Velid et-Tayâlisî haber verip (dedi ki),
    bize Şu’be rivayet edip (dedi ki), bize Ebu İshak, el-Bera’dan (naklen) rivayet
    etti ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (birgün) en-sardan, (yolda)
    oturmakta olan bazı insanlara rastladı da şöyle buyurdu: “Eğer (bu yolda
    oturma işini bir zaruretten dolayı mutlaka) yapacaksanız, o halde (soranlara)
    yol gösterin, selâmı yayın ve haksızlığa uğrayana yardım edin!” Şu’be
    demiş ki, bu hadisi Ebu İshak, el-Berâ’dan işitmemiş tir.

     


    27.BAB—AYAK AYAK ÜSTÜNE ATMAK
    HAKKINDA

     

    2659. Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebi Halef haber verip
    (dedi ki), bize Süfyan rivayet edip dedi ki, ben ez-Zühri’yi, Abbâd b.
    Temim’den, (O da) amcasından (naklen) rivayet ederken işittim ki, O şöyle
    demiş: Ben Rasulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mescid’de ayak ayak
    üstüne atmış olarak sırtüstü yatarken görmüştüm.

     


    28. BAB—İKİ KİŞİ ARKADAŞLARININ
    YANINDA FISILDAŞMAZ

     

    2660. Bize Ubeydullah b. Musa, el-A’meş’ten, (O) Ebu
    Vail’den, (O da) Abdullah’tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Üç kişi
    olduğunuzda iki kişi arkadaşlarının yanında fısıldaşmaz! Çünkü bu,

    onu üzer. “

     


    29. BAB—OTURMA YERİNDE (MEYDANA
    GELEBİLECEK

     

    2661. Bize Ya’lâ b. Ubeyd rivayet edip (dedi ki), bize
    Haccac -ki O, İbn Dinar’dır-, Ebu Hâşim’den, (O) Rufey’den, (O)
    Ebu’l-Âliye’den, (O da) Ebu Berze el-Eslemi’den (naklen) rivayet etti ki, O
    şöyle demiş: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), (ömrümün) sonları
    geldiğinde bir meclise oturup da sonra (oradan) kalkmak istediği zaman şöyle
    derdi: “Seni teşbih ve tenzih ederim Allah’ım ve sana, hamdınla
    hamdederim. Şahidlik ederim ki, senden başka hiçbir ilâh yoktur! Senden bağış
    dilerim ve sana tevbe ederim!” Bunun üzerine (Sahabe-i Kiram); “yâ
    Rasulullah, doğrusu sen şimdi bir söz söylüyorsun. Bunu eskiden
    söylemezdin?” demişlerdi de, O şöyle buyurmuştu: “Bu, oturma
    yerlerinde meydana gelen (boş söz ve işlerin) keffâretidir!”

     


    30.BAB—KİŞİ AKSIRDIĞI ZAMAN NE
    DER?

     

    2662. Bize Saîd b. Amir, Şu’be’den, (O) Muhammed b.
    Ab-dirrahman b. Ebi Leyla’dan, (O) kardeşi İsa’dan, (O) babası Abdurrahman b.
    Ebi Leyla’dan, (O) Ebu Eyyub el-Ensari’den, (O da) Hz. Peygamber’den
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki, O şöyle buyurdu:
    “Aksıran kimse, “her durumda Allah’a hamdolsun” der. Ona
    hayar-dua edecek olan kimse ise; “Allah sana merhamet etsin” der. O
    da ona; “Allah seni doğru yola iletsin ve durumunuzu düzeltsin”
    şeklinde karşılık verir.”

     


    31.BÂB—(AKSIRAN KİMSE) ALLAH’A
    HAMDETMEDİĞİNDE, (YANINDAKİ) ONA HAYIR-DUA’DA BULUNMAZ

     

    2663. Bize Ahmed b. Abdillah haber verip (dedi ki), bize
    Zü-heyr, Süleyman’dan, (O da) Enes’ten (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş:
    İki adam Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanında aksırmıştı da
    O, onların birine hayır-dua etmiş, diğerine hayır-duada bulunmamıştı. -Veya
    “İki adam Hz. Peygamber’in (Sal-îallahu Aleyhi ve Sellem) yanında aksırmış
    ve O, onların birine hayır dua etmiş, diğerine hayır dua etmemişti de O’na
    şöyle denilmişti”-. Bunun üzerine O’na; “yâ Rasulullah, buna
    hayır-dua ettin, ama buna etmedin, (bunun hikmeti nedir)?” denilmiş, O da
    şöyle buyurmuştu: “Çünkü bu Allah’a hamdetti, bu ise Allah’a
    hamdetmedi!” Abdullah  (ed-Dârimî)  dedi  ki:  
    “(Bu  hadisin  senedindeki)   Süleyman, Teym
    kabilesine mensup olandır.”

     


    32.BÂB—AKSIRAN KİMSEYE KAÇ DEFA
    HAYIR-DUA EDİLİR?

     

    2664. Bize Ebu’l-Velid haber verip (dedi ki,) bize İkrime
    -ki O, İbn Ammar’dır-, rivayet edip dedi ki, bana İyas b. Seleme rivayet edip
    dedi ki, bana babam rivayet edip dedi ki; bir adam Hz. Peygamber’in (Sallallahu
    Aleyhi ve Sellem) yanında aksırdı, O da; “Allah sana merhamet etsin!”
    buyurdu. Sonra (adam) bir daha ak-sırdı. O zaman; “Bu adam nezle
    olmuş!” buyurdu.

     


    33.BÂB—RESİMLERİN YASAKLANMASI
    HAKKINDA

     

    2665. Bize Saîd b. Âmir, Şu’be’den, (O) Abdurrahman
    ibnu’l-K a sı m’dan, (O da) babasından (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş:
    Hz. Aişe dedi ki; “Bizim, üzerinde resimler bulunan bir kumaşımız vardı.
    Ben onu, namaz kıhyorken Hz. Peygamber’in (Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem) önüne
    koymuştum da, O beni menetmişti.” -Veya (Hz. Aişe); “….O bundan
    hoşlanmamıştı” dedi.- (Hz. Aişe, sözünün devamında) şöyle dedi: “Ben
    de onu birkaç yastık yapmıştım!”

     

     


    34.BAB—MELEKLER, İÇİNDE RESİM
    BULUNAN HİÇBİR EVE GİRMEZLER

     

    2666. Bize Ebu’n-Nu’man haber verip (dedi ki), bize
    Ab-dulvahid b. Ziyad rivayet edip (dedi ki), bize Umâre ibnu’l-Ka’ka’ rivayet
    edip (dedi ki), bize el-Hârisu’1-Ukli, Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir’den, (O)
    Abdullah b. Nuceyy’den, (O da) Hz. Ali’den (naklen) rivayet etti ki, Hz.
    Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Selhm) şöyle buyurdu: “Muhakkak ki;
    melekler, içinde ne köpek bulunan, ne resim bulunan, ne de cünüb kimse bulunan
    hiçbir eve girmezler.”

     


    35.BAB—KİŞİNİN BAKMAKLA YÜKÜMLÜ
    OLDUĞU KİMSELERE HARCAMA YAPMASI HAKKINDA

     

    2667. Bize Ebu’l-Velid rivayet edip (dedi ki), bize Şu’be
    rivayet edip dedi ki, Adiyy b. Sabit bana haber verip dedi ki, ben Abdullah b.
    Yezid’i, Ebu Mes’ud el-Bedri’den, (O da) Hz. Peygamber’den (Sallallahu Aleyhi
    ve Sellem) (naklen) rivayet ederken işittim ki, O şöyle buyurmuş:
    “Müslüman, ailesine sevabını Allah’tan umarak bir harcama yaptığında, bu onun
    için sadaka olur.”

     


    36. BAB—HAYVANA ÜÇ KİŞİNİN
    BİNMESİ HAKKINDA

     

    2668. Bize Ebu’n-Nu’man haber verip (dedi ki), bize Sabit
    b. YYezid rivayet edip dedi ki, bize Asım el-Ahvel, Muverrik’ten, O da)
    Abdullah b. Ca’fer’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle demiş: Rasulullah
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir seferden) döndüğünde benimle Hasan -yahut
    Hüseyin; (Muverrik demiş ki, zannediyorum O, “Hasan” demişti)-,
    tarafından karşılanırdı da, (bineğinin üzerinde) beni önüne, Hasan’ı arkasına
    kor ve biz, Hz. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) binmiş olduğu
    hayvanın üzerinde Medine’ye gelirdik.

     

     

     


    37. BAB—HAYVANIN SAHİBİNİN,
    HAYVANIN ÖN TARAFINA BİNMEYE DAHA LÂYIK OLDUĞU HAKKINDA

     

    2669. Bize Saîd b. Süleyman, İshak b. Yahya b. Talha’dan,
    (O) el-Müseyyeb ile Ma’bed b. Halid’den, (onlar da) Abdullah b. Yezid
    el-Hatmi’den -ki O, Kûfe’de vali idi-, (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    Biz Kays b. Sa’d b. Ubâde’nin yanına, evine gitmiştik. Derken müezzin ezan
    okumuştu. Biz Kays’a; “kalk da bize namaz kıldır” demiştik de O;
    “ben, başlarında emir (vali) olmadığım bir topluluğa namaz kıldıracak
    değilim” karşılığım vermişti. Bunun üzerine, (faziletçe) O’ndan aşağı
    olmayan, Abdullah b. Hanzala İbni’l-Gâsil isimli bir adam demişti ki,
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kişi hayvanının
    ön tarafına binmeye, yaygısının baş tarafına oturmaya ve evinde imamlık yapmaya
    (başkalarından) daha lâyıktır.” Kays b. Sa’d da o zaman bir azadlısına;
    “ey falan, kalk da bunlara namaz kıldır” demişti.

     


    38.BAB—HER DEVE HÖRGÜCÜNÜN
    ÜZERİNDE BİR ŞEYTAN OLDUĞU HAKKINDA GELEN HADİSLER

     

    2670. Bize Ubeydullah b. Musa, Usâme b. Zeyd’den, (O da)
    Muhammed b. Hamza b. Amr el-Eslemi’den (naklen) haber verdi ki, O -ki O’nun
    babası Resulullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sahabi olmuştur-, şöyle dedi:
    Babamı şöyle derken işitmiştim: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
    buyurdu ki: “-Her devenin tepesinin üzerinde bir şeytan vadır. Bu sebeple
    ona bindiğinde Allah’ın adını söyleyin (besmele çekin) ve ihtiyaçlarınızı
    (gidermekten) geri durmayın!”

     

     


    39.BÂB—HAYVANLARIN SANDALYE GİBİ
    KULLANILMALARININ YASAK OLUŞU HAKKINDA

     

    2671. Bize Osman b. Muhammed haber verip (dedi ki), bize
    Şebâbe b. Sevvar rivayet edip (dedi ki), bize Leys b. Sa’d, Yezid b. Ebi
    Habib’den, (O) Sehl b. Muaz b. Enes’ten, (O da) babasından -ki O, Hz.
    Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) As-habındandı-, (naklen) rivayet
    etti ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Bu
    hayvanlara (zahmet ve meşakkatten) uzak olarak binin, onları kendinize sandalye
    edinmeyin!”

     

    2672. Bize Abdullah b. Salih, el-Leys’ten (naklen,
    yukarıdaki hadisi) haber verdi. Ancak O, (bu rivayetinde) Şebâbe’ye bir şeyde
    muhalefet etmektedir.

     


    40. BAB—YOLCULUK İŞKENCEDEN BİR
    PARÇADIR

     

    2673. Bize Halid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize
    Malik, Sümeyy’den, (O) Ebu Salih’ten, (O da) Ebu Hüreyre’den (naklen) rivayet
    etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    “-Yolculuk, işkenceden bir parçadır. O, (yolculuğa çıkan) birinizi uykusundan,
    yemesinden, içmesinden meneder. Bu sebeple sizden biri, yolculuğundaki istek ve
    arzusunu yerine getirince ailesinin yanına dönmekte acele etsin!”

     


    41.BÂB—(İNSAN) BÎR KİMSEYİ
    UĞURLADIĞINDA NE DER?

     

    2674. Bize Müslim b. İbrahim rivayet edip (dedi ki), bize
    Saîd b. Ebi Ka’b rivayet edip (dedi ki), bize Ebu’l-Hasan el-Abdi rivayet edip
    dedi ki, bana Musa b. Meysere el-Abdi, Enes b. Malik’ten rivayet etti ki, O
    şöyle demiş: Bir adam Hz. Pey-gamber’e (Saliallahu Aleyhi ve Sellem) gelip,
    Ona; “yâ Nebiyyullah, ben gerçekten yolculuğa çıkmak istiyorum, (benim
    için dua buyurun)” dedi. (Hz. Peygamber) de Ona; “Ne zaman?”
    diye sordu. O; “yarın, inşallah” cevabını verdi. (Enea, sözüne
    devamla) dedi ki; O zaman (Hz. Peygamber) O’nun yanına gelip elini tuttu ve
    O’nun için şöyle dua buyurdu: “-Allah’ın korumasında ve himayesinde
    olasın! Allah sana takvayı azık versin, (emirlerine uymayı, yasaklarından
    kaçınmayı nasib etsin), günahını bağışlasın ve nereye yönelirsen -veya
    “yüzünü nereye çevirirsen…” Saîd, bu iki sözün birinde şüpheye
    düşmüş-, seni hayra yöneltsin!”

     


    42.BÂB—(YOLCUNUN), YOLA ÇIKACAĞI
    ZAMAN DUA ETMESİ HAKKINDA

     

    2675. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bana
    Şu’be rivayet edip (dedi ki), bize Asım el-Ahvel, Abdullah b. Ser-cis’ten
    rivayet etti ki, O şöyle demiş: Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
    yolculuğa çıktığı zaman şöyle dua buyururdu: “Allah’ım! Muhakkak ki ben,
    yolculuğun meşakkatinden, geriye üzüntülü dönüşten, varlıktan (ve iyi halden)
    sonra yokluğa (ve kötü hale) düşmekten, mazlumun bedduasından ve aile ile mala
    kötü (art niyetli) bakışlardan, (yahut, “aile ile inalda kötü (durumlar)
    görmekten”) sana sığınırım!”

     

    2676. Bize Yahya b. Hassan haber verip (dedi ki), Bize
    Hammâd b. Seleme, Ebu’z-Zübeyr’den, (O) Ali b. Abdillah el-Bâriki’den, (O da)
    Abdullah b. Ömer’den (naklen) rivayet etti ki; Rasulullah (Sallallaku Aleyhi ve
    Sellem) yolculuğa çıktığında, devesine binince üç defa “Allahu
    Ekber!” der ve sözüne şöyle devam edermiş: “Bunu bizim hizmetimize
    veren (Allah’ın) sânı yücedir. Aksi halde biz buna güç yetiremezdik. Biz
    muhakkak Rabb’imize döneceğiz!645 Allah’ım! Muhakkak ki ben bu yolculuğumda
    senden iyilik ile takvayı, (emirlerine uyup yasaklarından kaçınmayı) ve razı
    olacağın işler (yapmayı nasip etmeni) istiyorum. Allah’ım, bize yolculuğu
    kolaylaştır! Bize uzak yeri yakın et. Allah’ım, yolculukta yardımcı ve
    koruyucu, (geride kalan) ailede vekil sensin! Allah’ım, yolculuğumuzda sen bize
    yardım et ve (geride kalan) ailemizde bize hayırla vekil ol!”

     


    43. BÂB—(YOLCU), YUKARI ÇIKARKEN
    VE AŞAĞI İNERKEN NE DER?

     

    2677. Bize Alımed b. Abdillah haber verip (dedi ki), bize
    Ebu Zeyd, Husayn’dan, (O) Salim’den, (O da) Câbir’den (naklen) rivayet etti ki,
    O şöyle dedi: Biz (yolculuklarımızda) yukarı çıktığımızda tekbir getirir
    (“Allahu Ekber” derdik), aşağı indiğimizde teşbihte bulunur,
    (“Sübhanallah” derdik).

     

    2678. Bize el-Hakem ibnu’l-Mübarek haber verip (dedi ki),
    bize Malik, Nafi’den, (O) Hz. Ümmü Habibe’nin azadlısı Ebu’l-Cerrah’tan, (O)
    Hz. Ümmü Habibe’den, (O da) Hz. Pey-gamber’den (Sallaiiahu Aleyhi ue Sellem)
    (naklen) rivayet etti ki, O şöyle buyurdu: “İçinde zil bulunan kafileye
    melekler arkadaşlık etmez!”

     

    2679. Bize Ahmed b. Abdi İlah haber verip (dedi ki), bize
    Zü-heyr rivayet edip (dedi ki), bize Süheyl b. Ebi Salih, babasından, (O) Ebu
    Hüreyre’den, (O da) Hz. Peygamber’den (Sallaiiahu Aleyhi ve Sellem) (naklen)
    rivayet etti ki, O şöyle buyurdu: “Melekler, aralarında köpek veya zil
    bulunan arkadaş topluluğu ile beraber bulunmaz!”

     


    45.BAB—HAYVANLARA LANET ETME
    YASAĞI

     

    2680. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize
    Hammâd b. Zeyd, Eyyub’dan, (O) Ebu Kılâbe’den, (O) Ebu’l-Muhelleb’den, (O da)
    İmran b. Husayn’dan (naklen) rivayet etti ki; Hz. Peygamber (Sallallaku Aleyhi
    ve Sellem) bir yolculuktaymış. Derken bir lanet işitmiş. “Bu nedir?”
    buyurmuş. “Falan kadın, devesine lanet etti” demişler. O zaman (Hz.
    Peygamber); “O (devenin üzerindekileri) aşağı indirin (ve onu bırakın
    gitsin). Çünkü ona lanet edilmiştir!” buyurmuş. İmran sözüne devamla dedi
    ki; “Ben (şimdi) sanki, gri renkli bir deve olan bu (deveye) bakar
    gibiyim!”

     


    46. BAB—KADIN, ANCAK BERABERİNDE
    BİR MEHREMÎ OLDUĞU HALDE YOLCULUĞA ÇIKSIN!

     

    2681. Bize Ya’lâ rivayet edip (dedi ki), bize el-A’meş,
    Ebu Salih’ten, (O da) Ebu Saîd’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle demiş:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kadın üç günlük
    veya daha uzak bir yere yolculuğa, ancak beraberinde babası veya erkek kardeşi,
    yahut kocası ya da (kendisiyle evlenmesi) haram olan bir akrabası var iken
    çıksın!”

     


    47.BAB—”ŞÜPHESİZ, YOLCULUKTA
    TEK BAŞINA OLAN ŞEYTANDIR!”

     

    2682. Bize el-Heysem b. Cemil haber verip (dedi ki), bize
    Asım -ki O, ibn Muhammed el-Omeri’dir-, babasından, O da ibn Ömer’den naklen
    şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    “İnsanlar tek başına yolculukta olan şeyleri bilselerdi, hiçbir binekli,
    geceleyin tek başına yolculuk yapmazdı!”

     


    48.BAB—(İNSAN) BİR YERE İNDİĞİNDE
    NE DER?

     

    2683. Bize Ahmed b. İshak ile Affan haber verip dediler
    ki, bize Vuheyb rivayet edip (dedi ki), bize Muhammed b. Aclan, Yakub b.
    Abdillah ibni’l-Eşecc’den, (O) Saîd ibnu’l-Müseyyeb’den, (O) Sa’d b. Malik’ten,
    (O da) Havle bint Hakim’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Ben
    Rasulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:
    “-Şayet sizden biri bir yere indiğinde; “ben, yarattığı şeylerin
    şerrinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım” dese, ona bu yerde, oradan
    göçünceye kadar hiçbir şey zarar vermez!”

     

     


    49.BÂB—BİR YERE İNDİĞİNDE İKİ
    REKÂT (NAMAZ KILMAK) HAKKINDA

     

    2684. Bize Ebu Asım, Osman b. Saîd’den, (O da) Enes b.
    Malik1 ten (naklen) haber verdi ki, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
    bir yere indiğinde, iki rekât namaz kılmadıkça -veya “o yere iki rekât
    namazla veda etmedikçe”- oradan ayrılmazdı. Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki:
    “Osman b. Sa’d zayıftır.”

     


    50.BÂB—YOLCULUKTAN DÖNDÜĞÜNDE NE
    DENİR?

     

    2685. Bize Yahya b. Hassan haber verip (dedi ki), bize
    Ham-mad b. Seleme, Ebu’z-Zübeyr’den, (O) Ali b. Abdillah el-Bâriki’den, (O da)
    Abdullah b. Ömer’den (naklen) rivayet etti ki, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi
    ve Sellem) yolculuğundan döndüğünde şöyle buyururdu: “Biz inşallah (sağ
    salim yurdumuza, yuvamıza) dönüyoruz. (Kusurlarımızdan) tevbe ederiz, (yalnız)
    Rabb’imize ibadet eder ve (yalnız O’na) hamdederiz!”

     


    51.BAB—UYUYACAĞI ZAMAN DUA ETMEK

     

    2686. Bize Ebu’l-Velid haber verip (dedi ki), bize Şu’be
    rivayet edip dedi ki, bize Ebu İshak rivayet edip dedi ki; ben elli er a’ b.
    Azib’i şöyle derken işittim: Muhakkak ki Rasulullah (Sal-Mlahu Aleyhi ve
    Sellem) bir adama, yatağına girdiği zaman şöyle demesini emretmişti:
    “Allah’ım, canımı sana teslim ettim. Yüzümü sana yönelttim, işimi sana
    bıraktım. Sırtımı sana dayadım. Çünkü senin (bağışını) arzu ediyor, senin (gazabından)
    korkuyorum. Senden ancak sana sığınılır, ancak seninle kurtulunur. İndirdiğin
    Kitab’ına ve gönderdiğin Peygamber’ine iman ettim.” (Hz. Peygamber, sonra
    şöyle buyurmuştu): “İşte, (yatarken bu duayı okuyan kimse o gece) ölürse,
    fıtrat (dini olan müslümanlık) üzere ölmüş olur. “

     

    2687. Bize Ebu’n-Numan haber verip (dedi ki), bize
    Ham-mad b. Zeyd, Ubeydullah b. Ömer’den, (O) Saîd b. Ebi Saîd el-Makburi’den,
    (O da) Ebu Hüreyre’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Sizden biri (yatmak için)
    döşeğinin yanına geldiğinde döşeğini elbisesinin iç tarafıyla silkelesin,
    -çünkü o, döşeğinde kendisinden sonra yerine ne geldiğini bilemez- ve şöyle
    desin: Allah’ım, yanımı (yatağa) senin yardımınla koydum, onu yine senin
    yardımınla kaldıracağım! Allah’ım, eğer (bu gece) canımı tutar (alırsan), onun
    (günahlarını) bağışla! Şayet (almaz) salıverirsen, onu, iyi kullarını
    kendisiyle koruduğun (lûtfunla kötülüklerden, günahlardan) koru!”

     

     

     


    52.BAB—UYUYACAĞI ZAMAN TESBİHAT
    YAPMA HAKKINDA

     

    2688. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize
    el-Avvam b. Havşeb haber verip (dedi ki), bana Amr b. Mürre, Abdurrahman b. Ebi
    Leyla’dan, (O da) Hz. Ali’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (§allallahu Aleyhi ve Sellem) bize gelmişti. Derken ayağını benimle
    Fâtıma’nm arasına koyup (oturmuş) ve bize, yataklarımıza girdiğimizde
    söyleyeceğimiz şeyleri, yani otuzüç defa “Sübhanallah”, otuzüç defa
    “Elhamdülillah” ve otuzdört defa “Allahu Ekber” dememizi öğretmişti.
    Hz. Ali sözüne şöyle devam etti: “Artık ben bunları (söylemeyi) ondan
    sonra (hiç) bırakmadım!” O zaman bir adam (Hz. Ali’ye); “Sıf-fin
    savaşının gecesinde de mi?” diye sordu. O da; “Sıffin savaşının
    gecesinde de!” cevabını verdi.

     


    53.BÂB—(İNSAN) UYKUSUNDAN
    UYANDIĞINDA NE DER?

     

    2689. Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan’dan, (O) Ab-dulmelik
    b. Umeyr’den, (O) Rib’iyy b. Hıraş’tan, (O da) Hu-zeyfe’den (naklen) haber
    verdi ki, O şöyle dedi: Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Scllem) uyandığında
    şöyle derdi: “Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Sonunda
    dönüş de O’nadır!”

     

    2690. Bize Muhammed b. Yezid el-Hız a m i haber verip
    (dedi ki), bize el-Velid b. Müslim rivayet edip (dedi ki), bize el-Evzai
    rivayet edip dedi ki, bana Umeyr b. Hâni’ el-Ansi rivayet edip dedi ki, bana
    Cunâde b. Ebi Umeyye rivayet edip dedi ki, bana Ubâde ibnu’s-Samît, Hz.
    Peygamber’den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rivayet etti ki, O şöyle buyurmuş:
    “Kim geceleyin konuşarak uyanıp da (bu konuşmasında); “tek olan
    Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun hiçbir ortağı da yoktur. Mülk
    O’nundur, hamd O’na mahsustur. O her şeye hakkıyla kaadirdir. Allah bütün yüce
    sıfatlara sahip, bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd Allah’a mahsustur.
    Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Bütün güç ve kuvvetler
    ancak Allah’ın yardımıyladır” der, sonra da; “Rabb’im, beni
    bağışla” duasını eklerse, -veya O, “…sonra dua ederse…”
    buyurmuştur-, onun duası kabul olunur. Eğer o azmedip abdest alır, sonra da
    namaz kılarsa, onun namazı kabul olunur. “

     


    54. BAB—(İNSAN) SABAHA
    ULAŞTIĞINDA NE DER?

     

    2691. Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan’dan, (O) Seleme b.
    Kuheyl’den, (O) Abdullah b. Abdirrahman b. Ebza’dan, (O da) babasından (naklen)
    haber verdi ki, O şöyle dedi: Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
    sabaha ulaştığında şöyle dermiş: “Biz; İslam fıtratı, şehadet kelimesi,
    Peygamberimiz olan Muhammed’in dini ve daima doğru yola meyilli müslüman biri
    olan babamız İbrahim’in milleti üzerinde kararlı olarak sabaha eriştik!

     

    2692. Bize Saîd b. Amir, Şu’be’den, (O) Ya’lâ b. Atâ’dan,
    (O) Amr b. Asım’dan, (O da) Ebu Hür ey re1 den (naklen) haber verdi ki, O şöyle
    dedi: Ebu Bekir (bir gün); “yâ Rasulullah, bana, sabaha ve akşama
    ulaştığımda söyleyeceğim birşey emir buyurun” demiş, (Hz. Peygamber de)
    şöyle buyurmuştu: “Şöyle de: Gökleri ve yeri yaratan, görünen ve
    görünmeyen her şeyi bilen, her şeyin sahibi ve hakkıyla mâliki olan Allah’ım!
    Ben senden başka hiçbir ilâhın olmadığına tanıklık ederim. Nefsimin şerrinden,
    şeytanın şerrinden ve onun, (sana) ortak koşmaya (çağırmakla ilgili işlerinden,
    hilelerinden) sana sığınırım!” (Hz. Peygamber, sözünün devamında)
    buyurmuştu ki: “Bunu sabaha ulaştığında, akşama ulaştığında ve yatağına
    girdiğinde söyle!”

     


    55.BÂB—YENİ BÎR ELBİSE GİYDİĞİNDE
    NE DENİR?

     

    2693. Bize Abdullah b. Saîd -yani İbn Yezid
    el-Makburi-haber verip (dedi ki), bize Saîd -ki O, İbn Ebi Eyyub’dur-, Ebu
    Merhum’dan, (O) Sehl b. Muaz b. Enes’ten, (O da) babasından (naklen) rivayet
    etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    “Kim bir elbise giyer de; “benim hiçbir güç ve kuvvetimin (gerçek bir
    katkısı) olmaksızın bunu bana giydiren, beni bununla rızıklandıran Allah’a
    hamdolsun” derse, onun geçmiş günahları bağışlanır!”

     


    56.BÂB—CAMİYE GİRİLDİĞİNDE VE
    ÇIKILDIĞINDA NE DENİR?

     

    2694. Bize Abdullah b. Mesleme haber verip (dedi ki),
    bize Süleyman -yani İbn Bilal-, Rebia’dan, (O) Abdulmelik b. Saîd’den, (O da)
    Ebu Humeyd’den -veya Ebu Useyd’den- (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem) şöyle buyurdu: “Biriniz camiye
    girdiğinde; “Allah’ım, bana rahmetinin kapılarını aç” desin, (oradan)
    çıktığında ise; “Allah’ım, muhakkak ki ben senden, senin lûtfunu istiyorum”
    desin. “

     


    57.BÂB—ÇARŞI-PAZARA GİRİLDİĞİNDE
    NE DENİR?

     

    2695. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize
    Ezher b. Sinan, Muhammed b. Vasi’den haber verdi ki, O şöyle demiş: Ben (bir
    defasında) Mekke’ye gelmiş ve orada (din) kardeşim Salim b. Abdillah’la
    karşılaşmıştım da O bana, babasından, (O da) dedesinden (naklen) rivayet
    etmişti ki, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuş:
    “Kim çarşı-pazara girer de; “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O
    tektir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O
    diriltir ve öldürür. Kendisi ise hep diridir, ölmez. Her hayır O’nun eliyle
    (gerçekleşir). O her şeye hakkıyla ka-adirdir” derse, Allah ona bir milyon
    iyilik yazar, ondan bir milyon kötülük siler ve onu bir milyon derece
    yükseltir!” (Muhammed b. Vâsi’) sözüne şöyle devam etti: Sonra ben
    Horasan’a gelmiştim. Derken Ku-teybe b. Müslim’e rastlamıştım da; “ben
    gerçekten sana bir hediye getirdim” deyip, O’na (bu hadisi) rivayet
    etmiştim. Ondan sonra O, bi-nekli arkadaşlarıyla birlikte bineğe binip çarşıya
    gelir, (orada) durup bu sözü söyler, ardından geri dönerdi.

     


    58. BAB—”İSMİMİ KENDİNİZE
    İSİM TAKIN, KÜNYEMİ İSE KENDİNİZE KÜNYE EDİNMEYİN!”

     

    2696. Bize Said b. Amir, Hişam’dan, (O) Muhammed b.
    Sirin’den, (O da) Ebu Hüreyre’den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “İsmimi kendinize
    isim takın, künyemi ise kendinize künye takmayın. “

     


    59.BÂB—İSİMLERİN GÜZEL OLMASI
    HAKKINDA

     

    2697. Bize Affan b. Müslim rivayet edip (dedi ki), bize
    Hu-şeym rivayet edip (dedi ki), bize Davud b. Amr, Abdullah b. Ebi Zekeriyya
    el-Huzai’den, (O da) Ebu’d-Derda’dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Şüphe yok ki, siz
    Kıyamet günü kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız.
    Bu sebeple isimlerinizi güzel koyun!”‘

     


    60.BÂB—GÜZEL GÖRÜLEN İSİMLER

     

    2698. Bize Muhammed b. Kesir haber verip (dedi ki), bize
    Ubeydullah b. Ömer, Nafî’den, (O da) İbn Ömer’den (naklen) haber verdi ki, O
    şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    “Allah’ın en çok sevdiği isimler “Abdullah” ve
    “Ab-durrahman”dır. “

     


    61.BÂB—ÇİRKİN GÖRÜLEN İSİMLER

     

    2699. Bize Zekeriyya b. Adiyy haber verip (dedi ki), bize
    Mu’temir, er-Rükeyn’den, (O) babasından, (O da) Semûre’den, (naklen) rivayet
    etti ki, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çocuklarımıza dört ismin,
    yani Efleh, Nafi’, Rebah ve Necah isimlerinin konulmasını yasaklamıştı.

     


    62.BÂB—İSİM DEĞİŞTİRME HAKKINDA

     

    2700. Bize Haccâc b. Minhâl rivayet edip (dedi ki), bize
    Hammâd -ki O, Ibn Seleme’dir-, Ubeydullah’tan, (O) Nafi’den, (O da) Ibn
    Ömer’den (naklen) rivayet etti ki; Ümmü Asım’a, “Asiye” denilirdi.
    Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Selîem) O’na “Cemile”
    ismini takmıştı.

     

    2701. Bize Müsedded rivayet edip (dedi ki), bize Yahya b.
    Saîd rivayet edip (dedi ki), bize Şu’be rivayet edip (dedi ki), bize Atâ’ b.
    Ebi Meymûne, Ebu Rafi’den, (O da) Ebu Hü-reyre’den (naklen) rivayet etti ki, O
    şöyle dedi: (Hz. Pey-gamber’in hanımı veya üvey kızı) Zeyneb’in ismi Berre idi
    de, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) O’na Zeyneb ismini takmıştı.

     


    64. BAB—ÜZÜME “KERM”
    DENİLEMEZ!

     

    2703. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize
    Mu-hammed -ki O, İbn İshak’tır-, Salih b- İbrahim’den, (O) Ab-durrahman
    el-A’rec’den, (O da) Ebu Hüreyre’den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Seilem) şöyle buyurdu: “Üzüm bağına,
    “kerm: iyi, cömert, kerem sahibi” demeyin. “Kerm”, ancak
    müslüman adamdır!”

     


    65. BÂB—ŞAKALAŞMAK HAKKINDA

     

    2704. Bize Ebu Asım, Ubeydullah b. Abdillah’tan, (O da)
    İbn Abbas’tan (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: (Bir yolculukta) bir köle
    Hz. Peygamber’in (Sallallaku Aleyhi ve Sellem) hanımlarının (binmiş oldukları
    develeri, güzel sesiyle şarkılar söyleyerek) sürüyordu. Bunun üzerine (Hz.
    Peygamber ona) şöyle buyurmuştu: ‘Ya Enceşe! Cam (gibi kolayca kırılabilir ince
    kapli kadınların develerini) yavaş sür!”

     


    66. BAB—İNSANLAEI GÜLDÜRMEK İÇİN
    YALAN SÖYLEYEN KİMSE HAKKINDA

     

    2705. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize
    Beliz b. Hakim, babasından, (O da) dedesinde (naklen) haber verdi ki, O şöyle
    dedi: Ben Rasulullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:
    “-Konuşup da halkı güldürmek için yalan söyleyen kimseye yazıklar olsun!
    Onun vay haline, onun vay haline!”

     


    67.BÂB—ŞİİR HAKKINDA

     

    2706. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize
    Abde b. Süleyman, Muhammed b. İs hak’tan, (O) Ya’kub b. Utbe’den, (O)
    İkrime’den, (O da) İbn Abbas’tan (naklen) rivayet etti ki, O şöyle demiş: Hz.
    Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem), Ümeyye b. Ebi’s-Salt’m bazı
    şiirlerinde doğru söylediğini ifade buyurmuştur. Şöyle ki, O; “Sağ
    tarafının ayağının altında bir erkek ile bir öküz!/Kartal ise diğerinin
    (taşıyıcısıdır), (emre) âmâde bir aslan ile!” demiş; Hz. Peygamber
    (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de; “Doğru söylemiş” buyurmuş. O;
    “Güneş her gecenin sonunda doğar/Al renkte, sonra rengi gül gibi kırmızı
    olur” demiş; Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de; “Doğru
    söylemiş” buyurmuş. O; “(Güneş doğmayı) kabul etmez de bizim için,
    ağırbaşlılığı ve yumuşaklığı içinde/Ancak işkence edilerek, ancak kırbaçlanarak
    doğar!” demiş; Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de; “Doğru
    söylemiş” buyurmuş.

     

     


    68. BAB—”ŞÜPHESİZ BAZI
    ŞİİRLER HİKMETLİDİR” HADİSİ

     

    2707. Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc’den, (O da) Ziyad’dan,
    -ki O, ibn Sa’d’dır-, (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana İbn Şihab
    haber verdi ki; kendisine Ebu Bekr b. Abdirrahman b. Hişam, Mervan
    ibnu’l-Hakem’den, (O) Abdurrahman ibnu’l-Esved b. Abdiyesğus’tan, (O) Ubeyy b.
    Ka’b’dan, (O da) Hz. Peygamber1 den (naklen) haber vermiş ki; O şöyle buyurmuş:
    “Şüphesiz bazı şiirler hikmetlidir, (yani gerçeğe uygun ve yararlıdır).

     

    2708. Bize Ubeydullah b. Musa haber verip (dedi ki), bize
    Hanzala, Salim’den, (O da) İbn Ömer’den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi:
    Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Andolsun ki,
    sizden birinin içinin irin kanla dolması, kendisi için, şiirle dolmasından daha
    hayırlıdır!”

     

     

    *   
    *    *    5 – Cildin Sonu 
    *    *    *

     

     

     

    *  *  *  *  * 
    *  *

     

    Sallallahu
    Teâla alâ Muhammedin ve alâ A’lihi ve Sahbihi ecmaîn.

     

    VE’L- HAMDÜ
    Lİ’LLAHİ RABBİ’L ALEMİN

     

     

    Samimi
    Tavsiye ve Şikayetleriniz için E-Mail Atın

     

    Hazırlayan:
    Ebu Abdulmûmin Emin

     

    <<<@ Dayıoğlu
    @>>>

  • Hadis Usulü İçindekiler

    Hadis Usulü İçindekiler


    İÇİNDEKİLER
    HADİS USÛLÜNE GİRİŞ
     
    HADİS ISTILAHLARI
    B- Faydası:
    Hadis, Haber, Eser, Kudsî Hadis
    Bize Naklediliş Yolları İtibariyle Haberin Kısımları
    Mütevatir
    Âhâd Haberlerin Hükmü
    Âhâd HADİS
    Li Zâtihî Sahih’in Tanımının Açıklanması
    Kabule Engel Bir İllet (İllet-i Kâdiha)
    Aynı Hadiste Sahih Ve Hasen Olma Niteliklerinin Birarada Bulunması
    Tedlîs
    Munkatı
    Muzdarib
    Metinde İdrâc
    Hadiste Ziyade
    Hadisi İhtisar Etmek
    Mana Yoluyla Hadis Rivayeti
    Mevzu (Uydurma) Rivayetler
    Cerh Ve Ta’dîl
    Cerh ve Ta’dîl Teâruz Ederse (Çatışırsa):
    HABERİN, KENDİSİNE İZAFET EDİLDİĞİ KİMSE BAKIMINDAN KISIMLARI
    Sahabi
    Muhadram
    İsnâd
    Tabiûn
    Müselsel
    Hadis Tahammülü ve Edâsı (Hadis Almak ve Rivayet Etmek)
    Hadis Rivayeti
    Hadisin Tedvini
    Hadis Yazmak
    Hadis Tasnif Yolları
    Kütüb-i Sitte Kitapları
    1- Sahih-i Buhârî:
    Buhârî
    2- Sahih-i Muslim:
    Müslim
    3- Nesâî’nin Sunen’i
    Nesâî
    4- Ebû Dâvûd’un Sunen’i
    Ebû Dâvûd
    5- Tirmizî’nin Sunen’i
    Tirmizî
    İbn Mâce
    6- İbn Mâce’nin Sunen’i
    İmam Ahmed’in Müsned’i
    İlim Adamlarının Müsned’deki Hadisler ile İlgili Görüşleri
    Ahmed b. Hanbel
    Âlimin Ve Müteallimin (Öğrencinin) Âdâbı
    Ortak Âdâbın Bir Kısmı
    Muallim (Öğretmen)e Has Bir Kısım Âdâb
    Öğrenciye Has Bazı Âdâb
    USUL-İ HADÎS
    2- Usûl Bilgisinin Gereği:
    3- Usûl Kaidelerinin Menşei:
    5- “Usûl”le İlgili Te’lifler
    C) Türkiye’de Hadis Usulü Çalışmaları:
    A) Mütekaddimuna Ait Eserler:
    B) Müteahhiruna Ait Eserler:
    C) Türkiye’de Hadis Usulü Çalışmaları:
    66- Selef Devrinde Usûl-i Hadîs
    7- “Ebû Hanîfe Hadîste Nâkiddir, Cerh Ve Ta’dîl Sahibidir”
    8- Ebû Hanîfe’nin Hadîs Kabûlündeki Şartları
    9- Hadis İlminin Dalları:
    1. Rivâyetü’l-Hadis İlmi:
    2. Dirâyetü’l-Hadis İlmi:
    3. Cerh ve Ta’dil İlmi (İlmu’l-Cerh ve’t-Ta’dil):
    4. Râvîler Tarihi İlmi (İlmu Tarihu’r-Ruvât):
    5. Hadislerin Vürûd Sebepleri İlmi (İlmu Esbabi Vurudi’l-Hadis:
    6. Garîbu’l-Hadis İlmi:
    7. İlelü’l-Hadîs İlmi (İlmu İlelü’l-Hadis):
    8. Muhtelifu’l-Hadîs İlmi:
    9. Nâsih ve Mensûh İlmi:
    HADÎS, SÜNNET, ESER, HABER, RİVAYET
    Hadis İlmi
    1) Usul-i Hadis:
    Hadis İle İlgili Terimler
    2) Furu-i Hadis:
    Hadisin (Sünnetin) Dindeki Yeri ve Önemi:
    SÜNNET NE DEMEKTİR
    Kanun (Hüküm) Anlamı Olarak Sünnet:
    Peygamberin Tavrı Olarak Sünnet
    Dinin Kaynağı Sünnet
    Terim Anlamıyla Sünnet
    Sünnetin Çeşitleri
    1) Kavlî Sünnet (Sözlü Hadis):
    2) Fiilî Sünnet (Fiili Hadis):
    Hz. Peygamber’in Fiilleri:
    3. Takriri Sünnet:
    A) Sarih (açık) Takrir:
    B) Zımni Takrir:
    4) Vasıf (Vasfi) Sünnet:
    A) Hılki (Ahlaki) Sıfat:
    B) Hulki (Yaratılışla İlgili) Sıfat:
    Sünnetin Hüküm Kaynağı Olduğunu Gösteren Deliller
    Sünnetin Kitab’a Göre Yeri ve Fonksiyonu:
    Peygamberin Sünnetinin İşlevi
    Sünnetin Rivâyet Bakımından Çeşitleri
    1. Mütevatir Sünnet:
    A) Lafzî Mütevatir:
    2. Meşhur Sünnet:
    B) Manevî Mütevatir:
    3. Âhad Sünnet:
    Senedinde Kopukluk Bulunan Hadisler
    Ahad Hadisle Amel Etmenin Şartları
    Mâlikîlerin Âhad Haberi Delil Kabul Etmesi
    Muhaddîs, Fakîh Ve Usûlî’nin Sünnet Anlayışları
    Hadisde ESER
    1) Ashabu’l-Eser:
    2) Ashabu’r-Rey:
    HABER Hadis İlminde Haber
    A) Ahad Haber:
    C) Mütevatir Haber:
    2- İsnad:
    Haberlerin Tetkiki
    RİVÂYET
    HADÎSİN TAHLİLİ
    A) Sened:
    2- İsnad:
    3- İsnad Müslümanlara Has Bir İmtiyazdır:
    B) Metin:
    4- İsnadın Menşeî:
    5- Senedin Kısımları-Senedin Çözümü:
    7- Hadis Senetlerinde Geçen Bazı Kısaltmalar:
    6- Senedin Okunuşu:
    8- Hadisde Senedin Önemi: 
    9- Uzunluklarına Göre Senedin Kısımları:
    B) Nâzil İsnadlar
    A) Âlî İsnadlar:
    10- Senette Ulvîyetin (Yakınlığın) Çeşitleri:
    11- Bâzı Müelliflerin Âlî Senedleri:
    12- Esahhu’l-Esânid:
    13- Bazılarına Göre Diğer Esah İsnadlar:
    14- Bazı Ashâbın Esah İsnadları:
    15- Bazı Beldelerin Esah İsnadları:
    16- Ehvelü’l-Esanîd:
    17- İsnad, Senet Ve Metin İle İlgili Terimler
    RİVAYET
    1- RİVAYETİN ADABI
    1) İyi Niyet (İhlas):
    A- Tâlibin (Hadis Öğrencisinin) Âdâbı:
    2) Hadisi Ehlinden Almaya Çalışmak:
    3) Öğrendiğiyle Amel Etmek:
    4) Hocaya Saygı Göstermek:
    5) Arkadaşlarına Yardımcı Olmak:
    6) Tedrici Bir Metodla Çalışmak:
    7) Hadis Usulüne Önem Vermek:
    8) Kendisinden Aşağı Olandan Hadis Almak:
    9) Hadisleri Kavramaya Çalışmak:
    10) Hadis Kitaplarına Önem Vermek:
    11) Hadis Dinleme İşini En Az Temyiz Yaşında Yapmak:
    B- Muhaddisin Âdâbı (Hadis Hocasının Ahlakı):
    2- Haddini Bilmek Ya Da Ehliyete Riayet:
    3- Kendisinden Daha Ehil Olana Saygı Göstermek:
    4- Karıştırma İhtimali Belirince Hadis Rivayetini ve Okutmayı Bırakma:
    1- İyi Niyet ve Üstün Ahlak Sahibi Olmak:
    5- Hadis’e ve Hadis Meclislerine Ehemmiyet Vermek:
    6- Kitap Yazmak Veya Öteki İlmi Faaliyetlerde Bulunmak:
    7- Hadis Tedrisi Esnasında Birtakım Kurallara Uymak
    8- Şeyhine Saygılı Olmak:
    A) Hadîs Öğrenim ve Öğretim Yolları (Tahammül Ve Edâ Yolları):
    HADİSLERİN TAHAMMÜL VE EDÂSI
    1- Sema (İşitme):
    2- Kırâat Ala’ş-Şeyh (Arz, Sunma, Okuma):
    3- İcazet (İzin):
    4- Münâvele (Elden Verme):
    5- Kitabet (Mükatebe-Yazışma):
    7- Vasiyye (Vasiyet):
    6- İ’lamu’ş-Şeyh (Bildirme):
    8- Vicâde (Bulmak):
    Vicadet
    Mükaşefe Ve Rüya
    B) Rivayet Lafızları:
    2. Rivayet Lafızlarının Önemi:
    C) Hadis Öğretimi Usulleri:
    1) Okuyup Geçme Usulü:
    2) Açıklanması Gerekli Noktaları Açıklama Usulü:
    3) Uzun Uzun Açıklama Usulü:
    3- RİVAYETİN SIFATI:
    A) Lafzan (Kelimesi Kelimesine Aynen) Rivayet:
    B) Ma’nen Rivayet:
    Ma’nen Hadis Rivayet Eden Ravide Aranan Şartlar:
    4- RİVAYET MAHSULLERİ:
    A) Tasnif Devri Öncesi Rivayet Mahsulleri:
    2) Cüzler:
    3) Erbeunlar:
    B) Tasnif Devri Rivayet Mahsulleri:
    2) Ale’l-Ebvab Rivayet Mahsulleri:
    3) Ale’l-Ahruf (Alfabetik) Rivayet Mahsulleri:
    Rivayet İle İlgili Terimler
    Rivayet İle İlgili Diğer Hususlar
    İLMUR-RİCAL
    1- RÂVİ
    2- RÂVİLERİN DERECELERİ:
    1-Tâlib:
    2- Muhaddis:
    3- Hâfız:
    4- Hüccet:
    5- Hâkim:
    3- RÂVÎNİN TABAKALARI:
    A) Sahabe[1]
    1. Bir Şahsın Sahâbe Olduğu Ne Yolla Anlaşılır?
    2. Sahâbenin Adaleti:
    3. Ashabı Öven Ayetlerden Bazıları:
    4. Ashabı Öven Hadislerden Bazıları:
    5. Ashaba Dil Uzatan Zındıktır:
    Sahabelerin Tabakaları
    6. Ashabı Ta’dîlin Mahiyeti:
    1. Fazilete Göre Taksimleri
    2. Rivayete Göre Taksimleri
    B) Az Rivayet Eden Sahabeler (Mukillûn):
    Sahabelerin Değişik Sayıda Hadis Rivayet Etmesine Etki Eden Sebepler
    Hadis Rivayeti ve Sahabiler
    3. Âlim Sahabeler:
    5- Sahabelerin Sayısı:
    4- Abadile (Abdullahlar):
    6- En Son Vefat Eden Sahabe:
    7- Sahabelerle İlgili Literatür:
    Asr-ı Saâdet:
    Aşere-i Mübeşşere:
    B) Tâbiîler
    Tâbiîlerin Tabakaları
    1. Muhadramun:
    2. Fukaha-yı Seb’a:
    Tâbiîn
    Raviler İle İlgili Terimler
    C) Etbauttâbiîn
    HADİS TENKİDİ
    Cerh ve Ta’dil Kitapları:
    2- RAVİDE ARANAN ŞARTLAR
    A) Adalet
    Adâleti Sağlayan Şartlar
    1- Akl:
    3- İslâm:
    2- Büluğ:
    4- İtikad:
    6- Sıdk:
    5- Diyanet-Takva:
    7- Mürüvvet-Muruet:
    8- Şöhret:
    9- Lika:
    B) Zabt
    Sika
    Silsile:
    Silsiletü’z-Zeheb:
    3- METÂİN-İ AŞERE-TA’N NOKTALARI
    A) Ravinin Adaletini Cerheden Sebepler (Adalet Vasfına Yönelik Ta’n Noktaları):
    2- Töhmet-i Kizb-İttihamu’r-ravi bi’l-kizb:
    4- Bid’at-Bid’atu’r-ravi:
    3- Fısk-Fısku’r-ravi:
    5- Cehâlet-Cehaletu’r-ravi:
    Cehâletin Sebepleri
    Meçhul Konusunda İstisnaî Hükümler
    B) Ravinin Zabtını Cerheden Sebepler
    1- Vehim:
    2- Gaflet-Fartu’l-ğafle:
    3- Fuhş-i Galat-Kesretu’l-ğalat:
    5- Muhalefet-Muhalefetu’s-sikat:
    4- CERH VE TA’DÎL KAİDELERİ
    4- Sû’i’l-Hıfz:
    Rivâyet Ve Şehadet Arasındaki Farklar
    Cerh Ve Ta’dîl’in Bir Ravide Birleşmesi
    Cerh Ve Ta’dîl Bir İçtihaddır:
    Cerh ve Ta’dilin Önemi:
    Cerh Ve Ta’dîl Caizdir
    Muhtelefun Fih Hakkında Ulemanın Kabul Ettiği Umumî Prensib
    Cerh Ve Ta’dil Elfazının Tabakaları:
    5- CERH VE TA’DİL LAFIZLARI
    Cerh Ve Ta’dil Elfazının Hükümleri:
    Ta’dîl Elfazı:
    Cerh Elfazı
    6- İBNİ HACER’İN 12’Lİ RİCAL TAKSİMİ
    7- CERH VE TA’DİL SONUCU RAVİLER
    8- CERH VE TADÎLDE TESAHÜL VE TEŞEDDÜD
    Sened ve Metin Tenkidi
    A) Sahih Hadislerin Özellikleri:
    B) Hadiste Zayıflık Alametleri:
    C) Mevzu Hadislerin Özellikleri:
    MERVİYY-HADÎSLER
    1- KABUL VEYA RED AÇISINDAN HADİS ÇEŞİTLERİ
    A) Makbul:
    B) Merdud:
    2- SENEDİN MÜNTEHASI (HADİSİN SÖYLEYENİ-İLK KAYNAĞI) AÇISINDAN HADÎS ÇEŞİTLERİ
    A) Kudsi-Nebevi Hadis:
    B) Merfu Hadîs:
    Merfu Hadisin Kısımları
    A) Kavli:
    1) Sarahaten (Açık) Merfu Hadis:
    B) Fili:
    C) Takriri:
    A) Kavli:
    2) Hükmen Merfu Hadis:
    B) Fili:
    C) Takriri:
    Merfu Hadise Delalet Eden Bazı İfadeler
    Mürsel-Merfu:
    Muallak-Merfu:
    Merfu Hadisin Hükmü
    C) Mevkuf Hadîs:
    Mevkuf Hadislerde Sahihlik ve Zayıflık
    D) Maktu Hadîs:
    Merfu, Mevkuf ve Maktu Hadis Hakkında Bilinmesi Gereken Birkaç Nokta:
    3- SENETTEKİ İTTİSAL DURUMUNA GÖRE HADÎSLERİN ÇEŞİTLERİ
    B) Gayr-ı Muttasıl (Munkatı) Hadîs.
    A) Muttasıl (Müsned-Mevsûl) Hadîs.
    1) Muallak Hadîs:
    2) Mu’dal Hadîs:
    3) Munkatı Hadîs:
    4) Mürsel Hadîs:
    4- SENET (RAVİ) SAYISINA GÖRE (VEYA DERECE-İ ŞUYU’ AÇISINDAN) HADÎS ÇEŞİTLERİ
    A) Mütevâtir Hadîsler:
    1) Lafzî Mütevâtir:
    2) Manevî Mütevâtir:
    Mütevatir Hadisin Hükmü
    Mütevatir Hadiste Sayı
    Mütevatir Hadislerle İlgili Eserler
    B- Âhad Hadîsler (Haber-i Vahid):
    1) Meşhur Hadis:
    A) Sened Tetkiki Sonuçlarına Göre Meşhur Hadisler:
    A2) Hasen Meşhur Hadis:
    A3) Zayıf Meşhur Hadis:
    B) Şöhret Buldukları Yere Göre Meşhur Hadisler:
    B2) Hadisçiler-Ulema ve Halk Nezdinde Meşhur Hadisler:
    B3) Fakihler (İslam Hukukçuları) Nezdinde Meşhur Hadisler:
    B4) Usulcüler (Fıkıh Usulcüleri) Nezdinde Meşhur Hadisler:
    B5) Halk Nezdinde Meşhur Hadisler:
    Meşhur Hadisin Hükmü
    2) Azîz Hadis:
    3) Garîb (Ferd) Hadis:
    B6) Tasavvuf Ehli Nezdinde Meşhur Hadisler:
    B- Ferd-i Nisbî:
    A- Ferd-i Mutlak:
    5- SIHHAT DURUMUNA GÖRE VEYA HÜKÜM AÇISINDAN HADÎSLER
    A) Sahîh Hadîs:
    Sahih Hadislerin Dereceleri
    Sahîh Hadisin Kısımları
    1- Sahîh li-Zâtihi:
    2- Sahîh li-Ğayrihi-Sahih la li Zatihi:
    Sahih Hadisin Hükmü
    Sahih Hadislerle İlgili Eserler
    Sahih Terimiyle İlgli Bazı Notlar
    B) Hasen Hadîs:
    Hasen Hadisin Kısımları
    1) Hasen lî Zâtihi Hadis:
    2) Hasen lî Gayrihi Hadis:
    Tirmizi’nin Hasen Hadis Anlayışı:
    Hasen Hadisin Hükmü
    Sahîh Ve Hasenle İlgili Altın Kaideler
    İtibar, İstişhad, Mütabaat:
    Hasen Hadis ile ilgili Bazı Terimler
    C) Zayıf Hadîs:
    Sikanın Ziyadesi
    Zayıf Hadisin Dereceleri
    Zayıf Hadisin Hükmü
    Hadiste Zayıflık Sebepleri
    1) Seneddeki İnkıta Sebebiyle Zayıf Hadis Çeşitleri:
    A) Mürsel Hadîs:
    İrsalin Çeşitleri
    Mürsel Hadislerin Dereceleri
    2) İrsâl-i Hafi:
    Sahabe Mürseli
    Tâbiin’in Mürseli:
    Mürsel Hadisin Hükmü
    Mürsel Hadisle İlgili Eserler
    İnkıta’ Türleri:
    B- Munkatı’ Hadîs:
    1) Zahiri İnkıta’ (Açık Kesiklik):
    2) Hafi İnkıta (Gizli Kesiklik):
    Munkatı’ Hadislerin Hükmü:
    Mu’dal Hadisin Hükmü
    C- Mu’dal Hadîs:
    D) Muallak Hadîs:
    E- Müdelles Hadîs:
    Tedlis Çeşitleri
    2- Tedlîsü’t-Tesniye:
    3- Tedlîsu’ş-Şüyuh:
    4- Tedlîsu’l-Atf:
    5- Tedlîsü’s-Sükût:
    Tedlisin Hükmü
    2) Ravideki Cerhi Gerektiren Hallere Göre Zayıf Hadis Çeşitleri:
    A) Mevzu Hadis:
    B) Metruk-Matruh Hadîs:
    Metruk Hadisin Hükmü
    Münker Hadisin Hükmü
    C) Münker Hadîs:
    İllet Nasıl Bilinir
    D) Muallel Hadîsler:
    Muallel Hadisin Hükmü
    Hadislerdeki İllet Çeşitleri
    İllet Konusunda Yazılan Eserler
    E) Müdrec Hadîs:
    Müdrecin Kısımları
    1) Müdrecü’l-Metn:
    2) Müdrecü’l-İsnâd:
    İdracın Hükmü
    F) Maklûb Hadîs:
    1) İsnadda Kalb:
    2) Metinde Kalb:
    3) Mürekkep Kalb:
    Maklub Hadisin Hükmü
    G) Muzdarib Hadîs:
    Izdırap Türleri
    Muzdarib Hadisin Hükmü
    H) Şâz Hadis:
    1- İsnadda Şaz:
    2) Metinde Izdırap:
    Şâz Hadisin Hükmü
    2- Metinde Şaz:
    I-İ) Musahhaf Ve Muharref Hadîsler:
    Tashif Türleri:
    2) İsnadda Tashif:
    3) İşitmeye Yönelik Tashif:
    4) Manaya Yönelik Tashif:
    4) Sahîh, Hasen Ve Zayıf Arasında Müşterek Hadîs Nevileri
    A) Merfu, Mevkuf Ve Maktu Hadîsler:
    B) Müsned Hadîs:
    C) Muttasıl (Mevsul):
    D) Mu’an’an Hadîs:
    E) Mü’en’en Hadis:
    F) Müselsel Hadîs:
    H) Âlî Hadisler:
    G) Musahhaf Ve Muharref Hadîsler:
    I) Nâzil Hadisler:
    İ) Meşhûr Ve Müstefîz Hadîsler:
    J) Azîz Hadîs:
    K) Ferd (Garib) Hadîsler:
    Ferd Hadisin Hükmü
    Garib Hadis
    Garib Hadisin Hükmü
    L) Mütâbi, Şâhid Ve Âzıd Hadîsler:
    6) TEARUZ AÇISINDAN HADİSLERİN SINIFLANDIRILMASI
    A) Muhkem:
    B) Muhtelif:
    MEVZÛ HADÎSLER
    Hadis Uydurma Girişimleri
    Hadis Uyduran Gruplar
    Mevzu Hadîslerin Ortaya Çıkışı
    1- Hariciler:
    3- Zındıklar:
    2- Kelâm Münakaşaları:
    4- Kıssacılar:
    5- Salih Fakat Cahil Kişiler:
    6- Özel Maksatlarla Hadis Uydurmak:
    Mevzu Hadisleri Tanıma Yolları
    1- Uydurmacıları Tanıma Yolları:
    B) İhbar:
    C) Araştırmalar:
    2- Uydurulmuş Sözleri Tanıma Yolları:
    A) Haberin Lafzında ve Manasında Bozukluk Bulunması:
    B) Bir Çok İnsanın Görmesi Gereken Bir Olayı Bir Kişinin Rivayet Etmesi:
    C) Kur’an’a Ve Sahih Sünnete Aykırı Olması:
    D) Akla, His Ve Müşahedeye Aykırı Olması:
    E) Tarihi Olaylara Aykırı Düşmesi-Ravinin Hali:
    F) İyilik ve Kötülüğün Karşılığının Abartılı Oluşu:
    G) Elde Mevcut Güvenilir Hadis Kitaplarında Bulunmaması:
    Hadis Uydurma Girişiminin Sebepleri
    1- Dindarca Mülahazalar-İslam Dini’ne Hizmet Etmek Arzusu:
    2- Dîni Yıkmak Maksadıyla Zındıkların Uydurması-İslam Düşmanlığı:
    4- Halife Ve Emirlere Yaklaşmak Arzusu:
    – Fırka, Mezheb Ve Kabilesini Savunma İhtiyâcı:
    5- Geçim Kaynağı Olarak Hadis Uyduranlar:
    6- İmtihan Maksadıyla Uydurmalar:
    7- Fetvalarına Delil İçin:
    8- İstiğrab İçin:
    10- Kabîle, Aşiret, Şehir, Irk ve Cinsle İlgili Uydurmalar:
    Mevzu Hadislerin Zararları
    1) İslam’ı Doğru Anlamaya Engel Olmak:
    9- Ticarî Maksadlarla-Şahsi çıkar Sağlama Düşüncesi:
    2) Dini Tahrif Etmek:
    3) Ayrılığı Körüklemek:
    4) Dinden Soğutmak:
    5) Irk, Milliyet ve Dil Üstünlüğü Fikrini Yaymak:
    6) Halkı Cahil Bırakmak:
    Hadîs Uydurmanın Hükmü
    Mevzu Hadis Rivayet Etmenin Hükmü
    Uydurma Faaliyetlerinin Neticesi
    1) Sahih Hadisleri Müstakil Eserlerde Toplamak:
    Hadis Uydurulmasına Karşı Alınan Tedbirler
    2) Hadis Tenkidi Tekniklerini Dünyada İlk Kez Uygulamak:
    3) Hadis Uyduranlara Karşı Mücadele Etmek: 
    4) Ravileri Tanıtan Eserler Yazmak:
    5) Hadis Diye Uydurulmuş Sözleri Toplayan Eserler Yazmak (Mevzuat Edebiyatı):
    Bazı Mevzu Hadisler
    Mevzu Hadisle İlgili Eserler
    Hadisler Günümüze Nasıl İntikal Etmiştir
    Hadis Kitaplarının Dereceleri
    HADÎSTE NESH
    NESHİN ÇEŞİTLERİ
    2- Sünnetin Kur’ân’la Neshi:
    1- Sünnetin Sünnetle Neshi:
    NESHİN BİLİNME YOLLARI
    İHTİLAFU’L HADÎS
    İHTİLAFI GİDERME YOLLARI
    1) Tahsis:
    2) Takyid:
    1- Cem Ve Te’lif
    3) Haml
    2- Nesh
    3- Tercih
    A) Râvinin Haliyle İlgili Tercih Sebepleri:
    B) Hadisi Elde Ediş (Tahammül)’le İlgili Tercîh Sebepleri
    C) Rivâyetin Keyfiyeti İle İlgili Tercih Sebepleri
    D) Hadisin Vürûd Vaktine Göre Tercih Sebepleri
    E) Haberin Lafzına Göre Tercih Sebepleri
    F) Hadisin Taşıdığı Hükümle İlgili Tercih Sebepleri
    4- Tevakkuf
    G) Harici Sebeplerle Tercih Sebepleri
    İhtilaf Üzerine Te’lifat
    HADÎSİ ANLAMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİ
    2- Güvenilir Şerh:
    3- Ehliyetli Tercüme:
    4- Metod Bilgisi:
    Cevamiu’l-Kelim:
    Tahric
    KAYNAKLAR
  • Haydi Arapça Çizgi Film Serisi 27 Bölüm

    Arapça Çizgi Film Heidi Çizgi Film Serisi Arapça Hikayeler


    http://goo.gl/PuQ4am

  • Arapça Çizgi Film Kung Fu Okulu Serisi 20 Bölüm

     

    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (1)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (2)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (3)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (4)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (5)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (6)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (7)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (8)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (9)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (10)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (11)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (12)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (13)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (14)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (15)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (16)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (17)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (18)
    Kung-fu Okulu Arapça Çizgi Film fasiharabic (20)