El Lulu Vel Mercan

ORUÇ El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

ORUÇ

Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1793

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: “Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1795

Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1808

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.): “Bir veya iki gün öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1812

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) bazı aile fertleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanına girdi. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin” denildiğinde Hz. Peygamber: “Ay, yirmi dokuz gün olur” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1816

Ebu Bekre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): “Bayram ayları noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve Zil-hicce aylarıdır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1822

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir:
…Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için…ayeti nazil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber’e hitaben: “Ey Allah’ın Resulü! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum” dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): “Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kalın da bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibarettir,” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1824

Sehl b. Sa’d (r.a.) şöyle haber vermiştir:
“…Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için…”(Bakara, 187) ayeti nazil olduğu zaman bazı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar yerlerdi. Nihayet Yüce Allah, mine’l-fecri (fecirden)beyanını indirip bunu tamamen açıkladı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1825

Abdullah b. Ömer’in (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, İbn. Ümmü Mektum’un ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1827

İbn Mesûd’un (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bilâl’in ezanı (veya Bilâl’in nidası) sizden hiç kimseyi sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur (veya nida eder). Öyle ki, (namazda) kaim olanınızı (sabah namazı yaklaşıyor diye) vazgeçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın.” Ve (Peygamber elini düzeltip yukarı kaldırarak): “Aklığın böyle böyle zahir olması fecir değildir.(İki parmağının arasını açarak) böyle oluncaya kadar (fecir doğmaz) ” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1830

Enes’in (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1835

Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
“Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra (Sabah) namaza kalktık” dedi. Enes b. Malik: “Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman oldu?” diye sordu. O da: “Elli ayet (okunacak) kadar” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1837

Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “İnsanlar iftar yapmakta (sünnet vechile) acele davrandıkları müddetçe daima hayır üzeredirler” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1838

Ömer’in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Gece şu taraftan (doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüzde şu taraftan (batıdan) arkasına dönüp gittiği, Güneş de battığı zaman oruçlu orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir) ” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1841

Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber Ramazan ayında bir seferde bulunduk. Güneş battığı zaman Resulüllah birine: “Ey filan! Haydi (bineğinden) in de bize sevik karıştır” dedi. O zat: Ey Allah’ın Resulü! Henüz gündüzdür dedi. Resulüllah tekrar: Haydi in de bizim için sevik karıştır, buyurdu. O kimse (devesinden) indi ve sevik bulayıp Peygamber’e getirdi. Hz. Peygamber de (a.s.) ondan içti ve sonra eliyle işaret ederek: “Güneş şuradan (batı tarafından) battığı ve gece de şuradan (doğu cihetinden) geldiğinde oruçlunun iftar vakti girmiştir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1842

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) yiyip içmeksizin oruçları birbirine eklemekten nehiy buyurdu. Sahabeler: Ama siz peş peşe oruç tutuyorsunuz, dediklerinde. Resulüllah (a.s.): “Ben, sizin gibi değilim. Zira ben, (Rabbim tarafından) yedirilir ve içirilirim” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1844

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü (a.s.) orucu birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan birisi Resulüllah’a: Ey Allah’ın Resulü! Sen bir günün orucunu diğer güne ekliyorsun, dedi. Buna karşılık Resulüllah: “Sizin hanginiz bana benzer? Rabbim beni yedirip içirdiği halde gecelerim” buyurmuştur. Fakat sahabelerin ard arda oruç tutmakta ısrar etmeleri üzerine Resulüllah, oruçlarına bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilali gördüler. Bunun üzerine Resulüllah, arka arkaya oruç tutmaktan vaz geçmeyenleri ihtar eder mahiyette: “Eğer hilal (bir ay) gecikseydi, ard arda oruç tutmayı (savm-ı visal) sizin için (ibret dersi olsun diye) o kadar artırırdım” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1846

Enes (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Ramazan’da namaz kılıyordu. Ben de geldim ve yanıbaşına namaza durdum. Bir başkası daha gelip o da namaza durdu. Nihayet bir cemaat olduk. Resulüllah, benim arkasında olduğumu hissedince, namazda hafifletme ve kısaltmalar yapmaya başladı. Sonra evine girdi. Kendisi öyle bir namaz kıldı ki onu bizim yanımızda iken kılmazdı. Sabaha ulaştığımızda kendisine: Dün geceki namazda arkanda bizim bulunduğumuzu anladın mı? diye sorduk, Cevaben: “Evet. yaptığım hafifletme ve kısaltmaya beni sevkeden sizlerin varlığını anlamış olmamdır” buyurdu. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah Resulü (a.s.) bir günün orucunu diğerine eklemeğe başladı. Bu, ayın sonunda olmuştu. Sahabelerden bazı kimseler de oruçları birbirine eklemeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber: “Bu kimselere ne oluyor ki, oruçları birbirine ekleyip duruyorlar! Muhakkak ki, sizler, benim gibi değilsiniz. Allah’a yeminle söylüyorum: Eğer ay benim için uzasaydı, ben muhakkak amellerde şiddet gösteren bu (mufrit) kimselerin şiddet ve ifratlarını terk edecekleri bir oruç tutardım” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1848

Hz. Aişe (r.ah.)
Resulüllah (a.s.) oruçlu iken hanımlarından birisini öperdi deyip sonra da gülmüştür.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1851

Ömer b. Ebu Seleme (r.a.)
Resulüllah’a (a.s.) oruçlu olan öpebilir mi? diye sorduğunda, Resulüllah ona, Ümmü Seleme’yi işaret ederek: “Şundan sor” buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Seleme ona, Resulüllah’ın bu fiili yaptığını haber verdi. Bu defa Ömer b. Ebu Seleme: Ey Allah’ın Resulü! Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: “Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’a karşı, hepinizden daha saygılı ve ondan daha çok korkanınızımdır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1863

Hz. Aişe (r.ah.) ve Ümmü Seleme (r.ah.)
Hz. Peygamber (a.s.) ihtilam olmadan cünüp olarak sabahladığında oruca devam ederdi, demişlerdir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1864

Ebu Hureyre (r.a.) şölye anlatmıştır:
Hz. Peygamber’e (a.s.) birisi gelerek: “Helak oldum. Ey Allah’ın Resulü!” dedi. Resulüllah (a.s.): “Seni helak eden nedir?” diye sordu. O şahıs: “Ramazanda (oruçlu iken) hanımımla cinsi münasebette bulundum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Bir köleyi hürriyetine kavuşturabilir misin?” buyurdu. O zat: Hayır, kavuşturamam dedi. Resulüllah: “Öyle ise iki ay ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi?” Hayır, buna muktedir olamam dedi. Resulüllah: “Altmış yoksulu doyurabilir misin?” dedi. O kimse: “Hayır, doyuramam” dedi. Sonra o zat oturdu. Bu arada Peygamber’e içi hurma ile dolu (on beş Sa’ alabilen) bir zenbil getirildi. Peygamber o zata: “Bunu (al da) sadaka yap” buyurdu. O kimse: Benden fakir bir yoksula mı vereceğim? Medine’nin karataşlı iki tarafı arasında buna benim ailemden daha muhtaç bir ev halkı yoktur, dedi. Bunun üzerine Peygamber yan (azı) dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra o kimseye: “Öyleyse bunu kendi ailene yedir!” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1870

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah’a (a.s.) bir kimse gelerek: Yandım! dedi. Resulüllah: “Niçin (yandın)?”diye sordu. O zat: “Ramazanda gündüzleyin eşimle cinsi münasebette bulundum” dedi.Hz. Peygamber (a.s.): “Sadaka ver, sadaka ver” dedi. O zat: “Sadaka verecek bir şeyim yok” dedi. Peygamber ona oturmasını emretti. Derken Peygamber’e içlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi. Resulüllah o fakir kimseye; bunu alıp tasadduk etmesini emir buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1873

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Mekke’nin fetih yılında ramazanda yola çıktı. Kedid mevkiine varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra orucunu bozdu. Resulüllah’ın sahabeleri, Peygamber’in fiillerinden daima en yeni olanlara tabi olurlardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1875

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) bir sefer esnasında, insanların başına toplandığı ve gölgelendirmekte oldukları birisini gördü. ve: “Bunun nesi var?” diye sordu. Sahabeler: “Oruç tutmaktadır” dediler. Bunun üzerine Resulüllah: “Seferde oruç tutmanız (her zaman) sırf bir iyilik sayılmaz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1879

Enes b. Malik’in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
Enes b. Malik’in kendisine, seferde Ramazan orucu sorulduğunda: “Biz Ramazanda Resulüllah (a.s.) ile yolculuk ettik. Bu yolculukta ne oruç tutan tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıpladı” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1884

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bir seferde bulunmuştuk. Bizden kimi oruç tutmuş, kimi de yemişti. Sıcak bir günde konakladığımızda çoğumuz gölgelenmişti. Elbisesi olan elbisesiyle, kimimiz de eliyle güneşten korunuyordu. Oruç tutanlar hararetten kesilip düştüler. Buna karşılık oruç tutmayanlar, kalktılar, çadırları kurdular ve develeri suladılar. Bu faaliyetler üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Bu gün oruç tutmayanlar, tam sevap alıp gittiler” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1886

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Hamza b. Amr Eslemi, Resulüllah’a (a.s.) sefer hâlindeki oruçtan sordu. Resulüllah: “Dilersen oruç tut, dilersen oruç tutma” diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1889

Ebu Derda (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Ramazan ayında çok sıcak bir günde, Resulüllah (a.s.) ile beraber sefere çıktık. Her birimiz sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Aramızda ise Resulüllah (a.s.) ile Abdullah b. Ravaha’dan (r.a.) başka oruç tutan kimse yoktu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1892

Ümmül-Fadl bt. Haris (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Bazı insanlar Arefe günü onun yanında Resulüllah’ın (a.s.) oruçlu olup olmadığı hususunda münakaşa ettiler. Bir kısmı, Resulüllah oruçludur, dedi. Diğer bir kısmıda Resulüllah oruçlu değildir, dedi. Bunun üzerine ben Resulüllah’a bir bardak süt gönderdim. Allah Resulü (a.s.), bu sırada Arafat’ta devesinin üzerinde vakfe yaparken, o sütü içti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1894

Ümmü’l-Fadl (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Ashaptan bazı kimseler, Arefe günü oruç hususunda şüpheye düştüler. Biz de Arafat’ta Resulüllah ile beraber bulunuyorduk. Bunun üzerine ben, Peygamber Arafat’ta iken ağaçtan oyulmuş bir kap içinde kendisine süt gönderdim. Peygamber de (a.s.) bu sütü içti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1895

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Cahiliye devrinde Kureyş aşure günü oruç tutardı. (Hicretten evvel) Resulüllah (a.s.) da aşure orucunu tutmuştur. Medine’ye hicret ettiğinde yine aşure orucunu tuttuğu gibi, (sahabelere de) bu orucu tutmalarını emretti.(İkinci sene) ramazan ayında oruç farz kılınınca, Allah Resulü (a.s.): “İsteyen aşure orucunu tutar, isteyen de terk eder” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1897

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Cahiliye devri ahalisi aşure günü oruç tutarlardı. Resulüllah (a.s.) ve müslümanlar da ramazan orucu farz kılınmadan önce o gün oruç tutmuşlardır. Ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber: “Şüphesiz ki, aşure Allah’ın günlerinden bir gündür. Artık dileyen o gün oruç tutar, dileyen de o gün oruç tutmaz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1901

Abdullah b. Mesûd’un anlatıyor:
Abdurrahman b. Yezid şöyle dedi. Eşas b. Kays bir Aşure günü Abdullah’ın yanına gelerek, onun yemek yediğini gördü ve: Ey Ebu Muhammed! Aşure günü nedir bilir misin? O da “O nedir? diye sorduğunda “Şüphesiz bu gün aşure günüdür, dedi. İbn Mesûd (r.a.) ise: “Ramazan orucunun farz kılınmasından önce bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu emredilince bu terk olundu” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1905

Humeyd b. Abdurrahman’nın Muaviye b. Ebu Sufyan’dan (r.a.) naklettiğine göre kendileri Muaviye b. Ebu Sufyan’ı Medine’deki hitabında, yani Muaviye bir aşure günü Medine’ye gelip halka hitabında şöyle derken işitmiştir:
Ey Medineliler! Hani alimleriniz? (Biliniz ki) ben Resulüllahdan (a.s.) işittim, (bu gün için) şöyle buyuruyordu: “Bu gün aşure günüdür. Aşure günü oruç tutmayı Allah size farz kılmamıştır. Halbuki ben oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu tutmak isterse tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1909

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine’ye geldiğinde Yahudiler aşure günü oruç tutuyorlardı. Yahudilere bu orucun mahiyeti sorulduğunda, onlar: “Böyle bir günde Allah Musa’yı ve İsrail oğullarını Firavun’a karşı galip kılmıştır. Biz de o günü tazim maksadıyla oruç tutuyoruz” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve evlayız” buyurarak o gün de oruç tutulmasını emretti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1910

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Aşure günü Yahudilerin, tazim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü. Resulüllah (a.s.): “O gün sizler de oruç tutunuz,” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1912

İbn Abbas şöyle anlatmaktadır:
İbn Abbas (r.a.) kendisine aşure günü orucu sorulduğunda: “Resulüllah’ın (a.s.) bu günden başka, faziletinin bütün günleri içermesini talep ederek oruç tuttuğu bir gün ve bu aydan yani Ramazandan başka faziletinin bütün ayları içermesini talep ederek oruç tuttuğu başka bir ay bilmiyorum” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1914

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) aşure günü Eslem kabilesinden bir kimseyi gönderip insanlar arasında şunu ilan etmesini emretmiştir: “Birşey yememiş olan oruç tutsun. Yemiş olan ise artık orucunu geceye kadar devam ettirsin!”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1918

Rubey bt. Muavviz b. Afrâ (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine etrafındaki Ensar köylerine aşure günü kuşluk zamanı şu haberi gönderdi: “Her kim oruçlu olarak sabaha ulaştı ise artık orucunu tamamlasın. Kim de bir şey yiyerek sabahladı ise gününün geri kalan kısmını yemek yemeyerek tamamlasın!” Rubey sözlerine şöyle devam etmiştir: Biz bundan sonra aşure orucunu tutar, bütün çocuklarımıza da tutturur ve onlarla mescide giderdik. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de onlardan biri yemek diye ağlarsa iftar vakti erişinceye kadar ona bu oyuncağı verip eğlendirirdik.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1919

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) sizi şu iki günde oruç tutmaktan nehyetti: Birisi orucu tamamladığınız Ramazan Bayram’ı günüdür, diğeride kurbanınızın etinden yediğiniz Kurban Bayram’ı günüdür.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1920

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
Hz. Peygamber’den (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: “İki günde oruç tutmak sahih olmaz: Kurban bayramı günü ile Ramazan Bayramı günü.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1922

İbn Ömer’in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
Bir kimse İbn Ömer’e gelip: Bir gün oruç tutmayı adadım. Ancak bu nezrettiğim gün de Kurban Bayramı yahut Ramazan Bayramı gününe isabet etti (nasıl yapayım?) diye sordu. İbn Ömer “Yüce Allah nezri yerine getirmeyi emir buyurdu. Resulüllah (a.s.) ise bu (bayram) gününün orucundan nehyetti” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1924

Cabir b. Abdullah’ın (r.a.) şöyle söylediğini
Muhammed b. Abbad haber vermiştir: Cabir b. Abdullah (r.a.), Kâbe’yi tavaf etmekte iken kendisine, Resulüllah (a.s.) Cuma günü oruç tutmaktan nehyetti mi? diye sordum. Cevaben: “Şu Beyt’in sahibine yemin olsun ki, evet nehyetti” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1928

Ebu Hureyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Sizden biriniz Cuma’dan bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın yalnızca Cuma günü oruç tutmasın” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1929

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle haber vermiştir:
…oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir…ayeti nazil olduğunda, oruç tutmayıp da fidye vermek isteyenler, oruç tutmayıp fidye verdiler. Bundan sonraki ayet nazil olunca o ayet fidye vermeyi, eda ve kazaya gücü yetmeyenlere tahsis etti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1931

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
” (Bazen) üzerimde Ramazandan oruç borcu kalırdı da, Resulüllah (a.s.) ile meşgul olup ilgilenmekten dolayı bu orucu Şaban ayından başka bir ayda yerine getirmem mümkün olmazdı.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1933

Hz. Aişe’nin (r.ah.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): “Kimin üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, o ölünün velisi, ölen kimse yerine oruç tutabilir” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1935

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah’a (a.s.) bir kadın gelerek: “Annem, üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde öldü” dedi. Resulüllah (a.s.) ona: “Eğer annenin üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı sen o borcu öder miydin?” diye sordu. Kadın: “Evet” deyince Allah Resulü (a.s.): “Öyle ise Allah’a olan borç başka borçlardan daha ziyade ödenmeğe layıktır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1936

Ebu Hureyre’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yahut söverse derhal; ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1941

Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan Kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla beraber başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) oruçlular nerede? diye çağrılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık ondan içeriye hiç kimse giremez.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1947

Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kul Allah rızası için bir gün oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz Allah o kulun yüzünü ateşten yetmiş sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1948

Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1952

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Ramazandan başka hiç bir ayda tam olarak oruç tutmamıştır. Allah Resulü diğer aylarda oruç tuttuğu zaman onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç iftar etmiyor diyecek kadar oruç tutardı. Oruç tutmadığı zamanda da onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç oruç tutmuyor diyecek derecede oruç tutmazdı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1959

Enes (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) bazen, “O artık hep oruçludur, O hep oruçludur” denilinceye kadar oruç tutar, bazen de “O artık hiç oruç tutmamıştır, O hiç oruç tutmuyor” denilinceye kadar oruç tutmazdı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1961

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
Abdullah’ın: “Ben hayatta bulunduğum müddetçe geceleyin namaz kılacağım, gündüzleyin de oruç tutacağım” diye yemin ettiği Resulüllah’a haber verildiğinde, Allah Resulü (a.s.): “Gerçekten sen böyle mi söylüyorsun?” dedi. Ben de kendisine: “Evet böyle söyledim Ey Allah’ın Resulü!” dedim. Resulüllah: “Sen bu ağır ibadeti yerine getiremezsin. Sen bazen oruç tut, bazen ye, bazen uyu, bazen namaz kıl. Her aydan üç gün oruç tut. Her iyiliğe onun on misli mükâfat vardır. Kim bir iyilikle gelirse işte ona bunun on katı vardır. Bu, her ayın üç gün orucu bütün sene oruç gibidir” buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Öyle ise bir gün oruç tut, iki gün ye, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum ya Resulüllah dedim. Öyle ise; bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu Davud’un (a.s.) orucudur. Bu, oruç tutmanın en âdil olanıdır, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Resulüllah (a.s.): “Bundan daha faziletli oruç yoktur” buyurdu. Abdullah b. Amr (ihtiyarlayıp da taahhüt ettiği ibadeti yerine getirmekten aciz kalınca): “Resulüllah’ın söylediği her ayda üç gün oruç tutmayı kabul etmiş olsaydım, bana hiç şüphesiz ehlim ve malımdan daha sevimli olacaktı,” diye hayıflanmıştır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1962

İmran b. Huseyn (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Allah Resulü (a.s.), ona (veya bir başkasına): “Şaban ayının ortalarında oruç tuttun mu?” diye sormuştur. O, hayır tutmadım, deyince. Resulüllah: “Ramazandan sonra iki gün oruç tut” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1979

İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan’ın) son yedi günü içinde olduğu gösterildi. Resulüllah (a.s.) onlara: “Görüyorum ki rüyalarınız Ramazanın son yedi günü hakkında biribirine uygun düşmüştür. Artık kim Kadir gecesini aramaya kalkışırsa, onu Ramazan’ın son yedisinde arasın” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1985

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Mescitte Ramazan ayının ortasındaki on günde itikâf ediyordu. Yirminci gece dolup Peygamber yirmi birinci geceyi karşılayacağı zaman eve dönerdi. Kendisi ile beraber itikâf edenler de dönerlerdi. Sonra kendisi bir ayda ikamet etti de, bu ayda iken, içinde evine dönmekte olduğu o gecede de itikâf etti. Muteakiben halka bir hutbe irat ederek Allah’ın dilediği bazı şeyleri onlara şöyle emretti: “Ben şu on günde itikâf ediyordum. Sonra bana şu son on günde itikâf etmem zahir oldu. Benimle beraber itikâf etmiş olan, kendi itikâf yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi muhakkak görmüştüm, fakat o bana unutturuldu. Siz onu (Kadir gecesi) son ondaki her tek gecede arayın. Ben kendimi bir su ve bir çamur içinde secde ederken gördüm.” Ebu Saîd Hudrî sözlerine devamla: Biz yirmi birinci gecede yağmura tutulduk. Hatta Mescidin çatısı Resulüllah’ın namaz kıldığı yere aktı. Ben, sabah namazından dönerken Resulüllah’a baktığımda, yüzü yağmur çamur içerisinde idi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1993

Hz. Aişe’nin (r.ah.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayınız” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1998

İlgili Makaleler