Yıl: 2012
-
ALMAK – ALDI أخذ ehaze mazi çekimi:
هُمْ أَخَذُوا 3(Hum ehazû)Onlar aldılar (erkek)هُمَا أَخَذَا 2(Humâ ehazâ)O ikisi aldı (erkek)هُوَ أَخَذ 1(Huve ehaze)O aldı (erkek)Gâib(erkek)هُنَّ أَخَذْنَ 6(Hunne ehazne)Onlar aldılar (bayan)هُمَا أَخَذَتَا 5(Humâ ehazetâ)O ikisi aldı (bayan)هِيَ أَخَذَتْ 4(Hiye ehazet)O aldı (bayan)Gâibe(bayan)أَنْتُمْ أَخَذْتُمْ 9(Entum ehaztum)Siz aldınız (erkek)أَنْتُمَا أَخَذْتُمَا 8(Entumâ ehaztumâ)Siz ikiniz aldınız (erkek)أَنْتَ أَخَذْتَ 7(Ente ehazte)Sen aldın (erkek)Muhatab(erkek)أَنْتُنَّ أَخَذْتُنَّ 12(Entunne ehaztunne)Siz aldınız (bayan)أَنْتُمَا أَخَذْتُمَا 11(Entumâ ehaztumâ)Siz ikiniz aldınız (bayan)أَنْتِ أَخَذْتِ 10(Enti ehazti)Sen aldın (bayan)Muhataba (bayan)نَحْنُ أَخَذْنَا 15(Nahnu ehaznâ)Biz aldıkنَحْنُ أَخَذْنَا 14(Nahnu ehaznâ)Biz ikimiz aldıkأَنَا أَخَذْتُ 13(Ene ehaztu)Ben aldımNefsi mütekellim(cinsiyet farkı yok)Enise Sema Gonca
AÇMAK – AÇTI فتح mazi çekimi
هُمْ فَتَحُوا 3
(Hum fetahû)
Onlar açtılar (erkek)
|
هُمَا فَتَحَا 2
(Humâ fetahâ)
O ikisi açtı (erkek)
|
هُوَ فَتَحَ 1
(Huve fetaha)
O açtı (erkek)
|
Gâib
(erkek)
|
هُنَّ فَتَحْنَ 6
(Hunne fetahne)
Onlar açtılar (bayan)
|
هُمَا فَتَحَتَا 5
(Humâ fetahatâ)
O ikisi açtı (bayan)
|
هِيَ فَتَحَتْ 4
(Hiye fetahat)
O açtı (bayan)
|
Gâibe
(bayan)
|
أَنْتُمْ فَتَحْتُمْ 9
(Entum fetahtum)
Siz açtınız (erkek)
|
أَنْتُمَا فَتَحْتُمَا 8
(Entumâ fetahtumâ)
Siz ikiniz açtınız (erkek)
|
أَنْتَ فَتَحْتَ 7
(Ente fetahte)
Sen açtın (erkek)
|
Muhatab
(erkek)
|
أَنْتُنَّ فَتَحْتُنَّ 12
(Entunne fetahtunne)
Siz açtınız (bayan)
|
أَنْتُمَا فَتَحْتُمَا 11
(Entumâ fetahtumâ)
Siz ikiniz açtınız (bayan)
|
أَنْتِ فَتَحْتِ 10
(Enti fetahti)
Sen açtın (bayan)
|
Muhataba (bayan)
|
نَحْنُ فَتَحْنَا 15
(Nahnu fetahnâ)
Biz açtık
|
نَحْنُ فَتَحْنَا 14
(Nahnu fetahnâ)
Biz ikimiz açtık
|
أَنَا فَتَحْتُ 13
(Ene fetahtu)
Ben açtım
|
Nefsi mütekellim
(cinsiyet farkı yok)
|
İTAAT ETTİRMEK خضع
هُمْ مَا أَخْضَعُوا 3
(Hum mâ ahda’û)
Onlar itaat ettirmediler
(erkek)
|
هُمَا مَا أَخْضَعَا 2
(Humâ mâ ahda’â)
O ikisi itaat ettirmedi (erkek)
|
O itaat ettirmedi
(erkek)
|
Gâib
(erkek)
|
هُنَّ مَا أَخْضَعْنَ 6
(Hunne mâ ahdağne)
Onlar itaat ettirmediler(bayan)
|
هُمَا مَا أَخْضَعَتَا 5
(Humâ mâ ahda’atâ)
O ikisi itaat ettirmedi
(bayan)
|
هِيَ مَا أَخْضَعَتْ 4
(Hiye mâ ahda’at)
O itaat ettirmedi
(bayan)
|
Gâibe (bayan)
|
أَنْتُمْ مَا أَخْضَعْتُمْ 9
(Entum mâ ahdağtum)
Siz itaat ettirmediniz
(erkek)
|
أَنْتُمَا مَا أَخْضَعْتُمَا 8
(Entumâ mâ ahdağtumâ)
İkiniz itaat ettirmediniz(erkek)
|
أَنْتَ مَا أَخْضَعْتَ 7
(Ente mâ ahdağte)
Sen itaat ettirmedin
(erkek)
|
Muhatab (erkek)
|
أَنْتُنَّ مَا أَخْضَعْتُنَّ 12
(Entunne mâ ahdağtunne)
Siz itaat ettirmediniz
(bayan)
|
أَنْتُمَا مَا أَخْضَعْتُمَا 11
(Entumâ mâ ahdağtumâ)
İkiniz itaat ettirmediniz(bayan)
|
أَنْتِ مَا أَخْضَعْتِ 10
(Enti mâ ahdağti)
Sen itaat ettirmedin
(bayan)
|
Muhataba (bayan)
|
نَحْنُ مَا أَخْضَعْنَا 15
(Nahnu mâ ahdağnâ)
Biz itaat ettirmedik
|
نَحْنُ مَا أَخْضَعْنَا 14
(Nahnu mâ ahdağnâ)
İkimiz itaat ettirmedik
|
أَنَا مَا أَخْضَعْتُ 13
(Ene mâ ahdağtu)
Ben itaat ettirmedim
|
Nefsi mütekellim
(cinsiyet farkı yok)
|
İtaat ettirdi
|
Ahda’a (Mazi )
|
أَخْضَعَ
|
İtaat ettiriyor
|
Yuhdiu (Muzari)
|
يُخْضِعُ
|
İtaat ettirmek
|
İhdâğ (Mastar)
|
إِخْضَاع
|
|
Ahdaûhâ li ameliyyetin kaysariyyetin.
|
Onu sezaryen ameliyatına zorladılar / razı ettiler.
|
Zorladılar, boyun eğdirdiler
|
Ahdaû
|
أَخْضَعُوا
|
Onu (bayanı)
|
Hâ
|
هَا
|
Sezaryen ameliyatı
|
Ameliyye kaysariyye
|
عَمَلِيَّة قَيْصَرِيَّة
|
Şiddete karşı olmanin anlamsizligi
İlahiyat Fakültesi, KPSSde Türkiye birincisi oldu
Hangi İlahiyat Fakültesi, KPSsde Türkiye birincisi oldu ?
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından 2012 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) İlahiyat Fakültesi, tüm ilahiyat fakültelerini geride bırakarak Türkiye birincisi oldu.
ÖSYM, her yıl bütün üniversitelerin merakla beklediği ve kendi bölüm ve programlarının Türkiye sıralamasında bulunduğu yeri öğrendikleri ‘Yükseköğretim Programlarına Göre 2012 Kamu Personel Seçme Sınavı (Lisans) Sonuçları’ adlı kitapçığını yayımladı. 2012 KPSS Lisans Sonuçları kitapçığındaki bilgilere göre Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin, Marmara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi gibi köklü üniversitelerin bünyelerinde yer alan ilahiyat fakültelerini geride bıraktığı belirlendi.
YÖK istatistiklerine göre 2010 yılında Türkiye dördüncüsü, 2011 yılında Türkiye beşincisi olan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2012 yılında ise Türkiye birincisi oldu. Fakülte yetkilileri, alınan başarı sonrası, “Rize’nin ilk fakültesi olan ilahiyat fakültesinin bizlere gurur veren bu başarısında emeği bulunan başta öğretim elemanları ve öğrenciler olmak üzere herkese teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.
Endülüsün Fethi Arapça Çizgi Film
Endülüsün Fethi Arapça Çizgi Film ARapça Çizgi Film Arapça Şarkılar Arapça Dersler Fasiharabic Fasih Arapça Arapça Gramer Klasik Arapça
Endülüsün Fethi Arapça Çizgi Film ARapça Çizgi Film Arapça Şarkılar Arapça Dersler Fasiharabic Fasih Arapça Arapça Gramer Klasik Arapça
Endülüsün Fethi Arapça Çizgi Film ARapça Çizgi Film Arapça Şarkılar Arapça Dersler Fasiharabic Fasih Arapça Arapça Gramer Klasik Arapça
Endülüsün Fethi Arapça Çizgi Film ARapça Çizgi Film Arapça Şarkılar Arapça Dersler Fasiharabic Fasih Arapça Arapça Gramer Klasik Arapça
Şikayetini Allah a duyuran kadın: Havle bt. Sa lebe
“Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Onların anaları ancak, kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar, Allah’a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için elem dolu bir azap vardır.”[1] (Mücadele 58/1-4)
Kur’an’ın hayatın içine indiği ve yaşanan olaylara muvazi olarak geldiği gerçeğine en güzel örneklerden biri de Zıhâr kefareti ile ilgili ayetlerin nüzulüdür.
Surenin adı Mücadele veya Mücadile’dir. Bir kadının ısrarlı hak arayışı sonucunda gelmiştir. Bu kadın Havle bt. Sa’lebe’dir. Olay şöyle gelişmiştir.
Kocası Ensâr’dan Ubâde b. Sâbit’in kardeşi Evs b. Sâbit idi. Havle, güzel vücutlu bir kadın idi. Kocası onu secde halinde gördü; ona baktı, hoşuna gitti ve arzuladı. Namazı bitirince onunla bir olmak istedi. Havle de yanaşmadı. Evs kızdı. Evs’in arada bir cinleri tepesine çıkardı. Gene öyle oldu, tepesi attı ve o öfkeyle “Sen bana anamın sırtı gibisin!” deyiverdi.
Gerek îlâ (kişinin karısına yanaşmama yemini) ve gerekse zıhâr cahiliye döneminde boşama sayılmaktaydı.
Havle doğruca Hz. Peygamber’e vardı ve durumu ona anlattı. “Ya Rasûlallah!” dedi. “Gençliğimi yedi tüketti, oysa ben ona her şeyimi vermiştim, ona çocuklar doğurmuş, emzirip büyütmüştüm. Şimdi ise kocadım, ana halinden kesildim. Bana zıhâr yaptı. Şu yaptığı şeye bak!” diye şikayetçi oldu.
Hz. Peygamber: “Sen ona haram olmuşsun!” dedi.
Havle “Allah’a yemin ederim ki talak’tan söz etmedi, beni boşamadı” dedi.
Hz. Peygamber ona gene “Sen ona haram olmuşsun!” dedi.
Kadın “Ya Rasûlallah! Allah cahiliye dönemi adetlerini ortadan kaldırdı. Bu da öyle değil mi? Dedi.
Hz. Peygamber: “Allah, bu konuda bana bir şey indirmedi?” diye karşılık verdi.
Kadın: “Allah her şeyi indiriyor da benim durumumu mu görmeyecek.” dedi.
Hz. Peygamber: “Durum sana söylediğim gibi” dedi.
Kadın gitti geldi ve şikayetini sürdürmeye devam etti. Sonunda Hz. Peygamber’den umudunu kesen kadın: “Ben bundan kerli sana değil, durumumu, çaresizliğimi, yalnızlığımı ve içinde bulunduğum şu zor durumu, kocam ve amca oğlumdan ayrı düşüşümü bizzat Allah’a şikayet ediyorum.” dedi.
Sonunda Mücadele adıyla bu sure geldi ve baş tarafındaki âyetler zıhârı bir talak olmadan çıkardı ve kefaret hükmüne dönüştürmüş oldu.
Hz. Aişe validemiz, “Kendisine yükselen sesleri duyan Allah’a hamd olsun” diyerek bu kadının mücadelesi sonunda bu surenin indiğini belirtmiştir. (Rivayetler harmanlanarak verilmiştir. bk. Kurtubî, XVII, 270)
Birinde Hz. Ömer halifeliği sırasında ona uğramıştı. İnsanlar beraberinde idi. O merkep üzerinde bulunuyordu. Kadın onu uzun süre bekletti ve ona öğütte bulundu. “Ey Ömer! Sen daha önce Umeyr (Ömercik) idin Ömer oldun. Şimdi ise sana Mü’minlerin Emiri diyorlar. Bu itibarla Allah’tan kork ey Ömer. Ölümün hak olduğuna inanan fırsatların elden kaçmasından korkar. Hesaba inanan kimse azaptan korkar…” diyordu. O ise bekliyor ve kadının sözlerini dinliyordu. Kendisine “Ey Mü’minlerin Emiri, maiyetinle birlikte bu kadar bekleyişin şu yaşlı kadın için mi?” dediler. Hz. Ömer: Allah’a yemin ederim ki bu kadın beni günün başından sonuna kadar tutacak olsa sadece farz olan namazlar için hariç onu dinlerdim. Siz onun kim olduğunu biliyor musunuz. O bizzat Allah’ın yedi kat göklerin ötesinden sözünü dinlediği Havle’dir! Yüceler yücesi Allah onu dinleyecek de Ömer mi dinlemeyecek” dedi.
Havle işte öyle bir kadın.
Adını değilse de sanını Kur’an’a yazdırmış bir kadın.
Mevcut kurallara başkaldırmış bir kadın. Hz. Peygamber’den umudunu kesince şikayetini Allah’a arz etmesini bilmiş bir kadın.
Vicdanının sesine kulak vermiş ve insanlık fıtratının yanılmayacağına, duyduğu sese göre ortada bir haksızlık olduğuna ve bu yanlış hesabın Bağdat’tan, daha olmadı Arş-ı A’lâ’dan döneceğine inanmış bir kadın. Ve vermiş olduğu haklı mücadele sonucunda herkesin azametinden tir tir titrediği Koca Ömer’i maiyetiyle birlikte dakikalarca bekletmiş bir kadın.
İyi, güzel! Bu örnek Kur’an’ın hayata muvazi, hayatın içinden ve problem çözücü bir biçimde dinamik ve etkin olduğunu gösteriyor.
Sorun şu ki artık sorunlarımıza hazır reçete mahiyetinde Kur’an gelmeyecek. Kur’an ise iki kapak arasına alındı ve hayatımıza yeni lafızlarla yeni nüzulleri mümkün değil. Sorunlar ise sonsuz. Üstelik modernite ile özelde de merkezde kadın olmak üzere sorunlar adeta boca edilmiş vaziyette.
Bu durumda Kur’an’ın bizim kendi hayatımıza yeni inzallerini kim ve nasıl yapacak? İşte asıl mesele bu!
Bizim Kur’an’ın ilk ve esas nüzulünün çağına gitmemizin imkânı yok. O zaman onu bizim hayatımıza getirmekten başka şans ve seçim de yok. Bu nasıl ve ne şekilde olacak?
Ulema, Hz. Peygamber’in varisleridir. el-Emr’in kıyamete kadar bir süreç halinde açılımını ve sürdürülmesini artık nebiler gelmeyeceğine göre ululemr yani çözüm itibariyle ulema ve uygulayıcı olarak da ümera sağlayacak.
Peki, ulema nerede?!
Yeni Havleler çıkarsa ve mücadelesini verirse belki ilk defasında duymayabilirler. Ama yılmaz ve mücadelesini sürdürürse er geç duymak zorunda olacaklardır. Hz. Ömer gibi de olsalar karşısında durup dinlemek zorunda olacaklardır.
Kimse oturup da kıyameti beklemesin. Herkes işini yapsın. Ulema ise ulemalığını bilsin, sorumluluk alsın ve çözüm üretsin. Mevcut çözümlerde ısrarcı olmak, yeni durumlara sebep sorunları çözmüyor. Çözülmeyen problemler ise giderek daha da muakkad hale geliyor ve sorunlar, sorunsala, düğümler kördüğüme dönüşüyor.
Havleleri dinlemeyen, problem çözmeyen ulema otoritesini kaybediyor ve onların kıyameti işte o zaman kopuyor.
Havlelere selam olsun!
Onlara kıyam duran Ömerlere de!
Ve selam ile birlikte Rasûlullah’a, hamd olsun yedi kat arşın üzerinden onların sesini duyan Yüce Allah’a.
GARİBCE
[1] قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ (1) الَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَائِهِمْ مَا هُنَّ أُمَّهَاتِهِمْ إِنْ أُمَّهَاتُهُمْ إِلَّا اللَّائِي وَلَدْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا وَإِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ (2) وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ (3) فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ [المجادلة : 1 – 4]
Salahaddin Arapça Çizgi Film Türkçe Alt Yazılı
Mezhep taklidi
Arınç, Türkiyenin En Büyük İlahiyat Fakültesinin Temelini Attı
Kolin Grup ve İÇDAŞ sponsorluğunda gerçekleşen İlahiyat Fakültesi inşaatının temel atma törenine Vali Güngör Azim Tuna, Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İsmail Kaşdemir, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, İÇDAŞ Genel Müdürü Bülend Engin, Kolin İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Celal Koloğlu ile üniversite yöneticileri, akademik ve idari personel, kurum- kuruluş temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.İlahiyat Fakültesi’nin temel atma töreni açılış konuşmalarını sırasıyla Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner, Vali Güngör Azim Tuna ile Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı.Prof. Dr. Sedat Laçiner Türkiye’nin en büyük İlahiyat Fakültesi’nin Temel Atma Töreni’nde yaptığı konuşmada şunları aktardı:
“GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ”
“Bugün Çanakkale’de hava çok soğuk. Neden bu töreni böyle bir günde yapıyorsunuz diyebilirsiniz. Çünkü vaktimiz yok, iki ayda bir ya temel atıyoruz ya açılış yapıyoruz. Bu törenler ya çok sıcak havalara denk geliyor ya da böyle soğuk zamanlara denk geliyor. Türkiye’nin ve üniversitemizin açığı kapatmaya ihtiyacı var. Gece-gündüz, hafta içi-hafta sonu durmaksızın çalışmamız gerek. Ya temel atacağız ya açılış yapacağız, ama soğuk ama sıcak demeden üniversitemiz için çalışacağız. Bu yıl 8 temel atma töreni gerçekleştirdik. Bugün de burada temelini atacağımız İlahiyat Fakültesi’nde 8 farklı inşaat var. Bu da bir yıl içinde toplam 16 farklı bina inşaatının temelini attığımız anlamına geliyor. Üniversitemiz 1992 yılında kuruldu. Bu yıl 20. yılı, ancak sanki bu yıl kurulmuş gibi çalışmalar ve gelişmeler gösteriyor. Bu büyümenin en büyük sağlayıcısı devletimizin Çanakkale’ye gösterdiği ilgi, verdiği önemdir. Çünkü görebildiğimiz kadarıyla Çanakkale’nin bütün Türkiye’ye ait olduğunu. Ağrılının, Çankırılının, Kırşehirlinin de aynı zamanda Çanakkaleli olduğunu Ankara’daki büyüklerimiz biliyorlar. Bu farkındalığı hangi kapıyı çalarsak görebiliyoruz. Bundan birkaç yıl önce Sayın Başbakanımız buraya geldiğinde bu büyük ilahiyat fakültesinin sözünü vermişlerdi. Bugün aslında Kolin Otel ve İÇDAŞ bu sözün de yerine getirilmesinde büyük katkı sunmuş oluyorlar.
“AMACIMIZ BİZİ TEMSİL EDEBİLECEK İLİM ADAMLARI – DİN ADAMLARI YETİŞTİREBİLMEK”
Şunu da söylemek isterim bu tesisimizi sadece Türkiye’deki gençlerimiz için yapmıyoruz. Osmanlı din adamlarını Balkanlar’a, Avrupa’ya göndermeden önce Gelibolu’da eğitiyormuş ve oradan gönderiyormuş. Bugün burada temeli atılacak bu dev tesisler biraz da bu maksatla yapılıyor. Türkiye’nin batıdaki Türk Diasporasına, Müslüman Diasporasına, Avrupa’daki diğer insanlara hizmet verecek din adamlarını, ilim adamlarını yetiştirebilmek için bu tesisler kuruluyor. Dilerim bu misyonları eda edebilecek büyüklükte ve nitelikte bir yer olur.
“ÇOMÜ’DE BUGÜN İLKLERE İMZA ATIYORUZ”
Bugün birçok ilki Çanakkale için burada gerçekleştirmiş oluyoruz. Metrekare olarak Türkiye’nin En Büyük İlahiyat Fakültesi inşa edilecek. Şu an temeli atılan binaların toplam büyüklüğü yaklaşık 25 bin metrekare, daha sonra yapılacak olan cami ve çevresindeki diğer binalar buna dahil değil. Büyük ihtimalle bunlar da tamamlandığında 35 – 50 bin metrekare arasında bir büyüklüğe sahip olmuş olacak. Bu rakamlar bazı üniversitelerin kapalı alan büyüklüğüne eşit rakamlar. Çanakkale’nin 1500 kişilik En Büyük Konferans Merkezi de burada olacak.
“ÇANAKKALE’DE HAYIRSEVERLİK YARIŞI BAŞLAMALI”
Yine bir ilk olarak üniversitemizin bazı binalarını hayırseverler yapmış olacak. 1971 yılında üniversitemizin arazisini Merhum Hüseyin Akif Terzioğlu bağışlamıştı ve o tarihten bu tarihe Çanakkale’de bir ilk gerçekleşti. Dilerim ki bu hayırseverlikten sonra Çanakkale’de böyle bir yarış başlar.
Sözlerime son verirken; Sayın Başbakan Yardımcımız nezdinde Ankara’da bu işe destek veren, üniversitemizin ihtiyaçlarımızı ikiletmeyen, Çanakkale’ye özel bir önem veren büyüklerimizi buradan şükranla anıyorum, kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yine bu tesisin kurulmasında çok büyük emeği geçen Sayın Milletvekilimiz Mehmet Daniş çok büyük katkılar sunmuştur, kendi özel işi gibi takip etmiştir. Bir diğer Milletvekilimiz İsmail Kaşdemir ve Sayın Valim Güngör Azim Tuna’ya katkı ve desteklerinden ötürü sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ve tabii ki en büyük teşekkür İÇDAŞ ve Kolin Otel’e… 20 milyon lira civarında bir harcamayı hiçbir karşılık beklemeksizin sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin gençleri eğitim alabilsin diye harcıyorlar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum, belki en karlı yatırımları bu olacak. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Vali Güngör Azim Tuna da yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Bugün toplumların ve halkın daha iyi kaynaşması, birbirlerini anlamaları noktasında; iyi yetişmiş elemanların üzerine çok büyük bir görev düşmektedir. Burada temelini atacağımız müesseselerin de bu manada büyük önemi var. Ülkemizin bu kapsamda her geçen gün bu müesseselere daha fazla ihtiyacı olacak gibi görünüyor.
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÇOMÜ’DE”
Türkiye’nin en büyük İlahiyat Fakültesi’nin Çanakkale’de yapılması çok anlamlı. Daha önce savaş için burada bir araya gelen ülkelerin, ulusların artık barışı, dostluğu konuşmaya çalıştığı bir ortamda, bundan sonra daha da yükselecek olan bu değerlerin merkezi olabilecek konumda olan Çanakkale’de; bu tesisin yapılması ve hizmete sunulması ayrı bir özellik ve güzellik arz ediyor. Bunu belirterek başta Kolin A.Ş. ve İÇDAŞ A.Ş. olmak üzere, bu hususta emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Ülkemizin bu önemli kuruluşları hem sanayi alanında hem de sosyal sorumluluk anlamında çok önemli katkılarda bulunuyorlar.
“ÇANAKKALE, ÜNİVERSİTE ŞEHRİ VİZYONUYLA DAHA ÇOK GELİŞECEK VE BÜYÜYECEK”
Çanakkale hem tarımda hem turizm de çok önemli bir noktada bulunup bu potansiyeli barındırdığı gibi Üniversite Şehri vizyonuyla da daha da gelişecek ve büyüyecektir. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bu hizmetin Çanakkale’mize ve ülkemize hayırlı olması dileğimle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale’mize çok hayırlı bir vesileyle geldiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Çanakkale’ye geçtiğimiz yıl Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) 2011-2012 yeni eğitim- öğretim yılının başlaması münasebetiyle geldiğini, Meclis Başkanlığı döneminde Çanakkale törenlerine, yine geçtiğimiz yıl bu törenlere Başbakan adına katıldığını ifade ederek; “Çanakkale’yi seviyoruz, Çanakkale’nin sevgili halkını seviyoruz. Bu vesileyle tekrar bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
“ÇOMÜ, ADINA YAKIŞIR BİR ŞEKİLDE BİLİM HAYATIMIZIN, YÜKSEK ÖĞRETİMİN EN GÜZEL ÖRNEKLERİNDEN BİRİSİ”
Havanın çok soğuk olduğunu belirten Arınç, yapılan işin ise çok sıcak bir iş olduğunu ifade ederek Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesini kutladı ve sözlerine şöyle devam etti: “20 yıl önce 1992 yılında kuruldu. O zaman 21 üniversite kurulmuştu. Birisi de Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi idi. Benim abim de o zaman kurucu Rektör olduğu için o dönemde kurulan üniversiteleri çok yakından takip ediyorum. Ama bu 20-21 üniversite içerisinde ÇOMÜ çok süratle gelişti. Bugün 40 bine yaklaşan öğrencisi var. Türkiye’nin her tarafında saygınlığı var. Binlerce öğrencisiyle birlikte 12 fakültesi, pek çok yüksekokulu, ilçelerde de meslek yüksekokulları, enstitüleri var. ÇOMÜ adına yakışır bir şekilde bilim hayatımızın, yükseköğretimin en güzel örneklerinden birisi.”
“EĞİTİME AYRILAN BÜTÇE 50 KATRİLYON”
Türkiye’de 76 İlahiyat Fakültesi bulunduğunu belirten Bülent Arınç, son 2 yıl içerisinde en çok açılan fakültelerden birisinin İlahiyat Fakültesi olduğunu, bunun da halkın, öğrencilerin bu fakülteye karşı ilgilerinin ne kadar çok arttığını gösterdiğini vurguladı. Arınç eğitime ayrılan bütçenin geçmiş yıllara oranla çok artığının da altını çizerek şunları söyledi. “Unutmayalım 2002 sonunda 60 civarında üniversite varken bugün Türkiye’de 170’den fazla üniversite var. Bunların 105’i devlet üniversitesi iken 60-66’sı da vakıf üniversitesi. Çok şükür bugün 3 milyona yaklaşan öğrencisiyle genç nüfusu yüksek, üniversite ve yükseköğretimde binlerce, yüz binlerce öğrencisi olan bir Türkiye’yiz. 75 milyon nüfusumuzun yarısından fazlası 30 yaşın altında, onunda neredeyse 20 milyondan fazlası öğrenim çağında. Böylesine genç ve dinamik nüfusun öğrenim çağında olduğu Türkiye’de elbette ilkokuldan üniversitesine kadar eğitim kurumlarına fakültelere, yüksekokullara, yurtlara ihtiyaç var. İftiharla söylüyorum ki bu hükümetin bir bakanı olarak son yıllarda milli eğitime ayrılan bütçemiz ve payımız, milli savunmayı altı seneden beri geçiyor. Geçmişte birinci öncelik milli savunma olurken, bugün milli eğitim, sağlık ve diğer konulardaki ülkemizin konumu birinci sırada geliyor. 2002 bütçesinde eğitime ayrılan pay 6,5 katrilyon civarındayken bugün 50 katrilyonu geçmiş durumda.”
“TÜRK MİLLETİNİN YAPISINDA HAYSİYETİNDE VAR OLAN HAMİYET, YARDIMSEVERLİK DUYGUSU MİLLİ EĞİTİMDE DE KENDİSİNİ GÖSTERDİ”
Arınç, bu kadar yüksek nüfus, çağdaş imkânlar ve yükseköğretimde gelişen yenilikler dikkate alındığında devletin eğitime ne kadar çok bütçe ayırırsa ayırsın milli eğitimin ihtiyaçlarını tamamen karşılamasının mümkün olmadığını belirterek, Türk milletinin yapısında var olan hamiyet, yardımseverlik duygusunun milli eğitimde de kendisini gösterdiğini ifade etti. Arınç sözlerine şöyle devam etti. “Unutmayalım, 5-6 yıl önce eğitime yüzde yüz destek kampanyası başlatılmış ve genel bütçeden yapılamayan imkânları halkımız yapmıştı. Bugün her ilimizde pek çok hayırseverlerimiz ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, fakülte yapıyor. Hatta bazı hamiyetli insanlarımız bir üniversitenin tüm imkânlarını karşılayacak durumda. Mesela Ağrı, Bitlis ve Bolu Üniversitesi böyledir. Birçok işadamımız, hayırsever insanımız da kendi imkânları ölçüsünde fakülte, yüksekokul, üniversite, yurt veya laboratuvar yapıyor. Herkes bir ucundan tutuyor. Ne mutlu ki böyle güzel bir milletimizin, böyle güzel duygularının hala yaşıyor olması ve güçlü olması. İşte Çanakkale’de bunun güzel örneklerinden birini görüyoruz. Gelirken önünden geçtik, İlahiyat Fakültesi basit bir binada hizmet görüyordu. Ama şimdi burada, neredeyse 40 dönümlük bir arazi içerisinde, maketlerini de gördüm iftihar ettim, mükemmel bir İlahiyat Fakültesi ve eklentileri olacak. Öğrencilerimiz çok daha rahat bir fakültede eğitim görecekler, öğretim üyelerimizle birlikte bütün Türkiye’ye örnek olacak bir İlahiyat Fakültesi’ni beraberce yaşamış olacağız. Şimdi de burada Kolin İnşaat ve İÇDAŞ birlikte çok yüksek bir maliyetle mükemmel bir İlahiyat Fakültesi yapıyorlar. Bu dostlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah onlara sağlık ve afiyet versin, işlerinde kolaylık ve bereket versin. Böyle bir üniversitenin böyle bir fakültesine çok büyük katkıları olacağı için onlara şükran borcumuzu ifade etmek istiyorum. Bu güzel ülkenin bu güzel insanları kazanıyorlar gayret sarf ediyorlar, insanlara istihdam imkânı sağlıyorlar, ihracat yapıyorlar, ülkeye kazandırıyorlar ama sosyal sorumluluk duygusuyla da işte böyle güzel fakülteler ve üniversiteler meydana getiriyorlar. Hiç mecburiyetleri yok ama onlar bu ihtiyacı gördüler ve bu ihtiyacı karşılamak için kazançlarından çok önemli bir bölümünü buraya harcıyorlar. Belki Çanakkale ile doğrudan irtibatları yok, burada sadece işleri var, burada kazanıyorlar. Bunun için Çanakkaleli de olmak gerekmiyor. Aslında hepimiz Çanakkaleliyiz. Burada binlerce şehidimizin yattığı yerde tüm Türkiye’nin kalbinin attığı Çanakkale’de 75 milyon insan kendisini Çanakkale’nin fahri bir hemşerisi olarak rahatlıkla görebilir. Dolayısıyla Kolin’e de İÇDAŞ’a da milletimiz adına teşekkürlerimizi, Çanakkaleliler adına da sevgilerimizi, saygılarımızı sunmak istiyorum. Böyle soğuk bir günde sıcak bir iş yapıyoruz. Buradan okuyacak öğrencilerimizin, mezun olacak yavrularımızın hem manevi hayatımıza hem de Türkiye’nin bilim hayatına, üniversitemize nice güzel insanlar yetiştireceğini ümit ediyorum, onları şimdiden alkışlıyorum”
Açılış konuşmalarının ardından ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner tarafından Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a Şehitler Abidesi’nin maketini takdim etti. Plaket takdiminin ardından ise İlahiyat Fakültesi Yerleşkesi’nin temeli atıldı.