Tahavi Akaidi
EBÛ CA’FER ET-TAHÂVÎ H. 200. yıldan sonra İslâm âlimleri arasından bu vazifeyi yerine getirenlerden birisi de İmam Ebu Ca’fer Ahmed b. Muhammed b. Selâme el-Ezdî et-Tahâvi’dir.-Allah onu rahmetiyle kuşatsın- Bu imam 239 h yılında doğmuş, 321 h. yılında vefat etmiştir. imam, -Allah’ın rahmeti üzerine otsun- selef-i salihin izlediği yolu bize haber vermiş ve Kûfe’li imam Ebu Hanife en-Numan b. Sabit ile onun iki arkadaşı Ebu Yusuf Ya’kub b. İbrahim el-Himyerî el-Ensarî ile Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybanî’nin -Allah onlardan razı olsun- itikad edip kabul ettikleri ve böylelikle âlemlerin Rabbinın dinine bağlı bulundukları inanç esaslarını onlardan nakletmektedir. Aradan zaman geçtikçe elbetteki bid’atler ortaya çıkar ve kabul edilsin diye sahiplerince te’vil diye adlandırılan tahrifler çoğalır. Tahrif ile te’vil arasındaki farkı tesbit edebilenler ise pek azdır. Çünkü sözün zahirinden anlaşılan anlamdan uzaklaştırılarak lafzın genel olarak ihtimal dahilinde kastetmesi mümkün olan bir başka manaya geldiğinin bildirilip açıklanması -ortada bunu gerektirecek bir karine bulunmasa dahi- te’vil diye adlandırılmıştır, işte asıl fesad burdan ortaya çıkmıştır. Onlar bu yanlış yorumlarına te’vil adını verdikleri takdirde kabul görür ve te’vil ile tahrif arasındaki farkı bilemeyenlerce uygun karşılanır, (diye böyle yapmışlardır.) Bundan dolayı mü’minlerin delillerin açıklık kazanmasına, deliller ile ilgili şüphelerin ortadan kaldırılmasına ihtiyaçları doğdu. Sözler ve yaygaralar artıp durdu. Buna sebeb ise batıl peşinden gidenlerin şüphelerine kulak asmaları ve selef tarafından ayıplanan, tetkik edilmesini, kendisiyle uğraşılmasını, ona kulak verilmesini yasakladıkları, yerilmiş olan kelâma dalmalarıdır. Çünkü bu şekilde davranmaları Rablerinın şu emrini yerine getirmeleri demektir; “Âyetlerimize dalanları gördüğün zaman onlar başka bîr söze dalıncaya kadar kendilerinden yüz çevir.” (el-En’am, 6/68) Şüphesiz ki âyetin manası onları da kapsamına almaktadır. Tahrifin de, inhirafın da çeşitli mertebeleri vardır. Kimi zaman küfür olabilir, kimi zaman fısk olabilir. Kimi zaman bir masiyet olabilir, kimi zaman da hata olabilir.