İlahiyat Haber

Önemli Olan Mezuniyet Mi Elbisesi Mi ?

Efendim bilmeyenler bilsin bizim ilahiyat fakültesi –diğerleri de farklı değil- kızlar fakültesine döndü. Yüzde seksen oranında kızlar artık baskın grubu oluşturuyor ve erkekler bir köşede kümelenmiş ve birbirlerine sıkı sıkıya yakınlaşmış bir vaziyette azınlığı oluşturuyorlar. Hatta bazı sınıflarda erkeklerin sayısı bir iki bile olabiliyor. Evvelki sene benim bir sınıfımda sadece bir erkek öğrenci vardı ve onu da ben kovdum, dedim “Sen git, benim öteki sınıfa devam et! Burada tek başına ne sen rahat edebilirsin ne de biz!..”

· Benim tecrübelerim gösteriyor ki hoca ve öğrenciler olarak en rahat olduğumuz sınıflar sadece erkeklerin olduğu sınıflar. Ondan sonra sadece kızların bulunduğu sınıflar. Ondan sonra erkeklerin kalabalık olduğu sınıflar, en sonra da kızların kalabalık olduğu sınıflar.

· Bu tamamen psikolojik rahatlık anlamında kendi tecrübeme dayalı bir sınıflama. Erkeklerin az olduğu sınıflarda, kızlar daha rahat davranabilirken erkek öğrencilerin zorluk çektiği ve hatta tahtaya kalkarken normalin üzerinde heyecan yaptıkları gözleniyor. Buna mukabil kızların çoğunluğu daha rahat gibi gözüküyorlar.

· Her ne ise iş böyle olunca ve kızların, kahir ekseriyeti teşkil ettiği bir mezuniyet gecesi yaklaşınca rivayet odur ki günler öncesi hazırlık sırasında çok tatlı olaylar oluyormuş.

· Kızlar bir büyük azimle alış veriş seferine çıkıyorlar ve bir kıyafet uğruna ya Rab ne tabanlar eskitiyor, ne yollar arşınlıyorlarmış. Koca İstanbul sanki yeniden fethedilmeyi bekliyormuşçasına Fatih’ten başlayıp, Ümraniye’den çıkıyorlar, en umulmaz yerlerde mola verip, yeni ufuklara yelken açıyorlarmış. En güzel kıyafeti bulma umut gemilerini karalardan aşırıp, huzur limanlarında dinginleşiyorlarmış. Aldıkları tahsilin etkisiyle kimi usulü Fatih’te düzmeye çalışırken Furu’u Ümraniye’ye bırakıyormuş. Usûl mü öncelikli, furû mu tartışması işbu kıyafet seferinde de çok büyük önem arz ediyormuş. Efendim usulde herkes aşağı yukarı müşterek, oysa şeytan ayrıntılarda gizliymiş, Usul açısından herkesin giyeceği sonunda bir alt giysiye bir de üst giysiye indirgenebilirmiş. Ama onların modelleri, desenleri, çizgileri ve benim daha isimlerini bile bilmediğim ayrıntıları işte kişiliği ortaya çıkaran, zevk ve estetiği ifade eden asıl bunlarmış.

· Pişti olmak da varmış işin ucunda. O da ne demekse.

· Kimi de bu azim meselenin usûl ve furû kavram çifti yerine asîl-yedek kavramları açısından ele alınması gereğini dillendiriyor, asîlin asaleti tamamlanmadan yedekle iştigalin ehem-mühim skalasında hata olacağını vurguluyormuş.

· En iyi tanıyanlardan olarak zaman zaman babaların “kızım merak ediyorum acaba senin alacağın elbise dikildi mi?” şeklinde ki olası çıkışları işin vahametini ortaya koymada dikkate alınması gereken önemli bir tespit olarak karşımızda duruyormuş.

· Rivayete göre mağazacılar da havlu atmışlar bu işten. “Aha bir keklik geliyor yolmaya!” kabilinden eski bildik tavırlarını göstermez olmuşlar. Zira onlar da bıkmış öğrencilerden. Bir tanesi diyormuş ki “Şu mezuniyet midir nedir kaldırılsın da kızlar da kurtulsun bu sıkıntıdan biz de; zira iki haftadır kızlar mezuniyet kıyafeti almaya ölü gibi geliyorlar” Halbuki kendilerine lâzım olan diriler. Ölülerden ne çıkar, soysa bile eline bir kefen geçer. Üstelik cebi de yok.

· Oysa o mağazacılar bilmezler ki bu gelenler kim bilir hangi mağazada ve hangi butikte ağırlıklarını bıraktılar ve son bir çabayla kendilerinin ağına düştüler.

· Bu iş o kadar uzamış ki tam sekiz saatte bir kıyafeti tamamlayanlar, arta kalan vakitlerini tebrikleri kabul kuyruğunda geçiriyorlarmış. Tam üç gündür İstanbul’u baştan bir başa gezip de bir krem, yazlık, diz boyunda, astarsız, ucuz ceket bulamayanlar sıkışan vaktin baskısı altında bu stresten nasıl çıkacaklarını kara kara düşünüyorlarmış. Çağdaş riyazet yollarından biri olarak ehl-i tasavvufun bu tecrübelerini dikkate almamaları bir eksiklik olabilirmiş.

· Aslında Garibce’ye uğrasalar eminim onlar için de mutlaka bir çözüm bulabilirdi. Hele bizim akıllı geline gitselerdi. Çözüm zaten çoktan hazırdı: Atın bütün aldıklarınızı… Giyin şimdi bulduklarınızı…

· Sizi çok, ama çoook seviyoruz. Üniversiteyi bitirmiş ve şimdi ev hanımı olan kızlarım ve onların anneleri olan eşim hanımefendi de aynen sizin gibi. Demek bu aldığınız tahsille ilgili değil. Cemal isminin tecelligâhı olan kadın olmakla ilgili.

· Belli ki tahsiliniz buna sadece edebî bir boyut katmış.

· Hepinizi tebrik ediyorum.

· Başarınızla birlikte mutlu olun!

GARİBCE

Not: Yazımızda Feys’teki öğrencilerimizin muhabbetlerinden yapılan alıntıların telif hakkı, yarın mezuniyet gecesinde (inş) ödenmeye çalışılacaktır.

İlgili Makaleler