FİİL-İ MUZÂRİNİN MEÇHÛLU
Fiil-i muzârinin meçhûl yapılması için muzâri harf ötre, fiilin sondan bir önceki harfi üstün okunur. Örnek:
يَكْتُبُ | yazar | يُكْتَبُ | yazılır |
يَشْرَبُ | içer | يُشْرَبُ | içilir |
يَفْتَحُ | açar | يُفْتَحُ | açılır |
يَضْرِبُ | döver | يُضْرَبُ | dövülür |
يَعْلَمُ | bilir | يُعْلَمُ | bilinir |
يأْكُلُ | yer | يُؤْكَلُ | yenilir |
Muzâri meçhûl fiil cümlesinde de, mâzî meçhûlde olduğu gibi fâil yerine cümlenin mef’ûlü, nâibu fâil olur:
يَكْتُبُ التِّلْمِيذُ الدَّرْسَ. | Öğrenci dersi yazıyor | |
يُكْتَبُ الدَّرْسُ | Ders yazılıyor | |
Naibu fâil (son harekesi ötre) |
| |
يَعْرِفُ الناَسُ الْمُخْلِصِينَ بِأَعْماَلِهِمْ. – يُعْرَفُ الْمُخْلِصُونَ بِأَعْماَلِهِمْ.
Muzâri ma’lûm f. | Fâil | Mef’ûl | Mef’ûl b. ga. s. | Câr-mecrûr Nâibu Fâil Muzâri meçhûl f |
İnsanlar ihlaslıları (samimileri) işleriyle tanır. İhlaslılar işleriyle tanınır.
اَلناَسُ يَعْرِفُونَ الْمُخْلِصِينَ بِأَعْماَلِهِمْ. – اَلْمُخْلِصُونَ يُعْرَفوُنَ بِأَعْماَلِهِمْ.
Mübtedâ | Câr-mecrûr Nâibu Fâil Muzâri meçhûl f. | Câr-mecrûr Muzâri meçhûl f. Mübtedâ | ||
| Haber (fiil cümlesi) | Haber (fiil cümlesi) |
| |
İnsanlar ihlaslıları (samimileri) işleriyle tanır. İhlaslılar işleriyle tanınır.
Cümle Örnekleri:
1- يَنْصُرُ اللَّهُ الْمُسْلِمِينَ – يُنْصَرُ الْمُسْلِمُونَ.
2- عَرَفْناَ كَيْفَ يَحْفُرُ([19]) الْمُهَنْدِسُونَ الْآباَرَ([20]) – عَرَفْناَ كَيْفَ تُحْفَرُ الْآباَرُ.
3- فَهِمْناَ كَيْفَ يَجْمَعُ الصَّحَفِيُّونَ الْأَخْباَرَ – فَهِمْناَ كَيْفَ تُجْمَعُ الْأَخْباَرُ.
4- فَحَصَ الطَّبِيبُ الْمُدَرِّسِينَ فِي الْمُسْتَشْفَى – اَلْمُدَرِّسُونَ يُفْحَصُونَ هُناَكَ.
5- تَنْصَحُ الْمُعَلِّمَةُ التِّلْمِيذاَتِ – التِّلْمِيذاَتُ يُنْصَحْنَ.
6- تَشْكُرُ الْمُدِيرَةُ الطاَّلِبَتَيْنِ – اَلطاَّلِبَتاَنِ تُشْكَراَنِ.
7- يَكْسِبُ الْفَرِيقُ الْمُباَراَةَ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ – تُكْسَبُ الْمُباَراَةُ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ.
8- يُؤْخَذُ الْكِتاَباَنِ – تُفْهَمُ الْقِصَّتاَنِ – يُتْرَكُ الْعَمَلُ لِلصَّلاَةِ.
9- تَشْرَحُ الْأُسْتاَذَةُ الدَّرْسَيْنِ – يُشْرَحُ الدَّرْساَنِ.
Tercüme:
1- Allah müslümanlara yardım ediyor. Müslümanlara yardım ediliyor.
2- Mühendislerin kuyuları nasıl kazdığını öğrendik (bildik). Kuyuların nasıl kazıldığını öğrendik.
3- Gazetecilerin haberleri nasıl topladığını anladık. Haberlerin nasıl toplandığını anladık.
4- Doktor hastanede öğretmenleri muayene etti. Öğretmenler orada muayene ediliyor.
5- Öğretmen kız öğrencilere nasihat ediyor. Kız öğrencilere nasihat ediliyor.
6- Müdür iki öğrenciye teşekkür ediyor. İki öğrenciye teşekkür ediliyor.
7- Takım maçı son anda kazanıyor. Maç son anda kazanılıyor.
8- İki kitap alınıyor. İki hikaye anlaşılıyor. İş namaz için terkediliyor.
9- Hoca iki dersi açıklıyor. İki ders açıklanıyor.
&&&&&&&&&&
FİİL-İ MUZÂRİNİN MEÇHÛLÜ İLE İLGİLİ AYETLER
1- وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ .
(43/ZUHRUF, 44). Doğrusu O (Kur’ân), sana ve kavmine bir öğüttür. (Ondan) sorulacaksınız (sorumlu tutulacaksınız).
ذِكْرٌ | hatırlayış, öğüt. (Buradaki manası; inzal edilmiş kitap, Kur’ân) | ||
قَوْمٌ | kavim, topluluk | سَأَلَ يَسْأَلُ | sordu |
2- أَ تُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ .
(26/ŞUARÂ, 146). Siz burada güvende olarak bırakılacak mısınız?
تَرَكَ يَتْرُكُ تَرْكاً | terketmek, bırakmak. | فِي مَا هَاهُنَا | işte burada (هَا tenbih için gelmiştir.) | |
آمِنٌ ج آمِنِينَ | emin, korkusuz olanlar, güvende olanlar. |
| ||
3- فَيَوْمَئِذٍ لاَ يُسْأَلُ عَن ذَنْبِهِ إِنسٌ وَلاَ جَانٌّ .
(55/RAHMÂN, 41). İşte o gün insanlara da cinlere de günahı sorulmaz.
اَلذَّنْبُ ج ذُنُوبٌ | günah, suç | إِنسٌ | insanlar |
جَانٌّ | cinler, görülmeyen, gizli, canlı, şuurlu mahluklar |
4- يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ .
(55/RAHMÂN, 41). Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
يُعْرَفُ (عَرَفَ يَعْرِفُ) | bilinir, tanınır | سِيمَا | çehre, sima |
اَلْمُجْرِمُ ج اَلْمُجْرِمُونَ | günah işleyen, suçlu | قَدَمٌ ج اَلْأَقْدَامُ | ayak |
يُؤْخَذُ (أَخَذَ يأْخُذُ) | (ayetteki mana:) tutulmak, yakalanmak | ||
اَلنَّاصِيَةُ ج اَلنَّوَاصِي | kâkül, perçem (Ayette geçen perçemlerle ayaklardan tutulmaktan maksat yakapaça edilip cehenneme atmaktır). |
5- إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ …
(9/TEVBE, 111). Muhakkak ki Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennetle satın almıştır.
اِشْتَرَى يَشْتَرِى اِشْتِرَاءاً | satın almak | اَلنَّفْسُ ج اَلْأَنْفُسُ | can | ماَلٌ ج أَمْوَالٌ | mal |
6- … أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ .
(9/TEVBE, 126). Onlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belalarla) imtihan ediliyorlar. Sonra ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.
فَتَنَ يَفْتِنُ فَتْناً فُتُوناً | imtihan etmek, denemek, eziyet etmek, ateşe atmak | ||||||
يُفْتَنُونَ | imtihan ediliyorlar | عَامٌ | yıl, sene | ||||
مَرَّةٌ | bir kere, defa, kez. | مَرَّتاَنِ مَرَّتَيْنِ | iki kere | ||||
تاَبَ يَتُوبُ | tevbe etti. | تَذَكَّرَ يَتَذَكَّرُ تَذَكُّراً | hatırlamak, öğüt almak, ibret almak | ||||
يَتَذَكَّرُونَ ‘nin aslı يَذَّكَّرُونَ | öğüt alıyorlar | ||||||
7- ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ .
| Mecrûr isim harfu cer | Zarfu zaman | F.muzâri meçhûl | Atıf harfi |
|
|
| (لَ) Kasem (yemin) harfi |
(102/TEKÂSÜR, 8). Sonra o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.
لَتُسْأَلُنَّ | muhakkak sorulacaksınız (Fiilin başındaki lâm te’kîd lâmı, sonundaki şeddeli nun da te’kit nûnudur. Manayı kuvvetlendirmek için kullanılır. Cemi müennes nunları hariç te’kîd nûnundan önceki harfin yani fiilin son harfinin harekesi üstün ise müfred oluşu, ötre ise cemi oluşunu gösterir. Burada ötre olup cemidir. Ayetlere has açıklanarak konu dışı verilen bu bilgiler ilerideki konuların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.) |
اَلنَّعِيمُ | nimet, çok nimet, rahat yaşayış, bolluk |
8- … سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ .
43/ZUHRUF, 19. ..Onların (bu) şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.