TE’KİD-İ NEFY-İ İSTİKBAL
(GELECEK ZAMANIN KESİNLİKLE OLUMSUZU)
Muzâri fiilin başına لَنْ takısı getirilirse hem fiilin sonunu nasbeder (fetha yapar) hem de kesin olumsuz yaparak işin gelecekte kesinlikle meydana gelmeyeceğini belirtir.
يَكْتُبُ |
yazar |
لاَ يَكْتُبُ |
yazmayacak, yazmıyor |
لَنْ يَكْتُبَ |
hiç, asla yazmayacak |
Yapılışı: Müfred müzekker, müfred müennes ve mütekellimlerde son harf üstün okunur.
يَكْتُبُ |
yazar |
لَنْ يَكْتُبَ |
asla yazmayacak (müfred müzekker-gâib) |
لَنْ تَكْتُبَ |
asla yazmayacak (müfred müennes- gâibe) |
لَنْ تَكْتُبَ |
asla yazmayacaksın(müfred müz. muhatap) |
لَنْ أَكْتُبَ |
asla yazmayacağım (mütekellim vahde) |
لَنْ نَكْتُبَ |
asla yazmayacağız (mütekellim cemi) |
Diğer fiillerdeki ن lar gâibe cemi müennes ve muhâtaba cemi müennes nunları hariç düşer:
لَنْ يَكْتُبُوا |
asla yazmayacaklar |
لَنْ يَكْتُبْنَ |
asla yazmayacaklar |
|||||
|
|
|
|
|||||
|
|
Çekim Tablosu |
|
|
||||
|
Cemi |
Tesniye |
Müfred |
|
|
|||
|
لَنْ يَكْتُبُوا |
لَنْ يَكْتُبَا |
لَنْ يَكْتُبَ |
Gâib |
|
|||
|
(Onlar) asla yazmayacaklar |
(O ikisi) asla yazmayacak |
(O) asla yazmayacak |
|
|
|||
|
لَنْ يَكْتُبْنَ |
لَنْ تَكْتُبَا |
لَنْ تَكْتُبَ |
Gâibe |
|
|||
لَنْ تَكتُبُوا |
لَنْ تَكْتُبَا |
لَنْ تَكْتُبَ |
Muhatap |
|
(Sizler) asla yazmayacaksınız |
(İkiniz) asla yazmayacaksınız |
(Sen) asla yazmayacaksın |
|
|
لَنْ تَكْتُبْنَ |
لَنْ تَكْتُبَا |
لَنْ تَكْتُبِى |
Muhâtaba |
|
لَنْ نَكْتُبَ |
لَنْ نَكْتُبَ |
لَنْ أَكْتُبَ |
Mütekellim |
(Bizler) asla yazmayacağız |
(İkimiz) asla yazmayacağız |
(Ben) asla yazmayacağım |
|
*Meçhûlleri fiil-i muzârinin meçhûlu gibidir.
لَنْ يُكْتَبَ |
asla (hiç) yazılmayacak |
لَنْ يُكْتَبُوا |
asla (hiç) yazılmayacaklar |
Meçh. Muz. fiil / Harfu nefy ve nasb ya da harfu tekid-i nefy-i istikbal |
Cümle Örnekleri:
1- لَنْ أَخْرُجَ الْيَوْمَ إِلَى الْحَديِقَةِ – لَنْ أَرْجِعَ الْيَوْمَ إِلَى الْبَيْتِ.
2- لَنْ أَكْتُبَ الْيَوْمَ إِلَى صَديِقيِ – لَنْ أُساَفِرَ الْيَوْمَ إِلَى الْعاَصِمَةِ.
3- هَلْ سَتَذْهَبُ إِلَى السُّوقِ ؟ لاَ ، لَنْ أَذْهَبَ إِلَى السًّوقِ الْيَوْمَ.
4- إِلَى أَيْنَ سَتَذْهَبُ إِذَنْ([18]) ؟ سَأَذْهَبُ مُباَشَرَةً مِنْ هُناَ إِلَى الْمَسْجِدِ.
5- أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلصَّلاَةِ ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ.
6- أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلْإِفْطاَرِ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ.
7- لَنْ يَتْرُكَ بَعْضُ الْمُسْلِمِينَ الصَّلاَةَ.
8- اَلْبِنْتاَنِ لَنْ تَفْتَحاَ النَّواَفِذَ – اَلْوَلَداَنِ لَنْ يَلْعَباَ فِي الشاَّرِعِ.
9- اَلتِّلْمِيذاَتُ لَنْ يَلْعَبْنَ فِي الصاَّلَةِ – اَلتَّلاَمِيذُ لَنْ يَلْعَبُوا فِي الصاَّلَةِ.
10- لَنْ يَفْشَلَ الطاَّلِبُ فِي الْإِمْتِحاَنِ.
Tercüme:
1- Bugün bahçeye hiç çıkmayacağım. Bugün hiç eve dönmeyeceğim.
2- Bugün arkadaşıma hiç yazmayacağım. Bugün asla (hiç) başkente yolculuk etmeyeceğim.
3- Çarşıya gidecek misin? Hayır, bugün asla çarşıya gitmeyeceğim.
4- Nereye gideceksin o zaman? Buradan doğruca mescide gideceğim.
5- Namaz için hiç gitmeyecek misin? Bilakis, gideceğim.
6- İftar için hiç gitmeyecek misin? Bilakis, gideceğim.
7- Bazı müslümanlar namazı asla terketmeyecek.
8- İki kız pencereleri asla (hiç) açmayacak- İki çocuk (hiç) asla caddede oynamayacak.
9- Kız öğrenciler hiç salonda oynamayacak. Erkek öğrenciler hiç salonda oynamayacak.
10- Öğrenci imtihanda hiç başarısız olmayacak.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
TEKİD-İ NEFY-İ İSTİKBAL İLE İLGİLİ AYETLER
1– وَلَنْ يَنفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ .
(43/ZUHRUF, 39). Zulmettiğiniz için bugün (nedamet) size hiçbir fayda vermeyecek. Gerçekten siz azabta ortaksınız.
نَفَعَ يَنفَعَ نَفْعاً |
fayda vermek, faydası olmak |
اَلْعَذَابُ |
azab, işkence |
|||
إِذْ |
…için/hani, bir zamanlar (zaman zarfı) |
ظَلَمَ يَظْلِمُ ظُلْماً |
zulmetmek, haksızlık etmek |
|||
مُشْتَرِكٌ ج مُشْتَرِكُونَ |
iştirak eden, katılan, ortak olan |
|||||
2- لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَ لاَ دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ …
Câr-mecrûr |
Fâil |
Mef. Fiil |
Atıf |
Ma’tûf |
Harfu nefy |
Atıf |
Fâil |
Mukaddem mef’ûl |
Mansûb muz. f. |
Harfu nefy ve nasb |
/HAC, 37). Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmayacak, fakat O’na (sadece) sizden olan takva ulaşır.
نَالَ يَنَالُ نَيْلاً |
erişmek, ulaşmak |
لَحْمٌ ج لُحُومٌ |
et |
|
دَمٌ ج دِمَاءٌ |
kan, kesilmekle akıtılan kan |
لَكِنْ |
fakat, ama |
|
اَلتَّقْوَى |
korunma, sakınma (şer’î lisanda Allah’ın azabından korkup sakınma) |
|||
3- قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا أَبَدًا …
(5/MÂİDE, 24). “Ey Mûsâ! …biz oraya (ona) asla girmeyeceğiz.” dediler.
يَا |
ey! (nidâ edatı) |
أَبَدًا |
ebediyyen, sürekli (zaman zarfı) |
إِنَّا |
gerçekten biz |
|
|
|
|
|
|
4- … يَا مُوسَى لَنْ نَصْبِرَ عَلَى طَعَامٍ وَاحِدٍ …
(2/BAKARA, 61). (Hani siz bir zamanlar verilen nimetlere karşılık): “Ey Mûsâ! Bir tek yemeğe asla sabretmeyeceğiz…” (dediniz).
صَبَرَ يَصْبِرُ صَبْراً |
sabretti, dayandı, tahammül gösterdi |
وَاحِدٌ |
bir, tek (çeşit) |