Diyanet isleri Baskanligi

Diyanetin organ nakli fetvasi

 

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “alimlerin ve fetva kurullarının, geneli itibarıyla fakat belli şartlar ve tedbirler çerçevesinde tedavi amaçlı nakil ve bağış işlemlerine onay verdiğini” vurgulayarak, “Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdat olun. Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır” çağrısında bulundu.

Görmez, Organ Bağışı Haftası dolayısıyla “Her Bağış Yeni Bir Hayattır: Hazır mısınız?” başlıklı programda yaptığı konuşmada, toplantının hastane köşelerinde müjdeli haberler bekleyen 20 bini aşkın kişiye şifa yollarının açılmasına vesile olması temennisinde bulundu.

Bu konuda İslam dini açısından “o kadar açık ve net bir durumla” karşı karşıya olunduğunu dile getiren Görmez, “Benim burada konuşma yapmamın da çok fazla anlamı yoktur. Ancak, insan hayatı denilince, insana hayat verme denilince, candan cana bağış olunca aslında ayrıca açıklamalara ihtiyaç yok. Ancak hala bazı vatandaşlarımızın çeşitli nedenlerle tereddütleri olduğundan Diyanet İşleri Başkanlığının bakış açısıyla ilgili bazı hususları paylaşacağım” dedi.

Görmez, her şeyden önce tıp ilmi ve teknolojisinin ve genetik biliminin süratli gelişiminin sağladığı imkanlar ve organ bağışı yönündeki kamusal ve sivil bilinçlenme sayesinde organ naklinin, nerdeyse günlük hayatın tedavi yöntemlerinden biri haline geldiğini ifade etti.

-“Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur”

Organ naklinin her iki tarafında da “insan” olduğunu anlatan Görmez, “İnsanın ise yaratıklar evreninin en saygın varlığı niteliği taşıması ve ebedi ahret hayatı için ölümden sonra tekrar dirilmeye dair iman, gelişmelerin sadece tıp ve hukuk değil, belki daha anlamlı bir boyutta din ve ahlak çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmıştır” diye konuştu. Görmez, şunları kaydetti:

“İslam dinine göre insan, kendisinin veya başkasının yaratılışı üzerinde herhangi bir iradeye ve yetkiye sahip değildir. İnsan ne kendinin ne de bir başkasının bedeni üzerinde hayatı devam ettirme amacı dışında tasarrufta bulunma hakkında, hele hele sonlandırma yetkisine sahip değildir. Onun içindir ki, cana kıyma ve intihar en büyük suç sayılmıştır.

Eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Ayeti ile farklı yorumları olmakla birlikte kendinizi öldürüp mahfetmeyin ayeti buna işaret etmektedir. Hatta öldükten sonra bile insanın ve onun bedenine ait parçaların aynı saygınlığı taşıyacağını ‘Ölünün kemiğini kırmak, tıpkı hayattayken kırmak gibidir’ sözleriyle Peygamberimiz beyan buyurmuştur.

İslam dinine göre insan, varlığın özüdür. Bu ölçüde değeri olan insan hayatının sağlıklı sürdürülebilmesi de dinimizin teşvik edip önem verdiği bir husustur. Onun içindir ki, yüce Allah ‘Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın’ buyururken, Hz. Peygamber ‘Ey Allah’ın kulları tedavi olun. Zira Allah, yaşlılık hariç takdir ettiği her hastalığın mutlaka şifasını da vermiştir. Allah hem derdi hem de devayı göndermiş, her hastalığa bir çare yaratmıştır. Tedavi olun, fakat tedavide haramı kullanmayın’ irşadında bulunmuştur. İnsan hayatını koruyabilmek için artık vazgeçilmez bir zorunluluk halini aldığında, bir başka ifadeyle alternatif kalmayınca haramların bile devreye girebileceğini yine Kur’an ve sünnetin açıkça ortaya koyduğu bir hükümdür.”

Görmez, canı korumanın İslam dinine göre beş temel gayeden en önemlisi olduğunun altını çizerek, “Dinin asli kaynakları yanında, organ naklinin ve bunu sağlamak üzere bağışının din ve ahlak bakımından sakınca taşımadığını gösteren bir başka dayanak da, o işlemin toplum vicdanında doğurduğu akistir. İnsan, fıtrat üzere yaratılmış, ortak akıl sayesinde yanlış ve yalan üzerinde birleşmeleri yargısının oluştuğu bir konunun caiz ve meşru olduğu söylenebilir” açıklamasında bulundu.

-“Gayr-ı Müslim birinin organlarından yararlanmakta hiçbir dini engel yoktur”

Görmez, ölmüş bir yakınının organları ile hayata dönen kimselerin yakınlarının ve sevenlerinin tarif edilemez mutluluğundan pay alan ve dolayısıyla acısı azalan insanların varlığının, olayın vicdan boyutunda çözüldüğünü gösterdiğini anlattı.

Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İslam dini cinsi, milliyeti, rengi, dini, konumu ne olursa olsun her insana insan olarak bakmış ve eşit bir yaşama hakkı tanımıştır. İslam tedaviye önem vermiş, her insana tedavi olmada eşit haklar tanımış, bir insana hayat vermeyi bütün insanlığa hayat verme mesabesinde görmüştür. Buna göre, organ nakli ve bağışı açısından Müslüman ile Gayr-ı Müslim arasında hiçbir fark yoktur. Bilhassa Anadolumuzda insanların takıldığı konulardan bir tanesi budur. Bununla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bir mütalaasını paylaşıyorum;

‘Gayr-ı Müslim birinin organlarından yararlanmakta hiçbir dini engel yoktur. Çünkü, insanın bedeni veya organları, Müslüman veya gayr-ı Müslim olarak nitelenemez. İnsanın bedeni ve organları kendi inancı doğrultusunda kullandığı birer alet konumundadır. İslam’ın kainat ve tabiat anlayışına göre yerlerde ve göklerdeki her şey kendi işlevini yerine getirerek Allah’a secde etmekte ve O’nu tespih etmektedir.

İnancı ne olursa olsun her insanın organları, hücreleri ve bütün yapısı da böyledir. İnanç ve inançsızlık insanın iradesi ile ilişkilidir. İnsanın inançlarının kalp de dahil olmak üzere organları üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kur’an’da hastalıklı, eğri, doğru gibi vasıflarla bahsedilen kalp, doktorların uzmanlık alanına giren ve dolaşım sistemini sağlayan kalp değildir.

Sonuç olarak Gayr-ı Müslim birinden Müslüman birine organ nakli yapılmasında İslam açısından hiçbir sakınca yoktur. Gayr- Müslim birine organ bağışlamakta da herhangi bir sakınca olmadığını söyleyebiliriz. Zira organların başkasına nakledilmesine izin vermek, İslam hukukunda vücut üzerinde gerçekleşen, candan cana bir sadakadır. Tasaddukta ise bağışı kabul edecek kimsenin Müslüman olması şartı aranmamıştır.”

Görmez, organ naklinin son tahlilde bir tedavi yöntemi olduğunu vurgulayarak, “İnsanı yaşatma ve hayatı koruma esas olunca, bunu temin eden son çare olarak organ nakli de düşünülecektir. Nitekim bunun tarihsel izlerine ve benzerlerine İslam dini geleneğinde çok erken dönemlerden itibaren rastlamak mümkündür. Organ nakli konusunu, bu ve benzeri veriler ışığında tartışan günümüz alimleri ve fetva kurulları, geneli itibarıyla fakat belli şartlar ve tedbirler çerçevesinde tedavi amaçlı nakil ve bağış işlemlerine onay vermektedirler” dedi.

Organ Bağışı Haftası’nda çağrıda bulunan Görmez, “Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdad olun. Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır” diye konuştu.

İlgili Makaleler