Yıl: 2013

  • İlahiyat Fakültesinde Skandal

    Başkanı Osman Sungur Yeken, Yüksek Lisans dersleri için gittiği Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden izlenimlerini Risale Ajans için aktardı.

    İslam İlimlerinin okutulduğu fakültede “tescilli İslam düşmanı Şimon Perez”‘i övenden tutunda, Peygamber Efendimiz’e (sav) edepsizlik sayılabilecek ifadeler kullanan profesörlere varana kadar “skandal” nitelikte olaylara şahit olan Osman Sungur Yeken, öğrencilerle yaptığı görüşmelerde, bazı iman esaslarını inkar eden hocalarının olduğu ve o hocalar etkisiyle çok öğrencinin inancında problemler oluştuğu çoğunun da kafasının karıştığını ifade ettiğini söyleyerek üniversitedeki kara tabloyu gözler önüne serdi.

    İşte Osman Sungur Yeken’in izlenimleri:

    Söze nerden başlasam bilemediğim anlardan birindeyim. Zihnim soru işaretleriyle ve ruhum derin bir teessür bir kaygıyla çırpınıyor…

    Bir Müslüman olarak ciddi manada canımı sıkan birşeyden bahsedeceğim size. İsim vermeyeceğim çünkü onlardan sayıca çok olduğunu öğrendim maalesef. Karşılaştığım ve mason olup olmadığını anlamakta zorlandığım birinden bahsedeceğim: HEM DE İLAHİYATTA 

    -Şimon Perez’e övgü-

    Ankara Üniversitesi İlahiyat’ta Yüksek Lisans yapıyorum. Bu yazıyı yazdığım gün kayıtlı olmadığım bir derse iştirak ettim. Derse başlar başlamaz –dakka bir gol bir derler ya!- dersin hocası profesyonel bir İslam düşmanı ve Müslümanlarca “Müslüman katili” olarak ifade edilen İsrail’in 9.cumhurbaşkanı Şimon Peres’i överek lafa girdi! “Çok etkilendiğim bir filozofik yönü olan enteresan bir adam” demesin mi?

    Adeta başımdan aşağı kaynar sular döküldü! Bu sözleri ifade eden adam binlerce gence İslam’ı anlatan bir profesör! Birinci lokmayı yutamamışken bir ikincisi geldi: “Ehli sünnet kendini sorgulamayı öğrenmeli. Elimden gelse Peygambere aklın önemiyle ilgili bir sözü bugün söyletmek isterdim. Maalesef Kant’tan alıntı yapınca kimse kale almıyor!”

    -Efendimiz’e hakaret-

    Aman ya Rabbi! Resmen denilen hali yaşadım. Bir ilahiyat profesörü acaba edeb nedir bilmez de hayasızca Peygambere (sav) bir sözü unutmuş veya gerekli önemi gösterememiş vurgusu yapacak edepsizliği nasıl gösterir? Derdi ise beyefendi söyleyince kimse dinlemiyor ama Peygamber söyleyince sorgulamadan inanıyor kabul ediyorlarmış.

    -İlahiyat Fakültesi’nde Şia avukatları-

    Kendini Şia’nın avukatı olduğunu itiraf eden hoca kusmaya devam ediyordu: “Zaten Nakşibendi ve Geylani oluşumları da hep kendini bu şekilde Peygambere dayandırmaya çalışır. Yada Said Nursi kitabında ‘bana yazdırıldı’ gibi ilginç laflar etmiş. Hapiste Geylani gelmiş de ona Leduni ilim öğretmiş falan filan.. Nur suresinden ayetler yazdığı Risale-i Nurlara işaret ediyormuş gibi ifadeler. Bunlar hep elindekini kuvvetlendirmek için yapılır. Ya kendilerine tarih inşa ederler yada temellendirirler. Sanki Nur suresi indiğinde Risale-i Nurlar mı vardı!” 

    Hezeyanlara devam ediyor, tek tük gelen itirazları ise cerbezeyle dağıtıyordu: “Siz aklı iptal ettikçe adeta Kurana hakaret ediyorsunuz. Kendinize hakaret ediyorsunuz. Kuran’ı anlaşılmaz kılmayın. Herkes anlasın diye inmiş. Ben anlamam falanın aklına ihtiyacım var demek yanlıştır.”

    -Mezhepler dinleştiriliyormuş-

    “Mezheplerin sonradan beşer eliyle çıkmış olduğunu unutuyoruz. Onları dinleştiriyoruz. Hep tarih boyu kan dökülmüş bu yüzden. Biz hak mezhep vs diyerek hata ediyoruz.” 

    Konuştukça düzeltilmeyecek hal aldı. Kendi ifadesine göre çok satan bir kesimin gazetede -ki inançlı kesimin aleyhtarı olan bir gazetede- yazıları yayınlanıyormuş ara sıra. Öğrencilere sordum; çok daha beter, bazı iman esaslarını inkar eden hocalarının olduğu ve o hocalar etkisiyle çok öğrencinin inancında problemler oluştuğu çoğunun da kafasının karıştığını ifade ettiler. 

    Konuşmak için izin istediğim halde müsaade etmeyip daha sonraki bir zaman odama gel orda konuş demesiyle sınıfa duyurmak nasip olmadı. Ama öğrendiğim olumsuz bir tablo, twitter’da ifade ettiğim andan beri Türkiye’nin her tarafından mesajlar alıyorum. Maalesef çok yerde “ulema-i su” tabir edilen sapkın fikirde hocalar zayıfların imanını tahrip ediyorlar. 

    Bediüzzaman’ın yazdırıldı ifadesi haktır, zaten herşey Allah’ın dilemesiyle olur, o ise bir edep insanı.. Bu yüksek kalitedeki eseri kendi şahsına bağlamak istemiyor. Allah’ın ikramıdır diyor. Ben yazarı değilim bana ikram edildi demesi çok ince bir güzelliktir. Diğer husus ise “yaş ve kuru herşey Kuranda vardır” sırrıyla Hz.Ali’nin “atımı kaybetsem Kur’anda yerini bulurum” ifadesiyle anlaşılır. Herşey Kur’anda mevcutken böyle dehşetli bir zulme inkarcılığa siper olup milyonların imanına vesile olan bir eser bir mücadele nasıl olmaz? Hem bu ayet bu mealde demiyor, çok yere işaret eden ayet buna da işaret ediyor diyor… gerçi hoca da bunları biliyor ama belli ki DERDİ BAŞKA!

    Kaynak Risale Ajans

  • Görmez:İnsanlık Afrika İçin Allah’a Hesap Verecek

    Gana Başmüftü Yardımcısı İbrahim Şeyh Ömer ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti.

    Gana Başmüftü Yardımcısı Ömer ve bölgede görev yapan din görevlileriyle çeşitli kurumların temsilcilerini kabul eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Son yüzyılda genel anlamda Afrika kıtasında yaşanan olumsuzluklar ve sömürgeleştirme politikalarına değinerek şöyle konuştu;

    “Son yüz yılda Afrika’da olup bitenler konusunda insanlık Allah’a hesap verecektir. Bütün bir kıtanın nimetlerini sömürenler, bütün bu toprakları, ülkeleri sömürgeleştirenler Allah’a hesap verecektir. Müslüman kardeşliğinin gereklerini yerine getirmeyen Müslümanlar da hesap verecektir. Allah’a bu hesabı iyi verebilmek için bizim birlikte çok iyi çalışmamız gerekiyor. Bizden önce Türkiye’den size gelen kardeşlerimize de bu hizmetlere öncülük yaptıklarından dolayı teşekkür ediyorum.”

  • Bozdağ: İnşallah İmam Hatipli cumhurbaşkanımız olacak

    , 100. Yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu’na katıldı. Bozdağ’ın yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de sempozyumda yeraldı. Bozdağ, “Birgün inşallah Türkiye’nin imam hatipli cumhurbaşkanı olacak” dedi.

    “HEP KAZANDIRDI. HİÇ KAYBETTİRMEDİ”
    İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumda konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İmam hatip liselerinin önemine dikkat çekti. Bekir Bozdağ, “Biz ne kadar seviyorsak, bilmemiz gerekiyorki başkaları da o kadar ürküyor. Bizim bu konuya doğru bakmamız lazım. İmam hatip bu ülkeye ne kazandırdı? Bunları objektif olarak değerlendirdiğimiz zaman bu nesil bu millete ve devlete çok şey kattı. Hep kazandırdı. Hiç kaybettirmedi. Buna tarih şahittir”dedi. İmam hatip liselerinin halkın okulu olduğunu, bu okulların vatandaşlar tarafından yaptırıldığını ifade eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bu okullara devletin her zaman olumsuz yaklaşım içinde olduğunu belirtti. Birilerinin zihninde acabalar olduğunu ve bu ayrımcı bakışın son yıllara kadar hep sürdüğünü belirten Bozdağ, son yıllarda bu ayrımcılıkların ortadan kalktığını ifade etti.

    KARŞI DURUŞ İMAM HATİPLERE DEĞİLDİ
    İmam hatiplerin siyasal rüzgar ne olursa olsun yoluna devam edeceğine dikkat çeken Bozdağ, “Karşı duruş imam hatiplere değil, karşı duruş din eğimi almış, din bilgisine sahip kişileredir aslında” diye konuştu. İmam hatiplere üniversitelerin kapısının kapatıldığını hatırlatan Bozdağ, bu okullara gidenlerin devlet için tehdit olarak görüldüğünü ifade etti.

    KAPATMA DAVASININ DELİLLERİ ARASINDA KATSAYI ÇALIŞMASI VARDI
    Ak Parti hakkında 2008 yılında kapatma davası açıldığını hatırlatan Bekir Bozdağ, “Kapatma davasının delilleri arasında başörtüsü yasağı ve katsayı uygulamaları vardı. Bu konudaki çalışmalarımız ve sözlerimiz vardı deliller arasında” diye konuştu.
    Katsayı engelinin kaldırıldığını ifade eden Bozdağ, imam hatip lisesi mezunlarının polis okullarına girebilmesinin 2001 yılında yasaklandığını ancak bu yasağında hükümet tarafından kaldırıldığını vurguladı.

    DİYANET İŞLERİNİN KALDIRILMASI
    Diyanetin İşleri Başkanlığının bütçesinin sürekli tartışma konusu olduğunu, diyanetten başka kurumlara geçenlerin sık sık sorulduğunu belirten Bekir Bozdağ, “Diyanetin bütçesi yüksek mi yüksek. Sadece cari giderler ama. Yatırım oranı yüksek değil. Sadece giderleri var. Diyanetten başka kurumlara geçerse veba mı bulaştıracak buralara? Diyaneti kaldıralım konusun sık sık gündeme geliyor. Diyanetin kaldırılması doğru mu? Hayır. Diyanet bu ülkenin birliğini sağlayan çimentodur. Daha iyileştirmemiz lazım” şeklinde konuştu.

    İMAM HATİPLİ CUMHURBAŞKANI
    İmam hatiplilerin demokrasi mücadelesine devam etmesinin gerektiğinin belirten Bozdağ, sözlerini “Birgün inşallah Türkiye’nin imam hatipli cumhurbaşkanı olacak” diyerek bitirdi.

    DİYANET İŞLERİ BAŞKANI GÖRMEZ: EKSİKLİKLER KONUŞULDU
    Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de yaptığı konuşmada, imam hatip okullarının herkesin gurur kaynağı olduğunun belirtti. İmam hatip okullarının ulusal ve uluslararası düzeyde akademik araştırmalara konu olduğunu ifade eden Görmez, dünyanın pek çok Müslüman toplumunda bu okulların modern olarak görüldüğüne dikkat çekti. Bu okulların eksikliklerinin de konuşulması gerektiğini belirten Görmez, özeleştirinin de yararlı olacağını vurguladı.

    TOPBAŞ: BİRÇOK ALANDA BU OKULLARDAN YETİŞMİŞ İNSANLAR VAR
    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise, her ülkenin kendi değerleri üzerine yükseldiğini belirtti. İmam hatip öğrencilerinin her birinde büyük bir yaşam öyküsü bulunduğunu belirten Topbaş, “Bugün ülkeye yön verenler arasında, birçok alanda bu okullardan yetişmiş insanlar var” dedi.

  • Kuran kursu öğreticileride öğretmen olacak

    hafızlık yapmak ve din eğitimi almak isteyen vatandaşlara Kuran Kursu Öğreticileri tarafından eğitim veriliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının mevzuatına göre Kuran Kurslarında eğitim veren kişilere Kuran Kursu Öğreticisi adı veriliyor. Başkanlık bünyesinde,kadrolu, sözleşmeli, vekil ve geçici Kuran kursu öğreticileri istihdam ediyor. Türkiye genelinde ise 20 binin üzerinde Kuran Kursu Öğreticisi bulunuyor. Yıllardır öğretmen olarak anılmak isteyen Kuran Kursu öğreticileri için müjdeli haber geldi. Kuran Kursu öğreticilerine öğretmek demekten çekinen anlayışa neşter vuruluyor. ‘Kur’an Kursu Öğreticilerini kesinlikle Öğretmen yapacağız’ açıklamasını yapan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Diyanet İşleri Başkanlığı’na bu konuda talimat verdi. Kur’an Kursu Öğreticilerinin öğretmen statüsüne kavuşturulması için Diyanet’in masasında bir çalışma yürütülüyor. Kuran Kursu eğiticilerin öğretmen olarak anılmaları için yasa tasarısı hazırlanıyor. Çalışma tamamlandığında Kuran Kursu öğreticisi resmen ‘öğretmen’ olacak.

    BÜTÜN HAKLARDAN YARARLANACAKLAR

    Kuran öğreticileri arasında öğretmen unvanının verilmesi ile hem Kuran eğitimine verilen önemin artacağı hem de kendilerine olan özgüvenin geri kazandırılacağı fikri benimseniyor. Özgüvenin yanı sıra öğretmenlerin elde ettikleri sosyal haklardan Kuran Kursu öğretmenleri de faydalanacak. Toplu taşımada indiriminin yanı sıra eğitim öğretim yılı ödeneğini alacaklar. Aynı zamanda atama ve yer değiştirmede yönetmelikte değişiklikler yapılacak.

    Öğretici denmesinden her zaman rahatsız olduk

    Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, öğreticilere öğretmen unvanı verilmesi konusunda yapılan çalışmanın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütüldüğünü bildirdi. Konuyla ilgili konuşan Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar ise ‘Neden Türkiye’de bütün öğreticilere öğretmen adı verilirken Diyanet İşleri Başkanlığı’nda ihtiyaç duyulduğunda bilgi veren anlamına gelen öğretmen unvanı kullanılmıyor. Öğretici unvanı bizi her zaman rahatsız etti’ şeklinde konuştu.

  • KURULUŞUNUN 100. YILINDA İMAM HATİP LİSELERİ SEMPOZYUMU DÜZENLENİYOR

    Yer: Yıldız Teknik Üniversitesi – Davutpaşa Kampüsü Kongre ve Kültür Merkezi

    Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan devraldığı ilköğretimden üniversiteye kadar modern okul yapılanmasını sürdürürken, bir yandan medreseleri kapatmış, bir yandan da çeşitli düzeylerde kesintilerle olsun bu sistem içerisinde İslâm dini eğitimine devam etmiştir. Türkiye’nin din tedrisatında ortaya koyduğu model, yeni Cumhuriyet’in din politikaları, toplumsal dinamikler, iç ve dış siyasetin etki alanında şekillenerek bugüne gelmiştir. Bu model, bir yandan modern eğitim sistemleri içerisinde din eğitimini kuşatan sorun alanları ile malul iken, öte yandan Müslüman dünyanın da dikkatini çekecek şekilde birtakım potansiyeller taşımaktadır.

    İmam-Hatip Liseleri, Türkiye’nin din eğitimi tecrübesinin en önemli kurumlarından biridir. Osmanlı döneminde Medresetü’l Eimme ismiyle başlayıp Cumhuriyet Türkiye’sinde evrilerek devam eden bu eğitim, 100. yılına girdiği 2013 yılında kendi tarihçesindeki dönüm noktalarından birini yaşamaktadır. Türkiye’de eğitim kademelerinin 4+4+4 olarak yeniden düzenlendiği süreçte İmam-Hatip Liselerinin eğitim sistemimiz içindeki yeri güçlenmiştir. Aynı zamanda bu yeni dönemde İmam Hatip Liseleri konusunda beklentiler oluşmuş ve bu okullara uluslararası ilgi artmıştır.

    “Kuruluşunun 100. Yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu”nda tarihi misyonu, etkileri, sorunları ve potansiyelleriyle İmam-Hatip tecrübesinin değerlendirilmesi hedeflenmektedir. Bu sempozyum, Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 6-7 Aralık 2003’te düzenlenen “İmam-Hatip Liselerinde Eğitim ve Öğretim” ulusal sempozyumunun bir devamı niteliğindedir. İHL’lerin öğretim programları ve eğitimin niteliği konularının öncelendiği adı geçen sempozyumun üzerinden 10 yıl geçmiş, güncel gelişmelerle birlikte bu okulların daha geniş ve uluslararası düzeyde yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı belirmiştir.

    “Kuruluşunun 100. Yılında İmam-Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu” İlim Yayma Cemiyeti, Önder, İlim Yayma Vakfı, Ensar Vakfı ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ortak projesi ve Değerler Eğitimi Merkezi’nin akademik organizasyonuyla düzenlenmektedir.

    Yüz yıllık “İmam Hatip” birikiminin geniş kapsamlı bir konu alanı içerisinde ele alınacağı sempozyumda aşağıdaki konulara ilaveten yeni konuların önerilmesi de mümkündür.

  • Hayrettin Karamandan Cübbeliye Sert Cevap

     

    Ünü gitikçe yayılan Ahmet Ünlü yine aleyhimde konuşmuş, konuşma da YouTube’da yayınlanmış. Bu defa konuşmasının bahanesi şöyle: Kendisini İmam-ı Rabbânî sempozyumuna davet etmişler, benim konuşmacı olduğumu duyunca davete icabet etmediği gibi bir de mazeretini açıklayan konuşma yapmış; mazereti ‘şunları bunları yapan benim konuşmacı olmam’ imiş.

    Ben A.Ünlü’yü muhatap alıp yazmak ve konuşmak istemem, ama ısrarla sürdürdüğü birkaç iftirası sebebiyle bu yazıyı kaleme almayı zorunlu gördüm:

    Tazelediği iddia ve iftirasına göre ben

    ‘1.Yahudi olup da kafir olmayan ve cennete girecek olanlar var,

    2. Muaviye’yi sevemem,’

    demişim, o da yetmiş beş sayfalık reddiye yazmış, ben cevap vermemişim, ‘Ben böyle demedim’ dememişim.

    ‘Muaviyeyi sevemem’ dediğim doğrudur. Onu Hz. Ali, Hasan, Hüseyin (r.anum) da sevmiyorlar. Ünlü’nün dayanak kıldığı hadisi ben, onun anladığı gibi anlamıyorum ve Peygamberimiz’i, ehl-i beytini ve O’nun yolunu izleyen, hilafeti zalim saltanata çevirmeyen, ashabını sevdiğim için onu sevmiyorum; ama Efendimiz ‘sövmeyin’ dediği için de sövmüyorum. Halbuki Muaviye, Hz. Ali’ye sövmüş, kendi adamları bir yana Sa’d b. Ebî Vakkas gibi zatlara bile sövmelerini emretmiş, ama Hz. Sa’d sövmediği gibi Hz. Ali’nin faziletlerini sayıp dökmüştür (Müslim, Tirmizî, İbn mâce).

    Ümmetin de Muaviye’yi sevdiğini sanmıyorum; eğer sevselerdi çocuklarına onun adını da koyarlardı, ben bu isme hiç rastlamadım. Ünlü onu seviyorsa varsın sevsin, buna itirazım olmaz; Allah hepimizi, sevdikleriyle haşretsin!

    Diğer iki konu yalandır, iftiradır.

    Ona ve onun gibi atıp tutanlara cevap olarak 210 sayfalık bir kitap yazdım; kitabın adı ‘Diyalog ve Kurtuluş Tartışmaları’dır (Ufuk yayınları, 2011). Bu kitapta ‘Ben öyle demedim, nakil yaptığınız kitap benim kalemimden çıkan bir kitap değildir, bir konuşmamı çözüp basmışlardır, böyle yayınlarda yanlış anlamaya müsait cümleler, kopukulullar, eksiklikler olur…’ dedim. Buna rağmen ‘cevap vermedi’ demek, hala o kitabı kaynak göstermek iyi niyetle telif edilebilir mi?

    Türkiye’de ve dışarıda benim tanıdığım ve bu konudaki tartışmalarda adı geçen hiçbir Müslüman kimse, ‘Bir kişi hem Yahudi ve Hristiyan olur, hem de kafir olmaz ve cennete girer’ demiyor, dememiştir. Bu cümleyi ikide birde tekrar edenler iftira ediyorlar.

    Benim ‘katılmadan sözlerini naklettiğim’ bazı alimlerin ayetlere dayanarak, ayetleri kendi anlayışlarınca yorumlayarak dedikleri şudur: ‘Bir Yahudi veya Hristiyan Allah’ın bir, ahiretin hak olduğna iman eder, amel-i salih işler ve son peygamber Muhammed Mustafa’dan haberdar oldukları takdirde onun da peygamber olduğuna iman ederlerse ahrette kurtuluşa erebilirler. Böyle iman eden ve diyen kimseler resmi Yahudilik ve Hristiyanlığı terk etmiş ve ‘Hanîf’ olmuşlardır.’

    Bu anlayışa katılmamak, tenkit etmek bilenlerin hakkıdır; ama sözü eksik nakletmek, insanları töhmet altında bırakmak Müslümanın ve ahlak sahibi kimselerin yapabileceği bir şey değildir.

  • Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ortak sınavdan Çıkarılıyor

     

    Gelecek sene yapılacak merkezi yazılıların, altı ders yerine dört dersten yapılması planlanıyor. Yeni değişikliğe göre, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile İnkılap Tarihi dersi merkezi yazılıların kapsamından çıkarılacak, bu derslerin yerine öğrenciler matematik, fen, Türkçe ve yabancı dil dersinden sınava girecek.

    Sınav sistemindeki düzenleme 13 Kasım’da özelöğretim kurumlarının müdürleriyle yapılan toplantıda gündeme geldi. Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi’ndeki toplantıya Özel ÖğretimKurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü Mustafa Koç ve Bakanlık Müşaviri Ercan Demirci katıldı.

    DEĞİŞİKLİK NEDENİ PISA

    Edinilen bilgiye göre toplantıda konuşan Mehmet Küçük, matematik ve fen becerilerinin ölçüldüğü uluslararası öğrenci değerlendirme sınavı olan PISA’da Türkiye’nin kötü performansını iyileştirmek için bu derslere ağırlık vermek istediklerini söyledi. Küçük, bu kapsamda ortaöğretime geçişte yapılan merkezi yazılılarda gelecek sene değişikliğe gideceklerini belirtti. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile İnkılap Tarihi derslerinin bu yazılıların kapsamından çıkarılacağını anlatan Küçük, merkezi sınavların Matematik, Fen ve Teknoloji, Türkçe ile Yabancı Dil derslerinden yapılacağını söyledi.

    Toplantıya katılan azınlık okulu müdürleri ise bu sene uygulanacak merkezi yazılı sisteminde din dersine girmeyen öğrencilerin puan hesaplamasında adaletsizliğe uğradığını anlattı. Azınlık okulları, bu adaletsizlik nedeniyle öğrencilerinin, sınavda aynı neti yapan diğer öğrencilerin birkaç puan gerisine düştüklerini belirterek, mağduriyetlerinin giderilmesi istedi.

    DENEME TAHTASI MIYIZ ?

    Küçük, mağduriyetin farkında olduklarını belirterek, “Bu sene yapılacak bir şey yok” dedi. Bunun üzerine bir müdür “Çocukların hakkını yiyemezsiniz” diye bağırınca, Küçük, “Konuşmalar özele kayıyor” diyerek toplantıyı bitirdi. Başka azınlık okulu müdürü ise Küçük’e “Bizler deneme tahtası mıyız” diye tepki gösterdi.

    Hakkımızı savunamıyoruz

    » Jülyet Belbak (Veli): Kızım 8’inci sınıfta, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sınavına girmeyecek. O yüzden puanlama konusunda sorun yaşıyoruz. Tüm soruları doğru cevaplandırırsa, puanlamada problem çıkmıyor ama yanlış sayısı arttıkça diğer öğrencilerle arasındaki puan farkı da artıyor. Benim kızım Işık Lisesi’nde okuyor. Okul müdürüyle konuştum, “Durumun farkındayız ama yapacak bir şey yok” dedi. Biz Süryaniyiz, kızımın okulunda aynı durumda üç kişi daha var. Çaresiziz. Hakkımızı savunamıyoruz. Kızım endişe içinde “Anne bir şey yap” diyor. Böyle giderse dava açacağız.

    Türkiye 65 ülke arasında 41’inci oldu

    EKONOMİK İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerinin değerlendirildiği PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sınavında, öğrencilerin Matematik ve Fen Bilimleri okuryazarlığının yanı sıra okuma becerilerine ilişkin veriler toplanıyor. Türkiye, PISA’ya ilk kez 2003 yılında katıldı ve bu sınavda gösterdiği kötü performans nedeniyle sürekli eleştiri konusu oldu. En son 2009 yılında yapılan PISA sonuçlarına göre Türkiye, 65 ülke arasında Fen Bilimleri ve Matematik alanlarında 43’üncü, okuma yeterliliğinde ise 41’inci sırada yer aldı. Yeni PISA sonuçlarının ise aralık ayında açıklanması bekleniyor.

  • Arapça Şaşırma Kalıpları Uslubu Teaccüb – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 16

     

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Arap bir hoca tarafından anlatılan arapçanın gramer konularının

     yer aldığı kategoridesiniz. Sitemizin bu kategorisinde yer alan dersler daha çok İlahiyat ve Aöf ilahiyat öğrencilerine yöneliktir. Ayrıca bu dersler sayesinde arapça dinleme anlama yeteneğinizi de geliştirebilirsiniz.

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Dikkat Ders Anlatım Dili Arapçadır

     

    Arapça Şaşırma Kalıpları Uslubu Teaccüb – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 16

  • Arapçada Zaman ve Mekan Zarfları – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 15

     

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Arap bir hoca tarafından anlatılan arapçanın gramer konularının

     yer aldığı kategoridesiniz. Sitemizin bu kategorisinde yer alan dersler daha çok İlahiyat ve Aöf ilahiyat öğrencilerine yöneliktir. Ayrıca bu dersler sayesinde arapça dinleme anlama yeteneğinizi de geliştirebilirsiniz.

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Dikkat Ders Anlatım Dili Arapçadır

     

    Zaman ve Mekan Zarfları – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 15

  • Olumsuzluk Edatları Edevatu Nafi – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 14

     

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Arap bir hoca tarafından anlatılan arapçanın gramer konularının

     yer aldığı kategoridesiniz. Sitemizin bu kategorisinde yer alan dersler daha çok İlahiyat ve Aöf ilahiyat öğrencilerine yöneliktir. Ayrıca bu dersler sayesinde arapça dinleme anlama yeteneğinizi de geliştirebilirsiniz.

    Arap Hocadan Arapça Gramer Dersleri İlahiyat Arapçası

    Dikkat Ders Anlatım Dili Arapçadır

     

    Olumsuzluk Edatları Edevatu Nafi – Arap Hocadan Arapça Gramer Video 14