Yıl: 2012

  • Jet İmamlara Sıkı Takip

    Ramazan ayı süresince, halk arasında “jet imam” olarak tanımlanan ve teravih namazlarını hızlı kıldıran imamlar Burdur’da yakın takibe alındı.

     

     
    Burdur Müftüsü Osman Artan, ”Namaz kılarken rükunun ve secdenin tam yapılması ve orada sükunete erilmesi gerekir. Yoksa namazdan şüphe duyulur” dedi.

    Müftü Artan, Ramazan ayı süresince, halk arasında ”jet imam” olarak tanımlanan ve teravih namazları hızlı kıldıran imamlara izin vermeyeceklerini bildirdi. 

    Teravih namazlarının huşu içinde kılınması gerektiğini vurgulayan Artan, bu konuda Burdur’da bulunan tüm din görevlilerine uyarılarda bulunduklarını kaydetti.

    Namazın belli kuralları olduğuna işaret eden Osman Artan, ”Bunlara tadil-i erkan denir. Yani kişi rükuya gittiği zaman belli bir şekilde durması lazım. Secdeye gidildiğinde de aynı şekilde olmazı lazım. Namaz kılarken rükunun ve secdenin tam yapılması ve orada sükunete erilmesi gerekir. Yoksa namazdan şüphe duyulur” dedi.

  • Psikiyatrdan Çıkan İlahiyatçıya Gider

     

    Öğleye yakın bir saatte kapım çalındı ve içeri yaşlı bir adam girdi. “Mehmet Erdoğan hoca siz misiniz?” dedi. Ben de “-Evet, buyurun!” dedim. Oturdu.

    Hava çok sıcaktı. Odamız nispeten serin. Adamcağızın bütün gömleği suya batmış gibi ter içindeydi. Tanıştıktan sonra “Hayırdır, buyurun” dedim. Anlatmaya başladı:

    Yetmiş üç yaşında bir adam. Bilmem ne emeklisi. Karısının başının etini yemesine dayanamamış, üstüne gelmemesi için epey bir uğraşmış, sonunda şalter atmış ve küplere binmiş, “Senden boşanıyorum” demiş. Sonra da aklı başına gelince pişman olmuş ve “Bir yanlış yaptım mı, günaha girdim mi acaba!” diye kendisine bir cevap bulmak için yollara düşmüş ve İlahiyat Fakültesine oradan da yönlendirilerek bizim odamıza gelmiş.

    Öyle ya Garibce’de “Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı”.

    Adamcağızla epey bir dertleştik. Dedim bak bize bu yaştan sonra hatun daha çok lâzım. Ünsiyet için hani. Kimse bizim artık arkamıza düşüp de gelmez. Hal böyle olunca elde ne varsa ona sahip çıkmak lâzım.

    Senin durumuna gelince bir kere sen kesin olarak boşama ifadelerini kullanmamışsın. Hem söyle bakalım söylediklerini derken kastın neydi?

    “-Kastım ona gözdağı vermekti, korkutmaktı. Boşamak değildi.”

    “-İyi demek ki sen boşama niyetinde değilmişsin. Üstelik “Seni boşadım!”, ya da “Boş ol!” şeklinde niyetin dikkate alınmayacağı türden sarih boşama sözcüğü de kullanmamışsın.

    Kaldı ki bunları öfke halinde söylemişsin. Böyle birinin tasarruflarının geçerli olmadığını ifade eden hadisler de var.

    “Lâ talâka fî iğlâk”

    “İğlâk halinde iken talâk olmaz.”

    Hadiste geçen “iğlâk”ı tehdit ve öfke hali diye açıklamışlardır.

    Şu halde sen tövbe et, bir daha bu gibi ileride aklın başına geldiği zaman seni rahatsız edecek davranış ve sözlerden kaçın. Yengeme de söyle, bir birinizin kıymetini bilin. Unutmayın asıl kıyamet geride kalanın kıyameti olacak!

    Değerli dostlar! Bu örnekte de gördüm ki biz ilahiyatçıların insanların dertlerini dinlemeye ve onlara manevi yönden destek olmaya ciddî anlamda ihtiyaç var. Psikiyatrlar bu türden hizmetleri paralı yapıyorlar. Aslında birçoğunun yaptığı ile vaktiyle hocaların okuması, üfürmesi aynı gibi. Ama bunu psikiyatrlar para ile yapınca bilimsel bir iş görmüş oluyorlar. Hocalar (müfti-yi mâcin yani kendisine olan inanç ve güveni istismara kalkışan ve çıkar sağlamayı amaçlayan kimse değil) yapmaya kalkışınca yanlış oluyor.

    Ne yarım hoca ne yarım doktor!

    Vaktiyle akşam saatlerinde güvenlikten aradılar ve bir kimsenin beni görmek istediğini söylediler. Dedim “Buyursun gelsin”. Adam geldi. Meşhur bir psikiyatrın yanından geliyormuş, birkaç dakikalığına 260 TL ödemiş ondan sonra soluğu benim yanımda almış. Derdi bizim vesvese dediğimiz türden bir şey. Üç saat kadar zamanımı aldı ve başımdan zor savdım. Benim yaptığım ile paralı olarak önceden yapılan şeyin o adama nispetle farklı bir şey olduğunu sanmıyorum.

    Belli ki paralısı derdine derman olamamıştı. Olsaydı benim yanımda ne arardı.

    Parasızı ne kadar olmuştu bilemiyorum.

    Evet, bizim hocalar olarak derdi olan insanları dinlememiz çok yerinde olur. Onlar için en büyük deva, her şeyden önce kendilerini dinleyecek ve dertlerini kendi derdi edecek, güven ve huzur duyacak kimselerin olması.

    Allah rızası için buna ihtiyaç var!

    Diyanetin ve ilâhiyatların sadece bilgi üzerine yoğunlaşmaları ve insanın bu türden olan ihtiyaçlarını görmezden gelmeleri yanlış olur.

    Derdiniz derdimiz olsun, cümle dertlerimiz şifa bulsun!

    GARİBCE

     

  • Müslüman Para Birimi Oluşturulmalı

     

    İslâm Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu (İKDİGF) tarafından farklı ülkelerden gelen 170 gencin İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT) zirvesinin bir simülasyonunu yaptıkları Tataristan’daki İkinci Uluslararası İİT Modeli Konferansı Küresel Zirvesi’nin sonuç bildirgesi yayımlandı. Türk Dışişleri Bakanlığı ve Tataristan Gençlik ve Spor Bakanlığı desteğiyle düzenlenen zirvenin bildirgesinde, nükleer çalışmaları dolayısıyla İran’a yaptırım uygulayan Avrupa Birliği ile ABD, tutumlarını somut veriler yerine şüpheye dayandırmakla eleştirildi. İİT üyesi ülkelere nükleer çalışmalarını Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu’nca düzenli olarak denetlenmesine izin vermeleri çağrısında bulunulan bildirgede, İsrail’in nükleer çalışmalarının görmezden gelindiğine dikkat çekildi. Zirve kararlarında, İslâm dünyasındaki mezhep ayrılıklarından endişe duyulduğu ifade edilerek, İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın bu konuda köprü rolü oynaması istendi. Bu konuda ayrıca, mezhepler arası ilişkilerin iyileştirilmesi amacıyla ülkelerin eğitim müfredatlarında yapılacak düzenlemeler ile medya kampanyalarının olumlu rolü olabileceğine işaret edildi.

    ‘MÜSLÜMAN PARA BİRİMİ OLUŞTURULMALI’
    İİT zirvesi simülasyonu yapan gençlerin hazırladığı sonuç bildirgesinde, Arap Baharı’nın sancılarının devam ettiği ülkelerde İİT’in halkların temel hak taleplerini desteklemesi gerektiği ifade edilerek, örgütün bu coğrafyadaki geçiş sürecinin içerdiği tehlikelere karşı dikkatli olması istendi. Bildirgede, İslâm Kalkınma Bankası’nın bu ülkelere ekonomik destek için özel bir komite kurması çağrısı yapılarak, işgücünün serbest dolaşımı, vize ve gümrük kolaylıkları sağlayacak anlaşmalar imzalanması, bir “Müslüman para birimi” oluşturulması için çalışmalara başlanması istendi. Bu arada zirve kararlarında, Azerbaycan topraklarında süren Ermenistan işgali eleştirilerek, evlerinden edilen 1 milyon Azerî durumu için endişe edildiği dile getirildi.

    BALKANLARDAKİ MÜSLÜMAN AZINLIKLAR
    Zİrvede, İİT üyesi ülkelerin Balkanlar’daki Müslüman azınlıklar ile yaşadıkları ülkelerin yönetimleri arasında güven tesis edici bir rol oynaması istendi. İİT’nin İslâmî ilkelere çerçevesinde bölgedeki Ortodoks HHristiyanlar ile Müslümanlar arasında köprü rolü oynaması istenen sonuç bildirgesinde, bütün dünyadaki Müslüman azınlıkların, ama özellikle de Balkanlar’daki azınlıkların İİT’nin doğrudan sorumluluk alanına girdiğinin altı çizildi. Bildirgede, İİT’nin Bosna-Hersek, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Yunanistan için merkez komiteleri kurması, ayrıca Avrupa, Asya, Afrika, Ortadoğu, Orta Asya bölgelerinde Balkanlar için bürolar oluşturması istendi. İİT zirvesi simülasyonu yapan gençlerin hazırladığı sonuç bildirgesi, öncelikle katılımcı ülkelerin dışişleri bakanlıklarına, daha sonra da İİT Genel Sekreterliği’ne sunulacak.

  • Görmez den Ramazan Uyarıları

    İslam dünyasında ‘Ramazanla değişmek’ ile ‘Ramazanı değiştirmek’ arasında gidip gelen yeni bir takdim formunun dikkat çektiğini belirten Görmez, “Oysa aslolan ve doğru olan Ramazanla değişmektir. Ramazan bütün imtihan süreçleriyle bize bu imkânı sunar. Ramazan’da değişmek, onun etkili manevi ortamında değişimi gerçekleştirmek, murad-ı ilahi’ye uygun birer kul olarak bu sınavlardan geçmek her bir Müslüman için kuşkusuz en büyük bahtiyarlıktır. Hal böyleyken bu ayda değişmek gibi gerçek ve derinlikli bir amaca uygun hareket etmek yerine, onu değiştirmeye kalkışmak doğru değildir.” dedi. 

    Ramazan’ın Kur’an ve sünnetle oluşmuş geleneğini, belirlenen sabitlerini göz ardı etmeye, aşındırmaya, giderek de onu yok etmeye yönelik nevzuhur ilgilerin kemal-i ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyleyen Görmez, şöyle devam etti: “Ramazan ayının mana ve ehemmiyetini zaman zaman göz ardı eden ve sıklıkla dünyevileşme girdabına savrulma tehlikesi ile karşı karşıya gelen kimi kutlama ve şenliklerin de İslami adap ve gelenek içinde yeni bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Gösterişli iftar programları, sınıf ve itibar esasına dayalı ihtişamlı davetler, Ramazanı yanlış bir şekilde bir tür eğlence, karnaval ve festival havasında terennüm eden eğilimlerin mevcut gidişatı ciddi olarak dikkat çekmeye başlamıştır… Müminlerin bu ayda yaşayacakları coşku ibadetin coşkusudur. İbadetle neşelenen gönüller müminler arasındaki muhabbeti de pekiştirmelidir. Yoksa Ramazan coşkusu son zamanlarda ortaya konulduğu şekliyle bir eğlence, şatafat ve gösteriye dönüşmemelidir.”

    İftar sofralarına da değinen Görmez, “İftar sofraları, israf sofralarına dönüşmemelidir.” uyarısını yaptı. Görmez, son yıllarda özellikle büyük şehirlerde gerek otel gerekse bir çok mekanlarda hazırlanan iftar sofralarının kendi içinde israfı ve gösterişi barındırdığını aktardı. 

    “İFTAR ÇADIRLARI GÖSTERİ ARACINA DÖNÜŞMESİN”

    İftar çadırlarının gayesinin dışına çıkmaması gerektiğine işaret eden Görmez, “Başlangıçta tamamen güzel bir düşüncenin ürünü olarak yoldan geçenlerin ve yolda kalanların bir çorbayla iftarını açmasıyla ilgili kurulan iftar çadırlarının son zamanlarda bu gayenin dışına çıkarak bir gösteri aracına dönüştürülmesine özellikle kamu hizmeti yapanların dikkat etmesi gerekir.” şeklinde konuştu. 

    Yardımlaşma ve dayanışmanın yeni dilinin bulunması gerektiğini söyleyen Görmez, “Ramazan ayı oruç ibadetinin yanında yardımlaşma ve dayanışmayı da içinde barındırmaktadır. Tabii ki müminlerin zekât ve fitrelerini sorumlulukları doğrultusunda yerine getirme gayretleri önemlidir. Ancak yardımlaşma ve dayanışma asgari limitlerde ifa edilen zekât ve fitrenin dışında infakı da kapsamaktadır. İnfakla ilgili duyarlılığımızı bu ay vesilesiyle hatırlamalı ve infakta da yarış yapmalıyız.” dedi. 

    Yardımda esas olan unsurun muhtaç olanın ihtiyaçlarının karşılanması olduğunu belirten Görmez, “Ramazan dolayısı ile son zamanlarda her tarafta görünür olan gıda paketleri kişilerin ihtiyaçlarından ziyade belli başlı maddeleri ihtiva etmektedir. Bu paketlerin toplumsal yaraları ne kadar sardığı tartışmalıdır. Bireyin onuruna yakışan kendi ihtiyaçlarını kendisinin almasıdır. Yardım edenlerin bu hassasiyeti göz önünde bulundurarak toplumsal dayanışmaya katkı vermelerinin insan onuruna daha yakışır olacağı bilinmelidir.” diye konuştu. 

    “ORUCU NELERİN BOZDUĞUNDAN ZİYADE BOZULAN KİŞİLİKLERİMİZİ NASIL ONARMAMIZ GEREKTİĞİ İLE İLGİLENMELİYİZ.”

    Orucun nefisleri terbiye ederek her türlü aşırılık ve kötü alışkanlıklardan kişileri arındırması gerektiğini vurgulayan Görmez, “Bu ay dolayısı ile orucu nelerin bozduğuyla ilgilenmekten ziyade, bozulan kişiliklerimizi orucun hikmetiyle yeniden nasıl onarmamız gerektiği ile ilgilenmek daha önemlidir.” ifadesini kullandı. 

    Dini konuların reyting kaygısı ile ele alınmaması gerektiğinin altını çizen Görmez, ramazan ayında yapılan dini yayınları da değerlendirdi. Bazı programlarda zaman zaman dini tecrübede kabul görmemiş birtakım zayıf görüşlerin, tedbiri ikinci plana iten tevekkül anlayışının ve hüzün eksenli dramatik bir din anlayışının ortaya çıktığını kaydetti. Görmez, dini içerikli programlarda aslolanın, İslam’ın genel kuşatıcı ve doğru şekilde anlatılması olduğunu sözlerine ekledi. 

  • Diyanet Çok Yakında Her Yerde

     

    Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Yaşar Yiğit, başkanlığın artık “sosyal açılımlı din hizmeti” sunmak istediğini belirterek, ”Hemen her alanda, topluma yönelik hizmetleri sunma gayreti içerisindeyiz. Bu bağlamda huzur evleri, cezaevleri, sevgi evleri, sığınma evleri, sokak çocukları, uyuşturucu ile mücadele, terörle mücadele gibi hemen her alanda, devletimizin çeşitli kurumlarıyla yaptığımız protokoller çerçevesinde hizmetler yürütmekteyiz” diye konuştu.

    Diyanet’in 85 yıldır topluma hizmet eden Cumhuriyet ile yaşıt Anayasal bir kuruluş olduğunu belirten Yiğit,’‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nın günümüzde artık devasa bir kuruluş olduğuna şahit oluyoruz. Yıl sonu itibarıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 150 binlere varan bir personel sayısı olacaktır. Dolayısıyla, bugün ülkemizin en ücra köşelerinde personeli bulunmaktadır” şeklinde konuştu.

    Devasa bir kurum olan Diyanet’in sınırları aşan bir hizmet yürüttüğünü kaydeden Yiğit, 3 bin 500’ü aşkın görevlinin sınır dışında hizmet verdiğini, Türk toplumunun olduğu her yerde Diyanet’in hizmet sunduğunu söyledi.

    “ADALET, SAĞLIK, AİLE VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İLE PROTOKOL”

    Din diyanet denildiği zaman ilk etapta camilerin akla geldiğini söyleyen Yiğit, ancak temel eksenin sosyal açılımlı din hizmeti sunma olduğu kaydederek, şöyle konuştu: ”Camilerde ibadetlerin tanzimi, idare edilmesi gibi hususlar Diyanet İşleri Başkanlığı’nın birincil göreviymiş gibi dikkat çekiyor. Bu hizmetler Başkanlığın hizmetlerinin tamamını kapsayan mahiyet ve nitelikte değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı artık sosyal açılımlı din hizmeti sunmak istiyor. Sosyal açılımlı din hizmeti dediğimiz zaman şüphesiz toplum akla geliyor. Hemen her alanda topluma yönelik hizmetleri sunma gayreti içerisindeyiz. Bu bağlamda huzur evleri, cezaevleri, sevgi evleri, sığınma evleri, sokak çocukları, uyuşturucu ile mücadele, terörle mücadele gibi hemen her alanda, yani devletimizin çeşitli kurumlarıyla yaptığımız protokoller çerçevesinde hizmetler yürütmekteyiz. Bu noktada Adalet, Aile ve Sosyal Politikalar, Sağlık ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğüyle yapacağımız protokoller çerçevesinde hizmet alanımızı daha da genişletmiş olacağız.”

    Toplumun bu hizmetlere ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Yiğit, ”Bu hizmetlerin alanını neden bu derece geniş tutuyoruz diye sorulabilir. Çünkü artık dünya; bazı kırılmalar dikkate alınmazsa, hızlı bir şekilde dinin toplumlarda çok önemli bir misyona ve fonksiyona sahip olduğu kanaatine doğru ilerlemektedir. 

     

    Yani hangi topluma bakarsak bakalım, sadece bizim coğrafyamıza ya da ülkemize özgü değil. Bütün dünya toplumlarında din, hayatın şekillenmesinde daha geniş bir ifade ile kültürlerin, medeniyetlerin şekillenmesinde en önemli yapı taşını oluşturmaktadır” diye konuştu.

    AA

  • Kızların İktidarı

     

     

    Türkiye’de toplam nüfusun %64,9’u şehirli olup, bu nüfusun %49’u kadınlardan oluşmaktadır. Gelir düzeyi ve eğitim seviyesinin de yükselmesiyle birlikte kadınlar için sosyal hayata ve işgücüne katılım fırsatı ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki kadınların sosyal hayata katılımları ve istihdamları üç grupta gözlenebilir. Birinci ve istihdamın en yüksek olduğu grup, kırsal kesimde tarım sektöründe çalışan kadınlardır. İkinci grup, şehirde yaşayan eğitim seviyesi düşük, sosyal faaliyetlere neredeyse hiç katılamayan,  çalışsalar da az ücretle çalışan kadınlar. Üçüncü grup, yine şehirlerde eğitim seviyesi orta veya yüksek, meslek sahibi kadınlardan oluşmaktadır.  Bizim asıl dikkat çekmek istediğimiz grup bu gruptur. Bu kategorideki kadınların gözle görülür artışı; sivil toplumda, sosyal, kültürel faaliyetlerde, eğitim çalışmalarında başı çekmeleri dikkate şayan bir durumdur.

     

    Önceleri yakın komşuluk ilişkileri içinde, sokak aralarında sosyal hayatlarını geçiren kadınlar, eğitim almaları ve iş hayatına katılım süreçleri sonunda, zorunlu olarak kamusal hayata katılmak durumunda kaldılar. Yapılan araştırmalarda kadınlar arasında faaliyet oranı incelendiğinde, 25 ila 30 yaşlar arasında en yüksek noktaya çıktığı ve daha sonra hızla düştüğü görülmektedir. Kadınların faaliyet oranlarındaki yaş ile bağlantılı değişen bu büyük farklılaşma, kadınların çocuk sayısındaki ve çocukların yaşlarındaki artıştan kaynaklandığı düşünülebilir. Bu durumda da anneliğin kadınların kariyer gelişimine ve ekonomik hayata katılımlarına olumsuz etkisi olduğu işlenmekte, böylece evlilik yaşının geciktirilmesinden tutun da, çocuksuz ya da az çocuklu ailelere kadar yeni meseleleri kucağımızda bulmaktayız. Şehirlerde, göç eden kesime dâhil olan kadınlarla, şehirde yaşayan; şehirli, şehri kullanan kadınlar iki farklı grubu oluşturmaktadır. Birinci grup, şehrin imarsız alanlarında yaşayan, sosyo-kültürel yapısı, eğitim ve gelir düzeyi düşük,  şehre ve şehirde gerçekleştirilen aktivitelere yeterince katılamamış, şehir ekonomisine katılımları oldukça sınırlı, dışarıya kapalı hayatını, evi sokağı ve mahallesi içinde geçiren kadınlardır. İkinci grup ise, şehrin imarlı bölgelerinde yaşayan, sosyo-kültürel seviyesi ve eğitim durumu yüksek, şehir ekonomisine katılmış, şehre dâhil olmuş kadınlardır.

     

    Kamusal Alan ve Erkeksi Kadınlar

    Bugün her birey, özel alan, kamu alanı ve toplum üçgeninde kendine bir yer bulma çabasında. İnsanlar içine doğdukları hâne hayatını (özel alan) ve toplumu seçemezler. Bu nedenle kişilerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri, bilerek ve isteyerek katılabilecekleri tek alan, kamu alanı olarak karşımıza çıkar. Bu da son derece önemli bir husustur. Zira kamusal alanlar, insanlara bir araya gelerek günlük sosyal aktivitelerde bulunma imkânı sunarlar. Günümüzde bu durumun bir neticesi olarak farklı tutumların ortaya çıktığını görmekteyiz: “Erkeksi kadınlar” ve “kadınsı erkekler.” Erkeksi kadınlar, yani kendini kamusal alana veren kadınlar ile kadınsı erkekler, yani kendini özel alana veren erkekler şeklinde yapılan ayırım, aslında kadınlar ve erkekler tarafından temsil edilen iki yeni tutumu ortaya koymaktadır. Bu ayırım ayrıca kamusal alanla özel alan arasındaki cinsiyetçi sınırların ortadan kaldırılmasını da temsil etmektedir. Dolayısıyla bu tutumlar, şehirli kadınların moda, eğlence, eğitim, çalışma gibi yollarla haremlik-selamlık geleneğini kırarak, toplumsal hayata katılıp görünür olma çabalarının netice verdiğini gösterir. Özel alan içerisinde yer alan “annelik, aile, karı-koca ilişkisi ve ev kadınlığı” gibi konular kadın ile özdeşleştirilmiş olduğundan, kadınların kamusal alana çıkmaları ile özel alana giren bu konulara ilişkin cinsiyet rolleri arasındaki bilinen kesin sınırlar ortadan kalktı. 1980’li yıllara kadar kadınların özel alanla tanımlanmaları, bir dindarlık göstergesi olarak da kullanılmıştır.

    İyi bir anne ve eş olan, evine bağlı bir kadın daha dindar olarak görülmekteydi. Ancak 1980’lerden sonra kadınların giderek daha fazla oranda kamusal alana katılımları, bu algıyı da dönüşüme uğratmıştır. Öte yandan sosyal hayattaki başörtülü kadın, dayatmacı resmi kimliğin gücüne karşı çıkan, onun gücünü tehdit eden, kendine güvenli bir dindarlığın varlığını da haber veriyor. Türkiye’de kamusal alanın “ortak bir hayat çerçevesi” değil de modernliğin tecelli ettiği alan olarak kabul edilmesi bu meydan okumayı doğrular niteliktedir. 

     

    Bağımsız Kadın ve Korkuları

    Modern toplum deyince, bireyin seçimine bağlı imkânların çeşitliliği akla gelmektedir. Bireye atfedilen “özerklik” modernite ile ortaya çıktı. “Özerklik” ile “kendini gerçekleştirme” ve “kendini ifade etme” arasında da sıkı bir ilişki vardır. Modernliğin en büyük konularından biri olan kadın için de özerklik sosyal hayatta ve iş hayatında kendini ifade etme ve kendini gerçekleştirme olarak tezahür ediyor. Bizim toplumumuzda evin dışındaki alan, erkeği; özel alan ise hâne içini, kadını temsil etmektedir. Böyle bir anlayış çevresinde, batılılaşma ve modernleşme idealinin simgesi olan, kamusal hayatta görünürlük kazanan, erkeklerle bir arada bulunan kadınların işi zor görünüyor. Kadınlar sosyalleştikçe bir o kadar iffetli, erişilmez kadınlar olarak, toplumsal ahlâkı tehdit etmediklerini ispatlamak zorunda bırakılıyor. Bu nedenle kadınlar, kamusal (eğitim, çalışma, siyaset) alandaki özgürlüklerinin bedelini, toplumsal düzene tehdit olarak algılanan “dişiliklerini” bastırarak ödüyorlar. Türkiye’de kadınlar, kamusal alana ve hayata katılımlarını, bir yerde  “cinsiyetsiz bir kimliğe” bürünmeleriyle meşrulaştırıyorlar. Cinsiyet aslında biyolojik farklılığa dayanan tabii bir kategoriyi temsil ederken, toplumsal cinsiyet ise biyolojik cinsiyet etrafında örgütlenen, düzenlenen sosyal yapıyı temsil ediyor.   

     

    Modernite bireyi özelde kadını, geniş bir bağımsızlığa ve eylem özgürlüğüne sevkeder; modernleştiğini düşünen kadın, geleneksel duygular yerine kişisel duyguları tercih eder. Bununla birlikte bağımsızlığı “kaldıramayanlar” da mevcuttur. Onlar bu durumda kendilerini aciz ve güçsüz hissedeceklerdir. Bu yüzden modern toplumda madalyonunun bir yüzünde “bağımsızlık” varken, diğer yüzünde “bağımlılık” yer almaktadır. Bu durumda sosyalleşen kadın bir yandan özgürleşirken, diğer yandan daha soyut ve büyük ölçekli yapılara teslim olabilir. Birbirinden farklı dünyalarda yaşayan kadınlarla, aynı düşünce mahallesinin kadınlarının birbirinden farklı tecrübeler içinde olabilmesinin altında bu “bağımsızlığı” kaldıramama korkusunun yattığı da bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

     

    Kendini Geliştirme/Gerçekleştirme ve Mahremiyet

    Modern zamanlarda insanlar dışarıdan ve diğer insanlardan ziyade kendilerine yönelmeye başladılar, kendilerini geliştirme çabasına girdiler. Sahip olduğu potansiyelin farkına varıp o yönünü en üst düzeye çıkarmak hedef hâline geldi. Bu düşüncenin neşvü nema bulmasında, bireylerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin ettiği dünya görüşünün yerleşmesi etkili oldu. Erkeklerde olduğu gibi kadınlar da modern toplum hayatında yeteneklerini ve sınırlarını zorlamaya ve kendini geliştirmeye çok daha fazla eğilimli duruyor. Batı kültürünün mahremiyet anlayışı dokunulmazlık üzerine inşa edilirken, buna karşılık Doğu kültürününki ise görünmezlik üzerine inşa edilmiştir. Batı kültürü için insan gövdesinin mahremiyeti, onun kamusal alanda dokunulamaz olması ile güvence altındadır. Doğu toplumlarında ise mahremiyet, “mahrem olanın ötekinin bakışından saklanması, ötekinin bakışına kapalı tutulmasıdır.” Yani mahremiyet dokunma duyusuyla değil; görme duyusuyla ilişkilendirilmiştir. Batı kültüründe mahremiyetin sınırı yakından başlarken; Doğu kültüründe bu sınır uzaktan başlamaktadır. Kamusal alana çıkıp iş gücüne katılan, eğitim faaliyetinde bulunan, sosyalleşen Müslüman kadın aslında mahremiyet anlayışımızı da dönüştürüyor.

     

    Söyleşilere Gelen Erkeklerin Azlığı Beni Sevindiriyor!

    BÜLENT AKYÜREK / YAZAR

    Çok şükür, istediklerim oluyor galiba. Çünkü ben kitap yazan, kitap okuyan erkeklerden hoşlanmıyordum zaten. Kim, kitap okuyan bir erkekten korkabilir? Hiç kimse… Yani; erkek, bir Spartalı, bir Moğol gibi iki eli kanda olmalıdır. Onlar savaşmasını öğrenecek, kadın da kitapla ve diğer işlerle incelmesini bilmelidir. Söyleşilere gelen erkeklerin azlığı beni sevindiriyor. Kadın; kültürlü, güzel, akıllı ve imanlı olursa çocuk yetiştirirken hepimizin işine yarar ama erkek; savaşçı, kazma, sert olmalıdır. Bakın bana! Ben erkek miyim? Bırakın çok okuyup konuşmayı, bir de oturmuş yazıyorum. Babam, benim ne iş yaptığımı halen anlayamadı, haksız da değil adam…  Mutfakta, bilgisayar başında bir adamım. Beni bir doktora götürmekte ısrarlı… Bence de öyle… Haksız değil adam!

     

    Kadınlar His Galebesinde Hayat Sürer!

    KADİR MISIROĞLU

    İnsan yavrusu, sâir mahlukâtın yavrularına nazaran daha uzun ve daha şiddetli bir acziyyet devresiyle büyür. Bir koyun doğurduğu zaman, yavrunun kürkü sırtındadır. Çoban onu yarım saat, bir saat sağrısında taşır ondan sonra bırakır, yürür ve bin koyunluk bir sürü içerisinde kendi anasının memesini bulur, emer. İnsan yavrusundan böyle bir mükemmellik beklenemez, açlıktan ölür anaların aşırı düşkünlüğü olmasa yavruya. Allah’u Azîmüşşân insan yavrusunun acziyet mevsimini kazasız belasız atlatabilmesi için anaya aşırı hissîlik vermiştir. Çünkü o çocuğun muhtaç olduğu gıdayı ananın memesinde halkediyor. O da iradi olarak değil, gayri iradi akıyor.  Babanın da memesi var, hiç çocuğu oldu diye memesinden süt akar mı? Demek ki o acziyyet devresinin muhataralarını bertaraf etmek vazifesini Allah kadına vermiş, bu vazifeye göre de temayül vermiş. Kadın his galebesinde bir hayat sürer. İman ise kalp ile tasdik olduğuna göre duygu işi demektir, akıl işi değildir. Bu demektir ki kadınlar inanmaya daha müsteittirler, istidatlıdırlar. İşte bu sebepledir ki İslamî faaliyetlere kadınlar daha teşnedirler. Başka meşgaleleri olmasına rağmen, o meşgalelerin sosyal faaliyete çoğu kere engel olmasına rağmen, onlar erkeklerden daha fazla ortaya çıkarlar. Çünkü his galebesinde yaratıklardır.

     

    Kızlar Güçlerinin Farkında!

    TUBA NUR TELCİ / GENÇ YAKLAŞIM DERGİSİ EDİTÖRÜ

    Kızların giderek daha etkin hâle gelmesinin birkaç sebebi olabilir. Biri “var olma / var olduğunu gösterme” meyli ya da fiili olabilir. Yok sayılmaya çalışılmış ve belli bedeller ödemek zorunda bırakılmış, gözyaşı dökmüş bir “neslin” hem kendisi, hem de devamı olduğu için belki… Ele geçen meşru fırsatları sonuna kadar ve hakkını vererek değerlendirme isteğinin tezahürü olabilir bu çoğunluk.

    Bir de, öğrenme, bilme, anlama çabasındandır. Söyleşiler, konferanslar, faaliyetler bunun bir vesilesi sonuçta. Hakikati arayan insanlar çoğaldıkça, hakikat adına ortaya konan her bir faaliyette bulunmaları aslında normal bir netice. İslam duygusuyla donanmış kızlar güçlerinin farkında ve kendilerini geliştirmek, bâtıla karşı manevi olarak silahlanmak adına belki oradalar ve çoklar.

    Ve bir de fıtrattaki şefkat var. İlim asaletse, İslam’a hizmet üstünlükse, Mü’min de asil olmalıysa… Asil birer Mümin olmak adınadır belki kızların gösterdiği bu iştiyak, heyecan, şevk, gayret… Bunun içindir belki kalp atışları…

     

    Asıl Soru Şu: Ne Olacak Mahallenin Delikanlılarının Durumu?

    FATMA BARBAROSOĞLU / YAZAR

    Başörtüsü yasakları kamusal alanda şedit bir baskıya dönüşünce genç kızlar kendilerini ifade etmenin etkin dilini bulmak ile karşı karşıya geldiler. Özellikle 28 Şubat sürecinden itibaren dinin kamusal alanda temsili neredeyse tek başına genç kızların omuzlarına yüklendi. Bu yük ile birlikte genç kızlar tıpkı erken yitirilen babanın ardından kalan boşlukta, erken olgunlaşan evlatlar misali yaşıtı olan erkeklere nazaran daha olgun bir duruş, ilmi ve siyasi konularda daha aktif bir zihinsel çaba gösterme yoluna gitti.

    Kamusal alanda dindar kızlar kendilerini zenginleştirici faaliyetler ve programlar ile inşa etmeye çalışırken yaşıtı olan genç erkekler daha ziyade “herkes”in içinde yer aldı.

    Hâl böyle iken genç erkekler, orta kuşak ve yaşlı kuşaktan bazı erkek kalemler, erdemli genç kızların hâl ve tavırlarını takdir etmek yerine giyim kuşam olarak kendini bulamamış genç kızları eleştiren zaman zaman aşağılayan bir dil kullanma yoluna gittiler.

    Bu ortamda, erkek yazarların, genç kızları “aşırı” bir dil ile eleştirme yoluna gitmesi, İslami kesimde genç kızlar arasında feminist bir duyarlılık alanının inşa edilmesine katkı sağlamaktan başka bir işe yaramadığının bir an önce fark edilmesi gerekiyor.

    Sorun şu: Dindar genç kızlar sanattan siyasete, edebiyata her alanda başarı basamaklarını çıkmaya çalışırken aynı ailenin erkekleri sırt üstü yatıp naklen maç izliyor.

    Orta kuşak ve olgun kuşak erkeklerin mesture genç kızlara odaklanarak ne olacak bu kızların hâli sorusuna cevap aramaktan ziyade ne olacak mahallenin delikanlıların durumu sorusunu merkeze alması gerekiyor.

     

     Eylem ve Hareketlilik Anaçtır!

    SİBEL ERASLAN / YAZAR

     Kız öğrenciler ve kadınlar, sosyal devinimi ayakta tutan anaç karakterler olarak hemen her zaman diliminde erkeklere göre daha atak olmuşlardır. Cennetten dünyaya indiğimiz günden beri, eylem, hareketlilik dişil ve anaçtır. Erkeklerse işin daha çok irade kısmında…

     

    Sokakta Olma Özgürlüğünü Yeniden Düşünmemiz Gerekiyor!

    AYLA AĞABEGÜM / EĞİTİMCİ-YAZAR

    Sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin düzenlediği kültür programlarına katılan genç kızların sayısı gün geçtikçe artıyor. Erkeklerin katılımında ise, ilgisizliğe doğru bir eğilim görülmektedir. Bu sonuçlar üzerine düşünmek, toplumun geleceği açısından faydalı olur kanaatindeyim.

    Yıllar öncesini hatırlamaya çalışıyorum. Kültür toplantıları yapan sivil toplum kuruluşlarının sayısı çok azdı, belediyeler bu işlerle ilgilenmezdi. Türk Edebiyatı Vakfı’nda düzenlediğimiz Çarşamba Sohbetleri’ne ve gençlik toplantılarına katılan gençlerde kız-erkek oranı farklı değildi. Bilhassa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencilerinin katılımı bizleri çok sevindirdi. Kitap okumasını seven, kültür toplantılarını takip eden, musikiden hoşlanan gençler, yarının doktorları, öğretmenleri, hukukçuları, iş adamları, siyasileri olarak verecekleri hizmetin kalitesini düşünmek vakıf camiasını memnun ediyordu. Vakfımızın başkanı rahmetli Ahmet Kabaklı Hocamız gençlere ‘’ikinci üniversiteniz vakıf toplantılarına katılmak olacaktır’’ diyerek şakalaşırdı. 

    Aradan geçen yılların içinde toplantı mekânları fazlalaştı, toplantılar geç saatlerde olmaya başlamıştı. Toplantının bitiminde eve varış saatleri hayli geç oluyordu. Bir zamanlar feministlerin “Erkekler geç saatlerde evin dışında olabiliyorlarsa, biz de olmalıyız”  söyleminden hareket ediliyordu ve buna uymayan bizler tutucu olmakla suçlanıyorduk. Özgürlük, her saatte istediği yere gidebilmek olarak tanımlıyordu. Bizler ise geç saatlerde olan toplantılara, ailelerle veya aynı semtte oturan arkadaş guruplarıyla gitmenin doğru olacağını düşünüyorduk. Bu düşünceler içinde yetişmenin bir zararını da görmemiştik.

     

    Şimdi ise muhafazakâr kesim de birçok konuda yavaş yavaş değişmeye başladı. Kitap, dergi, televizyon, radyo, parti, kültür çalışmalarının içinde olan genç hanımlarımız, gecenin geç saatlerine kadar çalışmaların içinde olup, uzak olan evlerine yalnız dönebiliyorlar, konserlere, kültür programlarına katılabiliyorlar. Katılımın artması, kültür hayatının içinde olunması olumlu bir adım sayılabilir. Geç saatlerde eve yalnız dönme ve sokakta olma özgürlüğünü yeniden düşünmemiz gerektiğini sanıyorum. İş verenlerin de bu konuda düşünüp yeni kararlar alması gerekmiyor mu?

     

     Tarihimizde de Hanımların Ciddi Bir Ağırlığı Var

    PİYALE ÖZDOĞAN / HANIMLAR EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI YÖN. KUR. BŞK.

    Sosyal faaliyetlere, eğitim programlarına ve özellikle de hayri hizmetlere bayanların daha fazla ilgi göstermelerini ben birkaç nedene bağlıyorum. Bildiğiniz üzere tarihsel geri planımızda da toplumsal aktiviteler konusunda hanımların ciddi bir ağırlığı var. Özellikle haseki sultanlar başta olmak üzere sultan, vezir ve paşa eşleri vakfiye ve hayratları ile birçok sosyal problemin çözümüne ciddi katkı sağlamışlar. Bezm-i Alem Valide Sultan, Haseki Sultan, Mihrimah Sultan yüzlerce kadından en fazla öne çıkan isimden sadece birkaçı. Bir sebebin bu geri plandan gelen miras olduğunu düşünüyorum.

    Bir başka sebebin ise kadınların üzerine yüklenmiş ciddi bir iş olan çocuk yetiştirme sorumluluğudur. Bu sorumluluğun bir gereği olarak kadınlar hem sürekli kendilerini geliştirme ihtiyacı hissediyorlar hem de içinde yaşadıkları toplumun problemlerine duyarsız kalamayarak ellerinden gelecek her türlü çözümü toplumun iyiye doğru ilerlemesi için hayata geçirmeye çalışıyorlar. Tabii bu arada hanımlara has anne şefkat ve merhametinin de büyük etkisini unutmamak lazım diye düşünüyorum.

    Bir diğer sebep de erkeklere oranla kadınların formel iş gücüne katılımının daha düşük olması, söz konusu sosyal ve hayri işlerin takibini kolaylaştıran bir başka faktör gibi görünüyor. Ama sebep her ne olursa olsun bir kadın olarak var olan potansiyelimizin tüm insanlığın faydasına hayata geçmesi büyük bir ihsan diye hissediyorum. 

     

    Genç Kızların Hareketliliği Mekânı ve Anlamı Çoğaltma İhtiyacıyla Alakalı Olabilir 

    CİHAN AKTAŞ / YAZAR

    Genç kızlarda gözlemlenen katılım, üretme ve hizmet coşkusunun her şeyden önce yapısal olduğunu düşünüyorum. Kadınlar iletişimseldir, toplumsal faaliyetlere daha açıktır. Ayrıca dönemin ruhu İslami duyarlığa sahip genç kızları daha fazla toplumsal sahneye çıkmaya teşvik edecek özellikler sunuyor. Tesettürle katılım geçmişte olduğu kadar caydırıcı değil. Hem mevcut kamusal alan çaresizce bunu hazmetmeye çalıştığı, hem alternatif kamular oluşmaya başladığı, hem de İslami kesim kızlarının toplumsal  etkinliklere katılımını daha bir anlayışla karşıladığı için 

    Ayrıca ben Cumhuriyet’ten sonra Müslüman kadınlara biçilen “kapalı” hayat tarzının bir korunma amacı ve savunma refleksiyle benimsenirken, Osmanlı döneminde hiç olmadığı şekilde örtülü kadınları “kapalı” olarak nitelendiren hegemonik (kibirli) bakışa da dayanak oluşturmaya başladığını düşünüyorum. Nurettin Durman’ın “devrimi sizler yapacaksınız kızlar” şeklindeki yorumunu şu şekilde de okuyabiliriz: Zaman içinde imanı kurtarmaya dayalı hayat telakkisi dışarıya açılmayı zorunlu kılan bir aşamaya geçtiği için,  belki işte kadınları korunma güdüsüyle aşırı bir şekilde içe kapanmaya sevkeden şartlara (aynı zamanda bir tür agorafobiye) bir tepki olarak da dönemimizin genç kızlarının kendilerini ve aidiyetlerini kanıtlamayla ilişkili bir toplumsal şevk ve cehde sahip olduğu söylenebilir.

    Diğer bir sebep de İslami hayat tarzına mensup genç kızların erkeklere nazaran daha kısıtlı etkinlik ya da üretim imkânlarına sahip olabilmesi. Diyelim ki delikanlılar spor alanlarına, kamplara, uzak sahillere, dağ yolculuklarına gidebilir, ama genç kızlar için bu yollar daha kapalı. Bir de şu var: Evler eski evler değil genellikle, üretici mekânlar olamıyor çoğu kez dönemimizin çekirdek ailesine mekân olan konutlar. Bu nedenle de cinnet üreten mekânlara dönüşüyorlar. Genç kızların hareketliliği, mekânı ve anlamı çoğaltma ihtiyacıyla da alakalı görünüyor bana 

    Gerçi “uzam” olarak mekânı bilgisayar ekranı kanalıyla çoğaltan, pek yaşla da sınırlı olmayan bir mekâna kapanma eğilimini hatırlamak gerekiyor burada. İslami kesimin kızları gerçek, sahici toplanmaları mümkün kılan etkinlikleri sanal olanlara yeğliyorlar belki de…

    Dönemin ruhundan söz ettim yukarıda, öyleyse evdeki odada bilgisayarıyla bütünleşen delikanlı figürünü de hatırlamalıyız. Erkek olmayı ağır koşullara bağlayan kültür, bir yerde delikanlıları da içe kapanmaya zorluyor. Kızların da artık kendilerini göstermeye başladığı sahalarda çıtayı daha yukarılara yükseltme beklentisi karşısında baş gösteren bir içe çekilme, sözünü ettiğim. Sırada üniversite tahsili, askerlik, iş bulma ve evlilik için hazırlık yapma ödevleri var. Hiç kolay görünmüyor adam yerine konulma sınavları ve biteceğe de benzemiyor. “Eril” kodlara haiz modern kültür paradoksal bir şekilde erkek olarak saygı görme yönündeki engelleri çoğaltıyor. Dolayısıyla delikanlıların etkinliklerini somut hayatın icaplarını gözetecek şekilde gelecek kaygısını dikkate alarak belirlediklerini düşünmek de olası.

    Genç Dergi

  • … Alçaltıcı Bir Azapla Cezalandırılacaksınız

     

    Çağımızın fakihinin sosyologlar olduğunu söyleyen bir dost bu âyetin kendisini çok korkuttuğunu söyledi.

    Öyle ya cennet hayatına mahsus bildiğimiz her türlü zevki artık biz bu dünyada bizzat tadıyoruz, ya da tatmak istiyoruz. Hiçbir şeyden geri kalmak istemiyoruz.

    Yemeklerimizi altından ırmaklar akan bahçelerde, çiçeklerin renk cümbüşü oluşturduğu en nadide manzaralı yerlerde, en güzel kadınların servis yaptığı lüks otellerde, envai çeşit yiyeceğin, ancak cennettekilerin arzu edip erişebileceği türden açık büfe ziyafetleri şeklinde hep burada, bu dünyada elde etmek istiyoruz. Bunları elde edemediğimiz zaman hasret duyuyoruz ve kendi kendimizi tüketiyoruz. Oysa bunların çoğu cennet hayatı için zikredilen şeylerdi.

    İçinde bulunduğumuz nimetlerin çokluğu ve çeşitliliği karşısında bu âyet gerçekten ürkütücü olmalıdır.

    Her türlü şarabı içtiniz, her türlü huri gılmanla zevk edindiniz… Teraslara kuruldunuz ve en güzel manzaraları seyrettiniz. En güzel nağmeler eşliğinde oynadınız, eğlendiniz. Dolayısıyla iyilik namına hesabınızda ne varsa onların karşılığını fazlasıyla orada iken tükettiniz. Şimdi burada size karşılık olarak hasretten ve azaptan başka bir şey yok denmesi… gerçekten korkutucu.

    Böyle bir akibetten Allah’a sığınmak lâzım.

    Ama diyebilirsek ki: Ya Rab, sudan ve sugillerden başka içeceğimiz olmadı. Elimiz namahrem eline değmedi, uçkurumuz harama çözülmedi. Kazanımızda pişen aşa haram lokma karışmadı. Varsıl isek şükrettik, yoksul isek sabrettik…

    Tattıklarımız sadece senin nimetlerinin birer numunesiydi.

    Hem biz senden amellerimizin karşılığını istemiyoruz ki? Böyle bir tavır ne haddimize! Bizim kendi yaptıklarımıza mukabil ne gibi bir talebimiz olabilir ki? Hepsinin ne denli eksik, kusurlu, ayıplı olduğunu bizzat biz kendimiz biliriz.

    Ama bizim asıl güvencimiz senin eşsiz lütfün, sonsuz keremindir ve biz bugün senin kapına yükümüzü yıktık. Boynumuzu senin emrine büktük. Ferman senindir, derman sendedir. Biz senin kullarınız; Senden geldik, sana döndük.

    İşte böyle diyebilirsek ne gam ne keder!

     

    Kul olduk, kul kalmayı umduk. Biz şerefi Ya Rabbi kullukta bulduk!

    Bizi umutsuz koma!

    Bizi kendi halimize savma!

     

    Dua ile!

     

    GARİBCE

     
  • Şeriat Ve Fıkıh İlişkisi

    Oysaki Hukuk (fıkıh), dinin zarurî, hâcî ve tahsînî diye üç ayrı kategoride belirlenen amaçlarına ulaşabilmenin süreç anlamında bir aracıdır ve hiçbir zaman bizatihî amaç değildir. Zaten şeriat da, tamamlanmış, bitmiş bir mahiyet olmaktan çok “el-emr”in zaman ve zemin içinde kıyamete dek açılımını sağlayacak, insanların doğal ihtiyaçlarını maruf ölçüde karşılayacak bir kaynağın adıdır. Fıkıh, bu kaynaktan hayata cevap verecek her an canlı, hayatla bire bir örtüşen sistemlerin oluşturulması için gösterilen her türlü beşerî cehd ve gayretin adıdır; bir bezl-i mechuddur. Fıkıh hiçbir zaman, geçmişte herhangi bir dönemde uygulanmış olan şerî hukukun (pozitif hukukun) bizatihî kendisi değildir, belki sözü edilen sürecin belli bir zaman ve zemindeki kesiti, belli bir döneme ait fotoğrafıdır.

    Hukukun nihaî amacı adalettir. Adaletle hükmetmemiz “kıst”a riayet etmemize bağlı, kıst ise ancak değişmez değerler dizisiyle kaimdir. Kurallar, kural olduğu için değil, adaleti tesis edeceği için uygulanır. Artık adaleti tesis etmeyen, huzur ve sükunu kalıcı biçimde sağlamayan, maşerî vicdanda makes bulmayan kurallar, kutsal kitaplarda yazılı da olsa, peygamberî sünnet olarak nakledilmiş ve uygulamada vaktiyle başarıyla denenmiş de olsa, ilahî iradenin ortaya çıkarılması, “el-emr”in açılımının sağlanması süreci anlamındaki şeriatın bir parçası olmaktan çıkmış, hatırasını yâd edeceğimiz bir değer olmuştur. Klasik usuldeki nâsih-mensûh anlayışı, bu anlayışın somut bir örneğini teşkil edebilir.

    Ahkâmda asıl olanın taabbudîlik değil de ta’lîl olduğunu kabul edenlerin, kıyas işleminde illeti belirlemede maslahata önemli bir yer verenlerin, fıkhın tali kaynakları arasına maslahatı da koyanların, sahici olmak kaydıyla maslahatın bulunduğu yerde Allah’ın şeriatının da tecellî etmiş olduğunu söylemekte sakınca görmeyenlerin bu söylediklerimizi kabulde en ufak tereddütleri olacağını zannetmiyoruz.

    İnsanların doğal ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamanın yol ve yöntemleri, Allah’ın insanlara tekvinî hidayetle bahşettiği akıl ve tecrübenin sonucu olarak edinilmiş kazanımlar olarak, teşrîî hidayetin de bir parçası sayılır. Yani insanlığın ortak aklının ve tecrübesinin kaynağı da bu anlamda gene ilahîdir. Şeriatın temel kurallarının, tabiî hukuk kuralları ile bire bir örtüşmesinin sebebini de burada aramak gerekir. İnsanlığın felaketi insan aklının kullanılmamasında değil, aksine aklın, akıl almaz vadilerde koşturulması, akılüstü gerçekliklerin de olabileceğinin inkâra kalkışılması ve insanın kendisini, bu yolla, hem de özgürlük adına dar bir alana hapsetmesidir.

     

    Akleden bir kalp sahibi olma dileğiyle!

     

    GARİBCE
  • İlahiyat Profesörü Rektörlüğe Aday Oldu

     

     

    Batman Üniversitesi’nin hak ettiği yerde olmadığını ve en iyi duruma getirmek için elbirliği ile çalışacaklarını belirten Sönmezsoy, Batman Üniversitesi için adaylığını ve üniversite ile ilgili projelerini Perşembe günü yapacağı basın toplantısı ile duyuracağını belirtti. Prof. Dr. Selahattin Sönmezsoy, memleketine en iyi hizmeti yapmak istediğini ve projelerini hayata geçirmek istediğini ifade etti.

     

    Bir dönemler Batman Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevinde de bulunan Prof. Dr. Sönmezsoy, 1957 Batman Kozluk Doğumlu. (1975) Siirt Lisesi, (1982) Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi + Birleştirilmiş Yüksek Lisans, (1983) Yüksek Lisans Sorbonne Üniversitesi (PARİS IV), (1985) Doktora Öncesi Derinlemesine Etüt, (1988) Doktora Sorbonne Üniversitesi (PARİS IV), (1995) Doçent Doktor Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve 23.08.2002 Profesörlük Yüzüncü Yıl Üniversitesi şeklinde akademik geçmişi bulunuyor.

     

    Uzmanlık Alanları İslam Tarihi, İslam Medeniyeti ve İlimleri olan Prof. Dr. Sönmezsoy, Fransızca, Arapça biliyor. Prof. Dr. Sönmezsoy’ın çalışmaları ile şöyle:

     

    Tefsir, (Araştırma Konusu Kuran-ı Kerim’in Türkçe El Yazma Meal ve Tefsirleri), Kur’an ve Oryantalistler, (İlk Muallim Sahabeler, Asr-ı Saadette Müslüman-Ehl-i Kitap İlişkisi), İlk Dönem İslam Tarihinde İletişim, (Selmân-i Fârisî ve Nusaybin, Tarihte Kozluk), Kur’an ve Sağlık Özel İlgi Alanları Temel İslam Bilimleri

  • Bu Sene Öğrenci Alacak İlahiyat Fakülteleri Belli Oldu

     

    Dünya Dinleri YGS-4

    İlahiyat YGS-4

    İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğr. YGS-4

    İslam ve Din Bilimleri YGS-4

    İslami İlimler YGS-4

    Yaygın Din Öğretimi ve Uygulamaları YGS-4

    Bu programlar toplamda 

    Açıklanan kılavuza göre toplamda 46 üniversitede İlahiyat Fakültesi Programlarından en az bir tanesi bulunuyor. Bazı üniversitelerde sadece İlk. Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bulunurken Marmara Üniversitesi, İstanbul  Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi gibi köklü üniversitelerde birden fazla ilahiyat programı yer alıyor.

    Ön bilgi Kılavuzuna Göre 2012 yılında öğrenci alacak Üniversiteler Ve İlahiyat Programlarının Listesi Şöyle 

     

     

    1)   İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

    Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi

    202210107 İslam ve Din Bilimleri (Tam Burslu) 4 YGS-4 5 1, 3, 17, 121, 708, 714 9.040 2.900 494.972

    202210116 İslam ve Din Bilimleri (%50 Burslu) 4 YGS-4 25 1, 3, 17, 121, 708, 714 39.500 12.100 440.809

    2)   AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ

    İslami İlimler Fakültesi

    100510111 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75 131.000 30.200 384.525

    100530072 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 95 3 1, 2 153.000 33.800 376.546

    3)   FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)

    201410223 İslami İlimler Fakültesi (Arapça) 4 YGS-4 40 1, 17, 121, 299, 734 185.000 38.800 366.244

    201410232 İslami İlimler Fakültesi (Arapça) (Tam Burslu) 4 YGS-4 20 1, 3, 17, 121, 299, 734 77.900 20.600 410.254

    201410417 İslami İlimler Fakültesi (Arapça) (%75 Burslu) 4 YGS-4 20 1, 3, 17, 121, 299, 734 … … – – – –

    201410241 İslami İlimler Fakültesi (Arapça) (%50 Burslu) 4 YGS-4 20 1, 3, 17, 121, 299, 734 110.000 26.500 393.552

    4)   İSTANBUL ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

     

    İslami İlimler Fakültesi

    203310633 İslami İlimler (Tam Burslu) 4 YGS-4 7 1, 3, 121, 710 … … – – – –

    203310642 İslami İlimler (%75 Burslu) 4 YGS-4 8 1, 3, 121, 710 … … – – – –

    203310651 İslami İlimler (%50 Burslu) 4 YGS-4 10 1, 3, 121, 710 … … – – – –

    5)   ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU)

    İlahiyat Fakültesi

    100110442 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 45 2 4 1, 74, 75 … … – – – –

    6)   AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ (ANTALYA)

    İlahiyat Fakültesi

    100710745 İlahiyat 4 YGS-4 60 2 1, 121 … … – – – –

     

    7)   ANKARA ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    101111067 Dünya Dinleri 4 YGS-4 35 1 1 143.000 32.100 380.289

    101110536 İlahiyat 4 YGS-4 200 5 1, 17, 121, 708 77.100 20.500 410.720

    101111049 İlahiyat (İngilizce) 4 YGS-4 30 1 1, 17, 21, 28 41.600 12.700 438.451

    101110396 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 75 2 7 1, 46, 75 65.700 18.200 418.206

    101110545 Yaygın Din Öğretimi ve Uygulamaları 4 YGS-4 75 2 1 125.000 29.000 387.236

    8)   ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ (ERZURUM)

    İlahiyat Fakültesi

    101410242 İlahiyat 4 YGS-4 250 7 1, 17, 121, 708 159.000 34.600 374.679

    101430494 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 250 7 1, 2, 17, 121, 708 203.000 41.500 361.084

    101410312 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 100 3 10 1, 75 102.000 25.100 397.185

    101430519 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2 133.000 30.500 383.779

    9)   BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ

    102010146 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 80 2 1, 121 188.000 39.200 365.436

    102030114 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 80 2 1, 2, 121 222.000 44.400 355.675

     

    10)               BOZOK ÜNİVERSİTESİ (YOZGAT)

    İlahiyat Fakültesi

    102310197 İlahiyat 4 YGS-4 60 2 1, 121 … … – – – –

    11)               CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ (SİVAS)

    İlahiyat Fakültesi

    102610704 İlahiyat 4 YGS-4 100 3 1, 121, 713 … … – – – –

    102630523 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2, 121, 713 … … – – – –

    102610519 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75, 713 104.000 25.300 396.538

    102630365 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 95 3 1, 2, 713 130.000 29.800 385.240

    12)               ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    102710669 İlahiyat 4 YGS-4 150 4 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    102730267 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 17, 121, 708 … … – – – –

    102710651 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 45 2 4 1, 75 … … – – – –

    13)               ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ (ADANA)

    İlahiyat Fakültesi

    102910252 İlahiyat 4 YGS-4 100 3 1, 30, 173 126.000 29.300 386.511

    102930308 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2 … … – – – –

    102910049 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 70 2 7 1, 75, 173 83.700 21.800 406.849

    14)               DİCLE ÜNİVERSİTESİ (DİYARBAKIR)

    İlahiyat Fakültesi

    103010143 İlahiyat 4 YGS-4 210 6 1, 121 177.000 37.500 368.752

    103030138 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 210 6 1, 2, 121 220.000 44.100 356.369

    103010522 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 85 3 8 1, 75 97.500 24.300 399.481

    103030226 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 85 3 1, 2 136.000 31.100 382.568

    15)               DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ (İZMİR)

    İlahiyat Fakültesi

    103110372 İlahiyat 4 YGS-4 200 5 1, 17, 121, 708 122.000 28.500 388.529

    103130207 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 200 5 1, 2, 17, 121, 708 167.000 36.000 371.794

    103110054 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 70 2 7 1, 75 79.100 20.900 409.459

    16)               ERCİYES ÜNİVERSİTESİ (KAYSERİ)

    İlahiyat Fakültesi

    103510271 İlahiyat 4 YGS-4 200 5 1, 17, 121, 708 96.100 24.100 400.174

    103530203 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 200 5 1, 2, 17, 121, 708 165.000 35.700 372.501

    103510032 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75 81.100 21.300 408.283

    103530354 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 95 3 1, 2 112.000 26.900 392.510

    17)               ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

    103610207 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 75 2 1, 17, 121, 708 173.000 36.900 370.073

    103630123 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 75 2 1, 2, 17, 121, 708 211.000 42.700 358.827

    18)               ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    103810444 İlahiyat 4 YGS-4 65 2 1, 17, 59, 121, 708 … … – – – –

    103830272 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 65 2 1, 2, 17, 59, 121, 708 … … – – – –

    103810365 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 55 2 5 1, 59, 75 83.900 21.900 406.724

    103830254 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 55 2 1, 2, 59 … … – – – –

    19)               FATİH ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)

    201511389 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 49 1, 121, 222 132.000 30.200 384.348

    201511398 İlahiyat Fakültesi (Tam Burslu) 4 YGS-4 6 1, 3, 121, 222 13.000 4.170 483.822

    201511405 İlahiyat Fakültesi (%50 Burslu) 4 YGS-4 5 1, 3, 121, 222 23.000 7.380 463.380

    20)               FIRAT ÜNİVERSİTESİ (ELAZIĞ)

    İlahiyat Fakültesi

    103910716 İlahiyat 4 YGS-4 100 3 1, 121 … … – – – –

    103930571 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2, 121 … … – – – –

    103910461 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75 108.000 26.100 394.555

    103930359 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 95 3 1, 2 135.000 30.800 383.022

    21)               GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ

    104210465 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 70 2 1, 121 130.000 29.800 385.222

    104230178 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 70 2 1, 2, 121 … … – – – –

    22)               GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ

    104710142 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 80 2 1, 17, 121, 708 175.000 37.300 369.199

    104730128 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 80 2 1, 2, 17, 121, 708 207.000 42.100 359.943

    23)               HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    104910088 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 55 2 5 1, 46, 75 146.000 32.700 378.985

    24)               HARRAN ÜNİVERSİTESİ (ŞANLIURFA)

    İlahiyat Fakültesi

    105010376 İlahiyat 4 YGS-4 120 3 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    105030159 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 120 3 1, 2, 17, 121, 708 … … – – – –

    105010243 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 45 2 4 1, 75 90.500 23.100 403.085

    105030141 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 45 2 1, 2 … … – – – –

    25)               HİTİT ÜNİVERSİTESİ (ÇORUM)

    105110084 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 125 4 1, 121 152.000 33.600 377.030

    105130088 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 125 4 1, 2, 121 192.000 39.900 364.086

    26)               IĞDIR ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    105210029 İlahiyat 4 YGS-4 100 3 1, 121 198.000 40.800 362.330

    105230015 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2, 121 226.000 45.000 354.768

    27)               İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ (MALATYA)

    İlahiyat Fakültesi

    105310594 İlahiyat 4 YGS-4 150 4 1, 121 … … – – – –

    105330289 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 121 … … – – – –

    105310407 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 85 3 8 1, 75 91.200 23.200 402.715

    105330208 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 85 3 1, 2 128.000 29.500 385.927

    28)               İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    105611262 İlahiyat 4 YGS-4 180 5 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    105630214 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 180 5 1, 2, 17, 121, 708 … … – – – –

    105611271 İlahiyat (İngilizce) 4 YGS-4 50 2 1, 17, 21, 28 … … – – – –

    105610404 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 75 2 7 1, 75 58.500 16.600 423.523

    29)               KAFKAS ÜNİVERSİTESİ (KARS)

    İlahiyat Fakültesi

    105910297 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 105 3 11 1, 75 … … – – – –

    105930159 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 105 3 1, 2 … … – – – –

    30)               KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ

    106010134 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 150 4 1, 121 159.000 34.700 374.602

    106030138 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 121 204.000 41.700 360.699

    31)               KARABÜK ÜNİVERSİTESİ

    106110442 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 70 2 1, 121 141.000 31.800 381.042

    106130322 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 70 2 1, 2, 121 183.000 38.400 366.904

    32)               KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (TRABZON)

    106210838 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 70 2 1, 121 129.000 29.700 385.491

    106230375 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 70 2 1, 2, 121 174.000 37.200 369.477

    33)               KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    106410157 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 70 2 6 1, 4, 75 … … – – – –

    106430143 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 70 2 1, 2, 4 … … – – – –

    34)               KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ

     

     İlahiyat Fakültesi

    106810144 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 55 2 5 1, 75 104.000 25.400 396.382

    106830112 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 55 2 1, 2 135.000 30.800 383.182

    35)               MARMARA ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)

    İlahiyat Fakültesi

    107210465 İlahiyat 4 YGS-4 200 5 1, 17, 121, 708 28.200 8.930 455.121

    107230196 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 200 5 1, 2, 17, 121, 708 65.800 18.200 418.089

    107210959 İlahiyat (İngilizce) 4 YGS-4 30 1 1, 17, 21, 28 17.800 5.740 472.999

    107210059 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 115 3 13 1, 75 50.700 14.900 429.917

    107230336 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 115 3 1, 2 97.000 24.200 399.709

    36)               MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    107810211 İlahiyat 4 YGS-4 60 2 1 … … – – – –

    107830145 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 60 2 1, 2 … … – – – –

    107810229 İlahiyat 4 YGS-4 60 2 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    107810062 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 85 3 8 1, 75 126.000 29.300 386.546

    107830057 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 85 3 1, 2 149.000 33.200 377.836

    37)               NECMETTİN ERBAKAN (KONYA) ÜNİVERSİTESİ (KONYA)

    İlahiyat Fakültesi

    107010237 İlahiyat 4 YGS-4 150 4 1, 17, 121, 708, 817 … … – – – –

    107030135 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 17, 121, 708, 817 … … – – – –

    107010088 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75, 817 … … – – – –

    107030047 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 95 3 1, 2, 817 … … – – – –

    38)               ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (SAMSUN)

    İlahiyat Fakültesi

    108210302 İlahiyat 4 YGS-4 150 4 1, 121 114.000 27.200 391.809

    108230342 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 121 175.000 37.200 369.437

    108210056 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 115 3 13 1, 46, 75 90.400 23.100 403.134

    108230351 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (İÖ) 4 YGS-4 115 3 1, 2, 46 117.000 27.800 390.312

    39)               RECEP TAYYİP ERDOĞAN (RİZE) ÜNİVERSİTESİ (RİZE)

    İlahiyat Fakültesi

    108710209 İlahiyat 4 YGS-4 100 3 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    108730134 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2, 17, 121, 708 … … – – – –

    108710157 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 95 3 9 1, 75 112.000 26.900 392.610

    40)               SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    108810783 İlahiyat 4 YGS-4 120 3 1, 17, 121, 708 … … – – – –

    108830566 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 120 3 1, 2, 17, 121, 708 … … – – – –

    108810695 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 45 2 4 1, 75 80.400 21.200 408.727

    41)               SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ (ISPARTA)

    109210195 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 150 4 1, 121 133.000 30.500 383.756

    109230303 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 121 178.000 37.700 368.406

    42)               ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ

    109310016 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 100 3 1, 121 218.000 43.800 356.833

    109330038 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 100 3 1, 2, 121 235.000 46.300 352.432

    43)               ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ (BURSA)

    İlahiyat Fakültesi

    109710296 İlahiyat 4 YGS-4 200 5 1, 17, 67, 121, 708 64.700 18.000 418.848

    109730194 İlahiyat (İÖ) 4 YGS-4 200 5 1, 2, 17, 67, 121, 708 116.000 27.500 391.056

    109710039 İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 4 YGS-4 75 2 7 1, 4, 67, 75, 112 69.000 18.900 415.907

    44)               YALOVA ÜNİVERSİTESİ

    İlahiyat Fakültesi

    109910134 İlahiyat (Arapça) 4 YGS-4 60 2 1, 17, 121, 299 … … – – – –

    45)               YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ (VAN)

    110210375 İlahiyat Fakültesi 4 YGS-4 150 4 1, 17, 121, 708 182.000 38.400 366.986

    110230131 İlahiyat Fakültesi (İÖ) 4 YGS-4 150 4 1, 2, 17, 121, 708 218.000 43.700 356.920

    46)               YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ (KKTC-LEFKOŞA)

    300511231 İlahiyat Fakültesi (Tam Burslu) 4 YGS-4 60 1, 3, 73, 97 339.000 61.000 328.965