Yıl: 2012

  • Sinop Üniversitesinde Mimarlık, Mühendislik ve İlahiyat Fakültesi açılıyor

    Rektör Prof. Dr. Recep Bircan, Sinop Üniversitesi’nin, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ile İlahiyat Fakültesi’nin kuruluş çalışmalarına başlayacağını söyledi. Üniversitelerin, şehirlerin lokomotifi konumunda olduğuna dikkat çeken Rektör Bircan, “Üniversiteler, şehirlerini kendi seviyesine çıkartsa, o kent gelişmiş olacaktır. Dolayısı ile biz üniversitenin en önemli görevinin ‘Topluma Hizmet’ görevi olduğunu söylüyoruz.” dedi.

    Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bircan, düzenlenen basın toplantısı ile 2012-2013 akademik yılında belirlenen hedefler ve yapılacak yatırımlar hakkında bilgi verdi. Üniversite bünyesinde Mühendislik, Mimarlık ve İlahiyat fakülteleri kurulacağı müjdesini veren Prof. Bircan, geçen dönem başarılı bir yıl geçirdiklerini ifade etti. Bircan, tespit edilen eksiklikler ve yapılan yeniliklerle bu dönem çok daha güzel bir yıl geçirmeyi hedeflediklerini söyledi.

    Sinop Üniversitesi’nin öğrenci sayısının her geçen yıl arttığını belirten Rektör Recep Bircan, 2009 yılında 2 bin 774 öğrenci varken, 2010 yılında 3 bin 220, 2011 yılında 4 bin 239 ve son olarak 2012-2013 eğitim öğretim yılında 4 bin 996 öğrenciye ulaştıklarını söyledi. Prof. Bircan, “Üniversitemiz, 2007 yılında Türkiye’nin doğal, tarihi ve kültürel varlıklarıyla adeta kuzeyinde parlayan yıldızı konumunda olan Sinop’a büyük bir değer kazandırdı. Öğrenci sayımız sürekli artıyor. Asli vazifelerimizden olan eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini 4 fakülte, 2 yüksekokul, 2 enstitü ve 5 meslek yüksekokulundan oluşmuş 13 ayrı birimde, 2012-2013 akademik yılı itibariyle lisans ve önlisans düzeyinde 4 bin 889, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ise 107 olmak üzere, toplam 4 bin 996 öğrencisiyle eğitime devam etmektedir. Ek kontenjanlarla 5 binin üzerine çıkacağımızı tahmin ediyoruz.” diye konuştu.

    Prof. Bircan, üniversitede geçen yıl öğretim elemanı sayısının 274’ten, bu yıl 293’e, yine geçen yıl 179 olan idari personel sayısının da 233’e çıkartıldığını belirtti. Recep Bircan, “Üniversitemizde bu yıl itibariyle 12 profesör, 13 doçent, 66 yardımcı doçent, 84 öğretim görevlisi, 99 araştırma görevlisi, 14 okutman, 5 uzman olmak üzere toplam 293 öğretim elemanı ile hizmet vermekte. İdari personel olarak da genel idari hizmetlerde 174, teknik hizmetlerde 39, sağlık hizmetlerinde 1, yardımcı hizmetlerde 14 olmak üzere toplam 233 idari personelimiz görev yapmakta.” şeklinde konuştu.

    YENİ 2 FAKÜLTE KURULUYOR

    Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ile İlahiyat Fakültesi’nin kısa süre içerisinde kuruluş çalışmalarına başlayacaklarını dile getiren Sinop Üniversitesi Rektörü Recep Bircan, üniversitelerin bulundukları şehirlerin lokomotifleri konumunda olduğuna dikkat çekti. Rektör Recep Bircan, şöyle dedi:

    “Üniversiteler, şehirlerini kendi seviyesine çıkartsa, o kent gelişmiş olacaktır. Dolayısı ile biz üniversitenin en önemli görevinin ‘Topluma Hizmet’ görevi olduğunu söylüyoruz. Bunun için bütün akademi ve idari personelimizle buna talip olduk ve bunu başaracağımıza inanıyoruz. Gelecekte yeni bölüm ve fakültelerle kentimize hizmet edeceğiz. Biliyorsunuz Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ile İlahiyat Fakültesi Yök’ ten çıktı. Bakanlar Kurulu’na da önümüzdeki pazartesi günü itibariyle girecek. Ondan sonra fiili olarak kuruluş çalışmalarını başlatacağız.”

    CİHAN

  • Gaün İlahiyat Fakültesi Dönem Birincileri Ödüllendirildi

    Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İlahiyat Fakültesi dönem birincileri ödüllendirildi.

    GAÜN’den yapılan açıklamaya göre, Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun, ödül törenindeki konuşmasında, toplumun, doğru dini bilen, yetişmiş, donanımlı kimselere ihtiyacı olduğunu, bunun için ilahiyat öğrencilerinin gece gündüz özveriyle çalışması ve kendilerini birkaç alanda iyi şekilde yetiştirmesi gerektiğini belirtti.

    Coşkun, önümüzdeki yıl fakülteye yeni bir bina daha kazandıracaklarını ifade etti.

    İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar ise ikinci eğitim ve öğretim yılına giren fakültede, öğrenci sayısının 250’ye ulaştığını aktardı.

    Fakültenin, bu yıl öğrenci alan 40 civarında ilahiyat fakültesi içerisinde 15’inci sırada yer aldığını belirten Akpınar, bölümde çeşitli ülkelerden gelmiş 60 kadar öğrencinin eğitim gördüğünü bildirdi.

    Konuşmaların ardında 2011-2012 öğretim yılında dönem birincisi olan Zehra Kaya ve dönem ikincisi Zeynep Ergül’e ödülleri verildi.

    Törene katılan Halep Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Nizar Akıl da öğrencileri tebrik etti.

    Muhabir: Zerin Özdilek

    Yayıncı: Sevil Çelik – GAZİANTEP

  • Din Kültürü Öğretmenlerine Kişisel Gelişim Çalıştayı

    Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından din kültürü öğretmenlerine “Kişisel Gelişim ve Motivasyon” çalıştayı düzenlendi.

    Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı ile Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine yönelik “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretiminde Kişisel Gelişim ve Motivasyon” çalıştayı düzenlendi.

    Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, ilahiyat fakültesi akademik kadrosunun bir yıl gibi kısa sürede tamamladığını ve 18 öğretim üyesine ulaştıklarını söyledi.

    Akademik kadroda sadece yurt içinden değil, yurt dışından da öğretim üyelerinin yer aldığını dile getiren Kılıç, özellikle Arapça ve İngilizce dallarında uluslararası zengin kadroya ulaşmanın mutluluk verici olduğunu kaydetti. İlahiyat fakültesinde bu yıl 60 öğrencinin eğitime başladığını belirten Kılıç, bir yıl Arapça hazırlık dersi alacaklarını ifade etti.

    Din öğretiminin felsefi, sosyoloji ve teori anlamlarında üniversite içindeki varlığının çok eski tarihlere dayandığına ve orta çağdan itibaren din öğretiminin üniversite eğitiminin odağında yer aldığına işaret eden Kılıç, “Tarihe baktığımızda bütün ilimlerin bütünsel anlamda ana şemsiyesini teşkil eden felsefeyle eş bir şekilde din eğitiminin yapıldığını görmekteyiz. Bu anlamda baktığımızda din eğitimi tamamlayıcı bir unsur olarak ortaya çıkmakta” dedi.

    Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine yönelik yapılan kişisel gelişim ve motivasyon çalıştayının önemli olduğunu vurgulayan Rektör Yardımcısı Kılıç, modern dönemin kişisel gelişim araçlarının bir disipline ve uzmanlık alanına dönüştüğünü ve mümkün olduğunca bu imkanlardan faydalanılması gerektiğini ifade etti.

    Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaman da çalıştayın insan inşası gayretine önemli katkıları olacağını belirtti. Yaman, yetiştirilen öğrencilerin değerleri daha yaşanabilir hale getirebilecek şekilde görev yapmaları temennisinde bulundu.

    İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay ise çalıştaya il merkezinde görev yapan 400 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninin katıldığını, ileriki dönemlerde de ilçelerde görev yapan öğretmenlere yönelik çalıştayların devam edeceğini belirtti.

    Akdeniz Üniversitesi işbirliği ile eğitim alanında çok sayıda ortak çalışmalar yaptıklarını anlatan Gülay, eğitimde kaliteyi yükseltmek adına her zaman güzel çalışmalar içinde olacaklarını bildirdi.

    Milli Eğitim Müdürü Gülay, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaman ile Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Altaş’a teşekkür belgesi verdi.

    Muhabir: Hatice Özdemir

    Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu – Antalya

  • Coşkun: İlahiyat Fakültesi öğrencileri iyi çalışmalı

    Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun ve Halep Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. M. Nizar Akıl İlahiyat Fakültesi öğretim elemanları ve öğrencileriyle bir araya geldi. İlahiyat Fakültesi öğrencileriyle beraber olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren GAÜN Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, öğrencilerin okumalarının, üniversitede yapılan etkinliklere aktif olarak katılmalarının gereğini vurguladı.
    Doğru dini bilen, yetişmiş, donanımlı kimselere toplumun ihtiyacının çok fazla olduğunu, bunun için ilahiyat öğrencilerinin gece gündüz özveri ile çalışmalarının ve kendilerini birkaç alanda iyi bir şekilde yetiştirmelerinin gereğini söyleyen Prof. Dr. Coşkun, önümüzdeki yılda İlahiyat Fakültesi eğitim öğretim kadrosunun, yeni bina ile birlikte daha da zenginleşeceğini ifade etti.

    Konuşmaların sonrasında 2011–2012 öğretim yılında dönem birincisi olan Zehra Kaya ve dönem ikincisi Zeynep Ergül’e ödülleri verildi. Dönem ikincisine ödülünü takdim eden misafir Rektör Prof. Dr. M. Nizar Akıl, Türkiye’de olmaktan, Gaziantep Üniversitesi rektörünün misafiri olarak ağırlanmaktan ve ilahiyat öğrencileriyle beraber olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, derece alan öğrencileri tebrik etti.

    İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar, ikinci eğitim öğretim yılına giren fakültemizde öğrenci sayısının 250’ye ulaştığını, fakültemizin bu yıl öğrenci alan kırk civarındaki ilahiyat fakülteleri içerisinde on beşinci sırada öğrenci aldığını, bunun da Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesine teveccühü gösterdiğini ve bu teveccühe layık olabilmek için hep birlikte çok çalışmalarının gerektiğini söyledi.

    Prof. Dr. Akpınar, İlahiyat Fakültesinde çeşitli ülkelerden 60 kadar öğrencinin de eğitimine devam ettiğini belirtti. Fakülte binasının hızla ilerlediğini ve önümüzdeki yılda eğitim öğretimine kendi binasında devam edeceğini söyleyen Akpınar, fakültede II. Öğretim ve Yüksek Lisans programlarının da bulunduğunu belirtti.

  • Üsküdarın Yeni İlahiyat Camisi 2 Yıl Sonra İbadette

     

    Depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle mayıs ayında yıkılan ve yeniden yapılmaya başlanan Üsküdar’daki Marmara İlahiyat Vakfı Camisi, geleneksel Türk mimarisiyle İstanbul’da öne çıkan dini mekanlar arasındaki yerini alacak.
    İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nin, ”depreme dayanıklı olmadığı” raporu üzerine yıkılarak yeniden yapılmasına karar verilen 30 yıllık Marmara İlahiyat Vakfı Camisi’nde inşaat çalışmaları devam ediyor. Caminin bulunduğu sahadaki hafriyatın alınmasının ardından temelin atılması için hazırlıklar sürüyor. Proje tamamlandığında caminin kapasitesi, eski camiye oranla üç kat büyüyecek. Caminin, 22 ay sonra ibadete açılması hedefleniyor.
    Caminin mimarı Muharrem Hilmi Şenalp, AA muhabirine yaptığı açıklamada, caminin, geleneksel Türk mimarisinin bugünkü yorumu olduğunu vurgulayarak, ”Caminin en önemli özelliği, gelenekle doğrudan bir bağ kurmuş olmasıdır. ‘Modern ve çağdaş cami’ lafları şu anda çok kullanılıyor. Bu tabirlere itiraz ediyoruz. Çünkü ‘modern cami’, ‘çağdaş cami’ olmaz. Geleneğinizin üzerine bir şey ilave edersiniz. Bugün modernite dediğiniz hadise, batının Rönesans’tan sonra Rönesans’ın üzerine, kendi geleneğinin üzerine inşa ettiği şeydir. Bizim modernitemiz, kendimize göre olmalıdır. Batılı değerlerden kendi değerlerimize bakarsak, oryantalizme düşeriz ve oryantalist bakarız. Halbuki kendi değerlerimize, kendi içimizden bakmamız lazım” diye konuştu.
    ”Birlikte çokluk, çoklukta birlik”
    Cami projesine ilişkin bilgi veren Şenalp, projenin makro ölçekten mikro ölçeğe, kainatın bütününde yer alan dönme hareketini esas aldığını söyledi.
    Projenin, parçadaki bütün ve bütündeki parça kavramlarını, tabiattaki nautilus formunun fraktal yapısı ve 1000 yıllık geleneksel kırlangıç tavan tekniğiyle birleştirerek, cami mimarlığında geleneğin üsluplaştırılması yorumuyla yeni bir ufuk arayışında olduğunu belirten Şenalp, ”Kırlangıç tavan tekniği, Orta Asya’daki Pamir Yaylası’ndan Erzurum ve Çorum’a kadar süreklilik arz eden bir yapı tekniğidir. İslam’ın özündeki ‘vahdette kesret, kesrette vahdet’ yani ‘birlikte çokluk, çoklukta birliği’ çok iyi simgeleyen bu teknik, ahşap parçaların üst üste bindirilmesiyle oluşan bir tavan sistemidir” dedi.
    Şenalp, Marmara İlahiyat Vakfı Camisi projesinin de bu sistem ile Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde sıkça kullanılan Türk üçgenlerinden esinlenilerek yapıldığını söyledi.
    Camide iç-dış birliği sağlanacak
    Osmanlı mimarisindeki minarelerin, minare mimarisinin şahikası olduğunu, bu minarelerin en güzel, en mükemmel formu yakaladığını ifade eden Şenalp, ”Biz projemizde, bu mimari özelliği bu günün diliyle yorumlayıp, oryantalizme düşmeden farklı ve yeni bir şeyler ortaya koymaya çalıştık. Osmanlı mimarisinin proporsiyonlarını kullandık ama formlar ve malzeme bu güne ait” ifadesini kullandı.
    Geleneksel Türk cami mimarisinin temelindeki merkezi mekan kurgusunu ve fikrini devam ettiren projenin, her unsuruyla Selçuklu-Osmanlı klasik yapı mirasının bir yorumu olduğunu anlatan Şenalp, ”Işık ve gölgenin mekana tesirini gözeten şeffaflıkla, iç-dış birliğini sağlayacak şekilde, dışarıdan içerisi, içeriden de dışarısı okunabilmektedir” dedi.
    Geleneksel cami mimarisinin temelindeki mekanda vahdeti ifade eden merkezi mekan kurgusu ile iç-dış birliğini devam ettiren projenin, her unsuruyla klasik yapı mirasının bir yorumu olduğunu vurgulayan Şenalp, tezyinat anlayışı olarak da hat sanatını öne çıkaran bir iç mekan düzenlemesi yapılacağını belirtti. Caminin altındaki mekanların da arazinin yapısından faydalanılarak doğal ışığın ulaşabileceği şekilde tasarlandığını ifade eden Şenalp, ”Projede, derslikler, konferans salonları, kütüphaneler, kafeler, sergi salonları ile bir odak noktası oluşturmaktadır. İbadetin tamamlayıcı bir fonksiyon üstleneceği merkez entelektüel kimliğiyle sadece İlahiyat Fakültesi’nin değil, Anadolu Yakası’nın önemli odak noktalarından biri olacaktır” şeklinde konuştu.
    Hilmi Şenalp, camilerin eskiden olduğu gibi bütünüyle sosyal hayata ait bir çekim alanı olarak düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
    3 bin 600 kişilik olacak
    Cami, 6 bin 733 metrekare üzerine projelendirildi. Caminin alt kısmında 27 derslik, 10 hoca odası, 7 sinevizyon odası, 270 kişilik konferans salonu, 240 kişilik yemekhane, 270 metrekare kitap kafeterya alanı ile fuaye ve sanat galerisi gibi bölümler yer alacak.
    Toplam ibadet alanının 2 bin 385 metrekare olduğu camide, 134 kişi aynı anda abdest alabilecek, 3 bin 600 kişi ibadet edebilecek. 280 araç kapasiteli araç otoparkının da bulunduğu caminin, kubbe yüksekliği 34,7 metre ve minaresi de 57,8 metre uzunlukta olacak.

     

  • Bilgi kirliliğinden de sana sığınırız!

    Zekeriya Güler hocamız uğradı, az önce. İnci saçtı gitti. Toplaması da ardından bize düştü.

    Bilgi kirliliğinden bahsettik. Hz. Peygamber’in “faydalı ilim” istediğini, “faydasız ilimden de Allah’a sığındığını hatırladık. Bu duaların günümüz bilgi kirliliği ile de ne kadar ilişkili olabileceğini dillendirdik:

    İşte Hz. Peygamber’in o duaları:

    Ümmü Seleme annemiz anlatıyor: Hz. Peygamber sabah namazını kıldığı zaman şöyle dua ederdi:

    “Allahım senden faydalı ilim, helal rızık ve kabul görmüş hayırlı iş (amel) isterim”[1]

    Câbir’den: Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Allah’tan faydalı ilim isteyin, yararsız ilimden Allah’a sığının”[2].

    O şöyle dua ederdi: “Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, yaşlılıktan, kabir azabından sana sığınırım Allah’ım! Allah’ın nefsime takvasını ver ve onu Sen arındır. Onu arındıracak olanların en hayırlısı sensin. Onun sahibi ve yegâne dostu sensin. Allahım! Faydasız bir ilimden, ürpermeyen bir kalpten, doymayan bir nefisten, kabul görmeyen bir duadan sana sığınırım”[3].

    Feys’de dolaşan sevgili dostlar. O kadar çok bilgi yığını ile karşı karşıyayız ki, bunların içinde boğulup kalmak da vardır. Bu bilgilerden bizim için yararlı olanlarını yani hikmeti nasıl bilecek ve nasıl seçeceğiz. Ömrümüz, en değerli sermayemiz bu bilgilerin içinde kaybolmakla mı geçecek. Modern bir kavram olarak “bilgi kirliliği” dedikleri şey bu olsa gerek. Oysa bize, bize lâzım olanı gerek. Bunu nasıl ayıklayacağız, hikmete nasıl ulaşacağız, bu feraseti nasıl elde edeceğiz. Su hayattır, ama yüzme bilmeyenler için felaketin ta kendisidir. İnsanın hayatı su ile olduğu gibi ölümü de su ile olabilir. Bu itibarla bize hayat verecek su ile bizim helakimiz olacak su arasını tefrik etmemiz lazım.

    Ben şahsen, Garibce’ye sebep Feys’e giriyorum. Orada coşkun seller gibi akan bilgileri görüyorum. Hepsi üstüme üstüme geliyor ve korkuyorum. Zamanımdan korkuyorum, beni alıp girdaplarda boğmasından korkuyorum. Gözlemlerim sonucu bilgi seli içinde bir kütük gibi akıntıya kendisini kaptırmadığını gördüğüm dostların okuduklarına, izlediklerine, tavsiyelerine ayrı bir önem veriyorum. Eskiden arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim derdik. Şimdi neyi okuduğunu, neyi izlediğini, neyi beğendiğini söyle seni bir yere koyalım diyoruz. Araçlar değişiyor ama öz değişmiyor. Her şey yerli yerine oturana kadar, sular durulana kadar zayiat biraz fazla oluyor ama işler sonunda duruluyor.

    Sevgili dostlar. Günümüzde bilgiye ulaşmanın yolları hem çok, hem daha bir kolay. Ama istediğiniz bilgiye ulaşmanın önünde müthiş engeller var. Aradığınız yığınlar arasında erişilemez olabiliyor. Eğer aradığınız bilgiyi tam ve net olarak bilmiyorsanız, internetin sonsuz dalgaları arasında kaybolup gidebiliyorsunuz. Ne aradığımızı ve nasıl arandığını çok iyi bilmek gerekiyor. Söz gelimi Garibce’nin yazarı Mehmet Erdoğan hakkında bilgi aramak istiyorsunuz.

    Meded ya Google’e diye yola çıktınız Mehmet yazdınız karşınıza 159 milyon bilgi çıkardı. Erdoğan yazdınız 49.100.000 bilgi, Mehmet Erdoğan yazdınız 404.000 bilgi çıktı. Haydi, çık bakalım bunun içinden nasıl çıkabilirsen. Tırnak işareti içinde “Prof. Dr. Mehmet Erdoğan” yazdınız 123.000 bin bilgiye indi. Yanına ilahiyat da yazdıysanız 68.500 adet bilgiye düştü, ama karşınıza çıkan ilk bilgi tam da aradığınız kimse ile ilgili. Altında sıralanan bilgiler de keza aynı şahısla ilgili. Bu kayıtlamalar sayesinde siz ancak aradığınız bilgiye ulaşabilmiş oldunuz. Eğer bu kabil kayıtlamalar yapamıyor, bilginin adresini net olarak bilemiyorsanız elinizde navigasyon (yolgöster) cihazının olmasının hiçbir anlamı olmuyor. Çölde bir yüzük aramakla, internette bilgi aramak arasında hiçbir fark yok. İmkansızlığı anlatmak için eskiden “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”mız vardı, adresi belli olmadığından bir türlü bulunamazdı, yahut “sanki samanlıkta iğne aradık” derdik çaresizliği ifade için. Bundan böyle “internette kayıtsız bilgi aramak” gibi tabirler de dilimize girecek.

    Siz siz olun, ne aradığınızı bilmeden internetin azgın dalgalarına kendinizi kaptırmayın. Sörf yapacağım falan derken gulyabaniler alır götürür sizi de kendinize geldiğiniz de çok şeyinizi kaybetmiş olursunuz. Tabii değerli şeyleriniz varsa! En büyük sermaye olan vakit hâlâ sizin için de çok değerli ise. Ama zaten zamanı öldürmek için çabalıyorsanız, internet bunun için birebir…

    Allahım, faydasız bilgiden sana sığınırız. Bizi ecit mecitin şerrinden, gulyabanilerin ayartmasından, deccalin azdırmasından, dabbetü’l-arz fitnelerinin şerrinden muhafaza eyle!

    Âmin!

     

    GARİBCE

     

    Kaynak

  • Ezher den İHL lilere Müjde

     

    Mısır Ezher Üniversitesi İslami Araştırma Akademisi Genel Sekreteri Şeyh Ali Abdulbaki, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ”Ezher Üniversitesi’nde İmam Hatip okullarının denklik problemi sona erdi” dedi.

    Abdulbaki, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’nın, Türk öğrencilerin denklik problemini çözmek ve müfredata ilişkin bilgi vermek üzere Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib’i ziyaret ettiğini belirtti. Abdulbaki, yapılan  incelemede, İmam Hatip okullarının müfredatının Ezher’in beklentilerini karşıladığının anlaşılması üzerine bu öğrencilere denklik verilmesi kararı alındığını kaydetti.

    Ezher’e bağlı enstitülerin koordinasyonuyla bu hafta içinde Türk öğrencilerin denkliklerinin kabul edileceğini ifade eden Abdulbaki, ”Türkiye’den 300 öğrencinin kabul edilecek. Türk öğrencilerin çoğu İslami İlimler Fakültelerine, bazıları ise sayısal bölümlere kayıt olmak istiyor” diye konuştu.

    Ezher’de dünyadaki dini okulların diploma denkliği işlemlerinden sorumlu Şeyh Ali Abdulbaki, geçen hafta, İmam Hatip okullarında uygulanan müfredat hakkında bilgi edilinceye kadar diploma denkliği konusunun askıya aldığını açıklamıştı.

    Turktime

  • Karaman: Cesur Cahiller

    İslam hakkında başkalarına ders (fetva, bilgi, fikir…) vermeye kalkışanların fakih olmaları gerekir. Fakih, ‘Yeterli derecede Arapça bilecek, temel islâmî ilimleri okumuş olacak, yeteri kadar usul ve bağlayıcı metin (âyet ve hadis) bilecek, sahabeden beri İslam hakkında ehliyetle konuşan ve yazanlar ile bunların ilim ve anlayışları hakkında bilgi sahibi olacak veya bu bilgiye ulaşma yolu kendisine açık olacak, ümmetin alimlerinin ittifak ettikleri hükümleri bilecek. Eğer fakih, yaşadığı zamanda müslümanların soru ve dini bilgi ihtiyaçlarını karşılacaksa, yukarıdaki bilgilere ek olarak zamanında hakim veya etkili olan bilim, kültür, medeniyet, siyaset, ekonomi, toplum yapıları, düşünce ve ideolojiler hakkında da gerektiği kadar bilgi sahibi olacak veya bu bilgileri alabileceği kanallara sahip bulunacak. Bütün bunlara ek olarak aynı seviyedeki alimlerle devamlı istişare, fikir alış-verişi içinde bulunacak.

    Şimdi her köşede, her bucakta İslam hakkında konuşan, ‘ictihad, fikir, görüş’ serdeden, mangalda kül bırakmayan; alimleri, fakihleri ve islamcıları tenkit etmenin öteside yerden yere vuran cesur yazarlara ve konuşurlara bakıyorum da ‘cahil cesur olurmuş’ özdeyişini hatırlamadan edemiyorum.

    Genelden özele geçelim:

    Kendi acizlerini, bilgisizliklerini, işe yaramazlıklarını örterek geçinmekte olanların bir iddiaları da şudur:

    Şu islamcılar olmasa ‘bugün bize gerekli olan doğru, gerçek İslam bilgisine ve islamî hayat programlarına kavuşacağız, ama ne yazık ki, onlar (islamcılar), ‘İslam diye İslam olmayanı, ötekini, modernizmi, yeşil elbise giydirilmiş kafirliği…’ insanlara takdim ettiklerinden, bir türlü doğru İslam anlayış ve programına ulaşamıyoruz…

    Soruyorum:

    Eğer siz doğru İslam bilgi ve programına sahip iseniz elinizi kolunuzu bağlayan mı var; neden derhal onu ortaya koymuyorsunuz.

    Yok sizde böyle bir bilgi yoksa,islamcıların ortaya koyduklarının İslam’a aykırı olduğunu nereden biliyorsunuz!?

    Daha özele gelelim:

    Kavramların arkasına saklanıp gölge oyunu oynamak yerine itham ettiğiniz islamcıları sahneye çıkarın, siz de çıkın; ‘filan islamcı şunları diyor, bu İslam değil, doğrusu şudur’ deyin. Böylece ümmet, hem yanlışı hem de doğruyu sizin sayenizde öğrensin!

    O yok, bu yok; cahilin cesareti ve cahil cesurun gürültüsü var!

    Hayrettin Karaman

    Yenişafak

  • Pratik Arapça Halil İbrahim Kaçar 20. Ders

     

     

     

     

     

  • Pratik Arapça Halil İbrahim Kaçar 19. Ders