Diyanet isleri Baskanligi

Maaş Kaygısı İşin Maneviyatını bozuyor

 

Programa başlamadan önce program yapacağımız –bir tarafı şark köşesi şeklinde düzenlenmiş- salonun yan taraflarındaki odalara baktım. Salonun sol tarafında bir kütüphane vardı. Birçok camide kitaplık vardır ama kütüphane olanı hatta içinde de halkın yararına kullanılmak üzere tahsis edilmiş bilgisayar olanı da nadirdir. Hatta benim gördüğüm ilkti. (Az mı gezdim acaba?) Şaşkınlığımı gizleyemeyerek kütüphane görevlisi Elvan Çelik Hanım’a buranın camiye ait olup olmadığını sordum. Tahminimde yanılmamıştım, bu caminin kütüphanesi vardı.

Bu külliyenin arkasında kimler var?

Salonun sol tarafından aşağıya uzanan bir merdiveni merakla indiğimde ise karşıma kütüphaneden daha şaşırtıcı bir yer çıktı: Spor salonu. Kapıdan içeri baktığımı fark eden bir hanım “Buyurun” dedi. Ona da aynı soruyu yönelttim, cevapta pek bir değişiklik olmadı. Şaşkınlığımın bir kat daha artmasıyla birlikte salona döndüm. Sonraki gidişlerimde öğrendim ki kütüphane ve spor salonu haricinde deprem odası,kan bankasıaşhane, giyim ve beyaz eşya yardımlarının yapılması için kurulan mağazalar, cemaatin kitap okuyup çaylarını içtikleri, kıraathane kelimesinin hakkını veren çay evi de varmış. Cami birçok öğrenciye burs vermekle birlikte evlere hizmet veren bir servise de sahip.

Camiyi gördük görmesine ama herhalde bu cami kendiliğinden bu hale gelecek değil. “Bu işlere kimler vesile olmuş, burasını nasıl bu hale getirmişler, tanışayım, öğreneyim” diyerek caminin imamı, bu işlerin mimarı Yücel Kara Hoca’nın kapısını çaldım.

Gayesi caminin değil, mahallenin imamı olmak

Yücel Kara Hoca, 1966 Kars doğumlu. İmam hatip lisesini Kars’ta okumuş. Okulu bitirir bitirmez Erzurum’da imamlık sınavına girerek ilk görev yeri olan Tekirdağ’a atanmış. Orada on sene kaldıktan sonra İstanbul’a gelmiş. On altı senedir de burada Atalar Merkez Camii imam hatibi olarak görev yapmakta. Ama o sözde imamlardan değil. Bizim özlediğimiz, mesleğine âşık olan özde imamlardan. Müftülerinin “Caminin değil, mahallenin imamı olacaksınız.” sözüne itibar edenlerden. Vaaz da kullandığı projeksiyon sistemi de cemaatin bayağı ilgisini çekiyormuş.

Okulumuzun pencerelerinde kum elekleri vardı

Yücel Hoca seksenler kuşağında öğrenci olanlardan. Sadece dışarıdaki insanlar tarafından değil, cami cemaati tarafından bile faşist damgası yeyip horlanan dönemlerde imam hatip okuyan kişilerden. Okulun pencerelerini korumak için kum elekleri takılan bir imam hatipmiş o zamanlar Kars İmam Hatip. Cuma namazına bile tek gidilmez; ya toplu gider ya da okulda kılarlarmış. En zorlu dönemleri çektiklerinden midir bilinmez, tüm mezun olanalrda imam hatiplilik şuurunun yerleştiğini, o sevdanın olduğunu söyledi hocamız.

Kars’ta vaaz vermediğim cami yoktur

Kendisinin ve dönem arkadaşlarının namaz, Kur’an, vaaz sevdasını anlamamıza “Karsta vaaz vermediğim cami yoktur.” cümlesi yetti de arttı bile. Şimdiki gençlerin ve özellikle imam hatiplilerin bundan yoksun olması hocamızı da epey dertlendirmişti. Yücel Hoca ve arkadaşları lise yıllarında civarlarındaki tüm cami imamlarıyla tanışır, sohbet eder, cemaate vaaz verir, Ramazan’da bile imamlık yaparlarmış. Hocamızın yakındığı bir diğer nokta vaaz vermesini ya da hutbe okumasını teklif ettiği öğrencilerinin çekinmesi hatta kabul etmemesi.

Millet bizi çok severdi, bize para verirlerdi

Gittiği camilerdekilerin onları çok sevmesi, ikramlarda bulunması, hürmet göstermesi,  hatta bazen para vermesi gençlerin iştiyaklarını arttırırmış. En çok sevindiren de büyük amcaların saygı duyup yer göstermeleridir diye düşünmeden edemiyorum. İnsanımızın bu saygı ve sevgisini de, imamların Peygamber Efendimizin varisliğine istinaden olduğunu belirtmeden geçmiyor hocamız.  Yücel Hoca ve arkadaşları da hep imam olmayı arzu etmişler.

Üç senede beş katı cemaat

Yücel Hoca’nın Tekirdağ – Karaevli köyüne atanır atanmaz yaptığı ilk iş köye bir oda yapıp köylüleri bir araya getirmek olmuş. Vazifesi boyunca kahvelere gidip abdest, namaz anlatan hocamızın gayreti sayesinde üç yılda cemaat beş katı kadar artmış. Oradan sonra gittiği Yağcı Köyü de halen en çok cemaate sahip köylerden.

Maaş kaygısı işin maneviyatını bozuyor

İmamlık mesleğini, maaş sıkıntısı çekmemek için, son çare görmenin işin maneviyatını bozduğuna, aradaki manevi hazzın kaybolduğuna ve maneviyat bozulduğu için de günümüzde imamlara sadece devlet memuru gözüyle bakıldığına değinen Yücel Hoca, insanımızın imamdan görevini yapmasını talep ettiğinden yakındı. “İnsanlar imamdan görevini yapmasını talep etmemeli, imam zaten görevini hakkını vererek yapmalı.” dedi.

Yeter ki gelsin civardaki öğrenciler

Yücel Hoca, civarda bu kadar okul varken imam hatipteki öğrencileri bile tanımamanın üzüntüsünü yaşıyor. Yeter ki gelsinler, Allah’ın izniyle maddi manevi her türlü sıkıntılarını çözeceğini vaat ediyor. Yazın kursta okuyan sekiz yüz öğrenci varmış. Yücel Hoca bu öğrencileri kışın bırakmak istemiyor. “Tam Kur’an’a geçip sonra unutmasınlar, gelsinler; ben hoca da ayarlarım, yer de” diyor. Zaten aldığımız bilgilere göre caminin sınıflarında klima dâhil her şey varmış. Bizim sınıflardan konforlu anlaşılan. Hocalarının bu çağrılarına uyan 70-80 civarı öğrenciyle birlikte derse devam eden bir o kadar da hanım varmış.

Camiler çok mühim

Yücel Hoca kabaca bize bir hesap çıkardı. Atalar civarındaki 30.000 okul, Kur’an kursu gibi kurumlara giden tahminen beş yüz kişi varmış. Kalanları yazın devam ettikleri camilerle yetiniyor, hatta bir kısmı hiçbirinden faydalanmıyormuş. Sokakta bir soruşturma yapsak şüphesiz insanların birçoğu öğrendikleri bilgileri küçüklüklerinde devam ettikleri camilerden öğrendiğini söyleyecektir. Bu yüzden camilerin çok mühim olduğunu biliyoruz. Bu camide camiye gelen çocukları bisiklet ve daha nice hediyeler, tiyatrolar, açık hava sinemaları bekliyor. Tabi çocukları bir şekilde camiye ısındırmak, dinini diyanetini bilmesini sağlamak lazım. Bizim de dâhil olduğumuz yaygın kanaate göre Atalar Merkez Camii bu iş için biçilmiş kaftan.

İmam bir potansiyeldir

İmam bir potansiyeldir. Mihraptan döndüğü zaman dizinin dibinde onlarca insan vardır.” diyen Yücel Hoca, bu potansiyeli ilk olarak kan bağışlarında kullanmış. Mahalle gönüllülerinin kan gruplarını, adres ve telefon numaralarını bilgisayara yükleyen hoca, Kızılay’a katkılarından dolayı çok kez ödüllendirilmiş. Gerçi bu bizi çok şaşırtmıyor. Çünkü Yücel Hoca’nın duvarı baştanbaşa belgeler ve plaketlerle dolu. Hatta3. Uluslararası Kan Merkezleri ve Transfüzyon Tıbbı Kongresi’ne davet edilmiş ve orada bir konuşma yapmış. Çok insan ayakta alkışlayıp gözyaşı dökmüş.

Cami her yerle entegreli çalışmalı

Malum, insanımız camilere karşı çok ön yargılı. Bu, çocuklara da yansımış. Okul ve cami bir çatışma içinde yürümemeli oysa. Okullar camilerin kötülendiği, camiler okulların kötülendiği yerler olmamalı. Okullarla da, belediyelerle de, sağlık birimleriyle de, kaymakamlıklarla da birlikte iş yapmayı düstur edinmiş bu cami cemaati. Yücel Hoca bir ilköğretim okulunda okul aile birliğindeymiş, oraya da çok yardım yapmışlar. İlk gittiğinde “hoca camide” mantığıyla konuşan, “ne işin var burada?” diyen öğretmenler şu an saygıda kusur etmiyorlarmış.

Keşke böyle tüm imamlarımız böyle olsa ve böyle camiler artsa…

 

Saliha Kübra Solaş 



Dünyabizim

İlgili Makaleler