YÖKün İlahiyat fakülteleri müdahalesine bir tepki daha
, ilahiyat fakültelerinin müfredatının YÖK tarafından değiştirilmesine tepki gösterdi. Şeker, açıklamasında ilahiyat fakültelerinin müfredat programlarının bir ıslaha ihtiyacı olabileceğini ancak bu düzenlemenin YÖK tarafından dayatılan şeklinde olmaması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Şeker, açıklamasında şunları kaydetti: “Tasarruf hakkı kullanmasını meşrulaştıracak kanunen herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen YÖK’ün, ilahiyat fakültelerinin müfredatına müdahale ederek başta Felsefe ve Din Bilimleri olmak üzere bazı dersleri gereksiz görüp kolayca, tepeden inmeci bir anlayışla kaldırması, Kelam ile Mezhepler Tarihi ve İslam Sanatları Tarihi ile Dinî Musikî derslerinin birleştirilmesinin akademik özgürlük, uzmanlığa saygı, program hazırlama ve geliştirme disiplini gibi profesyonel yaklaşımlar açısından, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi mücadelesinde geçtiği sürece yakışmayacak nitelikte olduğu görülmektedir. İlahiyat fakültelerinde dinle ilişkisi olan sosyal bilim dallarının zayıflatılarak temel İslam bilimleri derslerine ağırlıklı olarak yer verilmesinin, İslam medeniyetinin Bağdat, Endülüs ve Horasan tecrübeleriyle Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet öncesi yetişen müfetefekkir ve âlimlerini, Aksekili’yi, Babanzade’yi, İzmirli’yi, Mehmet Akif’i, Filibeli’yi ve eğitim kurumlarında okutulan dersleri de görmezden gelmenin bu zengin mirası yok saymak, hattâ modern batı düşünce dünyasının birikimi gözönüne alındığında ülkemizin ilmî zihniyet açısından çağın gerisinde kalması anlamına geleceği kuşkusunu uyandırmaktadır. İlahiyat fakültelerindeki verim, motivasyon, kalifikasyon düşüklüğünün alanın paydaşları ile akademik araştırma ve mezunların istihdam alanları da dikkate alınarak şûra ya da yetkin komisyonlarda müzakere edildikten sonra diploma da verebilen yeni bir bölümlendirmeye ve yeni bir müfredat hazırlığına gidilmesinin uygun olacağını düşündüğümüzü, basında ve akademi çevrelerinde geniş yankı bulduğu şekliyle bu yanlışlıktan bir an önce dönülmesi gerektiğini ilgililere ve kamuoyuna arz ederiz.”
CİHAN