Diyanet isleri Baskanligi

DİYANET’İN 6 YILLIK ÇALIŞMASI “HADİSLERLE İSLAM” TAMAMLANDI

eseri tamamlandı. 6 sene süren yoğun çalışmaların ardından bitirilen eserde “Allah, alem, insan ve din”, “bilgi”, “iman”, “ibadet”, “sosyal hayat”, “tarih ve medeniyet”, “ebedi hayat, ahiret” bölümleri yer aldı. Eserde savaş hukukundan, evliliğe, iftiradan dalkavukluğa, zinadan din hürriyetine kadar birçok konu ele alındı.

Eserin hazırlanması için oluşturulan bilim kurulunda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, Prof. Dr. Yavuz Ünal ile Prof. Dr. Bünyamin Erul görev aldı.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez tarafından kaleme alınan eserin ön sözünde hadis ve sünnetin Kur’an-ı Kerim’in beyanı olmasından dolayı Müslümanların inanç, ibadet, ahlak esaslarını, dünya görüşlerini, hayat tarzlarını ve diğer yargılarını tesis eden temel kaynaklar olduğu belirtildi.

Hazreti Peygamber’in bütün yönleriyle yeni nesillere anlatılmasının yanı sıra onun sünnetini çağlara taşıyan en önemli vasıta olarak hadisin en erken dönemlerden itibaren İslam ümmetinin ilgi odağı olduğunu bildiren Görmez, şunları kaydetti:

“Bu eser, sevgili Peygamberimiz tarafından sergilenen örnek tutum ve davranışları, onun söz ve hadislerindeki mesajları, kısacası onun çağlar üstü örnekliğini sade ve anlaşılır bir dille günümüz insanına ulaştırmayı amaçlayan, özelde Anadolu insanının, genelde İslam toplumunun modern zamanlardaki problem ve ihtiyaçlarını dikkate alan, hedef kitle olarak ortalama okuyucuya hitap ettiği için teknik olarak hadis ilminin sorunlarını okuyucuya açmayan, ülkemizdeki hadis uzmanlarının birikimlerinden yararlanan, 85 yazarın katkı sunduğu katılımcı bir çabanın ürünüdür.”

Konulu Hadis Projesi kapsamında hayata geçen eserin mukaddime, giriş ve sekiz ana bölümden oluştuğunu belirten Görmez, bölümlerin “Allah, alem, insan ve din”, “bilgi”, “iman”, “ibadet”, “sosyal hayat”, “tarih ve medeniyet”, “ebedi hayat, ahiret” olduğunu kaydetti.

-25 bin 147 ayet ve rivayet

Kitaptaki konuların yazımında belli ilkelerin gözetildiğini vurgulayan Görmez, “Eserin tamamında kullanılan ve atıfta bulunulan ayet ve rivayetlerin toplamı, mükerrerleriyle 25 bin 147’dir. Tekrarsız atıfta bulunulan rivayetlerin sayısı ise 9 bin 782’dir. Bu istatistiki bilgiler eseri okuyanların dikkate değer düzeyde hadis bilgisi ve kültürüyle buluşacağı anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı.

-Savaş hukuku

Birçok konunun ele alındığı eserde savaş hukukuna da değinildi. Eserde, Hazreti Peygamber’in mecbur kaldığı savaşlardaki amacının düşmanı yok etmek olmadığı, harbi kazanmaya ve her iki tarafın zayiatını olabildiğince azaltmaya gayret ettiği belirtildi. Hazreti Peygamber’in kendisini son derece öfkelendiren durumlarda dahi savaş hukukuna riayet ettiği vurgulanan külliyatta, savaş esnasında insanlık dışı ve intikam almaya yönelik davranışların Hazreti Peygamber’in hiçbir zaman göz yummadığı hususlar olduğu bildirildi.

Esirlere karşı da insani bir tutum benimseyen rahmet peygamberinin hiçbir zaman esir almayı amaç edinmediği belirtilirken, Hazreti Peygamberin savaş sırasında ve bitiminde esirlere belli bir hukuk içinde ahlaklı ve adaletli davranılmasını istediği bilgisine yer verildi.

Hazreti Peygamber’in savaşta alınan esirlere karşı güzel muamelesi, asla işkence yapmamasıyla sadece kendi zamanına değil modern çağa da örnek olduğuna dikkat çekilen eserde, rahmet elçisinin esir de olsa insanların aile bütünlüğünün korunmasına önem verdiği kaydedildi.

Ahde vefa konusuna ilişkin, her koşulda, lehine de aleyhine de olsa verilen sözlerin tutulmasının müminin ayırıcı özelliklerinden olduğu belirtildi. Arkasında durulmayan ve gereği yerine getirilmeyen sözün Hazreti Peygamber tarafından kişinin üzerindeki münafıklık alameti olarak zikredildiği bildirilen eserde, çıkar için yapılan yüzsüzlüğe, dalkavukluğu da yer verildi.

Dalkavuğun İslam ahlak literatüründe makam sahibi kimselere övgü yağdırmayı alışkanlık hale getirenler için kullanıldığı belirtilen eserde, “Dalkavukluk bir kişilik zafiyeti olup Müslüman’a yakışmayan bir davranıştır” ifadeleri yer aldı. Övülen kişilerin kibir, böbürlenme, kendini beğenme gibi tavır ve davranışlardan sakınmasının önemine değinilen eserde, yapılan övgülerin hoş karşılanmamasının gerektiği kaydedildi. Hazreti Peygamber’in iltifat ile dalkavukluk arasındaki ince çizgiye dikkat çekti belirtilen külliyatta, Allah Resulu’nu örnek alınacak davranışlar övülürken ve kişilere iltifat edilirken dalkavukluğa kaçılmasını, kişinin önünü kesen öldürücü bir darbe olarak takdim ettiği bilgisi bulundu.

-Dille işlenen cinayet: iftira

İftiranın dil ile işlenen cinayet olarak nitelendirildiği eserde, iftiranın toplum hayatını dinamitleyen, dostlukları bitiren, yuva kurmaya engel olan, kurulmuş yuvaları yıkan, aile facialarına yol açan insanların işlerini, itibarlarını, istikballerini, hatta bazen hayatlarını kaybetmelerine sebep olabilen kötü bir davranış olduğu belirtildi.

Hazreti Peygamber’in sosyal bir hastalık olan iftiraya karşı Müslümanları uyardığı bildirilen eserde, “İslam, iftirayı yasaklamakla kalmamış onu engellemek için bazı önlemler de almıştır. Buna göre insanların ayıp ve kusurlarını araştırmak, evlerini gözetlemek, evlere izin almadan girmek yasaklanmıştır. Bu ve benzeri uyarılar bireyin kişiliğini, saygınlığını korumaya ve muhtemel iftira ve dedikoduları önlemeye yönelik alınmış tedbirlerdir” ifadelerine yer verildi.

-Kadın ve eğitim

Kadın ve eğitim konusunun da ele alındığı eserde, kültürlü ve eğitimli bir toplumun meydana gelmesinde kadının eğitiminin önemli olduğu belirtildi.

Din hürriyetinin de ele alındığı eserde, imanın bir gönül işi olduğu, bir dini benimsemenin de ondan ayrılmanın da insanların hür iradesine bırakıldığı, çünkü bunun bir imtihan olduğu vurgulandı. Dinin özünde imanın, imanın temelinde ise kalple tasdiğin bulunduğu vurgulanan eserde, insanın bir şeyi isteyerek tercih etmesinin onu ancak kalben benimsemesiyle mümkün olduğu belirtildi. İslam alimlerinin zorlama ve baskı sonucunda yapılan inanç ikrarlarının geçersiz olduğunu belirttiği kaydedilen eserde, din değiştirmenin temelde inanç hurriyetiyle ilgili bir konu olduğu belirtildi. “Bir dini benimseyip kabul etme özgürlüğü olan kimsenin o dinden ayrılma özgürlüğü de vardır. Ancak tarihi bir olgu olarak hiçbir din, kendisi açısından din değiştirmeye olumlu bakmamıştır” ifadeleri kullanılan eserde, şöyle devam edildi:

“Tarih boyunca milletler, kitleler halinde özgür iradeleriyle Müslüman olmuştur. İslam hakikatiyle tanışan ve tevhidle aydınlanan insanlar kolay kolay İslam’ı terk etmemişlerdir. Nitekim kitleler halinde İslam’dan çıkışlar olmadığı gibi bireysel olarak basireti bağlanıp İslam’ın aydınlığından sonra inkar, şirk yahut sapkınlığın karanlığına kapılanlar hep münferit vakalar olarak kalmıştır. İslam dini kendisini tercih etmeyenlerin yanlış bir seçim yaptıklarını ifade etmekle beraber başka tercihlere müdahale etmemeyi ve kişileri kendi sorumluluklarıyla baş başa bırakmayı ilke olarak benimsemiştir.”

-“İntihar Allah’ın verdiği emanete ihanettir”

İslam’ın insana verdiği değer ve inananlarına aşıladığı dünya görüşü sayesinde Müslüman ülkelerdeki intihar oranlarının batılı ülkelere oranla düşük olduğu belirtilen eserde, intiharın çağın gerçeği olarak karşılaşıldığı bildirildi. Canın emanet olduğu bildirilen eserde, “Her Müslüman bu dünyada imtihan için bulunduğunun farkında olarak başına gelen sıkıntılar karşısında sabretmesini bilmeli ve bunun kendisi için Allah katında büyük bir mükafat vesilesi olduğunun bilinciyle sorunlarını halletmeye çalışmalıdır. Zira hayattan vazgeçmeden sabrederek ve Allah’a sığınarak sıkıntılarla mücadele etmek, Müslüman olmanın gereğidir. İntihar ise mücadeleden kaçıştır. Allah’ın verdiği emanete ihanettir” değerlendirmesinde bulunuldu.

-“Dini değerler açısında da büyük günahlardan sayılmıştır”

Zina konusunda bedenin yüce Allah tarafından insana verilen bir emanet olduğu belirtilen eserde, “Kişi, Allah’ın kendisine emanet ettiği bedeni, O’nun belirlediği esaslara göre kullanmadığı takdirde hem dünyada hem de ahirette sorumlu olacak, zevk peşinde koşarken huzursuzluk ve maddi manevi buhranların girdabında kaybolup gidecektir” ifadelerine yer verildi.

İnsanlığın geleceğinin kadın ve erkek ilişkilerinin sağlam bir aile temeline oturturulmasına bağlı olduğu belirtilen eserde, “Eğer insanlar ev ve aile kurmayı göz ardı edip yalnızca zevk ve şehvetlerinin doyumu için serbestçe bir araya gelecek olurlarsa toplumda önü alınamayan problemler ortaya çıkar ve huzursuzluk baş gösterir. İşte bu sebepledir ki zina bütün ilahi dinler tarafından ve her çağda kötü olarak kabul edilmiş ve dini değerler açısında da büyük günahlardan sayılmıştır.”

İlgili Makaleler