Dinçer:Başka Dini İçerikli Dersler De Ekelenecek

43376

 Geçtiğimiz Cumartesi her zamanki gibi Eyüp Sultan’a, Dr. Mehmet Emin Hocamın yanına gitmiştim. Mehmet Emin Hocam, Akşam 19.30’da Haliç’teki Buhara Mevlevihanesi’nde Milli Eğitim BakanıProf. Dr. Ömer Dinçer Bey’in konuşma yapacağını söyledi ve bana oraya beraber gitmeyi teklif etti. Hazır Bakan Bey’i bulmuşken, kendisine Din Kültürü derslerinin müfredatı ile ilgili görüşlerimizi de bildiririz düşüncesiyle Dr. Mehmet Emin Hocamla birlikte bir mektup yazdık. Bu mektubu Bakan Bey’e ulaştırmak bizim için artık kutsal bir görev olmuştu.

Akşam saati gelince Dr. Mehmet Emin Hocamın minik arabasıyla Buhara Mevlevihanesi’ne gittik. İçerde yer kalmadığı için kapıdaki güvenlikçi bizi bahçeye almak istememişti ama arkamızdaki araba Bakan Bey’in arabası olunca onun geçmesi için bizi mecburen içeriye aldı. Geniş bahçede ilerleyerek dış kapıda bekleyen karşılama ekibinin yanına kadar gittik. Bakan Bey’in eşi dostu, arkadaşları, akademisyenler, siyasiler hepsi oradaydı.

Programın sunuculuğunu ve yönetimini Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara Hoca yaptı. Hakkını teslim etmek gerekirse çok başarılı bir sunumdu bu… Halkın sorularını Bakan Bey’e net bir şekilde iletmesi de çok güzel oldu.

Programın sonunda Dr. Mehmet Emin Hocam mektubu, Bakan Bey’e bizzat ulaştırdı. Görev başarı ile tamamlanmış oldu. Daha sonra Bakan Bey ve bazı misafirler bir salona geçtiler ve orada sohbete devam ettiler. Bu sırada ben de dışarıda hocamı bekledim ve bazı abilerle sohbet ettim.

İşte bu vesile ile gittiğim toplantıda Bakan Bey’in eğitim meseleleri ile ilgili görüşlerini de dinlemiş oldum. Televizyon izlemediğim için birçok şeyi de orada yeni duydum.

Milli Eğitim’in yönetim kadrosunun ortalama yaşı 40’ın altında

Bakan Bey konuşmasının başında eğitim sistemimizi üç temel ayak üzerine oturtmaya çalıştıklarını ve bu temel hedeflerin şunlar olduğunu söyledi: Birincisi dünyadaki beklentileri karşılayacak bilgi ve yeteneklere sahip çocuklar yetiştirmek. İkincisi çocuklarımızı kendi toplumumuzun ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak şekilde bilgi ve yetenekle donatmak. Üçüncüsü de ahlakî değerler, tarih bilinci ve sosyal sorumluluklarının farkında olan çocuklar yetiştirmek.

Bu üç unsuru da önemsediğini ve her birisinin ayrı ayrı önemli olduğunu söyleyen Bakan Bey bu hedeflere ulaşabilmek için daha esnek bir yapıya ihtiyaç olduğunu, bunun için de 35’e yakın genel müdürlük olan, sekiz hiyerarşik kademeden oluşan, çok sağlam ve katılaşmış bürokratik süreçleri ve formaliteleri olan inanılmaz geniş yapıdaki bakanlığı yeniden yapılandırdıklarını ifade etti.

Bu konudaki sıkıntıların birçoğunun halledildiğini söyleyen Bakan Bey bu konuda şunları söyledi: “Bunların hepsini aşabildiğimizi söylemem mümkün değil ama en azından iki şeyi başardığımızı söylemem mümkün. Birincisi; genel müdürlük sayısını on altı genel müdürlüğe düşürdük ve genel müdürlüklerin arasındaki koordinasyonsuzluğu ortadan kaldıracak bir yapı kurguladık. İkincisi de bakanlık içinde kariyer uzmanların çalışmasını sağladık. Bunu yaparken de çok say

ıda yönetici yerine daha az yöneticinin olduğu ama daha genç olan bir yapıyı da kurduğumuzu söyleyebiliriz. Artık Milli Eğitim Bakanlığında eskiden olduğu gibi ortalama yaşı elli beşin üstündeki insanlar yok, ortalama yaşı kırkın altında olan bir yönetici kadrosu var.”

İhtiyaçların bir hiyerarşisi vardır

Aslında sembolik şeylere çok fazla önem vermek doğru değildir belki ama Bakan Bey’in konuşmasının bir yerinde İmam-ı Gazzali’den bahsetmiş olması benim için son derece anlamlıydı. Neticede böyle büyük bir âlimin ismini bir Bakandan duymaya pek alışık değildik. İmam-ı Gazzali’ye baktığınızda, ihtiyaçların birbirinden farklı önceliklere sahip olduğu tanımlamasıyla mutlaka karşılaşacağımızı söyleyen Prof. Dr. Ömer Dinçer Bey, benzer bir ayrımla Abraham Maslow’a baktığımız zaman da karşılaşacağımızı söyledi.

Bazı ihtiyaçların diğer ihtiyaçlardan daha öncelikli olduğunu söyleyen Bakan Bey, Abraham Maslow’un insan ihtiyaçlarını birkaç kategoriye ayırdığını ve buna göre en temel ihtiyacın da yeme içme ihtiyacı olduğunu söyledi. İkinci kademede güvenlik ihtiyacı, üçüncü kademede sosyal ihtiyaçlar, dördüncü kademede de aidiyet ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan bey, bakanlık olarak bu ihtiyaçlar hiyerarşisini dikkate alarak eğitim çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. Son çıkardıkları yasalar ile de bu zamana kadar aslında eğitim sistemini çok otoriter, tek tip yetiştirici, çok dar kalıplar içerisine sokan kabuğu kıracak adımları atmış olduklarını ifade etti.

Zorunlu eğitim neden on iki yıl oldu?

Bakan Bey eğitimin on iki yıla çıkarılmasının gerekçesini ise şöyle izah etti: “Eğitimin on iki yıla çıkarılmasının çok haklı bir gerekçesi var. Gelişmiş ülkelerin ortalamasına baktığımızda toplam nüfuslarının ortalama eğitim süresi 12 yıl ve üzeri olduğunu görüyoruz. Bizim toplam nüfusumuzun ortalama eğitim süresi ise 6-7 yıldır. Yani bizim gelişmiş dünyayla eğitim açısından mukayesemiz yapıldığında stratejik bir açıklık vardır ve bu açıklık tam iki katıdır. Bugün gelişmiş ülkeler toplam nüfuslarının yüzden seksenden fazlasını lise mezunu yapmak için strateji belirlemiş durumdadır. Japonya veGüney Kore ise nüfusunun tamamını üniversite mezunu yapmak için strateji belirlemiş durumdadır. Bu ülkelerin üniversite eğitiminde yüzde yüze çıkmayı düşündüğü dönemde bizde bu oran yüzde otuz üç olduğunu söylersem aradaki farkı görmeniz mümkün olur.”

Sekiz yıl kesintisiz eğitimin, benzerine çok az rastlanır bir uygulama olduğunu söyleyen Bakan Bey sekiz yıl kesintisiz eğitim yapan bizden başka dünyada bir tek İrlanda olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bütün ülkeler bu eğitimi kademeli yapıyorlar çünkü çocukların fert olarak birbirinden farklı olduğunu düşünüyorsak şayet, o zaman çocukların birbirinden farklı eğitim ihtiyaçlarını da kabul etmek durumundayız.”

Neden okula erken başlatıyoruz?

Bazı anne babaların çocuklarını erken yaşta okula gönderme konusunda tedirginlik yaşadıklarını söyleyen Bakan Bey bu konuda şunları söyledi: “Herkes değişikliğin ortaya çıkardığı belirsizlikten korkuyor, şimdiye kadar otoriter bir yapı içerisinde yetiştik, hepimiz hep itaat etmeyi öğrendik, yahut da bize söylenileni yapmayı öğrendik, dolayısıyla da bir değişiklik olduğunda veya kendi başımıza bir şey yaptığımızda bunun ortaya çıkaracağı riski hiç kimse göze almıyor. Birinin çıkıp bu riski göze alması lazımdı, o da galiba ben oldum. 90 yılından beri Milli Eğitim Şuralarında çocukların okula başlama yaşı ile ilgili tavsiye kararları var. Bunu bir yıl erkene alma sebebimiz çocuklarımızın hayatlarına bir yıl kazandırmakla alakalı.”

Seçmeli Hıristiyanlık, Musevilik dersleri de konulacak

İmam Hatip liselerinin orta kısımlarının açılmasının kanunla mümkün olduğunu belirten Bakan Bey, “ortaokul ve lisenin yan yana açılması ile ilgili imkândan da sadece imam hatip okulları değil, daha erken yaştan itibaren bir sanat veya spor eğitimi almak isteyen çocuklarımız da yararlanabilecektir” dedi.

Ortaokul ve lisede hem Kur’an-ı Kerim dersini hem de Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili dersi seçmeli ders olarak konulacağını söyleyen Bakan Bey isteyen öğrencilerimizin bu dersleri alabileceklerini ifade etti. Bu konuda ayrıca şunları dedi: “Ayrıca seçimlik olarak toplumdaki farklı kesimlerin beklentilerine uygun bir şekilde din dersleri koyacağız. İslam dinini ayrıca öğretecek, ibadetini, iman esaslarını veya farklı boyutlarını görebileceği dersler konulacak. Aynı şekilde Hristiyanlığı, Museviliği öğrenmek isteyen çocuğa da ilgili dersleri vereceğiz.”

Açtık, bir mahzuru mu var?

İmam Hatip liseleri konusundaki tartışmalara girmediğini ifade eden Bakan Bey bu konuda şunları söyledi: “Ben hiçbir zaman İmam Hatip okulu açılıyor tartışmasına girmedim. İmam Hatip Okulu açılıyor, bunda ne var ki, gayet normal ve tabii bir şey… Bunu büyük bir marifetle yapıyormuş havasına girmeyi de zaten doğru da görmedim. Eğitim sistemimizi esnekleştirdikse ve bundan yararlanacak her kesim için bir şey söylenmişse ‘evet ne mahsuru var’ diye sordum. İmam Hatip okulları açacak mısınız? Evet, bir mahzuru mu var. Kürtçe ders koyacak mısınız? Evet, bir mahzuru mu var. Alevilik ders olabilir mi? Evet olabilir, bir sakıncası mı var? Bütün bu sorulara bu şekilde cevap verdik.”

Program dinleyicilerin sorularının ardından İnsan Ve Medeniyet Hareketi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Güney Bey’in, Milli Eğitim Bakan’ı Prof. Dr. Ömer Dinçer Bey’e hediye takdim etmesiyle sona erdi.

 

Aydın Başar

Dünyabizim