Yıl: 2013

  • YARGIYA AİT HÜKÜMLER El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    YARGIYA AİT HÜKÜMLER

    İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlara ispata gerek kalmadan sadece iddiaları ile hakları verilir olsaydı, bir takım insanlar diğerlerinin kanlarını ve mallarını iddia ederlerdi. Ancak durum böyle değildir, davalıya yemin etmek düşer.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3228

    Ümmü Seleme’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizler davalarınızı bana getiriyorsunuz. Bazınız haksız olduğu halde iddia ve delillerini daha düzgün ifade edebilir ve ben de ondan işittiğim bu düzgün ifadelere göre, onun lehine hükmedebilirim. Bu sebeple herhangi birinize başkasının hakkı olan bir şeyi bu şekilde verirsem almasın. Çünkü ben zahire göre verdiğim bu hükmümle ateşten bir parça alıp ona vermişimdir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3231

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Ebu Sufyan’ın karısı, Utbe b. Rabîa’nın kızı Hind bir defasında Hz. Peygamber (a.s.)’ın huzuruna girip: “Ey Allah’ın Resulü! (Kocam) Ebu Sufyan çok cimri bir kimsedir. O, bana ve oğullarıma yetecek miktarda nafaka vermiyor. Ben, ona ait olan maldan onun bilgisi olmaksızın alsam, bu günah olur mu?” diye sordu. Hz. Peygamber: “Onun malından makul ölçüler içinde sana ve oğullarına yetecek miktarda alabilirsin” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3233

    Muğire b. Şu’be’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil Allah, annelerinize baş kaldırmanızı, kızları diri diri toprağa gömmenizi, borcu yerine getirmeyip hakkınız olmayan bir şeyi istemenizi haram kılmıştır. Üç şeyi yapmanızı da çirkin görmüştür: Dedikodu etmek, çok soru sormak ve malı boşa harcamak.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3237

    Amr b. As’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir hakim hüküm vereceği zaman doğru hükmü bulmak için içtihat eder ve hükmünde isabet ederse ona iki sevap vardır. Eğer doğru hükmü bulmak için içtihat ederek hükmünü verir ancak bunda isabet edemezse bu defa bir sevap alır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3240

    Ebu Bekre’nin (r.a.)
    anlattığına göre, O, Hz. Peygamber’i (a.s.) şöyle derken işitmiştir: “Hiçbir kimse öfkeli halde iken iki kişi arasında hüküm vermesin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3241

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim bizim şu dinimizde olmayan bir şey ihdas eder ve onu dine katmaya çalışırsa o reddedilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3242

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir zamanlar iki kadın ve bunların iki oğlan çocuğu vardı. Bu kadınların çocukları ile beraber bulundukları bir sırada bir kurt gelmiş ve çocuklardan birisini kapıp gitmişti. Bunun üzerine kadınlardan biri diğerine: “Kurdun götürdüğü çocuk seninkiydi” dedi. Öbür kadın da: “Hayır senin çocuğundu” cevabını vererek itiraz etti. Nihayet bu anlaşmazlık Davud Peygamber’e arz edildi. O da çocuğu yaşı daha büyük olan kadına verdi. (Halbuki bu çocuk diğerinindi). Kadınlar muhakemeden çıkıp Davud oğlu Süleyman Peygamber’e (a.s.) gittiler ve olanları ona haber verdiler. O da: “Bana bir bıçak getiriniz! Çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım” dedi. Bunun üzerine (bu çocuğun annesi olan) genç kadın: “Hayır öyle yapma Allah sana rahmet etsin, çocuk bu kadınındır” dedi. Bunun üzerine Süleyman (a.s.) (bu kadının çocuğa olan merhametinden hareketle) çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3245

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse satın aldığı arazide altın dolu bir testi buldu. Daha sonra satıcıya giderek: “Bu altın senindir. Çünkü ben senden yalnız toprağı satın aldım, altınları değil” dedi. Arazinin önceki sahibi de: “Ben bu araziyi içindekilerle birlikte sattım” dedi. Bunun üzerine satıcı ile alıcı üçüncü bir kişiye giderek hakemlik yapmasını istediler. Hakem de onlara: “Sizin oğlunuz veya kızınız var mı?” diye sordu. Birisi: “Benim bir oğlum var”; öbürü de: “Benim de bir kızım var” diye cevap verdi. Hakem: “Oğlanla kızı evlendirin, böylece her ikiniz de altını kullanın ve tasadduk edin” dedi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3246

  • HAD CEZALARI El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    HAD CEZALARI

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) değeri çeyrek dinar ve daha fazla olan bir mal çaldığında hırsızın elini keserdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3189

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Hz. Peygamber (a.s.) zamanında değeri çelik ya da deriden mamül bir kalkanın kıymetinden daha az olan şeyleri çalan hırsızın eli kesilmemiştir. Bu kalkan nevilerinin her ikisi de epeyce bir değere sahipti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3193

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) değeri üç dirhem olan bir kalkanı çalan hırsızın elini kesmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3194

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah, bir yumurta yada bir ip çaldığı için eli kesilen şu hırsıza lânet etsin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3195

    Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Mahzum soyundan bir kadının yaptığı hırsızlık Kureyşlileri sıkıntıya sokmuştu. Onlar: Bu kadının affedilmesi için Hz. Peygamberle konuşmaya onun habibi olan Usame’den başka kim cesaret edebilir ki? dediler. Nihayet Usame Hz. Peygamberle (bu hususta) konuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Allah’ın tayin ettiği bir cezanın uygulanması konusunda suçluya arka mı çıkıyorsun?” buyurdu. Sonra ayağa kalkıp şu konuşmayı yaptı: “Ey insanlar! Sizden öncekileri helak eden şey şuydu; Onlar, içlerinden soylu bir kimse çaldığı zaman birşey yapmazlar,güçsüz birisi çaldığı zaman ise ona ceza verirlerdi Allah’a yemin ediyorum ki eğer Muhammed’in kızı Fatıma çalmış olsaydı onun elini de keserdim.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3196

    Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
    Şüphesiz Allah, Muhammed’i hak peygamber olarak gönderdi ve ona Kitabı verdi. Ona indirilen bu kitabın içinde recm ayeti de vardı. Biz bu ayeti okuduk, ve onu anlayıp belledik. Hz. Peygamber (a.s.) da recmi uyguladı, ondan sonra biz de recmi uyguladık. Ancak uzun bir süre geçtikten sonra insanların biz Allah’ın Kitabında recmi bulamıyoruz demesi ve böylece Allah’ın indirmiş olduğu bir farizayı terk ederek yanlış yapmalarından korkarım. Hiç şüphesiz ki Allah’ın Kitabında, zina eden evlilik yapmış erkek ve kadının bu fiili şahitler, gebelik ya da ikrar ile ispatlanırsa bunun hükmü recimdir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3201

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Mescitte iken bir müslüman yanına geldi ve ona şöyle seslendi: “Ey Allah’ın Resulü! Ben zina yaptım.” Hz. Peygamber yüzünü ondan çevirdi. Bu sefer o kişi Peygamber’in yüzünü döndürdüğü tarafa geçip yine: “Ey Allah’ın Resulü! Ben zina ettim “dedi. Hz. Peygamber yüzünü yine çevirdi. Nihayet bu adam zina itirafını dört kere tekrarladı. Bu şekilde aleyhine dört kere şahitlik edince Hz. Peygamber onu çağırıp: “Aklında bir hastalık var mı?” diye sordu. O kişi “Hayır” dedi. Hz. Peygamber: “Başından evlilik geçti mi?” diye sordu. O kişi: “Evet” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber oradakilere: “Bunu götürünüz ve recmediniz” emrini verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3202

    İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Maiz b.Malik’e “Bana senin hakkında gelen haber doğru mu?” diye sordu. Maiz ise: “Hangi haber?” dedi. Hz. Peygamber: “Bana senin falancaların kızı ile zina ettiğin haberi geldi” dedi. Maiz: “Evet, doğru” dedi ve buna dört defa şahitlik etti. Sonra Hz. Peygamber onun recm edilmesini emretti ve recm uygulandı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3205

    Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halit Cühenî’nin naklettiklerine göre,
    Bedevilerden bir adam Hz. Peygamber’e (a.s.) gelerek “Ey Allah’ın Resulü! Allah aşkına senden hakkımda Allah’ın kitabı ile hükmetmeni istiyorum” dedi. Bu kişinin hasmı olan ve dini bilgisi daha çok olan diğer şahıs da: “Evet, aramızda Allah’ın kitabı ile hükmet; olayı anlatmama da müsaade et” dedi. Hz. Peygamber: “Söyle “diyerek izin verdi. O kişi anlatmaya başladı: “Oğlum, bu adamın yanında çırak iken onun karısı ile zina etti. Bana da bu zinadan dolayı oğluma recm cezası uygulanacağı haber verildi. Ben oğlum için yüz koyun ve bir cariye fidye verip oğlumu kurtardım. Daha sonra bu konuyu bilgisi olan kişilere sordum. Onlar, oğlunun cezası sadece yüz değnek ile bir yıllık hapis cezasıdır dediler. Adamın zina eden karısına ise recm gerekir, diye haber verdiler” dedi. Hz. Peygamber (a.s.): “Allah’a yemin ederim ki ben aranızda Allah’ın kitabına göre, hükmedeceğim: Cariye ile koyunlar sana geri verilecek. Oğlun da yüz değnek ile bir yıl insanlardan uzaklaştırma cezasına çarptırılacak.” Hz. Peygamber daha sonra: “Ey Uneys! Haydi bu adamın karısının yanına git, eğer zinayı itiraf ederse recm cezasını uygula!” buyurdu. Ravi der ki: Uneys kadının yanına gitti ve o zinayı itiraf etti. Sonunda Hz. Peygamber onun recm edilmesini emretti ve emri yerine getirildi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3210

    Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber’in huzuruna ikisi de Yahudi olan zina etmiş bir erkek ile bir kadın getirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) Yahudilerin yanına kadar gidip: “Sizce Tevrat’ta zina edenlerin cezası nedir?” diye sordu. Onlar: “Zina edenlerin yüzleri siyaha boyanır, yük üzerine bindirilir ve sırt sırta bir şekilde dolaştırılarak teşhir edilir “dediler. Hz. Peygamber: “Eğer doğru söylüyorsanız Tevratı getirin” buyurdu. Onlar Tevratı getirdiler ve okumaya başladılar. Nihayet recm ayetine uğradıklarında okumakta olan genç elini recm ayeti üzerine koydu ve o ayeti atladı. O sırada Hz. Peygamber ile beraber bulunan Abdullah b. Selam, Hz. Peygamber’e: “Ona emret de elini kaldırsın” dedi. Genç elini kaldırınca elinin altındaki recim ayeti görüldü. Hz. Peygamber zina eden Yahudilerin ikisine de recm uygulanmasını emretti ve recim uygulandı. Ravi Abdullah b. Ömer (r.a.) devamında: “Ben bu iki zinakarı recm edenlerin arasındaydım. Erkeğin, kendini siper ederek o kadını atılan taşlardan korumağa çalıştığını görmüştüm” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3211

    Ebu Ishak Şeybanî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Adullah b. Ebu Evfa’ya “Hz. Peygamber (a.s.) recm cezası tatbik etti mi?” diye sordum. O: “Evet tatbik etti” dedi. Ben: “Nur suresi indirildikten sonra mı, önce mi?” diye sordum. O da: “Bilmiyorum” diye cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3214

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birinizin cariyesi zina eder ve bu ispatlanırsa efendisi ona gereken kamçılama cezasını uygulasın, fakat ayıbını yüzüne vurarak onu azarlamasın. Sonra yine zina ederse efendisi gereken kamçılama cezasını uygulasın, fakat ayıbını yüzüne vurarak onu azarlamasın. Sonra bu cariye üçüncü defa zina eder ve zinası ispatlanırsa, efendisi onu kıldan yapılmış bir ip karşılığında da olsa satsın.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3215

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber’e (a.s.) şarap içmiş bir kimse getirildi. Peygamber ona iki hurma değneği ile kırk defa vurdurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3218

    Ebu Burde Ensari (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın koyduğu had cezaları hariç hiç kimseye on kırbaçtan fazla vurulmaz.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3222

    Ubade b.Samit (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Bir toplulukta Allah Resulü ile beraber iken O şöyle dedi: “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, zina etmemek, hırsızlık yapmamak, meşru bir sebep olmaksızın Allah’ın yasakladığı canı öldürmemek üzere bana biat ediniz. İçinizden sözünde duran olursa onun mükâfatını Allah verecektir. Bir kimse bunlardan birini işleyip bu dünyada bir cezaya çarptırılırsa bu ceza onun bu şuçla kazandığı günahın kefaretidir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı iş gizli kaldığı için dünyada cezaya uğramayan kişinin işi Allah’a kalır; Allah isterse onu affeder, dilerse azap eder.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3223

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hayvanların verdiği zararlar hayvan sahibince tazmin edilmez. Çöken su kuyusu ile çöken maden kuyusunun da zararları ödenmez. Definelerin ise beşte bir vergisi vardır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3226

  • YEMİN El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    YEMİN

    Ömer b. Hattab’ın (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Aziz ve Celil olan Allah babalarınız üzerine yemin etmenizi yasaklıyor” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3104

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse “lat hakkı için” diyerek yemin ederse hemen “La İlahe İllallah” desin. Yine bir kimse de arkadaşına: “Gel kumar oynayalım derse sadaka versin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3107

    Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle anlatır:
    Eşarî kabilesinden bir grup içinde eşyalarımızı taşıyacak binek develer istemek için Hz. Peygamber’e geldim. Hz. Peygamber (a.s.): “Allah’a yemin olsun ki size deve veremem, size vermek için deve yok” buyurdu. Biz de belli bir süre bekledik. Sonra Allah Resulü’ne bir takım deve getirildi. Bunun üzerine bize yaşları üç ile on arasında değişen beyaz hörgüçlü üç deve verilmesini emretti. Develeri alıp yola koyulduğumuz zaman şöyle konuştuk: Allah bize bereket vermez. Biz kendisinden yük devesi istemek için Allah Resulü’ne gittik, o da bizlere deve veremeyeceğine yemin etti; sonra da verdi. Bu konuşma Hz. Peygamber’e ulaştırıldı. Buna cevaben Hz. Peygamber: “Sizlere develeri ben vermedim. Sizleri develere yükleyen Allah’tır. Allah’a yemin ederim ki Allah diler de bir yemin eder sonra da ondan daha iyi bir yol görürsem yeminimden kefaret verir ve o daha iyi olan işi yaparım” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3109

    Abdurrahman b. Semure’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) ona şöyle buyurmuştur: “Ey Abdurrahman! Sen kendiliğinden emîr ve yönetici olmak talebinde bulunma. Zira sana emirlik ve yöneticilik senin kendi talebin sonucunda verilirse istediğin bu şeyi elde edince yalnız bırakılırsın. Eğer bu iş senin açık talebin olmadan tevcih edilirse (Allah tarafından) yardım görürsün. Bir de bir şeye yemin edip de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde yemininden kefaret verip o daha hayırlı olan işi yap.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3120

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
    Süleyman peygamberin altmış hanımı vardı. Bir gün “yemin olsun ki ben bir gecede bu kadınları dolaşacağım ve onların her biri hamile kalarak Allah yolunda binip savaşacak birer oğlan doğuracak” demişti. Fakat neticede bu kadınlardan sadece bir tanesi hamile kaldı. O da yarım bir çocuk doğurdu. Hz. Peygamber (bunu anlattıktan sonra): “Eğer Süleyman bu yemininde inşaallah deseydi o kadınlardan her biri, süvari olacak ve Allah yolunda savaşacak birer oğlan doğururdu” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3123

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin olsun ki, bir kişinin ailesine eziyet verecek yemininde ısrar etmesi, yeminini bozup da Allah’ın farz kıldığı kefareti vermesinden Allah katında daha büyük günahtır” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3127

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Ömer “Ey Allah’ın Resulü! Ben cahiliye zamanında Mescid-i Haram’ın içinde bir gece itikâf etmeği adamıştım…” demiş, Hz. Peygamber de: “Adağını yerine getir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3128

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Muhammed (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kölesine zina iftirası atan kişiye Kıyamet günü had cezası verilir. Ancak dediği doğruysa bu müstesna.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3138

    Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
    Bir arkadaşımla aramda tartışma olmuştu. Onun annesi Arap değildi. Ben de onu annesinden dolayı kötüledim. Bunun üzerine o beni Hz. Peygamber’e şikâyet etti. Hz. Peygamber’le (a.s.) karşılaştığımda: “Ey Ebu Zerr! Sen hâlâ daha cahiliye huyları taşıyorsun” dedi. Ben de: Ey Allah’ın Resulü! Kim insanlara söverse, insanlar da onun anasına-babasına söver dedim. Hz. Peygamber: “Ey Ebu Zerr! Sen hâlâ daha cahiliye huyları taşıyorsun. Eliniz altındaki köleler sizin kardeşlerinizdir. Yüce Allah onları sizin elinize emanet etmiştir. Bu yüzden onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin ve onlara güçlerini aşan işler yüklemeyin. Eğer böyle işler yüklerseniz onlara yardım edin” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3139

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birinizin yemeğini hizmetçisi yapıp da sonra o yemeği sıcaklığına ve dumanına katlanarak getirirse o yemeği hizmetçiyi kendinizle birlikte oturtarak yeyin. Eğer yemek az ise o zaman efendisi o yemekten bir yahut iki lokma hizmetçinin eline koysun.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3142

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Köle sahibine karşı dürüst ve samimi olur ve ibadetini de iyi yaparsa onun mükâfatı iki kat olur.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3143

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Daima doğru ve samimi olan köle için iki kat ecir vardır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3144

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kölenin, Allah’a güzelce ibadet ediyor ve efendisiyle iyi geçinir halde ölmesi ne güzeldir! Ne mutlu ona.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3146

  • ADAK El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    ADAK

    İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
    Sa’d b. Ubade, annesinin bir adak adadığını fakat bunu yerine getiremeden vefat ettiğini söyleyerek bunun hükmünü Hz. Peygamber’e sordu. Allah Resulü’de (a.s.): “Annen adına onun adağını sen yerine getir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3092

    Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki:
    Bir gün Resulüllah (a.s.) bizlere adak adamayı yasakladı ve: “Adak hiç bir şeyi değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3093

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Adakta bulunmayınız çünkü adak kaderdeki hiç bir şeyi değiştirmez. Ancak adak sebebiyle cimri kimseden mal çıkar” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3096

    Enes’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) iki oğlunun arasında onlara dayanarak güçlükle yürüyebilen bir ihtiyar gördü ve: “Bu niye böyle yürüyor?” diye sordu. Oğulları: “O, yürüyerek Kâbe’ye gitmeyi adamıştır” dediler. Hz. Peygamber de: “Allah, bu ihtiyarın kendine eziyet ederek yaptığı ibadetten müstağnidir” buyurdu ve ihtiyarın bir bineğe binmesini emretti.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3100

    Ukbe b. Âmir (r.a.) şöyle anlatır:
    Kız kardeşim (Ümmü Hibban), Beytullah’a kadar yalınayak yürümeyi adamış ve güçsüzlüğünden yakınarak benden bu konuyu kendisi için Allah Resulü’ne sormamı istemişti. Ben Peygamberimizden bu meseleyi sorduğumda Hz. Peygamber (a.s.): “Hem yürüsün, hem binsin” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3102

  • VASİYET El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    VASİYET

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir müslümanın bir şey vasiyet etmek istediği halde onu yazılı halde yanında bulundurmadan iki gece geçirmesi doğru değildir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3074

    Sa’d b. Ebu Vakkas şöyle anlatmaktadır:
    Veda haccında ölüm tehlikesi geçirdiğim hastalığımda Hz. Peygamber (a.s.) beni ziyaret etti. Ben: Ey Allah’ın Resulü! Hastalık ve ağrılarım bu dereceye varmıştır. Ben varlıklı bir insanım. Bir tek kızımdan başka varisim yoktur. Bu yüzden malımın üçte ikisini tasadduk edeyim mi? diye sordum. Hz. Peygamber: “Hayır,” cevabını verdi. Ben: Yarısını edeyim mi? dedim. Hz. Peygamber yine: “Hayır” dedi ve: “Üçte birini tasadduk et, üçte bir de çoktur. Ey Sa’d! Senin, varislerini zengin bırakman, onları muhtaç ve halka ellerini açar bir halde bırakmandan daha iyidir. Ey Sa’d! Allah rızası için yaptığın her harcamanın karşılığını mutlaka alacaksın. Hatta (yemek yerken) hanımının ağzına koyduğun bir lokmadan da ecir alacaksın” buyurdu. Ben devamla: Ey Allah’ın Resulü! (Siz Medine’ye döneceksiniz de) ben burada dostlarımdan geride mi kalacağım? diye sordum. Hz. Peygamber: “Hayır, sen geriye bırakılmayacaksın. (Eğer burada kalır da) iyi amel yaparsan elbette onunla merteben yükselir. Belki de burada uzun süre kalırsın da birtakım kimseler senden faydalanır; bazı kimseler de zarar görür. Rabbim! Ashabımın hicretini tamamla, onları gerisin geri çevirme. Ancak, çaresiz olan Sa’d b. Havle’dir,” buyurdu. Ravi: Sa’d b. Havle’nin Mekke’de ölmesinden dolayı Hz. Peygamber’in ona çok üzüldüğünü söylemiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3076

    İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
    İnsanlar vasiyetin miktarını üçte birden dörtte bire indirseler iyi olur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.): “Malınızın (sadece) üçte birini bağışlayın. Aslında üçte bir dahi çoktur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3080

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Ömer b. Hattab’ın payına Hayber’de bir arazi düşmüştü. O, bir gün bu arazi konusundaki görüşünü almak üzere Hz. Peygamber’e (a.s.) gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Hisseme Hayber’de bir arazi düştü ki daha önce ondan daha kıymetlisi elime geçmemiştir. Bu mal hususunda ne buyurursunuz?” diye sordu. Hz. Peygamber: “İstersen toprağı vakfederek gelirini tasadduk edersin” buyurdu. İbn Ömer dedi ki: Hz. Ömer bu araziyi alınıp satılmamak, miras olunmamak ve hibe edilmemek üzere tasadduk etti. Gelirinden de fakirlere, akrabalara mükatep (hürriyetini satın alma sözleşmesi yapmış olan) kölelerin hürriyete kavuşturulmasına, Allah yoluna, yolculara ve misafirlere tasadduk etti. Onun idaresini üzerine alan kimseye bunu servet aracı olarak kullanmamak şartıyla normal ölçüler içerisinde ondan yemesinde ve bir başkasına yemesi için vermesinde mahzur yoktu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3085

    Talha b. Musarrıf (r.a.) şöyle anlatır:
    Abdullah b. Ebu Evfa’ya (r.a.) Hz. Peygamber (a.s.) vasiyette bulunmuş muydu? diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa da: “Hayır,” dedi. Ben: Öyle ise müslümanlara vasiyet niçin gerekli görüldü, yahut niçin vasiyette bulunmak emredildi? dedim. O, “Yüce Allah’ın kitabına bağlanmayı vasiyet etti” şeklinde cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3086

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Hz. Peygamber (a.s.) geriye ne bir dinar, ne bir dirhem, ne bir koyun, ne bir deve bıraktı ve hiçbir şeyi de vasiyet etmedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3087

    Saîd b. Cübeyr (r.a.) İbn Abbas’ın şöyle söylediğini anlatır:
    İbn Abbas bir defasında: “O perşembe günü, o perşembe gündü ne acı gündü!” demiş ve gözyaşları kumları ıslatacak şekilde ağlamıştı. Bunun üzerine ben: Ey Abbas oğlu! Perşembe günü ne oldu ki? diye sordum. O şöyle dedi: Hz. Peygamber’in (son hastalığındaki) ağrısı arttı da: “Bana yazacak bir şey getirin. Size bir şey yazdırayım da benden sonra yolunuzu kaybetmeyesiniz” buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın yazılmasın diye) aralarında anlaşamayarak münakaşa ettiler. Hz. Peygamber de: “Bir peygamberin huzurunda münakaşa etmek yakışmaz” buyurdu. Oradaki sahabeler: “Hz. Peygamber’in neyi var, hastalıktan dolayı sayıklıyor mu? Kendisine bir sorun” dediler. Hz. Peygamber: “Beni (kendi hâlime) bırakın! Böylesi daha iyi. Sizlere üç şey vasiyet ediyorum: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarınız. Yabancı heyetlere benim ikram ettiğim gibi siz de saygı gösterip ikram ediniz” buyurmuştur. İbn Cureyc: “İbn Abbas burada üçüncüyü söylemedi, yahut söyledi de ben unuttum” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3089

  • HİBE VE DİĞER BAĞIŞLAR El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    HİBE VE DİĞER BAĞIŞLAR

    Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
    Allah yolunda cihat için iyi cins bir atımı bir kimseye bağışlamıştım. Bu kişi ata iyi bakamadı ve onun kıymetini bilemedi. Daha sonra bu kişinin atı ucuz fiyata satacağını anladım ve Allah Resulü’ne bu atı satın alma konusunu sordum? Hz. Peygamber (a.s.): “O atı satın alma ve bağışladığın şeyi geriye alma. Çünkü bağışladığı şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen köpek gibidir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3044

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Ömer b. Hattab bir kişiye Allah yolunda bir at bağışlamıştı. Daha sonra o atı satılırken gördü ve onu satın almak istedi. Bu konuyu Hz. Peygamber’e sorduğunda Hz. Peygamber (a.s.): “Onu satın alma! Sadaka yaptığın şeyi geriye alma!” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3046

    İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sadakasından geri dönen kişi, kusan sonra da bu kustuğunu yiyen gibidir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3048

    İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Hibe ettiği şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen gibidir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3050

    Beşir oğlu Numan’ın (r.a.) naklettiğine göre:
    Numanı Babası Beşir, Hz. Peygamber’e getirip: “Ben şu oğluma bir köle bağışladım,” dedi. Hz. Peygamber (a.s.): “Her çocuğuna bunun gibi bir hibe yaptın mı?” diye sordu. Babam: “Hayır” deyince; Hz. Peygamber: “Öyle ise bu oğluna verdiğini geri al” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3052

    Cabir b. Abdullah’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kimseye umra suretiyle bir mal hibe edilirse o mal (cahiliye dönemindekinin aksine bağışlayanın değil) artık hibe edilen kimsenin ve onun çocuklarının malı olur. Çünkü o, hibe edilen kimsenin mülkiyetine girer ve onu bağışlayan kimseye dönmez. Zira yapılan bu bağışa mirasçıların hakkı taalluk etmiştir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3062

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) “Umra suretiyle bağış yapmak caizdir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3073

  • FERAİZ (MİRAS ÜZERİNDEKİ BELİRLİ PAYLAR) El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    FERAİZ (MİRAS ÜZERİNDEKİ BELİRLİ PAYLAR)

    Usame b. Zeyd’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Müslüman, kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3027

    İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Miras paylarını, Kur’an’da bildirilen sahiblerine veriniz. Bu paylardan geriye bir şey kaldığında o, baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3028

    Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
    Hasta olmuştum ve Hz. Peygamber ile Ebu Bekr bana hasta ziyaretine geldiler. Ben bayıldım. Hz. Peygamber abdest aldı ve abdest suyundan benim üzerime döktü. Bunun üzerine ayıldım. Kendisine: Ey Allah’ın Resulü! Ben, malım hususunda nasıl davranayım? diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.) bana Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor…şeklindeki miras ayeti indirilene kadar bir cevap vermedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3031

    Berâe b. Azib (r.a.);
    Kur’an’da en son inzal edilen ayet: Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan) hakkında şöyle fetva veriyor…ayetidir demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3036

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Allah Resulü borçlu iken ölen kimselerin cenazesine geldiğinde, bu kişinin borcunu kapatacak bir mal bırakıp bırakmadığını sorar, eğer o kişinin borcunu ödeyecek bir şey bıraktığı söylenirse cenaze namazını kılardı. Aksi takdirde: “Arkadaşınızın namazını kılınız” buyururdu. Sonraları Allah kendisine birçok fetih ve zafer nasip edince: “Ben bütün müminlere kendi canlarından daha yakınımdır. Bu yüzden artık borcu varken ölen kimsenin, o borcunu ödemek bana aittir. Bir kişinin geriye bıraktığı tereke ise mirasçılarına aittir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3040

  • ALIM-SATIM El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    ALIM-SATIM

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.), (Cahiliye döneminde yapılan ve tarafların karşılıklı rızasına dayanmayan) mülamese (dokunma) ve münabeze (atışma) alım satımını yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2780

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
    Hz. Peygamber bize iki türlü satış ve giyinişi yasakladı. Bize mulamese ve munabeze satışlarını yasakladı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2782

    Abdullah b. Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) bir hayvanın karnındaki yavrunun satışını yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2784

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) “Müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2788

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) alış-verişte araya sahte müşteri sokarak fiyat yükseltip gerçek müşteriyi yanıltmayı yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2792

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) pazara satışa getirilen ticaret malının pazara ulaşmadan önce karşılanıp satın alınmasını yasaklamıştır. Bu ifadeyi, ravilerden İbn Numeyr nakletmiştir. Hadisin diğer ikinci yoldan gelen şekli ise şöyledir: Hz. Peygamber (a.s.) ticaret mallarını pazara gelmeden satın almayı yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2793

    Abdullah b. Mesûd’un (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) pazara satışa getirilen malların yolda karşılanıp satın alınmasını yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2794

    İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) pazara mal getirenlerin karşılanmasını ve şehirlinin komisyoncu olarak köylünün malını satmasını yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2798

    Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
    “Şehirlinin, köylü kardeşi yahut babası bile olsa onun adına malını satması yasaklanmıştır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2800

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse (çok süt veriyor zannedilsin diye) sütü memesinde biriktirilmiş olan bir koyun satın alırsa onu götürsün ve denemek için bir süre sütünü sağsın. Eğer verdiği sütü beğenirse o koyunu alsın. Koyun beklediğinden az süt veriyorsa bir ölçek hurma ile beraber koyunu geriye versin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2802

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir gıda maddesi satın alan kimse, o malı tamamıyle teslim almadıkça başkasına satmasın” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2807

    İbn Ömer’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Muhayyerlik şartı saklı tutulan alım-satım akitleri hariç satıcı ve alıcıdan herbiri, birbirlerinden ayrılmadıkça tek taraflı iradesiyle akdi bozabilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2821

    Hakim b. Hizam’ın (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Satıcı ve alıcı birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerlik hakkına sahiptir. Eğer doğru sözlü iseler alış-verişleri bereketli olur. Ancak yalan söylerler ise bu alış-verişin bereketi giderilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2825

    Abdullah b. Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Bir kimse Allah Resulü’ne alış-verişlerde daima aldatıldığını söyledi. Hz. Peygamber (a.s.) buna cevaben: “Sen de kendisinden bir şey satın almak istediğin kimseye aldatmaca yok! de” buyurdu. Artık o kişi alış-veriş edeceği zaman, “aldatmaca yok” derdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2826

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Allah Resulü, ağaç üzerinde olgunlaşmaya başlamamış meyvelerin satışını yasaklamış, satıcı ve alıcıyı bundan menetmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2827

    Cabir’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.), iyice olgunlaşıncaya kadar ağaç üstündeki meyvenin satışını yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2831

    İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor:
    Hz. Peygamber (a.s.), “hurmanın satımını, yenilmeye elverişli oluncaya ve tartıya gelinceye kadar yasakladı” dedi. Bunun üzerine ben (ravi Ebu Bahteri): “Tartıya gelinceye kadar ne demek?” dedim. İbn Abbas’ın yanında bulunan bir kimse: “Tahmin ve takdir edinceye kadar” diye cevap verdi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2833

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Olgunlaştığı görülünceye kadar ağaç üzerindeki meyveleri satın almayınız” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2834

    Zeyd b. Sabit’in rivayet ettiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.) ariyye sahibine, ariyye olarak ayırdığı ağaç üzerindeki yaş hurmayı, kuruduğunda ne kadar geleceği tahmin edilerek hazır kuru hurma karşılığında satmasına ruhsat vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2838

    Sehl b. Ebu Hasme’nin (r.a.) de içinde olduğu bir grubun rivayet ettiğine göre:
    Allah Resulü ağaç üzerindeki yaş hurmanın kuru hurma mukabilinde satılmasını yasakladı ve şöyle buyurdu: “Bu ilki faiz, ikincisi ise müzabenedir.” Ancak Hz. Peygamber, ariyye satışına izin vermiştir. Ariyye, satışı bir ev halkının yaş olarak yiyecekleri (hurma ihtiyacını karşılamak için) bir ya da iki ağaç yaş hurma meyvesini, kuruduğunda geleceği miktar tahmin edilerek kuru hurma ile değiştirmeleridir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2842

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Allah Resulü, göz kararı tahminle beş vesk ya da daha az gelen ariyyelerin satışına izin vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2845

    İbn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber muzabeneyi yasaklamıştır. Muzabene, ağaçtaki yaş hurmanın kaç ölçek geleceği tahmin edilerek kuru hurma karşılığında; asmasındaki yaş üzümün de yine tahmin edilerek kuru üzüm karşılığında satılmasıdır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2846

    İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim aşılanmış bir hurma ağacı satarsa, meyveleri satıcıya aittir. Ancak müşteri ağacı bu meyvelerle beraber satın almayı şart koşmuşsa meyveler müşteriye aittir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2851

    Cabir b. Abdullah’ın (r.a.) anlatığına göre:
    Resulüllah (a.s.) araziyi kiraya vermeyi yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2861

    İbn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    “Önceleri biz arazinin kiraya verilmesinde bir mahzur görmezdik. Ancak geçen sene Rafi’, Allah Resulü’nün bunu yasakladığını haber verdi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2879

    İbn Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin arazisini bir kardeşine karşılıksız vermesi, karşılığında belirli bir bedel almasından daha iyidir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2892

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) Hayber halkıyla, Hayber topraklarını işleyip elde edecekleri her türlü meyva ve toprak ürünlerinin yarısını almaları koşuluyla anlaşma yaptı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2896

    Enes b. Malik’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir müslüman bir ağaç diker veya tarım yapar da, bu ağaçtan yahut tarım mahsulünden kuş, insan veya herhangi bir hayvan yerse, bu o kişi için bir sadakadır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2904

    Enes b. Malik’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) hurmanın rengi ortaya çıkmadan önce satışını yasaklamıştır. (Ravi der ki:) Biz Enes’e: Rengin ortaya çıkması nedir? dedik. Enes “Kızarması ve sonra da sararmasıdır. Haydi söyleyin bakalım, Allah meyvenin yetişmesine mani olursa, kardeşinin parasını ne ile helal sayacaksın?” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2906

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
    Bir defasında Hz. Peygamber (a.s.) kapı önünde yüksek sesle münakaşa eden iki kişinin seslerini duydu. Bu olaya baktığında münakaşa edenlerden biri diğerinden borcunun bir miktarını bağışlamasını ve ona biraz müsamaha göstermesini istiyordu. Alacaklı ise: “Vallahi bağışlamam!” diye yemin edip duruyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) bunların yanına giderek “İyilik işlememek üzere Allah’a yemin eden kimdir?” diye sordu. Alacaklı: “Benim ey Allah’ın Resulü, borçlu nasıl arzu ederse öyle olsun” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2911

    Kaab b. Malik’in anlattığına göre:
    Kendisi, Hz. Peygamber’in zamanında bir gün Mescitte İbn Ebu Hadred’te olan alacağını istemiş ve bu münasebetle aralarında yüksek sesle bir münakaşa başlamıştır. Allah Resulü de evine kadar giren bu sesleri duymuş ve onlara bakmak için gelerek odasının kapı perdesini açarak Kaab b. Malik’e “Ey Kaab!” diye seslenmiştir. Kaab da “Buyur ey Allah’ın Resulü” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) ona eliyle alacağının yarısından vazgeçmesi için işaret etmiştir. Kaab ise hemen “Vazgeçtim ey Allah’ın Resulü” cevabını vermiştir. Hz. Peygamber (a.s.) bu defa İbn Ebu Hadred’e “kalk borcunu öde” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2912

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    O Resulüllah’ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir: “Her kim vaadeli satmış olduğu malını, iflas etmiş olan kimsenin elinde bulursa, o kimse o mala sahip olma konusunda başkalarından daha çok hak sahibidir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2913

    Huzeyfe’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: Sizden önceki ümmetlerden bir kişinin ruhunu melekler karşılayarak “Dünyada bir iyilik yaptın mı?” diye sordular. O kimse: “Hayır” dedi. Melekler: “Hatırlamağa çalış” dediler. O kimse: “Ben insanlara borç verirdim, sonra bunları toplayan adamlarıma; malı olmayan borçluya mühlet veriniz, malı olana da musamaha ediniz şeklinde emrederdim” diye cevap verdi. Allah Resulü devamla şöyle dedi: Yüce Allah da: “Siz de bu kuluma müsamaha ediniz” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2917

    Ebu Mesûd’un (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur. “Sizden önceki ümmetlerden bir kimse hesaba çekildi de hiçbir iyiliği bulunamadı. Ancak o kimse zengindi ve insanlarla ticari muameleleri olurdu. Borçlularından para toplayan adamlarına da: “Malı olmayan borçluları bırakın” diye emrederdi. Hz. Peygamber (a.s.) devamında dedi ki: “Yüce Allah, müsamaha bize daha çok yaraşır, bu kulu bırakınız” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2921

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir zamanlar halka ödünç veren bir kimse vardı. Bu kişi alacaklarını toplayan adamına: Malı olmayana geldiğinde müsamaha göster, umulur ki Allah da bizlere müsamaha edip günahlarımızı affeder derdi. Nihayet Allah’a kavuştu ve Allah da ona müsamaha gösterdi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2922

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Malı olan kişinin, borcunu ödemeyi geciktirmesi bir zulümdür. Sizin biriniz alacağı malı olan birine havale edildiğinde (havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2924

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:

    Hz. Peygamber (a.s.): “Su sahibi kendi ihtiyacını aşan (kuyu, kanal, vb. yerlerdeki) suyu başkalarının kullanmasını engellemesin. Zira bu hayvanların otlayacağı otların yetişmesini engellemektir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2927

    Ebu Mesûd Ensari’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) köpeğin satışından elde edilen bedeli, zinayla kazanılan para ve kâhinin bahşişi gibi kazançları yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2930

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) köpeklerin öldürülmelerini emretmiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2934

    İbn Ömer (r.a.)
    Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle dediğini nakletmiştir: “Her kim koyun köpeği yahut av köpeği haricinde bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği iyi işlerin sevabından iki kırat eksilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2940

    Ebu Hureyre,
    Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Her kim av köpeği, koyun köpeği veya bekçi köpeği haricinde bir köpek beslerse her gün onun sevabından iki kırat eksilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2947

    Sufyan b. Ebu Zuheyr
    Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Bir kimse ne ekin, ne de hayvan bekçiliğine yarayan bir köpek edinirse onun amellerinin sevabından her gün bir kırat eksilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2951

    Enes b. Malik’in anlattığına göre:
    Ona kan alan kişinin aldığı ücret hakkında soru sorulmuş ve bunun üzerine Enes şunu nakletmiştir: Resulüllah (a.s.) Ebu Taybe’ye kanını aldırmış ve bunun ücreti olarak ona iki ölçek gıda maddesi verilmesini istemişti. Ayrıca Ebu Taybe’nin aşiretiyle konuştu ve onlar Ebu Taybe’nin harac vergisinden bir kısmını indirdiler. Hz. Peygamber “tedavide kullandığınız en iyi şey, kan aldırmaktır. Yahut o, tedavi yollarının en iyilerindendir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2952

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
    Bakara suresinin son ayetleri indirildiğinde Hz. Peygamber (a.s.) Mescide çıktı ve bu ayetleri halka okuduktan sonra içkinin alınıp satılmasını yasakladı.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2958

    Cabir b. Abdullah (r.a.)
    fetih yılında Mekke’de iken Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle dediğini işitmiştir: “Allah ve onun Resulü şarabın, murdar hayvanın, domuzun ve putların alınıp satılmasını haram kıldı.” Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Murdar hayvanın iç yağı hakkında ne buyurursunuz? Onunla gemiler cilalanır, deriler yağlanır, ve aydınlatmada kullanılır” diye soruldu. Hz. Peygamber: “Hayır, murdar yağı alıp satmayın, bu haramdır” buyurdu. Sonra Resulüllah bunun ardından: “Allah Yahudileri yok etsin! Çünkü Yüce Allah, murdar hayvan yağlarını onlara haram kıldığında, kendileri bu yağları eriterek sattılar ve bedellerini yediler” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2960

    Ömer’in (r.a.) rivayetinde İbn Abbas’ın anlattığına göre:
    Hz. Ömer’e, Semure’nin şarap sattığına dair haber ulaştığında O: “Allah Semure’nin canını alsın!” O, Hz. Peygamber (a.s.)’ın; “Allah Yahudilere lânet etsin! Kendilerine bu murdar hayvan yağları haram kılındığında onları erittiler ve sattılar buyurduğunu bilmiyor mu? dedi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2961

    Ebu Hureyre (r.a.)
    Hz. Peygamber (a.s.)’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Allah Yahudileri öldürsün! Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağlarını haram etmesine rağmen onlar bunları sattılar ve bedelini yediler” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2962

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
    Resulüllah’ın (a.s.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır: “Altını altın karşılığında birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Gümüşü de gümüş karşılığında birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Ayrıca bunları kendi cinsleriyle değiştirirken bir bedeli peşin, diğerini vadeli yapmayın, ikisini de peşin değiştirin.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2964

    Ömer b. Hattab (r.a.)
    Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: ” (Para niteliğinde olan) gümüş ve altını akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın birbiriyle değiştirmek faizdir. Yine akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın buğdayı buğdayla değiştirmek de faizdir. Hurmayı hurma ile peşin teslim olmadan değiştirmek de böyledir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2968

    Berâe b. Azib (r.a.) Ebu Minhal’den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Ortağım bana, (ödenmesi) hac mevsimine yahut hacca kadar vadeli olarak bir gümüş satmıştı. Sonrasında bana gelip haber verdi. Ben: “Bu iyi bir iş değil” dedim. Kendisi de: “Ben onu bu şekilde çarşıda sattım ve hiç kimse bu işi yadırgamadı” dedi. Bunun üzerine ben, Berâe b. Azib’e bunu sordum. Berâe şöyle cevap verdi: Peygamber (a.s.) Medine’ye geldiğinde biz bu tür satışlar yapıyorduk. Hz. Peygamber: “Elden ele peşin teslimi yapılırsa bunda mahzur yoktur. Vadeli olanı ise, bu faizdir” buyurdu. (Berâe devamla şöyle dedi): “Sen bir de Zeyd b. Erkam’a git, çünkü O benden daha büyük ticaret sahibi idi” dedi. Bunun üzerine ben Zeyd’e geldim ve bunu ona da sordum. Zeyd de aynı şeyleri söyledi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2975

    Ebu Bekre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) gümüşle gümüşü ve altınla da altını (akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın) değişmeyi yasaklamıştır. Ayrıca gümüş karşılığında altın, altın karşılığında da gümüş satımının istenilen şekilde yapılabileceğini söylemiştir. Ravi der ki: Birisi Ebu Bekre: “Elden ele teslim şartı yok mu?” diye sormuş, O da: “Ben böyle işittim” diye cevap vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2977

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) Ensardan Adiy oğullarından bir kişiyi Hayber’e zekât toplama memuru olarak gönderdi. Sonra bu kişi Hayber’den dönüşünde yanında iyi cins hurma getirdi. Hz. Peygamber ona: “Hayber’in bütün hurmaları böyle midir?” diye sordu. O da: “Vallahi hepsi böyle değildir Ey Allah’ın Resulü! Biz bu iyi hurmanın bir ölçeğini, adi hurmadan iki ölçek vererek satın alırız” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Böyle yapmayın, birbirine eşit olarak değiştirin. Ya da adi hurmayı para karşılığında satın ve bunun bedeli ile bu iyi hurmadan satın alın. Tartılabilen faiz maddelerinin tümü için bu böyledir (fazlalık haramdır) ” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2983

    Ebu Saîd’in (r.a.) anlattığına göre:
    Bilâl en iyi cinsten hurma getirmiş ve Hz. Peygamber (a.s.) ona: “Bu hurma neredendir?” diye sormuştu. Bilâl “Bizde adi hurma vardı, Peygamber’in yemesi için işte bu adi hurmadan iki ölçeğini, bir ölçek iyi hurma ile değiştirdim” dedi. Bu sözlerin ardından Resulüllah heyecanla şöyle dedi: “Eyvah! Bu, faizin ta kendisidir. Sakın böyle yapma. İyi cins hurma almak istediğin zaman önce adi hurmayı para karşılığında sat, sonra onun parası ile iyi cins hurma satın al.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2985

    Ebu Nasra (r.a.) Ebu Said Hudri’nin şöyle söylediğini anlatır:
    Ben Ebu Nasra (r.a.) İbn Abbas’a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin hükmünü sordum. “Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?” dedi. “Evet” dedim. “Bunun mahzuru yok” dedi. Sonra bunu Ebu Saîd’e anlattım ve İbn Abbas’a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin hükmünü sordum, bana “Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?” diye sordu. Ben “evet” deyince, “bunun mahzuru yoktur” cevabını verdi dedim. Ebu Said bana “İbn Abbas böyle mi söyledi?” Biz ona sizlere böyle fetva vermemesi için yazacağız deyip şunu ilave etti: “Vallahi Resulüllah’ın (a.s.) gençlerinden biri kendisine bir tür hurma getirmişti de bunu reddetmiş ve: Galiba bu bizim arazilerimizin yetiştirdiği hurmalardan değildir” buyurmuştu. O getiren zat bu sene bizim arazilerin yetiştirdiği hurmalar yada bizim hurmalar tam iyi değildi. İşte bundan dolayı ben de bizim hurmalardan biraz fazla vererek bu iyi hurmayı aldım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “katladın riba yaptın, sakın bir daha böyle yapma, kendi hurmanı beğenmiyorsan onu sat sonra da istediğin hurmayı satın al” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2988

    Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    “Altın, altın ile, gümüş gümüş ile misli misline değiştirilebilir. Kim fazla verir ya da fazla isterse muhakkak faiz yapmış olur” diyordu. Ben de kendisine: “İbn Abbas böyle demiyor dedim.” Bunun üzerine Ebu Saîd İbn Abbas’a gidip ona: “Bana haber ver, bu söyleyip durduğun faiz vadeyle ilgili olup fazlalıkla alâkalı olmadığı fikri Hz. Peygamber’den işittiğin bir şey mi, yoksa Yüce Allah’ın Kitabında böyle bir hüküm mü buldun? dedim.” İbn Abbas da: “Ben bunu ne Hz. Peygamber’den işittim ne de Allah’ın Kitabında buldum. Fakat Usame b. Zeyd bana Hz. Peygamber’in (a.s.): “Faiz (bedeller arasındaki fazlalıkta değil) sadece vadededir” buyurduğunu nakletti.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2990

    Usame b. Zeyd’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Faiz ancak vadeli işlemlerde söz konusudur” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2991

    Numan b. Beşir’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
    Parmaklarını kulakları üzerine koyan Numan Resulüllah’ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir: “Muhakkak helal belli, haram da bellidir. İkisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, çok kimse bunları bilemez. Şüpheli şeylerden sakınan, dinini ve namusunu korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan kişi ise, harama düşer. Nitekim (içine girmek yasak olan) koru etrafında (davarlarını) otlatan çobanın hayvanları da her an bu yasak sahaya girebilir. Haberiniz olsun, her hükümdarın (kendisine mahsus) bir korusu olur. Dikkat edin, Allah’ın korusu da haram kıldığı şeylerdir. Uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et vardır ki, o iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa da bütün vücut bozulur. Dikkat edin! İşte o kalptir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2996

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Bir kimsenin Hz. Peygamber’den (a.s.) alacağı vardı. O kimse gelip kaba bir üslupla bunu Hz. Peygamber’den istedi. Ashap bu bedeviye haddini bildirmek istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Hak sahibinin söz hakkı vardır” buyurdu ve onlara: “Bir deve satın alın da bu adama verin” diye emretti. Sahabeler: “Biz onun devesi gibi bir deve bulamıyoruz. Bulduklarımız onunkinden daha değerli” dediler. Peygamber: “O halde o daha iyi olanı satın alın da onu kendisine verin. Çünkü sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde geriye vereninizdir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3003

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) bir Yahudiden veresiye bir yiyecek maddesi satın almış ve ona zırhını rehin olarak vermiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3007

    İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Medine’ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir ve iki senelik vadelerle selem suretiyle alış-veriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Her kim hurmada selem yoluyle satış yaparsa, bunu ölçüsü ve tartısı ve vadesi belirli bir şekilde yapsın” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3010

    Ebu Hureyre (r.a.)
    Hz. Peygamber’den (a.s.) şöyle işittiğini nakletmiştir: “Yemin, malın revac bulması için bir vesile zannedilir. Oysa o malın ve kazancının mahvolmasına sebep olur.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3014

    Cabir’in (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir gayri menkulde veya hurmalıkta ortağı olan kimsenin, ortağına haber vermeden o malı başkasına satma hakkı yoktur.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3016

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi biriniz, komşusunun yapacağı yapının kiriş uçlarını kendi duvarına dayandırmasına engel olmasın.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3019

    Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl’in (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir arazinin bir karışını zulmederek ele geçirirse, Allah Kıyamet gününde yedi kat yerden itibaren o arazi parçasını bu zalim kişinin boynuna (halka yapıp) geçirir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3020

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim, (başkasına ait) bir araziden bir karış yeri zulümle ele geçirirse, yedi kat yerin dibinden itibaren (bu toprak) bu kişinin boynuna halka hâlinde geçirilir” buyurdu demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3025

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.): “Bir yolun genişliği anlaşmazlık konusu olursa bu yol yedi zira kabul edilir” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3026

  • KÖLE AZAT ETME El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    KÖLE AZAT ETME

    İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre
    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir köle üzerindeki hissesini bağışlar ve bu kişinin kölenin kıymetinden kalan kısmına yetecek kadar parası da bulunursa, kölenin bedeli âdil bir şekilde takdir edilir. Sonra da köle üzerindeki payını bağışlayan bu kişi, diğer pay sahiplerine hisselerini verir ve köle bu kişi tarafından bütünüyle azat edilmiş olur. Fakat payını bağışlayan bu kişinin, diğer pay sahiplerinin hisselerini ödeyecek malı yok ise, bu takdirde kölenin ancak bağışlanan hissesi azat edilmiş olur.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2758

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.), ortaklaşa bir köleye sahip olan iki kişiden birinin köle üzerindeki hissesini azat etmesiyle ilgili olarak: “Bu köle, diğer ortağın üzerindeki hissesini garanti eder” buyurmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2759

    Hz. Aişe’nin (r.ah.) rivayetinde İbn Ömer şöyle anlatır:
    Aişe bir köle kızı satın alıp onu hürriyete kavuşturmak istedi. O köle kızın sahipleri: “Biz bu kızı, onun velilik hakkı bize ait olma şartıyla sana satarız” dediler. Hz. Aişe bu durumu Allah Resulü’ne haber verdiğinde O: “Onların ileri sürdükleri bu şart, senin velilik hakkını elinden almaz. Çünkü velilik hakkı, sadece hürriyete kavuşturan kimseye aittir” buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2761

    İbn Ömer’in (r.a.) nakletiğine göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) velilik hakkının alınıp satılmasını ve hibe edilmesini yasaklamıştır.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2770

    Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim imanlı bir kişiyi hürriyetine kavuşturursa, Allah da onun her bir organına karşılık, hürriyete kavuşturanın bir organını ateşten kurtarır.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2775

  • BOŞANMA El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

    BOŞANMA

    İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
    Kendisi Resulüllah (a.s.) zamanında karısını hayız halinde iken boşamış, Ömer b. Hattab (r.a.) ise, bu durumu Hz. Peygamber’den sormuştur. Resulüllah cevaben şöyle buyurmuştur: “Abdullah’a söyle karısını geri alsın. Sonra kadın temizlenip tekrar hayız görüp de tekrar temizleninceye kadar ona yaklaşmasın. Bundan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse tekrar biraraya gelmeden önce onu boşar. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi müddeti, erkeklerin kadınları boşamaları için Yüce Allah’ın emrettiği iddet müddetidir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2675

    İbn Abbas (r.a.)
    “Kişinin karısını kendine haram kılması kefaret vermeyi gerektirir” demiştir. Yine İbn Abbas Şüphesiz ki, Allah Resulü sizin için pek güzel bir örnektirdemiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2692

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) Zeynep bt. Cahş’ın (r.ah.) yanında eğlenip bal şerbeti içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa, kendi aramızda anlaşarak; Peygamber (a.s.) hangimizin yanına gelirse, o: “Sende megafir kokusu hissediyorum; megafir mi yedin?” diyecekti. Nihayet Peygamber bu iki kadından birisinin yanına girince kadın bu sözü ona söylemişti. Hz. Peygamber de: “Hayır! Zeynep bt. Cahş’ın yanında bal şerbeti içmiştim, bir daha onu içmem” buyurdu. Bunun üzerine: Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun?…ile başlayıp Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.sona eren ayetler nazil olmuştur.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2694

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
    Resulüllah (a.s.) hanımlarını muhayyer kılmakla emrolunduğu zaman bu işe benden başladı ve bana: “Sana bir şey söyleyeceğim; ancak ebeveynine danışmadan cevap vermekte acele etme” buyurdu. Aişe sözlerine devam ederek: Hz. Peygamber (a.s.) annemle babamın ondan ayrılmamı istemeyeceklerini kesinlikle biliyordu. Sonra bana şu ayeti okudu: Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer Dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer, Allah’ı, Peygamber’ini ve Ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.Ben hemen: “Bunun nesi için ebeveynime danışacakmışım! Elbette Allah ve Resulü ile Ahiret yurdunu isterim” dedim. Daha sonra, Peygamber’in diğer eşleride benim yaptığımın aynısını yaptılar.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2696

    Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğinide yanına alırsın”.ayeti nazil olduktan sonra Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan birinin nöbet günü geldiğinde her defasında bizden izin isterdi. (Hadisi Aişe’den rivayet eden) Muaze, Aişe’ye: “Hz. Peygamber (a.s.) senden izin istediği zaman, ne derdin?” diye sordu. Aişe (r.ah.): “Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem cevabını verirdim,” dedi.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2697

    Hz. Aişe (r.ah.)
    “Resulüllah (a.s.) bizi muhayyer bıraktı. Ancak, biz bunu talâk saymadık” demiştir.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2698

    Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Hz. Peygamber (a.s.) kadınlarından uzaklaştığı vakit Mescide girdim. Bir de ne göreyim insanlar üzüntülerinden çakıl taşları ile yeri eşeliyor ve: Resulüllah hanımlarını boşamış diyorlardı. Bu hadise örtünme emri gelmeden önce idi. Ömer “Bu işi bugün mutlaka öğrenirim” dedim. Aişe’nin yanına vararak: “Ey Ebu Bekr’in kızı! İşi Resulüllah’a eziyet verecek dereceye vardırdın öyle mi?” dedim. Hz. Aişe: “Benden sana ne, ey Hattab oğlu? sen kendi kusuruna bak!” dedi. Bunun üzerine Hafsa’nın yanına vardım ve ona: “Ey Hafsa! Senin şerefin Resulüllah’a eziyet verecek dereceye vardı mı? Yemin olsun, senin de çok iyi bildiğin gibi, Resulüllah seni sevmiyor. Ben olmasaydım, seni mutlaka boşardı” dedim. Bundan dolayı Hafsa çok ağladı. Ben ona: “Resulüllah nerededir?” diye sordum. Hafsa: “O yatak odasındaki kilerindedir” cevabını verdi. Hemen oraya vardım. Birde baktım, karşıma Resulüllah’ın Rabah adındaki hizmetçisi çıktı. Kilerin alt eşiğine oturmuş, ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmıştı. Bu üzerine oturulan şey, Resulüllah’ın inip çıkarken merdiven olarak kullandığı bir hurma kütüğü idi. Ben: “Ey Rabah! Resulüllah’ın huzuruna girmek istiyorum bana izin iste!” diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben tekrar: “Ey Rabah, benim için Resulüllah’tan izin iste!” dedim. Rabah yine odaya baktıktan sonra, bana hiçbir şey söylemedi. İki defada bana izin verilmeyince, sonra sesimi yükselterek: “Ey Rabah! Peygamber’in huzuruna girmek istiyorum; benim için izin iste! Zannediyorum ki, Resulüllah, benim Hafsa için geldiğimi düşünüyor. Yemin olsun, Allah Resulü bana emrederse, Hafsa’nın boynunu vurmaya hazırım” dedim. Bu arada sesimi biraz yükseltmiştim. Bunun üzerine Rabah bana; yukarı çıkmamı işaret etti. Hemen Resulüllah’ın huzuruna girdim. O, bir hasır üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü üzerine çekti. Üstünde bundan başka bir şey yoktu. Hasır yan tarafına iz bırakmıştı. Resulüllah’ın odasına şöyle bir göz gezdirip baktım, Sa’ miktarı bir avuç arpa, odanın bir köşesinde o miktarda karaz yaprağı, baş ucunda bir de asılı deri. Bu manzara karşısında göz yaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım. Hz. Peygamber: “Niçin ağlıyorsun ey Hattab oğlu?” buyurdu. Ben de: “Ey Allah’ın Peygamber’i! Niçin ağlamayayım ki, işte hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte odan ve içindekiler. Diğer tarafta Kayser ile Kisra meyveler ve nimetler içinde yüzmektedirler. Sen ise Allah Resulü ve en seçkin kulu olduğun halde işte şu küçücük hüzün yeri olan odacığın!” dedim. Resulüllah (a.s.): “Ey Ömer! Dünya nimeti onların, Ahiret saadeti de bizim olmasına razı değil misin?” buyurdu. Ben de: “Evet! Elbette razıyım.” dedim. Yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: “Ey Allah’ın Resulü! Hanımlarının hâlinden gücüne giden şey nedir? Onları boşadı isen şüphesiz, Allah seninle beraberdir. Melekler de, Cebrail ve Mikâil, ben, Ebu Bekr ve bütün müminler de seninle beraberiz.” dedim. Ve Allah’a hamd ederek söylüyorum ki, söylediğim sözü Allah’ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. İşte bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil olmuştur: Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah’a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa) Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.Ebu Bekr’in kızı Aişe ile Hafsa, Peygamber’in diğer hanımlarına karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Sen onları boşadın mı?” diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.): “Hayır” cevabını verdi. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Mescide girdiğimde, müslümanlar çakıl taşları ile yerleri eşeleyip: Resulüllah kadınlarını boşamış diyorlardı. Aşağıya inipte sizin hanımlarınızı boşamadığınızı onlara haber vereyim mi?” dedim. Hz. Peygamber: “Evet, istersen haber verebilirsin” buyurdu. Yüzündeki öfke alâmetleri ortadan kalkıncaya kadar onunla konuşmaya devam ettim. Nihayet dişleri görülünceye kadar tebessüm etti. O insanlardan dişleri en güzel olanı idi. Sonra Hz. Peygamber (a.s.) bulunduğu yerden aşağı indi. Ben de onunla indim. Ancak, ben basamaklı kütüğe tutunarak iniyordum. Resulüllah ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! Odada yirmi dokuz gün kaldın.” dedim. Peygamber (a.s.): “Ay, yirmi dokuz gece olur.” buyurdu. Bunun üzerine ben Mescidin kapısında durarak olanca sesimle: “Resulüllah, hanımlarını boşamamıştır!” diye bağırdım. Bu arada şu ayet nazil oldu: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Peygamber’e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.Bu işi ben anlayıp ortaya çıkarmıştım. Yüce Allah da tahyir ayetini inzal buyurdu.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2704

    Sübeya (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
    Ömer b. Abdullah, Abdullah b. Utbe’ye mektup yazarak, Sübeya’nın yanına varıp, ona kendi hadisini ve Hz. Peygamber’e fetva sorduğunda kendisine ne cevap verdiğini sormasını emretmiş. Ömer b. Abdullah da, Abdullah b. Utbe’ye cevabi mektubunda Sübeya’nın kendisine şunları haber verdiğini bildirmiştir: Sübeya, Benu Âmir b. Lüey soyundan, Bedir gazvesine katılmış olan Sa’d b. Havle ile evliymiş. Daha sonra, bu zat hanımı hamile iken Veda haccında vefat etmiştir. Kocasının vefatından çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasından temizlendikten sonra kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Bu sırada Abdüddar oğullarından Ebu Senabil b. Bakek onun yanına gelip: “Seni giyinip kuşanmış ve süslenmiş olarak görüyorum. Anlaşılan evlenmek istiyorsun. Yemin olsun dört ay on gün geçmedikçe kesinlikle evlenemezsin!” demiş. Sübeya “O zat bana bunu söyleyince geceleyin üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Sonra Resulüllah’a giderek bu meseleyi ona sordum. Bana doğumumu yaptığım andan itibaren evlenmenin benim için helal olduğunu, istersem evlenebileceğimi, söyledi.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2728

    Ebu Seleme’nin (r.a.) Ümmü Seleme’den naklettiğine göre, Ümmü Seleme şöyle anlatır:
    “Sübeya Eslemiye, kocasının vefatından birkaç gece sonra çocuğunu doğurdu. Kendisi, bunu Resulüllah’a zikredip, durumunu sordu. Resulüllah evlenmesini emir buyurdu.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2729

    Ümmü Habibe’nin şöyle söylediğini
    Zeynep bt. Ebu Seleme anlatıyor: Ben, babası Ebu Süfyan vefat ettiği zaman Peygamberin (a.s.) hanımı Ümmü Habibe’nin yanına vardım. Ümmü Habibe, içinde sarı renk bulunan bir koku, “haluk” yahut başka bir şey istedi. Bundan, önce bir cariyeye sürdü. Sonra da bu boyadan kendi iki yanağına sürdü ve şöyle dedi: Yemin olsun, benim böyle koku ve boya ile süslenmeğe ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah’ın minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helal değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2730

    Zeynep bt. Cahş’ın (r.ah.) rivayetinde
    Zeynep bt. Ebu Seleme şöyle anlatıyor: “Bir defasında erkek kardeşi vefat ettiği zaman Zeynep bt. Cahş’ın yanına girmiştim. O da bir koku isteyip, bundan süründü. Sonra şöyle dedi: “Yemin olsun benim hiçbir kokuya ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah’ı (a.s.) minber üzerinde: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden bir kadının, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla yas tutup zinet ve süsünü terk etmesi helal olmaz. Ancak, kadının kocasının ölümünden dolayı dört ay on gün yas tutup zinet ve süsü terk etmesi bundan müstesnadır” buyurduğunu işittim.
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2731

    Ümmü Seleme (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
    Bir kadın Resulüllah’a (a.s.) gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Kızımın kocası vefat etti. Gözlerinden rahatsızdır. Ona sürme çekebilir miyim?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) iki veya üç defa hep hayır cevabını verdi ve sonra da şöyle buyurdu: “Bu iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden birisi cahiliye döneminde bir sene bekledikten sonra bir deve tezeği atar böylece yastan çıkmış olurdu.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2732

    Ümmü Atiye’den (r.ah.) rivayet edildiğine göre:
    Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kadın, kocası hariç herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutamaz. Kocasının ölümü üzerine dört ay on gün yas tutar. Bu süre içinde Yemen kumaşı hariç boyanmış kumaş giyemez, sürme çekemez, koku da sürünemez. Yalnız hayızdan temizlendiği zamanlarda bir parçacık “kust” veya “ezfar” sürünebilir.”
    Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2739