Yıl: 2012

  • Fetva Hattının Numarası Değişti

     

    Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan verilen bilgiye göre, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini soruları cevaplandırmak üzere kurduğu 444 1 789 numaralı fetva hattında değişikliğe gidildi. Bu bağlamda, vatandaşlardan gelen yoğun talebe daha hızlı cevap verebilmek amacıyla ‘Dini Danışma Hattı’nı yenilendi. Yurt içi ve yurt dışından ücretsiz olarak daha geniş toplum kesimlerine ulaşabilmek amacıyla oluşturulan Dini Danışma Hattı’nın yeni numarası ‘190’ olarak belirlendi. Sabit ve cep telefonlarından 190 numarasını çevirerek, bulundukları şehrin il müftülüğüne bağlanacak vatandaşlar, müftülüklerde bulunan ‘Dini Soruları Cevaplandırma Komisyonu’ üyelerine sorularını yöneltebilecek.

  • Kutahyaya İlahiyat İçin Son Aşamaya Gelindi

    AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) bünyesinde İlahiyat Fakültesi kurulmasına ilişkin DPÜ Senatosu teklifinin, Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) onaylandığını bildirdi.

    Bal, yaptığı yazılı açıklamada, bir süredir yürüttükleri İlahiyat Fakültesi açılması girişimleri kapsamında DPÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Karaaslan ve Kütahya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (KİHMED) Başkanı Mustafa Önsay ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı ziyaret ettiklerini belirtti.

    Görüşmelerin olumlu geçtiğini duyuran Bal, şunları kaydetti:

    “Yapılan çalışmalar sonucu Kütahya’ya İlahiyat Fakültesi açılması konusunda YÖK Genel Kurulunda karar çıktı. Bundan sonraki aşamada, Bakanlar Kurulunda görüşülecek olan İlahiyat Fakültesine onay çıkması durumunda Kütahya’mız da İlahiyat Fakültesine kavuşmuş olacak. Yakın zamanda konunun Bakanlar Kurulunda görüşülmesi ve onaylanmasını temenni ederim. Bundan sonraki süreçte de konunun takipçisi olacağız.”

  • Diyanetten Helal Ürün Sertifikası İstiyorlar

    Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticiler Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük, İslam ülkelerinin çoğunun Türkiye’den ihraç edilen gıda ürünlerini kabul etmeyip sertifikanın Diyanet tarafından onaylanmasını talep ettiğini belirterek, “TSE’nin bir an önce helal sertifika konusunda akreditasyon sağlaması gerekiyor” dedi.

    Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticiler Birliği (SETBİR) tarafından Bursa Hilton Otel’de düzenlenen “sektör buluşması”; Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın da katılımıyla gerçekleşti.

    Burada bir konuşma yapan SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yörük, Bakan Zafer Çağlayan’ın söylediği “bölgesel ve sektörel bazda teşvik paketi”ni büyük bir heyecanla beklediklerini belirtti. Bakan Çağlayan’ın, “Sanayinin içinden gelen biri olarak, bu teşvik paketi benim hayalimdir” dediğini hatırlatan Yörük, “Bizim de bir hayalimiz var. Biz niye ihracatta körfez ülkelerinin, Orta Doğu’nun, Türki cumhuriyetlerin baş tedarikçisi olmayalım? Bunun için ilk adımı attık. Bilim kurulumuz ve Türki cumhuriyetler

    ve komşu ülkelerdeki birliklerin bilim kurullarının iş birliği yapması için ciddi çalışmalar yürütüyoruz. İlgili ülkelerin büyükelçileri, icra ataşeleri ve ekonomi bakanlığımız yetkilileri ile yaptığımız görüşmeler meyvelerini vermeye başladı. Yakın zamanda İran, Azerbaycan, Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kırgızistan’dan özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile Ankara’da bir araya geleceğiz. Karşılıklı ticaret ve yatırım imkanlarını geliştiren bir yapıya çatı kuruluş olarak önderlik etmek

    amacıyla toplanıyoruz” diye konuştu.

    “HELAL ÜRÜN SERTİFİKASINI DİYANET ONAYLASIN”

    Ülkemizde verilen helal ürün sertifikasının uluslararası geçerliliğinde sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden Yörük, “İslam ülkelerinin çoğu Türkiye’den ihraç edilen malı kabul etmiyor ve gümrükten sokmuyor; sertifikanın Diyanet tarafından onaylanmasını talep ediyor. Daha da önemlisi, Türk Standartları Enstitüsü tarafından verilen belge maalesef yeterli olmuyor. TSE’nin bir an önce helal sertifika konusunda akreditasyon sağlaması gerekiyor” açıklamalarında bulundu.

    KDV oranının et, süt ve yem sektöründe hem perakende hem toptan satışta yüzde 1’e düşürülmesinin önemli bir adım olacağını anlatan Yörük, “Mevcut uygulamada olduğu gibi toptan etteki yüzde 1 KDV oranı ile perakendedeki yüzde 8 arasındaki 7’Lik fark, illegal çalışma dünyasına son derece cazip gelmektedir. Bu durum legal çalışan firmaların üzerinde ciddi bir finans yüküne ve haksız rekabete yol açmaktadır. Diğer yandan, özellikle kırmızı ette ülke tüketiminde daralma mevcuttur” diye konuştu.

    Kayıt dışı üretimin engellenmesinin tüm sektör için son derece önemli olduğunu vurgulayan Yörük, “Ancak gıda sektöründe yaşanan kayıt dışılık ve beraberinde getirdiği hijyen sorunları, ekonomik zararların ötesinde kamu sağlığı üzerinde çok ciddi ve kalıcı hasara yol açabilecek çaptadır. Kayıt dışı üretimin önlenememesi ve hayvan hareketlerinin arzu edildiği kadar kontrol altında tutulamaması yüzünden sadece sektörümüz değil, toplumumuz da ciddi bir gıda tehdidi altındadır” dedi.

    “TÜRKİYE FIRSATLAR ÜLKESİ”

    Tarımın entelektüel birikimden yoksun bir sektör olduğunu ifade eden Yörük, “Sektörün ihtiyaç duyduğu dönüşümü, bilgi paylaşımı ile sağlayabiliriz. Et ve süt ürünleri ile ilgili haberler kamuoyunda yanlış anlamalara yol açıyor, tedirginlik oluşturuyor. Biz kontrolsüz ve gerçeklikten uzak haberlerin önüne geçmek için bilim kurulumuzla çalışıyoruz. Herkes yorum yapmamalı. Bilimsel bilgilerle doğrular anlatılmalı. Gıda sektörüne ilişkin tüm konularda sanayici, tüketici ve üreticiye büyük sorumluluk düşüyor.

    Eksikliklerimiz çok. Bu ihtiyaç ve beklentilerimizi dile getirmeliyiz. Türkiye tarım ve hayvancılık sektöründe fırsatlar ülkesidir. Küresel sermayenin dikkatle izlendiği bir ülke haline geldik. Biz sırf ithalatçı ülke olmak asla istemiyoruz. Daha fazla ticaret istiyoruz” şeklinde konuştu.

  • Mehdi Beklentisi Müslümanlara Zarar Veriyor

     

    İlahiyat profösörü Hayrettin Karaman, kıyamete yakın zuhur etmesi beklenen Mehdi’yi bekleyenlerle ilgili çarpıcı bir değerlendirme yaptı. Karaman “İslam birliği Mehdi’yi mi bekliyor?” başlıklı yazısında, Müslümanlara en büyük zararı, onların azim ve çabalarını olumsuz etkileyecek “Mehdi beklentisi” olduğunu söyledi.

    Karaman Yeni Şafak’taki bugünkü yazısında Mehdi beklentisi için “Böyle karamsar, ümit kırıcı söylemler ne işe yarar? diye de sordu.

    Karaman’ın yazısı şöyle:

    “Düşünür” niteliği ile tanıtılan bir yazar -tercüme edilen yazısında- diyor ki:

    “Günümüzde hilafetin tekrar kurulması sadece beklenen Mehdi’nin gelmesi ile mümkün olabilir. Diğer durumlarda kurulacak yeni bir devlet, dünya sisteminin bir parçasına dönüşür ve farklı bir anlam ifade etmez.”

    Tercümede bir hata yoksa “işimiz Mehdi’ye kaldı” cümlesinde olduğu gibi işin zorluğunu ifade etmiyor da “İslam birliğinin veya bir İslam devletinin kurulmasının ciddi ve hakiki olarak Mehdi’nin gelmesine bağlı olduğunu” ifade ediyor.

    Böyle karamsar, ümit kırıcı söylemler ne işe yarar?

    Eğer “dünya sisteminin bir parçası olmak” günah ise, haram ise -ki, yazıda bu cümle de var- “harama devam edin, bu günahı işlemekten geri durmayın; çünkü ne yaparsanız yapın İslam birliğini kuramazsınız, kurmaya kalkışsanız dünya sizin beyninizi yıkar ve sistemin bir parçası olursunuz” demiş olmuyor mu?

    İlk Müslümanlar şirk zemininde Müslüman oldular, cemaat oldular. İlk İslam devleti Yahudilerin ve müşriklerin de egemenliğe katıldıkları bir zeminde kuruldu. Son yüz yıl içinde İslam ülkeleri sömürge olmaktan kurtuldukça kitaba uygun bir İslam ümmeti ve devleti oluşturma çabasına girdiler. Başka ideolojiler ve amaçlar peşinde koşan Müslümanlar da oldu; ama büyük kitlenin beyni yıkanmadı, şu veya bu yoldan islâmî amaçlarına ulaşmak için mal, can ve emek vererek yollarında yürüyorlar. Dünya sistemi onların beyinlerini yıkayamadığı için askeri güç kullanarak, işbirlikçilerine kullandırarak yok etmeye çalışıyor.

    Müslümanlara en büyük zararı verecek, onların azim ve çabalarını olumsuz etkileyecek beklenti “Mehdi beklentisi”dir.

    Bir kere bu beklentinin islâmî meşruiyeti ve gerçekliği İslam alimleri arasında tartışmalıdır. Görüşler arasında, “Mehdi diye belli bir şahsın gelmeyeceği, uyarıcı mürşidlerin ve liderlerin mehdiler oldukları ve bunların da zaman zaman ortaya çıkacağı…” gibi olanları da vardır.

    Diyelim ki, Mehdi diye “olağanüstü nitelikleri olan” bir zat gelecek ve bozulanı düzeltecek; peki o zamana kadar Müslümanların bozulanı düzeltme vazifeleri, güçleri ve imkanlarının olmadığı, olmayacağı nereden çıkarılıyor. Asıl en büyük günah böyle bir inanç değil midir?

    Ortada Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Efendimiz’in (s.a.) örnekliği, orta yol İslam’ının imamlarının (büyük alimlerinin) açıklamaları, yaşanmış büyük ve şanlı bir tarih var oldukça kimse Müslümanların beyinlerini -kül halinde ve geri dönüşsüz olarak- yıkayamaz.

    Yapılacak şey, işi yalnızca yöneticilere, egemenlere bırakmamak, Müslüman halklar ve sivil önderler olarak devreye girmek, yönetenlerden önce yönetilenler arasında sıkı işbirlikleri/diyaloglar/birlikler oluşturmak, ilim, akıl, hikmet çerçevesinde planlar ve programlar yapmak, kutsal hedefe doğru adım adım ilerlemek, ümitsizlik aşılayanların ümitlerini kırmaktır.

    Hayrettin Karaman/Yenişafak

  • Elmalılı M. Hamdi Yazır Neden Önemli ?

     

    AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

    ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR SEMPOZYUMU

    02-04 Kasım 2012, Antalya

    SEMPOZYUMUN AMACI

    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçis döneminin önde gelen isimlerinden birisi olan Elmalılı

    Muhammed Hamdi YAZIR birçok açıdan önemli bir sahsiyettir. O, dirayetli bir dersiâm, kadı ve

    müderris olmanın yanında felsefe, hat ve mûsikî ile de ilgilenmis ve hatta kimi sanat dallarında icazet

    almıstır. Yazdığı gazete-dergi yazılarıyla döneminin siyasî, fikrî ve ilmî tartısmalarına da dâhil olmus,

    ileri sürdüğü görüs ve yaklasımlarla dikkatleri çekmistir. Aktif siyasetin içinde de yer alan M. Hamdi

    YAZIR, II. Mesrûtiyet’in ilk meclisinde milletvekilliği; Osmanlı Hükümetlerinde bakanlık yapmıstır.

    Bu sempozyumda, iste böyle çok yönlü bir değer olan Elmalılı M. Hamdi YAZIR’ın bütün

    yönleriyle ele alınması ve tartısılması amaçlanmaktadır. Sempozyumun, hem geleneksel bilgiyi hem

    de modern yöntem ve anlayısları mezcetmis, bir baska ifadeyle medrese ulûmu ile mektep fünûnu

    arasında köprü olmus, aynı zamanda dönemin fikrî ve siyasi tartısmalarına da katılmıs olan böyle bir

    âlimin tanınmasına hizmet edeceğini umuyoruz.

    Sempozyum, yurtiçi ile yurtdısından gelmek isteyen tüm arastırmacılara açık olacaktır.

    SEMPOZYUM TAKVİMİ

    Sempozyum İlânı 01 Subat 2012

    Tebliğ Özetlerini Son Gönderme Tarihi 19 Mart 2012

    Kabul Edilen Tebliğlerin İlânı 30 Mart 2012

    Tebliğ Tam Metinlerini Son Gönderme Tarihi 01 Ekim 2012

    Sempozyum 02-04 Kasım 2012

    SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU

    Prof. Dr. Ahmet YAMAN

    Doç. Dr. Ahmet ÖGKE

    Doç. Dr. Ömer Faruk TEBER

    Yrd. Doç. Dr. Rıfat ATAY

    Yrd. Doç. Dr. Eyüp YAKA

    Yrd. Doç. Dr. Yasin PİSGİN

    Yrd. Doç. Dr. Zisan TÜRCAN

    Ahmet ÇELİK

    Mehmet Murat ÇEKMEN

    Abdullah AYKUT

    SEMPOZYUM YÜRÜTME KURULU

    Doç. Dr. Ahmet ÖGKE

    Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÜZEL

    Okt. Feyzettin EKSİ

    Süleyman AYKUT

    SEMPOZYUMUN BAZI KONU BASLIKLARI

    1. Temel İslam Bilimlerindeki Yeri

    2. Sanat ve Edebiyat Yönü

    3. Düsünce Dünyasındaki Yeri

    4. Siyasî Faaliyetleri

    5. Cumhuriyet Dönemindeki Faaliyetleri

    6. Kisiliği

    SEMPOZYUM İLETİSİM ADRESİ

    e-posta : elmalilisempozyum@gmail.com

    web : http://ilahiyat.akdeniz.edu.tr/tr

    tel : 0545 470 98 30 (Okt. Feyzettin Eksi)

    Not:

    1. Asgari 500 kelimelik tebliğ özetleri, özgeçmisle birlikte elmalilisempozyum@gmail.com

    adresine gönderilmelidir.

    2. Her tebliğ için 20 dakikalık sunum olacak, ardından değerlendirmelere geçilecektir.

    3. Katılımcıların konaklama ve iaseleri Sempozyum Düzenleme Kurulu tarafından

    karsılanacaktır.

    Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Sempozyumu

  • İlahiyatçılardan Kültürümüzde Kadın Paneli

    Düzenlenen panele; Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, Şahinbey Kaymakamı Uğur Turan, Şehitkamil Kaymakamı Mehmet Aydın, Üniversitemiz Rektör Danışmanı Prof. Dr. Cahit Bağcı, çok sayıda akademik, idari personel ile öğrenci katıldı.

    Kadınlar gününe dinsel açıdan bakan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar, “Yüce Allah varlığını göstermek için birçok varlık yaratıyor. Bu varlıkların en mükemmeline sıra geliyor ve insan yaratılıyor. Adem yaratılıyor ama Adem Havva’sız olmuyor. Hayat erkek – kadın birlikte başlıyor. Cennet hayatını birlikte paylaşıyorlar. Cennetten birlikte atılıyorlar ve dünyaya birlikte iniyorlar. Yaptıklarına birlikte pişmanlık duyuyorlar ve birlikte ağlıyorlar. Sonunda da Yüce Allah birlikte affediyor onları. Ondan sonra da Kuran’ı Kerim’in tabiriyle kadınlar erkekler hayat kadın erkek beraberliğinde devam ediyor” şeklinde konuştu.
    İslam’da kadının yerine dikkat çeken İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Erdal, “İslamiyet kadına son derece değer vermiş; onun temiz, namuslu bir şekilde haysiyetli bir tarzda yaşamasını sağlamıştır. Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda Efendimize ilk desteği veren, ilk iman eden Hz. Hatice validemiz olmuştur. Mekke’nin sıkıntılı dönemlerinde Hz. Hatice bütün zenginliğini İslamiyet’in, Kuran’ın tanıtılması, başkalarına ulaştırılması uğrunda harcamıştır” ifadesinde bulundu.

    Türkî Cumhuriyetlerde ve Türkiye’de Aile konusu hakkında konuşan İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dilaram Akramova, “Kadın toplumda çok önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle kadın sorunları, kadınla ilgili konularla ne kadar yakinen ilgilenilirse o toplumda o kadar mutlu olur. Orta Asya Cumhuriyetleri Sovyetlerin dağılmasından sonra pek çok değişim söz konusu oldu. Bu değişim bizim günlük hayatımıza, aile yaşantımıza yansıdı. Bağımsızlıktan sonra tamamen devlet yapısı yeniden başlamak zorunda kaldı” diye konuştu.

    Panelin sonunda konuşmacılar İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akpınar, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Mesut Erdal ve Yrd. Doç. Dr. Dilaram Akramova’ya hediye takdim eden Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun, “Kadın sadece dini değil, sosyal, içtimai bir sürü meselesi var. Biz başka toplantılarda da bunları konuşuyoruz. Sadece bu günde değil, her zaman kadınlarımızla ilgili çeşitli toplantılar yapıyoruz. İslamiyet insanlığın yeniden dizaynı yeniden iyi yolda dünyaya son ve en güzel bir müjde olarak gelmiştir. Kadının yok sayıldığı ve tümüyle yok olduğu toplumda belki birçok açıdan hiçbir varlık esamesinin okunmadığı kadını tekrar yerini tesis edecek, onu insan olarak algılanmasını sağlayacak müjdelerle gelmiştir” şeklinde konuştu.

  • Trakyayada İlahiyat Fakültesi Açılıyor

     

     Buna göre, Erzincan Üniversitesinde Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu,

    Konya Üniversitesinde Güzel Sanatlar Fakültesi,

    Trakya Üniversitesinde İlahiyat Fakültesi,

    Gaziantep Üniversitesinde Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi,

    Mustafa Kemal Üniversitesinde Teknoloji Fakültesi kurulması,

    Celal Bayar Üniversitesinde Hasan Ferdi Turgutlu Teknoloji Fakültesi kurulacak. 

    Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesindeki Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin yerine Mühendislik Fakültesi ve Mimarlık Fakültesi kurulması kararı alındı.

    Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kurulacak ve Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin adı Mühendislik Fakültesi olarak değiştirilecek.

    Ayrıca, Karadeniz Teknik Üniversitesinde Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Çukurova Üniversitesinde ise Sivil Havacılık Yüksekokulu, Bartın Üniversitesinde Eğitim Bilimleri Enstitüsü kurulacak.

    Kadir Has Üniversitesinin Fen-Edebiyat Fakültesi ile Mühendislik Fakültesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi adı altında birleştirilecek.

     Bu arada, Cumhuriyet Üniversitesindeki Zara Uygulamalı Bilimler Yüksekokulunun adının Zara Veysel Dursun Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Düzce Üniversitesindeki Yabancı Diller Yüksekokulunun adı Hakime Erciyas Yabancı Diller Yüksekokulu olarak değiştirilecek.

    Kaynak: t24

  • İlköğretime Arapça Dersi Geliyor


    Bakanlar Kurulu’nda geçtiğimiz yıl alınan bir kararla; 1997’den bu yana ilköğretim okullarının 4. sınıfından itibaren seçmeli yabancı dil olarak verilen ikinci yabancı diller arasına, Çince, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Japonca ve Rusça’dan sonra Arapça da alınmıştı.

    Liselerde ilk kez geçtiğimiz yıl seçmeli ders olarak okutulmaya başlanılan Arapça’nın önümüzdeki yıl yani 2012-2013 yılından itibaren 4. ve 5. sınıflara, 2013-2014 eğitim/öğretim yılından itibaren ise 6, 7 ve 8. sınıflara okutulabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçti.

    KİTAP HAZIRLIĞI

    Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Hakkı Suçin, Araştırma Görevlisi Hümeyra Kütükçü, Arapça Öğretmeni Zeynep Oktay ile Leman Yerli ve İmam Hatip Meslek Dersleri Öğretmeni Ahmet Aytaç gibi isimlerin de aralarında yer aldığı komisyon tarafından hazırlanan, “İlköğretim 4-8. Sınıflar Arapça Dersi Öğretim Programı” çalışması tamamlandı. 

    MEB, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Merdan Tufan imzasıyla, ‘Ders kitabı, öğrenci çalışma kitabı ve öğretmen kılavuz kitabı’nın hazırlanması ve hazırlanacak ders kitaplarının da incelenmek üzere 30 Mart 2012 tarihinden itibaren Bakanlığa gönderilmesini istedi. 29 Haziran 2012 tarihinde Talim Terbiye Kurulu, ders kitabı olarak kabul edilenleri onaylayarak kamuoyuna ilan edecek.

    181 MİLYON KİŞİ KONUŞUYOR

    Milli Eğitim Bakanlığı yabancı dilin önemini anlattığı 109 sayfalık, “İlköğretim 4-8. Sınıflar Arapça Dersi Öğretim Programı”nda Arapça’nın 26 ülkenin resmi dili olduğunu belirterek, dünyada 181 milyon kişi tarafından konuşulduğunu vurguladı. 

    Arapça’nın sadece belli bir coğrafyadaki nüfus tarafından kullanılan bir dil olmadığının altını çizen Bakanlık, konuşulduğu coğrafyanın genişliğini anlatarak, bu coğrafyanın dünyadaki stratejik öneminin her geçen gün arttığını ve daha fazla önem kazandığını da kaydetti. Arapça’nın, BM’nin (Birleşmiş Milletler) kabul ettiği İngilizce, Çince, İspanyolca, Rusça ve Fransızca’yla birlikte 6’ncı resmi dil olduğu da aktarıldı. Türk el yazması ve basılı binlerce eserin Arap harfleriyle yazıldığı hatırlatılarak, kültür tarihi açısından bu dilin çok önemli olduğu anlatıldı.

    Kaynak:Timeturk

  • Diyanet KPSSsiz 7 bin Kuran Kursu Öğreticisi Atadı

    Adayların yerleştirme işlemleri, Başkanlıkça verilen yeterlik belgesi puanı ile 14-15 Ocak tarihlerinde yapılan mesleki yeterlik sınavından alınan başarı puanı esas alınarak tercih sırasına göre gerçekleştirildi.

    Önceliğin ilahiyat fakültesi mezunlarına verildiği yerleştirmelerde şu sıralamaya dikkat edildi:

    İlahiyat Fakültesi mezunları

    İlahiyat ön lisans ve diğer lisans mezunları,

    İlahiyat ön lisans mezunları,

    İmam hatip lisesi ve diğer lisans mezunları

    İmam hatip lisesi mezunları.

    Eşitlik durumlarında ise hafızlık, hizmet süresi, yaş ve mezuniyet tarihi gibi durumlar dikkate alındı.

    Bilgisayar ortamında yapılan yerleştirme sonuçlarına göre, İlahiyat Fakültesi mezunu 271, İlahiyat ön lisans ve diğer lisans mezunu 106, İlahiyat ön lisans mezunu 3 bin 542, İmam Hatip Lisesi mezunu ve diğer lisans mezunu 139, İmam Hatip Lisesi mezunu ve diğer ön lisans mezunu 136 ve İmam Hatip Lisesi mezunu 2 bin 738 olmak üzere toplam 6 bin 932 kişinin yerleştirme işlemleri gerçekleştirildi.

    Yerleştirme işlemi sonuçlanan 6 bin 932 kişinin 561’i erkek, 6 bin 371’i bayan adaylardan oluşuyor.

    Yerleşen adayların atanmaya esas evraklarını, 16 Mart’a kadar yerleştiği il müftülüğüne teslim etmesi gerekiyor. Atanmaya esas evrakların il müftülüklerince kontrol edilerek Başkanlığa teslimi ise 23 Mart’ta son bulacak.
    Tarih: 07.03.2012
    SONUÇLAR İÇİN :

    SONUÇLAR İÇİN TIKLAYINIZ

    Diyanetin Bu Atamayı Kpss’siz Yapmasıyla İlgili Anketimiz

     

     

     

  • Uluslararası İlahiyat Programına Kayıtlar Başladı

    Yurt dışından Türkiye’ye gelerek ilahiyat eğitimi almak isteyen öğrencileri kapsayan “Uluslararası İlahiyat Programına” kayıtlar başladı.

    Ankara Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde Arapça ağırlıklı hazırlık eğitimi de dâhil olmak üzere beş yıl eğitim gören öğrenciler, mezuniyet sonrası yaşadıkları ülkelerde İslam İlahiyatına dair ilmi birikimleriyle, din hizmeti, din eğitimi ve sosyal hizmetler gibi çeşitli alanlarda çalışma imkânına sahip oluyorlar.

    Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, eğitim hayatları boyunca öğrencilere barınma, eğitim ve sosyal hizmetlerle birlikte eş zamanlı rehberlik hizmeti de sunuyor.

    Yurtdışında Din Hizmetleri Müşavirliği veya ataşeliklerine yapılacak başvurular 27 Nisan’da sona eriyor. Başvuru şartları için detaylı bilgi https://euygulama.diyanetvakfi.org.tr/uip/ linkinde bulunuyor.