Klasik Arapça

ARAPÇADA TAKDİM TEHİR

ARAPÇADA TAKDİM TEHİR
Takdim – Tehir

Genel hatlarıyla takdim-tehir, anlam bulanıklığının önüne geçmek, hükmü takdim edilene tahsis etmek, kasr (daraltma), olumsuzluk hükmünü genelleştirmek veya tekid maksadıyla yapılmaktadır.

Üç üyeli bir fiil cümlesine (Fiil + Fail + Meful) fiille başlandığında ilgi fiile yönelmiştir;

أَكَلَ عَلِيٌّ الخُبْزَ : Yedi Ali ekmeği.

Şayet meful failden önce gelirse, ilgi ona yönelmiş olur;

أَكَلَ الخُبْزَ عَلِيٌّ : Ali ekmeği yedi.

Şayet meful fiilden önce gelirse, tahsis ifade eder ve fiilin yalnızca ona yöneldiğini gösterir;

الخُبْزَ أَكَلَ عَلِيٌّ : Ali sadece ekmeği yedi.

Yukarıdaki örnekte fiille fail arasında takdim-tehir yapılacak olursa isim cümlesine dönüşür. Bu defa ilgi baştaki isme yönelir ve fiil cümlesinden farklı bir anlam ifade eder.

Failin mübteda olarak takdim edilmesiyle fiilin onun tarafından yapıldığı kesinlik kazanır. Böylece muhatabın fail hakkında muhtemel şüphesi ortadan kaldırılmış ve bu sözü söyleyenin fail hakkında yanılmadığı baştan belirtilmiş olur.

Fiil cümlesinin isim cümlesi şeklinde dizilmekle fail (işi yapan), birincisi başta, ikincisi fiilde gizli zamir şeklinde tekrar edilmekle tekidlenmiş olmaktadır.

عَلِيٌّ أَكَلَ (هُوَ) الخُبْزَ : Ali, yedi ekmeği.

عَلِيٌّ الخُبْزَ أَكَلَ : Ali, ekmeği yedi.

الخُبْزَ عَلِيٌّ أَكَلَ : Ekmeği, Ali yedi.

Şayet meful öne çıkarılır ve iştigale konu olacak biçimde ise mübteda (veya meful) olarak takdim edilir. Bu durumda cümle iki şekilde dizilerek muhatabın dikkati ona çekilmiş olur;

الخُبْزُ عَلِيٌّ أَكَلَهُ : Ekmeği, Ali yedi.

الخُبْزَ أَكَلَهُ عَلِيٌّ : Ekmeği, yedi Ali.

Verilen örneklerde görüldüğü gibi üç üyeli bir cümle Arapça’da sekiz değişik şekilde dizilebilmektedir. Türkçe’de ise aynı cümle altı değişik şekilde dizilir;

Ali ekmeği yedi.

Ali yedi ekmeği.

Ekmeği yedi Ali.

Ekmeği Ali yedi.

Yedi Ali ekmeği.

Yedi ekmeği Ali.

 

Soru şeklinde takdim-tehir yapıldığı takdirde şayet fiilden şüphe ediliyorsa, soru edatı fiilin, failden şüphe ediliyorsa failin, şüphe duyulan meful ise mefulun başında bulunur;

هَلْ أَكَلَ عَلِيٌّ الخُبْزَ؟ : Ali ekmeği yedi mi? (Fiilin yapılıp yapılmadığı soruluyor.)

هَلْ عَلِيٌّ أَكَلَ الخُبْزَ؟ : Ali mi ekmeği yedi? (Ekmeği yiyenin Ali olup olmadığı soruluyor.)

هَلْ الخُبْزَ أَكَلَ عَلِيٌّ؟ : Ali ekmeği mi yedi? (Ali’nin yediği ekmek mi idi?)

 

Olumsuzluk edatı ile kullanılan cümlede olumsuzluk edatından sonra fiil gelmişse fiilin yapılmadığını, isim gelmişse fiili yapanın başkası olduğunu anlatır;

مَا فَعَلْتُ : Yapmadım.

مَا أَنَا فَعَلْتُ : Ben yapmadım. (Yapan ben değilim, başkası yapmış olabilir.)

İsmin başındaki olumsuzluk, fiilin yalnızca o isim tarafından yapılmadığı şüphesini ortadan kaldırmaktadır. Bu yüzden;

مَا أَنَا ضَرَبْتُ إِلَّا زَيْداً  denilemez.

Zira olumsuzluk edatı, fiilin isim tarafından yapıldığı şüphesini ortadan kaldırırken إِلَّا harfi, fiilin o isim tarafından yapıldığını belirtmektedir. Böylece fiilin önce yapılmadığı, sonra da yapılmış olduğu gibi bir çelişki meydana gelmektedir.