ARAPÇADA HABERİN ÖNE GEÇMESİ

62999

Arapçada isimle başlayan cümleye isim cümlesi adı verildiğini, söz konusu
cümlenin iki temel öğesinden mübtedanın özne karşılığı olup önce, haberinse
yüklem karşılığı olup sonra geldiğini Arapça I kitabında öğrenmiştik. Bir kez

daha hatırlatacak olursak isim cümlesinde normal söz dizimi “mübteda +
haber” biçimindedir.
Ancak kimi durumlarda bu sıralamanın aksine “haber + mübteda”
biçiminde bir söz dizimi zorunlu hale gelebilir. Ünitemiz kapsamında bu
zorunluluğa neden olan koşullar üzerinde durulacaktır. Ancak öncelikle ünite
konumuza ilişkin kavramların kısa ve öz tanımlarını vererek örneklerle
açıklamak istiyoruz.
Kavramlar
A. Şibhu’l-Cümle: “Zarf”tan veya “Harf-i cer + Mecrûr isim” ikilisinden
oluşan söz veya söz öbeklerine “Şibhu’l-cümle” adı verilir.
1. Zarf Şibhu’l-Cümle Örneği: “Orada bir adam var” anlamına gelen
هُنَاكَ رَجُلٌ) ) cümlesinde, “Orada” manasına gelen هُنَاكَ kelimesi zarf olup tek
başına Şibhu’l-cümledir.
Zarflar örnekte görüldüğü üzere tek başına kullanılabildiği gibi
devamındaki isme muzâf (tamlanan) olarak da kullanılabilir.
Örnek: “Araba evin önündedir” anlamına gelen ( (السَّيَّارَةُ أَمَامَ الْبَيْتِ
cümlesinde, “Evin önünde” manasına gelen ( أمَامَ الْبَيْتِ ) söz öbeği “Zarf
(muzâf) + Muzâfun İleyh” bileşkesi olarak şibhu’l-cümledir.
2. “Harf-i Cer + Mecrûr İsim” Bileşkesinden Oluşan Şibhu’l-Cümle
Örneği: “Ev bahçenin içindedir” anlamına gelen ( البَيْتُ فِي الحَْدِيقَةِ ) cümlesinde,
“Bahçenin içinde” ifadesinin karşılığı olan ( فِي الحَْدِيقَةِ ) söz öbeği “Harf-i
Cer+Mecrûr İsim” bileşkesi olarak şibhu’l-cümledir.
B. Soru İsmi: ( أَ) ve ( هَلْ ) dışında kalan bütün soru edatlarının ortak adıdır.
Söz gelimi “Kitap nerede?” anlamına gelen (؟ أَيْنَ الْكِتَابُ ) cümlesinde “Nerede”
anlamına gelen ( أيْنَ ) kelimesi bir soru ismidir.
C. Hasır: “Hasır” sözlükte “Kuşatma, etrafını çevirme, sınırlama,
kendine mal etme, özgü kılma” anlamlarına gelir. Eski dilde bugünkü “Özgü”
kelimesinin karşılığı kullanılan “Münhasır” sözcüğü bu kökten gelmektedir.
Terim olarak ise, Arapçada hükmü bir öğeye veya bir öğeyi hükme özgü
kılmak demektir. Çoğunlukla cümle başına ( إنَّمَا ) ya da olumsuz bir ifadeden
sonra ( إلاَّ ) veya eşanlamlı bir istisnâ edatı getirilerek elde edilen vurgulu bir
söylem biçimidir. Söz gelimi “Müminler ancak kardeştir” anlamına gelen ( إنَّمَا
الْمُؤْمِنُونَ إخْوَةٌ ) ifadesinde baştaki “Hasır edatı” aracılığıyla müminlere ait diğer
bütün vasıflar ikinci plana itilerek “Birbiri ile kardeş olma” özelliği tek
başına öne çıkarılmıştır. Dolayısıyla bir nevi, müminlik kardeşlikle
özdeşleştirilmiştir.
Haberin Öne Geçmesini Zorunlu Kılan Haller
İsim cümlesinin iki temel öğesinden haber, dört yerde zorunlu olarak
mübtedadan önce gelir. İlk ikisi haberin mübteda ile oluşturduğu özel
kombinezonlar dolayısıyla öne geçtiği yerler ve son ikisi de haberin

kendisine ait nitelikler dolayısıyla öne geçtiği yerler şeklinde kategorize
edilmesi de mümkün olan bu dört yer şunlardır:
a. Haber Şibhu’l-cümle ve Mübteda da Nekra Olunca: Haber şibhu’lcümle,
mübteda da nekra ise haberin öne geçmesi zaruridir. Aksi takdirde
haberin sıfatla karışma riski vardır.
Başlıktaki nedenden ötürü haberin öne geçtiği cümleler Türkçeye
çevrilirken “var, vardır, mevcut, mevcuttur, bulunmaktadır” ifadeleri çeviriye
eklenir.
Örnek: “Mescitte bir imam var” anlamına gelen ( (فِي الْمَسْجِدِ إمَامٌ
cümlesinde, şibhu’l-cümle formatındaki ( فِي الْمَسْجِدِ ) haberi, nekra formattaki
إمَامٌ) ) mübtedasıyla bir araya gelerek bir isim cümlesi oluşturmuş, formatları
gereği yani haber şibhu’l-cümle mübteda da nekra olduğu için isim cümlesine
ait normal sıralama tersyüz edilerek haber önce mübteda sonra gelmiştir. Bu
öğeler şayet ( إمَامٌ فِي الْمَسْجِدِ ) biçiminde bir sıralamaya tabi tutulsalardı isim
cümlesi olma vasfını yitirir, “Mescitteki bir imam” anlamında sıfat tamlaması
ifade eder hale gelirlerdi.
Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
a. Köyün etrafında bir orman vardır.
b. Orada bir köy var.
c. Sınıfımızda yabancı bir öğrenci var.
d. Evin önünde küçük bir bahçe var.
e. Masanın üzerinde iki tabak var.
f. Ağacın altında iki adam var.
2. Haber Şibhu’l-cümle Olup Mübteda da Habere Ait Bir Zamir
Bulununca: Haber şibhu’l-cümle olup, mübtedanın içerisinde habere ait bir
zamir varsa haberin öne geçmesi vacip yani zorunludur. Aksi takdirde zamir,
temsil ettiği isimden önce zikredilmiş olur. Oysa zamir, söylem sahibini daha
önce bahsi geçmiş bir ismi tekrar tekrar söyleme külfetinden kurtarmak için
kullanılır ve ismin yerine geçen kelimeler olarak bilinir. Dolayısıyla daha
önce bahsi geçmemiş bir ismin yerine zamir kullanmak bir tür anlatım
bozukluğudur. İşte böylesi bir anlatım bozukluğuna meydan vermemek için;
mübteda habere ait bir zamir barındırıyorsa, söz konusu zamirin atıf mercii
olan haberin başa geçmesi zorunludur.
Bir öncekinde olduğu gibi, bu başlıktaki nedenden ötürü haberin öne
geçtiği cümleleri Türkçeye çevirirken de “var, vardır, mevcut, mevcuttur,
bulunmaktadır” ifadeleri çeviriye eklenir.
Örnek: “İnsanın problemleri vardır” anlamına gelen ( (لِلْإِنْسَانِ مَشَاكِلُهُ
cümlesinde, şibhu’l-cümle formatındaki ( لِلْإِنْسَانِ ) haberi, kendisine ait ( (هُ
zamirini içeren ( مَشَاكِلُهُ ) mübtedasıyla bir araya gelerek bir isim cümlesi
oluşturmuş, formatları gereği yani haber şibhu’l-cümle, mübteda da ona ait
bir zamir içeriyor olduğu için isim cümlesine ait normal sıralama tersyüz
edilerek haber önce mübteda sonra gelmiştir. Bu öğeler şayet ( (مَشَاكِلُهُ لِلْإِنْسَانِ
biçiminde bir sıralamaya tabi tutulsalardı “Onun problemleri insana aittir”
anlamında anlaşılması güç bir cümle haline gelirlerdi. Zira bu cümlede

“Onun” derken insanın kendisinin mi, yoksa başka bir varlığın mı
kastedildiği net değildir.
Aşağıdaki cümleleri Arapçaya çeviriniz.
a. Şehrin imkânları var.
b. Annenin sırtında bebeği var.
c. Fakültemizin kantini var.
d. İnsanın dilinde kişiliği mevcuttur.
e. Adamın başının üzerinde şapkası var.
f. Üniversitenin hocaları var.
3. Haber Soru İsmi olunca: Soru ismi olan haberler, zorunlu olarak
mübtedalarından önce gelirler. Çünkü Arapçada soru isimleri başta bulunma
önceliğine (sadaret hakkı) sahiptirler.
Örnekler:
a. ؟ مَنِ الْقَادِمُ : Gelen kim?
b. ؟ مَا الْإِيمَانُ : İman nedir?
c. ؟ أَيْنَ خَالِدٌ : Halit nerede?
d. ؟ مَتَى السَّفَرُ : Yolculuk ne zaman?
e. ؟ كَمِ السَّاعَةُ : Saat kaç?
f. ؟ كَيْفَ حَالُكَ : Halin nasıl?
Bu örneklerde (…، من، ما، أين ) soru isimleri haber konumundadırlar. Haber
olmalarına rağmen soru isimlerinin başta olma zorunluluğundan dolayı
mübtedadan önce yer almışlardır.

Soru isimlerine muzâf (tamlanan) olan isimler de haber olmaları durumunda
zorunlu olarak öne geçerler. Çünkü soru isimlerinin öncelik hakkı vardır.
Onlara muzaf olan kelimeler de muzâfun ileyhleri olan soru isimlerinden
ayrılamayacaklarından ötürü soru isimleriyle beraber başta yer alırlar.
Örnekler:
a. ؟ بِنْتُ مَنْ أَنْتِ : Sen kimin kızısın?
b. ؟ ثَمَنُ مَا هَذَا : Bu neyin bedeli?

c. ؟ إنْسَانُ أَيِّ عَهْدٍ الأُسْتَاذُ : Hoca ne zamanın insanı?
d. ؟ مُوَاطِنُ أَيِّ بَلَدٍ أَحمَْدُ : Ahmet nerenin vatandaşı?

İsim cümlelerinde yer alan her soru ismi haber değildir; bazen mübteda da
olabilir. Burada ayırım noktası soru isminden sonra gelen kısımdır. Eğer soru
isminden sonra gelen kelime, câr-mecrûr (harfi cerli isim), zarf ya da fiil ise
bunlar mübteda olamayacağından soru ismi mübteda bunlar ise haber olur.
Eğer soru isminden sonraki kelime mübteda olabilecek bir kelime ise bu
durumda soru ismi haber olur. (؟ مَنْ جاءَ ) “Kim geldi?” cümlesinde soru isminden
sonra gelen kelime ( جاءَ ) fiil olduğundan mübteda olmaya uygun değildir. Bu
sebeple ( مَنْ ) mübteda ( جاءَ ) de haber olur. (؟ من في البَيْتِ ) “Evde kim vardır?”
cümlesinde de soru ismi ( من )den sonra gelen ( في البَيْتِ ) câr-mecrûr olması
sebebiyle mübteda olmaya uygun değildir ve haber olur. ( مَنْ ) ise mübtedadır.
من هو؟) ) cümlesinde ise ( هو ) mübteda olmaya uygun olduğundan ( من ) soru ismi
haber olur.
4. Haber Mübtedaya Hasredilince (Haber Mahsûr Olunca): Hasır
işlemine tabi tutularak mübteda ile özdeşleştirilmiş ve sırf ona özgü kılınmış
haber (mahsûr haber), bu özelliği dolayısıyla zorunlu olarak mübtedanın
önüne geçer. Aksi takdirde cümle haberin mübtedaya değil, mübtedanın
habere hasredildiği (özgü kılındığı) izlenimi doğurur. Oysa istenen bunun
tam tersidir.
Söz gelimi “Yaratan yalnız Allah’tır” anlamına gelen ( (إِنَّمَا خَالِقٌ اللهُ
cümlesinde, ( خَالِقٌ ) haberi, hasır edatı olan ( إِنَّمَا ) aracılığıyla mübtedası
konumunda bulunan ( اللهُ ) ismine özgü kılınmakta ve zorunlu olarak onun
önüne geçmektedir. Söz konusu cümle ( مَا خَالِقٌ إِلاّ اللهُ ), Türkçe karşılığıyla ifade
edecek olursak “Allah’tan başka yaratan yoktur” cümlesi ile eş anlamlıdır. İki
farklı söyleyiş biçiminde de haber konumundaki “Yaratan” niteliği, mübteda
konumundaki “Allah”a özgü kılınmaktadır.
Tersine bir tutumla hasır işlemi haber üzerinde değil de mübteda üzerinde
yapılmış olsa yukarıdaki cümlemiz ( إنَّمَا اللهُ خَالِقٌ ) biçiminde olur ki “Allah
sadece bir yaratıcıdır” tarzı maksadı aşan bir anlam ifade eder. Yukarıdaki
cümlenin benzer anlama gelen bir başka formu ( مَا اللهُ إلاَّ خَالِقٌ ) ifadesinin
yansıttığı “Allah bir yaratıcıdan başka bir şey değildir” manası, hasırda öne
alınacak sözcüğün doğru tespit edilmesinin ne denli önemli olduğunu
kanıtlamaktadır. İki farklı ifade biçiminde de mübteda konumundaki “Allah”,
haber konumundaki “yaratan” niteliğine özgü kılınmakta, adeta bu sıfatla
sınırlandırılarak diğer vasıfları yok sayılmaktadır.
Özetle hasır, Türkçedeki vurgu kavramına benzer. Türkçede vurgulanacak
öğe yükleme yaklaştırılırken Arapçada vurgulanacak öğe öne alınır. Eğer vurgu habere yapılacaksa haberin mübtedanın önüne alınma zorunluluğu
vardır.
İsim cümlesinde öne geçmiş olan habere mukaddem (öne alınmış) haber,
mübtedaya ise muahhar (geriye bırakılmış) mübteda adı verilir. Örneğin ( عندي
كِتابٌ ) cümlesinde ( عندي ) ifadesi mukaddem haber, ( كِتابٌ ) kelimesi de muahhar
mübtedadır.