El Lulu Vel Mercan

HAC El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

HAC

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir kimse Resulüllah’a, (a.s.) ihrama giren kişi ne gibi elbise giyebilir? diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) “Gömlek, sarık, kilot, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kessin. Zağferan yahut vers (alaçehri) ile boyanmış olan bir şey giymeyiniz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2012

İbn Abbas (r.a.)
Resulüllah’tan (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: Allah Resulü hutbe irat ederken ihrama gireni kastederek: “Şalvarlar (donlar), izar bulamayanlar için, mestler de ayakkabı bulamayanlar içindir” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2015

Yaala b. Umeyye (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) Ciranede iken huzuruna bir kimse çıkageldi. Üstünde bir cübbe vardı. Cübbenin üzerinde de zağferanlı güzel bir koku mevcuttu Peygamber’e hitaben: “Bana umremde ne şekilde hareket etmemi emredersin?” diye sordu. Bu sırada Peygamber’e vahiy indirilmişti. Hemen üzeri bir örtü ile örtüldü. Ebu Yaala devamla: Ben Peygamber’i kendisine vahiy geldiği sırada görmeyi çok arzu ederdim. Bu sırada Ömer b. Hattab (r.a.) “Peygamber’i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?” diyerek elbisenin kenarını kaldırdı. Ben de Resulüllah’a baktım. Peygamber’de, uyuyan kimsenin horultusu gibi bir horultu vardı (ravi, deve yavrusu iniltisi gibidir demiştir). Kendisinden vahiy hâli kalkınca Resulüllah (a.s.): “Hani! umre hakkında soru soran kişi nerede?” diye sordu. Ve o adama hitaben: “Elbisenden bu koku eserini gider. Üzerindeki cübbeyi çıkar.(Bu ihramı giy) ve haccında ne yaptınsa umrende de onu yap” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2017

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Medine halkı için Zul Huleyfe’yi, Şamlılar (Mısır, Mağrib) için Cuhfeyi, Necd halkı için Karnu’l-Menazil mevkiini, Yemenli’ler için Yelemlem’i (ihrama girmek için) mîkat yerleri olarak belirledi. Bunlar, hac ve umre yapmak isteyen bu memleketler halkı ile diğer memleketlerden yolları bu mevkilere uğrayan kimselerin mîkatlarıdır. Bunlardan başka, bu mîkatlarla, Mekke arasındaki yerlerde yaşayanlar da bulundukları yerden ihrama girerler. Hatta Mekke halkı, Mekke’den ihrama girerler.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2022

İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Medine halkı Zu’l-Huleyfe, Şam’dan gelenler Cuhfe, Necd’den gelenler Karn’dan (itibaren) ihrama girer ve telbiye ederler” buyurmuştur. Abdullah Resulüllah’ın: “Ve Yemen ahalisi de, Yelemlem’de ihrama girsinler” buyurduğu bana ulaştı, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2024

Abdullah b. Ömer (r.a.) Resulüllah’ın (a.s.) telbiyesinin şöyle olduğunu haber vermiştir:
“Lebbeyk Allahümme! Lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! İnnel-hamde ven-nımete leke, vel-mulke la şerike leke.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2029

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
“Allah Resulü’nün (a.s.) telbiyeye nereden başladığı tartışmasının cevabı işte bu (Zu’l-Huleyfe’nin yakınındaki) Beyda tepesidir: Allah Resulü telbiyeye sadece Mescidin (Zu’l-Huleyfe’nin) bulunduğu yerden başlamıştır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2033

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
“Ben Resulüllah’ı (a.s.) ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramı çıkarıp Kâbe’yi tavaf etmesinden önce, güzel koku ile kokulandırırdım.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2040

Saab b. Cessame Leysî (r.a.)
Ebva’da veya Veddan’da bulunan Resulüllah’a (a.s.) bir yaban eşeği hediye ettiğini, Resulüllah’ın ise bunu kabul etmediğini anlatır. Saab sözlerine devamla; Resulüllah yüzümdeki üzüntü alâmetini görünce, gönlümü hoşnut etmek için: “Biz ihramlı olmasaydık hediyeni geri çevirmezdik” buyurmuştur demektedir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2059

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Saab b. Cessame (r.a.), Peygamber’e (a.s.) ihramlı iken bir yaban eşeği hediye etti. Fakat Allah Resulü (a.s.) bunu kabul etmeyip geri çevirerek: “İhramlı olmasaydık, mutlaka bu hediyeni kabul ederdik” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2060

Ebu Katâde (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ile beraber yola çıktık. Nihayet Kâha denilen yere vardığımızda bizden bir kısmı ihramlı, bir kısmı ihramsızdı. Bu arada arkadaşlarımın birbirlerine bir şey göstermeye çalıştıklarını gördüm ve hemen ben de o tarafa baktım. Birde ne göreyim bir yaban eşeği! Süratle atımı eğerleyip mızrağımla birlikte atıma bindim. Tam bu sırada kamçım yere düştü. İhramlı olan arkadaşlarıma: “Kırbacımı bana uzatıverin” dedim. Onlar cevaben: “Yemin olsun ki, bu av hususunda sana hiçbir şekilde yardımcı olamayız” dediler. Bunun üzerine kendim hayvandan inip kamçımı aldım ve tekrar bindim. Nihayet arkasından koşturarak yaban eşeğine bir tepe ardında yetiştim ve mızrağımı saplayıp onu öldürdüm. Daha sonra onu, arkadaşlarımın yanına getirdim. Bir kısmı onu yiyiniz, bir kısmı da onu yemeyiniz dediler. Peygamber (a.s.) ise önümüzde idi. Hemen atımı harekete geçirerek Peygamber’e yetiştim “O helaldır, onu yeyiniz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2062

Hz. Aişe (r.ah.) Hz. Peygamber’den (a.s.)
şöyle işittiğini haber vermiştir: “Dört çeşit hayvan vardır ki, bunların her biri fasıktır. Bunlar hem mîkat dışında (hıll) ve hem de, harem bölgesinde öldürülürler: Karga, çaylak, fare, saldırıp yaralayan köpek.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2068

Abdullah b. Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber: “Beş çeşit hayvan vardır ki, ihramda olanın Harem’de iken onları öldürmesinde günah yoktur: (Bunlar) fare, akrep, karga, çaylak ve kuduz köpektir buyurmaktadır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2073

Kaab b. Ucre (r.a.) şöyle anlatır:
Hudeybiye gününde (Ravi Kavariri’ye göre) tenceremin (Ravi Abu Rabi’ye göre) taş kabın altına ateş yakarken Resulüllah (a.s.) yanıma geldi. Yüzümden bitler saçılıyordu.(Bunu görünce) Resulüllah (a.s.) bana: “Başındaki haşereler sana eziyet veriyor mu?” diye sordu. Ben: “Evet” cevabını verince, Allah Resulü (a.s.): “Öyle ise tıraş ol. Buna karşılık, üç gün oruç tut. Veya altı fakiri doyur. Yahutta bir kurban kes” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2080

İbn Abbas (r.a.)
“Hz. Peygamber (a.s.) ihramlı iken kan aldırdı” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2087

İbn Buhayne (r.a.)
“Peygamber (a.s.) Mekke yolunda, ihramlı iken başının ortasından kan aldırdı” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2088

Ebu Eyyûb Ensari’nin (r.a.) şöyle dediğini
Abdullah b. Huneyn nakletmiştir: İbn Abbas beni bir mesele sormam için Ebu Eyyûb Ensari’ye gönderdi. Kendisini kuyunun iki direği arasında yıkanırken buldum. Ebu Eyyûb bir elbise ile vücüdunu perdeliyordu. Ona selam verdim. Sen kimsin? diye sordu. Ben, Abdullah b. Huneyn’im beni Abdullah b. Abbas gönderdi. Senden, Resulüllah (a.s.) ihramlı iken başını nasıl yıkardı? diye soruyor dedim. Ebu Eyyûb elini kendisini perdeleyen bez üzerine koydu ve bezi (başından göğsüne kadar) indirdi. Başı tamamıyla görünüyordu Sonra kendisine su döken kimseye: Dök! dedi. O, da başına su döktü. Ebu Eyyûb başını elleriyle ovarak, ellerini öne ve arkaya götürdü. Sonra da Resulüllah’ı (a.s.) işte böyle yıkarken gördüm, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2091

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir adam devesinden düşerek boynu kırılmış ve ölmüştü. Bunun üzerine Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: “Onu su ve sidr ile yıkayın da, iki ihramı içinde kefenleyiniz. Fakat başını örtmeyin. Çünkü Allah onu, Kıyamet gününde “Lebbeyk Allahümme lebbeyk…” diye telbiye eder halde diriltecektir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2092

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Dubaa bt. Zübeyr’in yanına vardı ve ona: “Hacca gitmek mi istedin?” diye sordu. Dubaa: ” (Evet öyle) ama kendimi kesinlikle hasta hissediyorum” dedi. Resulüllah ona: “Sen haccet ve (ihrama girerken) Ey Allahım! İhramdan çıkacağım yer, beni haccetmekten aciz kılacağın yer olsun diye şart koş” buyurdu. Dubaa (o sırada) Mikdad b. Esved’in zevcesiydi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2101

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Biz Veda Haccı senesi Resulüllah (a.s.) ile beraber (hac için) yola çıktık; ve umre niyetiyle ihrama girdik. Sonra Resulüllah (a.s.): “Kimin yanında hedy kurbanı varsa umre ile hacca (Kıran haccına) niyet etsin; sonra ihramda devam ederek neticede her ikisinin ihramından beraber çıksın” buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ben, Mekke’ye hayızlı olarak vardım. Bu yüzden ne Kâbe’yi tavaf ettim, ne de Safa ile Merve arasında sa’y yaptım. Bu hâlimi Resulüllah’a arzettim de, bana: “Saçlarını çöz, taran ve hacca niyet et! Umreyi bırak” buyurdu. Ben de öyle yaptım. Hac görevlerini yerine getirdiğimiz zaman Resulüllah (a.s.) beni öz erkek kardeşim Abdurrahman ile birlikte Tenim’e gönderdi de ben oradan niyetlenip umre yaptım. Resulüllah: “Bu, (hayzından dolayı terk ettiğin) umrenin yerinedir” buyurdu. Artık umre niyetiyle ihrama girenler Beyt’i tavaf edip Safa ile Merve arasında sa’y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Mina’dan döndükten sonra hacları için son bir tavaf daha yaptılar. Hac ile umreyi beraber yapanlar ise, bir tek tavaf yaptılar.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2108

Abdurrahman b. Ebu Bekr’in (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) ona (kız kardeşi) Aişe’yi devesinin arkasına bindirip Tenim’den umre yaptırmasını emir buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2126

Cabir (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) ile beraber biz, ifrad haccına; Aişe (r.ah.) ise umreye niyet ederek (Mekke’ye) yöneldik. Serif mevkiine geldiğimizde Aişe hayız gördü. Nihayet Mekke’ye gelince Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve arasında da sa’y ettik. Resulüllah (a.s.) beraberinde kurbanlık hayvanı bulunmayanların ihramdan çıkmalarını emretti. Bize hangi şeyler helal olacak? diye sorduk. Resulüllah (a.s.): “İhramlıyken size haram olan her şey” buyurdu. Bunun üzerine biz, hanımlarımızla beraber olduk, güzel kokular süründük ve elbisemizi giydik. Halbuki Arefe gününe dört gece kalmıştı. Sonra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. Bundan sonra Resulüllah Aişe’nin yanına girdiğinde o ağlıyordu: “Niçin ağlıyorsun” diye sordu. Aişe: “Şu anda hayız görmem beni üzmektedir. İnsanlar ihramdan çıktıkları halde, ben çıkamadım; üstelik Kâbe’yi de tavaf edemedim. Şimdi ise insanlar hacca gidiyorlar” dedi. Bunun üzerine Resulüllah: “Şüphesiz ki bu, Allah’ın Adem (a.s.) Kızları için takdir etmiş olduğu bir husustur. Binaenaleyh yıkan ve sonra hacca niyet et!” buyurdu. Aişe de böyle yaptı ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Nihayet temizlenince Kâbe’yi tavaf ve Safa ile Merve’yi de sa’y etti. Sonra Resulüllah: “Sen hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun” buyurdu. Aişe (r.ah.): Ey Allah’ın Resulü! Ben, içimden hacca gidip Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş olurum? dedi. Resulüllah: “Öyle ise Ey Abdurrahman! Bunu götür de Tenim’den umre yaptır” buyurdu. Bu hadise, Mina’dan Muhassab mevkiine indikleri gece olmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2127

Cabir b. Abdullah (r.a.) Atâ’nın (r.a.) şöyle dediğini haber vermiştir:
Cabir b. Abdullah’ın (r.a.), yanımda bazı insanlar bulunduğu bir sırada şöyle dediğini işittim: Biz, Hz. Muhammed’in (a.s.) ashabı, sadece hac niyetiyle ihrama girdik. Atâ, Cabir’in sözlerine şöyle devam ettiğini belirterek: Peygamber (a.s.) Zil-hicce’nin dördüncü sabahı gelerek, bize ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. Atâ, Hz. Peygamber’in: “İhramdan çıkınız ve kadınlarla bir araya geliniz” buyurduğunu nakletmiştir. Devamla Atâ “Peygamber ashabına, kadınlarla cima etmeyi kesin olarak emretmedi. Fakat kadınları, onlara helal kıldı” demiştir. Cabir (r.a.) sözlerine devamla: “Biz Arefe gününe sadece beş gece kala Resulüllah (a.s.), kadınlarımızla cima etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat’a çıkmamızı emrediyor” diye söylendik. Cabir, eliyle işaret ederek, (Peygamber’in elini hareket ettirerek işaret edişi hâlâ gözümün önündedir). Peygamber ayağa kalkıp şöyle buyurmuştur: “Kesinlikle biliyorsunuz ki; ben sizin Allah’tan en çok korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizim. Eğer yanımda kurbanım olmasaydı sizin gibi ben de ihramdan çıkardım. Şu durum benim için bir daha gerçekleşseydi, yanıma (hedy) kurban almazdım. Artık ihramdan çıkınız.” Bunun üzerine bizler ihramdan çıkıp Peygamber’i dinledik ve itaat ettik. Daha sonra, Atâ’nın belirttiğine göre Cabir şöyle demiştir: Birazdan Ali, vergi toplamaktan geldi. Resulüllah ona: “Neye niyet ettin?” diye sordu. Ali: “Peygamber neye niyetlendiyse ben de ona niyet ettim” diye cevap verdi. Resulüllah ona: “Öyleyse hedy gönder ve ihramlı olarak bekle” buyurmuştur. Ali de, ona bir hedy kurbanı verdi. Suraka b. Malik b. Cuşum Ey Allah’ın Resulü! (Hac aylarında umrenin cevazı) bu yılımıza mı mahsustur, yoksa devamlı mıdır? diye sordu. Resulüllah da: “Ebediyen devam edecek!” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2131

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Kureyş ile onların dinine mensup olanlar, Müzdelife’de vakfe yaparlar ve bunlar Hums diye anılırlardı. Diğer, Arap kabileleri ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Yüce Allah Hz. Peygamber’e (a.s.) Arafat’a gitmesini ve orada vakfe yapıp sonra oradan dönmesini emir buyurdu. Bu da Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: Sonra insanların aktığı yerden sizde akın…
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2140

Cübeyr b. Mut’im (r.a.) şöyle anlatır:
Bir devemi kaybetmiştim de, Arefe günü onu aramaya gittim. Bu sırada Resulüllah’ı (a.s.) Arafat’ta insanlarla vakfe yaparken gördüm ve (kendi kendime): “Yemin olsun bu Peygamber, Hums’tandır; onun burada ne işi var?” dedim. Zira Kureyş Hums’tan sayılırdı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2142

Ebu Musa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Batha mevkiinde mola vermiş olduğu bir sırada, onun yanına vardım. Hz. Peygamber (a.s.), bana: “Hacca niyet ettin mi?” diye sordu. Ben de: “Evet” dedim. Bu sefer de: “Hangi çeşit hacca niyet edip ihrama girdin?” dedi. Ben: “Peygamber’in ihrama girişi gibi ihrama girip Lebbeyk dedim.” diye cevap verdim. Resulüllah (a.s.): “Güzel yaptın. Şimdi git Beyt’i tavaf et, Safa ile Merve arasında sa’y yap, ardından da ihramdan çık” buyurdu. Bunun üzerine ben, Beyt’i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa’y ettim. Sonra Kays oğullarından (mahremlerimden) bir kadının yanına geldim. O kadın saçlarımı tarayıp ayıkladı. Sonra ben hacca niyet edip ihrama girdim. Ravi sözlerine devamla: Ben Ömer’in hilafetine kadar bu şekilde fetva verirdim. Bir hac mevsiminde birisi Ebu Musa’ya “Ey Ebu Musa! veya: Ey Abdullah b. Kays! Bazı fetvaların konusunda yavaş ol! Kendini tut. Çünkü sen, Emîru’l-Müminin’in hac fiilleri hususunda senden sonra nasıl bir uygulama ortaya koyduğunu bilmiyorsun” dedi. Bunun üzerine ben, umuma hitaben: “Ey insanlar! Kime hac hakkında fetva verdiysek, o acele etmesin teenni ile hareket etsin. Çünkü Müminlerin Emîri yanınıza gelmektedir. Siz ancak ona uyun!” dedim. Yine Ebu Musa: “Müteâkiben Ömer (r.a.) geldi ve bu durumu kendisine arzettim.” Bunun üzerine Ömer: “Eğer Allah’ın kitabı ile amel edecek olursak, o bize (başlanmış olan umre ile haccı) tamamlamayı emrediyor. Resulüllah’ın sünnetini göz önünde bulundurursak, Hz. Peygamber, kurban kesileceği yere ulaşıp kesilinceye kadar, ihramdan çıkmamıştır” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2143

Hz. Ömer’den (r.a.)
Ebu Musa’nın naklettiğine göre: O (Ebu Musa) temettu haccına fetva verirdi. Bir kimse ona: “Bir kısım fetvalarında yavaş ol! Zira Emîru’l-Mümin’in hac fiilleri hususunda ne gibi bir uygulama yapacağını bilmiyorsun” dedi. Daha sonra Ebu Musa, Ömer’le bir araya geldiğinde, bu meseleyi ona sormuştur. Bunun üzerine Ömer (r.a.): “Kesin olarak biliyorum ki, Peygamber (a.s.) ve arkadaşları temettu haccı yapmışlardır. Fakat, ben hacıların Erak mevkiine geldiklerinde kadınları ile bir araya gelip, sonra başları su damlar bir halde hacca devam etmelerini uygun görmedim” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2145

Hz. Ali’nin (r.a.) hadisinde
Abdullah b. Şakik şöyle dedi: Osman (r.a.) temettu haccı yapılmasını yasaklardı. Ali (r.a.) ise temettu haccı yapılmasını emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali ile konuştu. Sonra Hz. Ali, Hz. Osman’a: “Bizim Resulüllah ile temettu haccı eda ettiğimizi iyi bilirsin” dedi. Hz. Osman: “Evet ama, biz o zaman korkuyorduk” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2146

İmran b. Huseyn’ın (r.a.) şöyle söylediğini
Mutarrıf b. Abdullah anlatıyor: İmran b. Huseyn ona şunları söylemiştir: Bugün sana öyle bir hadis rivayet edeceğim ki, Allah, seni bu günden sonra onunla faydalandıracaktır. Şunu iyi bil ki; Resulüllah yakınlarından bir guruba Zilhicce’nin son on günü içinde umre yapmayı mubah kılmış ve bunuda nesh eden bir ayet inmemiştir. Ayrıca kendiside Ahirete irtihal edinceye kadar bundan nehyetmemiştir. Bundan sonra herkes istediği kadar kendi reyi ile söz söyledi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2153

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccını, umreyi eda edip ihramdan çıktıktan sonra tekrar hac için ihrama girmek suretiyle temettu haccı olarak eda etmiştir. Resulüllah (a.s.) Zu’l-Huleyfe’den itibaren beraberinde getirdiği kurbanlıkları (Kâbe’ye hediye etti) kesti. Nitekim, Resulüllah umre niyetiyle ihrama girerken telbiye getirmeye başladı. Umre bittikten sonra hac niyetiyle telbiye getirmeye başladı. Sahabeler de, Resulüllah ile birlikte temettu haccı yaptılar. Ashaptan bazıları kurban getirmiş, bazıları getirmemişti. Resulüllah Mekke’ye gelince, hacılara hitaben: “İçinizden kurban getirenler için ihramlıya haram olan herşey, haclarını eda edinceye kadar haramdır. Kurban getirmeyenler ise Beyt’i tavaf ve Safa ile Merve arasında sa’y etsin, saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Sonra (Arafat’a çıkılacağı sırada) hac için ihrama girip telbiye etsin. Nihayet Mina’da kesecek kurbanı bulunmayan, üçü hac esnasında, yedisi de memleketine döndükten sonra olmak üzere, tam on gün oruç tutsun” buyurmuştur. Resulüllah Mekke’ye geldiğinde ilk önce Hacer-i Esved rüknünü selamlayıp tavafa başladı. Yedi dolanım olan tavafın ilk üçünde remel yaparak, kalan dördünde ise normal yürüdü. Beyt’i tavaf etmeyi bitirince Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı. Sonra selam verip namazdan çıktı. Bunun ardından Safa’ya geldi. Safa ile Merve arasında yedi defa sa’y yaptı. Bütün hac menasikini bitirip, Kurban kesme günü kurbanını kesinceye kadar ihramlıya haram olan hiç bir şey yapmadı. Nihayet Bayram günü kurbanını kesti ve Kâbe’yi tavaf etti. Sonra ihramdan çıkmasıyla ihramlı iken haram olan şeyler helal oldu. Sahabelerden kurban getirip kesenler de, Resulüllah gibi yaptılar.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2159

Peygamberin zevcesi Aişe (r.ah.)
Resulüllah’ın (a.s.) haccı umreye katmak suretiyle temettu ve yanında bulunan diğer insanlarında temettu yaptıklarını haber vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2160

Hz. Hafsa (r.ah.) şöyle anlatır:
“Ey Allah’ın Resulü! sen umrede olduğun için ihramdan çıkmadığın halde ihramlarından çıkan insanların durumu ne olacaktır,” diye sordum. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): “Ben, saçımı kestirmek için yumuşattığımdan, kurbanıma nişan taktığımdan kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2161

Abdullah b. Ömer’in (r.a.) rivayetinde Nafi şöyle haber vermiştir:
Abdullah b. Ömer (r.a.) fitne senesinde umre niyetiyle yola çıkarak: “Eğer Kâbe’yi ziyaretten menedilirsem, Resulüllah (a.s.) ile beraber olduğumuzda yaptığımız gibi yaparım” dedi. Sonra hareket etti ve (Zu’l-Huleyfe’de) telbiye ederek umre niyetiyle ihrama girdi ve yoluna devam etti. Nihayet (İbn Ömer) Beyda düzüne çıktığı vakit yol arkadaşlarına dönüp: “Hac ile umre’nin (mani olunduğunda ihramdan çıkma hususunda) hükmü birdir, aralarında fark yoktur. Sizleri şahit kılıyorum ki, ben hacca, umre ile birlikte niyet ettim” demiştir. Yoluna devam eden (İbn Ömer) Kâbe’ye ulaştığında, onu yedi defa tavaf ve Safa ile Merve’yi de yedi kere sa’y etti. Buna başka bir şey ilâve etmeyen İbn Ömer, bu birer tavaf ve sayin kendine yeterli olduğunu düşünerek kurban sevk etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2164

Enes b. Malik (r.a.)
“Peygamber’i (a.s.) hac ile umre için her ikisine birden telbiye getirirken işittim” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2168

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) (umre için) Mekke’ye geldiğinde, Beyt’i yedi kere tavaf etti, Makam-ı İbrahim’in arkasında iki rekât namaz kıldı ve Safa ile Merve arasında sa’y etti. Muhakkak ki, Allah Resulü’nde sizin için pek iyi bir örnek vardır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2172

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
“Hz. Peygamber Mekke’ye geldiğinde yaptığı ilk iş, abdest alarak Kâbe’yi tavaf etmek olmuştur.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2173

Esma bt. Ebu Bekr’in (r.ah.) azatlısı Abdullah b. Keysan’ın haber verdiğine göre:
Esma (r.ah.) Hacun mevkiinden her geçtiğinde şöyle dermiş: “Allah, Resulüne salat ve selam buyursun! Biz, onunla beraber (hac esnasında) buraya inmiştik. O günlerde heybelerimiz hafif, binek hayvanlarımız ve yiyeceklerimiz azdı. Ben, kız kardeşim Aişe, Zübeyr, filan ve filan umre yapmıştık. Biz Beyt’i tavaf edince (sa’y ve saç kısaltmasından sonra) ihramdan çıktık. Sonra akşamleyin, hac niyetiyle yeniden ihrama girdik.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2175

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.), umre niyetiyle telbiye yaptı, sahabeleri ise hac niyetiyle telbiye ettiler. (Mekke’de tavaf ve sa’ydan sonra) Peygamber ve yanlarında kurbanı bulunan sahabeler ihramdan çıkmadılar. Diğer sahabeler ise ihramdan çıktılar. Talha b. Ubeydullah da kurbanı bulunanlar arasında olduğundan ihramdan çıkmamıştı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2177

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Cahiliye devrinde Araplar, hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde en büyük günahlardan sayarlardı. Bunlar, Muharrem ayındaki hürmeti de Safer ayına nakleder ve; devenin arkasındaki yara iyi olur, hacıların ayak izleri silinir, Safer ayı da çıkarsa artık umre yapmak işte o zaman helal olur, derlerdi. Peygamber (a.s.), sahabelerle beraber (Zil-hicce’nin) dördüncü gecesi sabahında hac niyetiyle telbiye ederek (Mekke’ye) gelmişlerdi. Resulüllah, sahabelere haclarını umreye çevirmelerini ve (tavaf, say, tıraşla) ihramdan çıkmalarını emretti. Hac aylarında umre ile emredilmeleri (bu aylarda umre yapmayı büyük günah zannettikleri için) sahabelere ağır geldi. Bunun üzerine: Ey Allah’ın Resulü! Bununla ihramın bütün yasaklarından kurtulduk mu? diye sordular. Hz. Peygamber cevaben: “Evet, ihramın bütün yasaklarından” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2178

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) öğle namazını Zu’l-Huleyfe’de kıldırdı. Sonra kurbanlık dişi devesini istedi ve onu hörgücünün sağ tarafından nişanladı da kan aktı. Ayrıca boynuna iki nalın taktı. Sonra binek devesine bindi. Deve, kendisini Beyda düzüne çıkarınca hac niyetiyle telbiye getirdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2184

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Muaviye bana, Merve’de Resulüllah’ın (a.s.) saçını makasla kısalttığımı biliyor musun? diye sordu. Ben de ona: “Ben bunu, ancak senin aleyhinde bir huccet olarak biliyorum” diye cevap verdim.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2188

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ali (r.a.) Yemen’den (Mekke’ye) geldiğinde, Peygamber (a.s.) ona: “Hangi niyetle ihrama girdin?” diye sordu. Ali (r.a.) cevaben: “Peygamber’in ihramlandığı niyetle ihrama girdim” dedi. Resulüllah (a.s.): “Beraberimde hedy kurbanı olmasaydı, hiç şüphesiz ben de ihramdan çıkardım” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2193

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
“Ben, Resulüllah’ın (a.s.) umre ile hacca birlikte niyetle; Lebbeyke umreten ve haccen, Lebbeyke umreten ve haccen diyerek yüksek sesle telbiye okuduğunu işittim.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2194

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) dört defa umre yapmıştır. Veda haccı ile birlikte yaptığı umre hariç, bunların hepsini de Zu’l-Kade ayında yerine getirmiştir. Bunlardan birisi; Zu’l-Kade ayında Hudeybiye’de veya Hudeybiye zamanında yaptığı umre, diğeri ertesi yıl Zül-Kade ayında yaptığı (kaza) umresi, bir diğeri de (Sekizinci hicret yılında) Zu’l-Kade ayında Huneyn ganimetlerini taksim ettiği sırada Cirane’den, yaptığı umredir. Sonuncusu ise, Veda haccı ile olanıdır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2197

Ebu İshak, Zeyd b. Erkam’a (r.a.)
“Resulüllah (a.s.) ile beraber kaç gazvede bulundun?” diye sordu Zeyd b. Erkam “On yedi gazve” cevabını verdi. Yine Ebu İshak sözlerine devamla; Zeyd b. Erkam bana: “Resulüllah on dokuz defa gazve yapmıştır. Medine’ye hicret ettikten sonra da, bir defa haccetmiştir. O da Veda haccıdır” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2198

Hz. Aişe’den (r.ah.) Urve b. Zübeyr (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben ve İbn Ömer, Aişe’nin (r.ah.) hücresine dayanmış oturuyorduk. Biz, bu sırada, Aişe’nin içerde dişlerini misvaklarken, misvağın dişler üzerinde çıkardığı sesi işitiyorduk. Ben, İbn Ömer’e: “Ey Ebu Abdurrahman! Peygamber (a.s.) Recep ayında umre yaptı mı?” dedim. O: “Evet” cevabını verdi. Bunun üzerine ben Aişe’ye: Ey anneciğim! Ebu Abdurrahman’ın ne söylediğini işitmiyor musun? dedim. Hz. Aişe: “Ne söylüyor?” dedi. O, Peygamber’in Recep ayında umre yaptığından söz ediyor, dedim. Bunun üzerine Aişe: “Allah, Ebu Abdurrahman’a mağfiret buyursun! Hayatıma yemin ederim ki, Resulüllah, (a.s.) Recep ayında umre yapmadığı gibi, Peygamber’in ifa ettiği bütün umrelerde, İbn Ömer de hazır bulunmuştur” dedi. Urve b. Zübeyr (r.a.):” İbn Ömer, Aişe’nin bu sözlerini duyduğu halde olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermeyip sükut etti” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2199

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Ensar’dan bir kadına (İbn Abbas bu kadının ismini söylemişti fakat ben onun ismini unuttum): “Bizimle beraber hac etmekten seni alıkoyan nedir?” diye sordu. Kadın: “Bizim su taşıyan iki devemizden başka devemiz yoktur. Kocam ile oğlum bu develerden birisine binip hacca gittiler. Birisini de bahçe sulamamız için bize bıraktılar” dedi. Resulüllah (a.s.): “Öyleyse Ramazan geldiği zaman bir umre yap. Çünkü Ramazan ayında yapılan umre, bir hacca denk sayılır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2201

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine’den çıkarken (Zu’l-Huleyfe Mescidi yanındaki) Şecere yolunu takip ederek çıkar; Medine’ye girerken de Muarres yolunu takip ederdi. Resulüllah (a.s.) Mekke’ye gireceği zaman ise “Seniyye-i Ulya’dan girer, Seniyye-i Süfla’dan” çıkardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2203

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’ye geldiği zaman şehre üst tarafından girer, aşağı tarafından çıkardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2204

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Zu Tava mevkiinde geceleyip, sabah olunca Mekke’ye girmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2206

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) namaz kılarken kendisi ile Kâbe cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karşısına aldı. (O iki tepeyi karşısına almakla) o yerde bina olunan Mescidi, taş tepenin kenarındaki Mescidin sol tarafına almış olurdu. Resulüllah’ın namazgâhı (taş tepe kenarındaki) bu Mescidin alt başında kara taş üstündedir. (Taş) tepe kenarındaki Mescitten on arşın yahut ona yakın ayrılır, sonra seninle Kâbe arasına düşen uzun dağın o iki tepesini karşısına alarak namaz kılardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2209

İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Beyte gelip ilk tavafı (Kudüm tavafını) eda ederken üç defa remel ile, dört defa da mutad yürüyüşü ile yürürdü. Safa ile Merve arasında tavaf ederken de Batnu’l-Mesil’de (remelden de süratli) sa’y ederdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2210

İbn Abbas’ın (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
İbn Tufeyl İbn Abbas’a şöyle dedi: Beyt’i üç tavaf da remel yapmak ve dört tavafta da yürümek sünnet midir? Zira insanlar, bunun sünnet olduğunu söylüyorlar. Bu husustakidaki görüşün nedir? dedi. İbn Abbas (r.a.): “Hem doğru söylemişler, hem de yanlış” dedi. Ben: “Bu, hem doğru söylemişler ve hem de yanlış, sözünle ne demek istiyorsun?” dedim. İbn Abbas: “Resulüllah (a.s.) Mekke’ye (kaza umresi için) gelince, müşrikler; Muhammed ve arkadaşları zayıflıktan dolayı Beyti tavaf etmeye güçleri yetmiyor dediler. Böylece Peygamber’e haset ediyorlardı. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.), sahabelerine tavafın üç şavtında koşmalarını, dördünde de yürümelerini emretti” dedi. Ebu Tufeyl sözlerine devamla: “Ben, İbn Abbas’a Safa ile Merve arasında vasıtaya binerek tavaf etmenin mahiyetinden haber verir misin? Bu da sünnet midir? Zira kavmin bunun sünnet olduğunu söylüyor” dedim. İbn Abbas yine: “Hem doğru söylediler ve hemde yanlış” dedi. Ben de: “Hem doğru söylediler ve hem de yanlış” sözünün manası nedir? dedim. İbn Abbas: “Resulüllah, tavaf yaparken insanlar etrafına yığıldılar. İşte Muhammed! İşte Muhammed! diyorlardı. Hatta evlerden genç kızlar bile dışarı çıkmışlardı. Resulüllah’ın huzurunda insanlar dövülemezdi. Başına bir çok kimse toplanınca, Hz. Peygamber devesine bindi. Ancak yürüyerek sa’y yapmak daha faziletlidir” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2217

Abdullah b. Ömer (r.a.)
Resulüllah’ı (a.s.) Yemen tarafındaki iki rükünden başka Beyt’ten hiçbir rükne el sürerken görmedim demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2222

Ömer İbn Hattab (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ömer İbn Hattab (r.a.) Hacer-i Esved’i öptü ve sonra şöyle dedi: “Yemin olsun ki, çok iyi biliyorum sen ancak bir taşsın. Eğer Resulüllah’ı (a.s.) seni öperken görmüş olmasaydım seni asla öpmezdim.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2228

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccında mihcen (ucu eğri bir değnek) ile Hacer-i Esved rüknünü istilâm ederek bir deve üzerinde tavaf etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2233

Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Hac esnasında hasta olduğumu Resulüllah’a (a.s.) arzettim. Bana “Halkın arkasından (deveye) binerek tavaf et” buyurdu. Ben de böylece tavaf ettim. Resulüllah ise bu esnada Beyt’in yanı başında namaza durmuş ve “Tur” suresini okuyordu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2238

Hz. Aişe’den (r.ah.) rivayetle Urve şöyle haber vermiştir:
Ben, Aişe’ye (r.ah.); öyle zannediyorum ki, bir kimse Safa ile Merve arasında tavaf etmese ona zarar vermez dedim. Aişe: “Niçin?” diye sordu. Ben de: Yüce Allah: Şüphesiz” Safa “ile” Merve “Allah’ın nişanelerindendir.buyuruyor dedim. Bunun üzerine Aişe (r.ah.): Allah Safa ile Merve arasında tavaf etmeyen kimsenin haccını ve umresini tamam kılmamıştır. Eğer bu ayetin hükmü senin dediğin gibi (yani sa’y mubah) olsaydı ayet” Safa ile Merve arasında sa’y etmemekte günah yoktur” şeklinde olurdu. Bu ayetin hangi mesele üzerine nazil olduğunu biliyor musun? Bunun iniş sebebi şudur: “Ensar cahiliye devrinde deniz tarafında bulunan İsaf ve Naile diye anılan iki put için telbiye getirirler. Sonra da gelip Safa ile Merve arasında sa’y eder, daha sonra da tıraş olurlardı. İslâmiyet gelince Ensar, cahiliye devrinde yaptıklarına bakarak Safa ile Merve arasında sa’y etmekten çekindiler. İşte bu sebeple Yüce Allah, söz konusu Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın nişanelerindendir.(Bakara, 158) ayetini indirdi ve böylece onlar da (tavaf ve) sa’ylarını yaptılar” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2239

Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Ensar, Safa ile Merve arasında sa’y etmeyi Şüphesiz” Safa “ile” Merve “Allah’ın nişanelerindendir. Kim Kâbe ‘yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yokturayet-i kerimesi indirilene kadar hoş karşılamazlardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2243

Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben Arafat’tan itibaren Resulüllah’ın (a.s.) terkisine bindim. Resulüllah Müzdelife’nin yakınındaki sola giden dağ yoluna varınca devesini çöktürdü. Sonra inip küçük abdest bozdu. Sonra geldi. Ben kendisine abdest suyu döktüm. Resulüllah hafif bir surette abdest aldı. Sonra ben: Ey Allah’ın Resulü! Namaz mı kılacaksınız? dedim. Resulüllah: “Namaz, ileride (Müzdelife) kılınacaktır” buyurdu. Akabinde devesine binip Müzdelife’ye geldi ve namazı orada kıldı. Sonra Bayram sabahı, Resulüllah’ın terkisine “Fadl” bindi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2245

Abdullah İbn Abbas’ın (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.) Akabe cemresine taş atıncaya kadar telbiye okumaya devam etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2246

Muhammed b. Ebu Bekr Sakafi’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
kendisi Enes b. Malik ile birlikte Mina’dan Arafat’a çıkarlarken Enes b. Malik’e “Sizler Resulüllah (a.s.) ile beraber bulunduğunuz sırada, bu günde ne yapardınız?” diye sormuş. Bunun üzerine Enes b. Malik (r.a.): “Telbiye getirenlerimiz telbiye getirir, kendisine bir şey denilmez; tekbir alanlarımız da tekbir getirir, ona da bir şey denilmezdi” diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2254

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Arafat’tan, beraberinde Üsame olduğu halde hareket etmiştir. Bu hususta Üsame “Resulüllah (a.s.) Müzdelife’ye gelinceye kadar âdeti olduğu üzere sükunet ve rıfk ile yoluna devam etti” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2262

Usame b. Zeyd (r.a.) Urve b. Züber’den şöyle haber vermiştir:
Ben, yanında bulunduğum bir sırada Üsame’ye soruldu veya Urve: Ben Üsame b. Zeyd’den sordum. Zira Resulüllah (a.s.) Arafat dönüşünde onu devesinin arkasına bindirmiş ve böyle yola çıkmıştı. Ben, Üsame’ye: “Resulüllah Arafat’tan döndüğü vakit nasıl yürüyordu?” dedim. Üsame: “Resulüllah orta bir yürüyüşle yoluna devam ederdi. Fakat bir genişlik bulduğunda süratlice hareket ederdi” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2263

Ebu Eyyûb (r.a.)
Veda haccında, Resulüllah (a.s.) ile birlikte akşam ve yatsı namazlarını Müzdelife’de kıldığını haber vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2264

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Ben, Resulüllah’ı (a.s.) iki namaz müstesna, vaktinin dışında namaz kıldığını görmedim. Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarını cem etmiş; bir de o gün (Müzdelife’de) sabah namazını (mutad) vaktinden daha erken kıldırmıştır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2270

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Sevde (bt. Zemaa), Müzdelife gecesi Peygamber’den (a.s.) halk iyice kalabalık oluşturmadan önce kendisinin Mina’ya gönderilmesi hususunda izin istedi. Sevde ağır hareketli (Kasım’ın rivayetinde; iri yapılı) bir kadındı. Resulüllah, Sevde’ye izin verdi. O, Peygamber’den önce yola çıktı. Fakat, Resulüllah bizleri yanında alıkoydu. Nihayet sabah olunca, onunla beraber Mina’ya hareket ettik. Sevde’nin Resulüllah’tan izin istediği gibi, izin isteyip önden hareket etseydim, hiç şüphesiz benim için her şeyden daha sevimli olacaktı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2271

Esma (r.ah.) kölesi Abdullah’tan naklettiğine göre, Abdullah şöyle anlatır:
Esma “Müzdelife yurdunda gecelerken ay battı mı diye sordu. Ben hayır batmadı dedim. Kendisi bir saat daha namaz kıldıktan sonra tekrar: “Ey yavrucuğum! Ay battı mı” dedi. Ben de: Evet dedim. Beni yola çıkar dedi. Bunun üzerine hareket ettik. Nihayet cemreyi attıktan sora Mina’da konakladığı yerde namazını kıldı. Ben ona: Ey muhterem hanım biz gecenin sonundaki karanlık içinde geldik dedim. Bana: “Hayır öyle değil” ey oğlum! Peygamber (a.s.) kadınlar için (erken cemre etmelerine) izin vermiştir” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2274

İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
(a.s.) beni Müzdelife’den geceleyin ağırlıkları ile beraber (veya kadın ve çocuklarla birlikte) gönderdi.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2277

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
b. Ömer kendi aile fertlerinden zayıf olanları (ailesinin kadın ve çocuklarını) önden gönderirdi. Onlar da geceleyin Müzdelife’de “Meşari’l-Haram” yanında vakfe yaparlar, istedikleri şekilde Allah’ı zikr ederlerdi. Sonra imam vakfe yapmadan ve kendisinden önce (Mina’ya) dönerlerdi. Bu suretle onlardan kimi Mina’ya sabah namazı vaktinde gelir, kimi de namazdan sonra gelirdi. Mina’ya geldikleri zaman Cemrelere taş atarlardı” dedi. İbn Ömer (r.a.) “Resulüllah böyleleri hakkında erken gelip cemreleri taşlamak hususunda ruhsat vermiştir” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2281

Abdullah b. Mesûd’un (r.a.) naklettiğine göre Abdurrahman b. Yezid şöyle haber vermiştir:
Abdullah b. Mesûd Akabe cemresini vadinin ortasından (yukarıya doğru) yedi çakıl ile ve her bir atışta Allah’ü ekber diyerek taşladı. Kendisine: “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler cemreyi vadinin üstünden aşağıya doğru taşlıyorlar” denildi. Abdullah b. Mesûd cevaben: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, benim bulunduğum şu mevkii, kendisine Bakara suresi indirilmiş bulunan zatın durduğu makamdır” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2282

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ve sahabelerinden bir grup tıraş oldular. Ashaptan bazılarıda saçlarını kısalttılar. Abdullah sözlerine devamla, Resulüllah bir veya iki defa: “Allah saçlarını kestirenlere rahmet eylesin” dedikten sonra “saçlarını kısaltanlara da” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2292

Ebu Hureyre’nin (r.a.) kendisnden naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah yine: “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler tekrar: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah yine: “Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur” diye dua etti. Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da” dediler. Resulüllah en sonunda: “Saçlarını kısaltanlara da mağfiret eylesin!” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2295

İbn Ömer (r.a.)
“Resulüllah (a.s.) Veda haccında başını tıraş etti” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2297

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Mina’ya geldi. Sonra Akabe cemresine gelip onu taşladı. Sonra Mina’daki menziline geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere başının sağ tarafına işaret ederek “burayı al” buyurdu. Daha sonra da, sol tarafından tıraş edilmesini istedi. Arkasından bu saçları insanlara vermeye başladı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2298

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccında insanlar bilmediklerini sorsunlar diye Mina’da durdu. Yanına birisi gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Kurban kesmeden önce bilmeyerek tıraş oldum” dedi. Resulüllah (a.s.): “Kurbanını kes, günahı yok” buyurdu. Sonra diğer bir kimse gelip: “Ey Allah’ın Resulü! Bilmeden taş atmadan önce kurban kestim” dedi. Hz. Peygamber ona da: “Taşları at, zararı yok” buyurdu. Resulüllah’a (o gün taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hususlarda) önce yapılmış veya sonraya bırakılmış meselelerde her ne sorulmuş ise, cevaben: “yap, günah yok!” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2301

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Hz. Peygamber’e (a.s.) kurban kesme, tıraş olma ve taş atmadan herhangi birinin öne geçirilmesi veya geriye bırakılması sorulduğunda “zorluk yoktur” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2306

Enes b. Malik’in (r.a.) Abdulaziz b. Rufeya’dan rivayetinde, Abdulaziz:
Enes b. Malik’e, Resulüllah’tan (a.s.) hatırladığın bir şeyi (yani) terviye günü öğlen namazını nerede kıldığını bana haber ver dedi. Enes: Mina’da kıldı dedi. Ben tekrar: Nefr günü (Mina’dan dönüş günü) ikindi namazını nerede kıldı? diye sordum. Enes: Ebtah (yani Muhassab) da kıldı diye cevap verdi. Sonra Enes: “Amirlerin ne yapıyorsa sen de onu yap” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2308

İbn Ömer (r.a.)
“Hz. Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) Ebtah mevkiine iniyorlardı” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2309

Hz. Aişe (r.ah.)
“Ebtah’a inip orada konaklamak bir sünnet değildir. Zira Resulüllah (a.s.) oraya ancak Medine’ye dönüşte çıkışı kolay olduğu için inmiştir” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2311

İbn Abbas (r.a.)
“Muhassab’da kalmak bir şey değildir. Orası sadece Resulüllah’ın (a.s.) (zevalden sonra istirahat için) inip konaklamış olduğu bir yerdir” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2313

Ebu Hureyre’nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Yarın inşaallah Kinane oğulları yurduna ineceğiz. Burası Kureyş ile Kinane oğullarının, küfür üzerine ahitleştikleri yerdir” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2315

İbn Ömer’in (r.a.) bildirdiğine göre:
Abbas b. Abdu’l-Muttalip (r.a.), hacılara su dağıtmakla görevli olduğundan Mina gecelerinde Mekke’de ikamet etmek üzere Resulüllah’tan (a.s.) izin istedi. O’da kendisine izin vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2318

Hz. Ali (r.a.) şöyle haber vermiştir:
“Resulüllah (a.s.) bana kurban develerine nezaret etmemi, etleriyle, derilerini ve çullarını tasadduk etmemi, ayrıca kasaba kurbanlardan (ücret adıyle) hiçbir şey vermememi emretti” ve: “Biz ona yanımızdan (bir şeyler) veririz” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2320

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
“Biz Hudeybiye senesinde Resulüllah (a.s.) ile beraber deve ve sığırı yedi kişi adına kurban edip boğazladık.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2322

İbn Ömer’in (r.a.) rivayetinde Ziyad b. Cübeyr şöyle anlatır:
İbn Ömer kurbanlık devesini yatırarak boğazlayan bir kimsenin yanına geldiğinde ona: “Deveyi kaldır, onu ayağı bağlı ve ayakta olarak kes. Devenin bu şekilde boğazlanması Peygamber’in (a.s.) sünnetidir” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2330

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine’den (Mekke’ye) kurbanlık gönderirdi. Ben de kurbanın nişan iplerini örerdim. Kurbanlıkları gönderdikten sonra Resulüllah, ihramlının sakınacağı şeylerin hiç birisinden sakınmazdı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2331

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk etmekte olan bir kimse gördü ve ona: “Deveye bin” buyurdu O kimse: “Ey Allah’ın Resulü! Bu deve kurbanlıktır” dedi. Bunun üzerine Resulüllah ikinci veya üçüncü defasında da: “Yazıklar olsun sana! Bin şu deveye” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2342

Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk eden bir insanın yanından geçti ve ona: “Deveye bin” buyurdu. O kimse: “Bu deve kurbanlıktır” dedi. Resulüllah iki veya üç defa: “O deveye bin” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2344

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
İnsanlar hac sonunda her bir tarafa dağılıyorlardı. Resulüllah (a.s.): “Sakın ha! Sizden hiç bir kimse Beyt’e olan son vazifesini (Veda tavafını) yapmadıkça dağılmasın” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2350

Bilâl (r.a.) Abdullah İbn Ömer’den şöyle nakletmiştir:
Resulüllah, (a.s.) Mekke’nin fethi günü, beraberinde Üsame, Bilâl, Osman b. Talha Hacabi olduğu halde Kâbe’ye girerek kapısını kapatmıştı. Sonra bir müddet içerde kalmışlardı. Abdullah b. Ömer dışarı çıktığı zaman Bilâl’e: “Resulüllah içerde ne yaptı?” diye sordum. Bunun üzerine Bilâl “Allah Resulü iki direk soluna, bir direk sağına ve üç direği de arkasına aldı ve sonra namaz kıldı. O zaman Beyt altı direk üzerinde idi” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2358

Üsame b. Zeyd’den (r.a.) İbn Cüreyc şöyle nakletmiştir:
Ben Atâ’ya “İbn Abbas’ın sizler ancak tavaf etmekle emrolundunuz, Kâbe’nin içine girmekle emir olunmadınız dediğini işittin mi?” diye sordum. Atâ şöyle dedi: İbn Abbas Kâbe’ye girmekten nehy etmezdi. Ancak ben onun şöyle dediğini işittim: Bana Üsame b. Zeyd şöyle haber verdi: Peygamber (a.s.) Beyt’e girdiği zaman onun bütün bölümlerinde dua etmiştir. Ancak Kâbe’den çıkınca Beyt’in önünde iki rekât namaz kılmış ve “İşte kıble budur” demiştir. Atâ, İbn Abbas’a: “Kâbe’nin nahiyelerinden maksat nedir? Onun köşeleri mi?” diye sordum İbn Abbas: “Hayır, Beyt-i Şerif’in karşısına gelen her yerdir!” cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2364

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
“Peygamber (a.s.) Kâbe’ye girdi. Kâbe’nin içinde altı direk bulunmakta idi. Resulüllah bir direğin yanında durup dua etti, namaz kılmadı.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2365

Abdullah b. Ebu Evfa’nın (r.a.) şöyle söylediğini İsmail b. Ebu Halid anlatıyor:
Ben sahabeden Abdullah b. Ebu Evfa’ya (r.a.) “Peygamber (a.s.) umre yaptığı zaman Beyt’in içine girdi mi?” diye sordum. O: “Hayır girmedi” diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2366

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir.
Resulüllah (a.s.) bana: “Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı, ben Kâbe’yi yıkar da onu tekrar İbrahim’in (a.s.) kurduğu temel üzerine yeniden inşa ederdim. Çünkü Kureyş Kâbe’yi bina ederken işi kısadan tutmuştur. Ben, Kâbe’ye bir de arka kapı yapardım” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2367

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Fadl b. Abbas, Resulüllah (a.s.) ile aynı binekte yolculuk ediyorlardı. Bu sırada Hasam kabilesinden bir kadın fetva sormak için Resulüllah’a gelmişti. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl’a bakmağa başladı. Resulüllah hemen Fadl’ın yüzünü eliyle başka tarafa çevirmeğe başladı. Kadın: “Ey Allah’ın Resulü! Hac farizası babama oldukça ihtiyarladığı bir yaşta erişti. Deve üzerinde durmağa muktedir olamıyor. Ben kendisinden (vekaleten) hac edebilir miyim?” diye sordu. Resulüllah (a.s.): “Evet! Onun adına hac edebilirsin” diye cevap vermiştir. Bu hadise Veda haccı sırasında gerçekleşmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2375

Fadl b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hasam kabilesinden bir kadın: “Ey Allah’ın Resulü! Babam çok yaşlı bir ihtiyardır. Üzerinede hac farzdır. Halbuki kendisinin deve üzerinde durması mümkün değildir.” Bunun üzerine Peygamber (a.s.): “Sen, onun adına haccet” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2376

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) bir gün bize hitap ederek: “Ey İnsanlar! Yüce Allah üzerinize haccı farz kılmıştır. Hac ediniz” buyurdu. Bir kimse: “Ey Allah’ın Resulü! Her sene mi?” diye sordu. Resulüllah cevap vermedi. O zat sorusunu üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resulüllah: “Eğer evet deseydim, her sene hac etmek muhakkak vacip olurdu ve siz hiç şüphesiz buna güç yetiremezdiniz. Ben sizi kendi hâlinize bıraktığım müddetçe sizde beni kendi hâlime bırakın. Hiç şüphesiz sizden evvelki milletler çok soru sormaları ve Peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Binaenaleyh ben size bir şey emrettiğimde, siz bunu gücünüz yettiği kadar yapınız. Bir şeyden de sizi nehyettiğimde, artık onu terkediniz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2380

İbn Ömer’in (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Kadın kendisi ile beraber bir mahremi bulunmadıkça, üç gecelik mesafeye sefer etmesin” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2381

Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Üç Mescidin dışında, başka mescitlere sefer etmeyiniz. Bunlar; benim şu Mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa “buyurmuştur. Ve yine Resulüllah: “Kadın, yanında mahreminden biri yahut kocası bulunmaksızın, iki günlük mesafeye yolculuk etmesin” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2383

Ebu Hureyre (r.a.)
Resulüllah’ın (a.s.): “Müslüman bir kadına beraberinde mahreminden bir erkek bulunmaksızın bir gecelik mesafeye yolculuk etmesi helal olmaz” buyurduğunu haber vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2386

Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına, beraberinde babası, oğlu, kocası, kardeşi, veya diğer bir mahremi bulunmaksızın üç gün ve daha fazla süren bir yolculuğa çıkması helal olmaz” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2390

İbn Abbas (r.a.)
Hz. Peygamber’den (a.s.) bir hutbe esnasında şöyle işittiğini bildirmiştir. Allah Resulü: “Hiç bir erkek mahremi olmayan bir kadınla sakın yalnız kalmasın! Kadın da kendisi ile beraber bir mahremi bulunmaksızın sakın yola çıkmasın!” buyurdu. Resulüllah’ın (a.s.) bu nehyi üzerine (sahabelerden) bir kişi ayağa kalkarak: “Ey Allah’ın Resulü! Hanımım hac etmek üzere yola çıkmıştır. Ben ise filan gazveye gitmek üzere yazıldım?” dedi. Resulüllah: “Haydi git de zevcenle birlikte haccet” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2391

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ordu veya seriyelerden veyahut hac ve umreden döndüğü sırada her bir tepeye ve her bir yokuşa çıktığında üç defa “Allah’ü ekber, Allah’ü ekber, Allah’ü ekber” diye tekbir getirir sonra şu duayı okurdu: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Mülk Onundur. Hamd de ancak Ona mahsustur. O, herşeye hakkıyla kadirdir. Artık bizler seferden selametle dönüyoruz, günahlarımızdan tevbe ediyoruz. Bizler ancak Rabbimize ibadet, Rabbimize secde, Rabbimize hamd edicileriz. Allah vaadinde sadıktır. Kuluna yardım etmiş ve ancak O tek başına orduları perişan etmiştir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2394

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben ve Ebu Talha Peygamber (a.s.) ile bir seferden dönüyorduk. Safiye de Resulüllah ile beraberdi. Nihayet Medine’yi görebilecek yere gelince Resulüllah (a.s.): ” (Bizler seferden) dönüyoruz, (günahlardan) tevbe ediyoruz. Biz ancak Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz” duasını okudu ve Medine’ye gelinceye kadar bu sözleri tekrar etti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2395

Abdullah b. Ömer (r.a.)
“Resulüllah (a.s.) Zu’l-Huleyfe’de Betha denilen yerde devesini çökertti, sonra inip orada namaz kıldı.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2396

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Zü’l-Huleyfe’deki konaklama yerinde iken (Allah tarafından bir melek gönderildi) kendisine: “Sen mübarek Batha (vadisinde) dasın” denildi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2399

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ebu Bekr Sıddık Resulüllah’ın kendisini hac emîri tayin ettiği, Veda haccından bir sene önceki haccda, kurban bayramın birinci gününde, insanlar arasında: ” (Artık) bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak da Beyt’i tavaf etmesin” diye ilan eden bir çok münadi ile birlikte beni de göndermişti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2401

HAC
Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): “Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan (küçük) günahlar için kefarettir. Kabul olan bir hac ise, onun Cennetten başka bir karşılığı yoktur” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2403

Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): “Her kim şu Beyt’e gelip de (hac sırasında) kötü sözler söylemez ve günah işlemezse, o kimse annesinden doğduğu gün gibi tertemiz ve günahlardan arınmış olarak geri döner” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2404

Üsame b. Zeyd b. Harise (r.a.)
“Ey Allah’ın Resulü! Yarın Mekke’de kendi evinde mi konaklayacaksın?” diye sormuş; Resulüllah da (a.s.): “Akîl bizim için ev, yer bıraktı mı ki?” cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2405

Alâ b. Hadrami (r.a.)
Hz. Peygamber’den şöyle işittiğini nakletmiştir:” Muhacir için dönüş tavafını yaptıktan sonra Mekke’de ancak üç gün ikamet hakkı vardır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 2408

İbn Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’nin fethedildiği gün: “Bundan böyle artık hicret yoktur. Ancak cihat ve niyet vardır. Toptan savaşa çağrıldığınızda hemen gidin” buyurmuştur. Yine Allah Resulü Mekke’nin fetih günü sözlerine devamla: “Hiç şüphe yok ki, Allah gökleri ve yeri yarattığı vakit bu beldeyi haram kılmıştır. Yüce Allah’ın haram kılması sebebiyle burası Kıyamete kadar haramdır. Benden önce bu beldede hiç kimseye muharebe helal kılınmamıştır. Bana da sadece gündüzün bir vaktinde helal olmuştur. O, Allah’ın haram kılmasıyla Kıyamete kadar haramdır. Onun dikeni koparılmaz; avı ürkütülmez, ilan edenden başkası, onda bulduğu eşyayı alamaz; yaş otu da kesilemez.” buyurmuştur. Abbas “Ey Allah’ın R

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu