Warning: Undefined array key "host" in /home/fasiharapca.com/public_html/wp-content/plugins/jannah-optimization/inc/lazyload.php on line 150
3 fakülteli. Şanları şöhretleri ya da makam mevkileri yok. Zaten böyle bir dertleri de yok. Hakaretin fikir özgürlüğü; küfür ve yozlaşmanın sanat sayıldığı günümüzde basit bir yoldan zor bir maceraya çıkmışlar. “seviyeli komedi” spotuyla “çokiyiyaa” adıyla açtıkları facebook sayfası 65 bin üyeyi geçmiş ve şimdiden fenomen olmuş durumda. Sanatçı duruşları yok, filozof bakışları da. Sade bir insan olarak kendilerini konumlandırmadan düz bir hatta yürümeye çalışıyorlar. Şimdi sizi bize hak vermek üzere röportajımızla baş başa bırakıyoruz.
– Evet arkadaşlar baştan başlayalım, hikaye nasıl başladı?
Reis: Serdar kendi profilinde saçmalıyordu. Bende kendi profilimde saçmalıyordum. Enes’te saçmalıyordu. Dedir ortak bir sayfa kuralım hep beraber saçmalayalım. Tabi boşa olmasın, seviyemizi kaybetmeyelim dedik. “seviyeli komedi” olarak küfürsüz bir eğlence ortamı olmasını istedik ve o gün başladık. “seviyeli komedi” ifadesinde iddia var ama hatta biraz da hakaret içeriyor; hani başkaları seviyesiz biz seviyeliz der gibi.
Ehe: ama gerçekten seviyesizler ve gençler maalesef küfürlü sanal ortama çok ilgi gösteriyorlar.
Serdar: Cem Yılmaz’ a bile baktığınızda onun söylediklerinin yarısı küfür. Çok tatlı söylüyor ve insanlar tepki göstermiyor maalesef.
– “seviyeli komedi” bir akım mı? Amaç ne?
Serdar: İnternet âlemine baktığın zaman temiz düşünen temiz konuşan insanlara hitap eden yayınlar ve sayfalar yok. Biz insanlara gülmek için küfür etmek zorunda olmadıklarını gösteriyoruz.
Ehe: Biz zaten başladıktan sonra her şeyin seviyelisi çıktı; seviyeli yazılar, seviyeli edebiyat… Türevleri taklitleri. Biz bu akımı başlatmış olduk.
– Hepiniz ilahiyat öğrencisisiniz. Toplumda oturmuş belli bir imam prototipi var. Camide namaz kıldırır, etliye sütlüye karışmaz, abus çehrelidir. Yeşilçam’da örneklerini çok görüyoruz zaten. Bu imam kimliği ile sizin duruşunuz çelişiyor gibi?
Reis: Muhafazakâr hayat ile sosyal hayat arasında bir duvar örüldü maalesef. Meşru dairede herkes eğlenebilir. Biz de bunun örneğiyiz.
Ehe: bizim yaptığımız bir yerde yanlış imam kimliğine baş kaldırıdır.
– Çokiyiyaa nın isim babası kim?
Serdar: Ben aynı zamanda gitar çalıyorum. Reis de çalıyor. Bundan ötürü reisle gün aşırı görüşüyorduk. Karşılıklı düşünürken beğendiğimiz şeylere verdiğimiz tepkiyi isim olarak koyduk ve böylece çokiyiyaa başlamış oldu.
Ehe: çakmalarımız var. Rakiplerimiz var. Eniyiyaa ismiyle sayfalar açıldı. Tutmadı tabi.
Reis: hatta aynı isimle açanlar oldu. Adam kız veya erkek fotoğrafı koymuş, kaç kişi beğenir diye yazmış. Bunun neresinde seviye? Böyle olunca tutmadılar tabi.
– Peki, onca komedi sayfası var. Bunların arasında kendinizi nerede görüyorsunuz?
Ehe: biz onları da takip ediyoruz. Beğendiklerimizi sayfamızda paylaşıyoruz.
Serdar: kendimize göre törpülüyoruz ama. Küfür yazmışsa biz oraya “lan” diyoruz. Bizim camianın en ağır küfrü “lan” dır yani
Reis: her gün yüzlerce mesaj geliyor. Tebrik eden, dua eden, sevenimiz çok. Biz her üyemizi çok önemsiyoruz. Bu açıdan farklı tutuyoruz.
( yaptıkları işi anlatırken ne kadar cevval bir hatip iseler; biraz övdüğünüzde o kadar mahcup ve ketum oluveriyorlar. Herkesin birbirine küfretmek için kullandığı sosyal medyayı onlar insanlık onurunu esas alarak tekrar var etmeye çalışıyorlar. Bu yüzden her fikre açık oldukları gibi seviyesiz her söze kapalılar ve hemen “ban” lıyorlar. Art niyetleri olmadığı gibi art niyetlilere de yer yok sayfalarında. Size kısaca bir şey söyleyeyim; onlar sıradan bir insan olmanın tadını çıkarıyorlar ve bundan büyük haz duyuyorlar. Sade, duru, yalın…)
– Çokiyiyaa vesilesiyle yaşadığınız enteresan anılarınız var mı?
Ehe: bir ablamız bana patik örüp göndermiş mesela. Benden sonra arkadaşlar da gönderdi.
Reis: ama nasıl gönderdi? Ben biraz pislik yaptım da öyle bizim neyimiz eksik falan dedim. Böylece hepimize gelmiş oldu. Ama giymeye kıyamadık. Saklıyoruz…
Serdar: ben fanatik Trabzonspor’luyum. Bir takipçimiz bordo-mabi pasta yaptırıp göndermiş. Tabi onu yedik, patik gibi saklayamayız ya
Reis: biz fakültenin konferans salonunda takipçilerimizle bir araya geldik. Benim için sanal âlemden gerçek aleme geçiş adına bir milattır. İnsanlar yanınıza geliyor, tanışıyor, fotoğraf çekiliyor, çok etkilendiğim bir gündü.
– Nicklere gelelim, nerden çıktı nickler?
Ehe: Herkes gülme efekti sanıyor ama ismimin baş harfleridir. Sonra ben ona modifiye çektim. “en hayırlı espriler” diye.
Reis: ilk zamanlar öylesine yazdım. İdeolojik ve politik bir manası yok. Artık herkes bana reis diyor öyle çağırıyor. Hiç düşünmeden koyduğum bir isim.
Serdar: kafa kâğıdında yazan isim zaten aslında ilk zamanlar nick aradım, bulamadım. İsmim güzel olunca serdar kaldı.
– Peki hep hoş tarafından bahsettik. Şimdi tepkilerden, hakaretlerden bahsedelim biraz. “ siz kendinizi ne sanıyorsunuz” diye çıkışan olmadı mı?
Reis: bizim de en büyük sıkıntımız bu. Çabuk kırılıyoruz. Maddi beklentisi olmayan eğlence amaçlı bir topluluğuz.
Ehe: hatta büyüklerimize sorduk uygun mudur diye. Yoksa yapmayalım yani zarar vereceksek.
Reis: zaten bu kadar iyi niyetliyken birilerinin çıkıp ileri geri konuşması üzüyor bizi.
Serdar: tabi tepki küfre, hakarete döndü mü atıyoruz sayfadan.
Reis: bundan ötürü bırakalım dediğimiz de oldu. Bu sefer de üyelerimiz bırakmadı.
Facebookta grup falan açtılar.
Ehe: sensiz olmaz sayfa diye yolumu kesenler oldu benim:)
– Sosyal medya ülkemizde çok tartışılıyor. Peki siz sosyal medyayı bir iletişim dili olarak kullanabiliyor musunuz?
Serdar: biz zaten sosyal âlemde olan insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. O insanlar zaten orda. Onlara ulaşmamız ve derdimizi anlatmamız lazım. Biz o kitleye ulaşıp aktif kılmaya çalışıyoruz.
Ehe: gerçek hayatta ulaşamayacağınız insanlara ulaşıyorsunuz. Bu açıdan nimettir.
– Paylaşım rekorlarınız nedir?
Serdar: ilk zamanlar 3-5 dk da bir paylaşım yapıyorduk. Hatta aramızda tartışıyorduk. Paylaşımlar arası biraz zaman olsun diye.
Reis: benim günlük 40 paylaşım yaptığım olmuştur.
Ehe: 50 vardır herhalde. Uyumayıp paylaşım yaptığım oldu:)
– Sayfanın nihai hedefi nedir? Ne olacak sizin sonunuz?
Reis: yüz binler olduğumuzda şehir şehir guruplandırmalar olabilir. Fakirler için yardımlar toplanabilir. Geniş çaplı kitlesel organizasyonlar düzenlenebilir.
Ehe: ben sayfada öğretmenlik izlenimlerimi yazıyorum. Bana konferans teklifi geliyor. Bir üyemiz bana ulaşıp sayfada paylaştığım izlenimleri kitaplaştırmak istediğini söyledi.
– Sizin işiniz gücünüz yok mu? Yemiyor içmiyorsunuz da paylaşım mı yapıyorsunuz?
Reis: öyle bir durum yok. Ben alttan ders bırakmadım mesela. Kendini kontrol etmeyle alakalı.
Serdar: Annem de aynı şeyi söylüyor. “ oğlum bırak şu işleri derslerine bak” diyor
Ehe: facebooktaki zamanlama özelliğini kullanıyorum. Seviyorum da bu işi.
– Paylaşım tarzlarınız nedir?
Reis: ben saçmalarım. Çokta güzel saçmalarım ha! Absürt komedi.
Ehe: benimkiler daha çok gözlem ve tespit üzerine.
Serdar: ben bir örnek vereyim; “ men Azeri değilem benim murnum dıhalı” yazdım paylaştım. Azerilerden tepki aldık biz böyle konuşmuyoruz diye. Bizi danışma meclisi olarak gören de var. Bize derdini sıkıntısını anlatıyor.
Ehe: biz sayfanın Nasrettin Hocalarıyız. Hem güldürmek hem öğretmek amacımız.
– Bu da dergiye kapak olsun mu?
Hepsi birden : OLSUN!
https://www.facebook.com/SeviyeLi.KoMedi
Canbaz Gençlik Ve Mizah Dergisi.