arapça

  • Arapça Günler ve Okunuşları

     

    السَّبْتُ
    Essebtu
    Cumartesi
     
    الأحَدُ
    Elahadu
    Pazar
     
    الإثْنَيْنِ
    Elisneyni
    Pazartesi
     
    الثُّلاثَاءُ
    Essülâsau
    Salı
     
    الأرْبِعَاءُ
    Elerbiâu
    Çarşamba
     
    الخَمِسُ
    Elhamisu
    Perşembe
     
    الجُمُعَةُ
    Elcumuatu
    Cuma
     
    arapca günler tablosu 3
    Bu materyal Tanıtım Amaçlıdır. Bu kelime kartı setini : Arapcakitapevi.com’dan satın alabilirsiniz

     

    Lütfen Diğer Sayfaya Geçiniz

  • Arapça Bayramınız Mübarek Olsun Nasıl Söylenir ?

    Arapça Bayramınız Mübarek Olsun Nasıl Söylenir ?

    BAYRAMINIZ KUTLU (MÜBAREK) OLSUN – İYİ BAYRAMLAR

    Fıtr (Ramazan) Bayramı
    Îdu’l-fıtr
    عِيدُ الْفِطْرِ
    Türkçede, Ramazan Bayramı (uydurukça ifadeyle şeker bayramı) olarak isimlendirdiğimiz bayram, Arapça’da, Ramazan ayında verilen fıtr sadakasına nisbetle [Fıtr Bayramı] olarak adlandırılır. Yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı münasebetiyle bayramı Arapça olarak nasıl tebrik ederiz, bakalım.

     

    Bayram tebriği için farklı ifadeler kullanılabilir. En yaygınları:
    عِيدٌ مُبَارَكٌ
    Îd mubârak
    Bayram  kutlu olsun. Mübarek (kutlu) bayram(lar)
    Îd mubârak
     
     
    عِيدُكُمْ  مُبَارَكٌ
    Îdukum mubârak
    Bayramınız mübarek olsun.
     
    Bayram
    Îd
    عِيدٌ
    Sizin
    Kum
    كُمْ
    Îdukum mubârak
     
    Îdukum mubârak
     
    Îdukum mubârak
     
    Îdukum mubârak
     
     
     
     
    عِيد سَعِيد
    Îd saîd
    Mutlu bayram(lar)
    Mutlu, memnun, şanslı, mesut
    Saîd
    سَعِيدٌ
    Îd saîd
     
    Îd saîd
     
    كُلُّ عَامٍ  وَ أَنْتُمْ  بِخَيْرٍ
    Kullu âmin ve entum bi hayrin
    Mutlu yıllar, hayırlı seneler, hayırlı bayramlar
    Üstteki ifade, kelimesi kelimesine çevrildiğinde (her yıl iyi olun) gibi bir anlamı vardır ama bu şekildeki çevirisi kullanılmaz. Yılbaşlarında, bayramlarda, doğum günlerinde kullanılan genel bir kutlama ifadesidir.
     
    Her
    Kullu
    كُلُّ
    Yıl, sene
    Âm
    عَامٌ
    Siz
    Entum
    أَنْتُمْ
    İyi
    Bihayr
    بِخَيْرٍ
                           
                   Kullu âmin ve entum bi hayrin
     
    Îd saîd, kullu âmin ve entum bi hayrin
     
    Îdukum mubarak ve kullu âmin ve entum bi hayrin
     
     
    Kullu âmin ve entum bi hayrin
    bayram
    Arapça      عِيدٌ     bayram
    Arapça      عيد (ج) أعياد ، موسم ، يوم ، يوم إحتفاليّ     bayram ( is , far , din )
    Arapça      عشية العيد     bayram arefesi
    Arapça      يوم عيد     büyük bayram
    Arapça      عيد دينيّ     dini bayram
    Arapça      عيد سعيد او مبارك     kutlu bayram
    Arapça      عيد قومي ، عيد وطني     milli bayram
    Arapça      عِيْدٌ وَطَنِيٌّ     milli bayram
    Arapça      عِيْدٌ رَسْمِيٌّ     resmi bayram
    Arapça      عيد مجيد     şanlı bayram
    Arapça      بَيرم التُونسيّ     Tunuslu Bayram
    Arapça      بَرَكَةُ العِيدِ     bayram bereketi
    Arapça      حُلَّةُ العِيْدِ     bayram elbisesi
    Arapça      كسوة العيد ، لباس العيد ، حلة العيد ، عيديّة     bayram elbisesi
    Arapça      تعييد ، إحتفال بالعيد ، كناية عن السرور الشديد     bayram etmek
    Arapça      تَعْيِيدٌ (ج) تَعْيِيدَاتٌ     bayram etmek
    Arapça      صحيفة العيد     bayram gazetesi
    Arapça      ليلة العيد     bayram gecesi
    Arapça      حلول العيد     bayram gelmek
    Arapça      يَوْمُ العِيْدِ     bayram günü
    Arapça      يوم العيد ، يوم الزينة     bayram günü
    Arapça      كَرْنَافَالُ العِيدِ     bayram karnavalı
    Arapça      أُضْحِيَّةُ العِيدِ     bayram kurbanı
    Arapça      حلة العيد     bayram libası
    Arapça      مستلزمات العيد     bayram malzemeleri
    Arapça      رِسَالَةُ العِيدِ     bayram mesajı
    Arapça      صَلاَةُ العِيدِ     bayram namazı
    Arapça      ألعاب العيد     bayram oyuncakları
    Arapça      كَعْك العِيدِ     bayram pastası
    Arapça      كعكة العيد     bayram pastası
    Arapça      صَبَاحُ العِيدِ     bayram sabahı
    Arapça      فرحة العيد     bayram sevinci
    Arapça      أَفْرَاحُ العِيدِ     bayram sevinçleri
    Arapça      مفاجأة العيد     bayram sürprizi
    Arapça      عطلة العيد     bayram tatili
    Arapça      بطاقة بتهنئة العيد     bayram tebriği
    Arapça      تهنئة العيد ، بطاقة المعايدة     bayram tebriki
    Arapça      حِلاَقَةُ العِيدِ     bayram tıraşı
    Arapça      قبل العيد     bayram üstü
    Arapça      تَعْييد     bayram yapmak
    Arapça      طَعَامُ العِيدِ     bayram yemeği
    Arapça      فرح شديد     düğün bayram etmek
    Arapça      يَوْمُ الفِطْرِ     ulu bayram günü ,
    Arapça      يَوْمُ الزِّيْنَةِ : يَوْمُ العِيدِ     bayram günü , Newroz
    Arapça      خَرَجْتُ يَوْمَ العِيدِ     bayram gününde çıktım
    Arapça      تحول العيد إلي الكابوس     bayram kabusa dönüşmek
    Arapça      عَدَادٌ     Cuma günü , ulu bayram günü
    Arapça      كل يوم عيد للمجنون     deliye her gün bayram
    Arapça      تَشْرِيقٌ (ج) تَشْرِيقَاتٌ     bayram namazı , et kurutmak
    Arapça      عِيْدُ النَّحْرُ : عِيْدُ الأَضْحَي     kurban bayramı , büyük bayram , hacılar bayramı
    Arapça      أَصْدَرَ رِسَالَةً بِمُنَاسَبَةِ العِيدِ     bayram dolaysıyla bir mesaj yayınladı
    Arapça      عِيْدُ الأَضْحَي     kurban bayramı , hacılar bayramı , ulu bayram , büyük bayram
    Arapça      خُطْبَتَان : خُطْبَةُ الجُمْعَةِ و العِيْدَينِ     iki hutbe , Cuma ile bayram hutbeleri
    Arapça      أَضْحَي : وقت الضُّحي     kuşluk vakti , Küçük bayram , Kurban bayramı
    Arapça      قيل للبغل من أبوك قال خالي الحصان     ben derim bayram haftası o der mangal sefası
    Arapça      عَيَّدَ : تَعْيِيداً     bayram etmek , kutlamak , tebrik etmek , tertip etmek , ziyafet vermek
    Arapça      عِيْدٌ (ج) أَعْيَادٌ     bayram , çeşn , festival , şenlik , gelen hastalık veya keder sevgi , anılan bütün günle
    Arapça      بَيْرَمٌ : عَتَلَةٌ     ay demiri denilen dülger ve duvarcı aleti , palandız taşı , erimiş sürme , bayram
    Arapça      زِيْنَةٌ : زَيْنٌ: حِلْيَةٌ     süs , çeki düzen , ziynet , bezek , bezenmiş ve güzel olmuş nesne , bayram , dekor , takı , donak , cici , bezenmiş ve güzel olmuş nesne , Kürtçe xaml derler
    Arapça      يَوْمٌ (ج) أّيَّامٌ و أصله أيوام و أويام (جج) أَيَاوِيم و أصله أيوام و أويام : وقت و فِي القرْآنِ الكَريمِ ادْخُلُوهَا بِسَلامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ * قَالَ لاَ تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ     gün , şimdiki zaman , bugün , bayram , gündür ki gün doğup doluncaya değin olan zaman ve şeriatta ise fecr – i sani tuluundan güneşin batışına varınca değindir ve mutlaka vakit manasına kullanılır , bir gece ile bir gündüzden ibaret olan zaman süresi , olay , vakıa , tarih , yirmi dört saat , halihazır , ruz , heyam ,
    arapca bayram mesaji
  • İSİMLERİN ARAPÇA YAZILIŞI:

    İnsanlar bana genellikle kendi isimlerinin Arapça nasıl yazıldığını soruyorlar. İnternete baktığımda bu isimlerin bazısının yanlış yazıldığını görüyorum. Aşağıya Arapça kökenli bazı isimlerin yazılışlarını çıkardım. Ama bu isimler, Arapça’da bulunmayan p,ç, j gibi harfler içerenler Farsça kaynaklı isimler değil. Bunların yazılışları, Osmanlıca’nın alanına giriyor. Türkçe olan Cansu, Sevil, Turgut gibi isimler de yok.

    Unutmadan hatırlatayım, bunları vücudunuza dövme yaptırmak için kullanmayın. Dövme, dinen yasak olan şeyler kapsamında.
    Kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=8&yid=36

    A – H harfleri arasındaki isimler:

    Türkçe kullanılışı Arapça yazılışı

    İnsanlar bana genellikle kendi isimlerinin Arapça nasıl yazıldığını soruyorlar. İnternete baktığımda bu isimlerin bazısının yanlış yazıldığını görüyorum. Aşağıya Arapça kökenli bazı isimlerin yazılışlarını çıkardım. Ama bu isimler, Arapça’da bulunmayan p,ç, j gibi harfler içerenler Farsça kaynaklı isimler değil. Bunların yazılışları, Osmanlıca’nın alanına giriyor. Türkçe olan Cansu, Sevil, Turgut gibi isimler de yok.

    Unutmadan hatırlatayım, bunları vücudunuza dövme yaptırmak için kullanmayın. Dövme, dinen yasak olan şeyler kapsamında.
    Kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=8&yid=36

    A – H harfleri arasındaki isimler:


     

     

     

    Türkçe kullanılışı
     
    Arapça yazılışı
     
    Abbas
     
    عبَّاس
     
    Abdülaziz
     
    عبد العزيز
     
    Abdülbaki
     
    عبد الباقي
     
    Abdülcabbar
     
    عبد الجبّار
     
    Abdullah
     
    عبد الله
     
    Abdulfettah
     
    عبد الفتّاح
     
    Abdulgaffar
     
    عبد الغفّار
     
    Abdulgafûr
     
    عبد الغفور
     
    Abdulgani
     
    عبد الغنيّ
     
    Abdulhak
     
    عبد الحقّ
     
    Abdülhakim
     
    عبد الحكيم
     
    Abdulhamit
     
    عبد الحميد
     
    Abdülkadîr
     
    عبد القدير
     
    Abdülkâdir
     
    عبد القادر
     
    Abdülkerim
     
    عبد الكريم
     
    Abdullatif
     
    عبد اللطيف
     
    Abdulmecit
     
    عبد المجيد
     
    Abdulvahap
     
    عبد الوهّاب
     
    Abdulvahit
     
    عبد الواحد
     
    Abdurrahim
     
    عبد الرحيم
     
    Abdurrahman
     
    عبد الرحمن
     
    Abdurrezzak
     
    عبد الرزّاق
     
    Abdussamet
     
    عبد الصمد
     
    Abdusselam
     
    عبد السلام
     
    Adalet
     
    عدالة
     
    Adem
     
    آدم
     
    Adil
     
    عادل
     
    Adile
     
    عادلة
     
    Adnan
     
    عدنان
     
    Ahmet
     
    أَحمد
     
    Ahsen
     
    أحسن
     
    Akif
     
    عاكف
     
    Alaaddin
     
    علاء الدين
     
    Aleyna
     
    علينا
     
    Ali
     
    علي
     
    Alime
     
    عالمة
     
    Arif
     
    عارف
     
    Arife
     
    عارفة
     
    Asım
                           
    عاصم
     
    Atıf
     
    عاطف
     
    Atiye
     
    عطيّة
     
    Ayşe
     
    عائشة
     
    Aziz
     
    عزيز
     
    Azize
     
    عزيزة
     
    Azra
     
    عزراء
     
    Baha
     
    بهاء
     
    Bahattin
     
    بهاء الدين
     
    Bedia
     
    بديعة
     
    Bedir
     
    بدر
     
    Bekir
     
    بكر
     
    Belkıs
     
    بلقيس
     
    Berrak
     
    برّاق
     
    Berk
     
    برق
     
    Betül
     
    بتول
     
    Beyzâ
     
    بيضاء
     
    Bilal
     
    بلال
     
    Burak
     
    براق
     
    Burhan
     
    برهان
     
    Büşra
     
    بشرى
     
    Cahit
     
    جاهد
     
    Cahide
     
    جاهدة
     
    Cemal
     
    جمال
     
    Cemalettin
     
    جمال الدين
     
    Cemil
     
    جميل
     
    Cemile
     
    جميلة
     
    Cennet
     
    جنّة
     
    Cevahir
     
    جواهر
     
    Cevdet
     
    جودة
     
    Cihan
     
    جهان
     
    Cihat
     
    جهاد
     
    Cüneyt
     
    جنيد
     
    Davut
     
    داود
     
    Ebu bekir
     
    أبو بكر
     
    Eda
     
    أداء
     
    Edip
     
    أديب
     
    Edibe
     
    أديبة
     
    Ekrem
     
    أكرم
     
    Elmas
     
    الماس
     
    Elvan
     
    ألوان
     
    Emel
     
    أمل
     
    Emin
     
    أمين
     
    Emine
     
    أمينة
     
    Emir
     
    أمير
     
    Ender
     
    اندر
     
    Enes
     
    أنس
     
    Enis
     
    أنيس
     
    Enîse
     
    أنيسة
     
    Enver
     
    أنور
     
    Esma
     
    أسماء
     
    Esra
     
    أسرى
     
    Faruk
     
    فاروق
     
    Fatih
     
    فاتح
     
    Fatma
     
    فاطمة
     
    Fazıl
     
    فاضل
     
    Fazilet
     
    فضيلة
     
    Ferhan
     
    فرحان
     
    Ferit
     
    فريد
     
    Feride
     
    فريدة
     
    Fethullah
     
    فتح الله
     
    Feyza
     
    فيضاء
     
    Firdevs
     
    فردوس
     
    Fuat
     
    فؤاد
     
    Gani
     
    غنيّ
     
    Gülsüm
     
    كلثوم
     
    Habib
     
    حبيب
     
    Habibe
     
    حبيبة
     
    Hacer
     
    هاجر
     
    Hadi
     
    هادي
     
    Hafsa
     
    حَفْصَة
     
    Hamza
     
    حمزة
     
    Hansa
     
    خَنْسَاء
     
    Halil
     
    خليل
     
    Halim
     
    حليم
     
    Halime
     
    حليمة
     
    Halis
     
    خالص
     
    Halise
     
    خالصة
     
    Halit
     
    خالد
     
    Halide
     
    خالدة
     
    Haluk
     
    خلوق
     
    Hamit
     
    حميد
     
    Hamide
     
    حميدة
     
    Hanife
     
    حنيفة
     
    Harun
     
    هارون
     
    Hasan
     
    حسن
     
    Haşim
     
    هاشم
     
    Havva
     
    حوّاء
     
    Hayriye
     
    خيريّة
     
    Hediye
     
    هديّة
     
    Hikmet
     
    حكمة
     
    Hilal
     
    هلال
     
    Hümeyra
     
    حميراء
     
    Hüsamettin
     
    حسام الدين
     
    Hüseyin
     
    حسين
     
    Hatice
     
    خديجة

     

    İ-Z

     

     

    İ- Z harfleri arasındaki isimler:
     
     
     
    Türkçe kullanılışı
     
    Arapça yazılışı
     
    İbrahim
     
    إبراهيم
     
    İhsan
     
    إحسان
     
    İlyas
     
    إلياس
     
    İmran
     
    عمران
     
    İrfan
     
    عرفان
     
    İsa
     
    عيسى
     
    İsmet
     
    عصمة
     
    İsmail
     
    إسماعيل
     
    İzzet
     
    عزّة
     
    İzzettin
     
    عزّ الدين
     
    Kadir
     
    قدير
     
    Kamer
     
    قمر
     
    Kamil
     
    كامل
     
    Kemal
     
    كمال
     
    Kerem
     
    كرم
     
    Kerim
     
    كريم
     
    Kevser
     
    كوثر
     
    Kezban
     
    كذبان
     
    Kısmet
     
    قسمة
     
    Kıymet
     
    قيمة
     
    Kudret
     
    قدرة
     
    Kübra
     
    كبرى
     
    Leyla
     
    ليلى
     
    Macit
     
    ماجد
     
    Macide            
     
    ماجدة
     
    Mahir
     
    ماهر
     
    Mahire
     
    ماهرة
     
    Mahmut
     
    محمود
     
    Mahzun
     
    محزون
     
    Makbule
     
    مقبولة
     
    Mecit
     
    مجيد
     
    Mediha
     
    مديحة
     
    Mehmet
     
    محمد
     
    Melek
     
    ملك
     
    Melike
     
    مليكة
     
    Merve
     
    مروة
     
    Meryem
     
    مريم
     
    Muammer
     
    معمّر
     
    Muazzez
     
    معزّز
     
    Muhammet
     
    محمد
     
    Murat
     
    مراد
     
    Musa
     
    موسى
     
    Mustafa
     
    مصطفى
     
    Muzaffer
     
    مظفّر
     
    Mücahit
     
    مجاهد
     
    Münevver
     
    منوّر
     
    Nadire
     
    نادرة
     
    Nafi
     
    نافع
     
    Nazif
     
    نظيف
     
    Nazife
     
    نظيفة
     
    Necmettin
     
    نجم الدين
     
    Nejat
     
    نجاة
     
    Nuh
     
    نوح
     
    Numan
     
    نعمان
     
    Nur
     
    نور
     
    Nurettin
     
    نور الدين
     
    Nurullah
     
    نور الله
     
    Osman
     
    عثمان
     
    Ömer
     
    عمر
     
    Rabia
     
    رابعة
     
    Ragıp
     
    راغب
     
    Raif
     
    رائف
     
    Ramazan
     
    رمضان
     
    Raşit
     
    راشد
     
    Recep      
     
    رجب
     
    Refik
     
    رفيق
     
    Refika
     
    رفيقة
     
    Resul
     
    رسول
     
    Reşat
     
    رشاد
     
    Reşit
     
    رشيد
     
    Reyhan
     
    ريحان
     
    Rıdvan
     
    رضوان
     
    Rıza
     
    رضاء
     
    Rukiye
     
    رقيّة
     
    Rümeysa
     
    رميساء
     
    Saadet
     
    سعادة
     
    Sadık
     
    صادق
     
    Safa
     
    صفاء
     
    Safiye
     
    صفيّة
     
    Sait
     
    سعيد
     
    Salih
     
    صالح
     
    Saliha
     
    صالحة
     
    Salim
     
    سالم
     
    Salime
     
    سالمة
     
    Samet
     
    صمد
     
    Selahattin
     
    صلاح الدين
     
    Seleme
     
    سلمة
     
    Selim
     
    سليم
     
    Selime
     
    سليمة
     
    Selma
     
    سلمى
     
    Selman
     
    سلمان
     
    Sema
     
    سماء
     
    Semra
     
    سمراء
     
    Sena
     
    ثناء
     
    Servet
     
    ثروة
     
    Sevda
     
    سوداء
     
    Seyfeddin
     
    سيف الدين
     
    Seyfullah
     
    سيف الله
     
    Suat
     
    سعاد
     
    Sultan
     
    سلطان
     
    Süleyman
     
    سليمان
     
    Sümeyye
     
    سميّة
     
    Şaban
     
    شعبان
     
    Şadiye
     
    شادية
     
    Şafak
     
    شفق
     
    Şeref
     
    شرف
     
    Şerif
     
    شريف
     
    Şerife
     
    شريفة
     
    Tahir
     
    طاهر
     
    Tahsin
     
    تحسين
     
    Talha
     
    طلحة
     
    Tarık
     
    طارق
     
    Tayyip
     
    طيّب
     
    Tuğba
     
    طوبى
     
    Ümmügülsüm
     
    أمّ كلثوم
     
    Üsame
     
    أسامة
     
    Vahide
     
    واحدة
     
    Vildan
     
    ولدان
     
    Yahya
     
    يحيى
     
    Yakup
     
    يعقوب
     
    Yasemin
     
    ياسمين
     
    Yasin
     
    يس
     
    Yunus
     
    يونس
     
    Yusuf
     
    يوسف
     
    Zafer
     
    ظفر
     
    Zahit
     
    زاهد
     
    Zahide
     
    زاهدة
     
    Zarif
     
    ظريف
     
    Zarife
     
    ظريفة
     
    Zehra
     
    زهراء
     
    Zekeriya
     
    زكريّا
     
    Zeki
     
    زكيّ
     
    Zekiye
     
    زكيّة
     
    Zeliha
     
    زليخاء
     
    Zeynep
     
    زينب
     
    Ziya
     
    ضياء
     
    Ziyad
     
    زياد
     
    Zübeyir
     
    زبير
     
    Zübeyde
     
    زبيدة
     
    Züleyha
     
    زليخة

     

     

     

     

  • Soru Edatları Soru Harfler

    Arapça Soru Edatları

    ARAPÇASI

    مَا؟

    TÜRKÇESİ

    Ne?

     

    مَاذَا؟ Ne?
    مَنْ؟ Kim?
    كَيْفَ؟ Nasıl
    هَلْ؟ Mı / Mi?
    أَ؟ Mı / Mi?
    نَعَمْ Evet
    أَجَلْ Evet
    أَ Evet
    لاَ Hayır
    كَلاَّ Hayır
    كَمْ؟ Kaç?
    بِكَمْ؟ Kaça?
    لِمَاذَا؟ Niçin
    مَتَى؟ Ne zaman?
    أَيّ؟ Hangi?
    مَنْ؟ Kim?
    عَمَّ؟=عَنْ+مَا Ne hakkında?
    مِمَّ؟=مِنْ+مَا Neyden?
    اَلاَ؟ -maz mısın?(olumsuz hel?)
    بَلَى Ela nın olumlu cevabı

     

     

     

     

     

     

    الإِسْـتِـفْـهَـام







    1). Soru Edatları

     

    أ
    mı, mi, mu, mü,?
    Sen Muhammed misin?
    أَأَنْـتَ مُـحَـمَّـد ؟
    هَل
    mı, mi, mu, mü,?
    Sen okuyor musun?
    هَلْ تَـقْـرَأ ؟
    مَن
    Kim
    Sen kimsin?
    مَـنْ أَنْــت ؟
    مَا
    Ne
    What are you doing?
    ماذا تَـفْـعَـل ؟
    مَتَى
    Ne zaman
    Ne zaman uyursun
    مَـتَـى تَـنَـام ؟
    أَيْنَ
    Nerede – Nere.
    Nerede yaşıyorsun
    أَيْـنَ تَـسْـكُـن ؟
    كَيْفَ
    Nasıl
    Nasılsın
    كَـيْـفَ حَـالُـك ؟
    كَم
     
    Kaç kilosun? (ağırlığın kaçtır)
    كَــمْ وَزْنُــكَ ؟
    لِــمَـاذَا
    Ne için, Niçin, Neden?
    Niçin ağlıyorsun?
    لِــمَـاذَا تَـبْـكِـي ؟






    مَن bu soru edatı insanlar için kullanılır
    Bu kimdir?
    مَـنْ هَــذَا ؟
    مَا Cansız ve nesneler için kullanılır
    Elinde ne var?
    مَــا بِـيَـدِك ؟






    2) Olumsuz sorular:

     

    أَلَيْسَ
    değil mi?
    Bu Kerim değil mi? أَلَــيْـسَ هَـذَا كَـرِيـم ؟
    أَلاَ
    ma(yacak)
    Bizimle oynamayacak mısın? أَلاَ تَـلْـعَـبُ مَـعَـنَـا ؟
    أَلَم
    ma(dı)
    Öğretmeni duymadın mı? أَلَـمْ تَـسْـمَع الْأُسْـتَـاذ ؟

     

    Örnekler1) Doğrusunu seçin, eşleştiriniz:
    Cevaplar Sorular      
    فِـي دُبَـي أَيْـنَ / كَــمْ (1
    فالـسَّـنَـة الْـمُـقْـبِـلَـة مَــنْ / مَــتَــىْ (2
    حَــالُـكَ هَــلْ / كَــيْـفَ (3
    كِــتَــاب مَــنْ / مَــا (4
    وُلِــدْت لِـمَـاذَا / مَـتَـى (5
    1984 سَـنَـةَ مَــتَـى / كَـيْـفَ (6

     

    2) Gelen soru edatlarıyla aşağıdakileri birleştirerek cümle yapınız
    مَـتَـى أَيْـن هَــل كَــم كَــيْـف أَلَــم

     

    دِرْهَـمـا 45 ثَـمَـنُ الْـكِـتَـاب
    ثَـمَـنُ الْـكِـتَـاب؟
    …… (1

     

    أَعْــمَـلُ فِــي مَـدِيـنَـةِ وَاشِـنْـطُـن
    تَــعْــمَــل ؟
    …… (2
    بَـلَـى، سَـافَـرْتُ فِـي الْـعُـطْـلَـة
    تُـسَـافِرْ؟
    …… (3
    نَـعَـم أَنَـا طَـالِـب
    تَـدْرُسُ فِـي الْـجَـامِـعَـة؟
    …… (4
    كَــانَ يَـوْمــاً صَـعْـبـا
    كَــانَ يَـوْمُــك؟
     (5
    يَـبْـدَأُ عَــرْضُ الْفِـيـلْـم الـسَّـاعَـةَ الْـخَـامِـسَـة
    يَـبْـدَأُ الْعَــرْض؟ُ
    …… (6

     

    3) bu soru edatlarını kullanınız مَـا / مَـنْ :
    اشْـتَـرَيْـت دَفْـتَـراً
    اشْـتَـرَيْـت؟
     (1
    مُـدَرِّسِـي هُـوَ خَـالِـد
    هُـوَ مُـدَرِّسُـكَ ؟
     (2
    كَـانَ مَـعِـي أَحْـمَـد
    كَـانَ مَـعَـكَ الْـبَـارِحَـة؟
     (3
    إِنَّـهُ قَــلَـمُ رَصَـاص
    ذَلِـكَ الْـقَـلَـم ؟
     (4
    هَـذَا دَرْسُ تَـارِيـخ
    هَـذَا الدَّرْس؟
     (5
    أَنَـا أَكَـلْـتُ الـتُّـفَّـاحَـة
    أَكَـلَ الـتُّـفَّـاحَـة؟
     (6

     

    4) Bu soru edatlarını kullanınız ve cevaplayınız :
    كَـيْـف لِـمَـاذَا كَـم مَـتَـى كَـم أَيْـن

     

    هَـاتِـفُـكَ فِـي الْـغُـرْفَـة
    عُـمْـرُكْ ؟
    …… (1
    سَـأَنَـامُ السَّـاعَـةَ الْـعَـاشِـرَة
    كِـتَـابـًا لَـدَيْـكَ ؟
    …… (2
    كَـانَ الْإِمْـتِـحَـانُ سَـهْـلا
    هَـاتِـفِـي ؟
    …… (3
    عُـمْـرِي 35 سَـنَـة
    تَـنَـام ؟
    …… (4
    عِـنْـدِي 3 كُـتُـب
    كَـانَ الْإِمْـتِـحَـان؟
     (5
    لِأَنِّـي جَـوْعَـان
    تَـأْكُـلُ بِـسُرْعَـة؟
    …… (6

     

    SORU HARFLERİ
    Arapça’da pekçok soru edatı bulunmaktadır. Bunlardan iki tanesi ( أَ) ve ( (هَلْ
    harf, diğerleri ise isimdir. Arapça cümlelerde yer alan harfler kural gereği o
    cümlelerin herhangi bir ögesi olamadıkları için i‘râb bakımından bir yere
    sahip değildir. Yani cümlenin herhangi bir ögesi olmazlar. Türkçede olduğu
    gibi Arapçada da değişik soru tipleri vardır. İsim veya fiil cümlelerinin
    başlarına gelerek bu cümlelere ‘soru’ anlamı kazandıran hel ve hemze
    harflerinin kullanımı ile ilgili olarak şunlar söylenebilir:
    Soru harflerinin kullanıldığı üç farklı soru tipi vardır:
    I. Tip Soru Cümleleri: Yanıtı ‘Evet,’ ( نَعَمْ ) veya ‘Hayır,’ ( لاَ) olan ya da
    yanıtı ‘Evet,’ veya ‘Hayır,’ ile başlayan sorular. Bu tip sorularda her iki soru
    harfinden birisi tercihe göre kullanılabilir. Bu durumda cevap ya olumludur
    ya da olumsuzdur.

    Mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Konuyu anladın mı?) ؟ هَلْ فَهِمْتَ الْمَوْضُوعَ؟ / أَ فَهِمْتَ الْمَوْضُوعَ
    (Evet, konuyu anladım) . نَعَمْ، فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ
    (Hayır, konuyu anlamadım) لاَ، لَمْ أَفْهَمِ الْمَوْضُوعَ
    Muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Arapça çalışıyor musun?) ؟ هَلْ تَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ؟ / أَ تَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ
    (Evet, Arapça çalışıyorum) . نَعَمْ، أَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ
    (Hayır, Arapça çalışmıyorum) لاَ، لاَ أَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ
    (Hayır, Arapça çalışmıyorum) لاَ، مَا أَجْتَهِدُ فِي اللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ
    İsim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Bu öğrenci çalışkan mı?) ؟ هَلْ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ؟ / أَ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ
    (Evet, bu öğrenci çalışkan) . نَعَمْ، هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدٌ
    (Hayır, bu öğrenci çalışkan değil) ( لاَ، لَيْسَ هَذَا الطَّالِبُ مُجْتَهِدًا (بِمُجْتَهِدٍ
    Burada dikkat edilecek olursa olumsuz cevaplarda “Hayır” denildikten
    sonra cümle tekrar olumsuz yapılmaktadır. İsim cümlelerin olumsuz şekli de
    genelde ( لَيْسَ ) fiili ile yapılır.
    Aşağıdaki soru cümlelerine hem olumlu hem de olumsuz cevap veriniz.
    أَ ذَهَبْتَ إِلَى السُّوقِ الْيَومَ؟
    هَلْ سَتَقْرَأُ هَذَا الْكِتَابَ؟
    هَلْ أَنْتَ مُدَرِّسٌ؟
    II. Tip Soru Cümleleri: Bir seçenekler listesindeki tercihi soran ve yanıtı
    ‘Evet,’ veya ‘Hayır,’ olmayan sorular. Bu soru tipinde sadece soru harfi olan
    hemze ( أَ) ile birlikte أَمْ edatı da kullanılır.
    Mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Et mi yedin yoksa balık mı?) ؟ أَ لحَْمًا أَكَلْتَ أَمْ سمََكًا
    (Et yedim) . أَكَلْتُ لحَْمًا
    (Balık yedim) . أَكَلْتُ سَمَكًا
    Muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Arapça’yı mı seviyorsun yoksa Fransızca’yı mı?) ؟ أَ تُحِبُّ الْعَرَبِيَّةَ أَمِ الْفَرَنْسِيَّةَ
    (Arapça’yı seviyorum) . أُحِبُّ الْعَرَبِيَّةَ
    (Fransızca’yı seviyorum) . أُحِبُّ الْفَرَنْسِيَّةَ
    İsim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Öğretmen misin sen yoksa mühendis mi?) ؟ أَ مُدَرِّسٌ أَنْتَ أَمْ مُهَنْدِسٌ
    (Ben bir öğretmenim) . أَنَا مُدَرِّسٌ
    (Ben bir mühendisim) . أَنَا مُهَنْدِسٌ
    Bu tip sorulara cevap harfleri kullanılmadan, sunulan iki seçenekten biri
    doğrudan tercih edilerek cevap verilir.
    Aşağıdaki soru cümlelerine iki tercihi de ayrı ayrı kullanarak cevap veriniz.
    أَ صَحِيفَةً قَرأْتَ أَمْ مَجَلَّةً؟
    أَ تُسَافِرُ إِلَى الْقَاهِرَةِ أَمْ إِلَى دِمَشْقَ؟
    أَ هَذَا السُّؤَالُ صَعْبٌ أَمْ سَهْلٌ؟
    III. Tip Soru Cümleleri: Olumsuz soru yapıları. Bu soru tipinde, hemzeden
    sonra mutlaka, لَمْ، مَا لاَ، لَيْسَ، ، لَنْ gibi cümleye olumsuzluk kazandıran bir
    olumsuzluk (nefiy) edatı bulunur. Yanıtın olumlu olması durumunda cümleye
    بَلَى ; olumsuz olması durumunda ise نَعَمْ edatları ile başlanmalıdır. Olumlu
    sorularda “Evet” şeklinde karşılık bulan نَعَمْ cevap edatı olumsuz sorularda
    “Hayır” şeklinde tercüme edilmelidir.
    Olumsuz mâzî fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Konuyu anlamadın mı?) ؟ أَ مَا فَهِمْتَ الْمَوضُوعَ
    (Evet, konuyu anladım) . بَلَى، فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ
    (Hayır, konuyu anlamadım) . نَعَمْ، مَا فَهِمْتُ الْمَوْضُوعَ
    Olumsuz muzâri fiil ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Erken uyumuyor musun?) ؟ أَلاَ تَنَامُ مُبَكِّرًا
    (Evet, erken uyuyorum) . بَلَى، أَنَامُ مُبَكِّرًا
    (Hayır, erken uyumuyorum) . نَعَمْ، لاَ أَنَامُ مُبَكِّرًا
    Olumsuz isim cümlesi ile kurulmuş soru cümlesi örneği:
    (Araban yeni değil mi?) ؟ ( أَ لَيْسَتْ سَيَّارَتُكَ جَدِيدَةً (بِجَدِيدَةٍ
    (Evet, arabam yeni) . بَلَى، سَيَّارَتِي جَدِيدَةٌ
    (Hayır, arabam yeni değil) .( نَعَمْ، لَيْسَتْ سَيَّارَتِي جَدِيدَةً (بِجَدِيدَةٍ
    Bu tip sorulara verilen yanıtlar olumlu ise, بَلَى cevap harfinden sonra
    cümle olumlu kurulur. Şayet cevabımız olumsuz ise نَعَمْ cevap harfinden
    sonra cümle mutlaka olumsuz kurulmalıdır. Bu tip sorularda cevaplar asla
    128
    نَعَمْ dan sonra olumlu olmaz. Yine bu soru türünde asla لاَ cevap harfi de
    kullanılmamaktadır.
    Aşağıdaki olumsuz sorulara hem olumlu hem de olumsuz cevaplar veriniz.
    أَ لمَْ تَكْتُبْ وَاجِبَكَ؟
    أَ لاَ تَشْرَبُ الشَّايَ؟
    أَ لَيْسَ هَذَا مُمْكِنًا (بِمُمْكِنٍ)؟
    İlk soru tipinde tercihe göre hel veya hemze kullanılabilirken, iki ve üçüncü
    soru tiplerinde sadece hemze kullanılır.

    SORU İSİMLERİ
    Birer soru harfi olan ‘ هَلْ ’ ve ‘ أَ’ den farklı olarak, ‘Soru İsimleri’, isim
    olmaları itibariyle cümlede mutlaka temel ögelerden biri olmak ve buna göre
    iraplanmak durumundadır. Bir soru isminin, cümlenin hangi ögesi olduğunu
    anlamanın pratik yolu şudur:
    Öncelikle, başında soru isminin yer aldığı cümleye makul bir cevap
    verilir. Soru ismine cevap teşkil eden kelime, cevap cümlesinde hangi ögenin
    karşılığı ise, soru cümlesinde yer alan soru isminin cümle içindeki dilbilgisel
    rolü ve bu role uygun i‘râbı da o demektir.
    مَنْ . 1 : İnsanlar için kullanılır ve cümledeki durumuna göre; kim?, kimi?,
    kime? gibi manalara gelir.
    Bu soru ismi cümlede mübteda, haber, mef’ûlün bih, muzâfun ileyh vs. gibi
    ögeler olabilir.
    Örnek مَنْ ذَهَبَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ؟ : 1 (Okula kim gitti?) cümlesinde soru ismi
    mübtedadır. Cevabı ister ذَهَبَ عَلِيٌّ إِلَى الْمَدْرَسَةِ şeklinde verelim, isterse de عَلِيٌّ
    ذَهَبَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ şeklinde verelim durum farketmez. Her iki halde de soru ismi
    mübteda durumundadır. Çünkü bir fiil cümlesinde fâil başa alındığında
    otomatik olarak mübteda ögesine dönüşür. Dolayısıyle bu soru cümlesindeki
    مَنْ mübteda konumundadır. Yine ؟ مَنْ فِي الْبَيْتِ (Evde kim var?) soru cümlesinde
    مَنْ mübteda, فِي الْبَيْتِ kısmı da haberdir. Çünkü hiçbir zaman harf-i cerli ve
    zarflı yapılardan mübteda olmaz.
    Örnek مَنْ هَذَا؟ : 2 (Bu kim?) cümlesinde soru ismi haberdir. Cevabı هَذَا مُحَمَّدٌ
    şeklinde verilir ve مَنْ sorusunun karşılığı olarak مُحَمَّدٌ sözcüğü verilmiştir. Bu
    da cümlede haber konumundadır. Dolayısıyle مَنْ soru ismi de haberdir.
    Örnek مَنْ رَأَيْتَ الْيَومَ؟ : 3 (Bugün kimi gördün?) cümlesinde soru ismi
    mef’ûlün bihdir. Cevabı رَأَيْتُ الْيَوْمَ عَلِيًّا (Bugün Ali’yi gördüm) şeklinde
    verdiğimizde sorudaki مَنْ yerine cevapta عَلِيًّا sözcüğünü ifade etmiş oluruz.
    O da fiil cümlesinin mef’ûlün bihi olur.
    Örnek قَمِيصُ مَنْ هَذَا؟ : 4 (Bu kimin gömleği?) cümlesinde soru ismi
    muzâfun ileyhdir. Cevabı هَذَا قَمِيصُ مُحَمَّدٍ (Bu Muhammed’in gömleğidir)
    129
    şeklinde verdiğimizde sorudaki مَنْ yerine cevapta مُحَمَّدٍ sözcüğüne yer
    verilmiştir. O kelime de muzâfun ileyh konumundadır.
    Aşağıdaki sorulara cevap veriniz ve soru isimlerinin cümledeki yerlerini
    belirtiniz.
    مَنْ أَكْرَمَكُمْ؟
    مَنْ زُرْتَ فِي الْمَدِينَةِ؟
    مَنْ أَمَامَ الْكُلِّيَّةِ؟
    مَا . 2 : İnsan dışındaki varlıklar için kullanılır ve cümledeki durumuna göre;
    ne?, neyi?, neye? gibi anlamlara gelir.
    Bu soru ismi cümlede mübteda, haber, mef’ûlün bih, vs. gibi ögeler
    olabilir.
    Örnek مَا وَقَعَ عَلَى اْلأَرْضِ؟ : 1 (Yere ne düştü?) cümlesinde soru ismi
    mübtedadır. Cevabı ister وَقَعَ الْقَلَمُ عَلَى اْلأَرْضِ (Yere kalem düştü) şeklinde
    verelim, isterse de اَلْقَلَمُ وَقَعَ عَلَى اْلأَرْضِ şeklinde verelim durum farketmez. Her
    iki halde de soru ismi mübteda durumundadır. Çünkü bir fiil cümlesinde fâil
    başa alındığında otomatik olarak mübteda ögesine dönüşür. Dolayısıyle bu
    soru cümlesindeki مَا mübteda konumundadır. Yine ؟ مَا فِي يَدِكَ (Elinde ne var?)
    soru cümlesinde مَا mübteda, فِي يَدِكَ kısmı da haberdir. Çünkü hiçbir zaman
    harf-i cerli ve zarflı yapılardan mübteda olmaz.
    Örnek مَا هَذَا؟ : 2 (Bu ne?) cümlesinde soru ismi haber mahallindedir.
    Cevabı هَذَا قَلَمٌ şeklinde verilir ve cevapta مَا sorusunun karşılığı olarak قَلَمٌ
    sözcüğü zikredilmiştir. Bu kelime de cümlede haber konumundadır.
    Dolayısıyle مَا soru ismi de haber mahallindedir.
    Örnek مَا قَرَأْتَ الْيَومَ؟ : 3 (Bugün ne okudun?) cümlesinde soru ismi mef’ûlün
    bihdir. Cevabı قَرَأْتُ الْيَوْمَ قِصَّةً (Bugün bir hikaye okudum) şeklinde
    verdiğimizde sorudaki مَا yerine cevapta قِصَّةً sözcüğünü ifade etmiş oluruz. O
    da fiil cümlesinin mef’ûlün bihi durumundadır.
    Aşağıdaki sorulara cevap veriniz ve soru isimlerinin cümledeki yerini belirtiniz.
    مَا أَكَلْتَ فِي الْفَطُورِ؟
    مَا فِي جَيْبِكَ؟
    مَا اسْمُكَ؟
    Soru ismi olan مَا edatının başına herhangi bir harf-i cer gelecek olsa bu
    durumda sonundaki elifi düşmek zorundadır. Bunun gerekçesi ise ismi mevsul
    olan مَا ile karışmamasıdır. Eğer başında harf-i cer olduğu halde sonunda elif
    var ise o edat soru edatı değil ismi mevsuldür. Edatın başına gelen harf-i
    cerler genelde fiilin kendisine ait harf-i cerlerdir. Zira Arapça’da bazı fiiller
    daima belirli harfi cerlerle kullanılır. Örneğin حَافَظَ ، حَرَصَ، شَجَّعَ gibi fiiller daima
    عَلَى harf-i ceri ile kullanılırlar.
    Örnek بِمَ تَهْتَمُّ؟ : 1 (Neye önem veriyorsun?)

    أَهْتَمُّ بِاللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ (Arapça’ya önem veriyorum.)
    Örnek فِيمَ تُفَكِّرُ؟ : 2 (Neyi düşünüyorsun?)
    أُفَكِّرُ فِي اْلاِمْتِحَانِ (Sınavı düşünüyorum.)
    Aşağıdaki ifadelerde مَا soru isminin başına harf-i cerler getirerek soru
    cümleleri oluşturunuz.
    أُحَافِظُ عَلَى صِحَّتِي.
    أَعْتَنِي بِوَاجِبَاتِي.
    أَسْأَلُكَ عَنِ اْلاِخْتِبَارِ.
    Soru ismi olan مَا edatının başına لِ harf-i ceri gelirse anlamı niçin olur ve لِمَ
    şeklinde sonundaki elif düşürülerek yazılır. Şu hususa özellikle dikkat etmek
    gerekir. Burada kullanılan لِ harf-i ceri herhangi bir fiil ile sürekli kullanılan harfi
    cer değildir. Bir üstteki dikkat konusunda ele alınan harf-i cerler ise daima o
    fiillerle kullanılan harflerdir.
    Örnek: ؟ لِمَ خَرَجْتَ مِنَ الْفَصْلِ (Sınıftan niçin çıktın?)
    خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْلِ لِأَغْسِلَ وَجْهِي. (Sınıftan yüzümü yıkamak için çıktım)
    نَّنِي مَرِيض. ◌َ خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْل لأِ (Sınıftan hasta olduğum için çıktım)
    مَاذَا . 3 : İnsan dışındaki varlıklar için kullanılır ve cümledeki durumuna
    göre; ne?, neyi?, neye? gibi anlamlara gelir. Kullanım bakımından مَا soru
    isminden farkı yoktur onun kullanıldığı yerlerde aynı şekilde kullanılır. Bu
    soru ismi de cümlede mübteda, haber, mef’ûlün bih, v.s. gibi ögeler olabilir.
    Örnek مَاذَا فِي حَقِيبَتِكَ؟ : 1 (Çantanda ne var?) cümlesinde soru ismi
    mübtedadır. Cevabı فِي حَقِيبَتِي كِتَابٌ (Çantamda bir kitap var) şeklinde
    verdiğimizde sorudaki مَاذَا yerine cevapta كِتَابٌ sözcüğüne yer verilmiştir. O
    kelime de cümlenin sona gelmiş mübtedasıdır. Bilindiği gibi harf-i cerli ve
    zarflı ifadelerden mübteda olmaz.
    Örnek مَاذَا شَرِبْتَ؟ : 2 (Ne içtin?) cümlesinde soru ismi mef’ûlün bihdir.
    Cevabı شَرِبْتُ الشَّايَ (Çay içtim) şeklinde verdiğimizde sorudaki مَاذَا
    karşılığında cevapta الشَّايَ sözcüğü getirilmiştir. Bu durumda الشَّايَ sözcüğü
    cümlenin mef’ûlün bihi olmaktadır.
    Aşağıdaki مَاذَا soru ismiyle oluşturulmuş soruları cevaplayınız.
    مَاذَا تُفَضِّلُ مِنَ الْمَشْرُوبَاتِ؟
    مَاذَا فِي غُرْفَتِكَ؟
    Soru ismi olan مَاذَا edatının başına لِ harf-i ceri gelirse anlamı “Niçin?” olur ve
    لِمَاذَا şeklinde yazılır. Kullanımı da tıpkı لِمَ edatı gibidir.
    Örnek: ؟ لِمَاذَا خَرَجْتَ مِنَ الْفَصْلِ (Sınıftan niçin çıktın?)
    غْسِلَ وَجْهِي. ◌َ خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْل لأِ (Sınıftan yüzümü yıkamak için çıktım)
    131
    نَّنِي مَرِيضٌ. ◌َ خَرَجْتُ مِنَ الْفَصْل لأِ (Sınıftan hasta olduğum için çıktım)
    مَتَى . 4 : Zaman için kullanılan bir soru ismi ve anlamı “Ne zaman?” olup
    cümlede genel olarak haber, zarf ve mecrûr olarak kullanılır.
    Örnek مَتَى اْلاِخْتِبَارُ؟ : 1 (Sınav ne zaman?) isim cümlesinde soru ismi
    haberdir. Cevabı اَلْاِخْتِبَارُ فِي السَّاعَةِ الْعَاشِرَة (Sınav saat onda) şeklinde
    verdiğimizde sorudaki مَتَى yerine cevapta فِي السَّاعَةِ الْعَاشِرَةِ ifadesiyle cevap
    verilmiştir. O ifade de isim cümlesinin haberidir. Bilindiği gibi harf-i cerli ve
    zarflı ifadelerden mübteda olmaz.
    Örnek مَتَى سَتُسَافِرُ إِلَى الْقَاهِرَةِ؟ : 2 (Kahire’ye ne zaman gideceksin?) fiil
    cümlesinde soru ismi zarf (mef’ûlün fîh) konumundadır. Cevabı سَأُسَافِرُ إِلَى الْقَاهِرَةِ
    الْيَوْمَ. (Kahire’ye bugün gideceğim.) şeklinde verdiğimizde sorudaki مَتَى yerine
    cevapta الْيَوْمَ ifadesiyle cevap verilmiştir. O ifade de fiil cümlesinin zarfıdır.
    Örnek مُنْذُ مَتَى تَتَعَلَّمُ الْعَرَبِيَّةَ؟ : 3 (Ne zamandan beri Arapça öğreniyorsun?) fiil
    cümlesinde soru isminin başına harf-i cer olan مُنْذُ edatı gelmiştir ve mecrûr
    konumundadır. Cevabı أَتَعَلَّمُ الْعَرَبِيَّةَ مُنْذُ سَنَةٍ (Bir yıldan beri Arapça öğreniyorum)
    şeklinde verdiğimizde sorudaki مَتَى yerine cevapta سَنَةٍ ifadesiyle cevap
    verilmiştir. Bu sözcük de harf-i cerin mecrûrudur.
    مَتَى soru ismiyle oluşturulmuş aşağıdaki soruları cevaplayınız.
    مَتَى عِيدُ الْفِطْرِ؟
    مَتَى رَجَعْتَ مِنَ الْعُطْلَةِ؟
    حَتَّى مَتَى تَجْتَهِدُ؟
    أَيْنَ . 5 : Mekan için kullanılan bir soru ismi ve anlamı “nerede?, nereye?,
    neresi?” olup cümlede genel olarak haber, zarf ve mecrûr olarak kullanılır.
    Örnek أَيْنَ السَّيَّارَةُ؟ : 1 (Otomobil nerede?) isim cümlesinde soru ismi
    haberdir. Cevabı اَلسَّيَّارَةُ فِي الْمَوْقِفِ (Otomobil park yerinde) şeklinde
    verdiğimizde أَيْنَ soru isminin cevabı olarak فِي الْمَوْقِفِ ifadesi verilmiştir. O
    ifade de isim cümlesinin haberidir. Bilindiği gibi harf-i cerli ve zarflı
    ifadelerden mübteda olmaz.
    Örnek أَيْنَ أَوْقَفْتَ السَّيَّارَةَ؟ : 2 (Otomobili nereye parkettin?) fiil cümlesinde
    soru ismi zarf (mef’ûlün fîh) konumundadır. Cevabı أَوْقَفْتُ السَّيَّارَةَ أَمَامَ الْمَدْرَسَة
    (Otomobili okulun önüne parkettim) şeklinde verdiğimizde أَيْنَ soru isminin
    cevabı olarak أَمَامَ الْمَدْرَسَةِ ifadesi verilmiştir. O ifade de fiil cümlesinin
    zarfıdır.
    Örnek إِلَى أَيْنَ ذَهَبْتَ؟ : 3 (Nereye gittin?) fiil cümlesinde soru ismi başında
    harf-i cer bulunduğu için mecrûrdur. Cevabı ذَهَبْتُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ (Okula gittim)
    şeklinde verdiğimizde إِلَى أَيْنَ soru isminin cevabı olarak إِلَى الْمَدْرَسَةِ ifadesi
    verilmiştir. ( الْمَدْرَسَةِ ) kelimesi harf-i cerin mecrûrudur.
    132
    أَيْنَ soru ismiyle oluşturulmuş aşağıdaki soruları cevaplayınız.
    أَيْنَ كِتَابُكَ؟
    أَيْنَ وَضَعْتَ حَقِيبَتَكَ؟
    مِنْ أَيْنَ قَدِمْتَ؟
    كَيْفَ . 6 : Hal ve durum sormak için kullanılır ve “nasıl?” manasına gelir.
    Cümlede genel olarak haber ve hal olarak kullanılır.
    Örnek كَيْفَ أَنْتَ؟ : 1 (Nasılsın?) isim cümlesinde soru ismi haberdir. Cevabı
    أَنَا بِخَيْرٍ وَالحَْمْدُ لِلَّهِ (Çok şükür ben iyiyim) şeklinde verdiğimizde كَيْفَ soru isminin
    cevabı olarak بِخَيْرٍ ifadesi verilmiştir. O ifade de isim cümlesinde أَنَا
    mübtedasının haberidir.
    Örnek كَيْفَ جِئْتَ هُنَا؟ : 2 (Buraya nasıl geldin?) fiil cümlesinde soru ismi
    haldir. Cevabı جِئْتُ هُنَا مَاشِيًا (Buraya yürüyerek geldim) şeklinde verdiğimizde
    كَيْفَ soru isminin cevabı olarak مَاشِيًا ifadesi verilmiştir. O ifade de fiil
    cümlesinde fâilin durumunu bildiren mansup isim olan haldir. Hal konusu
    ikinci sınıfın ilgili ünitesinde ele alınacaktır.
    كَيْفَ soru ismiyle oluşturulmuş aşağıdaki soruları cevaplayınız.
    كَيْفَ حَالُكَ؟
    كَيْفَ وَصَلْتَ إِلَى الْبَيْتِ؟
    كَمْ . 7 : Sayı (aded) sormak için kullanılır ve “kaç?”, “ne kadar?”
    manalarına gelir. Cümlede genel olarak mübteda, haber, mef’ûlün bih, harf-i
    cerle mecrûr vs. olarak kullanılır. Bu soru isminden sonra genellikle müfred,
    mansûb ve nekre bir isim gelir. Bu isme كَمْ in temyizi denir.
    Örnek كَمْ طَالِبًا فِي الْفَصْلِ؟ : 1 (Sınıfta kaç öğrenci var?) isim cümlesinde soru
    ismi olan كَمْ mübteda mahallindedir. Cevabı فِي الْفَصْلِ طَالِبٌ وَاحِدٌ (Sınıfta bir
    öğrenci var) şeklinde verdiğimizde كَمْ soru isminin cevabı olarak طَالِبٌ ifadesi
    verilmiştir. O ifade de isim cümlesinde فِي الْفَصْلِ haberinin mübtedasıdır. كَمْ
    soru isminden sonra gelen müfred, mansûb ve nekre ismin tek görevi temyiz
    olmaktır. Çünkü o, “kaç” ifadesindeki kapalılığı gidermektedir.
    Örnek بِكَمْ لِيرَةٍ/لِيرَةً هَذَا الْكِتَابُ؟ : 2 (Bu kitap kaç lira?) isim cümlesinde soru
    ismi olan بِكَمْ haber mahallindedir. Cevabı هَذَا الْكِتَابُ بِلِيرَةٍ وَاحِدَةٍ (Bu kitap bir
    liraya) şeklinde verdiğimizde بِكَمْ soru isminin cevabı olarak بِلِيرَةٍ ifadesi
    verilmiştir. O ifade de isim cümlesinde هَذَا الْكِتَابُ mübtedasının haberi
    mahallindedir. Eğer كَمْ soru isminin başına harf-i cerlerden biri gelecek olsa
    kemin temyizi olan nekre isim mansûb da olabilir, harf-i cerden dolayı
    mecrûr da olabilir.
    Örnek كَمْ كِتَابًا قَرَأْتَ؟ : 3 (Kaç kitap okudun?) fiil cümlesinde soru ismi
    olan كَمْ mef’ûlün bihdir. Cevabı قَرَأْتُ كِتَابًا (Bir kitap okudum) şeklinde
    verdiğimizde كَمْ soru isminin cevabı olarak كِتَابًا ifadesi verilmiştir. O ifade de
    fiil cümlesinin mef’ûlün bihidir.
    133
    كَمْ soru ismiyle oluşturulmuş aşağıdaki soruları cevaplayınız.
    كَمْ وَجْبَةً تَتَنَاوَلُ كُلَّ يَوْمٍ؟
    كَمْ قَلَمًا عَلَى الْمَكْتَبِ؟
    بِكَمْ دُولاَرٍ اِشْتَرَيْتَ هَذِهِ الدَّرَّاجَةَ؟
    أَيُّ . 8 : Genellikle “hangi?”, “hangisi?”, “hangileri?” manalarına gelir.
    Cümlede genel olarak mübteda, haber, mef’ûlün bih, harf-i cerle mecrûr,
    muzâfun ileyh v.s olarak kullanılır. Bu soru ismi genellikle muzâf ve
    kendisinden sonra gelen isim de muzâfun ileyh olur. Nadiren de tamlama
    olmaksızın kullanılır. Arapça’daki tüm soru edatlarının son harekeleri hiçbir
    zaman değişmez (mebnîdirler). Ancak bunların bir istisnası vardır bu da أَيُّ
    soru ismidir. Bu edatın son harfinin harekesi cümledeki konumuna göre
    değişir.
    Örnek أَيُّ طَالِبٍ غَابَ الْيَوْمَ؟ : 1 (Bugün hangi öğrenci gelmedi?) isim
    cümlesinde soru ismi olan أَيُّ mübtedadır ve zamme ile merfu‘dur. O ayrıca
    muzâf ve onu takip eden sözcük طَالِبٍ de muzâfun ileyhtir. Cevabı غَابَ الطّالِبُ
    الْمُجْتَهِدُ الْيَوْمَ (Bugün çalışkan öğrenci gelmedi) şeklinde verdiğimizde أَيُّ soru
    isminin cevabı olarak الطَّالِبُ الْمُجْتَهِدُ ifadesi verilmiştir. O ifade de her ne kadar
    fâili olarak görünse bile isim cümlesinde غَابَ الْيَوْمَ haberinin mübtedası
    mahallindedir. Bilindiği gibi fiil cümlelerinde fâili başa aldığımızda bu cümle
    otomatik olarak isim cümlesine ve fâil olan kelime de mübtedaya dönüşür.
    Örnek فِي أَيِّ فَصْلٍ أَنْتَ؟ : 2 (Sen hangi sınıftasın?) isim cümlesinde soru ismi
    olan فِي أَيِّ şibih cümle şeklinde haberdir. Cevabı أَنَا فِي الْفَصْلِ الثَّالِثِ (Ben üçüncü
    sınıftayım) şeklinde verdiğimizde فِي أَيِّ فَصْلٍ soru ifadesinin cevabı olarak فِي
    الْفَصْلِ الثَّالِثِ ifadesi verilmiştir. Cevap cümlesinde أَنَا sözcüğü mübteda onu
    izleyen فِي الْفَصْلِ الثَّالِثِ ifadesi de şibih cümle şeklinde haberdir.
    Örnek أَيَّ كِتَابٍ قَرَأَتَ؟ : 3 (Hangi kitabı okudun?) fiil cümlesinde soru ismi
    olan أَيَّ cümlenin mef’ûlün bihidir. Cevabı قَرَأْتُ كِتَابَ الْقَوَاعِدِ (Gramer kitabını
    okudum) şeklinde verdiğimizde أَيَّ sorusunun cevabı olarak كِتَابَ ifadesi
    verilmiştir. Cevap cümlesinde كِتَابَ sözcüğü mef’ûlün bihtir.
    Örnek بِأَيِّ قَلَمٍ كَتَبْتَ؟ : 4 (Hangi kalemle yazdın?) fiil cümlesinde soru ismi
    olan بِأَيِّ harf-i cerle mecrûr isimdir. Cevabı كَتَبْتُ بِالْقَلَمِ اْلأَسْوَدِ (Siyah kalemle
    yazdım) şeklinde verdiğimizde بِأَيِّ sorusunun cevabı olarak بِالْقَلَمِ ifadesi
    verilmiştir. Cevap cümlesinde الْقَلَمِ sözcüğü harf-i cerle mecrûrdur.
    Aşağıda أَيُّ soru ismiyle oluşturulmuş soruları cevaplayınız.
    أَيُّ أُسْتَاذٍ قَالَ هَكَذَا؟
    أَيَّ لُغَةٍ تُحِبُّ؟
    فِي أَيِّ بَلَدٍ اَلْمَدِينَةُ الْمُنَوَّرَةُ؟
    فِي أَيِّ شَقَّةٍ تَسْكُنُ؟
    134
    Yukarıda saydığımız soru edatları Arapça’da en yaygın olarak kullanılan
    edatlardır. Bunların dışında klasik Arapça’da karşımıza çıkan başka soru
    isimleri de vardır. Bunlar:
    أَيَّانَ . 1 (ne zaman?) gelecek zaman için kullanılan bir soru ismidir.
    أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ؟ (Kıyamet günü ne zaman?)
    أَيَّانَ تَرْجِعُ؟ (Ne zaman döneceksin?)
    يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ؟ (Kıyamet günü ne zaman? diye sorar.)
    أَنىَّ . 2 (nasıl?, ne zaman?, nerede?, nereden?) manalarına gelir.
    يَا مَرْيَمُ أَنىَّ لَكِ هَذَا؟ (Ey Meryem bu sana nereden geldi?)
    أَنىَّ جِئْتَ يَا عَلِيُّ؟ (Ne zaman geldin? Ali!)
    َا؟

  • Sayılar – Arapça Rakamlar – Arapça Rakamların Yazılışı ve Okunuşu

    1- 10 ARASI ARAPÇA SAYILAR

    Arapça Sayılar – Arapça Rakamlar – Arapça Rakamların Yazılışı ve Okunuşu

    ARAPÇA-RAKAMLARIN-YAZILIŞ-VE-OKUNUŞLARI-arapça sayılar
    ARAPÇA-RAKAMLARIN-YAZILIŞ-VE-OKUNUŞLARI-arapça sayılar

    1- 10 ARASI ARAPÇA SAYILAR

     

     

    Müennesde Sayılar

    Müzekkerde Sayılar

     
    Sıfır

     

    صِفْرٌ

     

    ۰ 0
      Vahid  

    وَاحِدَةٌ – إحْدَى

    وَاحِدٌ – أَحَدٌ

    ۱ 1
    İsnan

    اِثْنَتَانِ – اثْنَتَيْنِ

    اِثْنَانِ – إثْنَيْنِ

    ۲ 2
    Selase

    ثَلاَثٌ

    ثَلاثَةٌ

    ۳ 3
    Erbea

    أرْبَعٌ

    أَربَعَةٌ

    ٤ 4
    Hamse

    خَمْسٌ

    خَمْسَةٌ

    ٥ 5
    Sitte

    سِتُّ

    سِتَّةٌ

    ٦ 6
    Seb a

    سَبْعٌ

    سَبْعَةٌ

    ۷ 7
    Semaniye

    ثَمَانٍ

    ثَمَانِيَةٌ

    ۸ 8
    Tis’a

    تِسْعٌ

    تِسْعَةٌ

    ۹ 9
    Aşera

    عَشْرٌ

    عَشَرَةٌ

    ۱۰ 10

    10-20 ARASI ARAPÇA SAYILAR

    ehade aşer

    أحد عشر 11
    isnâ aşer اثنا عشر 12
    selase aşer ثلاثة عشر 13
    erba a aşer أربعة عشرة 14
    hamse aşer خمسة عشر 15
    sitte aşer ست عشرة 16
    seb a aşer سبعة عشر 17
    semaniye aşer ثمانية عشر 18
    tis a aşer تسعة عشر 19
    İşruun  عشرون 20

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    21-31 ARASI ARAPÇA SAYILAR

    Vahid ve İşruun واحد و عشرون 21
    İsnani ve İşruun إثنان و عشرون 22
    Selase ve İşruun ثلاثة و عشرين 23
    Erbea ve İşruun أربع و عشرين 24
    Hamze Ve İşruun خمسة و عشرين 25
    Sitte ve İşruun ستة و عشرين 26
    Seb’a ve İşruun سبعة و عشرون 27
    Semaniye ve İşruun ثمانية و عشرين 28
    Tis’a ve İşruun تسعة و عشرون 29
    Selasuun ثلاثون 30
    Vahid ve Selasun  واحد و ثلاثون 31

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     Onluk 10-100 ARASI ARAPÇA SAYILAR

    İşruun

    ٢.

    عِشْرُونَ

    20

    Selasun

    ٣.

    ثَلاَثُونَ

    30

    Erbaun

    ٤.

    اَرْبَعُونَ

    40

    Hamsun

    ٥.

    خَمْسُونَ

    50

    Sittun

    ٦.

    سِتُّونَ

    60

    Sebun

    ٧.

    سَبْعُونَ

    70

    Semanun

    ٨

    ثَمَانُونَ

    80

    Tesun

    ٩.

    تِسْعُونَ

    90

    Mietun

    ١..

    مِئَة

    100

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    1000-10000 ARASI ARAPÇA SAYILAR

    Mietün

    مائة

    100

    Mietani

    مائتان

    200

    Selasü Mie

    ثلاثمائة

    300

    Erbau Mie

    أربعمائة

    400

    hamsu mie

    خمسمائة

    500

    Sittu Mie

    ستمائة

    600

    Seb’u Mie

    سبعمائة

    700

    Semanu Mie

    ثمانمائة

    800

    Tisu Mie

    تسعمائة

    900

    Elfun

    اَلْف

    1000

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Örnekler:

    ARAPÇA YÜZLER BASAMAĞI ÖRNEKLER

    Mie ve vâhid مِاءَةٌ و وَاحِدٌ

    101

    Mie ve aşer   مِاءَةٌ وَ عَشَرَ 110
    Mie ve vahid aşer مِاءَةٌ وَاَحَدَ عَشَرَ 111
       Mie ve işrûn   مِاءَةٌ وَعِشْرُونَ 120
    Mie ve hamse ve işrûn  مِاءَةٌ وَخَمْسَةٌ وَ عِشْرُونَ 125
         
      مائة 100
      مائة وواحد 101
      مائة واثنان 102
      مائة وثلاثة 103
      مائة وأربعة 104
      مائة وخمسة 105
      مائة وستة 106
      مائة وسبعة 107
      مائة وثمانية 108
      مائة وتسعة 109
      مائة وعشرة 110
      مائة وأحد عشر 111
      مائة واثنا عشر 112
      مائة وثلاثة عشر

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    ARAPÇA BİNLER BASAMAĞI

    Arapça Binler Sayıları Rakamları Okunuş Ve Yazılışı

    Elf  أَلْفٌ 1000
    Elfaan – Elfeyn  أَلْفَانِ 2000
    Selasete âlâf  ثَلاَثَةُآلاَفٍ 3000
    Erbe’ate âlâf  اَرْبَعَةُآلاَفٍ 4000
    Hamsete âlâf  خَمْسَةُآلاَفٍ 5000
    Sittete âlâf  سِتَّةُآلاَفٍ 6000
    Seb’ate âlâf  سَبْعَةُآلاَفٍ 7000
    Semaniyete âlâf  ثَمَانِيَةُآلاَفٍ 8000
    Seb’ate âlâf  تِسْعَةُآلاَفٍ 9000
    Aşrete âlâf  عَشَرَةُآلاَفٍ 10000
    Milyuun  مْلْيُوْن 1000000
    Milyuneyn مْلْيُوْنين 2000000
    Selasete Milyun  ثَلاثَةٌ مْلْيُوْن 3000000
    Milyar الْفِ مِلْيُون  
    Milyar مِلْيَارٌ (ج) مِلْيَارَاتٌ  

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Örnekler

    Elfun

    ١…

    اَلْف

    1000

    elfani

    ٢…

    اَلْفَانِ

    2000

    Selasete elafun

    ٣…

    ثَلاَثَة آلاَفٍ

    3000

    Hamsete elafun

    ٥…

    خَمْسَة آلاَفٍ

    5000

    Milyuun

    ١……

    مْلْيُوْن

    1000000

     

     

     

     

     

     

     

     

    Kuran Sayıları

    ARAPÇA SAYILARIN TÜRKÇE OKUNUŞU

    Nısf نصف Yarım

    Sülüs ثلث Üçte Bir

    Rubuğ  ربع  Dörtte Bir

     

    On bin  aşare âlâf عشر آلاف

    On bir bin ehde aşar elf  احد عشر الف

    Yirmi bin İşrûne elf عِشْرُون َالْف

    Yirmi bir bin Vahid ve işrûne elf وَاحِد وَ عِشْرُون َالْف

    Yüz bin  Mie ve elf ماءة و الف

    İki yüz bin Mietâ elf مائتا الف

     

     

    ARAPÇA SAYILAR TABLO HALİNDE

    MÜZEKKER MÜENNES ARAPÇA SAYILAR KURALLARIYLA SAYILAR

    Müennesde Sayılar

    Müzekkerde Sayılar

     

    وَاحِدَةٌ – إحْدَى

    وَاحِدٌ – أَحَدٌ

    ۱ 1

    اِثْنَتَانِ – اثْنَتَيْنِ

    اِثْنَانِ – إثْنَيْنِ

    ۲ 2

    ثَلاَثٌ

    ثَلاثَةٌ

    ۳ 3

    أرْبَعٌ

    أَربَعَةٌ

    ٤ 4

    خَمْسٌ

    خَمْسَةٌ

    ٥ 5

    سِتُّ

    سِتَّةٌ

    ٦ 6

    سَبْعٌ

    سَبْعَةٌ

    ۷ 7

    ثَمَانٍ

    ثَمَانِيَةٌ

    ۸ 8

    تِسْعٌ

    تِسْعَةٌ

    ۹ 9

    عَشْرٌ

    عَشَرَةٌ

    ۱۰ 10
     

    صِفْرٌ

    ۰ 0
             

     

    ARAPÇA Bir Sayısı

    وَاحِدٌ ve وَاحِدَةٌ kelimeleri sıfat tamlaması gibi daima sayılacak olan varlığın isminden sonra gelir.

    رَجُلٌ وَاحِدٌ

    bir adam

    بِنْتٌ وَاحِدَةٌ

    bir kız

    أَحَدٌ (Bir) çoğul halinde bulunan ismin bir tekini ayırarak gösterir. O zaman çoğul haldeki bir isimle tamlama yapar yahut (مِنْ den\dan) edatı ile gelir.

    أَحَدُ الرِّجَالِ

    adamların biri, bir adam

    أَحَدٌ مِنَ الِّرجَالِ

    adamlardan biri, bir adam

    إحْدَى النِّسَاءِ

    kadınların biri, bir kadın

    إحْدَى مِنَ النِّسَاءِ

    kadınlardan biri, bir kadın

    إحْدَاهُنَّ

    onlar (kadınlar)dan birisi

    Not: Başına اَلْ takısı gelen اَلْوَاحِدُ ve اَلْأَحَدُ Allah’ın adı olup “Tekrar etmeyen eşi dengi, benzeri olmayan Bir” manasına gelir.

     

     

    ARAPÇA İki Sayısı

     

    اِثْنَانِ ve اِثْنَتَانِ kelimelerine gerek olmaksızın o iki şeyin isimlerinin tesniye halindeki kaidelerine uygun halini söyleriz. Ancak اِثْنَانِ ve اِثْنَتَانِ vurgulama olarak kullanılır ve aynı bir sayısında olduğu gibi sıfat şeklinde sayılacak şeyin arkasından gelir.

    يَومٌ

    gün

    يَوْمَانِ

    iki gün (merfû durumu)
       

    يَوْمَيْنِ

    iki gün (mansûb ve mecrûr durumu)

    اَلسَّاعَةُ

    saat

    اَلسَّاعَتَانِ

    iki saat (merfû durumu)
       

    اَلسَّاعَتَيْنِ

    iki saat (mansûb ve mecrûr durumu)

    اَلْوَلَدُ

    çocuk

    وَلَداَنِ اثْناَنِ

    iki çocuk (merfû durumu)
       

    وَلَدَيْنِ اثْنَيْنِ

    iki çocuk (mansûb ve mecrûr durumu)

    اَلْبِنْتُ

    kız

    بِنْتاَنِ اثْنَتاَنِ

    iki kız (merfû durumu)
       

    بِنْتَيْنِ اثْنَتَيْنِ

    iki kız (mansûb ve mecrûr durumu)

     

    ARAPÇA 3-10 ARASI SAYILAR

     

    3-10 arası sayılar cinsiyet bakımından tam tersine müzekkerleri müennes gibi kullanılır. Yani müzekker isimlere ait sayılar müennes tâ-i merbutası alır. Eğer isim müennes ise sayılar tâ-i merbutasız olur. 3-10 arası sayılan şey, sayı ile isim tamlaması şeklinde gelir. Ancak sayılan şey (muzâfun ileyh) hep çoğul ve esre tenvinlidir.

    رَجُلٌ

    adam

    رِجَالُ

    adamlar

    ثَلاَثَةُ رِجَالٍ

    üç adam

    اِمْرَأَةٌ

    kadın

    نِسَاءٌ

    kadınlar

    ثَلاَثُ نِسَاءٍ

    üç kadın

    ثَلاَثُ بَنَاتٍ

    üç kız

    سَبْعُ لَيَالٍ

    yedi gece

    أرْبَعَةُ أيَّامٍ

    dört gün

    Görüldüğü gibi sayılan isim çoğul, nekre ve esre tenvinlidir.

    3 ile 10 arası sayılarda sayılan şey koyun gibi veya kavm gibi cemi bir isim olursa مِنْ takısı ile kullanılır.

    ثَلاَثٌ مِنَ الْغَنَمِ

    üç koyun

    أرْبَعٌ مِنَ الْقَوْمِ

    kavimden dört kişi

    3 ile 9 arasındaki belli olmayan miktar بِضْعٌ (birkaç) kelimesiyle ifade edilir. بِضْعٌ kelimesi sayılanın aksi cinsinde olur:

    بِضْعَةُ رِجَاَلٍ

    birkaç adam

    بِضْعُ سِنيِنَ

    birkaç sene

    بِضْعَةُ أَيَّامٍ

    birkaç gün

    بِضْعُ لَياَلٍ

    birkaç gece

    3 ile 10 arasındaki kesirli sayılar فُعُلٌ vezninde yapılır:

    ثُلُثٌ

    خُمُسٌ

    سُبُعٌ

    تُسُعٌ

    üçte bir 1/3

    1/5

    1/7

    1/9

    رُبُعٌ

    سُدُسٌ

    ثُمُنٌ

    عُشُرٌ

     

    ١/٤

    ١/٦

    ١/٨

    ١/.١

     

    dörtte bir 1/4

    1/6

    1/8

    onda bir 1/10

     
                 

    Üleştirme sayıları “üçer üçer”den “onar onar”a kadar فُعاَلُ veya (مَفْعَلُ) kalıblarında yapılır. Bu kalıplarda gelen üleştirme sayıları gayr-i münsariftir (esre vetenvin almaz):

    مَوْحَدُ

    birer birer

    أُحاَدُ

    مَثْنَى

    ikişer ikişer

    ثُناَءُ

    مَثْلَثُ

    üçer üçer

    ثُلاَثُ

    مَسْبَعُ

    yedişer yedişer

    سُباَعُ

    مَعْشَرُ

    onar onar

    عُشاَرُ

    فَدَخَلُوا مَثْنَى وَ ثُلاَثَ وَ رُباَعَ

    İkişer, üçer ve dörder girdiler.

    F Asıl sayıların tekrarlanmasıyla da üleştirme sayıları elde edilir

    Müennes

     

    Müzekker

    واَحِدَةً واَحِدَةً

    birer birer

    واَحِداً واَحِداً

    اِثْنَتَيْنِ اثْنَتَيْنِ

    ikişer ikişer

    إِثْنَيْنِ اثْنَيْنِ

    ثَلاَثَةً ثَلاَثَةً

    üçer üçer

    ثَلاَثاً ثَلاَثاً

    عَشْرَةً عَشْرَةً

    onar onar

    عَشْراً عَشْراً

    عِشْريِنَ عِشْريِنَ

    yirmişer yirmişer

    عِشْريِنَ عِشْريِنَ

    Önemli not: a) Sayı normalde kullandığımızın dışında belirli bir kelimeden sonra gelirse sıfat olur:

    اَلْأَسْماَءُ الْخَمْسَةُ

    خَمْسَةُ أَسْماَءٍ

    (beş isim)

    اَلْمُدُنُ الْأَرْبَعُ

    أَرْبَعُ مُدُنٍ

    (dört şehir)

    يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلاثٍ

    Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde yaratıyor (Zümer 6).

    وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا Üstünüzde yedi sağlam (göğü) bina ettik (Nebe 12).

     

    b) كَمْ soru edatı olarak “kaç …” anlamındadır. Adedini öğrenmek istediğimiz isim bu edattan sonra müfred, mansûb ve nekre olarak gelir.

    *(كَمْ) in başına ( بِكَمْ kaça) gibi harf-i cer gelirse; öğrenilmek istenen miktar mansûb da okunabilir, mecrûr da okunabilir[1]. Bu kurallarla ilgili olarak aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.

    Cümle Örnekleri:

    Bir ve İki Sayısı Örnekleri:

    1-كَمْ مُدِيراً فِي الْمَدْرَسَةِ ؟ فِي الْمَدْرَسَةِ مُدِيرٌ واَحِدٌ .

    2- كَمْ حَقِيبَةً اشْتَرَيْتَ ؟ إِشْتَرَيْتُ حَقِيبَةً واَحِدَةً .

    3- لِلْمُسْلِمِينَ تاَرِيخٌ واَحِدٌ – يَرْتَبِطُ[2] الْمُسْلِمُونَ بِعَقِيدَةٍ واَحِدَةٍ.

    4- تَناَوَلَ الْأَوْلاَدُ وَجْبَةً واَحِدَةً – كاَنَ[3] عاَدِلٌ يَدْرُسُ فِي أَحَدِ الْبِلاَدِ الأَجْنَبِيَّةِ[4].

    5- أَيْنَ الصَّدِيقاَنِ؟ هُماَ فِي الصَّفِّ. ماَذاَ يَفْعَلاَنِ ؟ أَحَدُهُماَ يَكْتُبُ وَ الْآخَرُ يَقْرَأُ.

    6- أَقاَمَ[5] أَبُو بَكْرٍ فِي مَكَّةَ يَوْماً واَحِداً – أَناَ أَكْتُبُ فيِ الشَّهْرِ رِساَلَةً واَحِدَةً وَ أَسْتَلِمُ[6] فيِ الشَّهْرِ رِساَلَتَيْنِ.

    7- كَمْ بِنْتاً فِي الْمَكْتَبَةِ ؟ فِي الْمَكْتَبَةِ بِنْتاَنِ اثْنَتاَنِ.

    8- قَرَأْتُ كِتاَبَيْنِ اثْنَيْنِ عَنِ الْإسْلاَمِ – يَتَحَدَّثُ[7] الناَّسُ فِي بَلَدِي لُغَتَيْنِ اثْنَتَيْنِ .

    Tercüme:

    1- Okulda kaç müdür var ? Okulda bir müdür var.

    2- Kaç çanta satın aldın? Bir çanta satın aldım.

    3- Müslümanların bir tarihi vardır. Müslümanlar tek bir akide ile (birbirine) bağlantılıdır.

    4- Çocuklar tek bir öğün yedi. Adil yabancı ülkelerin birinde okuyor idi.

    5- İki arkadaş nerede? O ikisi sınıftadır. Ne yapıyorlar? Birisi yazıyor diğeri okuyor.

    6- Ebûbekir Mekke’de bir gün ikamet etti. Ben ayda bir mektup yazıyorum ve ayda iki mektup (teslim) alıyorum.

    7- Kütüphanede kaç kız var? Kütüphanede iki kız var.

    8- İslâm hakkında iki kitap okudum. Benim ülkemde insanlar iki dil konuşuyor.

    Üç- On Arası Sayı Örnekleri:

    1- كَسَرَ خاَلِدٌ فِي تِلْكَ الْمَعْرَكَةِ نَحْوَ[8] سَبْعَةِ سُيُوفٍ – وُلِدَ خاَلِدٌ قَبْلَ الْإِسْلاَمِ بِنَحْوِ ثَماَنِي سَنَواَتٍ.

    2- فيِ حُجْرَةِ الْجُلوُسِ ثَلاَثَةُ كَراَسِيٍّ وَ طاَوِلَةٌ واَحِدَةٌ – قاَلَ الْمُدَرِّسُ : ” اَللُّغَةُ الْعَرَبِيَّةُ أَرْبَعُ حِصَصٍ[9] فيِ الْأُسْبوُعِ.

    3- ساَفَرَ مُحَمَّدٌ إِلَى السُّعوُدِيَّةِ قَبْلَ ثَلاثِ سَنَواَتٍ – بِكَمِ الْقَلَمُ ؟ الْقَلَمُ بِعَشْرَةِ قُروُشٍ – الْكُرَةُ بِتِسْعَةِ قُروُشٍ

    4- كَمْ صوُرَةً أَحْضَرْتِ؟ أَحْضَرْتُ ثَلاَثَ صُوَرٍ – كَمْ طاَلِباً وَجَدْتَ ؟ وَجَدْتُ سَبْعَةَ طُلاَّبٍ – كَمْ تِلْميِذاً عَرَفْتِ ؟ عَرَفْتُ خَمْسَةَ تَلاَميِذٍ – قَرَأْناَ خَمْسَ قِصَصٍ.

    5- كَمْ وَجْبَةً تَأْكُليِنَ فيِ الْيَوْمِ ؟ آكُلُ فيِ الْيَوْمِ ثَلاَثَ وَجَباَتٍ – تَاْكُلُ فاَطِمَةُ فيِ الْيَوْمِ ثَلاَثَ وَجَباَتٍ.

    6- كَمْ يَوْماً تَدْرُسُ فيِ الْأُسْبوُعِ ؟ أَدْرُسُ فيِ الأُسْبوُعِ سِتَّةَ أَياَّمٍ – كَمْ حِصَّةً تَدْرُسُ فيِ الْيَوْمِ ؟ أَدْرُسُ فيِ الْيَوْمِ خَمْسَ حِصَصٍ – أَكْتُبُ فيِ الْيَوْمِ خَمْسَ ساَعاَتٍ.

    7- أَقْرَأُ فيِ الْيَوْمِ أَرْبَعَ ساَعاَتٍ – أَقْرَأُ فيِ الْيَوْمِ أَرْبَعَ مَجَلاَّتٍ – أَقْرَأُ فيِ الْيَوْمِ ثَلاَثَ صُحُفٍ . أَكْتُبُ فيِ الْأُسْبوُعِ سِتَّةَ دُروُسٍ.

    8- أُقاَبِلُ فيِ الْأُسْبوُعِ سِتَّةَ مُدَرِّسيِنَ -كَمْ قَلَماً تَشْتَريِ فيِ الْأُسْبوُعِ ؟– أَشْتَريِ فيِ الْأُسْبوُعِ سِتَّةَ أَقْلاَمٍ –كَمْ كِتاَباً تَقْرَأُ فيِ الْأُسْبوُعِ؟ – أَقْرَأُ فيِ الْأُسْبوُعِ ثَلاَثَةَ كُتُبٍ.

    9- أُوَدِّعُ[10] فيِ الْأُسْبوُعِ سِتَّةَ مُساَفِريِنَ – كَمْ سُؤاَلاً تَسْأَلُ فيِ الْأُسْبوُعِ ؟ أَسْأَلُ فيِ الْأُسْبوُعِ ثَلاَثَةَ أَسْئِلَةٍ – كَمْ صَلاَةً تُصَليِّ[11] فيِ الْيَوْمِ ؟ أُصَليِّ فيِ الْيَوْمِ خَمْسَ صَلَواَتٍ.

    10-كَمْ رِساَلَةً يَكْتُبُ إِبْراَهيِمُ فيِ الْأُسْبوُعِ ؟ يَكْتُبُ إِبْراَهيِمُ فيِ الْأُسْبوُعِ أَحْياَناً خَمْسَ رَساَئِلَ وَ أَحْياَناً سِتَّ رَساَئِلَ – كَمْ رِساَلَةً يَسْتَلِمُ إِبْراَهيِمُ فيِ الْأُسْبوُعِ ؟ يَسْتَلِمُ إِبْراَهيِمُ فيِ الْأُسْبوُعِ سَبْعَ رَساَئِلَ وَ أَحْياَناً أَقَلَّ[12] وَ أَحْياَناً أَكْثَرَ.

    11- تَتَكَوَّنُ[13] عاَئِلَةُ عَبْدِ اللَّهِ مِنْ تِسْعَةِ أَشْخاَصٍ[14]- اِنْتَظَرَ الْحاَفِلَةَ خَمْسَ دَقاَئِقَ تَقْريِباً – يَقْضيِ[15] بَعْضُ الْمُسْلِمِينَ عِدَّةَ ساَعاَتٍ فِي تِلاَوَةِ الْقُرْآنِ .

    12- يَقْضِي بَعْضُ الساَّئِقِينَ[16] تِسْعَ ساَعاَتٍ فِي قِياَدَةِ السَّياَّرَةِ – يَقْضِي بَعْضُ الطُّلاَبِ سَبْعَ سَنَواَتٍ فِي دِراَسَةِ الطِّبِّ.

    Tercüme:

    1- Hâlit o savaşta yaklaşık yedi kılıç kırdı. Hâlit İslâm’dan yaklaşık sekiz sene önce doğdu.

    2- Oturma odasında 3 sandalye ve bir masa var. Öğretmen (şöyle) dedi: “Arapça dil (dersi) haftada dört saattir.”

    3- Muhammed üç sene önce Suud(i (Arabistan)’a gitti. Kalem kaça ? Kalem on kuruştur. Top dokuz kuruştur.

    4- Kaç resim getirdin? Üç resim getirdim. Kaç öğrenci buldun? Yedi öğrenci buldum. Kaç öğrenci tanıdın? Beş öğrenci tanıdım. Beş hikâye okuduk.

    5- Günde kaç öğün yersin? Günde üç öğün yerim. Fâtıma günde üç öğün yer.

    6- Haftada kaç gün eğitim görüyorsun? Haftada altı gün eğitim görüyorum. Günde kaç saat ders yapıyorsun? Günde beş saat ders yapıyorum. Günde beş saat yazıyorum.

    7- Günde dört saat okuyorum. Günde dört dergi okuyorum. Günde üç gazete okuyorum. Haftada altı ders yazıyorum.

    8- Haftada altı öğretmenle karşılaşıyorum. Haftada kaç kalem satın alıyorsun? Haftada altı kalem satın alıyorum. Haftada kaç kitap okuyorsun? Haftada üç kitap okuyorum.

    9- Haftada altı yolcu uğurluyorum. Haftada kaç soru soruyorsun? Haftada üç soru soruyorum. Günde kaç (vakit) namaz kılıyorsun? Günde 5 (vakit) namaz kılıyorum.

    10-İbrahim haftada kaç mektup yazıyor? İbrâhim haftada bazen beş mektup bazen altı mektup yazıyor. İbrahim haftada kaç mektup (teslim) alıyor? İbrâhimhaftada yedi mektup bazen daha az bazen daha çok (mektup) (teslim) alıyor.

    11- Abdullah’ın ailesi dokuz şahıstan oluşuyor. Otobüsü yaklaşık beş dakika bekledi. Bazı müslümanlar Kur’ân tilâvetinde birkaç saat geçiriyor.

    12- Bazı şöförler araba sürümünde dokuz saat geçiriyor. Bazı öğrenciler tıp tahsilinde yedi sene geçiriyor.

     

    ARAPÇA 11-20 ARASI SAYILAR

     

    Müennesde

    Müzekkerde

       

    إحْدَى عَشَرَةَ

    أحَدَ عَشَرَ

    ١١

    11

    اِثْنَتَا عَشَرَةَ

    اِثْناَ عَشَرَ

    ١٢

    12

    ثَلاَثَ عَشَرَةَ

    ثَلاَثَةَ عَشَرَ

    ١٣

    13

    أرْبَعَ عَشَرَةَ

    أرْبَعَةَ عَشَرَ

    ١٤

    14

    خَمْسَ عَشَرَةَ

    خَمْسَةَ عَشَرَ

    ١٥

    15

    سِتَّ عَشَرَةَ

    سِتَّةَ عَشَرَ

    ١٦

    16

    سَبْعَ عَشَرَةَ

    سَبْعَةَ عَشَرَ

    ١٧

    17

    ثَمَانِيَ عَشَرَةَ

    ثَمَانِيةَ عَشَرَ

    ١٨

    18

    تِسْعَ عَشَرَةَ

    تِسْعَةَ عَشَرَ

    ١٩

    19

    عِشْرُونَ

    عِشْرُونَ

    ٢٠

    20

    Dikkat: a) 11 sayısında (أَحَدٌ) kelimesinin müennesi (إِحْدَى) dır.

    إِحْدَى عَشرَةَ

    أَحَدَ عَشَرَ

    b) 12’nin müzekkerinde her iki sayıda tâ’sız, müennesinde her iki sayı da tâ’lıdır:

    اِثْنَتاَ عَشَرَةَ اِثْناَ عَشَرَ

    11-20 arası ma’dûd (sayılan şeyler) nekre ve fetha tenvinli olarak gelir. Sayılan şey müzekkerse sayıda müzekker, müennes ise sayıda müennes olur.

    11-19 arası rakamlar 12 nin nasb ve cer hali dışında fetha üzere mebnidir:

    أَحَدَ عَشَرَ بَيْتاً

    11 ev

    إِحْدَى عَشَرَةَ مَدِينَةً

    11 şehir

    إِنَّ أَحَدَ عَشَرَ بَيْتاً

    gerçekten 11 ev

    (nasb edatıyla)

    إِنَّ إِحْدَى عَشَرَةَ مَدِينَةً

    gerçekten 11 şehir(nasb edatıyla)

    مِنْ أَحَدَ عَشَرَ بَيْتاً

    11 evden

    (câr-mecrûr)

    مِنْ إِحْدَى عَشَرَةَ مَدِينَةً

    11 şehirden

    (câr-mecrûr)

    اِثْناَ عَشَرَ بَيْتاً

    12 ev

    اِثْنَتاَ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    12 şehir

    إِنَّ اثْنَيْ عَشَرَ بَيْتاً

    gerçekten 12 ev

    (nasb edatıyla)

    إِنَّ اثْنَتَيْ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    gerçekten 12 şehir

    (nasb edatıyla)

    مِنْ اثْنَيْ عَشَرَ بَيْتاً

    12 evden

    (câr mecrûr)

    مِنْ اثْنَتَيْ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    12 şehirden

    (câr mecrûr)

           

    ثَلاَثَةَ عَشَرَ بَيْتاً

    13 ev

    ثَلاَثَ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    13 şehir

    إِنَّ ثَلاَثَةَ عَشَرَ بَيْتاً

    gerçekten 13 ev

    (nasb edatıyla)

    إِنَّ ثَلاَثَ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    gerçekten 13 şehir

    (nasb edatıyla)

    مِنْ ثَلاَثَةَ عَشَرَ بَيْتاً

    13 evden

    (câr-mecrûr)

    مِنْ ثَلاَثَ عَشَرَةَ مَدِينَةً

    13 şehirden

    (câr-mecrûr)

               

    إشْتَرَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ قَلَماً

    Onbir kalem satın aldım.

    جَاءَتْ إحْدَى عَشَرَةَ تِلْمِيْذَةً

    Onbir kız öğrenci geldi.

    إشْتَرَى عَمِّي أَرْبَعَةَ عَشَرَ كِتاَباً لِلْمَدْرَسَةِ

    Amcam okul için ondört kitap aldı.

    Not: (عَشَرَ) kelimesi tek olduğu zaman (ش) harf-i cezimli okunur:

    عَشْرُ بَناَتٍ

    On kız

    عَشْرَةُ أَوْلاَدٍ

    On çocuk

    Fakat 11-19 arası sayılarda (ش) harf-i fethalı okunur:

    أَرْبَعَةَ عَشَرَ يَوْماً

    Ondört gün

    خَمْسَ عَشَرَةَ لَيْلَةً

    Onbeş gece

    Cümle Örnekleri

    1- كَمْ ناَفِذَةً لِلْمَنْزِلِ ؟ لِلْمَنْزِلِ سِتَّ عَشَرَةَ ناَفِذَةً.

    2- كَمْ سَنَةً عُمْرُكَ ؟ عُمْريِ خَمسَ عَشَرَةَ سَنَةً.

    3- الْكِتاَبُ بِخَمْسَةَ عَشَرَ قِرْشاً – تَتَكَوَّنُ الْعِماَرَةُ مِنْ أَحَدَ عَشَرَ دَوْراً.

    4- يَتَكَوَّنُ[17] الْفَريِقُ مِنْ أَحَدَ عَشَرَ لاَعِباً – يَتَكَوَّنُ الْكِتاَبُ مِنْ احْدَى عَشَرَةَ قِصَّةً.

    5- تَتَكَوَّنُ مَكْتَبَتيِ مِنْ أَحَدَ عَشَرَ كِتاَباً – فِي الْمَكْتَبَةِ أَحَدَ عَشَرَ كِتاَباً فِي الطِّبِّ.

    6- دَرَسَ ابْنُ سِيناَ أَكْثَرَ مِنْ اثْنَيْ عَشَرَ عِلْماً – زاَرَ ابْنُ سِيناَ أَكْثَرَ مِن اثْنَتَيْ عَشَرَةَ مَدِينَةً.

    7- يَتَكَوَّنُ كِتاَبُ الشِّفاَءِ مِنْ ثَماَنِيَةَ عَشَرَ مُجَلَّداً – فِي الْمُسْتَشْفَى خَمْسَةَ عَشَرَ طَبِيباً.

    8- حَفِظْتُ إِحْدَى عَشَرَةَ سُورَةً مِنَ الْقُرْآنِ – وَصَلَ اثْناَ عَشَرَ تِلْمِيذاً.

    9- كتَبْتُ اثْنَتَيْ عَشَرَةَ رِساَلَةً – فَحَصَ الطَّبِيبُ سَبْعَةَ عَشَرَ مَرِيضاً.

    10- فِي الْحُكُومَةِ أَحَدَ عَشَرَ وَزِيراً – كَمْ شَهْراً فِي السَّنَةِ ؟ فِي السَّنَةِ اثْناَ عَشَرَ شَهْراً.

    11- لِي اثْناَ عَشَرَ صَدِيقاً – قَضَيْتُ فِي الْخاَرِجِ سَبْعَةَ عَشَرَ يَوْماً

    12- وَصَلَتْ ثَلاَثَ عَشَرَةَ مُدَرِّسَةً جَدِيدَةً .

    Tercüme:

    1- Evin kaç penceresi var? Evin 16 penceresi var.

    2- Kaç yaşındasın? 15 yaşındayım. (Ömrün kaç sene? Ömrüm 15 senedir.)

    3- Kitap 15 kuruştur. Apartman 11 kattan oluşur.

    4- Takım 11 oyuncudan oluşuyor.Kitap 11 kıssadan oluşuyor.

    5- Kütüphanem 11 kitaptan oluşuyor. Kütüphanede tıp sahasında 11 kitap var.

    6- İbn Sînâ 12 den daha çok ilim (sahası) tahsil etti. İbn Sinâ 12’den daha fazla şehir ziyaret etti.

    7- (İbn Sînâ’nın) Şifâ (adlı) kitabı 18 ciltten oluşur. Hastanede 15 doktor vardır.

    8- Kur’ân’dan 11 sure ezberledim. 12 öğrenci geldi (ulaştı).

    9- 12 mektup yazdım. Doktor 17 hasta muayene etti.

    10- Devlette 11 bakan vardır. Senede kaç ay vardır? Senede 12 ay vardır.

    11- Benim 12 arkadaşım var. Dışarda 17 gün geçirdim.

    12- 13 yeni öğretmen geldi.

    ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

     

     

    Arapça 1 den 100  Rakamlar Sayılar

    1 den 100 Arapça Rakamların Tamamı

    Rakam Arapça Yazılışı
    0 صفر
    1 واحد
    2 اثنان
    3 ثلاثة
     
    4 أربعة
    5 خمسة
    6 ستة
    7 سبعة
    8 ثمانية
    9 تسعة
    10 عشرة
    11 أحد عشر
    12 اثنا عشر
    13 ثلاثة عشر
    14 أربعة عشرة
    15 خمسة عشر
    16 ست عشرة
    17 سبعة عشر
    18 ثمانية عشر
    19 تسعة عشر
    20 عشرون
    21 واحد وعشرون
    22 إثنان وعشرون
    23 ثلاثة وعشرين
    24 أربع وعشرين
     
    25 خمسة وعشرين
    26 ستة وعشرين
    27 سبعة وعشرون
    28 ثمانية وعشرين
    29 تسعة وعشرون
    30 ثلاثون
    31 ثلاثون واحد
    32 اثنين وثلاثين
    33 ثلاثة وثلاثين
    34 أربعة وثلاثين
    35 خمسة وثلاثين
    36 ستة وثلاثين
    37 سبعة وثلاثون
    38 ثمانية وثلاثون
    39 ثلاثين تسعة
    40 أربعون
    41 أربعون واحد
    42 اثنين وأربعين
    43 ثلاثة وأربعون
    44 أربعة وأربعون
    45 خمسة وأربعين
    46 ستة وأربعين
    47 سبعة وأربعون
    48 ثمان وأربعين
    49 تسعة وأربعون
     
    50 خمسون
    51 واحد وخمسون
    52 إثنان وخمسون
    53 ثلاثة وخمسون
    54 أربعة وخمسين
    55 خمسة وخمسون
    56 ستة وخمسون
    57 سبعة وخمسين
    58 ثمانية وخمسون
    59 تسعة وخمسون
    60 ستون
    61 إحدى وستين
    62 اثنان وستون
    63 ثلاثة وستون
    64 أربعة وستون
    65 خمسة وستون
    66 ستة وستين
    67 سبعة وستين
    68 ثمانية وستين
    69 تسعة وستين
    70 سبعون
    71 سبعين واحد
    72 اثنان وسبعون
    73 ثلاثة وسبعون
    74 أربعة وسبعين
     
    75 خمسة وسبعون
    76 ستة وسبعين
    77 سبعة وسبعون
    78 ثمانية وسبعين
    79 تسعة وسبعون
    80 ثمانون
    81 ثمانون واحد
    82 ثمانين اثنين
    83 وثلاثة وثمانين
    84 ثمانون أربعة
    85 خمسة وثمانون
    86 ستة وثمانون
    87 سبعة وثمانون
    88 ثمانية وثمانون
    89 وتسعة وثمانون
    90 تسعون
    91 تسعين واحد
    92 تسعين اثنين
    93 ثلاثة وتسعون
    94 تسعين أربعة
    95 تسعين خمسة
    96 ستة وتسعون
    97 تسعون سبعة
    98 ثمانية وتسعين
    99 تسعة وتسعين
    100 مائة

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    MÜFRED SAYILAR

    Arapçada sayılar “adet” olarak, sayılan şeyler ise “madud” olarak anılır. Arapçada sayılar ve kullanıldıkları isimler belli kurallara göre gelirler. Örneğin “1 öğrenci” demekle, “11 öğrenci” “21 öğrenci” demek birbirinden farklıdır. Sayıları kolayca öğrenebilmek için şu dört grupta inceleyeceğiz:

    1- Müfred sayılar (1-10 arası olan sayılar)

    2- Mürekkeb sayılar (11-19 arası olan sayılar)

    3- Ukud sayılar (10’un katları olan sayılar)

    4- Matuf sayılar (20’den sonra gelen ara sayılar)

     

    1- MÜFRED SAYILAR: 1’den itibaren 10’a kadar olan sayılar, -burada 10 dâhildir- tek başına bir kelime oldukları için müfred sayılar ismini alırlar. Müfred sayıların irabı şu şekildedir: “İki” sayısı müsenna bir isim gibi irab edilir. Diğerleri ise müfred bir isim gibi irab edilir. Sonları cümledeki yerine göre değişir.

    Şimdi sayıları teker teker görelim:

    1 ve 2 sayısında önce madud sonra adet gelir. Adet, madudun sıfatı olur. İsimlerin müfredleri “bir tane” olduklarını, müsennaları da “iki tane” olduklarını gösterdiği için 1 ve 2 sayısı kullanılmasa da olur. Sadece anlamı kuvvetlendirmek için gelirler. Buna göreوَاحِدٌ bir demektir. Müennes olarak وَاحِدَةٌ şeklinde söyleriz. إِثْنَانِ İki demektir. Müennes olarak إِثْنَتَانِ şeklinde söyleriz.

    Müfred sayılara ait kaideleri şöylece maddeleyebiliriz:

    1- Müfred sayıların irabı şu şekildedir: “İki” sayısı müsenna bir isim gibi irab edilir. Diğerleri ise müfred bir isim gibi irab edilir. Sonları cümledeki yerine göre değişir.

    2- 1 ve 2 sayısında önce madud, sonra adet gelir. Adet, madudun sıfatı olur.

    3- İsimlerin müfredleri “bir tane” olduklarını, müsennaları da “iki tane” olduklarını gösterdiği için “bir” ve “iki” sayısı kullanılmasa da olur. Sadece anlamı kuvvetlendirmek için gelirler.

    4- وَاحِدٌ kelimesinin müennesi وَاحِدَةٌ ; إِثْنَانِ kelimesinin müennesi de إِثْنَتَانِ şeklindedir.

    Şimdi 3 ve 10 arası sayıların özelliklerini öğrenelim:

    3 ve 10 arası sayılarda şu kaideler geçerlidir:

    1- Önce adet, sonra madud gelir.

    2- Adet, madudun cinsiyet bakımından zıddı olur.

    3- Madud “cemi ve cer” durumunda gelir.

    4- Adet ile madud izafet oluştururlar.

     

    2- MÜREKKEB SAYILAR:

    Mürekkep sayılar, 11’den itibaren 19’un sonuna kadar olan sayılardır. Mürekkep sayılara ait kuralları şöylece maddeleyebiliriz:

    1- Bu sayılarda önce birler basamağı, sonra onlar basamağı gelir.

    2- “On iki” nin “ikisi” hariç, diğer sayılar fetha üzere mebnidirler. Yani cümledeki yerlerine göre sonları hiç değişmez. Sadece “on iki” sayısının birler basamağı olan “iki” sayısı, müsenna bir isim gibi irab edilir.

    3- Bu sayıların madudları, müfred-mensub ve nekre olarak gelir.

    4- 11 ve 12 sayıları hariç, mürekkep sayıların birler basamağı madudun cinsiyet bakımından zıddı; 10 sayısı ise madudun cinsiyet bakımından aynısı olur. 11 ve 12’nin her iki basamağı da madud ile aynı cinsten gelir.

     

    3- UKUD SAYILAR:

    Ukud sayılar, 10 sayısının katları olan sayılardır. Bu sayılar için geçerli olan kaideleri şöylece maddelememiz mümkündür:

    1- 3-9 arası sayıların sonuna “vav” ve fethalı nun (ونَ) getirilerek ukud sayılar yapılır.

    2- Cemi müzekker salim kalıbında geldikleri için ref durumunda “vav”, nasb ve cer durumunda “ye” alırlar.

    3- Müzekker ve müennes isimler için aynı sayı kullanılır.

    4- Ukud sayıların madudları, 11-20 arası sayılar gibi, müfred-mensub ve nekre olarak gelir.

     

    4- MA’TUF SAYILAR:

    Birler basamağı, onlar basamağına “vav” atıf harfi ile bağlanarak yapıldıkları için 20’den sonraki ara sayılara matuf sayılar denir. Matuf sayıların irabı da şu şekildedir: Birler basamağı müfred sayıların irabını ve kurallarını; onlar basamağı da ukud sayıların irabını ve kurallarını taşır. Madudları ise müfred-mensub ve nekre gelir. Bu kural 11’den 99’un sonuna kadar geçerlidir.

    100 ve katları için ise şu kuralları sayabiliriz:

    1- Yüzün katlarını ifade ederken yüz sayısı, 3-10 arası müzekker sayılarla izafet oluşturur. Yüz sayısı katlarıyla izafet oluşturduğu gibi madudlarıyla da izafet oluşturur.

    2- Madudu, müfred-mecrur olarak gelir.

    3- Müzekker ve müennes isimler için aynı sayı kullanılır.

    1000 ve katları için şu kurallar geçerlidir:

    1- 1000 ve katları, hem madudlarıyla hem de katlarıyla izafet oluştururlar.

    2- Müzekker ve müennes isimler için aynı rakamlar kullanılır.

    Şu kurala da dikkat edelim: Yüzden sonraki sayıların hepsi en büyük basamaktan en küçük basamağa doğru okunur. En sona kalan sayının kuralına göre de madud şekillenir.

     

     

    Arapça 0-10 Arası Sayılar

     

    Arapça Bir sayısının Kullanımı

    Arapça İki Sayısının Kullanımı

    Arapça Üç On Sayılarının Kullanımı

    Arapça 10 20 Arası Sayıların Kullanımı

    Arapça 11 20 Arası Sayılar Tablo Halinde

    Arapça 0 10 Arası Sayılar Tablo Halinde

    Arapça 1 den 100  Rakamlar Sayılar Tablo Halinde

    Arapça Onlar Basamağı

    Arapça Yüzler Basamağı

    Arapça Binler Basamağı

    Arapça Müfred Sayılar

    Arapça Mürekkep Sayılar

    Arapça Ukud Sayıları

    Arapça Matuf Sayılar

  • Arapça Atasözleri Sözlüğü

          Atasözleri ve Vecizeler    الأمثال والحكم     Atasözlerinin ve vecizelerin hayatımızda önemli bir yeri vardır. Bir çok cümle ile ve dakikalar sürecek bir anlatımı bir iki kelimeyle ifade eder bu sözler… En önemlisi de, yılların birikimini ve hayatın gerçeklerini yansıtmasıdır. Arap atasözlerini ve vecizelerini okurken, çoğu zaman aynı sözlerin değişik ifadelerle de olsa bizim dilimizde de bulunduğunu ve bir çoğunun aslında evrensel bir kültür ürünü olduğunu göreceksiniz.              لِلَّهِ دَرُّهُ Bir insanın iyiliği çok olursa onu övmek için söylenir.   
     
        “İki tavşanın peşinden koşan kurt, onlardan hiç birini tutamayacaktır.”     الذِّئْبُ الذي يَجْرِي وَراءَ أَرْنَبَيْنِ لَنْ يَمْسِكَ بِأَيٍّ منهما  
     
       قَبْلَ الرِّماءِ تُمْلاُ الكَنائِنُ Sıkıntılı anlar ve zor zamanlar gelmeden önce ve yine bir işe başlamadan önce hazırlık yapmak gerektiğini ifade etmede kullanılır.  
     
       الحَدِيثُ ذُو شُجُونٍ   “Söz dallanıp budaklanır”, “Konu konuyu açar” anlamındadır.  
     
       الحَقُّ أَبْلَجُ والباطِلُ لَجْلَج “Hak açık ve nettir. Gizli bir yanı yoktur. Batıl ise, belirsizdir ve net değildir.”  
     
       الحَدِيدُ بِالْحَدِيدِ يُفْلَحُ “Demir, demirle yarılır.” Zorluğun ancak zorlukla, sabır ve kararlılıkla aşılacağını, zorluğu yenmek için direnç göstermek gerektiğini ifade etmede kullanılır.    
     
       أَجْهَلُ من حِمَارٍ “Eşekten daha cahil”. Aşırı derecede cahilliği ifade etmede kullanılır.        جَعَلْتُهُ نَصْبَ عَيْنِي “Gözümün önüne koydum.” Yani, onu hiçbir  zaman unutmuyorum. Bir şeye gereken ilgiyi gösterdiğini ifade etmede kullanılır.    
     
     جَاؤُوا قَضُّهُمْ بِقَضِيضِهِمْ “Hiç kimse kalmadan hepbirlikte geldiler”, “Küçüğü büyüğü hepsi toplanıp geldi” anlamındadır.     
     
     لِكُلِّ جَوَادٍ كَبْوَةٌ   Her iyi ve eğitimli atın bir tökezlemesi olur. Yani ne kadar iyi ve eğitimli olursa olsun, o da bazen tökezler. İyi insanın da hata yapabileceğini ifade etmede kullanılır.    
     
     جَزَاءَ سِنِّمار   İyiliğe kötülükle karşılık vermeyi ifadede kullanılır. Rivayete göre Rum Sinnimâr, iyi bir inşaat ustasıdır. Nu’man b. İmruu’lKays, ondan kendisi için bir saray yapmasını ister.  
     
       التَّمْرُ في الْبِئْرِ   Yani, hurma ağaçlarının bol ve iyi ürün vermesini istiyorsan, sulama mevsiminde kuyudan çokça su çıkarıp onları sulamalısın.              تَرَكَهُ أَنْقَى من الرَّاحَةِ   “Onu avuç ortasından daha temiz bıraktı”. Yani bütün varını yoğunu aldı ve hiçbir şeyini bırakmadı.
     
         تَمْشِي رُوَيْداً وتَكُونُ الأَوَّلاَ     “Yavaş yürü ki birinci olasın!” Kişinin gayesine acele etmeden varabileceğini, acele etmenin hedefe çabuk ulaşmada yararı olmadığını ifade etmede kullanılır.    
     
           اِخْتَلَطَ الْحَابِلُ بِالنَّابِلِ     “Her şey birbirine karıştı,işler karman çorman oldu” anlamında kullanılır.
       بِالسَّاعِدِ تَبْطِشُ الْكَفُّ       “El / avuç içi , kolla / kolun yardımıyla vurur.” Yani, “Gücüm ve kuvvetim olursa istediğimi yapabilirim; oysa benim gücüm yok” anlamındadır.
    رِضَا النَّاسِ غَايَةٌ لا تُبْلَغُ     “İnsanların rızasını elde etmek erişilmesi imkansız bir hedeftir” anlamında, kişinin ne yaparsa yapsın yine de bir takım kimseler tarafından beğenilmeyeceğini ve bütün insanları memnun etmenin imkansızlığını ve herkesi memnun etmeye çalışmanın gereksiz bir şey olduğunu ifade etmede kullanılır.
         أَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ     “Baldan daha tatlı” anlamında, bir şeyin hoş ve tatlı olduğunu ifade etmede kullanılır.
     
       رُبَّ أَخٍ لَمْ تَلِدْهُ أُمُّك     “Annenin doğurmadığı, yani öz kardeşin olmayan ama gerçekte öz kardeşin gibi olan nice kardeşin vardır” anlamında samimi arkadaşlığı, iyiliği, fedakarlığı ve kardeşliği ifade etmek için kullanılır.    
           بَلَغَ السَّيلُ الزُّبَى   Haddi aşan kişi veya olay için söylenir.
       أَلْقِ دَلْوَكَ فِي الدِّلاءِ     Kazanç elde etmek üzere çalışmaya, tembelliği bırakmaya ve üzerine düşeni yapmaya teşvik için kullanılır.  
                            أَعْطِ الْقَوْسَ بَارِيَهَا   “İşi ehline ver” anlamında kullanılır. 
     
           أَحَشَفاً وَسُوءَ كِيلَةٍ!؟     İki kötü özelliği bir arada bulunduran kişiye söylenir.
    سِرُّكَ أَسِيرُكَ إِذا تَكَلَّمْتَ بِه صِرْتَ أسِيرَهُ
    Sırrın senin esirindir, fakat onu konuşmaya başladığın zaman sen onun esiri olursun.
    لبَعيدُ عنِ العيْنِ، بَعيدٌ عَنِ القلْبِ
    Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur
    Kaybetmemek için kaydetmek lazım  العِلْمُ صَيْدٌ وَ الكِتَابَةُ قَيْدٌ
    إما اُبدُ كما كنت أو كن كما تبدو
    “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” القناعة كنز لايفني
    KANAT TÜKENMEZ HAZİNEDİR
    إذا لم تعلم أين تذهب , فكل الطرق تفي بالغرض 
    Nereye gideceğini bilmiyorsan tüm yollar seni götürür
    يوجد دائماً من هو أشقى منك , فابتسم
    Gülümse çünkü her zamanda sende daha bahtsız olanlar vardır
    خير من دجاجة الغدا
    BUGÜNÜN YUMURTASI YARININ TAVUĞUNDAN DAHA HAYIRLIDIR ان كنت ريحا فقدلا قيت اعصارا 
    RÜZGAR OLURSAN FIRTINAYLA KARŞILAŞIRSIN المؤمن بشرة في وجهه و حزنه في قلبه 
    MÜMİN SEVİNCİ
     
    يظل الرجل طفلاً , حتى تموت أمه , فإذا ماتت ، شاخ فجأة
    Erkek hep bebek kalır ta ki annesi ölünceye kadar…annesi ölünce hemen ihtiyarlar
     
    عندما تحب عدوك , يحس بتفاهته
    Düşmanını sevince önemsizliğini anlar
    إذا طعنت من الخلف , فاعلم أنك في المقدمة
    Eğer arkadan bıçaklanırsan bilki en öndesin 
    الكلام اللين يغلب الحق البين
    Yumuşak söz açık ve net olan hakı yener
    (Türkiye’deki karşılığı: Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır)
    كلنا كالقمر .. له جانب مظلم
    Hepimiz ay gibiyiz…hep bir karanlık yanımız vardır
     
    لا تتحدى إنساناً ليس لديه ما يخسره
    Kaybedecek bişeyi olmayan kimseye meydan okuma
     
    العين التي لا تبكي , لا تبصر في الواقع شيئاً
    Ağlamayan göz aslında bir şey görmüyor
     
    المهزوم إذا ابتسم , افقد المنتصر لذة الفوز
    Yenilenin gülümsemesi yenene kazanma sarhoşluğunu yittirir 
     
    لا خير في يمنى بغير يسار
    Solu olmayan sağda hayır yoktur
     
    الجزع عند المصيبة , مصيبة أخرى
    Musibette pes etmek başka bir musibettir
     
    الابتسامة كلمة معروفه من غير حروف
    Gülümseme harfsiz kelimedir
     
    اعمل على أن يحبك الناس عندما تغادر منصبك , كما يحبونك عندما تتسلمه
    Öyle çalış ki koltuğunu bıraktığında insanlar o seni koltuğa geldiğin gün sevdikleri gibi sevsinler
    Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.
     
    يظن الجائع نفسه أنه لن يشبع، والظمآن يظن أنه لن يرتوي
    Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
     
    يبان الجائع من خدّه، والظمآن من شفتاه
    Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.
     
    إذا أوجعته كثيراً يقل حياؤه، وإذا حرمته كثيراً تكون قد علمته على السرقه Aç ayı oynamaz.
     
    الدب الجائع لا يستطيع اللعب Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
     
    لا تتركه جائعاً فتعلمه على السرقة، ولا تتحدث كثيراً فتقل هيبتك
    Aç gözünü, açarlar gözünü.
     
    افتح عينك، وإلا فتحها الآخرون
     
    Aç kuzunun yanında azık fazla durmaz.
     
    لا تبقى الزوادة طويلاً لدى الخاروف الجائع
    Aç köpek fırın delermiş.
     
    الكلب الجائع يقتحم الفرن
    الكلب الجائع يهدم الفرن
     
     
    Aç kurt insana saldırır. 
     
    الذئب الجائع، يهاجم الإنسان
     
     
    Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görürmüş.
     
    الدجاجة الجائعة ترى في منامها أنها في مستودع الذرة
     
     
    Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış.
     
    دثروا الجائع بتسعة أغطية، لكنه لم يستطع النوم
     
    Açık yaraya kurt düşmez.
     
    لا يأتي الدود على الجرح المفتوح
     
    Açın imanı olmaz. 
     
    لا يلتقي الجوع والإيمان Açın karnı doyar gözü doymaz.
     
    يشبع بطن الجائع، لكن عينه لا
    Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.
     
    بين الجوع والشبع قطعة خبز
    Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir olmasa da çulu.
     
    الرجل رجلٌ حتى لو لم يمتلك المال، والحمار حمارٌ حتى لو امتلك الدنيا
    Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.
     
    يعرف الرجل من حماره، والمرأة من فراشها
    Adam olana bir söz yeter
     
    يكفي الرجل كلمة واحدة
    Adamak kolay, ödemek güçtür.
     
    ليست المروءة في النذر، بل المروءة في دفعه
    Adamakla mal tükenmez.
    لا ينفذ المال من النذر 
     
     
    الحِكَم والأمْثَال في اللّغة العَرَبِية (ARAPÇA ATASÖZLERİ)
     
    نُصرَةُ الحَقِّ شَرَف 
    HAKKA YARDIM ETMEK ŞEREFTİR.
    ـ لا تَكنْ صَلْباً فتُكسرْ ولا ليّناً فتُعْصَر .
    PEK YAŞ OLMA SIKILIRSIN, PEK’ DE KURU OLMA KIRILIRSIN.
    مَنْ تدخّلَ فيما لا يعنيهِ لقيَ ما لا يرضيهِ.
    KİM İLGİLENDİRMEDİĞİ İŞE KARIŞIRSA, RAZI OLMADIĞI
    ŞEYLERLE KARŞILAŞIR.
    مَن دَقَّ دُقَّ .
    ÇALMA KAPIM, ÇALINIR KAPIN. (ÇALAMA ELİN KAPISINI;
    ÇALARLAR KAPINI)
    وَغَيرُ تَقيٍّ يَأمرُ النّاسَ بالتُّقى.
    TAKVA SAHİBİ OLMAYAN KİŞİ BAŞKASINA TAKVALIK
    EMREDER.
    إنْ كُنتَ كَذوباً فكُنْ ذّكوراً.
    YALANCI DA OLSAN, SÖYLEDİĞİNİ HATIRLA.
    المَرءُ عَدوُّ مَا جَهِل.
    ZAMANI AYIPLARIZ HALBUKİ AYIP BİZDEDİR.
    حِيلةُ مَنْ لا حِيلة لهُ الصّبرُ.
    ÇARESİZ OLANIN ÇARESİ SABIRDIR.
    إنْ كُنتَ رِيْحَاً فَقَد لاَقَيْتَ إعْصَاراً.
    EĞER RÜZGÂR İSEN FIRTINA İLE KARŞILAŞIRSIN. (RÜZGAR
    EKEN, FIRTINA BİÇER.)
    في التّأني السّلامة وفي العَجلة النّدامة / مَنْ تأنّى أدْرَكَ ما تمنَّى.
    İTİDALDE SELAMET, ACELEDE NEDAMET VARDIR
    İHTİYATLI DAVRANAN UMDUĞUNA ULAŞIR.
    أفَةُ العِلمِ النِّسيَان.
    İLİMİN BELASI UNUTMAKTIR.
    الإنتِظار أشَدُّ من النَّار
    BEKLEMEK ATEŞTEN BETERDİR.
    الإنسَانُ عَبْدُ الإحْسَان.
    İNSAN İHSANIN ESİRİDİR.
    حُسنُ الأخْلاق كُنوزُ الأَرزَاق
    GÜZEL AHLAK RIZK HAZİNELERİDİR.
    رُبَّ قَولٍ أنْفَذُ مِن صَولٍ.
    NİCE SÖZ VARDIR Kİ, YİĞİTÇE SALDIRIDAN ETKİLİDİR.
    لا تَجرِ فيما لا تَدرِي. 
    BİLMEDİĞİN BİR ŞEYİN ARDINDAN KOŞMA.
    مَن حَفَرَ لأخيِهِ حُفرَةً وقَعَ فيها.
    BAŞKASINA KUYU KAZAN İÇİNE DÜŞER.
    الضِّحكُ مِن غَيرِ عَجَب مِن قِلَّةِ الأدَب.
    İLGİNÇ OLMAYAN BİR ŞEYE GÜLMEK TERBİYENİN AZ
    OLMASI DEMEK.
    المُؤمِنُ بِشرُهُ في وَجهِهِ وَحُزنُهُ في قَلبِهِ.
    MÜMİNİN SEVİNCİ YÜZÜNDE, ÜZÜNTÜSÜ KALBİNDEDİR.
    الإنسانُ في التّفكير واللهُ في التّقدير .
    İNSANIN DÜŞÜNCESİ VE ALLAH’IN TAKDİRİ İLE OLUR
     
     
    SIRRIN SENİN ESİRİNDİR,FAKAT ONU KONUŞMAYA BAŞLADIĞIN ZAMAN SEN ONUN ESİRİ OLURSUN.
    سِرُّكَ أَسِيرُكَ إِذا تَكَلَّمْتَ بِه صِرْتَ أسِيرَهُ
    GÖZDEN IRAK OLAN, GÖNÜLDEN DE IRAK OLUR
    لبَعيدُ عنِ العيْنِ، بَعيدٌ عَنِ القلْبِ
    KAYBETMEMEK İÇİN KAYDETMEK LAZIM
    العِلْمُ صَيْدٌ وَ الكِتَابَةُ قَيْدٌ
    “YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL”
    إما اُبدُ كما كنت أو كن كما تبدو
    KANAAT TÜKENMEZ HAZİNEDİR
    القناعة كنز لايفني
    BUGÜNÜN YUMURTASI YARININ TAVUĞUNDAN DAHA HAYIRLIDIR
    بيضة اليوم خير من دجاجة الغدا
    RÜZGAR OLURSAN FIRTINAYLA KARŞILAŞIRSIN
    ان كنت ريحا فقدلا قيت اعصارا
    İNSANLARIN EN HOŞNUDU AHLAKI GÜZEL OLANDIR.
    رْضَى النَّاس مَنْ كانَتْ أخْلاقُهُ رَضِيَّةً
    GÜLÜMSE ÇÜNKÜ HER ZAMANDA SENDE DAHA BAHTSIZ OLANLAR VARDIR.
    يوجد دائماً من هو أشقى منك , فابتسم
    ERKEK HEP BEBEK KALIR TA Kİ ANNESİ ÖLÜNCEYE KADAR…ANNESİ ÖLÜNCE HEMEN İHTİYARLAR
    يظل الرجل طفلاً , حتى تموت أمه , فإذا ماتت ، شاخ فجأة
    DÜŞMANINI SEVİNCE ÖNEMSİZLİĞİNİ ANLAR
    عندما تحب عدوك , يحس بتفاهته
    EĞER ARKADAN BIÇAKLANIRSAN BİL EN ÖNDESİN
    إذا طعنت من الخلف , فاعلم أنك في المقدمة
    TATLI SÖZ YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR
    الكلام اللين يغلب الحق البين
    HEPİMİZ AY GİBİYİZ…HEP BİR KARANLIK YANIMIZ VARDIR.
    كلنا كالقمر .. له جانب مظلم
    KAYBEDECEK BİR ŞEYİ OLMAYAN KİMSEYE MEYDAN OKUMA!
    لا تتحدى إنساناً ليس لديه ما يخسره
    AĞLAMAYAN GÖZ ASLINDA BİR ŞEY GÖRMÜYOR.
    العين التي لا تبكي , لا تبصر في الواقع شيئاً
    YENİLENİN GÜLÜMSEMESİ YENENE KAZANMA SARHOŞLUĞUNU YİTTİRİR.
    المهزوم إذا ابتسم , افقد المنتصر لذة الفوز
    SOLU OLMAYAN SAĞDA HAYIR YOKTUR.
    لا خير في يمنى بغير يسار
    MUSİBETTE PES ETMEK BAŞKA BİR MUSİBETTİR.
    الجزع عند المصيبة , مصيبة أخرى
    GÜLÜMSEME HARFSİZ KELİMEDİR.
    الابتسامة كلمة معروفه من غير حروف
    ÖYLE ÇALIŞ Kİ KOLTUĞUNU BIRAKTIĞINDA İNSANLAR O SENİ KOLTUĞA GELDİĞİN GÜN SEVDİKLERİ GİBİ SEVSİNLER.
    اعمل على أن يحبك الناس عندما تغادر منصبك , كما يحبونك عندما تتسلمه
    EŞİNİN ZEVKİNİ ELEŞTİRME, İLK O SENİ SEÇTİ.
    لا تطعن في ذوق زوجتك , فقد اختارتك أولا
    NEREYE GİDECEĞİNİ BİLMİYORSAN TÜM YOLLAR SENİ GÖTÜRÜR.
    إذا لم تعلم أين تذهب , فكل الطرق تفي بالغرض
     
     
    البُعْدُ جَفَاءٌ
    GÖZDEN IRAK OLAN GÖNÜLDEN IRAK OLUR
     
     
    جَزَاهُ جَزَاءَ سِنِّمارٍ
    KOYNUMUZADA YILAN BESLEMİŞİZBESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ
     
     
    لا يَجْمَعُ سَيفانِ فِي غِمْدٍ
    İKİ CANBAZ BİR İPTE OYNAMAZ
     
     
    لِكُلِّ جَوادٍ لَبْوَةٌ
    HATASIZ KUL OLMAZ
     
     
    إِيّاكَ أَعْنِي وَاسْمَعِي يَا جَارَّة
     
     
    KIZIM SANA SÖYLÜYORUM! GELİNİM SEN ANLA
     
     
    حِبْرٌ عَلَى وَرَقٍ
     
     
    (KAĞIT ÜZERİNDE MÜREKKEP) HİÇBİR ETKİSİ YOK
     
     
    سَعَى إِلى حَتْفِهِ بِظُلْفِهِ
     
     
    KENDİ KUYUSUNU KENDİSİ KAZDI
     
     
    لا يَمْنَعُ حَذَرٌ مِنْ قَدَرٍ
     
     
    TEDBİR TAKDİRİ BOZMAZ
     
     
    لِكُلِّ حَسَنٍ عَائِبٌ
     
     
    HER GÜZELİN BİR KUSURU VARDIR
     
     
    كُلُّ مَرَّةٍ تَسْلَمُ الْجَرَّةُ
     
     
    KEDİ GİBİ DÖRT AYAK ÜZERİNE DÜŞÜYOR
     
     
    DÜNYA YALANCIDIRYALANCI DÜNYA
     
     
    نِصْفُ العِلْمِ أَخْطَرُ مِنْ الجَهْلِ
     
     
    YARIM HOCA DİNDEN,YARIM HEKİM CANDAN EDER
     
     
    إِخْتَلَطَ الحَابِلُ بِالنَّابِلِ
     
     
    HER ŞEY BİRBİRİNE KARIŞTI
     
     
    الدَّرَاهِيمُ بِالدَّرَاهِيمِ تُكْسَبُ
     
     
    PARA PARAYI ÇEKER
     
     
    مَنْ يَدْفَعُ يَأْمُرُ
     
     
    PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
     
     
    HAVANDA SU DÖVÜYOR ( BOŞ VE NETİCESİZ İŞLE UĞRAŞIYOR)
     
     
    جَهْلٌ مُرَكَّبٌ
     
     
    KİŞİNİN BİRŞEYİ BİLMEMESİ VE BİLMEDİĞİNİDE BİLMEMESİ(KATMERLİ CAHİL)
     
     
    أَنْتَ تَنْفُخُ فِي رَمَادٍ
     
     
    BOŞA KÜREK ÇEKİYORSUN(VAKTİNİ BOŞ İŞLERLE GEÇİRİYORSUN)
     
     
    كَالْمُسْتَجِيرِ مِنْ الرَّمْضاءِ بِالنَّارِ
     
     
    YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULDU
     
     
    الإِنْسانُ رَهْنُ عَمَلِهِ
     
     
    İNSAN YAPTIĞINDAN SORUMLUDUR
     
     
    SUKUT İKRARDAN GELİR
     
     
    سَمِّنْ كَلْبَكَ يَأْكُلَكَ
     
     
    BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ
     
     
    أُرِيهَا السُّهَا وتُرِينِي القَمَرَ
     
     
    BEN DİYORUM ÇANAKKALE HAFTASI, SEN DİYORSUN MANGAL TAHTASI
     
     
    أَشْأَمُ كُلُّ امْرِئٍ بَيْنَ لِحْيَيْهِ
     
     
    İNSANIN BAŞINA NE GELİRSE DİLİNDEN GELİR
     
     
    DOST KÖTÜ GÜNDE BELLİ OLUR
     
     
    بِئْسَ الضَّجِيعُ الجُوعُ
     
     
    AÇLIK EN KÖTÜ ARKADAŞTIR(NE KÖTÜ ARAKADAŞTIR)
     
     
    يَضْحَكُ كَثِيراً مَنْ يَضْحَكُ أَخِيراً
     
     
    SON GÜLEN İYİ GÜLER
     
     
    إِنَّكَ تَضْرِبُ فِي حَدِيدٍ بَارِدٍ
     
     
    SEN HAVANDA SU DÖVÜYORSUN
    Pek yaş olma sıkılırsın, pek de kuru olma kırılırsın. (Ne yavuz ol asıl ne yaş ol basıl).
    ـ كَيفَمَا كَان الإنْسَانُ في السَّبعِ فَهُوَ فِي السّبعين أيضًا. (يُقَال لِغيرِ المٌتَّقِي مِن النَّاس).
    İnsanlar yedisinde ne ise yetmişinde o’dur. (Takvalı olmayan kişiler için kullanılır).
    ـ مَنْ تدخّلَ فِيمَا لاَ يَعنيهِ لَقيَ مَا لاَ يَرضيهِ.
    Kim ilgilendirmediği işe karışırsa, razı olmadığı şeylerle karşılaşır.
    ـ مَن دَقَّ دُقَّ .
    Çalma kapımı, çalınır kapın.
    ـ وَغَيرُ تَقيٍّ يَأمرُ النَّاسَ بالتُّقى. (طَبِيْبٌ يُدَاوِي النَّاسَ وَهُوَ عَلِيْلٌ). / بِالتُّركِي ( لَو كَانَ لِلأَقْرَعِ عِلاَجٌ (مَرْهَمٌ) لَمسَحَ عَلَى رَأسِهِ وَعَالَجَهُ). (لاَ يَسْتَطِيعُ أنْ يَحِيكَ لِنَفْسِهِ حَصِيرًا، وَيَقُومُ بِحيَاكَةِ الَّسجَّادَ لِغَيرِهِ).
    Türkçesi: Takva sahibi olmayan başkasına takvayı emreder. Türkçesi (Doktor hastayı tedavi eder kendini iyileştirmeye gücü yetmez). / Türkçe karşılığı: (Kelin ilacı merhemi olsa kendi başına sürer anlamı). Türkçe karşılığı: (Kendine kilim dokuyamayan başkasına halı dokumaya kalkar).
    ـ قَولُ الحَقِّ لمْ يَدعْ لي صَدِيقًا.
    Doğru söylemek, bana arkadaş bırakmadı. Türkçe karşılığı: (Doğru söyleyeni dokuz köyden kovalar).
    ـ إنْ كُنتَ كَذوبًا فكُنْ ذَكورًا.
    Yalancı da olsan söylediğini hatırla.
    ـ مَنْ طلبَ أخًا بِلاَ عَيبٍ بَقِيَ بِلاَ أخٍ.
    Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
    ـ مّنْ اسْترعَى الذّئبَ فَقَد ظَلَمَ.
    Kurda güvenen haksızlık eder.
    0ـ  نَعِيبُ زَمَانَنَا وَالعَيْبُ فِينَا… وَمَا لِزَمَانِنَا عَيْبٌ سِوَانَا (لِلْإمَام الشَافِعِي).
    Zamanımızı ayıplıyoruz, hâlbuki ayıp bizde…. Ayıp yok zamanımızın bizden özge.
    ـ المَرءُ عَدوُّ مَا جَهِل. / النَّاسُ أعْدَاءُ مَا جَهِلوا.
    Kişiler bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar.(İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdırlar).
    ـ كلُّ إناءٍ يَنضَحُ بِمَا فِيهِ. / يُقَابِلُهُ المَثَلُ التُّركِي: يُعَبِّرُ الدَّرويش بِمَا فِي ذِهْنهِ، وَيُعِيدَ الذِّكرَ نَفسَهُ.
    Küp içindekini sızdırır. Türkçe karşılığı: (Dervişin fikri ne ise, zikri odur).
    ـ المَرءُ عَلَى دِينِ خَليلهِ.
    Kişi arkadaşın dinindendir. Türkçe karşılığı: (Adam ahbabından bellidir).
    ـ إعْطِ القَوسَ بَارِيْهَا.
    Yayı okçuya ver. Türkçe karşılığı: (İşi ehline ver).
    ـ إِعْطِ الخُبزَ لِلخَبَّازِ، وَلَو حَرَقَ نِصفَهُ. / مَثَل عِرَاقي.
    Ekmeyi fırıncıya ver, ekmeğin yarısını yaksa bile. (Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver).
    ـ إذا تَخاصَمَ اللِّصَان ظَهرَ المَسرُوق. فِي العَامِّيَّة (مَا شَافُوهُمُش وَهُمَا بِيسْرُقُوا، شَافُوهُم وَهُمَا بِيِتْخَانَقوا).
    İki hırsız dövüşünce çalıntı bulunur.
    ـ إذا اِفْتَقَرَ اليَهُوديُّ نظرَ في حِسَابهِ العَتِيق. فِي العَامِّيَّة (التّاجر لَمَّا يفَلِّس يُقَلِّبُ فِي دَفَاترِهِ القَدِيمَة).
    Yahudi fakirleşince eski hesaplarına bakar.
    ـ بَيضةُ اليَوم خَيرٌ من دَجاجة الغَدِ.(عُصْفُورٌ بِاليَدِ خَيْرٌمِنعَشرَةٍ عَلى الشَّجَرَةِ).
    Bugünün yumurtası yarının tavuğundan iyidir.(Eldeki bir kuş, daldaki on kuştan iyidir).
    ـ حِيلةُ مَنْ لا حِيلة لهُ الصّبرُ.
    Çaresiz olanın çaresi sabırdır.
    0ـ إنْ كُنتَ رِيْحًا فَقَد لاَقَيْتَ إعْصَارًا.
    Eğer rüzgâr isen fırtına ile karşılaşırsın.
    ـ في التّأني السّلامة وفي العَجلة النّدامة / ـ مَنْ تأنّى أدْرَكَ ما تمنَّى.
    İtidalde selamet, acelede nedamet vardır. / – İhtiyatlı davranan umduğuna ulaşır).
    ـ لا تُؤخّرْ عَملَ اليَومِ لِغَدٍ. (لاتُؤَجّل عَملَ اليَومِ إلى غَدٍ).
    Bugünün işini yarına bırakma.
    ـ اِسأل الجَار قَبلَ الدّار.
    Evden önce komşuyu sor. (Ev alma komşu al).
    ـ مُو (ما) كلّ أصَابِعِكَ سَوى (سَواء). / مَثَل عِرَاقي.
    Beş parmağın beşi bir değildir.
    ـ النّقدُ (القِرشُ) الأبيضُ يَنفعُ في اليَومِ الأسْودِ.
    Ak akçe kara gün içindir.
    ـ إذا حَانَ القَضَاءُ ضَاقَ الفَضَاءُ.
    Kaza gelince feza daralır
    ـ  حَبْلُ الكَذِبِ قَصِيرٌ.
    Yalancının ipi kısadır. Türkçe karşılığı: (Yalancının mumu yatsıya kadar yanar).
    ـ اِسْأَل عَنِ الرَّفِيق قَبلَ الطَّريق.
    Yoldan önce arkadaşı sor.
    ـ آفَةُ العِلمِ النِّسيَان.
    İlimin belası unutmaktır. (Hafıza i beşer nisyan ile maluldür)
    0ـ الانتِظار أشَدُّ من النَّار.
    Beklemek ateşten beterdir.
    ـ الإنسَانُ عَبْدُ الإحْسَان.
    İnsan ihsanın esiridir.
    ـ إنَّ العَصَا مِنَ العُصْيَةِ. مَعْنَاُهُ: الأَمْرُ العَظِيمُ يَهِيجُهُ الأَمْرُ الصَّغِيرُ.  (الحَرِيقُ الكَبِيرُ يَبْدَأُ مِنْ شَرَارَةٍ صَغِيرَةٍ). (كُلُّ الحَوَادِثِ مَبْدَأُهَا مِنَ النَّظَرِ *** وَمُعْظَمُ النَّارِ مِنْ مُسْتَصْغَرِ الشَّرَرِ).
    Sopa sopacıktan meydana gelir. Türkçe karşılığı: (Hiç bir şeyi küçümsemeçünkü: ’’Her yangın bir kıvılcımla başlar!’’.
    (Bir bakış ile olmuştur her olayın başlangıcı… Küçükbirkıvılcımla tutuşur her büyükateş).
    ـ إنَّ مِنَ البَيانِ لَسِحرًا.
       Anlatımda büyüleyicilik vardır.
    ـ بَعضُ العَفوِ ضَعْفٌ.
    Bazı af zaaftır.
    ـ حُسْنُ الأخْلاق كُنوزُ الأَرزَاق.
     Güzel ahlak, rızkınhazineleridir.
    ـ الحَريْصُ مَحرُومٌ.
    Çok isteyen mahrum kalır.
    ـ رُبَّ قَولٍ أنْفَذُ مِن صَولٍ.
    Nice söz vardır ki, yiğitçe saldırıdan etkilidir.
    ـ خَيرُ الكَلامِ مَا قَلَّ ودَلَّ.
    Sözün hayırlısı kısa ve anlaşılır olanıdır.
    ـ ظَنُّ العَاقِل خَيرٌ مِن يَقينِ الجَاهِل.
    Akıllının zannı cahilin bilgisinden daha hayırlıdır.
    0ـ الصَّبرُ مِفتاحُ الفَرَج. /مَنْصَبَرَظَفَرَ. / مَنْ رَضِيَ بِالقَضَاءِ صَبَرَ عَلَى البَلآءِ.
    Sabır kurtuluşun anahtarıdır. / Kimki sabır eder meramına nail olur.  ‘’Sabreden derviş,muradına ermiş’’. / Kazaya razı olan kimse belaya sabreder
    ـ القَناعَةُ كَنزٌ لا يَفْنَى.
    Kanaat tükenmez bir hazinedir.
    ـ كُلُّ رأسٍ بِهِ صُداعٌ.
    Her başın bir ağrısı vardır.
    ـ كُنْ جَميلاً تَرى الوُجُودَ جَميلاً.
    Sen güzel ol mevcudatı güzel görürsün.
    ـ أكَاذِيبُكَ لاَ تَنْطَلِي عَليّ.
    Yalanların bana söz kesmez.  
    ـ لا تَأكُل خُبزكَ على مَائِدَةِ غَيرِك.
    Kendi ekmeğini başkasının sofrasında yeme.
    ـ لا تَجْرِ فِيْمَا لاَ تَدْرِي.
    Bilmediğin bir şeyin ardından koşma.
    ـ لا تَغُرَّكَ المَظاهِرُ.
    Görünüşe aldanma.
    ـ لاَ يَضُرُّ السَّحَابَ نُباحَ الكِلابِ.
    Köpeklerin havlaması bulutlara zarar vermez.
    ـ لاَ يَنفعُ النَّدم بَعدَ العَدَم.
    Son pişmanlık fayda vermez.
    0ـ اِسأل المُجرِّب ولا تَسألِ الحَكيم / ـ  لِسانُ التَّجرُبة أصدَق.
    Tecrübeliden sor hâkimden (akıllıdan) sorma.  / – Tecrübenin sözü daha doğrudur.
    ـ إِيَّاكَ أَعنِي وَاسْمَعِي يَاجَارَة.
    Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit.
    ـ كُنْ وَسَطًا واِمشِ جَانِبًا.( خَيْرُ الأمُورِ أًوْسَطُهَا).
    Orta ol, kenardan yürü. (İşlerin en hayırlısı orta olanıdır).
    ـ مَن حَفَرَ لأخيِهِ حُفرَةً وقَعَ فيها. (حَدِيثٌ صَحِيحٌ)، عَنْ ابْنُ عَبَّاسٍ أنَّ كَعَبًا قَالَ لَهُ: إنِّي وَجَدْتُ هَذَا الحَدِيثِ فِي التَّوْرَاةِ. وَقَالَ تَعَالَى(وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُالسَّيِّئُإِلَّا بِأَهْلِهِ) فَاطِر، (يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ ) يُونُس، .
     Kim kardeşiiçinkuyu kazarsaonakendi düşer (Başkasına kuyu kazan içine düşer).
    İbn Abbas Ka’b’tan rivayet ederek der ki: ben bu hadisi Tevrat’ta gördüm:
    Allah u Teâlâ diyor ki: (Kötü tuzak kurmak için (böyle davranıyorlardı). Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır). )Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir(.
    ـ كَما تَزرَع تَحصُد.
    Ne ekersen onu biçersin.
    ـ نُصرَةُ الحَقِّ شَرَفٌ. وَقالَ نَبيُّنَا مُحمد (ص) (السَّاكِتُ عَنِ الحَقِّ شَيطَانٌ أَخرَسٌ).
    Hakka yardım etmek şereftir. Peygamberimiz Muhammed  (s.a.v) diyor ki: (Haksızlıkkarşısında susandilsiz şeytandır).
    ـ بَعضُ الكَلامِ أقطَعُ من الحِسَام.
    Bazı sözler kılıçtan daha keskindir.
    ـ مَا رَأيتُ نِعمَةً مَوفُورَةً إلاَ وإلى جَانِبِها حَقٌّ مَضيعٌ.
    Bol nimetin olduğu yerde, ancak haksız kazancın olduğu görünür.
       Türkçe karşılığı:  (Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez).
    ـ الضِّحكُ مِن غَيرِ عَجَب مِن قِلَّةِ الأدَب./ أو (الضحك من غير سبب قلة أدب) . وَقِيلَ أيضًا: )إذَا عُرِفَ السَّبَبُ بَطُلَ العَجَبُ(.
    İlginç olmayan bir şeye gülmek terbiyenin az olması demek.
    ـ الحَياءُ مِنَ الإيْمَانِ./ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: (…وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنْ الْإِيمَانِ) .
    Hayâ etmek imandandır.
    0ـ كُلّ مَمنُوع مَتبوعٌ (مَرْغُوبٌ).
    Her yasak izlenir (Arzulanır).
    ـ اِختَلَطَ الحَابِل بالنَّابِل.
    Her şey birbirine karıştı.
    ـ أَجْوَعُ مِن ذِئبٍ.
    Kurttan daha aç.
    ـ المُؤمِنُ بِشرُهُ في وَجهِهِ وَحُزنُهُ في قَلبِهِ.
    Mümin’in sevinci yüzünde, üzüntüsü kalbindedir.
    ـ  لا يَشكُر اللهَ مَن لا يَشكُر النَّاسَ.
    İnsanlara şükür etmeyen Allah’a da şükür etmez. 
    ـ لكُلِّ عَالِمٍ هَفوَة، ولِكُلِّ جَوادٍ كَبوَة، ولِكُلِّ صَارِمٍ نَبوَة.
    Her âlimin, bir dil sürçme, her atın, tökezlemesi ve her keskin kılıcın, bir kör tarafı vardır.
    ـ كُلُّ سِرٍّ جَاوّزَ الاثنينِ شَاعَ.
    Her sır iki kişiyi aşarsa yayılır.
    ـ كُلُّ كَلبٍ بِبَابهِ نَبَّاح وكُلُّ دِيكٍ على مَزبلتهِ صَيّاح.
    Her köpek kapısında havlar ve her horoz çöplüğünde öter.
    ـ لا يَجْمَعُ سَيفانِ فِي غِمْدٍ. / ـ بِالتُّركِي (لاَ يَلْعَبُ بَهْلَوَانَانِ عَلَى حَبلٍ وَاحِدٍ).
    İki kılıç bir kına girmez. /Türkçe karşılığı: (İki cambaz bir ipte oynamaz).
    ـ عِندَ الشّدائِد تُعرفُ الإخْوَان (الأَصْدِقَاء).
    Dost kara günde belli olur.
    0ـ كلّ شاةٍ تُناطُ (تُعلّقُ) بِرجليها.
    Her koyun kendi bacağından asılır.
    ـ بَلَغَ السّكينُ العَظمَ.
    Bıçak kemiğe dayandı.
    ـ كُلُّ شَيءٍ وَثَمنُهُ.
    Her şeyin bir değeri vardır.
    ـ لاَ تَلِدُ الذِّئبةُ إلاّ ذِئبًا.
    Kurt ancak kurt doğar.
    ـ أنْفُهُ فِي السَّماءِ وَاَستهُ فِي المَاءِ.
    Burnu göklerde kıçı suda
    ـ صِرْنَا مُضْغَةً فِي أفْوَاهِ النَّاسِ.
    İnsanların ağzına sakız olduk.
    ـ  الطّيرُ بالطّيرِ يُصطادُ. أَو(الحَدِيدُبِالحَدِيْدِيُفلَحُ).
    Kuş kuşla avlanır. (Demiri demirle dövdüler).
    ـ  لَيسَ (مُو) كُلّ مُدَعْبَلٍ جُوز. /  مَثَل عِرَاقي.
    Her yuvarlanan ceviz değildir. Türkçe karşılığı: (Her kuşun eti yenmez).
    ـ عَلَّمْتُهُ الرِّمَايَةَ فَلَمَّا إِشتَدَّ سَاعِدَهُ رَمَانِي. (سَمِّنْ كَلْبَكَ يَأْكُلَكَ).
     Ona ok atmayı öğrettim güçlenince döndü beni vurdu. (köpeğini besle seni yesin).
    ـ إتَّقِ شَرَّ مَنْ أَحسَنتَ إِلَيه. (يُقَالُ هَذَا الكَلاَم لِغَيرِ المُتَّقِين).
    İyilik yaptığın kişinin şerrinden korun.  (Takva sahibi olmayanlar için ifade edilir). Türkçe karşılığı (İyilikten maraz doğar).
    ـ  لِكُلِّ دَاءٍ دَواءٌ إلاّ الحَماقَةَ.
    Ahmaklık dışında her derdin bir devası vardır.
    ـ قَالَ الشَّاعِرُ فِي الحَمَاقَةِ: لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءٌ يُسْتَطبُّ بِهِ ـــــ  إلاَّ الحَمَاقَةَ أَعْيَتْ مَن يُداوِيها!  أَعيَتْ بِمعْنَى: عَجَزَ عَنْهُ فَلَمْ يَستَطِعْ بَيَانَ مُرَادِهِ مِنهُ. وَقَال الإمَامُ الغَزَالِي رَحِمَهُ اللهُ فِي الحَمَاقَةِ: (الرِّجَالُ أَرْبعَةٌ: رَجُلٌ لاَ يَدْرِي وَيَدْرِي أَنَّهُ لاَ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ الجَاهِلُ فَعَلِّمُوهُ. وَرَجُلٌ يَدْرِي وَيَدْرِي أنَّهُ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ العَالِمُ فَاسْأَلُوهُ. وَرَجُلٌ يَدْرِي وَلاَ يَدْرِي أنَّهُ يَدْرِي فَذَلِكَ هُوَ النَّاسِي فَذَكِّرُوهُ. وَرَجُلٌ لاَ يَدْرِي وَلاَ يَدْرِي أنَّهُ لاَ يَدرِي فَذَلِكَ هُوَ الأحْمَقُ فَاجْتَنِبُوهُ!).
     Aptalla ilgili şair diyor ki: Her derdin devası vardır tedavi edilir…. Ahmaklık hariç, tedavi eden kişi tedavisinde aciz kalmıştır.
    İmam gazali diyor ki: İnsanlar dört çeşittir: – O kişi biliyor ve bilmediğini de biliyor, o cahildir, ona bilmediğini öğretiniz. – O kişi biliyor ve bildiğini de biliyor, o âlimdir, ona sorunuz. O kişi biliyor ve bildiğini bilemiyor, o unutmuştur, ona hatırlatınız. – O kişi bilmiyor ve bilmediğini de bilmiyor, o ahmaktır, ondan kaçınınız!
    ـ مَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى مَالِه قَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى سُلْطَانِهِ ذَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى عَقْلِهِ اِخْتَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى عِلْمِهِ ضَلَّ، وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى النَّاسِ مَلَّ،  وَمَنْ اِعْتَمَدَ عَلَى الله ِفَلاَ قَلَّ وَلاَ ذَلَّ وَلاَ مَلَّ وَلاَ ضَلَّ وَلاَ اِخْتَلَّ مِنْ خُطَبِ العَلاَّمَةِ عَبدُ الحَمِيد كُشْك.
    Kim malına güvenirse malı azalır, kimde makamına güvenirse zelil olur; kim aklına güvenirse akıl hata yapar, kimde bilgisine güvenirse doğru yoldan sapar, kim insana güvenirse insan da bıkar, kimde Allah’a güvenirse ne parası azalır, ne zelil olur, ne sapar, ne bıkar ve ne de hata yapar. Âlim Abdülhamit kuşuk un hutbelerinden.
    ـ  لِكُلِّ مَقَامٍ مَقَالٍ وَلِكُلِّ زَمَانٍ رِجَالٍ. (مَثَل عَرَبِي).
    Her yere yakışan ayrı bir söz vardır ve her sözü söylemeye layık kişiler vardır.
    ـ يُوصِي لُقمَان الحَكِيم اِبنَهُ وَيَقُول يَا بُنَيَّ :  إِذَا أَرَدْتَّ أَنْ تُصَاحِبَ رَجُلاً فَأَغْضِبْهُ.. فَإنْ أَنْصَفَكَ مِنْ نَفْسِهِ فَلاَ تَدَعْ صُحْبَتَهُ.. وَإلاَّ فَاحْذَرْهُ. 
    Eğer bir kişiyle Arkadaş edinmek istiyorsan onu öfkelendir. O kimse öfkeli iken adil ve insaflı davranıyorsa arkadaşlığını bırakma. Böyle bir durum da Adil ve insaflı davranmıyorsa öyle dost edinmekten sakın.
     
     
     
    Şeyh uçmaz, müridi uçurur. / Bende diyorum ki: Münafık şeyh kendini uçurur birde fili ve deve iyide uçurur.
    لاَ يَطِيرُ الشَّيخُ، وَإنِّمَا يُطَيِّرهُ مُرِيدُيِه. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. // وَاَنَا أَقُولُ: يُطَيِّرُ الشَّيخُ المُنَافِقُ نَفسَهُ، وَيُطَيِّرُ الفِيلَ وَالجَمَلَ أَيضًا.
    Kişi vezir olmakla adam olmaz.
    المَرْءُ عِندَ كَونِهِ وَزِيرًا، لاَ يُمْكِنُ أَنْ يَكُونَ إنسانًا. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. أو (إِذَا كُنتَ وَزِيرًا، فَلاَ يَعْنِي هَذَا أَنَّكَ أَصبَحَتَ إِنسَانًا).
     
    Her ağacın kurdu kendinden olur. Anlamı (Problemlerin ortaya çıkma sebebi insanın kendisidir).
    دُودَةُ الشَّجَرَةِ تَكُونُ فِي دَاخِلِهِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. وَمَعْنَاه (سَببُ نُشُوءِ المَشَاكِلِ، هَوَ الإنسَان نَفسُهُ).
    Güvenme varlığa düşersin darlığa
    لاَ تَعْتَمِد عَلى أمْوَالِكَ، قَدْ تُوقِعُكَ فِي الضِّيق. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
     
    Mezarı bedava bulursan hemen gir.
    إذا وَجَدتَ القَبرَ مَجّانًا فأدخِلْ فِيهِ مُبَاشَرةً. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. فِيهَا تَوبِيخ عَلَى عَدمِ المَيلِ الكَثير أَو الذَّهَاب وَرَاءَ الأشياء التَّي تُوزَّع مَجَّانًا دَائِمًا.
    (Aç insana balık vereceğine balık tutmayı öğret). (Bana Balık verme, Bana Balık tutmayı öğret).  
    أَنْ تُعَلِّمَ الفَقِيرَ صَّيدُ السَّمَكِ،أَفْضَلُ مِنْ أَنْ تُعْطيهِ كُلَّ يَوْمٍ سَمَكَةً. (عَلِمْهُ الصَّيْدَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تُعْطِيهِ سَمَكَةً) / مَثَلٌ تُركِيٌّ وَقيلَ أيضًا أنه مَثَل صِيني.
     
    Taşın büyüğü yakından gelir. (Ağaca balta vurmuşlar ‘’sapı benden’’ demiş(. Arapçadaki şiir diyor ki: (Düşmandan bir kez dikkatli ol’ dostundan biz kez.
    الحِجَارةُ الكَبِيرَةُ  تَأتِي مِنَ الجَارِ القَرِيب. ترجمة التركي (ضَربَ الفأسُ الشَّجَرَةَ ، فَقَالَ إنَّ عَصَاهُ بِيَدِي) يَعنِي أَنَّ العَصَا الَّذي مِنَ الخَشَبِ هِي الضَّارب/ مَثَلٌ تُركِيٌّ.  وَيَقُولُ الشَّاعِرُ العَرَبِي: (إِحْذَرْ عَدُوّكَ مَرّةً ــ وَإِحْذَرْ صَدِيْقَكَ ألْفَ مَرَّةٍ).
     
    Avrat (kadın) malı kapı tokmağı gibidir. Anlamı (Hanımın malı için evlenirsen sonucun kapı tokmağı gibi olur). 
    مَالُ المَرْأةِ كَمَطْرَقَةِ البَابِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. (يُرِيدُ أَنْ يَقُول: عَلَيكَ أَن لاَ تَنِكِحَ المَرأةَ لَمَالِهَا فَيَكُونُ مَصيرُكَ كَمِطرَقَةِ البَابِ).
    Bir işi anlamadan Arnavut barutu gibi parlama.
    لاَ تَلمَع كَالَبارُود، قَبلَ أَنْ تَفهَم المَوْضُوع./ مَثَلٌ تُركِيٌّ.
     
    0 Çok sitem dostları birbirinden ayırır.
    كَثرَةُ العِتَابِ تُفَرِّقُ بَينَ الأَحبَابِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
     
    Zengin olunca, bütün insanlar akraban olur.
    إذَا أَصَابَكَ الغِنَى، فَكُلُّ النَّاسِ أَقَارِبُكَ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ.
      ‘’Tarih’i tekerrürdiye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi’’Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy.
    يُعَرِّفُونَ التَّارِيخَ بِاَنَّهُ يُعِيدُ نَفْسَهُ…. فَلو تَمَّ أَخْذُ العِبَر، فَهَلْ كَانَ التَّارِيخُ يُعِيدُ نَفْسَهُ؟!  لِلشَّاعِر التُّركِي مُحَمَّد عَاكِف.
    Besle kargayı oysun gözünü. / Arapça Atasözün tercümesi: (köpeğini besle seni yesin). (Ona ok atmayı öğrettim döndü beni vurdu ‘güçlenince beni vurdu’).
    رَبِّ غُرَابَكَ يَقلَعُ عَينَيكَ. / بِالعَرَبِي (سَمِّنْ كَلْبَكَ يَأْكُلَكَ). (عَلَّمْتُهُ الرِّمَايَةَ فَلَمَّا إِشتَدَّ سَاعِدَهُ رَمَانِي).
     
    Tatlı söz, yılanı deliğinden çıkarır. / Arapça Atasözün tercümesi:. (Tatlı söz, gerçeği açıklayan söze galip gelir)
    الكَلاَمُ اللِّين تُخرِجُ الحّيَّةَ مِنْ جُحرِهَا. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. بِالعَرَبِي (الكَلاَمُ اللَّيِّن يَغْلِبُ الحَقَّ البَيِّن).
    Âlim; yanan bir mum gibidir, uzağı aydınlatır, yakınlarda karartır. (mum dibini aydınlatmaz).
    العَالِمُ كَالشَّمْعَةِ المُنِيرَةِ، تُنِيرُ البَعِيدَ وَتُظَلِّلُ القَرِيبَ.  (مثَل أجنَبي).
    Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi….Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan Süleyman.
    لاَ شَيءَ يَسْتحِقُّ إعْتِبَارُهُ  عِنْدَ النَّاسِ مِثْلَ التَّمَتُعِ بِخَيْرَاتِ الدَّوْلَةِ….وَلَكِنْ لاَ تَتُمُّ السَّعَادَةُ فِي الدُّنِيَا مِثَلَ تَنَفُسِّنَا مِنْ أجْلِ الصِّحَّةِ. لِلشَاعِر السُّلطَان مُحَمَّد الفَاتِح.
    – Hapı yuttu.
    فِي مَثَل عَرَبي يَشبَهُ التُّركِي (إِبْتَلَعَ الطُّعْمَ).
     
    Damdan düşenin halini, damdan düşen  bilir. Bende diyorum ki: (Hastanın halinden, Ancak hasta bilir).
    الوَاقِعُ مِنَ السُّلَّمِ يَعْرِفُ مِنْ حَالِ الَّذِي وَقَعَ مِنَ السُّلَّمِ. / مَثَلٌ تُركِيٌّ. وَأَنَا أَقُول: (لاَيَعْرِفُ مِن حَالِ المَرِيضِ إلاَّ المَرِيض).
    Bir musibet bin nasihatten iyidir
    مُصِيبَةٌ وَاحِدَةٌ أَفْضَلُ مِنْ أَلفِ نَصِيحَةٍ. (مَثَلٌ تُركِي).
    0 Küçük bir mumu yakıp aydınlatmanız; ömrünü karanlığa lanet okuyarak harcamaktan daha hayırlıdır.
    أنْ تُضِيءَ شَمْعَةً صَغِيرَةً خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تُنْفِقً عُمْرُكَ تَلْعَنُ الظَّلاَمَ. (مَثَلٌ أجنبي).
    Çok istersiniz istediğiniz azı elde edersiniz.
    أُطلُبْ الكثِيرَ لِتَحْصُلَ عَلَى القَلِيلِ. (مِن أَقْوَالِ الاسْتِعْمَار).
    د.  نظام الدين إبراهيم اوغلو ـ تركيا  
     
     
    ARAPÇA HİKMETLİ SÖZLER ARAPÇA ÖZLÜ SÖZLER
    ARAPÇA ÖZLÜ HİKMETLİ SÖZLER
     Âdemoğlu, kendisine yasaklanan şeylere karşı çok hırslıdır.
    إبْنُ آدَمَ حَريصٌ عَلَى ماَ مُنِعَ مِنْهُ
     Sen kötülüğü terket ki, o da seni terk etsin.
    اُتْرُكِ الشَّرَّ يَتْرُكْهُ
     Dilin seni hapsetmemesi için, sen onu hapset!
    إحْبِسْ لِساَنَكَ لِئَلاَّ يَحْبِسَكَ
     Susan (sessiz) köpekten ve durgun akan sudan sakın!
    إحْذَرِ الْكَلْبَ الصَّامِتَ وَالْمَاءَ الرَّاكِدَ
     İhsan, dili keser. (İhsan, iyilik; dille gelecek zararları engeller)
    الإحْسَانُ يَقْطَعُ اللِّسَانَ
     Edeb, altından daha değerlidir.
    الأدَبُ خَيْرٌ مِنَ الذَّهَبِ
     Bedava sirke, baldan tatlıdır.
    أحْلَى مِنَ الْعَسَلِ الْخَلُّ بِلاَ شَئٍ
    (Bu ifadede, Mübteda ile Haber arasında takdîm te’hîr vardır. Mübteda i Muahhar الْخَلُّ kelimesidir, Haber deأحْلَى kelimesidir.)
     Tavuk, horoz gibi öterse kesilir!
    إذَا صَاحَتِ الدَّجَاجَةُ صِيَاحَ الدِّيكِ فَلْتُذْبَحُ
     Hastalık teşhis edilirse, tedavi kolaylaşır.
    إذَا عُرِفَ الدَّاءُ سَهُلَ الدَّوَاءُ
    0  Kapın alçaksa, eğilmek zorundasın.
    إذَا كَانَ بَابُكَ قَصِيرًا فَلاَ مَقَرَّ لَكَ مِنَ الإنْحِنَاءِ
     Kimsenin olmadığı vadide tilki vali olur.
    إذَا كَانَ الْوَادِى خَالِيًا يَكُونُ الثَّعْلَبُ وَالِيًا
     İnsanların en akıllısı, onlardan (en güzel şekilde) özür dileyendir.
    أعْقَلُ النَّاسِ أعْذَرُهُمْ لِلنَّاسِ
     Evden önce komşu al.
    إشْتَرِ الْجَارَ قَبْلَ الدَّارِ
     İnsan, (kendisine yapılan) iyiliğin kuludur.
    الإنْسَانُ عَبْدُ الإحْسَانِ
     Yerin kulağı vardır.
    إنَّ لِلْحِيطَانِ آذَانًا
    ( حِيطَانِ kelimesi, حَائِط kelimesinin çoğul şeklidir; “duvar” anlamına gelir. Motamot anlamı; “Hiç şüphesiz duvarların kulakları vardır” şeklindedir. Atasözü olarak bu ifade, “yerin kulağı var” şeklindedir)
     Hayâsız kadın, tuzsuz yemek gibidir.
    إمْرَأةٌ بِلاَ حَيَاءٍ كَطَعَامٍ بِلاَ مِلْحٍ
     İnsaf, dinin yarısıdır.
    الإنْصَافُ نِصْفُ الدِّينِ
     Belâ, söylemeye bağlıdır.
    إنَّ الْبَلاَءَ مُوَكَّلٌ بِالْمَنْطِقِ
    (Çok belâ okuyan/söyleyen, belâya uğrar)
     İlmin başı acı, sonu tatlıdır.
    أوَّلُ الْعِلْمِ مُرٌّ وَآخِرُهُ حُلْوٌ
    0  Sinirlenmenin başı delilik, sonu da pişmanlıktır.
    أوَّلُ الْغَضَبِ جُنُونٌ وَآخِرُهُ نَدَمٌ
     Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.
    الْبَعِيدُ عَنِ الْعَيْنِ بَعِيدٌ عَنِ الْبَالِ
     Güneş giren eve doktor girmez.
    الْبَيْتُ الَّذِى تَدْخُلُهُ الشَّمْسُ لاَ يَدْخُلُهُ الطَّبِيبُ
     Bir şeyi erteleme, zamandan çalmadır.
    التَّأجِيلُ لِصُّ الزَّمَانِ
     Bilgisiz tecrübe, tecrübesiz bilgiden daha hayırlıdır.
    التَجْرِبَةُ بِدُونِ تَعَلُّمٍ خَيْرٌ مِنَ التَّعَلُّمِ بِدُونِ تَجْرِبَةٍ
     Câhile cevap vermemek, bir cevaptır.
    تَرْكُ الْجَوَابِ عَلَى الْجَاهِلِ جَوَابٌ
     Ağaç, meyvesiyle tanınır.
    تُعْرَفُ الشَّجَرَةُ مِنْ ثَمَرِهَا
     Senin hürriyetin, başkalarının hürriyeti başladığı an biter.
    تَنْتَهِى حُرِّيَّتُكَ حِينَ تَبْدَأ حرِّيَّةُ الآخَرِينَ
     Sebât, başarının yoludur.
    الثَّبَاتُ طَرِيقُ النَّجَاحِ
     Ahmaka cevap, sükûttur.
    جَوَابُ الأحْمَقِ السُّكُوتُ
    Bu cümleyi aşağıdaki şekilde de ifade edebiliriz.
    جَوَابُ السَّفِيهِ السُّكُوتُ عَنْهُ 
    0  Hür kişi, tamah ettiğinde köle; köle, kanaat ettiğinde hür kişi olur.
    الْحُرُّ عَبْدٌ إذَا طَمَعَ وَالْعَبْدُ حُرٌّ إذَا قَنَعَ
     Sırrın esirindir. Konuşursan, sen onun esiri olursun.
    سِرُّكَ أسِيرُكَ إذَا نَطَقْتَ بِهِ فَأنْتَ أسِيرُهُ
     Sükût, razı olmanın kardeşidir. (Sükût, ikrardandır)
    السُّكُوتُ أخُو الرِّضَا
     Sükût, âlim için süs; câhil için bir örtüdür.
    السُّكُوتُ لِلْعَالِمِ زِينَةٌ وَلِلْجَاهِلِ سَتْرٌ
     Zayıfların silahı, şikâyettir.
    سِلاَحُ الضُّعَفَاءِ الشِّكَايَةُ
     Adaletsiz sultan, susuz bir nehir gibidir.
    سُلْطَانٌ بِلاَ عَدْلٍ كَنَهْرٍ بِلاَ مَاءٍ
     Kimi davranışlar, konuşmaktan daha anlamlıdır.
    رُبَّ حَالٍ أفْصَحُ مِنْ لِسَانٍ
     Kişinin davranışları, karakterini yansıtır.
    سِيرَةُ الْمَرْءِ تُنْبِئُ عَنْ سَرِيرَتِهِ
     İlimsiz düşünce, sapıklık; amelsiz ilim, vebaldir.
    الرَّأىُ بِغَيْرِ عِلْمٍ ضَلاَلٌ وَالْعِلْمُ بِغَيْرِعَمَلٍ وَبَالٌ
     Kimi uzaktakiler, yakındakilerden daha faydalıdır.
    رُبَّ بَعِيدٍ أنْفَعُ مِنْ قَرِيبٍ
    0  Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.
    شَمْعَةُ الْكَذَّابِ لاَ تَشْتَغِلُ إلاَّ إلَى وَقْتِ الْعِشَاءِ
     Kötü kimselerle arkadaşlık kurmak, şeytanın tuzağıdır.
    صُحْبَةُ الأشْرَارِ مَصِيدُ الشَّيْطَانِ
     Sabır, en iyi ilaçtır.
    الصَّبْرُ أحْسَنُ دَوَاءٍ
     Dil yarası, kılıç yarasından daha ağırdır.
    ضَرْبُ اللِّسَانِ أشَدُّ مِنْ طَعْنِ السِّنَانِ
     Akıllının zannı, câhilin yakînen bilmesinden daha iyidir.
    ظَنُّ الْعَاقِلِ خَيْرٌ مِنْ يَقِينِ الْجَاهِلِ
     Yüksek ses, boş karından çıkar.
    الصَّوْتُ الْعالِى مِنَ الْبَطْنِ الْخَالِى
     Arkadaşın, sana doğruyu söyleyendir; seni tasdik eden değil.
    صَدِيقُكَ مَنْ صَدَقَكَ لاَ مَنْ صَدَّقَكَ
     Sağlık, sağlıklı olanların başında bir taçtır. Onu ancak hastalar görür.
    الصِّحَّةُ تَاجٌ عَلَى رُؤُوسِ الأصِحَّاءِ لاَ يَرَاهُ إلاَّ الْمَرْضَى
     İhtiyaç sahibi, kördür.
    صَاحِبُ الْحَاجَةِ أعْمَى
     İnsanların sana nasıl davranmasını istiyorsan öyle davran.
    عَامِلِ النَّاسَ كَمَا تُحِبُّ أنْ يُعَامِلُوكَ
    0  Akıllı kişi, diline sahip olandır.
    الْعَاقِلُ مَنْ أمْسَكَ لِسَانَهُ
     
    آفَة الإنسانِ  في اللِّسانِ
    İnsanın  âfeti dilindedir.
    آفَةُ العِلْمِ النِّسيانُ
    İlmin âfeti unutmaktır.
    أُتْركْ الشَّرَّ يَتْرُكْكَ
    Sen kötülüğü terk et ki, oda seni terk etsin.
    اَلأدبُ خَيْرٌ مِنْ الذَّهَبِ.
    Edep altından daha hayırlıdır.
    إذا ذَهَبَ الحَياءِ حَلَّ الْبَلاءِ
    Hayâ gidince ,bela gelir.
    إذا طَرَقَ الحظُّ بَابَكَ فسارِعْ  لإستِقبالِهِ .
    Şans (bir gün) kapını çalarsa (durma)karşıla.
    إذا وَجَدَ الشّيطانُ رَجُلاً بلاعَمَلٍ يَفْعله أو جدله ما يُثْغِلُهُ
    Şeytan,işiz biriyle karşılaştığında,ona bir iş bulur veya yaptırdığı işte onun sonunu getirir.
    السَّعيدُ مَنْ وُعِظَ بِغَيْرِهِ
    Mutlu kişi ,başkalarının tecrübelerinden ibret alandır.
    الإعتِرَفُ بالْخَطأ فَضِيلَةٌ
    Hatayı itiraf etmek fazilettir.
    الذي يَسْرِقُ البَيْضَ يَسْرِقُ الْجَمَلَ
    0 Yumurta çalan, deve de çalar.
    أغْنىَ الغِنى العقْلُ و أكْبَرُ الفَقْرِ الحُمْقُ.
    En büyük zenginlik akıl,en büyük fakirlik ahmaklıktır.
    أكْثَرُ النَّاسِ كلاماً أقَلُّهُمْ عَمَلاً.
    İnsanların en çok konuşanı, en az iş yapanıdır.
    أوَّلُ العِلْمِ مُرٌّ و آخِرُهُ حُلْوٌ.
    İlmin başı acı sonu tatlıdır.
    بلاءُ الإنسانِ جاءَ منَ اللِّسانِ.
    Kişinin belası dilindendir.
    البَيْتُ الذي تَدخُلُهُ الشَّمسُ لاَ يَدْخُلُهُ الطَّبِيبُ.
    Güneş giren eve doktor girmez.
    تَاجُ المُروءَةِ  التَّواضُعُ.
    İnsanlığın tacı tevâzudur.
    جَوَابُ الأحْمَقِ السُّكوتُ.
    Ahmak’a (en güzel)cevap ,sükûttur.
    الحُبُّ أعْمىَ .
    Aşkın gözü kördür.
    حُبُّ الوَطَنِ مِنَ الإيمَانِ
    Vatan sevgisi imandandır.
    الحِكمَةُ ضَالَّةُ المؤْمِنِ.
    0 Hikmet, müminin yitik malıdır.
       
        الحَياةُ مَدْرَسَةٌ و أستَاذِها الزَّمانُ.
    Hayat okuldur,öğretmeni ise zamandır.
    خَيْرُ الكَلاَمِ ما نَاسَبَ الحَلَّ.
    sözün iyisi,yerinde söylenendir.
    الخَلُّ بِلاَ ثَمَنٍ أَحْلي مِنَالْعَسَلِ
    Bedava sirke baldan tatlıdır.
    خَيْرُ الكََلاَمِ ماَ قَلَّ وَ دَلَّ.
    Sözün iyisi ,az ve öz olanıdır.
    خَيْرُ النَّاسِ أَنْفَعُهُم للنَّاسِ
    İnsanların en değerlisi onlara faydalı olandır.
    دَوَاءُ الدَّهْرِ الصَّبْرُ عَلَيْهِ
    Zamanın ilacı , ona sabretmektir.
    رُبَّ حالٍ أفْصَحُ مِنْ لِساَنٍ .
    Kimi davranışlar, konuşmaktan daha anlamlıdır.
     
     سَيِّدُ القَوْمِ  خَادِمُهُمْ.               
    Bir toplumun efendisi ,onların hizmetçisidir.
     الشَّمْسُ لا تَتغَطَّي  بِغِرْبالٍ
    Güneş, balçıkla sıvanmaz.
    الصَّبْرُ مِفْتَاحُ الفَرَحِ.
    0 Sabır kurtuluşun anahtarıdır.
    الصَّدِيقُ عِنْدَ الضِّيقِِ.
    Dost kara günde belli olur.
    الضَّيْفُ إذَا نَزَلَ نَزَلَ بِرِزْقِهِ
    Misafir, rızkıyla beraber gelir.
    عامِلْ النَّاسَ كَمَا تُحِبُّ أنْ يُعامِلُوكَ.
    İnsanlara, sana nasıl davranmalarını istiyosan öyle davran.
    العَدْلُ أسَاسُ المُلْكِ
    Adalet ,mülkün temelidir.
    عَدَمُ الْعِلْمِ لَيْسَ عَيْبًا أمَّا عَدَمُ طَلَبُ العِلْمِ عَيْبٌ.
    Bilmemek ayıp değildir.ilmi talep etmemek ayıptır.
    عَدُوٌّ عَاقِلٌ خَيْرٌ مِنْ صَديقٍ جَاهِلٌ.
    Akıllı düşman,cahil dosttan daha iyidir.
    اَلْعَقْلُ السَّالِيمُ فِي الْجِسْمِ السَّلِيمِ.
    Sağlam kafa , sağlam vücutta bulunur.
    عِنْدَمَا تَتَكَلَّمُ النُّقُودُ يَصْمُتُ كُلُّ شَيْءٍ.
    para konuştuğu zaman her şey susar.
    غِنيى النَّفْسِ أفْضَلُ مِنْ غِنَى المَالِ
    Ruh zenginliği,mal ve para zenginliğinden daha değerlidir.
    اَلْقُوَّةُ فى الإتِّحادِ
    0 Birlikten kuvvet doğar.
    كُلِّ شَيْءٍ فِي أوَّلِهِ صَعْبٌ.
    Her şey, başlangıçta zordur.
    مَا تَزْرَعْ تَحْصُدُْ
    Ne ekersen onu biçersin.
    لاَ تَتْرُكْ عَمَلَ الْيَوْمِ الي الغَدِ.
    Bu günün işini yarına bırakma.
    ما لا يُدْرَكُ كُلُّهُ لا يُدْرَكُ  كُلُّهُ
    Tamamı idrak edilmeyenin,tamamı tarkedilmez.
    مَنْ لاَ أمَلَ لَهُ لاَ حَيَاةَ لَهُ
    İdeali olmayan ölü insan gibidir
    مَنْ لايَرْحَمْ لاَيُرْحَمْ
    Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
    مَنْ يَزْرَعْ الشُّوَكَ يَحْصُدُ الشُّوَكَ.
    Diken eken, Diken biçer.
    الوَقْتُ الَّذى يُوَلَّي لا يَعُودُ
    Geçen zaman geri gelmez.
    الوَقْتُ كاالسَّيْفِ إنْ لَمْ  تَقْطَعْهُ  قَطَعَكَ.
    Zaman kılıç gibidir kullanmazsan seni keser.
    مِنَ القَلْبِ اليَ القَلْبِ سَبِيلٌ
    0 Kalpten kalbe yol vardır.
    سِرُّكَ أَسِيرُكَ إِذا تَكَلَّمْتَ بِه صِرْتَ أسِيرَهُ
    Sırrın senin esirindir,fakat onu konuşmaya başladığın zaman sen onun esiri olursun.
    لبَعيدُ عنِ العيْنِ، بَعيدٌ عَنِ القلْبِ
    Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur
    Kaybetmemek için kaydetmek lazım
    العِلْمُ صَيْدٌ وَ الكِتَابَةُ قَيْدٌ
    إما اُبدُ كما كنت أو كن كما تبدو
    “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol”
    القناعة كنز لايفني
    KANAT TÜKENMEZ HAZİNEDİR
    بيضة اليوم خير من دجاجة الغدا
    BUGÜNÜN YUMURTASI YARININ TAVUĞUNDAN DAHA HAYIRLIDIR
    ان كنت ريحا فقدلا قيت اعصارا
    RÜZGAR OLURSAN FIRTINAYLA KARŞILAŞIRSIN
    المؤمن بشرة في وجهه و حزنه في قلبه
    MÜMİN SEVİNCİ YÜZÜNDE ÜZÜNTÜSÜ KALBİNDE OLANDIR
    إذا لم تعلم أين تذهب , فكل الطرق تفي بالغرض
    Nereye gideceğini bilmiyorsan tüm yollar seni götürür
     
    يوجد دائماً من هو أشقى منك , فابتسم
    Gülümse çünkü her zamanda sende daha bahtsız olanlar vardır
     
    يظل الرجل طفلاً , حتى تموت أمه , فإذا ماتت ، شاخ فجأة
    Erkek hep bebek kalır ta ki annesi ölünceye kadar…annesi ölünce hemen ihtiyarlar
     
    عندما تحب عدوك , يحس بتفاهته
    Düşmanını sevince önemsizliğini anlar
     
    إذا طعنت من الخلف , فاعلم أنك في المقدمة
    Eğer arkadan bıçaklanırsan bilki en öndesin
     
    الكلام اللين يغلب الحق البين
    Yumuşak söz açık ve net olan hakı yener
    (Türkiye’deki karşılığı: Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır)
     
    كلنا كالقمر .. له جانب مظلم
    Hepimiz ay gibiyiz…hep bir karanlık yanımız vardır
     
    لا تتحدى إنساناً ليس لديه ما يخسره
    Kaybedecek bişeyi olmayan kimseye meydan okuma
     
    العين التي لا تبكي , لا تبصر في الواقع شيئاً
    Ağlamayan göz aslında bir şey görmüyor
     
    المهزوم إذا ابتسم , افقد المنتصر لذة الفوز
    Yenilenin gülümsemesi yenene kazanma sarhoşluğunu yittirir
     
    لا خير في يمنى بغير يسار
    Solu olmayan sağda hayır yoktur
     
    الجزع عند المصيبة , مصيبة أخرى
    Musibette pes etmek başka bir musibettir
     
    الابتسامة كلمة معروفه من غير حروف
    Gülümseme harfsiz kelimedir
     
    اعمل على أن يحبك الناس عندما تغادر منصبك , كما يحبونك عندما تتسلمه
    Öyle çalış ki koltuğunu bıraktığında insanlar o seni koltuğa geldiğin gün sevdikleri gibi sevsinler
  • Buz Devri 4 Türkçe Alt Yazılı Arapça Film İzle-İndir

    29 Haziran 2012

    2012 – ABD

    Animasyon , Komedi , Macera

    88 Dak.

    Steve Martino, Mike Thurmeier

    Seann William Scott , Queen Latifah , John Leguizamo , Kunal Nayyar , Denis Leary

    Haluk Bilginer , Jennifer Lopez , Altan Erkekli , Jeremy Renner , Seann William Scott

    Michael Berg , Jason Fuchs

    Lori Forte

    2028 kullanıcının favori filmi

    Buz Devri 4 Türkçe Alt Yazılı Arapça Film İzle-İndir

     

     

    Buz Devri 4 Türkçe Alt Yazılı Arapça Film İzle-İndir

     

     

     

     

     

     

     

    Not: Dosya Şifrelidir

    Şifre www.fasiharabic.com

  • Arapçada Renkler

    https://youtu.be/Lzayzl6_6Dw

     

    Renkler

    الألوان

     
     

    المؤنث

    المذكر

     
         

    بَيْضَاءُ

    أَبْيَضُ

     

    Beyaz

     
         

    سَوْدَاءُ

    أَسْوَدُ

     

    Siyah

     
         

    حَمْرَاءُ

    أَحْمَرُ

     

    Kırmızı

     
         

    خَضْرَاءُ

    أَخْضَرُ

     
    Yeşil  
         

    صَفْرَاءُ

    أَصْفَرُ

     

    Sarı

     
         

    زَرْقَاءُ

    أَزْرَقُ

     

    Mavi

     
         

    بُنِّيَّةٌ

    بُنِّيٌّ

     

    Kahverengi

     
         

    ذَهَبِيَّةٌ

    ذَهَبِيٌّ

     

    ALTIN SARISI

     
         

    فِضِّيَّةٌ

    فِضِّيٌّ

     

    Gümüş Rengi

     
         

    رَماَدِيَّةٌ

    رَماَدِيٌّ

     

    Gri

     
         

    بَنَفْسَجِيَّةٌ

    بَنَفْسَجِيٌّ

     

    Mor

     
         

    وَرْدِيَّةٌ

    وَرْدِيٌّ

     

    Gül Pembesi

     
         

    بُرْتُقَالِيَّةٌ

    بُرْتُقَالِيٌّ

     

    Turuncu

     
         

    خَضْرَاءُ زَيْتِيَّةٌ

    أَخْضَرُ زَيْتِيٌّ

     

    Zeytin Yeşili

     
         

    خَضْرَاءُ دَاكِنَةٌ

    أَخْضَرُ دَاكِنٌ

     

    Koyu Yeşil

     
         

    زَرْقَاءُ دَاكِنَةٌ

    أَزْرَقُ دَاكِنٌ

     

    Lacivert

     
         

    حَمْرَاءُ دَاكِنَةٌ

    أَحْمَرُ دَاكِنٌ

     

    Bordo

     
         

    خَضْرَاءُ بَحْرِيَّةٌ

    أَخْضَرُ بَحْرِيٌّ

     

    Deniz Yeşili

     
         

    زَرْقَاءُ مَائِيَّةٌ

    أَزْرَقُ مَائِيٌّ

     

    Deniz Mavisi

     
         

    زَرْقَاءُ فَاتِحَةٌ

    أَزْرَقُ فَاتِحٌ

     

    Açık Mavi

     
         

    خَضْرَاءُ سَاطِعَةٌ

    أَخْضَرُ سَاطِعٌ

     

    Parlak Yeşil

     
         

    زَرْقَاءُ سَمَاوِيَّةٌ

    أَزْرَقُ سَمَاوِيٌّ

     

    Gök Mavisi

     
         

    صَفْرَاءُ فَاتِحَةٌ

    أَصْفَرُ فَاتِحٌ

     

    Açık Sarı

     
         

    خَضْرَاءُ فَاتِحَةٌ

    أَخْضَرُ فَاتِحٌ

     

    Açık Yeşil

     
         

    زَرْقَاءُ شَاحِبَةٌ

    أَزْرَقُ شَاحِبٌ

     

    Soluk Mavi

     
         

    أَرْجُوَانِيَّةٌ

    أَرْجُوَانِيٌّ

     

    Eflatun

     
         
     
         

    دَاكِنَةٌ

    دَاكِنٌ

    =   Koyu
         

    فَاتِحَةٌ

    فَاتِحٌ

    =   Açık
         

    شَاحِبَةٌ

    شَاحِبٌ

    =   Soluk
         

    سَاطِعَةٌ

    سَاطِعٌ

    =   Parlak
         
         
           

     

     Müzekkerler

    Beyaz: أَبْيَضُ

    Siyah: أَسْوَدُ

    Kırmızı أَحْمَرُ

    Yeşil أَخْضَرُ

    Sarı أَصْفَرُ

    Mavi أَزْرَقُ

    Kahverengi بُنِّيٌّ

    Altın Sarısı ذَهَبِيٌّ فِضِّيٌّ

    Gri رَماَدِيٌّ بَنَفْسَجِيٌّ

    Pembe وَرْدِيٌّ

    Turuncu بُرْتُقَالِيٌّ

    Zeytin Yeşili أَخْضَرُ زَيْتِيٌّ

    Koyu Yeşil أَخْضَرُ دَاكِنٌ

    Koyu Mavi أَزْرَقُ دَاكِنٌ

    Koyu Kırmızı أَحْمَرُ دَاكِنٌ

    Deniz Yeşili أَخْضَرُ بَحْرِيٌّ

    Su Mavisi أَزْرَقُ مَائِيٌّ

    Açık Mavi أَزْرَقُ فَاتِحٌ

    Mat Yeşil أَخْضَرُ سَاطِعٌ

    Gök Mavisi أَزْرَقُ سَمَاوِيٌّ

    Açık Sarı أَصْفَرُ فَاتِحٌ

    Açık Yeşil أَخْضَرُ فَاتِحٌ

    Koyu دَاكِنٌ

    Açık فَاتِحٌ

    Parlak شَاحِبٌ

    Mat سَاطِعٌ
    Müennesler(bayan)

    Beyaz بَيْضَاءُ

    Siyah سَوْدَاءُ

    Kırmızı حَمْرَاءُ

    Yeşil خَضْرَاءُ

    Sarı صَفْرَاءُ

    Mavi زَرْقَاءُ

    Kahverengi بُنِّيَّةٌ

    Altın Sarısı ذَهَبِيَّةٌ

    Gümüş Rengi فِضِّيَّةٌ

    Gri رَماَدِيَّةٌ

    Mor بَنَفْسَجِيَّةٌ

    Gül Pembesi وَرْدِيَّةٌ

    Turuncu بُرْتُقَالِيَّةٌ

    Zeytin Yeşili خَضْرَاءُ زَيْتِيَّةٌ

    Koyu Yeşil خَضْرَاءُ دَاكِنَةٌ

    Lacivert زَرْقَاءُ دَاكِنَةٌ

    Bordo حَمْرَاءُ دَاكِنَةٌ

    Deniz Yeşili خَضْرَاءُ بَحْرِيَّةٌ

    Açık Deniz Mavisi زَرْقَاءُ مَائِيَّةٌ

    Açık Mavi زَرْقَاءُ فَاتِحَةٌ

    Parlak Yeşil خَضْرَاءُ سَاطِعَةٌ

    Gök Mavisi زَرْقَاءُ سَمَاوِيَّةٌ

    Açık Sarı صَفْرَاءُ فَاتِحَةٌ

    Açık Yeşil خَضْرَاءُ فَاتِحَةٌ

    Soluk Mavi زَرْقَاءُ شَاحِبَةٌ

    Eflatun أَرْجُوَانِيَّةٌ

    Koyu دَاكِنَةٌ

    Açık فَاتِحَةٌ

    Soluk شَاحِبَةٌ

    Parlak سَاطِعَةٌ

     

    Arapçada Renkler Örnekler

    14 [on dört]

    14 [أربعة عشر]

    Renkler

    الألوان

       
       

    Kar beyazdır.

    الثلج أبيض.

    althlg a’bid

    Güneş sarıdır.

    الشمس صفراء.

    alshms s’fray

    Portakal turuncudur.

    البرتقالة برتقالية.

    albrtqalah brtqaliah

       
       
       

    Kiraz kırmızıdır.

    الكرزة حمراء.

    alkrzah xhmray

    Gökyüzü mavidir.

    السماء زرقاء.

    alsmay’ zrqay

    Çimen yeşildir.

    العُشب أخضر.

    alyoshb a’xd’r

       
       
       

    Toprak kahverengidir.

    التربة بُـنـِّيـة.

    altrbah boـnـ2′jiـah

    Bulut gridir.

    السحابة رمادية.

    alsxhabah rmadiah

    Lastikler siyahtır.

    إطارات العجلات سوداء.

    i’t’arat alyglatsuday

       
       
       

    Kar ne renktir? Beyaz.

    ما لون الثلج؟ أبيض.

    ma lun althlg a’bid

    Güneş ne renktir? Sarı.

    ما لون الشمس؟ أصفر.

    ma lun alshms a’s’fr

    Portakal ne renktir? Turuncu.

    ما لون البرتقالة؟ برتقالي.

    ma lun albrtqalahbrtqali

       
       
       

    Kiraz ne renktir? Kırmızı.

    ما لون الكرز؟ أحمر.

    ma lun alkrz a’xhmr

    Gökyüzü ne renktir? Mavi.

    ما لون السماء؟ أزرق.

    ma lun alsmay’ a’zrq

    Çimen ne renktir? Yeşil.

    ما لون العُشب؟ أخضر.

    ma lun alyoshb a’xd’r

       
       
       

    Toprak ne renktir? Kahverengi.

    ما لون التربة؟ بنية.

    ma lun altrbah bniah

    Bulut ne renktir? Gri.

    ما لون السحابة؟ رمادي.

    ma lun alsxhabahrmadi

    Lastikler ne renktir? Siyah.

    ما لون إطارات العجلات؟ أسود.

    ma lun i’t’aratalyglat a’sud

     

     

     

  • 66 Arapça Türkçe Tercümeli Hadisi Şerifler

     

    500 sahih hadisin türkçe kelime mealli açıklaması olarak hazırlanan Kelime Mealli Hadisler Satışta

     

    Kelime Mealli Hadisler – Arapça Kelime Mealli Hadisler 

    Hadis-i Şerif – 1

     

     

     

     

     

     

     

    Hadis-i Şerif – 2

     

     

     

    Hadis-i Şerif – 3

     

     

     

     

    Hadis-i Şerif – 4

     

     

     

     

    Hadis-i Şerif – 5

     

     

    Hadis-i Şerif – 6

     

     

     

     

     

    Hadis-i Şerif – 7

     

     

  • 32 Arapça Kar Yağıyor Cümlesi

    Arapça’da yağmur yağması ve kar yağması iki farklı fiille ifade edilebiliyor. (نزل – سقط)

     

    Yağmur için: (indi);

    kar için: (düştü)

    fiilleri kullanılıyor.

    1.

    نَزَلَ  الْمَطَرُ

    Nezele’l-matar

    Yağmur yağdı.

    Yağdı, indi

    Nezele

    نَزَلَ

    Yağmur

    El-matar

    اَلْمَطَرُ

    2.

    يَنْـزِلُ  الْمَطَرُ

    Yenzilu’l-matar

    Yağmur yağıyor.

    Yağıyor, iniyor

    Yenzilu

    يَنْـزِلُ

    Yağmur

    El-matar

    اَلْمَطَرُ

    3.

    سَقَـطَ  الثَّـلْجُ

    Sakata’s-selc

    Kar yağdı.

    Yağdı, düştü

    Sakata

    سَقَـطَ

    Kar

    Es-selc

    اَلثَّـلْجُ

    4.

    يَسْقُـطُ  الثَّـلْجُ

    Yeskutu’s-selc

    Kar yağıyor.

    Yağıyor, düşüyor

    Yeskutu

    يَسْقُـطُ

    Kar

    Es-selc

    الثَّـلْجُ

    Kar için, (سَقَطَ) fiilinin farklı bir kalıptaki şekli olan (تَسَاقَطَ) fiili de kullanılabilir. Bu şekildeki anlamı: (yavaş yavaş, kademeli olarak düştü, döküldü)

    Kar(ların) yağışı, kar serpintisi

    Tesâkutu’s-sulûc

    تَسَاقُطُ الثُّـلُوج

    Yağan kar, yağmış kar

    Es-selcu’l-mutesâkit

    اَلثَّـلْجُ  الْمُتَسَاقِـطُ

    Aşağıdaki linkteki videoda, İsveç’te çekilmiş görüntüler var.

     

    http://www.youtube.com/watch?v=a1vXXrsMtHQ

    Videodan iki cümle:

    1.

    شَاهِدْ  كَمِّيَّةَ  الثَّلْج  الْمُتَسَاقِطَة

    Şâhid kemmiyete’s-selci’l-mutesâkita

    Yağan kar miktarını seyret (gör)

     

    2.

    اَلثَّلْجُ  يَسْقُطُ  بِغَزَارَةٍ

    Es-selcu yeskutu bi gazâra

    Çok kar yağıyor.

     

    Bol bol, çok

    Bi gazâra

    بِغَزَارَةٍ