El Lulu Vel Mercan

SAHABELERİN FAZİLETLERİ El-Lu’lu ve’l-Mercan – Muhammed Fuad Abdulbaki

SAHABELERİN FAZİLETLERİ

Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramağa gelen) müşriklerin ayaklarına baktım: “Ey Allah’ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir” dedim. Allah Resulü (a.s.): Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun? buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4389

Ebu Saîd’in (r.a.) anlattığına göre:
Resulüllah (a.s.) minbere oturdu ve: “Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın nimetlerinden vermek ile kendi nezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da Allah nezdindekini seçti” buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı: Atalarımız ve analarımız sana feda olsun! dedi. Ravi der ki: İşte Allah Resulü, o muhayyer kılınan kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizden iyi biliyordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: “Muhakkak ki bana karşı, malı ve arkadaşlığı hususunda insanların en cömerti Ebu Bekr’dir. Bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekr’i dost edinirdim. Lâkin din kardeşliği (şahsi dostluktan efdaldir). Mescitte Ebu Bekr’in kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4390

Amr b. As’ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) onu Zatu Selasil ordusuna kumandan olarak göndermiş. (Amr diyor ki:) Bu seferden döndüğümüzde Allah Resulü’ne geldim ve: İnsanlar içinde sana en sevgili olan kimdir? diye sordum. Allah Resulü: Aişe’dir buyurdu. Ben: Erkeklerden kimdir? dedim. Allah Resulü: Aişe’nin babası, buyurdu. Sonra kimdir dedim? Allah Resulü: Ömer buyurdu. Sonra bir takım kimselerin adlarını saydı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4396

Cubeyr b. Mut’im’den (r.a.) bildirildiğine göre:
Bir kadın Allah Resulü’nden (a.s.) bir şey istemişti. Allah Resulü de kadına, tekrar gelmesini emretmişti. Bunun üzerine kadın: Ey Allah’ın Resulü! Ya gelir de seni bulamazsam? dedi. Babam Cubeyr Kadın, bu sözü ile sanki ölümü kastediyordu, dedi. Allah Resulü: Şayet beni bulamazsan Ebu Bekr’e gidersin, buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4398

Hz. Aişe (r.ah.)
Resulü’nün (a.s.) hastalığında kendisine şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Baban Ebu Bekr ile kardeşini bana çağır da bir yazı yazacağım. Çünkü ben bir isteklinin temenni etmesinden ve birinin, “ben daha layığım” demesinden endişe ediyorum. Halbuki Allah ve Müminler bunu kabul etmez. Yalnız Ebu Bekr böyle yapmaz.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4399

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Vaktiyle bir adam, üzerine yük yüklediği öküzünü götürürken, öküz ona dönerek: Ben bu iş için yaratılmadım. Lâkin ben ancak çift sürmek için yaratıldım, dedi” buyurdu. Bunun üzerine insanlar, öküz konuşur mu? diye şaşkınlık ve dehşetle: Sübhanallah! dediler. Allah Resulü: “Ben buna inanıyorum, Ebu Bekr ile Ömer de” buyurdu. Ebu Hureyre’nin dediğine göre Allah Resulü şöyle buyurdu: “Bir çoban, koyunlarının içinde bulunurken sürüye bir kurt saldırdı ve koyunlardan birini alıp götürdü. Çoban da onu takip etti ve nihayet koyunu kurtardı. Bunun üzerine kurt çobana dönüp: Bu koyunlara yırtıcı günde, benden başka çobanları olmadığı günde kim bakacak? dedi.” Cemaat: Sübhanallah! dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: “Ben buna iman ediyorum, benimle birlikte Ebu Bekr ve Ömer’de “buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4401

Ali’nin (r.a.) rivayetinde İbn Abbas şöyle anlatır:
Ömer b. Hattab (vefat ettiğinde) yatağının üzerine konuldu. İnsanlar etrafına toplanıp dua, sena ve salat ediyorlardı. Ben de onların içinde bulunuyordum. Beni arkamdan omuzumu tutan bir adamdan başka hiç bir şey heyecanlandırmadı. Dönüp baktığımda onun Ali olduğunu gördüm. Ali, Ömer’e rahmet okudu ve şöyle dedi: Ameli ile Allah’a kavuşmayı sevebileceğim hiç bir kimse bırakmadın. Allah’a yemin ederim ki Allah’ın muhakkak seni iki dostunla (Resulüllah ve Ebu Bekr) beraber bulunduracağını zannetmekteyim. Bu zannım şundandır: Ben Allah Resulü’nü (a.s.): “Ben Ebu Bekr ve Ömer’le geldim, ben Ebu Bekr ve Ömer’le girdim, ben Ebu Bekr ve Ömer’le çıktım” buyururken işitirdim. Ve Allah’ın seni onlarla beraber bulunduracağını umuyor ve zannediyordum.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4402

Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: Uyuduğum esnada insanların bana arzolunduklarını gördüm; üstlerinde de gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere varıyor, kimi daha aşağıya iniyordu. Ömer b. Hattab da geçti; üzerindeki gömleği yerde sürüyordu. Ey Allah’ın Resulü! Bunu neye yordun? diye sordular. “Dine” cevabını verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4403

Abdullah b. Ömer (r.ahm.),
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Bir defa ben uyurken bana, içinde süt bulunan bir tas getirildi. Ondan, tırnaklarımın ucuna kadar kanıncaya dek içtim. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab’a verdim.” Bunu neye yordun Ey Allah’ın Resulü? dediler. “İlme” diye cevap verdiler.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4404

Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyururken işittiğini bildirmiştir: “Bir defa ben uyurken kendimi bir kuyu başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova bulunuyordu. Ben hemen o kuyudan Allah’ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra kovayı Ebu Kuhafe’nin oğlu aldı, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah ona mağfiret eylesin! onun su çekişinde bedence bir zayıflık vardı. Sonra o kova, daha büyük bir kova hâline dönüştü. Onu Hattab’ın oğlu aldı. Ben insanlardan Ömer b. Hattab gibi su çeken bir yiğit görmedim. Nihayet insanlar develerini ağıllarına kapadılar.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4405

Abdullah b. Ömer’den (r.ahm.) rivayet edildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bana rüyada şöyle gösterildi: Sanki kendim bir kuyu başında bulunuyor ve deve kovası ile su çekiyordum. Derken Ebu Bekr geldi, o da bir yahut iki kova su çekti. Allah Tebareke ve Teala ona mağfiret buyursun! O nisbeten zayıf bir şekilde su çekti. Sonra Ömer geldi ve su çekmeye başladı. Kova da daha büyük bir kova hâline dönüştü. Artık ben insanlardan onun yaptığını yapabilecek bir yiğit görmedim. Nihayet bütün insanlar suya kandılar ve develeri ağıllarına kapadılar.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4407

Cabir (r.a.)
Hz. Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: ” (Bir kere rüyamda) ben Cennete girdim ve orada bir ev yahut bir köşk gördüm. Bu kimindir? diye sordum. Melekler: Ömer b. Hattab’ın, dediler. Oraya girmek istedim, fakat senin kıskançlığını hatırladım” buyurdu. Bunun üzerine Ömer ağladı ve: Ey Resulüllah! Hiç senden de kıskanılır mı? dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4408

Ebu Hureyre’den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: “Ben bir kere uyurken kendimi Cennette gördüm. O sırada bir kadın bir köşkün yanında abdest alıyordu. Bu köşk kimin? diye sordum. Onlar: Ömer b. Hattab’ın dediler. Ömer’in kıskançlığını hatırladım da hemen dönüp geldim.” Ebu Hureyre dedi ki: Bunun üzerine Ömer ağladı. Bizler de topluca bu mecliste Allah Resulü’yle birlikteydik. Sonra Ömer Babam sana kurban olsun, ya Resulüllah! Senden mi kıskanacağım? dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4409

Sa’d b. Ebu Vakkas’ın (r.a.) anlattığına göre:
Bir kere Ömer Allah Resulü’nün huzuruna girmek için izin istemişti. Halbuki bu sırada Allah Resulü’nün yanında Kureyş (kabilesin) den bir takım kadınlar vardı. Bunlar Allah Resulü (a.s.) ile yüksek sesle konuşuyorlar ve ondan çok şeyler istiyorlardı. Ömer izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve perdeye doğru koşuştular. Allah Resulü Ömer’in gelmesine müsaade etti. Ömer huzura girdiğinde Allah Resulü (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Ömer Ey Allah’ın Resulü! Allah seni bütün ömrünce güldürsün, dedi. Allah Resulü: Şu yanımda bulunanlara şaştım. Senin sesini işitince perdeye koştular, buyurdu. Bunun üzerine Ömer Ey Allah’ın Resulü! Onların çekinmelerine Sen daha layıksın dedi ve Ömer kadınlara hitaben de: Ey nefislerinin düşmanları! Allah Resulü’nden çekinmeyip de benden mi çekiniyorsunuz? dedi. Kadınlar: Evet senden çekiniyoruz. Çünkü sen, Allah Resulü’nden daha sert ve katısın, dediler. Allah Resulü: Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki (ya Ömer) şeytan seninle bir yolda karşılaşsa o muhakkak senin yolundan başka bir yol tutar, buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4410

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
Ben üç şeyde Rabbime muvafakat ettim: Makamu İbrahim hakkında (Bakara, 125), hicap hakkında (Ahzap, 53) ve Bedr esirleri hakkında (Enfâl, 68).
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4412

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Abdullah b. Ubey b. Selul öldüğü zaman onun oğlu Abdullah b. Abdillah (r.a.) Allah Resulü’ne (a.s.) gelerek ondan, babasını kefenlemek için gömleğini kendisine vermesini istedi. Peygamber de gömleğini ona verdi. Sonra cenaze namazını kıldırmasını da rica etti. Allah Resulü, namazı kıldırmak için davrandığında Ömer de kalktı ve Allah Resulü’nün elbisesini tutarak: Ey Allah’ın Resulü! Allah sana onun namazını kılmayı yasakladığı halde sen yine ona cenaze namazı mı kılacaksın? dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: Allah beni sadece muhayyer bıraktı ve: Onlar için istiğfar et, ya da etme. Onlar için yetmiş defa istiğfar etsen de…buyurdu. “Ben yetmişten fazla istiğfar edeceğim” dedi. Ömer: Hiç şüphesiz o bir münafıktır dedi. Neticede Allah Resulü onun namazını kıldı. Aziz ve Celil Allah da: Onlardan ölen bir kimseye ebediyen namaz kılma; kabrinin başında da durmaayetini indirdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4413

Ebu Musa Eşarî’nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) Medine’nin bahçelerinden birinde bulunduğu esnada bir yere dayanmış, yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeğe uğraşırken aniden bir adam kapının açılmasını istedi. Resulüllah: Kapıyı aç ve onu Cennetle müjdele buyurdu. Gelen Ebu Bekr idi. Ona kapıyı açtım ve kendisini Cennetle müjdeledim. Sonra başka bir kimse daha kapının açılmasını istedi. Allah Resulü yine: Kapıyı aç ve geleni Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıya gittim, gelen Ömer idi. Ömer’e kapıyı açtım ve kendisini Cennetle müjdeledim. Sonra bir başkası daha kapının açılmasını istedi. Bu sefer Peygamber oturdu ve: Kapıyı aç ve onu, meydana gelecek musibet şartıyla Cennetle müjdele buyurdu. Ben kapıyı açmaya gittim. Bu gelen de Osman b. Affan idi. Kapıyı açtım da kendisini Cennetle müjdeledim ve Peygamber’in söylediği sözü söyledim. Bunun üzerine Osman: Allahım! sabır ihsan et dedi. Yahut da: Yardım istenecek ancak Allah’tır (Yusuf, 18) dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4416

Sa’d b. Ebu Vakkas’ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) Ali’ye hitaben: “Senin bana yakınlığın, Harun’un Musa’ya yakınlığı gibidir. Ancak benden sonra Peygamber yoktur” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4418

Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) Hayber günü: “Ben şüphesiz bu sancağı öyle birine vereceğim ki Allah fethi onun eliyle müyesser kılacaktır. O Allah’ı ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever” buyurdu. Bunun üzerine insanlar geceyi sancağın kime verileceğini konuşarak geçirdiler. Ertesi gün sabah olunca Allah Resulü’nün huzuruna vardılar. Hepsi de sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Allah Resulü:” Ali b. Ebu Talib nerededir?” diye sordu. Sahabeler: Ey Allah’ın Resulü! O gözlerinden rahatsızdır dediler. “Ona haber gönderin” buyurdu. Akabinde Ali getirildi. Allah Resulü Ali’nin gözlerine tükrüğünü sürdü ve ona dua etti. Ali hemen iyileşti; sanki hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Allah Resulü sancağı ona teslim etti. Bunun üzerine Ali Ey Allah’ın Resulü! Onlarla bizim gibi (müslüman) oluncaya kadar savaşırım! dedi. Allah Resulü de: Onların topraklarına gizlice gir. Sonra onları İslâm’a davet et ve İslâm’da üzerlerine vacip olan Allah haklarını onlara haber ver. Allah’a yemin ederim ki Allah’ın senin sayende bir tek kişiye hidayet vermesi sana, senin bir çok kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır, buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4423

Seleme b. Ekva’nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Ali, Hayber’de bir ara gözünden hasta olduğu için Peygamber’den geride kalmıştı. Ben Allah Resulü’nden geride mi kalacağım! dedi ve Ali hemen yola çıkarak Peygamber’e yetişti. Nihayet sabahında Allah’ın Hayber’in fethini müyesser kıldığı gecenin akşamı olunca, Allah Resulü (a.s.): “Muhakkak yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim yahut, yarın sancağı öyle bir kimse eline alacak ki onu Allah da, Resulü de sever. Yahut da: O, Allah’ı ve Resulünü sever. Allah fethi ona nasip edecektir” buyurdu. Hiç ummadığımız halde bir de gördük ki bu zat Ali imiş. Sahabeler. İşte Ali! dediler. Allah Resulü sancağı ona verdi ve neticede Allah fethi ona müyesser kıldı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4424

Sehl b. Sa’d’ın (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) bir gün kızı Fatıma’nın evine geldi. Ali’yi evde bulamadı. “Amcanın oğlu nerde?” diye sordu. Fatıma: Aramızda bir şey geçti, beni kızdırdı. Bu yüzden gündüz uykusunu yanımda uyumadı; çıkıp gitti, dedi. Allah Resulü bir adama. “Bak, o nerede?” buyurdu. O zat (gidip) geldi ve: Ey Allah’ın Resulü! O mescitte uyuyor dedi. Bunun üzerine Allah Resulü mescide Ali’nin yanına geldi. Ali uzanmış, ridası bir yanından sıyrılmış, vücudu toprağa bulanmıştı! Allah Resulü: “Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk” diye diye bedeninden toprağı silkmeğe başladı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4426

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle dedi:
Allah Resulü (a.s.) bir gece uyuyamadı da: “Keşke sahabelerimden uygun bir kimse bu gece beni korusa” dedi. Biz de tam bu sırada bir kılıç sesi işittik. Bunun üzerine Allah Resulü: Kim o? diye seslendi, Sa’d b. Ebu Vakkas, ya Resulüllah! Seni korumaya geldim dedi. Aişe dedi ki: Bunun üzerine Allah Resulü uyudu, hatta horlamasını işittim.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4427

Ali’den (r.a.) nakledildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.), Sa’d b. Malik (yani Sa’d b. Ebu Vakkas) dışında hiç bir kimse için babasıyla annesini bir arada zikretmemiştir. Çünkü Allah Resulü Uhud günü ona: “Babam, anam sana feda olsun! at!” demeye başlamıştı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4429

Sa’d b. Ebu Vakkas (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) Uhud günü benim için babası ile anasını birlikte zikretti, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4430

Talha ve Sa’d’ın, Ebu Osman’dan rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü’nün savaş yaptığı günlerin bazısında (öyle anlar oldu ki) Allah Resulü’nün beraberinde Talha ile Sa’d b. Ebu Vakkas’tan başka kimse kalmadı. Bu söz onların hadislerinden alınmadır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4435

Cabir b. Abdullah (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) Hendek günü insanları bir işe çağırdı. Bu çağrıya Zubeyr icabet etti. Sonra Allah Resulü insanları tekrar çağırdı. Bu sefer de Zubeyr icabet etti. Sonra onları yine çağırdı, yine Zubeyr icabet etti. Bunun üzerine Peygamber: “Her peygamberin bir Havarisi vardır. Benim Havarim de Zubeyr’dir “buyurdu, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4436

Abdullah b. Zubeyr (r.a.) şöyle anlatır:
Hendek harbi günü ben ve Ebu Seleme’nin oğlu Ömer (küçük olduğumuz için) Hassan’ın kalesinde kadınlarla beraber bulunduk. Orada bir Ömer eğiliyor, ben dışarıya bakıyordum. Bazen da ben onun için belimi eğer, o bakardı. Atının üzerinde silahlı olarak Kurayza oğulları tarafına geçtiği zaman babam Zubeyr’i tanırdım. Ravi şöyle dedi: Keza bana Abdullah b. Urve, Abdullah b. Zubeyr’in şöyle söylediğini bildirmiştir: Ben bunu babama söyledim de babam: Yavrucuğum, sen beni gördün mü? dedi Ben: Evet, gördüm dedim. Babam: Allah’a yemin ederim ki, Allah Resulü (a.s.) o gün benim için babası ile anasını bir arada zikrederek:” (Zubeyr!) Babam anam sana feda olsun” buyurdu dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4437

Hz. Aişe’nin (r.ah.) rivayetinde Urve b. Zübeyr şöyle dedi:
Aişe bana: “Vallahi, senin iki baban (deden Ebu Bekr ile baban Zubeyr), yaralandıktan sonra bile yine Allah’ın ve Resulü’ne icabet edenlerdendirdedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4440

Enes b. Malik (r.a.)
Allah Resulü (a.s.): “Her ümmetin bir emini vardır. Ey ümmet! Bizim eminimiz de Ebu Ubeyde b. Cerrah’dır “buyurdu demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4442

Huzeyfe’nin (r.a.) anlattığına göre:
Necran ehli Allah Resulü’ne geldiler ve: Ey Allah’ın Resulü! Bize emin bir kimse gönder, dedirler. Allah Resulü (a.s.) de: “Size gerçekten ve gerçekten emin bir kimse göndereceğim” buyurdu. Allah Resulü’nün bu sözü üzerine sahabeler o yüce emniyete mazhar olmak heyecanı ile beklediler. Allah Resulü ise Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı gönderdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4444

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber’in (a.s.) Hasan için şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Allahım! Ben bunu seviyorum, bunu sen de sev ve bunu seveni de sev!”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4445

Berâe b. Azib (r.a.)
Ben Ali’nin oğlu Hasan’ı, Peygamber’in omuzunda gördüm. Peygamber (a.s.): “Allahım! Ben bunu seviyorum, sen de sev!” buyuruyordu, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4447

Abdullah b. Ömer (r.ahm.)
Biz Zeyd b. Harise’yi, Kur’an’daki Onları babalarının adlarıyla çağırın. Allah indinde bu daha doğrudur.ayeti nazil oluncaya kadar Zeyd b. Muhammed diye çağırırdık, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4451

İbn Ömer (r.ahm.) şöyle söylemiştir:
Allah Resulü (a.s.) bir ordu gönderdi; başlarına da Usame b. Zeyd’i kumandan tayin etti. Bazı kimseler onun kumandanlığına itiraz ettiler. Bunun üzerine Allah Resulü: “Siz şimdi Usame’nin kumandanlığına itiraz ediyorsunuz, siz bundan önce onun babasının kumandanlığına da itiraz etmiştiniz. Allah’a yemin olsun ki, Zeyd kumandanlığa layık idiyse ve o bana insanların en sevimlilerinden biri ise hiç şüphesiz Usame de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4452

Abdullah b. Cafer’in rivayetinde Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle anlatır:
Abdullah b. Cafer, İbn Zübeyr’e Hatırlar mısın, ben, sen ve İbn Abbas Allah Resulü’nü karşılamıştık, dedi. İbn Zübeyr: Evet, hatırlarım, dedi. (Abdullah): Allah Resulü (a.s.) bizi terkisine almıştı da seni bırakmıştı, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4454

Abdullah b. Cafer (r.a.)
Allah Resulü (a.s.) bir seferden geldiği zaman Ehl-i Beytinin çocukları tarafından karşılanırdı. Bir defasında yine bir seferden geldi. Allah Resulü’ne herkesten önce beni götürdüler. O da beni hayvanının önüne bindirdi. Sonra Fatıma’nın iki oğlundan biri getirildi. Allah Resulü onu da terkisine aldı. Böylece bir hayvan üzerinde üç kişi olarak Medine’ye girdik.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4455

Hz. Ali (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Zamanındaki kadınların en hayırlısı Imran kızı Meryem ve yine zamanındaki kadınların en hayırlısı Huveylid kızı Hatice’dir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4458

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber’in (a.s.) yanına Cibrîl gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! İşte şu Hatice’dir; sana doğru gelmektedir. Yanında bir kap var, içinde katık yahut yiyecek veya içecek vardır. Hatice yanına geldiğinde ona Aziz ve Celil olan Rabbinden ve benden selam söyle. Ve kendisine Cennette inciden yapılmış bir sarayı da müjdele. Onun içinde ne gürültü olacak, ne de meşakkat” demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4460

Abdullah b. Ebu Evfa’nın (r.a.) rivayetinde
İsmail şöyle dedi: Abdullah b. Ebu Evfa’ya Allah Resulü, Hatice’ye Cennette bir ev müjdeledi mi? diye sordum. O da: Evet, ona Cennette inciden, içinde gürültü ve meşakkat olmayan bir ev müjdeledi, diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4461

Hz. Aişe (r.ah.)
Allah Resulü (a.s.) Huveylid kızı Hatice’yi Cennette bir ev ile müjdelemiştir, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4462

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir kere Hatice’nin kız kardeşi Hâle bt. Huveylid Allah Resulü’nün huzuruna girmek için izin istemişti. Allah Resulü Hatice’nin izin istemesini hatırladı ve bundan memnuniyet duyarak: “Allahım! Bu Huveylid kızı Hâle’dir “deyiverdi. Bunun üzerine ben kıskandım: Ağzının iki tarafı kıpkırmızı olmuş ve ölüp gitmiş ihtiyar Kureyş kadınlarından bir kocakarıyı ne anıp durursun? Allah sana, ondan daha hayırlısını vermiştir! dedim.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4467

Hz. Aişe (r.ah.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Bana üç gece rüyamda gösterildin. Melek senin suretini bana ipekli bir kumaş içinde getirdi: Bu senin (mustakbel) hanımındır! dedi. Bir de yüzünü açınca baktım ki o senmişsin. Cibrîl’in o sözü üzerine ben: Eğer bu Allah’tan ise Allah kendi takdirini yerine getirir,” diyordum.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4468

Hz. Aişe (r.ah.) dedi ki:
Allah Resulü (a.s.) bana: Ben senin benden razı olduğun zamanı ve bana dargın bulunduğun zamanı pekâlâ biliyorum, dedi. Ben de: Bunu nereden biliyorsun? diye sordum: Benden razı isen: Muhammed’in Rabbine yemin olsun ki hayır! diye yemin ediyorsun. Dargın bulunduğun zaman ise: İbrahim’in Rabbine yemin olsun ki hayır! diyorsun buyurdu. Ben: Evet vallahi, Ey Allah’ın Resulü böyledir. Fakat senin ancak ismini bırakıyorum, dedim.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4469

Hz. Aişe (r.ah.),
Allah Resulü’nün yanında birçok kızlarla beraber oynadığını, söylemiş ve şöyle devam etmiştir: Arkadaşlarım benim yanıma gelirlerdi de Allah Resulü’nden (a.s.) utandıkları için saklanırlardı. Allah Resulü de onları benim yanıma yollardı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4470

Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
İnsanlar Peygamber’e hediye takdim etmek için Aişe’nin nöbet gününü gözetirler, bununla da Allah Resulü’nün memnunluğunu dilerlermiş.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4471

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber’in hanımları, Allah Resulü’nün kızı Fatıma’yı Allah Resulü’nün yanına gönderdiler. Allah Resulü (a.s.) benim yanımda, örtümün içinde uzanmıştı. Fatıma içeri girmek için izin istedi. Allah Resulü ona izin verdi. Girer girmez Fatıma: Ey Allah’ın Resulü! beni senin yanına hanımların gönderdiler. Onlar senden Ebu Kuhafe’nin kızı hakkında eşitlik istiyorlar dedi. Ben susuyordum. Allah Resulü ona: “Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin?” buyurdu. Fatıma: Evet severim dedi. Allah Resulü: “Öyle ise Aişe’yi de sev!” buyurdu. Fatıma Allah Resulü’nden bu sözleri işitince kalkıp Peygamber’in eşlerinin yanına döndü ve onlara, hem kendi söylediğini, hem de Allah Resulü’nün söylediği sözü haber verdi. Kadınlar Fatıma’ya: Bizim için bir şey yaptığını zannetmiyoruz. Sen tekrar Allah Resulü’ne dön ve ona: Gerçekten hanımların, Ebu Kuhafe’nin kızı hakkında senden adalet istiyorlar de, dediler. Fakat Fatıma Vallahi bu konuda Allah Resulü’ne kesinlikle bir kelime söylemem, dedi. Aişe der ki: Peygamber’in kadınları bu defa da Peygamber’in zevcesi Cahş kızı Zeyneb’i gönderdiler. Zeynep, Allah Resulü’nün yanında, diğer kadınları arasında bana rakip olan bir kadındı. Din hususunda Zeynep’ten daha hayırlı; onun kadar Allah’tan korkan, onun kadar doğru sözlü, onun kadar akrabayı ziyaret edip gözeten, onun kadar çok sadaka veren ve verdiği sadakada ve Allah’a yaklaşmaya vesile olan her türlü hayır işlerinde nefsini onun kadar horlayan yoktu. Ancak sert mizacından dolayı bir parlaması vardı ki ondan da çabuk dönerdi. Zeynep Allah Resulü’nün huzuruna girmek için izin istedi. Allah Resulü de, Fatıma’nın girdiği zaman ki halde, örtüsü içinde Aişe ile beraber bulunuyordu. Allah Resulü ona izin verdi. Zeynep içeriye girince: Ey Allah’ın Resulü! Kadınların beni sana gönderdiler. Onlar senden Ebu Kuhafe kızı hakkında âdil davranmanı istiyorlar, dedi. Sonra benim hakkımda atıp tuttu ve aleyhime uzun uzun konuştu. Ben de Allah Resulü’nü gözetiyor ve Zeyneb’e cevap vermem hususunda bana izin verecek mi diye gözüne bakıp duruyordum. Zeynep konuşmasına devam etti. Nihayet anladım ki, Allah Resulü, benim Zeyneb’e karşı kendimi savunmamı kerih görmeyecek. Ben Zeynep hakkında konuşmaya başlayınca, ona yaptığım hücumda kendisine aman vermedim. Bunun üzerine Allah Resulü gülümseyerek: “Bu, Ebu Bekr’in kızıdır” buyurdular.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4472

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü bakınıyor ve Aişe’nin nöbet günü gecikti düşüncesiyle: “Bugün neredeyim, yarın nerede olacağım?” diyordu. Benim günüm gelince, Allah O’nun ruhunu benim ciğerimle boğazım arasında aldı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4473

Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) bir sefere çıkmak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi. Bir seferde kura Aişe ile Hafsa’ya çıktı. İki kadın Allah Resulü’nün maiyetinde beraberce yola çıktılar. Allah Resulü gece olunca Aişe ile birlikte yürür ve onunla konuşurdu. Bir gün Hafsa, Aişe’ye Bu gece sen benim deveme binsen, ben de senin devene binsem de sen görmediklerini görsen, ben de görmediklerimi görsem olmaz mı? dedi. Aişe: Peki diye cevap verdi. Bunun üzerine Aişe Hafsa’nın devesine, Hafsa da Aişe’nin devesine bindi. Allah Resulü Aişe’nin devesine geldi. Üzerinde Hafsa bulunuyordu. Allah Resulü Hafsa’ya selam verdi. Sonra onun beraberinde yola devam etti. Nihayet bir yerde indiler. Aişe Allah Resulü’nü kaybettiği için kıskançlığa kapıldı. Durak yerinde indiklerinde Aişe ayağını izhir otlarının arasına soktu ve: Ey Rabbim! Bana bir akrep ya da yılan musallat et de beni soksun. Ben Allah Resulü’ne bir şey söyleyemiyorum! demeye başladı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4477

Enes b. Malik (r.a.)
Allah Resulü’nden (a.s.) şunları işittiğini söylemiştir: “Aişe’nin sair kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4478

Hz. Aişe (r.ah.)
Hz. Peygamber (a.s.) bana: “Cibrîl sana selam ediyor” dedi. Ben de: Ve aleyhi’s-selamu ve rahmetullah (Selam ve Allah’ın rahmeti onun üzerine de olsun) dedim, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4479

Hz. Aişe’nin (r.ah.) rivayet ettiğine göre:
Onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının durumlarından bir şey saklamamaya dair aralarında söz verip anlaşmışlar. Birinci kadın: Benim kocam sarp bir dağ başındaki arık bir deve etidir. Kolay değil ki çıkılsın, semiz değil ki götürülsün! demiş. İkinci kadın: Kocamın hâlini ifşa edemem. Korkarım ki onları bitiremem. Çünkü onu söyleyecek olsam irisini ufağını sayıp dökmek zorunda kalacağım, demiş. Üçüncü kadın da: Benin zevcim, upuzundur. Konuşursam beni boşar, susarsam beni terkeder, demiştir. Dördüncü kadın ise: Kocam Tihame gecesi gibidir. Ne sıcaktır ne soğuk. Ondan ne korkulur ne de bıkılır, demiştir. Beşinci kadın: Benim kocam evine geldiğinde sanki bir parstır. Evden çıkınca da bir arslan kesilir. Güvendiği şeyi sormaz, dedi. Altıncı kadın: Kocam yerken siler süpürür, içerken de kurutur. Yatarken yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek başına uyur). Benim üzüntümü anlamak için elbiseme elini sokmaz, demiş. Yedinci kadın da: Kocam erlik vazifesini yerine getirmekten aciz ve işini bilmez ahmak bir kişidir. Her dert onu bulur. Baş yarığı mı dersin yahut kol kırığı mı istersin; ya da her ikisini de senin için bir araya toplayıversin, demiştir. Sekizinci kadın: Eşimin kokusu hoş kokulu bir bitki gibi, teni de tavşandır, dedi. Dokuzuncu kadın: Kocamın evinin direği yüksek, kını uzundur. Ocağının külü çok, evi de meclise yakındır, dedi. Onuncu kadın da: Zevcim maliktir, hem ne malik! Hayalinizden geçen her hayra sahiptir. Onun çok oturan, az dolaşan bir sürü develeri vardır. Develer ud sesi duyunca boğazlanacaklarını anlarlar, demiştir. Onbirinci kadın ise: Kocam Ebu Zera’dır. Ama ne Ebu Zera Mücevherden kulaklarımı şakırdattı. Pazularım yağla doldu. Beni sevindirdi, benim de gönlüm ferah oldu. O beni dağ başında küçük bir koyun sürüsü sahibinde buldu. Sonra beni atları kişneyen, develeri böğüren, harman döğen, daneler savuran bir aileye kattı. Şimdi ben onun yanında konuşurum, horlanmam; uyuyor, sabahlıyorum; içiyor, kanıyorum, demiştir. (Devam ederek:) Ebu Zera’nın anası da var. Ebu Zera’nın anası ne kadındır, bilir misiniz? Onun ambarları gayet büyük, evi de geniştir… Ebu Zera’nın oğlu da ne Ebu Zera’nın oğlu! Onun yatağı, soyulmuş hurma lifi gibidir. Onu bir kuzunun budu doyurur. Ebu Zera’nın kızı! Ne Ebu Zera’nın kızı! Ne terbiyeli kızdır, birlir misiniz? Babasına, anasına itaatlıdır. O, elbisesini doldurur; akranlarını çatlatan cinsten… Ebu Zera’nın cariyesi, Ebu Zera’nın ne cariyesi ama? Laflarımızı yaymaz. Yiyeceğimizi döküp saçmaz. Evimizi de kuş yuvasına çevirmez, temiz tutar. Ümmü Zera anlatmaya devam ederek şöyle der: Bir gün Ebu Zera evden çıktı. Her tarafa süt tulumları konmuş, çalkanmakta idi. Yolda bir kadına rasgeldi. Kadının yanında pars gibi iki çocuğu vardı. Böğürlerinin altındaki iki nar tanesiyle oynuyorlardı. Beni boşayıp onu nikâhladı. Ondan sonra ben eşraftan bir adamla evlendim. O da şimşek gibi bir ata biner, Hatt yapımı mızrağını alırdı. Akşam üstü birçok deve getirirdi. Her hayvandan bana bir çift verirdi. Bu kocam da bana: Ey Ümmü Zera! İstediğin gibi ye; akrabana da ver derdi. Bununla beraber ben onun bana verdiği her şeyi toplasam, Ebu Zera’nın en küçük kabını bile dolduramaz. Aişe der ki: Allah Resulü (a.s.) bana: “Ben senin için Ümmü Zera’ya nisbetle Ebu Zera gibiyim” buyurdular.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4481

Misver b. Mahreme (r.a.)
Allah Resulü’nü (a.s.), minberde şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: “Hişam b. Muğira oğulları kendi kızlarını Ebu Talib’in oğlu Ali’ye nikâhlamak için benden izin istediler. Ben onlara izin vermiyorum. Sonra yine izin vermem, sonra yine izin vermem. Ancak Ebu Talib’in oğlu benim kızımı boşayıp onların kızı ile evlenmek isterse (olur). Çünkü kızım Fatıma ancak benden bir parçadır. Ona şüphe veren şey beni de şüphelendirir, ona eziyet veren şey bana da eziyet verir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4482

Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
Allah Resulü (a.s.) kızı Fatıma’yı yanına çağırıp bir şeyler fısıldadı ve Fatıma ağladı. Sonra Allah Resulü kızına bir şeyler daha fısıldayınca, bu defa Fatıma güldü. Aişe, Fatıma’ya Allah Resulü sana neler fısıldadı ki ağladın, sonra tekrar bir şeyler söyledi, güldün? diye sordum. Fatıma: O, bana fısıldayarak öleceğini haber verdi. Ben de ağladım. Sonra yine gizlice, ailesinden ilk olarak ardından benim takip edeceğimi söyledi. Bundan dolayı da güldüm, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4486

Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle söylemiştir:
Cibrîl’in (a.s.) Allah’ın Peygamber’ine geldiğini haber aldım. Bu sırada Peygamber’in yanında Ümmü Seleme bulunuyordu. Cibrîl Peygamber’le konuşmaya başladı. Sonra kalkıp gitti. Allah’ın Peygamber’i, Ümmü Seleme’ye Bu kimdir? diye sordu. Yahut nasıl dediyse öyle dedi. Ümmü Seleme: Bu Dıhye’dir dedi. Ümmü Seleme yine şöyle dedi: Allah’a yemin ederim ki Allah Peygamberinin Cibrîl ile bizim haberimizi sahabelere haber vermek üzere irat ettiği hutbesini işitinceye kadar ben Cibrîl’i kesinlikle Dıhye sanmıştım. (Ravi): Ümmü Seleme’ye böyle veyahut buna benzer bir söz söyledi, dedi. Ben, Ebu Osman’a: Sen bunu kimden duydun? diye sordum. Usame b. Zeyd’den dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4489

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.): “Sizin (ölümümden sonra) bana en çabuk kavuşacak olanınız, eli uzun olanınızdır” buyurdu. Aişe dedi ki: Bu söz üzerine kadınlar, hangisinin kolu daha uzundur diye ölçmeye başladılar. Yine Aişe dedi ki: İçimizde kolu en uzun olanımız Zeynep idi. Çünkü o kendi el emeği ile çalışır, sadaka verirdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4490

Enes b. Malik (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) zevceleri dışında Ümmü Suleym’in yanından başka hiç bir kadının yanına girmezdi. Peygamber Ümmü Suleym’in yanına girerdi. Bir gün Peygamber’e bunun sebebi soruldu da Peygamber: “Ben Ümmü Suleym’e çok acıyorum, çünkü onun kardeşi benim beraberimde şehit oldu!” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4493

Cabir b. Abdullah (r.a.) Allah Resulü’nün (a.s.)
şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Bana Cennet gösterildi. Orada Ebu Talha’nın karısını gördüm. Sonra da önümde bir ayak hışırdaması işittim, bir de baktım ki Bilâl imiş.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4495

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle söylemiştir:
Allah Resulü (a.s.) bir sabah namazında Bilâl’e “Ey Bilâl! İslâm’da işlediğin ve senin nazarında en karşılığını beklediğin amelini bana söyle. Çünkü ben bu gece Cennette önümde senin ayakkabılarının sesini işittim,” buyurdu. Bilâl Ben İslâm’da gecenin veya gündüzün herhangi bir anında tertemiz paklanıp bu temizlikle Allah’ın bana takdir ettiği kadar namaz kılmamın dışında daha fazla menfaatini beklediğim bir amel yapmadım, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4497

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Ben kardeşim ile beraber Yemen’den geldiğim zaman bir müddet bekledik. Bu esnada İbn Mesûd ile annesinin Allah Resulü’nün yanına çok girip çıkmaları ve onunla çok irtibatta bulunmalarından dolayı biz bu ikisini Allah Resulü’nün ev halkından zannederdik.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4499

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Bana kimin kıraatı üzere okumamı emredersiniz? Yemin ederim ki ben Resulüllah’ın (a.s.) huzurunda yetmiş kadar sure okumuşumdur. Gerçekten Allah Resulü’nün sahabeleri, benim Allah’ın Kitabını en iyi bilenleri olduğumu bilirler. Eğer benden daha iyi bilen birinin mevcudiyetini bileydim, muhakkak ona giderdim, ravi Şakik Muhammed’in sahabeleri içinde oturmuştum. Bu sözleri reddeden ve İbn Mesûd’u ayıplayan kimseyi işitmedim, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4502

Abdullah b. Amr’ın (r.a.) rivayetinde Mesruk şöyle anlatır:
Bizler Abdullah b. Amr’a gelirdik de onunla konuşurduk. İbn Numeyr Onun yanında konuşurduk demiştir. Bir gün Abdullah b. Mesûd’u anmıştık. Bunun üzerine Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle dedi: Öyle birini zikrettiniz ki Allah Resulü’nden (a.s.) işitmiş olduğum bir şeyden sonra artık onu hâlâ seviyorum. Allah Resulü’nü şöyle buyururken işittim: “Kur’an’ı dört kişiden alınız: İbnu Ümmi Abd’den Allah Resulü söze İbn Mesûd’dan başladı Muaz b. Cebel’den, Ubey b. Kaab’dan ve Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Salim’den.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4504

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) zamanında Kur’an’ı dört zat ezberlemişti ki bunların hepsi de Ensar’dandı Muaz b. Cebel, Ubey b. Kaab, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4507

Cabir b. Abdullah (r.a.)
Allah Resulü (a.s.), Sa’d b. Muaz’ın cenazesi cemaatin önlerinde bulunurken: “Bu cenaze için Rahmanın arşı titremiştir” buyurdu, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4511

Bera’nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü’ne ipekten yapılmış bir elbise hediye edildi. Allah Resulü’nün sahabeleri elbiseye dokunmaya ve onun yumuşaklığına hayret etmeğe başladılar. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): “Siz bunun yumuşaklığına mı şaşıyorsunuz? Sa’d b. Muaz’ın Cennetteki mendilleri bundan daha hayırlı ve daha yumuşaktır” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4514

Enes b. Malik’in (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü’ne ince ipekten yapılmış bir cübbe hediye edildi. Allah Resulü ise ipek kullanmayı yasaklıyordu. İnsanlar bu duruma şaşırdılar. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): “Muhammed’in nefsi elinde olan (Allah)a yemin ederim ki Sa’d b. Muaz’ın Cennetteki mendilleri bundan daha güzeldir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4515

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır:
Uhud harbi olduğu zaman babam örtülü olarak getirildi. Müsle yapılmıştı (burun, kulak gibi azaları kesilmişti). Ben üstündeki örtüyü kaldırmak istedim. Kavmim beni bundan nehyetti. Sonra tekrar örtüyü kaldırmak istedim. Kavmim yine beni nehyetti. Derken örtüyü, ya Allah Resulü kaldırdı, yahut emretti de kaldırıldı. Bu sırada ağlayan veya feryat eden bir kadın sesi işitti. Bunun üzerine: “Bu kadın kimdir?” diye sordu. Oradakiler: Amr’ın kızı, yahut kız kardeşidir dediler. Allah Resulü (a.s.): “Niçin ağlıyorsun? Kaldırılana kadar melekler onu kanatları ile gölgelendirip duruyorlar ya” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4517

Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
Biz, haram ayı helal kıldıkları için kavmimiz olan Ğıfar kabilesinden ayrıldık. Ben, kardeşim Uneys ve annemizle birlikte yola çıkıp dayımız olan birine misafir olduk. Dayımız bizlere ikram etti ve ihsanda bulundu. Derken dayımızın kavmi bize haset etti ve: Sen ailenin yanından dışarıya çıktığında Uneys onlara muhalefet etti dediler. Dayımız geldi ve hakkımızda söylenen sözleri bize söyledi. Ben de dayımıza: Bize yaptığın iyiliklerin hepsini berbat ettin. Bundan sonra seninle bir araya gelinmez, dedim. Hemen develerimizi yanaştırıp üzerlerine bindik. Bu sırada dayımız elbisesine bürünerek ağlamağa başladı. Biz yola çıktık ve nihayet Mekke yakınlarında konakladık. Derken Uneys, deve sürümüze karşılık bir o kadar deve için şiir müsabakasına girdi. İkisi de kâhine geldiler. Neticede kâhin Uneys’i daha üstün gördü. Bunun üzerine Uneys bizim deve sürümüzü, beraberinde bir mislini daha ilâve ederek getirdi. Ebu Zerr, ravisi olan ben Abdullah b. Samit’e: Ey kardeşimin oğlu! Ben Allah Resulü’ne kavuşmamdan üç sene önce namaz kılmışımdır dedi. Kime? diye sordum. Allah’a, dedi. Nereye doğru yöneliyordun? dedim. Rabbim beni nereye çevirirse oraya doğru. Yatsı namazını kılıyordum, gecenin sonu geldiği zaman ta güneş üzerime vuruncaya kadar bir örtü gibi serilir kalırdım. Bir defa Uneys Benim Mekke’de bir işim var, sen benim işlerimi de gör dedi. Müteâkiben Uneys yola çıkıp Mekke’ye gitti. Oradan dönmekte biraz gecikti. Sonra geldi. Ben kendisine: Ne yaptın? diye sordum. Uneys: Mekke’de senin dininde olan bir adamla karşılaştım. O, Allah’ın kendisini Peygamber olarak gönderdiğini söylüyor dedi. Ben: Ya insanlar onun hakkında ne diyorlar? dedim. Uneys: Şairdir, kâhindir, sihirbazdır diyorlar dedi. Uneys de şairlerden biri idi. Uneys Gerçekten ben kâhinlerin sözünü işitmişimdir. Onun sözü kâhinlerin sözü değildir. Onun sözünü şiir çeşitlerine tatbik ettim. Fakat benden sonra ona şiir demeye hiçbir kimsenin dili varmaz. Allah’a yemin ederim ki o muhakkak doğru sözlü bir kimsedir. Ötekiler ise yalancıdırlar dedi. Ebu Zerr dedi ki: Bu sefer sen benim buradaki işlerime bak da ben gidip onu göreyim dedim. Müteâkiben Mekke’ye geldim. Mekkelilerden zayıf bir adam buldum ve ona: Kendisine Sabii dediğiniz kimse nerededir? diye sordum. Beni işaret ederek: İşte sabii! dedi. Bunun üzerine Mekke vadisinin ahalisi bütün kezek ve kemiklerle bana hücum ettiler. Nihayet ben bayılarak yere kapandım. Sonra kendime gelip de kalktığım zaman sanki kıpkırmızı olmuş dikili taşlar gibiydim. Hemen zemzeme geldim; üzerimden kanları yıkadım ve suyundan içtim. Yemin olsun ki kardeşim oğlu, geceli gündüzlü otuz gün orada kaldım. Zemzem suyundan başka bir yiyeceğim yoktu. Bununla beraber ben semizlendim, hatta karnımın etleri bükülüp katlandı. Ben karnımda açlık zafiyeti hissetmedim. Mehtaplı bir gecede Mekke halkı yatıp uyudukları ve Kâbe’yi hiç kimsenin tavaf etmediği bir sırada Mekkelilerden iki kadın gördüm. Onlar İsaf ve Naile putlarına dua ediyorlardı. Tavafları sırasında benim yanıma geldiler. Ben: Siz bunların birini diğerine nikâh edin dedim. Fakat onlar sözlerinden vazgeçmediler. Tekrar benim yanıma geldiklerinde: Odun gibi şey! yalnız ben kinaye söylemiyorum, dedim. Bunun üzerine kadınlar velvele kopararak: Keşke neferlerimizden biri burada olsaydı, deyip gittiler. Derken Allah Resulü ile Ebu Bekr yukardan aşağıya inip gelirlerken bu iki kadınla karşılaştılar. Allah Resulü: “Size ne oldu?” diye sordu. Kadınlar: Kâbe ile örtüsü arasında dinsiz var, dediler. Allah Resulü: “O size ne söyledi?” buyurdu. Kadınlar: O bize karşı ağza alınmayacak bir laf etti dediler. Allah Resulü geldi, Hacer-i Esved’i istilâm etti. Arkadaşı ile beraber Beyti tavaf ettikten sonra namazını kıldı. Allah Resulü namazını bitirince Ebu Zerr es-Selamu aleyke ya Resulüllah! diyerek onu İslâm selamı ile selamlayan ilk kişi oldum. Allah Resulü: “Ve aleyke ve rahmetullah” diyerek selamımı aldıktan sonra: “Sen kimsin?” diye sordu. Ğıfar kabilesindenim dedim. Allah Resulü elini kaldırdı ve parmaklarını alnının üzerine koydu. Ben içimden: Allah Resulü benim Ğıfar kabilesine mensup olmamdan hoşlanmadı dedim ve elini tutmaya davrandım. Arkadaşı beni bundan menetti. O şüphesiz Peygamber’i benden daha iyi biliyordu. Sonra Peygamber başını kaldırdı ve arkasından: “Ne zamandan beri buradasın?” dedi. Geceli gündüzlü otuz gündür buradayım, dedim. Öyle ise seni kim doyuruyordu? buyurdu. Benim zemzem suyundan başka yiyeceğim yoktu. Böyle iken semizledim. Hatta karnımın etleri katlanıp büküldü. Karnımda açlık zaafı da hissetmiyorum dedim. Allah Resulü: O gerçekten mübarektir; yemek gibi doyurucudur, buyurdu. Ebu Bekr Ey Allah’ın Resulü! Bu gece onu doyurmak için bana izin ver dedi. Müteâkiben Ebu Bekr ve Allah Resulü yürüdüler. Ben de onlarla birlikte yürüdüm. Nihayet Ebu Bekr bir kapı açtı ve bizim için Taif’in kuru üzümünden avuçlamaya başladı. İşte bu kuru üzüm benim yediğim ilk yemek oldu. Sonra orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Allah Resulü’ne geldim. Allah Resulü: Bana gerçekten hurmalık bir yer gösterdi. Ben oranın Yesrib’den başka bir yer olacağını zannetmiyorum. Sen benim adıma kendi kavmine tebliğ eder misin? Umulur ki Allah senin sayende onlara fayda verir, onlar hakkında da sana karşılığını verir, buyurdu. Sonra Uneys’e geldim: Ne yaptın? diye sordu. Şunu yaptım ki, müslüman oldum ve tasdik ettim, dedim. Uneys: Ben senin dinine karşı değilim. Zira ben de müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Ardından annemize geldik. O da: Ben sizin dininize karşı değilim. Çünkü ben de müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Bunun üzerine develerimize binerek kavmimiz Ğıfar’a geldik. Onların da yarısı müslüman oldu. Onlara Eyma b. Rahada Ğıfari imam oluyordu. Bu zat onların reisleri idi. Ğıfar kabilesinin yarısı da: Biz Allah Resulü Medine’ye geldiği zaman müslüman oluruz dediler. Nihayet Allah Resulü Medine’ye gelince hakikaten onların geri kalan yarısı da müslüman oldu. Derken Eslem kabilesi geldi ve onlar da: Ey Allah’ın Resulü! Bunlar bizim kardeşlerimizdir. Onların müslüman oldukları hususlarda biz de müslüman oluruz, diyerek müslüman oldular. Bunun üzerine Allah Resulü:” Ğıfar! Allah ona mağfiret eylesin! Eslem’e de Allah selamet versin!” buyurdular.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4520

Cerir b. Abdullah (r.a.)
İslâm’a girdiğimden beri hiçbir vakit Allah Resulü (a.s.) beni huzuruna girmekten menetmedi. Beni gördüğünde de muhakkak gülmüştür, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4522

İbn Abbas (r.a.) şunları söylemiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) abdesthaneye gitti. Ben de kendisine su bıraktım. Heladan çıkınca: “Bunu kim koydu?” diye sordu. Zuheyr’in rivayetinde: İbn Abbas dediler; Ebu Bekr’in rivayetinde ise ben: İbn Abbas dedim. Allah Resulü: “Allahım! onun anlayışını artır!” buyurdular.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4526

İbn Ömer (r.ahm.) şöyle anlatır:
Uyku esnasında bir rüya gördüm. Güya elimde ipekten dokunmuş kalın bir kumaş parçası bulunuyordu. Ben Cennetten bir yer istemeye göreyim, hemen oraya uçardı. Ben bu rüyamı Hafsa’ya anlattım. Hafsa da Peygamber’e arzetti. Peygamber (a.s.): “Ben Abdullah’ı iyi bir kimse olarak görüyorum” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4527

Enes’in (r.a.) rivayetinde Ümmü Süleym
Ey Allah’ın Resulü! Enes hizmetçindir. Onun için Allah’a dua buyurunuz, demiş. Allah Resulü (a.s.) da: “Allahım! Bu çocuğun malını, evladını çoğalt ve verdiklerinde kendisine bereket ihsan eyle!” diye dua etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4529

Enes b. Malik (r.a.)
şöyle söylemiştir: Ben çocuklarla beraber oyun oynarken Allah Resulü (a.s.) benim yanıma geldi ve bize selam verdi ve beni bir işe yolladı. Bu yüzden ben annemin yanına dönmekte geciktim. Geldiğim zaman annem bana: Nerede kaldın? diye sordu. Ben de: Allah Resulü beni bir iş için göndermişti dedim. Annem: Allah Resulü’nün bu işi ne idi? diye tekrar sordu. Ben: O, bir sırdır dedim. Annem: Sakın Allah Resulü’nün sırrını hiçbir kimseye söylemeyesin! dedi. Enes, Sabit’e: Vallahi eğer bunu bir kimseye söyleyecek olsaydım, sana söylerdim ey Sabit! demiş.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4533

Sa’d b. Ebu Vakkas (r.a.)
Allah Resulü’nün, Abdullah b. Selam dışında yürüyen bir canlı için, “Bu Cennettedir,” buyurduğunu işitmedim, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4535

Abdullah b. Selam’ın (r.a.) rivayetinde Kays b. Ubad şöyle anlatır:
Medine’de bir takım insanların arasında bulunuyordum. Aralarında Peygamberin bazı sahabeleri de vardı. Derken yüzünde huşu eseri bulunan birisi geldi. Cemaatten biri: İşte bu Cennet ehlinden bir kimsedir, işte bu Cennet ehlinden bir kimsedir dedi. O zat, uzatmadan iki rekât namaz kıldı, sonra dışarıya çıktı. Ben de peşine düştüm. Evine girdi, ben de girdim. Bir süre konuştuk. Bana ısınınca ona: Sen insanların yanına girdiğin zaman bir kimse senin hakkında şöyle şöyle söyledi dedim. Abdullah b. Selam şöyle dedi: Sübhanallah! Hiç bir kimseye bilmediği şeyi söylemesi yakışmaz. Bunu niçin söylediğini sana anlatayım: Ben Allah Resulü (a.s.) zamanında bir rüya gördüm ve onu Allah Resulü’ne anlattım. Şöyle ki: Rüyamda kendimi bir bahçe içinde gördüm. Abdullah, (o bahçenin genişliğini, çimenlerini ve yeşilliklerini zikretti) Bahçenin içinde demirden bir direk vardı. Bu direğin alt tarafı yerde, yukarısı gökte idi. Tepesinde bir kulp vardı. Bana: Haydi bu direğe çık denildi. Ben: Yapamam, dedim. Bunun üzerine yanıma bir minsaf geldi. (Ravi Abdullah b. Avn Mınsaf, hizmetçi demektir dedi). Ve arkamdan elbisemi tutup yukarı kaldırdı. Abdullah b. Selam, onun kendisini arkasından kaldırışını eliyle tarif etmiş Bunun üzerine ben direğin ta tepesine kadar çıktım ve kulpu yakaladım. Bana: İyi tut, denildi. Bir de uyandım ki kulp elimdedir. Bu rüyamı Allah Resulü’ne anlattım. Peygamber: “O bahçe İslâm’dır. Direk de İslâm’ın direğidir. O kulp da Urve-i Vuska’dır. Sen vefat edinceye kadar İslâm üzere kalacaksın” buyurdu. Ravi: İçeriye gelen huşulu adam Abdullah b. Selam’dı dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4536

Hassan b. Sabit’in (r.a.) rivayetinde Sait b. Museyyib şöyle anlatır:
Bir kere Hassan b. Sabit mescitte şiir okurken Ömer yanına uğradı. Bunun üzerine Hassan: Ben bu mescitte senden daha hayırlısı varken de şiir okurdum, dedi. Sonra Hassan Ebu Hureyre’ye dönerek: Allah aşkına sana sorarım. Sen Allah Resulü’nün Hassan’a: “Benim adıma sen cevap ver!” dediğini ve: “Allahım! Onu Ruhul Kuds ile destekle” buyurduğunu işittin mi? dedi. O da: Allahım! evet, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4539

Berâe b. Azib (r.a.)
Allah Resulü’nü (a.s.) Hassan b. Sabit’e “Sen de onları hicvet ya da onlara hücum et; Cibrîl seninle beraberdir” buyururken işittiğini söylemiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4541

Hz. Aişe’nin (r.ah.) rivayetinde Urve şöyle anlatır:
Hassan b. Sabit, Aişe aleyhine çok konuşanlardan idi. Bundan dolayı ben de ona sövdüm. Bunun üzerine ben: Ey bacımın oğlu! Onu bırak. Çünkü Allah Resulü’nü (a.s.) müdafaa ederdi, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4542

Hz. Aişe’nin (r.ah.) anlattığına göre:
Hassan Ey Allah’ın Resulü! Ebu Süfyan’a hicvedip kötülemek hususunda bana izin ver, dedi. Allah Resulü (a.s.): Benim akrabalığım varken nasıl olacak? buyurdu. Hassan da: Seni kerim kılan Allah’a yemin ederim ki, seni onlardan tereyağından kıl çeker gibi çeker çıkarırım, dedi. Ardından Hassan şu kasidesini söyledi:
Muhakkak şerefin en yükseği Haşim oğullarında, Mahzum kızının oğullarındadır. Senin baban ise köledir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4544

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Siz zannediyorsunuz ki Ebu Hureyre Allah Resulü’nden çok hadis rivayet ediyor. Varılacak yer Allah’ın huzurudur. Ben fakir bir adam idim. Muhacirler çarşılarda alışverişle meşgul olurlarken, Ensar da mallarının başında dururken, ben karın tokluğuna Allah Resulü’ne hizmet ediyordum. Bir gün Allah Resulü: “Kim elbisesini açıp yayarsa artık benden işittiği hiçbir şeyi asla unutmayacaktır” buyurdu. Bunun üzerine ben Allah Resulü sözünü bitirinceye kadar hemen elbisemi yaydım. Sonra da onu kendime doğru toplayıp dürdüm. Bir daha kendisinden işitmiş olduğum hiçbir şeyi unutmadım.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4547

Hz. Aişe (r.ah.) Urve b. Zübeyr’e hitaben şöyle demiştir:
Ebu Hureyre sana hayret vermiyor mu? Geldi odamın yanı başına oturdu da Peygamberden hadis söylüyor ve bunu bana da işittiriyordu. Ben de nafile namaz kılıyordum. Ben namazımı bitirmeden gitti. Eğer ona yetişseydim O’nu red edecektim. Çünkü, Allah Resulü (a.s.) sizin yaptığınız gibi sözü uzatmazdı, demiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4548

Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) benimle Zubeyr ve Mikdad’ı gönderdi ve: “Hemen Hah bahçesine gidin. Orada mahfe içinde yolcu bir kadın var. Yanında da bir mektup vardır. O mektubu ondan alın,” buyurdu. Biz hemen çıktık, atlarımızı koşturarak bahçeye vardık. Hakikaten orada kadınla karşılaştık. Kadına: Mektubu çıkar dedik. Kadın: Yanımda mektup yoktur dedi. Biz kadına: Ya mektubu çıkarırsın, yahut da elbiseni soyunursun dedik. Bunun üzerine kadın mektubu örülü saç bağları arasından çıkardı. Biz de onu Allah Resulü’ne getirdik. Bu mektubta: “Hatıb b. Ebu Beltea’dan, Mekkeli müşriklerden bazı insanlara!” deniliyor, onlara Allah Resulü’nün bazı işlerini haber veriyordu. Bunun üzerine Allah Resulü: Ey Hatıb! Bu ne? diye sordu. Hatıb: Ey Allah’ın Resulü! Üzerime varmakta acele etme. Ben Kureyş içinde alâkası olan bir kimseyim. (Ravi Süfyan Onların müttefiki idi, fakat Kureyş’ten değil idi dedi). Maiyetinde bulunan Muhacirlerin Mekkelilere akrabalıkları vardır. Mekke’deki ailelerini o sebeple himaye ederler. Benim ise Mekkelilere nesep bakımından münasebetim olmadığı için, yakınlarımı himaye edecek bir dost kazanmak istedim. Yoksa ben bunu ne bir küfür, ne dinimden dönmek, ne de İslâm’dan sonra kâfirliğe razı olmak için yaptım, dedi. Peygamber de: Doğru söyledi, buyurdu. Ömer Ey Allah’ın Resulü! Beni bırak da şu münafığın boynunu vurayım! dedi. Allah Resulü de: Hatıb, Bedr gazasında hazır bulundu. Ne biliyorsun, Allah’ın Bedr ehli hakkında bir bildiği var ki onlara: Dilediğinizi yapın, sizi affettim, buyurdu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah: Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dost edinmeyin!ayetini indirdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4550

Ebu Musa (r.a.) şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke ile Medine arasındaki Cirane mevkiine indiğinde ben onun yanında idim. Yanında Bilâl da vardı. Bu sırada Allah Resulü’ne bir bedevi geldi ve: Ey Muhammed! Bana yaptığın vaadi hâlâ yerine getirmeyecek misin? dedi. Allah Resulü ona: Müjde! buyurdu. Bedevi Arab da Allah Resulü’ne: Bana karşı bu “müjde” sözünü çok söyledin dedi. Bunun üzerine Allah Resulü kızgın bir şekilde Ebu Musa ile Bilâl’e dönerek: Bu adam müjdeyi reddetti. Sizler kabul ediniz, buyurdu. Onlar derhal: Kabul ettik ya Resulüllah! dediler. Sonra Allah Resulü içi su dolu bir kap istedi, bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. İçine püskürdü. Sonra Ebu Musa ile Bilâl’e: Bundan içiniz ve yüzlerinize, göğüslerinize serpiniz, size müjdeler olsun, buyurdu, Ebu Musa ile Bilâl de su kabını aldılar ve Allah Resulü’nün emrettiğini yaptılar. Ümmü Seleme perde arkasından: Kabınızın içindekinden annenize de bırakınız! diye seslendi. Bunun üzerine onlar, o sudan bir miktar da Ümmü Seleme’ye bıraktılar.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4553

Ebu Musa’nın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Huneyn gazasından döndükten sonra, Ebu Âmir’i bir fırka asker üzerine kumandan yaparak Evtas’a gönderdi. Ebu Âmir, Dureyd b. Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Askerlerini de Allah hezimete uğrattı. Ebu Musa rivayetine devam ederek dedi ki: Allah Resulü beni de Ebu Âmir ile beraber göndermişti. Ebu Âmir dizinden vuruldu. Cuşem oğullarından bir adam ok atıp dizine isabet ettirmişti. Ben hemen Ebu Âmir’in yanına koştum ve: Ey amca! Sana kim ok attı? diye sordum. Ebu Âmir Ebu Musa’ya Benim katilim şudur; görüyor musun, işte beni o vurdu, diye işaret edip gösterdi. Ben hemen katile doğru yönelip koştum ve ona yetiştim. Katil beni görünce dönüp kaçmaya başladı. Ben onun peşine düştüm: Utanmıyor musun? Sen Arap değil misin? Yerinde dursana? diye demeye başladım. Adam kaçmaktan vazgeçti: Biribirimizle karşı karşıya geldik. Her ikimiz de kılıçlarımızla vuruşmaya başadık. Nihayet ona kılıcımla bir darbe indirip öldürdüm. Sonra Ebu Âmir’in yanına döndüm ve: Allah senin düşmanını öldürdü dedim. Amcam bana: Şu oku dizimden çek, çıkar dedi. Ben de hemen o oku çıkardım. Fakat okun yerinden pek çok kan boşandı. Bana: Ey kardeşim oğlu! Allah Resulü’ne git ve ona benden selam söyle de ona: Ebu Âmir sana “benim için Allah’tan mağfiret isteyiver” diyor de! dedi. Ebu Âmir beni, kendi yerine kumandan yaptı. Ve az bir zaman yaşadıktan sonra vefat etti. Ben peygamber’in yanına dönüp geldiğimde, huzuruna girdim. Allah Resulü bir ev içinde, hurma dallarından örülmüş bir divan üzerindeydi. Divanda bir şilte vardı. Hurma dalı örgüleri Allah Resulü’nün sırtında ve yanlarında iz bırakmıştı. Ben kendisine, haberlerimizi ve Ebu Âmir’in başına gelenleri bildirip: Allah Resulü benim için Allah’tan mağfiret istesin! diye vasiyet ettiğini arzettim. Bunun üzerine Allah Resulü su istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp: “Allahım! Kulcağızın Ebu Âmir’e mağfiret eyle!” diye dua etti. Dua ederken ellerini o kadar kaldırdı ki ben, iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Allah Resulü: “Allahım! Kıyamet gününde Ebu Âmir kulunu yarattığın halkın yahut insanların çoğundan üstün kıl!” niyazında bulundu. Bunun üzerine ben: Ey Allah’ın Resulü! Benim için de mağfiret dile! diye rica ettim. Peygamber benim için de: “Allahım! Abdullah b. Kays’ın günahını mağfiret eyle ve onu Kıyamet gününde makbul bir makama koy!” diye dua etti.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4554

Ebu Musa’nın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: “Ben Eşarî cemaatının geceleyin evlerine girdikleri zaman okudukları Kur’an seslerini pek iyi tanırım. Her ne kadar gündüzleyin evlerine girdiklerini görmemiş olsam bile onların evlerini yine gece vakti Kur’an seslerinden bilirim. Onlardan biri de Hakim’dir. O, süvarilere veya düşmana rastladığı zaman onlara: Arkadaşlarım size burada kendilerini beklemenizi emrediyor! der.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4555

Ebu Musa (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Hakikaten Eş’ariler, gazada azıkları biter yahut Medine’de ailelerinin yiyeceği azalırsa hemen yanlarındaki erzakı bir örtü içine toplayıp, sonra bir kap içinde (ölçerek) aralarında eşit surette taksim ederler. Binaenaleyh Eş’ariler bendendir, ben de Eş’arilerdenim.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4556

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Yemen’de iken Allah Resulü’nün peygamber olarak ortaya çıkışı kulağımıza geldi. Ben ve iki kardeşim (ki biri Ebu Burde, diğeri de Ebu Rühm’dür, ben onların en küçüğü idim) kavmimizden elli küsur kişi; ya elli üç veya elli iki kişi O’nun yanına gitmek üzere yola çıktık. Bir g

İlgili Makaleler