Görmez, Diyanetteki en büyük eksikliği açıkladı!
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet teşkilatındaki görevli sayısıyla ilgili rakamları verirken çarpıcı tespitlerde bulundu.
Prof. Dr. Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde bir otelde gerçekleştirilen İl Müftüleri Semineri’nde konuştu.
İl müftüleri istişare toplantılarının her birinin adeta bir din şurası vazifesi görmeye başladığını belirten Görmez, iki amaçla bir araya geldiklerini bunlardan ilkinin geçmişin muhasebesini yapmak ikincisinin ise geleceği planlamak olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi, toplumun kılcal damarlarına kadar hizmet taşıyan bir kurumun daha Türkiye’de olmadığını ifade eden Görmez, ”Öyleyse bizim daima aylık, 6 aylık, bir yıllık ve 5 yıllık planlarımız olmalı. Bu toplantıların bir faydası da kendimizi yenilememizdir. İnsanoğlu sürekli eskiyor, bizim daima kendimizi yenilememiz lazım” dedi.
-”Diyanet teşkilatında 128 bin din görevlisi var”-
Görmez, 128 bin din hizmeti yürüten görevlinin olduğu bir müessesede herhangi bir insanın ‘Benim İslam’dan haberim yok. Benim İslam’dan haberim olmadı” demesi halinde, bunu Allah’ın huzurunda demesi halinde, en büyük sorumluluğun kendilerine ait olacağını bildirdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak daima toplumun dini, ahlaki, manevi ve ibadet hayatını nasıl ayağa kaldırabilecekleri konusunda kafa yorması gerektiğini belirten Görmez, şöyle devam etti:
”Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bazı gecikmelerimiz var. İnsanoğlu için en büyük gecikme idrak gecikmesidir. Çünkü idrak geciktiği zaman sizin onu yapma imkanınız yok. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak üzerinde düşündüğümüzde 4-5 konuda çok ciddi idrak gecikmemiz var. Hizmetlerimizi planlamamızda onun için çok zorluk çekiyoruz. Birinci idrak gecikmemizi; biz çok hızlı bir şekilde köylerde şehirlere göçün başladığı zamanlarda yaptık. Köylerden kentlere çok hızlı göçler başladı, göçlerle birlikte gelişim, dönüşümler yaşandı ama diyanet olarak hizmet politikaları, köyden kente göçen bütün bu insanları kuşatacak düzeyde değildi. Birinci gecikmeyi burada yaşadık.” (AA)